Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

MEHMET ZEKİ GENÇ BAŞVURUSU

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Burhan ÜSTÜN

Üyeler : Hicabi DURSUN

Erdal TERCAN

Hasan Tahsin GÖKCAN

Kadir ÖZKAYA

Raportör Yrd. : Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucu : Mehmet Zeki GENÇ

Vekili : Av. Mehmet Emin TURĞUT

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, belediyeden işçilik alacaklarının tahsil edilememesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/9/2013 tarihinde Batman İdare Mahkemesi vasıtasıylayapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 23/6/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Batman ili Beşiri ilçesi İkiköprü Belde Belediyesinde (Belediye)işçi olarak çalışmakta iken 14/1/2009 tarihinde emekliye sevk edilmiştir.

8. Belediye Başkanınca imzalanan 14/1/2009 tarihli yazıda, başvurucuya 22.788 TL azami emeklilik kıdem tazminatının ve 16.655 TL ikramiye alacağının ödenmesi uygun görülmüştür. Belediye tarafından başvurucuya alacağın 10.000 TL tutarındaki kısmı ödenmiştir.

9. Başvurucu, ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsili amacıyla Belediye aleyhine 4/6/2009 tarihinde(Kapatılan) Beşiri İcra Müdürlüğünün E.2009/93 sayılı dosyasında 29.443 TL asıl alacak, 883 TL faiz olmak üzere toplam 30,326 TL tutarında ilamsız icra takibi başlatmıştır.

10. Başvurucu, Belediyenin borca itiraz etmesi üzerine, itirazın kaldırılması talebiyle 29/7/2009 tarihinde (Kapatılan) Beşiri İcra Mahkemesine başvurmuştur.

11. Mahkemenin 5/10/2010 tarihli ve E.2009/4, K.2010/2 sayılı kararıyla Belediye Başkanı'nın oluruna sunulan 14/1/2009 tarihli yazı uyanınca başvurucuya azami 22.788 TL tutarında emeklilik kıdem tazminatı, 16.655 TL tutarında ikramiye alacağı olmak üzere 39.443 TL tutarın ödenmesinin uygun görüldüğü ve yazının Belediye Başkanı tarafından imzalandığı, Belediye Başkanlığı tarafından verilen ve imzası inkar edilmeyen yazının 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 68. maddesine göre borç ikrarını içeren belge niteliğinde olduğu, borcun ödendiğine dair herhangi bir evrakın sunulmadığı bu nedenleBelediye tarafından yapılan itirazın yerinde olmadığı belirtilerek davanın kabulüne, takip konusu asıl alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının başvurucuya ödenmesine ve itirazın kaldırılmasına karar verilmiştir.

12. Temyiz üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/9/2011 tarihli ve E.2011/1826, K.2011/16872 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.

13. Başvurucunun talebi üzerine, Beşiri İcra Müdürlüğünün 15/11/2011 tarihli yazısıyla E.2009/93 sayılı takip dosyasında yer alan 50.726,76 TL tutarın yedi gün içerisinde dosya hesabına yatırılması, aksi hâlde borcun icra yoluyla tahsil edileceği Belediyeye tebliğ edilmiştir.

14. Beşiri İcra Müdürlüğünün kapatılması üzerine, icra takibine Batman 1. İcra Dairesinin E.2012/6146 sayılı dosyasında devam edilmiştir.

15. Başvurucunun takip talebini yenilemesi üzerine, takibe Batman 1. İcra Dairesinin E.2013/129 sayılı dosyasında devam edilmiştir.

16. Batman 1.İcra Dairesinin 19/8/2013 tarihli yazısıyla başvurucunun takip talebini yenilediği, 19/8/2013 tarihi itibarıyla 60.636,47 TL borcun yeni takip dosyası hesabına yatırılması gerektiği, aksi hâlde borcun cebri icra yoluyla tahsil edileceği Belediyeye tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 12/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. Batman 1. İcra Dairesinin 20/8/2015 tarihli dosya hesabı uyarınca takibe konu bakiye borç tutarı 65.993,49 TL olarak tespit edilmiştir.

