D İ R E N M E
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 519-1004
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın çocuğun basit cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1-1. cümlesi, 103/4, 43/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Nevşehir 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.03.2019 tarihli ve 360-120 sayılı, resen istinafa tabi hükme yönelik sanık müdafii ve katılan ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 02.10.2019 tarih ve 1274-1451 sayı ile; İlk Derece Mahkemesinin kararı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçundan TCK'nın 103/1-2. cümlesi, 103/3-c-d, 43/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu hükmün, sanık müdafii ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 02.06.2021 tarih ve 1564-4011 sayı ile; "...Olayın yedi yıl sonra adli mercilere ihbar edilmesi suretiyle intikalin sağlanması, mağdurenin aşamalarda eylemlerin gerçekleşme şekli ile hadiseyi halası olan tanık ...'a anlatmasına ilişkin çelişkili ifadeleri, tanık beyanları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi ise 06.10.2021 tarih ve 519-1004 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün, sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.01.2022 tarihli ve 160310 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 16.03.2022 tarih ve 186-2354 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Mucur Şeyh Edebali Anadolu Lisesi idaresi tarafından tutulan 01.11.2016 tarihli tutanağa göre; 12/B sınıfı öğrencilerinden olan katılan mağdure Hatice'nin aynı gün sınıf rehber öğretmeni tanık Yasemin'e yedinci sınıfa gittiği zaman Nevşehir'deyken halasının eşi olan sanığın cinsel tacizde bulunduğunu ve bu olayın psikolojik sıkıntılarını ara sıra yaşadığını belirtmesi üzerine tanık tarafından durumun okul idaresine bildirildiği, okula çağrılan mağdurenin annesi katılan ...'nın bu olayı iki yıl önce öğrendiğini, olayın teşebbüs aşamasında kaldığını, zira sanığın alkollü olmasından yararlanarak katılan mağdurenin kurtulduğunu ve psikolojik etkilerini hâlen yaşadığını belirttiği, katılan mağdurenin ise olayın beşinci ya da altıncı sınıftayken sanığın alkollü olarak eve geldiği bir gün gerçekleştiğini, annesine durumu iki ya da üç yıl önce anlattığını, son zamanlarda uyuyamadığından ve olayı hatırladığından dolayı kötüleştiğini beyan ettiği, bunun üzerine kolluğun durumdan haberdar edildiği,
UYAP'tan alınan nüfus kayıt örneğine göre; katılan mağdurenin 23.07.1999 tarihinde doğduğu ve 03.08.1999 tarihinde nüfusa tescil edildiği,
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesinin 01.11.2016 tarihli raporuna göre; katılan mağdureye "anksiyete bozuklukları, diğer" şeklinde tanı konulduğu,
Nevşehir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 23.05.2018 tarihli raporunda; katılan mağdurenin zekâsının klinik olarak normal izlenimi verdiğinin ve beyanına itibar edilmesine engel teşkil edecek bir durumu olmadığının belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 25.01.2019 tarihli raporuna göre; katılan mağdurede olaydan kaynaklanan ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede travma sonrası stres bozukluğu olduğu ve ruh sağlığının bozulduğu,
