İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 20. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 187-418
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı TCK'nın 188/3-4, 39/2-c, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri gereğince 9 yıl 4 ay 15 gün hapis ve 7.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.12.2015 tarihli ve 187-418 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 04.04.2017 tarih ve 2016-2171 sayı ile;
"Suç konusu toplam net 25633 gram eroin cinsi uyuşturucu madde miktarına bağlı olarak önem ve değerine göre, temel cezaların alt sınır aşılarak tayin edilmesi yerinde ise de, TCK'nın 3/1. maddesindeki 'orantılılık' ilkesi ile 61. maddesindeki ölçütlere aykırı olarak, temel cezaların üst sınır veya üst sınıra yakın olarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve sanık ...'nin, sanık ... ile birlikte hareket ederek uyuşturucu maddeyi araçla taşımak suretiyle TCK'nın 37. maddesi uyarınca fiili diğer sanıkla birlikte gerçekleştiren kişi olduğu gözetilmeden, TCK'nın 39. maddesi gereğince yardım eden olarak nitelendirilmesi ile eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır." eleştirisiyle TCK'nın 53 ve 52. maddeleri yönünden düzeltilerek onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyeleri E. Şener ve A. Fuat Gölcük;
"Suça yardım etme nedeniyle şerikliğin (suç ortaklığının) kabul edilebilmesi için TCK'nın 39. maddesinde iki koşul aranmıştır.
Birincisi; yardım etme kabul edilen ve 39. maddede yer alan maddi ya da manevi yardım hareketi sayılan davranışlardan birisini gerçekleştirme,
İkincisi yardım sayılan maddi ya da manevi hareketlerin kasten işlenmesidir.
Asli failin suçunu işlemesini kolaylaştırsa bile taksirle yapılan bir davranış/hareket, yardım etme olarak kabul edilemez.
Kişinin suçla ilgisi olduğu düşünülen davranışına neden olan his ya da düşünceler olan saik ise suçun sübjektif unsuru olan 'kast' tan ayrı bir kavramdır.
İstanbul'dan kiraladığı araçla eşi sanık ... ile Van'a giderek oradan temin ettiği eroini aracın tamponuna gizlenmiş olarak nakleden sanık ..., tüm aşamalarda eşi...'nin araçta uyuşturucu olduğunu bilmediğini, ...'ye daha önce havalandırma işi yaptığı için Karadeniz'de bir havalandırma işi aldığını söyleyerek gelmesini istediğini, ... kabul etmeyince ısrarı üzerine...'nin geldiğini ve eşi gelirse kaza riskinin de az olacağı düşüncesiyle birlikte yola çıktıklarını; diğer sanık ...'nin de eşi ...'ın uyuşturucu madde nakledeceğini ve araçta uyuşturucu madde olduğunu bilmediğini, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle kullandığı ilaçların etkisi yüzünden yol boyunca uyuduğunu belirttiği; ...'nin de ilaç kullandığının dosya kapsamı ile belirlendiği; savunmaların aksine, sanık ...'nin suça yardım kastı ile eşi ile yolculuk yaptığına ilişkin kastını belirleyen kuşku sınırlarını aşan somut bir olgu bulunmadığı, kararın gerekçesinde belirtilen sanık ...'ın '...Uyuşturucunun nakli sırasında güvenlik güçlerinin dikkatini çekmemek amacıyla aile görüntüsü verme gereği duyarak durumu eşi olan diğer sanık ...'ye anlattığı...' şeklinde bir beyana rastlanmadığı; eş olan sanık ...'nin '...Başkasına ait araçla çok uzun yol katedecek şekilde gidip gelmelerini sorgulamamış ve hiç şüphelenmemiş olmasının makul bulunmaması, yasal hakkı olmakla beraber suçsuzluğunu ispat amacıyla beyanda bulunmak yerine yakalandıklarında susma hakkını kullanmış ve açıklama yapmamış olması hususları tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde nakledileceğini bildiği hâlde amaçlanan aile görüntüsünü vermek için suça katıldığı...' şeklindeki gerekçenin hukuki bir yönünün bulunmadığı, suçlanan failin suçsuzluğunu ispat etmesi gerekmeyeceği, aksine evrensel bir kaide olan masumiyet karinesi gereği herkesin suçlu olduğu ispat edilene kadar masum kabul edilmesi tartışılmazdır.
