YARGITAY KARARI
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08.06.2004 tarih ve 2002/495 - 2004/323 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi K1 tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin eser sahibi olduğu “X1” isimli mizahi karakterin müvekkili adına marka olarak tescili için müracaatta bulundukları sırada davalı şirket adına 2000/25600 sayılı marka ile tescilli olduğunu öğrendiklerini ileri sürerek, haksız ve dayanaksız olan marka tescilinin iptali ile “X1” markasının müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının uzun yıllar boyunca müvekkili şirket çalışanı olduğunu, anılan karakter çizimlerinin müvekkiline ait X2 ve X3 isimli dergilerle yayınlandığını, davacının sadece müvekkili şirket ile arasındaki hizmet ilişkisi nedeniyle verilen görevi yerine getirdiğini, sözkonusu karakterin zaman zaman müvekkili şirket talimatıyla başka kişilerce de çizildiğini, “X1” isminin müvekkili şirketin uzun yıllardan beri piyasaya sunduğu dergilerde kullanılarak tanıtıldığını ve ekonomik değer kazandırıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu tiplemenin FSEK.nun 4 ncü maddesi uyarınca eser sayılacağı ve aynı yasanın 8 nci maddesi gereği meydana getiren davacının eser sahibi olduğu, davacının hizmet akdinin ifası sırasında bu tiplemeyi yaratmış olmasının onun aleyhine sonuç doğurmayacağı, yine mali hakların belli bir süre ile devrinin eser sahibi olma vasfını değiştirmeyeceği, mali hakların davalıda olduğu dönemde eserin davalıya ait dergide yayınlanmasının, davalıya eseri marka olarak tescil ettirme hakkını vermeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına oluşturulan 2000/25600 nolu markaya ilişkin mülkiyet kaydının terkinine ve davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava konusu 2000/25600 sayılı “X1 + kedi karikatürü şekli”nden oluşan marka 16, 21, 25, 32, 33, 35 ve 42 nci sınıf mal ve hizmetler için davalı şirket adına tescil edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin 2000/25600 sayılı markayı oluşturan işarette yer alan “X1” tiplemesinin yaratıcısı ve eser sahibi olduğunu öne sürerek, müvekkilinden izin alınmaksızın davalı tarafından Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı nezdinde tescil ettirilen markanın 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/5 nci maddesindeki telif hakkı sahipliğine dayalı olarak hükümsüzlüğünü istemiştir.
Davalı vekili ise, müvekkilinin halen piyasada tanınan X2 ve X3 dergilerinin yayıncısı olduğunu, uyuşmazlık konusu tiplemenin müvekkili şirkette çalıştığı sırada kendisine verilen görev nedeniyle davacı tarafından çiziminin gerçekleştirildiğini ve bu isim ve ibareyi öncelikli kullanım hakkının müvekkili şirkete ait olup, piyasada tanıtılarak ekonomik değer kazandırılmak suretiyle marka hakkına sahip olduklarını savunmuştur.
Uyuşmazlığın çözümünde 5846 sayılı FSEK.nun ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin birlikte incelenmesi gerekmektedir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile mahkemenin kabulü itibariyle, “tiplemenin” FSEK 4/1-8 nci bendinde yazılı eser türlerinden “tipleme” olduğu, yine bu tiplemenin içinde yer aldığı çizimlerin de aynı yasanın 4/1-7 nci bendi anlamında “karikatür eseri” olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Söz konusu tiplemenin davalı şirketin yayımladığı mizah dergisinde davacı tarafından çizilen karikatür eserleri köşesinin sürekli karakteri olarak yer alması nedeniyle; FSEK 8/1 nci maddesine göre yaratıcısı ve eser sahibinin davacı olduğuna dair mahkemenin görüşü yerindedir. Bu durumun tespiti, hakimin hukuki bilgisi dahilinde olup çözümü teknik bilgiyi gerektirmediğinden mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olması bozma nedeni sayılmamıştır.
Davalı şirketin davacı ile arasındaki hizmet akdine dayalı olarak çalıştıran sıfatıyla sahip olduğu haklara gelince;
Gerçekten de, FSEK.nun 18/2 nci maddesindeki, “aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır” hükmüne göre, davalı şirkette çalıştığı sırada davacı tarafından çizimi yapılan karikatür eserleri üzerindeki mali hakların kullanım yetkisi davalıya aittir. Ancak, karikatür eserlerin mali haklarının kullanım yetkisinin davalı şirkete ait olması; bu eserlerde yer alan ve “baskın karakter” olma durumu arz eden belirli bir tipleme (çizgi karakter) üzerinde de mali hak sahibi olacağı sonucunu doğurmaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık , hizmet sözleşmesi uyarınca davacı tarafından çizilen ve davalıya ait dergide yayımlanan karikatür eserlerin mali haklarının kullanımı ile ilgili olmayıp, bu eserlerin içinde yer alan ve baskın karakterini oluşturan “X1” tiplemesinin davalı şirket tarafından marka olarak kullanıp kullanılamayacağına ilişkindir.
