Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1-Altınokta Körler Derneği

2- K1

VEKİLLERİ : Av. K2

3-Engelsiz Erişim Derneği

4-Görme Özürlü Evrensel Hukukçular Derneği

5-K3

VEKİLLERİ : Av. K4

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR): 1-Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı

VEKİLİ : Hukuk Müşaviri K5

2-Sağlık Bakanlığı

VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri K6,

Hukuk Müşaviri K7

DİĞER DAVALI : Hazine ve Maliye Bakanlığı

VEKİLLERİ :Av. K8,

Av. K9

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 25/10/2022 tarih ve E:2019/10303, K:2022/4659 sayılı kararının aleyhe olan kısımlarının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c), (ç), (ğ) ve (m) bentlerinin, 8. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinin, 12. maddesinin 1. fıkrasının ve bu maddelerin iptali halinde Yönetmelik'te uygulanabilir soyut hüküm kalmayacağı iddia edilerek Yönetmeliğin tamamınıniptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 25/10/2022 tarih ve E:2019/10303, K:2022/4659 sayılı kararıyla;

Dava konusu Yönetmeliğin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığının görüşü bakımından incelenmesinden;

İdare Hukukunda "usul"ün idari işlemin yapılmasında izlenen yol anlamı taşıdığı, dava konusu Yönetmeliğin çıkarılmasında izlenecek yolun 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun'un 5. maddesinde belirlendiği ve anılan maddede "Bireyin engelliliğini ve engellilikten kaynaklanan özel ihtiyaçlarını belirleyen derecelendirmeler, sınıflandırmalar ve tanılamalarda uluslararası temel yöntemler esas alınır. Engellilik durumunun tespit ve uygulama esasları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığının görüşleri alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca müştereken çıkarılan yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmek sûretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca müştereken çıkarılacak olan Yönetmelik için, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığının görüşünün alınması şartı getirildiği,

09/07/2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleriyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı teşkilat yapılarının yeniden düzenlenmesiyle oluşturulan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının dava konusu Yönetmeliğin hazırlık aşamasında yer aldığı, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra 21/04/2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 73 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının kurulduğu, Dairelerinin 26/02/2020 tarih ve E:2019/10303 sayılı ara kararı ile, davalı idarelerden dava konusu Yönetmelik hazırlanırken Milli Eğitim Bakanlığının görüşünün alınıp alınmadığının sorulduğu, ara kararına cevaben gönderilen evrâktan, söz konusu Yönetmeliğin dava konusu maddesine yönelik olarak Milli Eğitim Bakanlığınca görüş bildirildiği, Yönetmeliğin anılan Bakanlıkça teklif edilen metne uygun şekilde değiştirilerek yayımlandığının anlaşıldığı,

Bu nedenle, Yönetmeliğin şekil unsuru yönünden hukuka uygun olduğu görüldüğünden, diğer unsurlar yönünden hukuka uygunluk denetimine geçildiği,

Dava Konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) ve (ç) bentleri yönünden;

Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, "Engellilik durumu"nun, bireyin doku, organ ve/veya fonksiyon ve psikiyatri tanısı ve buna bağlı muhakeme yeteneği kaybından kaynaklı engelliliğini uluslararası yöntemleri temel alarak belirleyen derecelendirmeler, sınıflandırmalar ve tanılamalar şeklinde; (ç) bendinde, "Engellilik durum değerlendirmesi"nin, engelliliğin tespiti amacı ile hastalık şiddeti, organ veya fonksiyon kaybını içeren değerlendirme şeklinde tanımlandığı,

Yönetmeliğin dayanağı olan 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde, "Engelli"nin, fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey şeklinde; (e) bendinde ise, "Engellilik durumu"nun, bireyin engelliliğini ve engellilikten kaynaklanan özel gereksinimlerini, uluslararası yöntemleri temel alarak belirleyen derecelendirmeler, sınıflandırmalar ve tanılamalar şeklinde tanımlandığı,