Susma hakkı aslında suçlanan kişinin 'beni suçluyorsunuz, öyleyse ispat edin !' demesidir. Suçu kabullenme olarak kabul edilemez.
...'nin, eşi ... ile birlikte uzun ve yorucu yolculuk yapması şeklinde gerçekleşen hareketinde, uyuşturucu maddenin eşi ... tarafından nakledilmesini bildiği ve manevi yardım kastıyla hareket ettiği (kısaca kast unsurunun varlığı) mahkemece açıkça belirlenememiştir. Varsayımla mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.
Sanık ...'nin, eşinin işlediği suça yardım etme kastıyla hareket ettiği ihtimali ne kadarsa, eşinin suçuna yardım etme kastı bulunmadığına ilişkin ihtimal de aynıdır, öyleyse şüpheden sanık yararlanır.
Açıkladığımız tüm bu nedenlerle sanık ...'nin beraatine karar verilmesi gerekirken, sayın çoğunluğun kararın düzeltilerek onanmasına ilişkin kararına katılmıyoruz." düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.06.2017 tarih ve 90879 sayı ile;
"...Kocaeli polisi 34 HS .... plakalı otomobil ile İstanbul'a uyuşturucu getirileceği ihbarı alır. 19-20 Nisan tarihlerinde yolda kontrol amaçlı bekler. Suç tarihi olan 20 Nisan 2015 günü saat 01.30 sıralarında belirtilen plakalı otomobili durdurur. Bu esnada sanık ... otomobilde uyumaktadır. Sanık şoför ...'a sormaları üzerine, adı geçen arabada uyuşturucu madde olduğunu söyler. Arabayı emniyete çekerler. Arama kararı alıp arabayı ararlar. Arabanın arka tampon altına yapılmış gizli bölmede 80 paket hâlinde toplam daralı 41 kilogram eroin ele geçirilir.
Sanık ... aşamalardaki savunmalarında özetle; İstanbul'da tekstil işi yaptığını, işinin bozulması nedeniyle tanımadığı kişilerin kendisiyle telefonla bağlantı kurduğunu, yakalanmadan bir ay önce de bu şekilde nakil işi yaptığını, karşılığında 4.000 TL para aldığını, bu sevkiyattan da aynı miktar almak üzere anlaştığını, karısı olan diğer sanık ...'nin olaydan ve uyuşturucudan haberinin olmadığını, tekstil işinden önce havalandırma işi yaptığını, eşi sanık ...'ye havalandırma işi aldığını, ölçü almaya gittiğini, kendisinin de yanında gelmesini, hava değişimi olacağını söylediğini, Van'a gittiğinde arabayı bildirilen yere anahtarıyla birlikte bıraktığını, kendisinin göl kenarına gittiğini, döndüğünde arabayı bıraktığı yerden alıp İstanbul'a yola çıktığını savunur.
Sanık ... aşamalardaki savunmalarında özetle; diğer sanıkla 18 yıldır evli olduğunu, bir kız çocukları bulunduğunu, tekstil işi yaparken işlerinin kötü gittiğini, eşinin önceki işi olan havalandırma işini yapmaya karar verdiğini, havalandırma işi için ölçü almaya gideceğini söylediğini, kendisinin Van'a gittiklerinden dahi haberinin olmadığını, Ordu'ya gittiklerini zannettiğini, 2008 yılından beri psikolojik tedavi gördüğünü, ilaçlar kullandığını, kullandığı ilaçların uyku yaptığını, araçtaki uyuşturucudan haberinin olmadığını savunmuştur.