Her somut uyuşmazlığın özellikleri göz önüne alınmak kaydıyla, bu tür tiplemelerin içinde yer aldıkları çizgi-karikatür eserlerden bağımsız bir eser olma vasfına sahip olabilme ihtimali nedeniyle, koşulları oluştuğu taktirde, eser sahibinin tipleme üzerinde ayrıca telif hakkı mevcuttur.
Yukarıda özetlenen kabule göre de, uyuşmazlık konusu “X1” tiplemesi davacı tarafından yaratılmış olup, yayımlandığı dergilerde yine davacı tarafından çizilen karikatür eserlerinde baskın karakter olarak yer almak suretiyle FSEK’nun 4/1-8 nci bendi uyarınca bağımsız bir güzel sanat eseridir.
Anılan tiplemenin eser sahibi davacı olduğundan, onun izni alınmaksızın davalı şirket tarafından marka olarak tescil ettirilmesi 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/1-5 nci bendine göre davacının telif hakkının ihlali sonucunu doğurur. Davalı böyle bir iznin varlığını kanıtlayamamıştır. Söz konusu tiplemenin içinde yer aldığı karikatürlerin zaman zaman başkaları tarafından çizilmiş olması davacı tarafından izin verildiği anlamına gelmeyeceği gibi, davacının FSEK’nun 1/B ve 8/1 nci maddelerine göre oluşan eser sahipliğini de etkilemez.
Ayrıca, bu tiplemenin davalı tarafından yayımlanan dergiler yoluyla meşhur ve maruf hale getirilmesi de, dava konusu markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler üzerinde 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9 ve 14 ncü maddeleri anlamındaki bir markasal kullanım sayılamayaca-ğından, davalıya aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/3 ve 7/son maddeleri kapsamında öncelik ve kullanımla ayırt edicilik hakkı sağlamaz. Davalı şirket dava konusu tiplemeyi davacıdan önce meydana getirdiğini ve davacıdan bağımsız olarak telif hakkı sahibi olduğunu da kanıtlayamamıştır.
Açıklanan bu gerekçe itibariyle, mahkemece dava konusu markanın davalı şirket adına olan mülkiyet kaydının terkinine (hükümsüzlüğüne) karar verilmesi isabetli olduğundan, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Ancak, mahkemece 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/1-5 nci bendi yoluyla aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 42 nci maddesi uyarınca dava konusu 2000/25600 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve kaydın terkinine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken; davacının tescil talebi de yerinde görülerek aynı markanın davacı adına tesciline hükmedilmiştir.
Oysa, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 42 nci maddesinde sayılan hükümsüzlük hallerinden birisinin gerçekleşmesi halinde mahkemece yapılacak iş markanın hükümsüzlüğüne ve sicil kaydının terkinine karar vermekten ibarettir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan bir kısım mal ve hizmetler yönünden oluşacak kısmi hükümsüzlük hali ayrık olmak kaydıyla, koşullar oluştuğunda dava konusunu markanın hükümsüzlüğüne hükmedilirken aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 44 nci maddesine göre geçmişe etkili olarak hükümsüzlük sonucu doğuran bir markanın davacı adına tesciline karar verilemez. Marka hakkının sicile tescil yöntemi Kanun Hükmünde Kararname’nin 29 ila 39 ncu maddeleri ile düzenlenmiştir.
Bu kuralın bir istisnası Kanun Hükmünde Kararname’nin 17 nci maddesinde belirtilen marka sahibinin izni olmadan onun ticari vekili veya temsilcisi adına marka tescil edilmesi halinde, ticari vekil veya temsilcinin haklı bir gerekçesi yoksa, marka sahibinin söz konusu tescilin kendi lehine devredilmesini isteme yetkisidir. Dava konusu olayda böyle bir durum da söz konusu olmadığına göre davacının tescil isteminin reddine karar verilmesi gerekirken bu istemin de kabul edilmesi doğru görülmemiş olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin 2 nci bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, kararın 2. bentte yazılı nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.