İstemin Özeti :Davacı adına tescilli 19.3.2010 gün ve 4349 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannameleri muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak ibraz edilen Form A menşe belgesinin sahte olduğunun tespit edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergileri ile bu vergiler üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezalarına vaki itirazın reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davayı; dava konusu serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaların ithalinin sahte belge kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinden bahisle hakkında düzenlenen soruşturma raporuna istinaden davacı hakkında ceza soruşturma başlatıldığından, ceza zamanaşımı sürelerine tabi olması gereken dava konusu vergi ve cezaların zamanaşımına uğradığı yönündeki davacı şirket iddiasına itibar edilmediği, olayda, davacı adına tescilli beyanname muhteviyatı eşyaların Form A belgelerinde menşeinin Malezya olarak gösterilmiş olmasına rağmen, yapılan yurtdışı araştırması sonucunda Malezya Gümrük İdaresinden alınan yazıda, sözkonusu menşe belgelerinin makamlarınca düzenlenmediğinin belirtildiği, dolayısıyla Form A belgelerinin sahte olduğu hususu tespit edilmiş olduğundan, söz konusu eşyaların indirimli vergi oranlarına tabi olan Malezya'dan ithal edildiğinin kabulüne imkan bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, tahakkuk eden vergiler ile alınan para cezalarında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden İstanbul Dokuzuncu Vergi Mahkemesinin 28.10.2015 gün ve E:2015/980; K:2015/2167 sayılı kararının; Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca ceza uygulamasını gerektiren bir fiil nedeniyle alınması gereken gümrük vergileri ve bu vergiye bağlı para cezalarının gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içinde tebliğ edilmemesi halinde zamanaşımına uğrayacağı, kamu alacaklarının ceza zamanaşımı sürelerine tabi olması için usulsüzlüğe konu fiil nedeniyle soruşturmaya başlanılmasının değil, ceza davası açılmasının şart olduğu, bu sebeple gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içinde tebliğ edilmeyen dava konusu vergi ve cezaların zamanaşımına uğradığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti:Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi K1'ün Düşüncesi:Yapılan denetimler sonucunda hiç alınmadığı ya da noksan alındığı tespit edilen vergilere ilişkin tebligatın gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içerisinde yapılması gerekiyorsa da gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olması durumunda, tahakkukun, suçun tabi olduğu zamanaşımı süresi içerisinde yapılması da olanaklıdır. Ancak ceza zamanaşımı uygulanabilmesinin ön koşulu cezayı gerektiren fiilden dolayı ceza davasının açılmış olmasıdır. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu olayla ilgili açılmış bir ceza davasının olup olmadığı anlaşılamadığından mahkemece bu hususta yapılacak bir inceleme neticesinde karar verilmesi yerinde olacağından istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Davacı adına tescilli 19.3.2010 gün ve 4349 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannameleri muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak ibraz edilen Form A menşe belgesinin sahte olduğunun tespit edildiğinden bahisle tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergileri ile bu vergiler üzerinden hesaplanarak karara bağlanan para cezalarına vaki itirazın reddine dairişlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
4458 sayılı Gümrük Kanununun 5911 sayılı Kanunla değişik 181'inci maddesinin 1'inci fıkrasında; gümrük yükümlülüğünün ithalat vergisine tabi eşyanın serbest dolaşıma girmesiyle doğacağı; 2'nci fıkrasında, gümrük yükümlülüğünün, söz konusu gümrük beyannamesinin tescil tarihinde başlayacağı belirtilmiş; aynı Kanunun 197'nci maddesinin 2'nci fıkrasında da, yapılan denetlemeler sonucunda hiç alınmadığı veya noksan alındığı belirlenen veya 1'inci fıkrada belirtilen şekilde tebliğ edilmeyen gümrük vergilerine ilişkin tebligatın, gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içinde yapılacağı; şu kadar ki, gümrük yükümlülüğünün doğduğu olayla ilgili olarak dava açılmasının zamanaşımını durduracağı; 5911 sayılı Kanunla değişik 4'üncü fıkrasında, gümrük vergileri alacaklarının, ceza uygulamasını gerektiren bir fiile ilişkin olması ve zamanaşımı daha uzun bulunan bu fiil nedeniyle ceza davası açılmış olmak kaydıyla, bu alacakların Türk Ceza Kanunundaki dava ve ceza zamanaşımı süreleri içinde kovuşturulup tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Bu hükümlere göre, doğduğu tarihten itibaren üç yıl içerisinde tebliğ edilemeyen gümrük vergileri zamanaşımına uğrar. Ancak, gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulamasını gerektiren bir fiile ilişkin olması ve zamanaşımı daha uzun bulunan bu fiil nedeniyle ceza davası açılmış olması halinde, bu alacakların, Türk Ceza Kanunundaki dava ve zamanaşımı süreleri içerisinde kovuşturulup tahsil edilmesi mümkündür. Bunun için, vergiyi doğuran olay nedeniyle ilgililer hakkında açılmış bir ceza davasının bulunup bulunmadığının, açılmışsa davanın sonucunun araştırılarak ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi zorunlu bulunmaktadır.