Edinilen doktor raporu ile sanık ...'nin kullandığı ilaçların uyku yapıcı ve benzeri etkilerinin olduğu ve sanığın uzun zamandan beri bu ilaçları kullandığı dosyada sabittir. Suçta kullanılan araç sanık ... tarafından uzun süreli olarak kiralanmış olup, sanık ... beyanına göre evlere temizliğe giderek geçimini sağlamaktadır.
Tüm dosya kapsamından sanık ...'nin diğer sanığın eyleminden ve içinde bulunduğu araca uyuşturucu zula edildiğinden haberdar olduğuna dair hiçbir delil dosya içeriğinde mevcut değildir. Adı geçen sanığın 18 yıllık kocası olan diğer sanık ...'a doğal olarak güvenerek onunla aynı arabada seyahat etmekten başka atılı eyleme katıldığına ilişkin herhangi bir katkısı, diğer sanığın eyleminden haberdar olduğuna dair bir tespit tüm dosya içeriğinde mevcut değildir. Bu verilerle yerel mahkemenin mahkûmiyet hükmünün sanık ... yönünden bozulması gerektiği hâlde, onanması yönündeki daire kararının usul ve yasalara aykırı olduğu," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Dairesince 13.06.2017 tarih, 1815-3816 sayı ve oy çokluğu ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
20.04.2015 tarihli olay, araç ve üst arama, yakalama ve el koyma tutanağına göre; Kocaeli KOM Şube Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği görevlilerinin uyuşturucu madde ticareti yapan şahıslara yönelik olarak yaptıkları istihbarat çalışmaları neticesinde; “Açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen şahıs ya da şahısların, doğu illerinden temin etmiş oldukları eroini, 34 HS .... plaka sayılı, gri renkli, Renault marka araç ile ilimize ve ilimiz üzerinden İstanbul’a götürecekleri” şeklinde bilgiler elde edildiği, bunun üzerine 19.04.2015 tarihinde saat 20.00 sıralarında görevlilerce TEM otoyolu İstanbul istikameti Gültepe Rampası mevkinde uygulama noktası oluşturulduğu, saat 23.40 sıralarında içerisinde bir erkek, bir de bayan şahsın bulunduğu 34 HS .... plaka sayılı aracın gelmekte olduğu görülüp kontrol noktasında durdurulduğu, polis tanıtma kartları gösterildikten sonra yapılan kimlik tespitinde araç sürücüsünün inceleme dışı sanık ..., ön yolcu koltuğunda oturan şahsın ise sanık ... olduğunun tespit edildiği, adı geçenlere araçta herhangi bir suç unsuru bulunup bulunmadığı sorulduğunda inceleme dışı sanığın, aracın arka kısmında zulalanmış hâlde eroin bulunduğunu söylediği, söz konusu araçta arama yapılabilmesi amacıyla refakate alınan sanık ve inceleme dışı sanık ile birlikte il emniyet müdürlüğü otoparkına gelindiği, konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde aracın içinde arama yapılması talimatının alındığı, yazılı arama emrine istinaden saat 01.30 sıralarında 34 HS .... plaka sayılı araçta narkotik köpekleri eşliğinde arama işlemine başlanıldığı, görevlilerce aracın arka tamponu söküldüğünde, tampon içerisine üzerinde kapak bulunan sacdan ayrı bir bölme yapıldığının görüldüğü, kapak açılıp söz konusu bölme kontrol edildiğinde, sarı koli bandı ile sarılı, 80 (seksen) paket hâlinde toplam daralı ağırlığı 41.000 gram gelen suç konusu eroinin ele geçirildiği, yapılan işlemler hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanık ve inceleme dışı sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapılması talimatının alındığı,
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 20.04.2015 tarihli “Arama ve El Koyma” başlıklı tutanağına göre; 34 HS .... plaka sayılı araçta 20.04.2015 tarihinde saat 01.30 itibarıyla arama yapılabilmesi amacıyla yazılı arama emrinin verildiği,
Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 5. Adli Tıp İhtisas Dairesinin 06.07.2015 tarihli raporuna göre; net 39.499 kilogram gelen maddenin 25.633,905 kilogram eroin, 393,852 gram 6-MAM içerdiği,
Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünce düzenlenen 13.05.2015 tarihli raporunda; suç konusu uyuşturucu maddelerin içinde bulunduğu materyallerde herhangi bir vücut izinin tespit edilemediğinin belirtildiği,
Sanık ...’nin kovuşturma evresindeki savunmalarında, yaşadığı psikolojik sıkıntılar nedeniyle çeşitli ilaçlar kullandığını söylemesi üzerine, Yerel Mahkemece sanığın gördüğü tedavilere ilişkin tüm belge ve bilgilerin gönderilmesinin istendiği, İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi, Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Küçükçekmece Semt Polikliniğinin 07.10.2015 tarihli cevap yazısıyla sanığın tedavisine ilişkin tüm tanı, bilgi ve belgelerin gönderildiği,
Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Kocaeli Şube Müdürlüğünün 31.08.2015 ve 04.11.2015 tarihli raporlarına göre; sanığın ceza ehliyetinin tam olduğu, Mehmet Akif Ersoy Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 06.05.2014 tarihli reçetesinin tetkikinde; sanığın dideral, paxil, velorin ve nerox adlı ilaçları kullandığı, hafif depresif nöbet, vertigo, anksiyete bozukluğu, orta depresif nöbet, esansiyel trenor ve miyalji tanılarının konulduğunun anlaşıldığı, kullandığı ilaçların uykusuzluk, sersemlik hâli, anksiyete, huzursuzluk, halüsinasyon, döküntü, kaşıntı, titreme, kabus görme, bulanık görme, zihin bulanıklığı, uyuşukluk, kas tutulması gibi yan etkilerinin olabileceği,
Uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan 34 HS .... plaka sayılı aracın ... adına kayıtlı olduğu, adı geçenin 08.06.2015 havale tarihli dilekçesinde; aracını arkadaşı olan inceleme dışı sanık ...’a kiraladığını, aracın yaklaşık üç buçuk aydır inceleme dışı sanıkta olduğunu, inceleme dışı sanığın kira bedelini ödemediğini, yaptığı araştırma neticesinde aracının uyuşturucu madde ticareti yapma suçunda kullanıldığını öğrendiğini, mağdur olduğunu beyan ettiği,
Suç konusu uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan 34 HS .... plaka sayılı aracın, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.01.2016 tarihli ve 187-418 sayılı kararı ile ...'a iade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Kollukta susma hakkını kullanan inceleme dışı sanık ... savcılıkta ve sorguda; İstanbul’da ikamet ettiğini, tekstil işiyle uğraştığını, ancak işleri bozulduğu için ekonomik yönden zor duruma düştüğünü, yaklaşık yedi ay önce tanımadığı bir kişinin telefon ile kendisini arayıp Van’dan İstanbul’a eroin nakletme teklifinde bulunduğunu, bir süre düşündükten sonra maddi durumunun kötü olması nedeniyle teklifi kabul ettiğini, ardından tanımadığı kişilerin kendisini sürekli ankesörlü telefondan arayıp talimatlar verdiklerini, İstanbul’dan bir araç kiralamasını istediklerini, bunun üzerine arkadaşı ...’dan 3.000 Lira karşılığında 34 HS .... plaka sayılı Renault Fluence marka aracı üç-dört aylığına kiraladığını, ancak adı geçene ödeme yapmadığını, söz konusu araç ile olay tarihinden yaklaşık on beş gün önce Van’a gittiğini, aracı burada yedek anahtarıyla birlikte tanımadığı bir kişiye teslim ettiğini, eroin araca yerleştirildikten sonra İstanbul’a hareket ettiğini, İstanbul’a geldiğinde kendisine bildirilen yerde tanımadığı şahıslara aracı teslim ettiğini, gerçekleştirdiği nakil karşılığında 4.000 Lira aldığını, birkaç gün sonra tanımadığı kişilerin kendisini