Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy (Kapatılan) 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/02/2014 tarih ve 2014/65-2014/42 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının müvekkili şirkette hizmet aktine dayalı olarak çalıştığını, sözleşmenin 11. maddesinde öngörülmüş olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra müvekkili şirketle aynı bölgede ve aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir şirkette işe başladığını, bu haliyle davalının aralarındaki iş sözleşmesinin 3/a maddesini ihlal ettiğini ileri sürerek, sözleşme ile öngörülen 36.744,00 TL ceza-i şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının iş sözleşmesi hükümlerinin ihlali nedeniyle öngörülen ceza-i şart alacağının tahsilini talep ettiği, bu haliyle uyuşmazlığın Bakırköy Nöbetçi İş Mahkemesi'nin görevine girdiği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava; rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.

6098 sayılı TBK'nın 444. maddesi, “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü içermektedir.

Madde metninde açıkça “…akdin sona ermesinden sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere, TBK’nın 444. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet akdi sona erdikten sonra hüküm doğurur ve hizmet akdi sona erdikten sonra yapılmaması gereken davranışlara ilişkindir. Hizmet akdinin devamı sırasında meydana gelen bir sadakatsizlik, ister bir sözleşme ile düzenlensin ister yasayla düzenlensin, iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacaktır. Eldeki davada, davacı taraf, davalının akdin sona ermesinden sonra gerçekleşen eylemleri nedeniyle cezai şart istemektedir.

TTK'nın 4. maddesiyle yasa koyucu, çok açık bir şekilde TBK'nın 444. maddesinden kaynaklanan davaların, mutlak ticari davalardan olduğunu öngörmüştür. Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlanma noktasının veya sebebin, davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalar olup, aynı Kanun'un 5.maddesine göre, ticari davalara bakma görevi asliye ticaret mahkemelerine aittir.

Nitekim aynı hususlara, Dairemizin 2008/7321 E.- 2008/9007 K., 2000/8808 E.-2000/10150 K., 2006/9411 E.- 2007/12223 K., 2007/4507 E.- 2008/6825 K., 2005/6508 E.-2006/9306 K., 2012/13124 E.- 2012/14595 K. sayılı ilamlarında olduğu gibi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2011/11-781 E. 2012/109 K., 2012/9-854 E.- 2013/292 K. sayılı ilamında da işaret edilmiştir.

O halde, mutlak ticari dava niteliğindeki davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine ait olmasına rağmen, yerel mahkemece, açıklanan bu hususlar dikkate alınmadan, iş mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.