MAHKEMESİ :Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya 27.04.2005 tarihli sözleşme uyarınca sattığı 500 kg altın bedeli olan 14.795.375 USD alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattığı icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın kaldırılmasını, davalının verilecek depo emrine uymaması halinde İcra ve İflas Kanunu'nun 154 ve izleyen maddeleri uyarınca iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan 27.04.2005 tarihli sözleşmeye göre uyuşmazlıkların İngiltere Mahkemelerinde ve İngiliz Kanunlarına göre çözümleneceğinin kararlaştırıldığını, bu nedenle görev ve yetki itirazları olduğunu, ayrıca davalı aleyhine açılan bir başka iflas davası olduğunu, davaların birleştirilmesi gerektiğini, davacının alacak miktarının da belli olmadığını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflarca imzalanan sözleşmenin 14/e maddesinde "iş bu sözleşme İngiliz kanunları tarafından yöneltilmekte olup buna göre yorumlanacağı ve ...( Davacı) ve Konsinye alıcısının (Davalı) her ikisi de İngiltere Mahkemesinin Adli Yetkisini kabul edecekleri" öngörüldüğü, itirazın kaldırılması suretiyle iflas davalarında, öncelikle alacaklı olduğunu iddia eden davacının alacaklı olduğunu kanıtlaması gerektiği, bu itibarla davacının alacaklı olduğunu ve miktarını somut olayda İngiliz Mahkemesinde açacağı alacak davası ile MÖHUK'nın 47. maddesi uyarınca net olarak belirlemeli ve kesinleştirdikten sonra iflas yollarından birisiyle alacağının tahsili yoluna gitmesi gerektiği, davacının öncelikle anılan yargı yerlerinde alacağının varlığını ispatlayacak bir karar alması ve bununla Türkiye de borçlu aleyhine iflas yoluyla takip yapması ve iflas davası açması gerekir iken; taraflar arasındaki hukuk ve yetkili yargı yeri seçimini ortadan kaldıracak ve özellikle alacağın başka bir yer hukukuna tabi kılınması sonucunu doğuracak şekilde doğrudan iflas takibi yapmasının ve bunu dayanak göstererek iflas davası açmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.