Sağ Olup Olmadığı Bilinmeyen Kişinin Mirasının Devlete Geçmesi
Doç. Dr. Sezer ÇABRİ(1)
Ölüm kişiliği sona erdirerek mirasın mirasçılara geçmesini sağlar. Mirasın geçmesi için kişinin ölmesi veya hukuken ölmüş sayılması gerekir. Uygulamada ölüp ölmediği bilinmeyen kişilerin malvarlığının bulunduğu veya onlara miras düştüğü sıklıkla görülmektedir. Kanun Koyucu, TMK m. 588’de, sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığının veya ona düşen miras payının on yıl resmen yönetilmesi ya da malvarlığı böyle yönetilen kişinin yüz yaşını dolduracağı sürenin geçmesi halinde, Hazinenin istemi üzerine kişinin gaipliğine karar verileceği, üstün hak sahibinin ortaya çıkmaması halinde ise mirasın Devlete kalacağı düzenlenmiştir.
Hazinenin gaiplik kararı verilmesini isteyebilmesi için ortada bulunmayan kişinin malvarlığının veya ona düşen miras payının on yıl resmen yönetilmiş ya da malvarlığı resmen yönetilen kişinin yüz yaşını dolduracağı sürenin geçmiş olması gerekir. Bu koşullar gerçekleşmediği sürece Hazine ortada bulunmayan kişinin gaipliğine karar verilmesini isteyemez.
TMK m. 586/I’de ortada bulunmayan ve mirasın açıldığı anda sağ olup olmadığı ispat edilemeyen mirasçının miras payının resmen yönetileceği düzenlenmiştir. Bu hüküm mirasçının veya üstün hak sahiplerinin korunması adına getirilmiş bir önlemdir. Miras payının resmen yönetimine, mirasın açıldığı yerdeki sulh mahkemesi karar verir. Oysa ortada bulunmayan kişinin malvarlığının yönetimi konusunda Türk Medeni Kanunu’nun Miras Hukuku bölümünde özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bundan dolayı malvarlığının resmen yönetilmesi TMK m. 427/b. 1’e göre kayyım atanması yoluyla olur. İşte bir kimsenin malvarlığı veya miras payı on yıl resmen yönetilirse (TMK m. 427/b. 1, 586/I), on yılın sonunda Hazine o kişi hakkında gaiplik kararı verilmesini isteyebilir. Sayfa 70
Hazinenin gaiplik başvurusu üzerine malvarlığı veya miras payı on yıl yönetilen kişi ya da üstün hak sahibi ortaya çıkmazsa, kişi hakkında gaiplik kararı verilmesiyle birlikte miras Devlete kalır. Devletin mirasçılık sıfatını kazanması, hakkında gaiplik kararı verilen kişinin yasal veya atanmış mirasçısının olmamasına bağlıdır. Eğer gaiplik kararı verilen kişinin yasal ve atanmış mirasçısı varsa, Devlet mirasçı olamaz. Mirasçılık sıfatını kazanmasıyla birlikte ortada bulunmayan kişinin terekesi kendiliğinden Devlete geçer. Uygulamada Devlet gaiplik kararıyla birlikte terekeye konu mal veya hakların kendisine devir veya teslimi için de dava açmakta, mirasın Devlete geçmesi mahkeme kararıyla gerçekleşmektedir. Örneğin ortaya bulunmayan kişinin bir taşınmazı varsa, bu taşınmaz on yıl boyunca resmen yönetilirse, Hazine, hem ortada bulunmayan kişi hakkında gaiplik kararı verilmesini istemekte hem de aynı taşınmazın adına tescilini talep etmektedir. Oysa Devletin yasal mirasçı olduğu hallerde, mirasçılık sıfatını kazandığının mahkemece tespiti, terekeye konu mal veya hakların devir ve teslimini istemesi için yeterli olup, ayrıca dava açmasına gerek yoktur. Gaiplik kararı verilmesiyle ve yasal mirasçı olduğunun tespitiyle (mirasçılık belgesi) birlikte Devlet, doğrudan terekeye konu mal veya hakların kendisine devir ve teslimini isteyebilir.
Miras Devlete kalsa bile, gaibin veya üstün hak sahiplerinin her zaman ortaya çıkma ihtimali vardır. Gaip veya üstün hak sahipleri ortaya çıkarsa, Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi (TMK m. 585) mirası geri vermekle yükümlüdür.
Tebliğimizde ortaya bulunmayan kişinin malvarlığı veya miras payının resmen yönetilmesi, Devletin gaiplik kararı isteyebilmesinin koşulları ile bunun sonuçları, gaibin veya üstün hak sahibinin ortaya çıkması halinde Devletin geri verme borcu ile Yargıtay’ın konuya ilişkin kararlarına değinilecektir.
Dipnotlar
- (1)
Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.