19. Başvurucu Anayasa Mahkemesine sunduğu 14/10/2015 tarihli yazıda, yaklaşık 65.000 TL tutarındaki takip alacağının 24.899,34 TL tutarındaki kısmının ödendiğini bildirmiş, buna ilişkin banka dekontunu ibraz etmiştir.

20. Belediyenin Anayasa Mahkemesine sunduğu 17/12/2015 tarihli yazıda, başvurucunun alacağının 17/4/2015 tarihinde ödendiği ifade edilmiş, alacağın 25.000 TL tutarındaki kısmının ödendiğine ilişkin belgeler ibraz edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

21. 2004 sayılı Kanun’un 82. maddesinin “İtirazın kesin olarak kaldırılması” kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/16 md.) Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz.

Borçlu itirazını varit gösterecek hiçbir belge ibraz edemezse icra mahkemesi itirazın kaldırılmasına karar verir.

...

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/2 md.) Borçlunun gösterdiği belge altındaki imza alacaklı tarafından inkar edilirse hakim, 68/a maddesinde yazılı usule göre yaptığı inceleme neticesinde imzanın alacaklıya ait olduğuna kanaat getirdiği takdirde alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddeder ve alacaklıyı sözü edilen belgenin taalluk ettiği değer veya miktarın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa bu para cezasının infazı dava sonuna kadar tehir olunur ve alacaklı bu davada alacağını ve imzanın kendisine ait olmadığını ispat ederse bu ceza kalkar."

22. 2004 sayılı Kanun’un “Haczi caiz olmıyan mallar ve haklar” kenar başlıklı 82. maddesininbirinci fıkrasının (1) numaralı bendi şöyledir:

“Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:

Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,”

23. 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin yetkileri ve imtiyazları" kenar başlıklı 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 17/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, 2009 yılında işçilik alacaklarının tahsili amacıyla İkiköprü Belediyesi aleyhine yürüttüğü ilamsız icra takibine itiraz edilmesi üzerine (Kapatılan)Beşiri İcra Mahkemesince itirazın kaldırılmasına ve takibin devamına karar verildiğini, takibin kesinleşmesine karşın kamu mallarının haczinin mümkün olmaması nedeniyle haciz talebinde bulunamadığını ve alacağını tahsil edemediğini belirterek yargı kararının yerine getirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, takip konusu alacağını tahsil edememesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, her ne kadar Beşiri İcra Mahkemesince verilen, borca itirazın kaldırılmasına ilişkin kararın icra edilmediğinden şikâyet etmekte ise de maddi anlamda kesin hüküm niteliğini haiz olmayan (Alba İnşaat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1313, 26/2/2015, § 55), hakkında genel mahkemelerde dava açılması yolu saklı tutulan, takip hukukuna özgü ve icra takibinin devamını sağlamaya yönelik sonuç doğuran Mahkeme kararının; takibe devam edilmesi ve Belediyeye takip konusu borcun ödenmesi hususunda ihtarın tebliğ edilmesi suretiyle kısmen icra edildiği, öte yandan Mahkemece hükmedilen icra inkar tazminatının ise kesinleşen takibe konu borcun kapsamında olduğu hususları değerlendirildiğinde başvurucunun şikâyetlerinin bir bütün olarak mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

28. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı"kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

29. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu olan "sahip olunan bir mülk"e, ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).

30. Bir alacağın; mahkeme hükmü, hakem kararı veya idari bir kararla yeterli derecede icra edilebilir kılındığının ortaya konulması hâlinde mülk olarak kabul edilmesi gerekir (Burdov/Rusya, B. No: 59498/00, 7/5/2002 § 40, Stran Greek Refineries ve Stratis Andreadis/Yunanistan, B. No: 13427/87, 9/12/1994, § 59; Krstic/Sırbistan, B. No:45394/06, 10/12/2013, § 76). Somut olayda başvurucunun, Belediyenin yetkili organları tarafından düzenlenen ve borç ikrarını içeren bir belgeye dayanan, mülkiyet hakkı kapsamında icra edilebilir nitelikte bir alacağının olduğu anlaşılmıştır.