Bu haliyle, dava konusu (c) bendinin, Kanun'un tekrarı mahiyetinde olduğu; (ç) bendinin ise, engellilik durumunun anatomik olarak değerlendirilmesinin yanı sıra fonksiyonel olarak günlük yaşam aktivitelerinin de değerlendirilmesini içerdiğinin anlaşıldığı, anılan düzenlemelerdeüst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı,

Dava Konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) ve (m) bentleri yönünden;

Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde, "Kısmi bağımlı engelli birey"in, doku, organ ve/veya fonksiyon kaybı ve/veya psikiyatri tanısına bağlı olarak muhakeme yeteneği değerlendirilmesi gereken fonksiyonel bağımsızlık ölçeklerine göre günlük yaşam aktivitelerini yardım alarak gerçekleştirebileceğine karar verilen birey şeklinde; (m) bendinde ise, "Tam bağımlı engelli birey"in, engel durumuna göre engel oranı %50 ve üzeri olduğu tespit edilenlerden doku, organ ve/veya fonksiyon kaybı ve/veya psikiyatri tanısı bağlantılı olarak muhakeme yeteneği değerlendirilmesine göre günlük yaşam aktivitelerini yardım almasına rağmen kendi başına gerçekleştiremediğine karar verilen birey şeklinde tanımlandığı; 8. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, "Raporda yer alan bağımlılık değerlendirmesi alanına 'evet' ya da 'hayır' ifadesi yazılarak bireyin durumu belirtilir ve bu alan hiç bir suretle boş bırakılamaz. Bu Yönetmelikte geçen 'tam bağımlı engelli birey' ifadesi, ilgili mevzuatın uygulanması açısından ağır engellilik durumunu ifade eder.

" kuralına yer verildiği,

2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un 2. maddesinin 1. fıkrasında, "65 yaşını doldurmamış olmasının yanı sıra;

a) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde engelli olduklarınıilgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 yaşını dolduran Türk vatandaşı engellilerden; sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış ya da nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe (4.860) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda,

b) İlgili mevzuatı çerçevesinde alınacak sağlık kurulu raporu ile engelli olduklarınıkanıtlayan, 18 yaşını dolduran ve talebine rağmen Türkiye İş Kurumu tarafından işe yerleştirilememiş olan Türk vatandaşlarından; sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar veya nafaka bağlanmış ya da nafaka bağlanması mümkün olanlar hariç olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilenlere muhtaçlık hâli devam ettiği müddetçe (3.240) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda, aylık bağlanır." hükmünün yer aldığı,

Dava konusu düzenlemelerde yapılan tanımlamaların, 2022 sayılı Kanun'un anılan hükmündeki engelli bireyin başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettirip ettiremeyeceği ayrımına uygun şekilde yapıldığı, bu ayrımın engelli bireye sağlanacak haklar bakımından önem arz ettiği, günlük yaşam aktivitelerini yardım alarak gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinin ortaya konulması bakımından dava konusu tanımların gerekli ve yeterli olduğu, bu haliyle üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı,

Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinin incelenmesinden;

Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde, bireyin engellilik durumu dikkate alınarak çalıştırılamayacağı işlerin niteliğinin rapora mutlaka yazılacağının belirtildiği; Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1 Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporu ile Ek-4 Erişkinler İçin Terör, Kaza ve Yaralanmaya Bağlı Durum Bildirir Sağlık Kurulu Raporunun ön yüzünde, "Çalıştırılamayacağı işlerin niteliği" başlıklı bir kısma yer verildiği; bu kısımda yapılacak belirlemelere yönelik olarak da anılan raporların arka yüzünde bulunan "Açıklamalar" kısmında, "1) Engel durumuna göre çalıştırılamayacağı işlerin niteliği bölümüne sadece engel durumuna göre iş alanları genel olarak belirtilmelidir. Örneğin; 'Görmesini gerektiren iş alanlarında çalıştırılamaz.', 'Ayakta sürekli durmasını gerektiren işlerde çalıştırılamaz.', 'İşitmeyi ve/veya konuşmayı gerektiren işlerde çalıştırılamaz.' gibi ifadelerle belirtilmelidir." kuralına yer verildiği,

