Görüntüleme Ayarları:
Sayfa numarasını gizle
Sayfa 9

Trafik Kazalarından Kaynaklanan Bedensel (Cismani) Zararlar

Dr. Öğr. Üyesi Gençer ÖZDEMİR(1)

Ülkemizde maalesef her yıl binlerce trafik kazası olmakta ve bu kazalarda binlerce insanımız ölmekte ve bedensel zarara uğramaktadır. Beden bütünlüğünün ihlali neticesi oluşan zararlar 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 54. maddesinde “Bedensel Zararlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bedensel zararın TBK’da bir tanımı yapılmamıştır.

Beden bütünlüğünün ihlali sonucunda ortaya çıkan maddi zararlar TBK m.54 gereğince özellikle şunlardır;

*Tedavi giderleri, *Kazanç Kaybı, *Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, *Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

TBK m.54’te “bedensel zararlar özellikle şunlardır” denilmek suretiyle bedensel zararın kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı ifade edilmeye çalışılmıştır.

Bedensel zarar kavramına “ruhi sağlık bütünlüğünün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı” halleri de girer. Bu kapsamda bedensel zarara uğrayan kimselerin ve bunların yakınlarının uğradıkları manevi zararı talep etmeleri de mümkündür.

Bedensel Zararlar

A- Tedavi Giderleri: Karayolları Trafik Kanunu (KTK) m.98’deki yenilik ile trafik kazası sonucu yaralanan kişinin sağlık kuruluşundaki tüm tedavi harcamaları SGK’nın sorumluluk alanına girmiştir. Yargıtay 17.HD.’nin 23.03.2015 tarih ve 2013/18737E., 2015/4742K. Sayılı kararı gereğince; “…dava konusu tedavi giderlerinin KTK’nın 98.maddesi kapsamında bulunması nedeniyle, yargılama sırasında yasal hasım haline gelen SGK’nın davaya dahil edilerek karar verilmesi gerekir.” Sayfa 10

Ancak iyileşme harcamaları SGK’nın sorumluluğunda değildir. 25.02.2011’de KTK’da yapılan değişiklik sonrasında tedavi giderlerini “tedavi harcamaları” ve “iyileşme harcamaları” şeklinde ikili bir ayırıma tabi tutmak zorunlu hale gelmiştir.

1- Trafik kazası sonucu beden bütünlüğü ihlal olan kişi, iyileşip taburcu oluncaya kadar bir sağlık kuruluşunda yaptığı tüm masrafların “tıbbi tedavi” ile sınırlı bölümü “tedavi harcamaları” olarak adlandırılır.

2- Kişinin sağlık kuruluşundan taburcu olduktan sonra eski sağlığına kavuşuncaya kadar yaptığı ve yapacağı tüm masraflar, sağlık kuruluşunda tedavi gördüğü süre içinde faturalandırılmayan harcamalar (örn. Hastaneye gidiş geliş masrafları, refakatçi giderleri vb.) “iyileşme harcamaları” olarak adlandırılır.

İyileşme harcamaları şu şekilde sınıflandırılabilir:

a) Tedavi sırasında yapılan harcamalar (örn. refakatçi, özel bakıcı ve özel beslenme giderleri) b) Tedavi sonrasında yapılan dolaylı harcamalar (örn. kişi bir süre toplu taşıma araçlarına binemeyecekse veya kendi otomobilini kullanamayacaksa, işe gidiş geliş ücretlerinden, toplu taşıma ücretlerinden oluşan harcamalardır.)

