Mahalli mahkemesinden verilen hükmün, duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı banka, kredi sözleşmesinden dolayı borçlu bulunan davalı şirket hakkında aldığı ihtiyati haciz kararını uygulatmış ve bilahare de borçlu hakkında icra takibi yaparak alacağının tahsili için girişimlerde bulunmuş, borçlunun itirazı üzerine de takibe itirazın iptali için İİK.nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davasını açmıştır.
Borçlu hakkında yapılan takipte, borçlunun yeterli malının bulunmadığı anlaşıldığından, eldeki dava ile de İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası ikame edilmiştir.
Mahkemece, icra takibinin henüz kesinleşmediği ve borçlu hakkında geçici ya da kesin aciz belgesi alınamadığı görüşüyle dava reddedilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İİK.nun 277. maddesi uyarınca; tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, borçlu hakkında alınmış geçici ya da kesin aciz belgesinin bulunması şarttır. Davaya konu takipte İcra Memurluğunca verilen belgeye göre borçluya kesin ya da geçici aciz belgesi verilmediği bildirilmiştir. Gerçekten de borçlu hakkında kesin aciz belgesi alınmamış ise de, İİK.nun 105. maddesi uyarınca "yapılan hacizde borcu karşılayacak malın bulunmadığının tespit edilmesi halinde" bu haciz tutanağı geçici aciz belgesi olarak kabul edilmektedir. Haciz tutanağının geçici aciz belgesi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin takdiri ise icra müdürüne değil, davaya bakan hâkime aittir. Sözkonusu haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunda ise, tereddüt bulunmadığından hakimin bu konudaki ret gerekçesinde isabet yoktur.
Öte yandan, İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılan tasarufların iptal edilebilmesi için, icra takibinin kesinleşmiş olması gerekir. Olayda, ihtiyati haciz prosedürü tamamlanmadığından, henüz kesinleşmiş bir alacaktan söz edilemez ise de, borçlunun itirazı üzerine alacaklı tarafından itirazın iptali davası açıldığı anlaşıldığına göre, mahkemece,açılan bu itirazın iptali davası ön mesele yapılarak davanın sonucunun beklenmesi ve itirazın iptal edilerek icra takibinin kesinleşmesi halinde, diğer iptal şartlarının oluşup oluşmadığı incelenerek davanın sonuçlandırılması, aksi halde yani itirazın iptali davasının reddedilmesi halinde, tasarrufun iptali davasının da reddine karar verilmelidir. Bu hususlar üzerinde durulmadan, henüz alacağın kesinleşmediğinden bahisle davanın reddedilmesi dahi yerinde değildir.
Öte yandan, İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarında borçlu ve borçlu ile tasarrufta bulunan kişilerin hasım gösterilmesi zorunlu olup, bu kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan, davanın reddi halinde davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi icabeder. Mahkemece bu husus da gözardı edilerek her iki davalı için ayrı ayrı ücretin karara bağlanması, kabul,biçimi bakımından yasa ve tarifeye aykırıdır.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı banka yararına (BOZULMASINA), bozma sebeplerine göre işin esasına yönelik itirazların incelenmesine mahal olmadığına, 750.000 lira vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 2.10.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.