31. Başvuru konusu olayda, başvurucunun Belediyede çalışmakta iken emekliye sevk edildiği, işçilik alacaklarını gösteren ve Belediye Başkanı tarafından imzalanan belgeye dayanarak icra takibi yürüttüğü, Belediyenin borca itirazı üzerine Mahkemece itirazın kaldırılmasına karar verildiği, temyiz üzerine verilen kararın onandığı tespit edilmiştir.

32. Başvurucu; Anayasa Mahkemesine sunduğu 14/10/2015 tarihli yazıda, yaklaşık 65.000 TL olan alacağın 24.899,34 TL tutarındaki kısmının ödendiğini bildirmiştir.

33. BelediyeninAnayasa Mahkemesine sunduğu 17/12/2015 tarihli yazıda ise başvurucunun alacağının 17/4/2015 tarihinde ödendiği ifade edilmiş, alacağın 25.000 TL tutarındaki kısmının ödendiğine ilişkin belgeler ibraz edilmiştir.

34. Bir kamu kurumunun ödemesi gereken belli bir miktar tazminat söz konusu olduğunda, mağdurluk statüsünün ortadan kaldırılması için bu bedelin tamamının ödenmesi ve ödemenin gecikmesine ve enflasyona bağlı hissedilir derecede değer kaybının bulunmaması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri,B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59).

35. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirttiği üzere kamu kurumları nezdindeki alacağın tahsili amacıyla birey icra takibine zorlanmamalıdır (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 47). Buna rağmen icra takibi başlatılması hâlinde başvurucunun alacak hakkının, icra dosyasında kesinleşen güncel tutarın tamamının ödenmesiyle sona ereceğinde kuşku yoktur.Somut olayda ise takibe konu bakiye borcun tamamının ödenmediği, başvurucunun alacak hakkının sona ermediği anlaşılmıştır.

36. Başvuru konusu olaydaki gibi işçilik alacaklarını gösteren ve Belediye Başkanı tarafından imzalanan belgeye dayanan alacağın veya tazminatın tamamının ödenmemesi, mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına müdahale niteliğindedir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, § 61).

37. İcra edilebilir nitelikteki alacağın ödenmesindeki gecikmenin, başvurucunun mülkiyet hakkına bir müdahale olduğu kabul edilmekle beraber ödemede ne kadar süreli bir gecikmenin hak ihlali sayılacağının tespitinde; ödemenin yerine getirilmesi konusunda idarenin tutumu, öngörülebilirliğin sağlanıp sağlanmadığı, alacak veya tazminatın ödemenin gecikmesi nedeniyle değer kaybedip kaybetmediği, ödemenin toplam süresi gibi somut koşulların incelenmesi gerekir (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, §§ 48- 66). Bununla birlikte, kamu kurumları borçlarını ifa etmemek için ekonomik kaynak yokluğunu mazeret olarak ileri süremez (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, § 46).

38. Başvuru konusu olayda Belediye Başkanı tarafından imzalanan 14/1/2009 tarihli yazı uyanınca başvurucuya azami 22.788 TL tutarında emeklilik kıdem tazminatı, 16.655 TL tutarında ikramiye alacağı olmak üzere 39.443 TL tutarın ödenmesi uygun görülmüştür. Alacağın 10.000 TL tutarındaki kısmı başvurucuya ödenmiştir. Başvurucu, alacağın kalan kısmının tahsili amacıyla Belediye aleyhine 4/6/2009 tarihinde Beşiri İcra Müdürlüğünde ilamsız icra takibi başlatmıştır. Başvurucunun takibe konu alacağının 25.000 TL tutarındaki kısmının 17/4/2015 tarihinde banka hesabına ödendiği, buna karşın 20/8/2015 tarihli dosya hesabı uyarınca bakiye borç tutarının 65.993,49 TL olarak tespit edildiği, alacağın kalan kısmı hakkında herhangi bir ödeme planı sunulmadığı gibi kalan kısmın ne zaman ödeneceği hususunda başvurucuya herhangi bir tarih aralığının bildirilmediği tespit edilmiştir. (bkz. §§ 8-20).

39. Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında kabul edilen alacağının; işçilikten doğan emeklilik kıdem tazminatı ve ikramiye alacağı olduğu, alacağın başvurucunun yaşamını sürdürmesi bakımından önem arz ettiği, alacağın 25.000 TL tutarındaki kısmının borç ikrarını içeren belgenin tanzim tarihinden itibaren beş yıl üç ay geçtikten sonra ödendiği, kalan tutarın ise Anayasa Mahkemesi karar tarihi itibarıyla ödenmediği anlaşılmıştır. İcra organları vasıtasıyla tespit edilen borcun tahsili amacıyla idarelerin bir kısım mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğine ilişkin kanuni düzenleme de dikkate alındığında alacağın ödenmeyen kısmına ulaşmada belirsizlik bulunduğu, bu durumun icra makamları tarafından kesinleştirilen takibi de etkisiz kıldığı tespit edilmiştir (Şenal Haylaz,B. No: 2013/3457, 25/2/2015, § 79).

40. Belirtilen tespitler ışığında, Belediyenin borç ikrarına dayanan alacağı ödememesi, mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesini ihlal niteliğindedir.

41. Açıklanan nedenlerle başvurucununAnayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Erdal TERCAN bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

43. Başvurucu ödenmeyen takip konusu alacağın ödenmesi ve 18.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

44. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda takip konusu borcun Belediye tarafından ödenmemesi nedeniyle başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (bkz. § 41).

45. Başvurucu, hak ihlalinin giderilmesi için borcun ödenmesini ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucunun takibe konu alacağının kalan kısmının, belgenin düzenlendiği 14/1/2009 tarihinden Anayasa Mahkemesince kararın verildiği tarihe kadar geçen altı yıllık sürede ödenmediği tespit edilmiştir. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği dikkate alındığında başvurucunun yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 12.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

46. Başvuruya konu kesinleşen icra takibi sonucunda hesaplanan borcun tamamının ödenmediği ve bu hususun başvurucunun mülkiyet hakkını ihlal ettiği gözetilerek takip konusu borcun kalan kısmının ifa edilmesinde başvurucunun hukuki yararı bulunduğundan 6216 sayılı Kanun'un (1) ve (2) numaralı fıkraları gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ve kesinleşen ödeme emrinin gereklerinin yerine getirilmesini temin etmek amacıyla kararın bir örneğinin İkiköprü Belde Belediyesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin, mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve kesinleşen ödeme emrinin gereklerinin yerine getirilmesini temin etmek üzere İkiköprü Belde Belediyesine GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 12.000TL manevi tazminat ÖDENMESİNE; tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

17/2/2016 tarihinde Erdal TERCAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

KARŞIOYGEREKÇESİ

1. Başvurucu, Belediyeden 22.788 TL emeklilik kıdem tazminatı ve 16.655 TL ikramiye alacağının olduğunu, alacağının bir kısmının ödenip geri kalan kısmının ödenmediğini, ödenmeyen kısım için belediyeye karşı haciz yolu ile takip yaptığını, belediyenin itiraz ettiğini, itirazın icra mahkemesince kaldırıldığını ve takibin devamına kararı verildiğini, bu kararın temyiz edildiğini, temyiz talebinin reddedildiğini ve kararın onandığını, Belediyeye alacağının ödenmesi için ihtarda bulunmasına rağmen alacağının ödenmediğini, takibin kesinleşmesine karşın kamu mallarının haczinin mümkün olmaması nedeniyle haciz talebinde bulunamadığını ve alacağını tahsil edemediğini belirterek, yargı kararının yerine getirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, takip konusu alacağını tahsil edememesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Bölüm çoğunluğu, başvurucunun alacağının kesinleştiğini, bu alacağın bir Belediyeden olduğunu, kesinleşen alacağın hemen ödenmesi gerektiğini, ödenmesi için kamu kurumlarının kaynak yokluğu mazeretini ileri süremeyeceğini, Belediyenin ödeme yapmadığı gibi, herhangi bir ödeme planı da sunmadığını, idarelerin bir kısım mal ve haklarının haczedilemeyeceğine ilişkin kanuni düzenlemeler de dikkate alındığında, alacağın ödenmeyen kısmına ulaşmada belirsizlik bulunduğunu, bu durumun kesinleşen takibi etkisiz kıldığını belirterek, başvuruyu kabul edilebilir bulmuş ve ihlâl kararı vermiştir.