tekrar arayıp Van’dan yeni bir sevkiyat yapılacağını söylediklerini, Van’da bulunduklarını bildiği bu şahıslarla yaptığı telefon görüşmelerinden hemen sonra arayan numara bilgilerini telefonundan sildiğini, 4.000 Lira karşılığında bu nakliye teklifini de kabul ettiğini, İstanbul-Van arasındaki mesafe uzun olduğu için yol arkadaşlığı yapar ve kendisini uyanık tutar düşüncesiyle eşi sanık ...’ye, Van’da havalandırma ölçme işi aldığını söyleyip birlikte gitmeyi teklif ettiğini, sanığın da kabul ettiğini, tekstilden önce havalandırma işleriyle uğraştığı için sanığın herhangi bir şeyden şüphelenmediğini, İstanbul'dan hareket edip yaklaşık on altı saat sonra Van’a vardıklarını, aracı Van Gölü kenarına bırakıp dolaşmaya gittiğini, açık kimlik ve adres bilgilerini bilmediği kişilerin gelip buradan aracı teslim aldıklarını, Van’da bulundukları süre içinde otelde kalmadıklarını, araçta kaldıklarını, uyuşturucu maddeler araca yerleştirildikten sonra aracı teslim aldığını, ardından sanık ile birlikte yola çıktıklarını, suç konusu eroinin nereye, nasıl yerleştirildiğini görmediğini, Kocaeli’nde oluşturulan uygulama noktasında durdurulması üzerine suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiğini, suçunu kabul ettiğini, pişman olduğunu, sanığın uyuşturucu maddeyle hiçbir ilgi ve irtibatının bulunmadığını, sanığın psikolojik rahatsızlıklara ilişkin ilaçlar kullandığını ve bu nedenle olayları tam hatırlayamayacağını,
Mahkemede ise; 2013 yılında geçirdiği trafik kazası nedeniyle ehliyetine el konulduğunu, iki yıl herhangi bir iş bulamadığını, 2014 yılının Eylül ya da Ekim ayında tanımadığı kişilerin kendisini ankesörlü telefondan arayıp Doğu ve Güneydoğu illerinden temin edilecek uyuşturucu maddeleri İstanbul’a nakletmesini teklif ettiklerini, ancak kabul etmediğini, aynı kişilerin 2015 yılının Mart ayında tekrar arayıp aynı teklifi yinelediklerini, bu defa kabul ettiğini, araç kiralamasının istenmesi üzerine Hakan adlı arkadaşının aracını kiraladığını, aracı evinin önüne park ettikten sonra tanımadığı bir kişinin aracı alıp götürdüğünü, aynı kişinin bir gün sonra aracı geri getirdiğini, yaptığı kontrolde araca harita, gidilecek yerlere ilişkin liste ve bir adet yedek anahtar bırakılmış olduğunu gördüğünü, eşi olan sanığa Karadeniz’de bir havalandırma işi aldığını söyleyip birlikte gitmeyi teklif ettiğini, ancak sanığın gelmek istemediğini, çok ısrar etmesi üzerine sanığın gelmeyi kabul ettiğini, Van’a, Kayseri-Bingöl güzergahı üzerinden gittiklerini, Van’a geldiklerinde sanığı bir türbeye bıraktığını, ardından tanımadığı bir kişiye aracı teslim ettiğini, suç konusu eroin araca yerleştirildikten sonra sanığı da alıp İstanbul’a hareket ettiğini, dönüşte Karadeniz güzergâhını kullandığını, Kocaeli’nde görevlilerce durdurulup yakalandığını, bu işi organize eden kişilerin kendisine yol masrafı olarak 3.500 TL verdiklerini, sevkiyatı gerçekleştirmiş olsaydı 30.000 ya da 50.000 TL alacağını, sanığın psikolojik rahatsızlığının bulunduğunu, bu nedenle ilaç kullandığını ve ilaçların etkisiyle de sürekli uyuduğunu, sanığın suç konusu eroin ile hiçbir ilgisinin ve irtibatının bulunmadığını, aksine sanığın yol boyunca sürekli uyuduğunu, sorulduğunda; olay tarihinden yaklaşık on beş gün önce yolu öğrenmek amacıyla aynı güzergâhı sanık ile birlikte gidip geldiğini, geçmişte normal iş aldığı vakit sanığı yanında götürmediğini, sanığın kullandığı ilaçların etkisiyle sürekli uyuyacağını öngörmesine rağmen can yoldaşı olur düşüncesiyle beraberinde götürdüğünü,
İfade etmiştir.