Sosyolog tarafından hazırlanan 27.12.2018 tarihli sosyal inceleme raporuna göre; katılan mağdurenin fiziksel olarak takvim yaşına uygun sağlıklı bir gelişim gösterdiği, konuşulanları anlamakta ve soruları yanıtlamakta güçlük çekmediği, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu ve negatif bir tutumunun gözlemlenmediği,
Nevşehir Devlet Hastanesinin 23.11.2018 tarihli yazısına ve bu yazı ekindeki epikriz raporlarına göre; katılan mağdurenin 2008 yılında 1 kez göz polikliniğine, 2009 yılında 1 kez göz polikliniğine ve 1 kez acil servise, 2012 yılında ise 1 kez göz polikliniğine başvurusunun mevcut olduğu,
Sanık müdafii tarafından sanığın evinin içini ve odalarını gösteren fotoğrafların sunulduğu,
Nevşehir Aile Mahkemesinin 2014/417 Esas 2014/470 Karar sayılı ve 01.07.2014 tarihli kararına göre; tanık ... ile sanığın anlaşmalı olarak boşandıkları ve bu kararın 09.07.2014 tarihinde kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan mağdure savcılıkta 03.11.2016 tarihinde; Mucur Şeyh Edebali Anadolu Lisesinde on ikinci sınıfta öğrenim gördüğünü ve yurtta kaldığını, yaklaşık yedi yıl kadar önce dördüncü sınıfı bitirip beşinci sınıfa geçerken yaz tatilinde anne ve babası çalıştığı için evde yalnız kalmamak ve bademciklerinden ameliyat olmak amacıyla Nevşehir'de oturan halası tanık ...'ın yanına gittiğini ve yaz tatili boyunca orada kaldığını, halasının şu anda boşanmış olduğu eşi olan sanığın kalma süresince halasının da evde olmasına rağmen yattığı odaya geceleri alkollü bir şekilde gelip sesinin çıkmaması için ağzını ve burnunu kapattıktan sonra kıyafetlerini çıkarmaya çalıştığını, kendisinin de her seferinde ayağıyla tekmeleyerek ve itekleyerek sanığa karşı koyduğunu, elbiselerini hiçbir zaman çıkaramadığını ancak göğsüne ve ön özel bölgesine dokunduğunu, bu olaylardan halasının da haberinin olduğunu, zira sabahları ağladığını ve yataktan çıkmak istemediğini gören halasının "Ne oldu, yoksa enişten mi bir şey yaptı?" diye sorduğunu, durumu ayrıntılı şekilde anlatmamakla birlikte sanığın geceleri yanına gelerek kendisini rahatsız ettiğini halasına söylediğini, ameliyat olduktan sonra ailesinin yanına döndüğünü, yaşadıklarını dört yıl kadar ailesine anlatmadığını, sadece annesi katılan ...'ya söyleyebildiğini, bu olayları sınıf öğretmeni olan tanık Yasemin'le birkaç gün önce paylaştığını, olayın bu şekilde ortaya çıktığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını, zira olayın üzerinden uzun bir süre geçtiğini, halası boşandığı için sanığın kendisini rahatsız etme imkânının artık kalmadığını ve babasının haberinin olmasını da istemediğini,
03.05.2018 tarihinde; olayın beşinci sınıftan altıncı sınıfa geçtiği yılın yaz tatilinde gerçekleştiğini, önceki ifadesinde olayların dördüncü sınıfı bitirip beşinci sınıfa geçtiği yaz tatilinde olduğunu beyan etmişse de daha iyi düşündüğünde olayın ortaokula geçeceği zaman gerçekleştiğini ve ortaokula altıncı sınıfta başlandığını, Nevşehir Devlet Hastanesinde bademcik ameliyatı olacağı için Nevşehir'de oturan halası tanık ...'