3. Aşağıda belirtilen gerekçelerle Bölüm çoğunluğunun görüşüne katılmam mümkün olmamıştır.

4. Anayasa’nın 148. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesine göre bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Keza 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin 2. fıkrası gereğince de başvuruda bulunmadan önce idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

5. Mahkememizin istikrar bulmuş uygulaması gereğince de, bireysel başvuruda bulunmadan önce, kamu gücü ihlâlini gidermek için etkili olan idari ve yargısal başvuru yollarının tüketilmesi gerekir. Nitekim, Mahkememiz bir kararında konuya ilişkin olarak şöyle demektedir:

“16. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır.

17. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini, öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir"(Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013).

7. Başvuruya konu olan alacak, işçi alacağıdır. Başvurucu 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’na (İİK) göre Belediyeye karşı genel haciz yolu takip yapmış, Belediyenin takibe itiraz etmesi üzerine, itirazın kesin olarak kaldırılmasına ve takibin devamına kararı verilmiştir. Bu aşamadan sonra, alacaklının takibe devam edebilmek için İİK m. 78 vd. gereğince haciz talebinde bulunması gerekir. İcra müdürünün re’sen harekete geçip takibi devam ettirmesi mümkün değildir.

8. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Belediyeye karşı haciz yolu ile takip yapmış, takibin kesinleşmesinden sonra, Belediyenin bir kısım mal ve haklarının haczinin caiz olmadığını gerekçe göstererek, borçlu Belediyeye karşı haciz talebinde bulunmamış, ihtarda bulunarak alacağının ödenmesini istemiş, aradan uzunca bir süre geçtikten sonra da, alacağının ödenmediğini belirterek bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. İİK’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendine göre , “Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,” haczedilemez. Keza, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin yetkileri ve imtiyazları" kenar başlıklı 15. maddesinin son fıkrasına göre de: "Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez."

10. Bu hükümler de dikkate alındığında, Belediyeye karşı yapılan genel haciz yolu ile takip kesinleştikten sonra, alacaklı haciz istemeksizin Belediyenin borcunu ödemesini bekleyip aradan bir süre geçtikten sonra, alacağının ödenmediği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir mi, başvuruda bulunduğunda, haciz istemek, tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilebilir mi ?

11. Bölüm çoğunluğu, yukarıdaki soruya olumlu cevap vermiş ve Belediye kendisine karşı yapılan takip kesinleştikten sonra, borcunu ödememişse, alacaklı haciz istemek zorunda olmaksızın bir süre bekledikten sonra, bireysel başvuruda bulunabileceğine ve bu başvurunun kabul edilebilir olduğuna ayrıca alacaklının mülkiyet hakkının ihlâl edildiği sonucuna varmıştır.

12. Kanaatimce, Belediyeden alacaklı olan bir kimsenin Belediyeye karşı yaptığı haciz yolu ile takip kesinleştikten sonra, alacaklının Belediyenin mallarının haczini istemesi, alacağının ödenmediği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmesi için, tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmelidir. Her ne kadar, 5393 sayılı Kanun’un 15. maddesinin son fıkrasında Belediyenin bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceği kabul edilmişse de, bunların dışında kalanların haczi caizdir. Bu şekilde alacaklının, Belediyenin haczi caiz mallarını haczettirerek alacağına kavuşması mümkündür. Bu yolla alacağına kavuşabilen çok sayıda alacaklı olduğu gibi, Yargıtay kararlarında da borçlu Belediyenin mal ve haklarından haciz caiz olmayanların dışındakilerin, haczedilebileceği kabul edilmektedir.

13. Nitekim Yargıtay bir kararında şöyle demektedir: “Somut olayda haczedilen banka hesaplarına yatırılan paraların bir kısmı su bedelinden kaynaklanmakta olup Belediyenin su gelirleri, vergi, resim ve harç hükmünde olmayıp, 5393 sayılı Kanun’un 15/son maddesi uyarınca kamu hizmetinde fiilen kullanılmadığı sürece haczine engel bir hüküm bulunmamaktadır. Borçlu Belediyece icra takibine konu edilen ve haciz konusu su bedellerinin fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı da ispatlanamamıştır. O halde, mahkemece su bedelleri yönünden de şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir” (Ygt. 12. HD, 13.04.2010, E.2009/27345, K.2009/8899).