Kollukta susma hakkını kullanan sanık ... savcılıkta; ücret karşılığında evlere temizliğe gittiğini, daha önceleri inceleme dışı sanık ile birlikte tekstil alanında çalıştıklarını, ancak zarar etmeleri üzerine bu işi bıraktıklarını, ekonomik sıkıntı içine düştüklerini, bu süreçte hem kendisinin hem de inceleme dışı sanığın düzenli iş bulamadığını, olay tarihinden birkaç gün önce inceleme dışı sanığın kendisine Ordu’ya gidip geleceklerini söylediğini, ancak nedenini ve ne yapacaklarını belirtmediğini, nereye gittiklerine dikkat etmediğini, gittikleri yerde inceleme dışı sanığın ne yaptığını hatırlamadığını, depresyon ilaçları kullandığını, bu nedenle inceleme dışı sanık ile birlikte olduğu süre zarfında çoğunlukla araçta uyuduğunu, İstanbul’a dönerken Kocaeli’nde durdurulmaları üzerine, görevlilerden araçta uyuşturucu madde bulunduğunu öğrendiğini, inceleme dışı sanığın neden uyuşturucu madde naklettiğini bilmediğini, inceleme dışı sanığın söz konusu aracın arkadaşına ait olduğunu kendisine söylediğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Sorguda; inceleme dışı sanıkla 18 yıldır evli olduklarını, Cuma günü inceleme dışı sanığın kendisine arkadaşından aldığı araçla Ordu’ya gideceklerini söylediğini, sebebini sormadığını, birlikte yola çıktıklarını, geceleyin bir ilde mola verdiklerini, ama söz konusu şehrin ismini hatırlamadığını, Zonguldak olabileceğini, Ordu ve Van illerinin nerede olduklarını bilmediğini, araçla Van’a gittiklerini hatırlamadığını, suç konusu uyuşturucu maddenin araca nasıl yerleştirildiğine, inceleme dışı sanığın yaptığı telefon görüşmelerine ve aracı bir başkasına verdiğine ilişkin herhangi bir görgü ve bilgisinin bulunmadığını, atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede ise; soruşturma evresindeki beyanlarını tekrar ettiğini, araçta ele geçirilen suç konusu eroinden haberdar olmadığını, inceleme dışı sanığın olay tarihinden birkaç gün önce bir şantiye işi nedeniyle ölçü almak için Ordu’ya gideceklerini söylediğini, yanlış hatırlamadığı kadarıyla Cuma günü birlikte yola çıktıklarını, yol boyunca sürekli uyuduğunu, kaç gün yolda zaman geçirdiklerini, Van’a gidip gitmediklerini hatırlamadığını, bu zaman zarfında araçta kalıp hep uyuduğunu, şarjı olmadığı için cep telefonunu yanına almadığını, 2007 yılında annesinin vefat etmesi ve ardından psikolojik problemler yaşaması nedeniyle, çeşitli ilaçlar kullanmaya başladığını, İstanbul’da İnönü Mahallesinde bulunan SSK hastanesinde tedavi gördüğünü, yapılan kontroller üzerine paksil, midoral ve venoril adlı ilaçları kullanmaya başladığını,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK'nun "Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti" başlıklı 188. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları suç ve hüküm tarihi itibarıyla;
“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/6/2014 - 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.
