Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Katkı Payı ve Katılma Alacağı

... ile ... aralarındaki katkı payı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne dair .... Aile Mahkemesi'nden verilen 15.10.2014 gün ve 1037/1329 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ... vekili, müvekkili ile müteveffa ...'in 1998 yılında evlendiklerini, eşin 2012 yılında öldüğünü, evlilik birliği içerisinde üç adet taşınmaz ve banka hesabında bulunan para yönünden alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı ... vekili, malvarlığının murisin kişisel malı olduğunu, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 37.699,50 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm; süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçıya karşı açılan artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir.

Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Mustafa'nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir. Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK 511 vd, 578 vd, 605 vd m.leri) iddia edilip kanıtlanmamıştır.

Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacıda dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamışsa da bu eksiklik yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HMK'nun 304. maddesi (1086 sayılı HUMK'nun 438/7. fıkrası) gereğince düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda zikredilen nedenlerle ilk bendindeki "Davanın kısmen kabulü ile ...'taki taşınmazdan dolayı 2.290 TL katkı payı, ...'deki taşınmazdan dolayı 27.159,50 TL ile banka mevduatından 8.250TL olmak üzere toplam 37.669,50 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, "cümlesinden sonra gelmek üzere "davacının da hüküm altına alınan alacak miktarından miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamın infazı aşamasında gözetilmesine" tümcesinin eklenmesine, kararın düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 643,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 30.03.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava artık değere katılma alacağına (TMK. m. 236) ilişkindir. Evlilik ölümle son bulmuştur. Davacı sağ eş olup, davalılar ölen katılma borçlusu eşin davacı dışındaki altsoy mirasçılarıdır. Davacının yasal miras payı 1/4 oranındadır.

Evliliğin ölümle sona ermesi durumunda katılma alacağı borcu bir tereke borcudur. Külli halefiyet ilkesi gereği, mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, Kanun gereğince kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar (TMK.m.599). Tereke borcundan sorumluluk; dış ilişkide (üçüncü kişilere karşı) müteselsil, iç ilişkide (mirasçılar arasında) miras payı oranındadır. Dava mirasçılar arasında açılmış ve bu nedenle iç ilişkileri söz konusudur. Davacının hem terekeden alacaklı, hem de mirasçı olarak sorumluluğu sebebiyle borçlu sıfatı mevcuttur. Mirasçılar arasında görülen alacak davasında, terekeden olan alacağın bir bölümü için davacıda alacaklı ve borçlu sıfatı birleşmiştir. Davacı eş/mirasçının katılma alacağı dışında bir tereke borcunun varlığı taraflarca ileri sürülmediğine göre, terekenin paylaşılmasına gerek duyulmamalıdır. Paylaşımda bir başka mahkemenin (Sulh Mahkemesi'nin) özel görevli olması, terekenin davaya konu katılma alacağı dışında bir tereke borcu ileri sürülmediğinden; Aile Mahkemesi'nde görülen tereke borcunun diğer mirasçılardan tahsili davasında (somut davada); davacı yönünden borç paylaşımı (düşümü) yapılmasına engel olmamalıdır. Bu aynı zamanda usul ekonomisi ilkesine (HMK.m.30) de uygundur. O halde davacının hesaplanan artık değere katılma alacağının tümünün, davalı olan diğer mirasçılardan tahsiline karar

verilmeyip; davacı/mirasçının yasal miras payı oranında düşümü (kendisine alacaklı ve borçlu sıfatı birleşen bölüm için) yapılarak kalan bölüm için alacağa hükmedilmelidir. Çoğunluğun düşümü gereken bölümün hükmün infazında gözönüne alınmasına işaret ederek karar verilmesi gerektiğine ilişkin düzelterek onama gerekçesine bu nedenle katılmıyor; hükmün açıkladığımız yönde bozulması gerektiğini düşünüyoruz. 30.03.2016