Görüntüleme Ayarları:
Sayfa numarasını gizle
Sayfa 29

Yoksulluk Nafakası

Prof. Dr. Şebnem AKİPEK ÖCAL(1)

A. Hukukumuzda nafaka kavramı

Hukukumuzda aile müessesinin temel kavramları Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanun’un 185. maddesinde getirilen hükme göre; “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” hükmü ile evlilik kurumunun eşlere birtakım sorumluluklar yüklediği açıkça görülmektedir.

Bu birlikteliğin devam ettiği süre içinde eşlerin birlikte giderlere katlanmak durumunda oldukları TMK m.186/3’de şu şekilde kaleme alınmıştır; “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” Görüldüğü üzere kanun koyucu evliliğin devamı için birliğin giderlerine eşlerin gerek emek ve gerekse malvarlığı ile katılmalarını beklemektedir. Bu husus evliliğin sona ermesi ile kural olarak ortadan kalkmaktadır.

Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesinden sonra taraflar açısından bazı ekonomik sıkıntıların çıkması doğaldır. Evlilik süresince tarafların bir arada katkıları ile sağlanan düzen aniden bozulmakta ve özellikle ekonomik standardın yeniden sağlanması zaman almaktadır. Başka bir deyişle boşanma ile birlikte tarafların birbirlerine karşı evlilikten doğan hak ve yükümlülükleri sona ermektedir. Bu bakımından yalnızca mahkeme tarafından verilen karar neticesinde, tazminat, nafaka vb. mali konularda karşılıklı hak ve borç sahibi olmaları söz konusudur.

Boşanma ile birlikte bazı önemli sonuçlar doğmaktadır. Bu sonuçlardan bir tanesi de “nafaka” olarak karşımıza çıkmaktadır. Sözlük anlamı ile nafaka, birinin geçindirmekle yükümlü olduğu kimselere mahkeme kararı ile bağlanan aylık anlamına gelmektedir. Hukukumuzda nafaka bakım nafa- Sayfa 30 kası ve yardım nafakası olmak üzere iki türe ayrılmaktadır. Bakım nafakası da tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasından oluşmaktadır.

B. Yoksulluk nafakası kavramı

Evlilik müessesesinin tesis edilmesi ile taraflar arasında karşılıklı bir güven mekanizması kurulmaktadır. Bu güven hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük önem taşımaktadır. Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi sebebiyle haklı olarak tarafların bu güven mekanizmasını terk etmesi gerekmektedir. Yoksulluk nafakasının da bu nedenle sosyal ve ahlaki düşüncelerin etkisi ile ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Anayasa Mahkemesinin 17.05.2012 tarihli 2011/136 E. ve 2012/72 K. sayılı kararında; “Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlaki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır.” şeklinde yoksulluk nafakasının getirilmesinin sebebi açıklanmıştır.

Yoksulluk nafakası TMK m.175’de düzenlenmiştir. Buna göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” denilmektedir. Bu hüküm gereğince, yoksulluk nafakası, evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi sebebiyle yoksulluğa düşecek ve kusuru daha ağır olmayan tarafa, mali gücü uygun düştüğü oranda diğer eş tarafından ödenecek bir nafakadır.

Yoksulluk nafakası bakımından en önemli kriter “yoksulluğun” ne anlama geldiğinin açıkça tayin edilmesi noktasında düğümlenmektedir. Yoksulluk nafakasının hâkim tarafından takdiri bakımından en çok ekonomik değerler ön plana çıkmaktadır. Kendi ihtiyaçlarını ve geçimini sağlayamayacak duruma düşen eşin yoksulluğa düştüğü kabul edilmektedir. Asgari geçim düzeyini yakalayamayan eşin malvarlığı ile geçimini sağlayamaması ve ihtiyaçlarını karşılayamaması yoksulluk kriteri olarak değerlendirilmektedir.

Medeni Kanun yoksulluk nafakasının belirlenmesini hâkimin takdirine bırakmış ve bu nafakanın verilmesinde belli bir süre öngörmemiştir. Esasen yoksulluk nafakası evlilik sonrası dayanışma ilkesinin bir sonucudur. Ancak yoksulluk nafakası bir yönü ile boşanma sonrasında evlenme ile sahip olduğu statüyü kaybeden tarafın mağduriyetini giderirken, bir yönü ile de Sayfa 31 boşanma sonrası nafaka ödemek durumunda kalan tarafın hayatını çekilmez kılabilir.

175. maddede yer alan “süresi” ifadesi, bu nafaka belirlenirken uygulamada bir süre sınırı getirilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Bu durum da günümüzde çeşitli tartışmalara ve eleştirilere sebep olmaktadır. Halen yasa hükmünün değiştirilmesi hususu tartışılmakta ve bir üst sınır getirme çabaları sürmektedir. Bu çalışmada yoksulluk nafakasının hukuki niteliği değerlendirilecek ve nafakanın süreye bağlanıp bağlanmaması gereği farklı görüşler etrafında tartışılacaktır. Sayfa 32

Dipnotlar

  • (1)

    Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.