(4) a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,
b) Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi,
hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Üçüncü fıkradan açıkça anlaşıldığı gibi suçun hareket unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içerisinde satmak, satışa arz etmek, başkalarına vermek, sevk etmek, nakletmek, depolamak, satın almak, kabul etmek ve bulundurmaktadır. Bu suç, seçimlik hareketli suçlardandır. Suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleşmesi yeterlidir.
Dördüncü fıkranın (a) bendine göre, uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması, üçüncü fıkrada tanımlanan suçun konu bakımından nitelikli unsurunu oluşturmakta ve bu fıkraya göre verilecek cezanın artırılmasını gerektirmektedir.
Öte yandan amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kocaeli Narkotik Suçlar Büro Amirliği görevlilerinin uyuşturucu madde ticareti yapan şahıslara yönelik olarak yaptıkları istihbarat çalışmaları neticesinde; açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen şahıs ya da şahısların doğu illerinden temin etmiş oldukları eroini, 34 HS .... plaka sayılı, gri renkli, Renault marka araç ile Kocaeli’ne ve Kocaeli üzerinden İstanbul’a götürecekleri bilgilerinin elde edildiği, bunun üzerine 19.04.2015 tarihinde saat 20.00 sıralarında görevlilerce TEM otoyolu İstanbul istikameti Gültepe Rampası mevkinde uygulama noktası oluşturulduğu, saat 23.40 sıralarında 34 HS .... plaka sayılı aracın gelmekte olduğu görülüp kontrol noktasında durdurulduğu, polis tanıtma kartları gösterildikten sonra yapılan kimlik tespitinde araç sürücüsünün inceleme dışı sanık ..., ön yolcu koltuğunda oturan şahsın ise sanık ... olduğunun tespit edildiği, adı geçenlere araçta herhangi bir suç unsuru bulunup bulunmadığı sorulduğunda inceleme dışı sanığın, aracın arka kısmında zulalanmış hâlde eroin bulunduğunu söylediği, Cumhuriyet savcısının yazılı arama emrine istinaden araçta arama işlemine başlanıldığı, görevlilerce aracın arka tamponu söküldüğünde tampon içerisine üzerinde kapak bulunan sacdan ayrı bir bölme yapıldığının görüldüğü, söz konusu bölme kontrol edildiğinde 80 (seksen) ayrı paket hâlinde suç konusu eroinin ele geçirildiği olayda;
Suçunu ikrar eden ve hakkındaki mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşen inceleme dışı sanık ...’ın tüm aşamalarda istikrarlı bir şekilde; sanığın suç konusu uyuşturucu maddeyle bir ilgisinin bulunmadığını, İstanbul ve Van arasındaki mesafe uzun olduğu için yol arkadaşlığı yapar ve kendisini uyanık tutar düşüncesiyle eşi olan sanığa birlikte yolculuk yapmayı teklif ettiğini, hatta bu hususta ısrarcı olduğunu, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle çeşitli ilaçlar kullanan sanığın yolculuk boyunca sürekli uyuduğunu söylemesi, sanık ...’nin de tüm aşamalarda inceleme dışı sanığın savunmalarıyla örtüşür biçimde; atılı suçlamayı kabul etmediğini, inceleme dışı sanığın isteği üzerine birlikte yolculuk yaptıklarını, yaşadığı psikolojik problemler nedeniyle çeşitli ilaçlar kullandığını ve söz konusu bu ilaçların etkisiyle yolculuk boyunca sürekli uyuduğunu, hangi illere gittiklerini ya da kaç gün yolculuk yaptıklarını bile tam olarak hatırlayamadığını, görevlilerce durduruldukları ana kadar araçta uyuşturucu madde bulunduğunu bilmediğini savunması, sanığın yaşadığı psikolojik rahatsızlığa, kullandığı ilaçlara ve bu ilaçların etkisine ilişkin olarak gerek inceleme dışı sanık gerekse sanık tarafından ileri sürülen savunmaların, Adli Tıp Kurumu Kocaeli Şube Müdürlüğünce düzenlenen ve “...Ceza ehliyeti tam olan sanığa hafif depresif