Mahkemece dava konusu serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaların ithalinin sahte belge kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinden bahisle düzenlenen soruşturma raporuna istinaden davacı hakkında ceza soruşturma başlatılması sebebiyle üç yıllık zamanaşımı süresi yerine ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı gerekçesiyle işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmiş ise de, yukarıda izah olunan hükümlerden anlaşılacağı üzere ceza zamanaşımın uygulanabilmesi için soruşturmanın başlatılmış olması değil, ceza davasının açılmış olması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; vergiyi doğuran olayla ilgili olarak davacı şirket yetkilileri hakkında ceza davası açılıp açılmadığı yönünde herhangi bir bilginin bulunmadığının, davacı şirket hakkında düzenlenen soruşturma raporunun Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğinin anlaşıldığı bu bakımdan, işbu dava hakkında karar verilebilmesi için, öncelikle, söz konusu raporun savcılığa gönderilmesi üzerine ceza davası açılıp açılmadığının; açılmışsa, davanın sonucun beklenerek, ek tahakkuka konu vergilerin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hakkında karar verilmesi gerekirken, davacı hakkında soruşturma başlatılmış olmasının, Türk Ceza Kanunundaki zamanaşımı sürelerinin uygulanması bakımından yeterli olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle verilen kararda isabet görülmemiştir.
Mahkeme kararının davaya konu işlemin para cezalarına ilişkin kısmının reddine ilişkin hüküm fıkrasına gelince;
4458 sayılı Kanunun 5911 sayılı Kanunla değişik şekliyle 232'nci maddesinde; bu kısmın ikinci bölüm hükümlerine göre gümrük vergileri ile birlikte alınması gereken para cezalarının, bu vergiler ile aynı zamanda karara bağlanacağı belirtilmiş, olayda da, söz konusu hüküm nedeniyle para cezası kararları vergilerle birlikte aynı zamanda alınmış ise de; vergiler açısından geçerli olan 197'nci maddenin 4'üncü fıkrasında yer alan hükmün para cezalarında uygulanması olanaklı olmadığı gibi, para cezalarına ilişkin olarak 28.3.2013 tarihinde 6455 sayılı Kanunla, 4458 sayılı Kanunun 231'inci maddesini değiştirerek getirilen hükmün olay tarihinde uygulanma imkanı da bulunmamaktadır. Ancak, davaya konu para cezasının Kanunun 234'üncü maddesi uyarınca alındığı, dolayısıyla vergiye bağlı ceza niteliğinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda, tahakkuk hakkında yapılacak değerlendirme sonucunda ulaşılan sonucun para cezasını da etkileyecek olması nedeniyle Mahkemece bozma üzerine verilecek kararda bu hususun da gözetileceği tabidir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine, Mahkemece, yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 3.4.2018gününde oybirliği ile karar verildi.