Buna göre, dava konusu düzenleme gereğince yetkili sağlık kuruluşlarının engellilik sağlık kurullarınca engelli bireyin çalıştırılamayacağı işlerin niteliğine yönelik olarak yapacağı belirlemenin iş tanımlarının özeline ilişkin olmadığı, engel durumu dikkate alınarak bireyin yapamayacağı, bir başka ifadeyle yapması bireyden beklenemeyecek fiziksel aktivitelerin belirlenmesinin mevzuata uygun olduğu dikkate alındığında, dava konusu düzenlemede üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı,

Dava konusu Yönetmeliği 12. maddesinin 1. fıkrasının incelenmesinden;

Dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasında, "Raporlara, engelli birey, vasisi veya raporu talep eden kurum tarafından müdürlüğe itiraz edilir. Bireysel rapor itirazları, ilgilisine teslim tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yapılır. Süresinde yapılmayan itirazlar değerlendirilmez. Kurum itirazları gerekçe belirtilerek yazılı olarak yapılır. Kurum itirazlarında süre aranmaz." kuralına yer verildiği,

Dava konusu düzenlemenin, engellilik sağlık kurulu raporları için belli bir itiraz süresi öngörülerek hukuki belirliliğin, idari istikrarın ve dolayısıyla hak sahiplerinin hukuki güvencelerinin sağlanması amacıyla ihdas edildiğinin anlaşıldığı, ancak düzenlemede, bireysel rapor itirazlarında belli bir itiraz süresi öngörülürken kurum açısından itiraz süresi öngörülmemesinin, engelli bireyin hak ve menfaatlerini zedeleyecek şekilde sağlık kurulu raporunun sürüncemede bırakılması sonucunu doğuracağı ve bunun da düzenlemenin amacına ters düşeceği,

Davalı idareler tarafından, engelli bireyin rapora itirazı gerektiren sebepleri raporu aldığı anda öğrendiği, ilgili kurumun ise ancak engelli bireyin başvurusu üzerine itiraz konusu rapordan haberdar olabildiği, kurum itirazlarının süreye bağlanmasının bu yönüyle hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceği yönünde savunmada bulunulmuş ise de; raporun engelli birey tarafından kuruma ibraz edildiği ya da sağlık kuruluşunca kuruma bildirildiği tarih gibi kurumun rapordan haberdar olduğu tarihten itibaren bir itiraz süresi öngörülebilmesinin mümkün olduğu,

Ayrıca, Yönetmeliğin 11. maddesinin 5. fıkrasında, kurumların ilgili mevzuatı gereğince, gerekçesi belirtilerek yazılı kontrol muayenesi talebinde bulunması durumunda sağlık kuruluşunca yeniden rapor düzenlenebileceği yönünde düzenlemeye yer verildiği, kurumların raporda değişikliği gerektirir bir durumun varlığını itiraz süresi sona erdikten sonra öğrenmeleri durumunda da, bu düzenleme gereği sağlık kuruluşlarından engelli birey için yeniden rapor düzenlenmesini talep edebilmelerinin mümkün olduğu,

Bu nedenle, Yönetmeliğin dava konusu 12. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde hukuka uyarlık bulunmadığı, anılan fıkranın diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle,

Dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin iptaline, Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (c), (ç), (ğ) ve (m) bentleri, 8. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi, 12. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesi dışındaki kısımları yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dava konusu düzenlemelerin bu alana ilişkin ulusal mevzuata ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu, engellilik durumunun sadece tıbbi bulgularla değil aynı zamanda çevresel, eğitsel, toplumsal, teknolojik faktörlerle birlikte açıklanabilen bir durum olduğu, engelli tanımının sadece “Bireyin doku, organ ve/veya fonksiyon ve psikiyatri tanısı ve buna bağlı muhakeme yeteneği kaybı...” olarak gören bir yaklaşımın egemen olduğu, kalıtım ve çevresel etkenlerin dikkate alınmadığı, ağır engelli yerine bağımlı engelli, engelli yerine kısmi bağımlı engelli kavramlarının kullanılmasının uygulamada yanlış anlaşılmalara ve resmi makamlarda işlem yaparken engellilerden vasi kararı istenmesine sebebiyet vereceği, Yönetmeliğin tanımlar maddesinde “tam bağımlı engelli”, “kısmi bağımlı engelli” tanımlamasına yer verilmiş ve “bağımsız engelli” tanımlamasına yer verilmemişken rapor şablonunun arka yüzünde “bağımsız” seçeneğine de yer verildiği, bağımlılık değerlendirmesinde kastedilen günlük yaşam aktiviteleri ise buna tıp uzmanlarının karar veremeyeceği, bunun sosyal çalışmacıların alanı olduğu ve uzun süreli inceleme gerektirdiği, engelli bireyin hangi işlerde çalıştırılıp, hangilerinde çalıştırılamayacağını tıp uzmanlarının değil iş ve rehabilitasyon uzmanlarının değerlendirmesi gerektiği, dava konusu düzenlemenin hatalı yaklaşımların sonucu olduğu ileri sürülmektedir.

Davalı idarelerden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından, bireylerin engelli sağlık kurulu raporlarına itiraz usulü ve süresinin belirlendiği ve idari işlemlerin düzenli şekilde yürütülmesinin amaçlandığı, itiraz süresi belirlenmemesi durumunda keyfi olarak, rapor alındıktan yıllar sonra rapora itiraz talebinde bulunulabildiği, ancak kişinin sağlık durumunda değişiklik olması halinde her zaman, kişi isteğine bağlı olarak ise rapor alınmasından sonra altı ay geçmesi halinde yeni rapor alınabilmesinin mümkün olduğu, bu bağlamda getirilen sürenin, ilk raporun kesinleşmesi için getirilen bir düzenleme olduğu, engelli bireyin yeni rapor almasını kısıtlayan bir sonuç doğurmadığı, nitekim birçok idari işlem için itiraz sürelerinin değişik mevzuatta yer almakta olduğu, ayrıca engelli bireyin, idareye itiraz edilmesini gerektirecek nitelikteki sağlık kurulu raporu tespitlerini raporu aldığı anda öğrendiği, ilgili kurumun ancak engelli bireyin başvurusu üzerine itiraz konusu rapordan haberdar olabildiği, kurum itirazlarının süreye bağlanmasının bu yönüyle hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından,Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın davanın reddine ilişkin kısımlarının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçelerinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ K10'İN DÜŞÜNCESİ :Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,

2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen reddi, kısmen iptal yolundaki Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 25/10/2022 tarih ve E:2019/10303, K:2022/4659 sayılı kararının ONANMASINA,

3. Kullanılmayan ve ayrı ayrı yatırılan 296,40-TL yürütmeyi durdurma harçlarının istemi hâlinde davacılara iadesine,

4. Kesin olarak, 02/05/2024 tarihinde, dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesi yönünden oyçokluğu, diğer kısımlar yönünden ise oybirliği ile karar verildi.

KARŞIOY

X- Dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasında, "Raporlara, engelli birey, vasisi veya raporu talep eden kurum tarafından müdürlüğe itiraz edilir. Bireysel rapor itirazları, ilgilisine teslim tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yapılır. Süresinde yapılmayan itirazlar değerlendirilmez. Kurum itirazları gerekçe belirtilerek yazılı olarak yapılır. Kurum itirazlarında süre aranmaz." kuralına yer verilmiştir.