nöbet, vertigo, anksiyete bozukluğu, orta depresif nöbet, esansiyel trenor ve miyalji tanıları konulduğu, sanığın dideral, paxil, velorin ve nerox adlı ilaçları kullandığı, söz konusu bu ilaçların sersemlik hâli, anksiyete, huzursuzluk, halüsinasyon, bulanık görme, zihin bulanıklığı ve uyuşukluk gibi yan etkilerinin olabileceği...” şeklinde mütalaa içeren uzmanlık raporuyla doğrulanması, olay tutanağına göre; suç konusu uyuşturucu maddelerin aracın görünür ya da kolayca erişilebilinir bir bölümünde değil arka tampon içerisine sonradan özel olarak yapılmış ve üzerinde kapak olan gizli bir bölmede ele geçirilmiş olması, zula olarak tabir edilen gizli bölmede bu şekilde nakledilen ve dosya içerisindeki uzmanlık raporuna göre de eroin olduğu tespit edilen uyuşturucu maddenin niteliği gereği herhangi bir kokusunun olmaması, suç konusu eroinin içinde bulunduğu materyaller üzerinde yapılan incelemede herhangi bir vücut izinin tespit edilmemesi, dosyadaki bilgi ve belgeler ile inceleme dışı sanığın beyanlarına göre; uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan aracın ... adına kayıtlı olduğunun ve aracın inceleme dışı sanık tarafından kiralandığının anlaşılması, sanığın kollukta kendisine sorulan sorulara ilişkin olarak, Anayasanın 38. maddesinin 5. fıkrası ile CMK’nın 147. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde hüküm ve güvence altına alınan, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmama şeklinde ifade edilen susma hakkını kullanmış olmasının Yerel Mahkemece, “...Suçsuzluğunu ispat amacıyla beyanda bulunmak yerine yakalandıklarında susma hakkını kullanmış ve açıklama yapmamış olması hususları tüm dosya kapsamıyla birlikte değerlendirildiğinde...” şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle atılı suçun sübutu bakımından sanığın aleyhine değerlendirilmesinin, diğer bir anlatımla susma hakkının kullanılmasının örtülü ikrar olarak yorumlanmasının hukuken kabul edilebilir bir yönünün bulunmaması, öte yandan bu şekildeki bir kabulün ve hukuki değerlendirmenin şüpheli ya da sanığın mahkûmiyet hükmü kesinleşinceye kadar suçlu sayılmamasını öngören, kişinin kendi suçsuzluğunu ispat etmek ya da kendisine sorulan sorulara cevap vermek zorunda olmamasını güvence altına alan, bu bağlamda ispat yükünü suçla itham edilen kişiye değil iddia makamına bırakan ve adil yargılanma ilkesinin bir unsuru olan masumiyet karinesine açıkça aykırı olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; üzerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçirilemeyen sanığın savunmalarının aksine, ele geçirilen suç konusu eroin ile ilgisi olduğuna ya da uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna iştirak ettiğine ilişkin, eşi olan inceleme dışı sanığın isteği ve ısrarı üzerine aynı araçta seyahat etmesi dışında her türlü şüpheden uzak, kuşkuyu aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığının, dolayısıyla sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının sanık ... yönünden kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine hükmolunması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olduğu ve haklı nedene dayanmayan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 04.04.2017 tarihli ve 2016-2171 sayılı düzeltilerek onama kararının sanık ... yönünden KALDIRILMASINA,
3- Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.12.2015 tarih ve 187-418 sayılı hükmünün sanık ... yönünden, sanığın atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkûmiyetine hükmolunması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.11.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.