ın evine gittiğini, yaz tatili boyunca orada kaldığını, halasına gittiği ilk günlerde olayın gerçekleştiğini, halasının eşi olan sanığın içkili bir şekilde eve geldiğini, önceki ifadesinde yalnızca gece vakti yanına geldiğinde gerçekleşen olayları anlattığını, ancak sanığın yaz tatili boyunca çeşitli zamanlarda kendisine yönelik cinsel eylemlerde bulunduğunu, ilk olaydan bir hafta kadar sonra pikniğe gittiklerini ve burada sanığın kendisine bir şey göstereceğini söylediğini, halasına sanığın yanına gitmek istemediğini belirttiğini, bunun üzerine sanığın ''Gel burada kurbağa var.'' gibi bir şey söylediğini, halasının da ''Kızım eniştenden ne olacak, neden çekiniyorsun?'' deyince gitmek zorunda kaldığını, suyun yanındaki kuytu bir yere gittiklerini, burada sanığın, cinsel bölgesine dokunmaya başladığını ve pantolonunu çıkartmaya çalıştığını, bağırması üzerine halası ile kuzeni tanık İsmail'in geldiğini, sanığın bir şey olmadığını söyleyerek olayı kapattığını, bu olayın yaşanmasından sonra korktuğunu anlayan halasının geceleri kendisini yanına alarak yattığını, yaz tatilinin sonlarına doğru halasının banyoya girmesini fırsat bilerek odasına gelen sanığın "Ben de seninle yatayım mı?" dediğini, bunun üzerine hemen banyoya yönelerek kapıya vurduğunu ve "Hala çabuk çık." diye bağırdığını, şikâyetçi olmadığını,
İstinabe yoluyla mahkemede; yedi yaşındayken bademcik ameliyatı olmak için Nevşehir'e halasının yanına gittiğini, halasının eşi olan sanığın bir gece yanına gelip elini kıyafetlerinin içine sokmak suretiyle cinsel bölgesine ve göğüslerine dokunduğunu, çok korktuğu için olayı halasına anlatamadığını, bu olaydan iki gün sonra sanığın alkollü bir şekilde yeniden gelip eylemini tekrarladığını ve bağırmaması için eliyle ağzını kapadığını, sabah olunca halasına eve dönmek istediğini söylediğini, onun ise ameliyat nedeniyle kalması gerektiğini ve moral olması için kendisini pikniğe götüreceklerini söylediğini, ertesi gün gittikleri piknikte sanığın bir şey göstermek bahanesiyle kendisini halasının yanından uzaklaştırdığını, gitmek istemediğini ancak halasının ve kuzeninin "Neden gitmiyorsun? Bir şey gösterecekmiş." demeleri üzerine gittiğini, onların göremeyeceği bir yerde sanığın kalçasına dokunduğunu, bağırarak halasının yanına koştuğunu ve olayı anlattığını, akabinde halasının yanında yatmaya başladığını, ameliyat olduktan sonra evine döndüğünü, sanığı bu olaydan sonra birkaç kez daha gördüğünü ancak bir daha kendisinin yanına yaklaşmadığını, şikâyetçi olduğunu, kamu davasına katılmak istediğini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; Yargıtay bozma ilamına direnilmesini talep ettiğini,
Katılan ... savcılıkta; kızı olan katılan mağdurenin yedi yıl kadar önce tanık ...'ın Nevşehir'deki evine bademcik ameliyatı sonrasında kalmak üzere gittiğini, 4-5 yıl kadar önce de gezmek için gittiklerinde katılan mağdurenin sanığı görünce irkildiğini ve halasına gitmek istemediğini kendisine müteaddit defa söylediğini, bunun üzerine ''Acaba halası mı dövdü, halasıyla arasında bir şey mi geçti?" diye düşündüğünü, üç yıl kadar önce katılan mağdurenin kalabalığa girmeme ve rüyasında bağırma şeklinde davranışlar sergilediğini, ilk başlarda bu hâlin ergenlik dönemiyle ilgili olabileceğini düşündüğünü, durumu sorması üzerine katılan mağdurenin "Anne sana bir şey anlatacağım." diyerek sanığın yedi yıl kadar önce evlerine gittiğinde kendisini elle taciz ettiğini söylediğini, katılan mağdurenin dediklerini hiçbir şekilde eşine söyleyemediğini, ailesinin daha büyük zararlara uğramasından korktuğu için başkalarına ve görümcesi tanık ...'a da durumu anlatamadığını, şikâyetçi olmadığını ve sanığın cezalandırılmasını istediğini,