Yargıtay 17.HD.’nin 23.03.2015 tarih ve 2013/18710E., 2015/4741K. Sayılı kararı gereğince; “Davacı vekili, müvekkilinin kazadan sonra vücudundaki kırıklar nedeniyle 12 ay süreyle bakıcı yardımı aldığını ileri sürerek bakıcı ile yapılan Bakım Hizmet Sözleşmesini dosyaya sunmuş, aylık 1500-TL ödendiğini belirtmiştir. Bu sözleşme her zaman düzenlenmesi mümkün adi yazılı bir belgedir. Bu nedenle ortopedi uzmanı bilirkişiden rapor alınarak davacının ne kadar süre bakıcı yardımına ihtiyacı olduğunun belirlenmesi, sonrasında bakıcı ücretlerinin araştırılması ve bu hususta bilirkişi görüşü alınması gereklidir.”

c) İleride yapılacak tedavi masrafları (Örn. ileride yapılması zorunlu tedaviler ve henüz yapılmayan ameliyat masrafları, yaşam boyu kullanılacak ilaçlar, protez ve benzeri aygıtlar için yapılacak masraflardır.)

Yargıtay 4.HD.’nin 21.02.1980 tarih ve 1979/2840E., 1980/2233K. Sayılı kararı gereğince; “Zarara uğrayan, yitirdiği sağlığını ve çalışma gücünü tekrar kazanmak için katlanmak zorunda kaldığı ya da kalacağı bütün giderleri isteyebilir.” Sayfa 11

Yargıtay HGK.’nın 26.04.1995 tarih ve 1995/11-122E., 1995/430K. Sayılı kararı gereğince; “Mağdurun iki ameliyatla iyileşmemiş olması, üçüncü ameliyata gerek duyulması, bu süre içinde yeni ve artan masrafların yapılmasının olağan olması karşısında, davanın ispat edilmediği görüşü ile reddedilmesi isabetsizdir.”

B- Kazanç Kaybı

1- Çalışanlar yönünden: Çalıştığı ve kazanç elde ettiği sırada, bir kaza sonucu bedensel zarara uğrayan kişi tedavi gördüğü süre içinde kazanç kaybına uğrayacağı gibi, ayrıca hayat boyu sakat kalmış ise, bu maluliyetinden dolayı bir kazanç kaybına da uğrayacaktır. Kazanç kaybı belirlenirken, onun olay sırasında ve sonrasında elde ettiği ve ileride elde edilmesi muhtemel gelirler üzerinden değerlendirme yapılacaktır.

Günümüzde, beden gücü eksilen kişinin gelirinde bir eksilme olmasa bile, aynı kazancı elde ederken yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre daha fazla güç/efor harcayacak olması nedeniyle “güç (efor) kaybı tazminatı” isteme hakkı bulunduğu kabul edilmektedir. Yargıtay da gelir kaybı kriteri yanında efor kaybı kriterini de kazanç kaybında esas almaktadır.

2- Bir işi ve kazancı bulunmayanlar yönünden: Özellikle emekliler gibi, kişiler çalışmıyor ve kazanç elde etmiyor olsalar bile, günlük yaşamlarını sürdürürlerken sakatlıkları oranında zorlanacaklarından, onların da “işgücü kaybı tazminatı” isteme hakları bulunmaktadır.

Yargıtay 17.HD.’nin 03.03.2015 tarih ve 2013/17213E., 2015/3818K. Sayılı kararı gereğince; “Mahkemece her ne kadar davacının emekli olduğu ve bu nedenle gelir kaybı olmadığı gerekçesiyle iş gücü kaybı tazminatı talebi konusundaki dava reddedilmiş ise de varılan sonuç doğru görülmemiştir. Davacının işgücü kaybı tazminatına ilişkin talebi, efor kaybı ile ilgilidir. Davacının başkalarına göre daha fazla efor sarf ederek hayatını idame ettireceği ve bu nedenle zarar hesabı yapılacağı Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğidir. Bu durumda, davacının daimi işgücü kaybı nedeniyle tazminat talep edebileceği kabul edilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

3- Kendi ev hizmetlerini yapan ev kadınları yönünden: Ev kadınlarını bir işi ve kazancı olmayan kişiler olarak görmemek gerekir. Ev kadını haksız eylem ve kaza sonucu yaralanmışsa, kendi ev hizmetlerini yaparken beden gücündeki eksilme oranında zorlanacağından, bu güç kaybının taz- Sayfa 12 minat olarak ödeneceği kabul edilmiştir. Ev hizmetleri yönünden tazminat hesabı yasal asgari ücretler üzerinden yapılacaktır.