Dava konusu düzenlemenin, engellilik sağlık kurulu raporları için belli bir itiraz süresi öngörülerek hukuki belirliliğin, idari istikrarın ve dolayısıyla hak sahiplerinin hukuki güvencelerinin sağlanması amacıyla ihdas edildiği, davalı idareler açısından itiraz için bir süre öngörülmemesinin gerekçesinin ise,idareye itiraz edilmesini gerektirecek nitelikteki sağlık kurulu raporu tespitlerini raporu aldığı anda öğrendiği, ilgili kurumun ancak engelli bireyin başvurusu üzerine itiraz konusu rapordan haberdar olabildiği, engelli kişinin raporunu istediği zaman farklı hak ve hizmetlerde kullanabileceği, raporu aldıktan ne kadar süre sonra hak ve hizmet için başvuracağının bilinemediği, dolayısıyla kurumlar açısından itiraz süresi tanınmasının uygulamada ciddi güçlüklere neden olacağının değerlendirilmesi yönündeki tespitlere dayandığı görülmektedir.

Bununla birlikte, dava konusu Yönetmeliğin "Raporların geçerlilik süresi" başlıklı 11. maddesinin 4. fıkrasında "Yeni bir engel durumunun ortaya çıkması veya mevcut engellilik durumunda bir değişiklik meydana gelmesi hâlinde, bireyin talebi ve ilgili branş hekiminin sağlık kuruluna sevki uygun görmesi üzerine süre aranmaksızın engellilik durumu yeniden değerlendirilir ve yeni rapor düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.

Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, dava konusu düzenlemede, bireysel rapor itirazlarında belli bir itiraz süresi öngörülürken kurum açısından itiraz süresi öngörülmemesinin, engelli bireyler açısından bir hak kaybına neden olmadığı, dava konusu Yönetmeliğin 11. maddesinin 4. fıkrasında yer alan hüküm dikkate alındığında, esasında engelli bireyler açısından da her zaman yeni bir rapor alınabilmesine imkan tanındığı, dolayısıyla bir kez alınan engellilik raporunun her zaman yeni koşullar doğrultusunda değişebildiği, bu nedenle idarece rapora itiraz edilmesini gerektiren yeni bir tespitin yapılması halinde bu rapora karşı itiraz edilebilmesinin engelli bireylere sağlanan hizmetler ile yararlandıkları haklar dikkate alındığında kamu yararının sağlanması adına yerinde olduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, temyize konu kararın iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.

KARŞIOY

XX- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Kanun önünde eşitlik"başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, 3. fıkrasında ise çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağı anayasal koruma altına alınmıştır.

20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik'in 12. maddesinde ise bu Yönetmelik kapsamında engel durumunu gösteren sağlık raporuna itiraz usulü düzenlenmiş ve 1. fıkrasında; "Raporlara, engelli birey, vasisi veya raporu talep eden kurum tarafından müdürlüğe itiraz edilir. Bireysel rapor itirazları, ilgilisine teslim tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yapılır. Süresinde yapılmayan itirazlar değerlendirilmez. Kurum itirazları gerekçe belirtilerek yazılı olarak yapılır. Kurum itirazlarında süre aranmaz." kuralına yer verilmiştir.

Anılan madde ile, hakkında rapor düzenlenen engelli birey için itiraz belli bir süreyle sınırlanırken, raporun sunulduğu kurum için herhangi bir süre aranmayacağının belirtildiği, bu haliyle engelli bireylerin aleyhine sonuçlar doğacak şekilde kurumlar nezdinde belirsiz ve geniş bir hak tanındığı, bu durumun raporun her an itiraza konu olma ihtimali nedeniyle engelli bireyler açısından hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline yol açacağı, bu yönüyle dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Ayrıca, Yönetmeliğin 11. maddesinin 5. fıkrasında, kurumların ilgili mevzuatları gereğince, gerekçesi belirtilerek yazılı kontrol muayenesi talebinde bulunması durumunda sağlık kuruluşunca yeniden rapor düzenlenebileceği yönünde düzenlemeye yer verilmiş olduğugörüldüğünden, davalı idarelerce ileri sürülen gerekçeler dikkate alındığında dava konusu maddede kurumlar için itiraz süresi aranmamasının gerekliliğinin tam olarak ortaya konulamadığı sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyize konu kararın dava konusu Yönetmeliğin 12. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesine ilişkin kısmının belirtilen gerekçe ile onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararının bu kısmına gerekçesi yönünden katılmıyorum.