14. Alacaklı, Belediyenin haczi caiz olan mal ve haklarını haczettirerek alacağına kavuşabilir. Bu nedenle, İİK m.82,I/b.1’deki hükmü ve 5393 sayılı Kanun’un 15. maddesindeki Belediyenin bazı mal ve haklarının haczedilemeyeceğine ilişkin hükmü gerekçe göstererek, daha baştan Belediyenin mallarının haczinin caiz olmadığını kabul edip, alacaklının haciz istemeden bireysel başvuruda bulunmasını kabul etmek, bireysel başvurunun ikincillik ilkesine uygun değildir. Ayrıca böyle bir uygulama, kısa bir süre içinde Anayasa Mahkemesini, kamu kurumlarından alacaklı olanlar için tahsilat merkezi haline dönüştürebilir.

15. Mahkememiz tarafından, bir belediyeye karşı takip yapıp kesinleşen alacağını alamayan kişilerin, mülkiyet hakkının ihlâli gerekçesiyle yapmış oldukları başvurularda, başvurucular, bireysel başvuruda bulunmadan önce Belediyeye karşı haciz istemişler, Belediyenin bazı hak veya alacaklarına haciz konulmuş, ancak Belediyenin şikayeti üzerine kaldırılmıştır. Burada, alacaklının haciz istediğini o yolu tükettiğini ancak alacağına kavuşamadığını kabul etmek mümkündür. Nitekim somut olaya benzer şekilde belediyeden işçilik alacağı nedeniyle belediyeye karşı yapılan takip sonucu, alacağı ödenmeyen işçi, belediyenin bankadaki parası üzerine haciz koydurmuş, borçlu belediyenin şikayeti üzerine haciz kaldırılmış ve daha sonra bireysel başvuruda bulunmuştur. Bunun üzerine AYM şu şekilde karar vermiştir (Şenal Haylaz B. No:2013/3457):

“58. Hukuka aykırı olarak işçinin iş akdine son veren idarenin, işçilik alacakları veya tazminatlarının tahsiline ilişkin mahkeme kararını makul sürede uygulamaması ya da icra etmemesi adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir. Somut olayda başvurucu lehine verilen Mahkeme kararı, başvurucunun bu kararın icrası için gerekli tüm girişimlerde bulunmasına rağmen Belediye tarafından gerekçe gösterilmeksizin 3/8/2010 icra takip tarihinden itibaren dört yılı aşkın süre boyunca yerine getirilmemiştir.”

16. Somut başvuru konusu olayda ise, başvurucu alacaklı, borçlu Belediyeye karşı hiç haciz talebinde bulunmamış, ihtarname göndermiştir. Alacaklı tarafından gönderilen ihtarname, haciz talebi yerine geçmeyeceği gibi, borçlunun mallarının haczini ve takibi ilerletmeyi sağlayan bir işlem de değildir.

17. Yukarıda belirtildiği üzere, İİK’nun da öngörülen sisteme göre, alacaklının takibi kesinleştikten sonra, takibe devam edebilmek için haciz talebinde bulunması gerekir. Bölüm çoğunluğunun kabul ettiği gerekçe doğrultusunda hareket edildiğinde, alacaklı haciz istemeden alacağının ödenmesini bekleyecek, aradan bir süre geçtikten sonra bireysel başvuruda bulunması kabul edildiğinde, kamu kurum ve kuruluşlarına karşı İİK’da öngörülen takip sisteminin de fiili olarak değiştirilmesi sonucu ortaya çıkacaktır. Zira, kamu kurum ve kuruluşlarına karşı devlet malları haczedilemez hükmü gereğince, haciz yapılması istenmeyecek, takibin haciz ve satış aşamaları fiilen yürürlükten kaldırılmış olacaktır.

18. Yukarıda belirtilen gerekçelerle, inceleme konusu başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği kanaatinde olduğumdan, Bölüm çoğunluğunun görüşüne katılmadım.

Üye

Erdal TERCAN