4- Küçük yaşta sakat bırakılan çocuklar yönünden: Trafik kazası sonucu beden gücü eksilen çocuk, günlük yaşamını sürdürürken, okula giderken, geleceğini hazırlarken “yaşıtlarına oranla” sakatlığı nedeniyle daha fazla güç/efor harcayacaktır.

C- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar

Uygulamada çalışma gücünün azalması için “geçici iş göremezlik”, çalışma gücünün kaybı için ise “sürekli iş göremezlik” deyimleri kullanılmaktadır.

1- Geçici iş göremezlik durumu : Kaza geçiren kişinin, kalıcı sakatlık durumu olmadan bir süre tedavi görmesi, iyileşinceye kadar çalışamaması ve bu yüzden iş ve kazanç kaybına uğramış bulunmasıdır.

2- Sürekli iş göremezlik: Sürekli iş göremezlik zararları, beden gücü kayıp oranına göre 2’ye ayrılmaktadır. Sürekli kısmi iş göremezlik (kısmi maluliyet –örn.organ eksilmesi) sürekli tam iş göremezlik (sürekli maluliyet – örn.beden gücünün bütünüyle yitirilmesi ).

D- Ekonomik Geleceğin Sarsılmasından Doğan Zararlar

Trafik kazası neticesi beden bütünlüğü ihlal edilen kişi, çalışma gücünde bir azalma meydana gelmese dahi iş piyasasında yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekmekte veya işini yaparken daha çok emek sarf etmek zorunda kalmaktadır. Örneğin, sağ elini kullanan bir öğretmenin beden bütünlüğünün ihlali sonucunda sol elini kaybetmesi mesleği gereği onun çalışma gücünde doğrudan bir eksiklik meydana getirmemesine ragmen, bu kişinin ekonomik geleceğinin sarsıldığından bahsetmek mümkündür.

MANEVİ ZARAR

Trafik kazalarında manevi tazminat taktir edilirken; a) Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, b) Davacının daimi işgöremezlik oranı ve maluliyet durumu, c) Kusur oranları, d) Olay tarihinde paranın alım gücü, dikkate alınarak hak ve nasfet (adalet) kuralları içerisinde tazminat belirlenmelidir. Sayfa 13

Eğer bir kimsenin cismani zarara maruz kalması durumunda, onun ana, baba, eşi, çocukları gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa onlar da manevi tazminat talep edebilir. Uygulamada manevi zarar ikinci plana atılmakta, bazı üniversite hastanelerinde fiziksel zararın üzerinden bir yıl geçtikten sonra ve doktorlar uygun görürse psikiyatri raporu alınabilmektedir.

Bedensel Zararlardan Doğan Davalar

Davanın Niteliği: Trafik kazalarından doğan cismani zararın tazmini davası HMK m.107’de yer alan belirsiz alacak davası kapsamındadır.

Davanın Tarafları: Maddi tazminat taleplerinde bedensel zarara uğrayan kişi davacı konumundadır. Zarar görenin yakınları da manevi tazminat talepleri açısından davacı konumunda olabilirler.

 Davalılar ise sürücü, işleten, zarar veren aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı (ZMSS), varsa kendi kasko sigortacısı, karayolu taşımalarında zorunlu taşıma sigortacısı, İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortacısı, Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortacısı olabilir. 17.HD.’ne göre 4 günden fazla araç kiralamalarında kiralayan sorumlu tutulamaz.

Görevli Mahkeme: Trafik kazası hizmet kusuru nedeniyle olmuş ya da idarenin bir eyleminin kazaya etkisi olmuş ise, örneğin yol işaretlemelerinin hatalı yapılmasında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün davalı olduğu durumlarda, yine yolda meydana gelen bozulmalar, asfaltın yanlış yapılması gibi durumlarda, davanın idari yargıda görülmesi gerekir.

Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevli Olması: Beden bütünlüğü ihlal olan kişinin sürücü ve işleten aleyhine açtığı geçici ve sürekli işgöremezlik ve manevi tazminat davalarında KTK’da görevli bir mahkeme gösterilmemiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih ve Sayfa 14 1939/37E. 1944/9 Karar sayılı kararında, trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davalarının temeli haksız fiile dayanmaktadır. HMK m.2 gereği, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Asliye Ticaret Mahkemelerinin Görevli Olması: Zarar görenin, sürücü ve işleten yanında aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısına karşı ya da sadece ZMSS’na karşı açacağı davalarda, ZMSS’nin TTK m.1483’de özel olarak düzenlenmiş olması ve TTK m.4’ün “bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır” hükmü gereğince bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Ancak uygulamada sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının tarafı olduğu davaların hala Asliye Hukuk mahkemelerinde açıldığı ve yapılan görev itirazına rağmen Asliye Hukuk Mahkemelerinin davayı görmeye devam ettikleri görülmektedir.

Yargıtay 17.HD.’nin 06.11.2014 tarih ve 2014/13650E., 2014/15183K. sayılı kararı gereğince;

“Dava, davalıların; aracın maliki, sürücüsü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu maddi ve manevi tazminat talepli bir davadır. Uyuşmazlık, zorunlu mali mesuliyet poliçesi miktarı ile sınırlı olarak ödeme yapılması istemini de kapsamakta olup, zorunlu sigortanın TTK’da düzenlenmesine ve aynı yasanın 4.maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun kabul edilmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın Ticaret Mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.”

Yargıtay 17.HD.’nin 20.10.2014 tarih ve 2014/6431E.,2014/13826K. Sayılı kararı gereğince;

“Sigorta Güvence Hesabının davalı olarak gösterilmesi durumunda, Sigorta Hukuku TTK’nın 1401 ve devamı madde- Sayfa 15 lerinde düzenlenmiş olduğundan, TTK m.4 gereğince bu yasadan doğan uyuşmazlıkların Ticaret Mahkemelerinde çözülmesi gerekir.Ayrıca TTK m.5/3’de Ticaret Mahkemeleri ile Genel Mahkemeler arasındaki uyuşmazlık görev uyuşmazlığı olarak düzenlenmiştir. Uyuşmazlık her ne kadar haksız eyleme dayalı ise de davalının sorumluluğu sigorta hukukundan kaynaklanmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta Ticaret Hukuku uygulanacağından davanın Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerekir.”

 Sigorta şirketleri ile tüketiciler arasında kurulan sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklardan doğan davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.

Yetkili Mahkeme: Trafik kazalarından kaynaklanan bedensel zararların tazmini davalarında mahkemenin yetkisi değişik yasalarda düzenlenmiştir. Bu davalarda;

 HMK m.6 gereğince, davalının yerleşim yeri mahkemesi,

 HMK m.16 gereğince, *Haksız fiilin işlendiği yer *Zararın meydana geldiği yer, *Zarar görenin yerleşim yeri mahkemeleri,

 KTK m.110/2 gereğince, *Sigortacının merkezinin bulunduğu yer mahkemesi, *Şubenin veya sigorta poliçesini düzenleyen Acentenin bulunduğu yer mahkemesi, *Kazanın meydana geldiği yer mahkemesi yetkilidir.

Tahkikat: Trafik kazalarından kaynaklanan bedensel zararların tazmini davalarında mahkeme davacının zararını belirlemek için 3 hususta inceleme yaparak gerekli raporları aldırmalıdır.

a) İş göremezlik ve maluliyet raporu, b) Kusur raporu, c) Tazminat hesabı raporu.

Tazminattan İndirim Sebepleri Sayfa 16

a) Zarar görene yapılan ödeme b) Müterafik Kusur c) Hatır Taşıması d) SGK tarafından yapılan rücuya tabi ödemeler e) Zorunlu tedaviden kaçınma.

Dava Zamanaşımı: Bu davalarda zamanaşımı TBK m.72 kapsamında belirlenecektir. TBK m.72 gereğince; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve herhalde fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımını öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.

Dipnotlar

  • (1)

    Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenİ Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.