Mahkemede talimatla; katılan mağdurenin yedi yaşındayken bademcik ameliyatı olması gerektiği için bir hafta kadar halasının yanında kalması gerektiğini, ameliyata girdikten sonra katılan mağdurede bazı farklılıklar hissetmeye başladığını, zira uykusundan bağırarak uyandığını ve altına kaçırdığını, bir şeyin onu etkilediğini fark ettiğini, ilk başta kuzenleriyle arasındaki sorunlar olduğunu sandığını, onuncu sınıfa giderken sanıktan korktuğunu ve sanık gelince irkildiğini gözlemleyince bu konuda katılan mağdurenin üzerine gittiğini, bu sayede onların evinde kalırken sanığın birkaç kez cinsel istismarda bulunduğunu kendisine anlattığını, şikâyetçi olduğunu ve kamu davasına katılmak istediğini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; Yargıtay bozma ilamına direnilmesini talep ettiğini,
Tanık ... kollukta; sanığın eski eşi olduğunu, üç yıl kadar önce boşandıklarını, sanığın eve sürekli alkollü şekilde geldiğini, kendi yeğeni olan katılan mağdurenin yedi yıl önce bademcik ameliyatı olmak için Nevşehir'deki evlerine geldiğini ve on gün kadar kaldığını, o tarihlerde Gülşehir'e piknik yapmaya gittiklerini, sanığın ırmak kenarına gidip balık tutmaya başladığını, oraya doğru gidip hemen geri dönen katılan mağdurenin ağlayarak yanına gelmesi üzerine neden ağladığını sorunca "Eniştem benim bacağıma değdi, korktum." diye cevap verdiğini ve başka bir yerine dokunmadığını söylediğini, bu esnada sanığın da yanlarına gelip katılan mağdurenin neden ağladığını kendisine sorması üzerine "Sen çocuğun bacağına dokunmuşsun, bu ne oluyor?" diyerek şaşkınlığını belirttiğini ve sanıkla tartıştığını, sanığın "Hatice suda yılan gördü, ondan korktu." diye karşılık verdikten sonra katılan mağdureye "Sen neden yalan söylüyorsun?" diye sorduğunu, onun da cevap vermeyip sürekli ağladığını, bu olaydan sonra katılan mağdurenin iki gün daha yanlarında kaldığını, kendisinin katılan mağdureyle birlikte yattığını ve onu hiç yalnız bırakmadığını, sonrasında anne ve babasının gelip katılan mağdureyi aldıklarını,
Mahkemede; katılan mağdurenin bademcik ameliyatı olması için annesi katılan ... tarafından getirildiğini ve evlerinde bir süre kaldığını, dönmesine 3-4 gün kala pikniğe gittiklerini, yemek hazırladığı esnada kendi çocuklarıyla birlikte oyun oynayan katılan mağdurenin koşarak ve ağlayarak yanına gelmesi üzerine ne olduğunu sorunca sanığın bacağına dokunduğunu söylediğini, bunun üzerine sanığın da "Niye yalan söylüyorsun, yılan gördün, bu yüzden korktun ya!" dediğini, o günün akşamında korkması nedeniyle katılan mağdureyi kendi yanında yatırdığını, ertesi gün katılan mağdurenin korku hâlinin devam etmesi üzerine önceki gün gerçekleşen olayı ve iyi olup olmadığını sorduğunu, onun da iyi olduğunu söylediğini ve ayrıca "Enişten bacağına mı değdi, yoksa başka bir yerine mi değdi?" diye sorduğunda "Yok, sadece bacağıma değdi." şeklinde cevap verdiğini,
Mahkemeye sunduğu 25.03.2019 havale tarihli dilekçesinde; eski eşi olan sanıkla yaşadıkları dönemde katılan mağdureyle sanığın hiç yalnız kalmadıklarını, zira evde kendisinin ve çocuklarının da olduğunu, sanığın kötü bir hareketi olsaydı bunu görüp duyacaklarını,
Bölge Adliye Mahkemesinde; piknikteyken korktuğunu söyleyen katılan mağdureye "Sadece bacağına mı değdi, başka bir şey oldu mu?" diye sorduğunu, onun da başka bir şey olmadığını söylediğini, sanıkla boşanalı beş yıl kadar olduğunu, katılan mağdurenin bademcik ameliyatı olmak için evlerine geldiğini ve çocuklarıyla beraber aynı odada kaldığını, korktuğunu söylediği zaman katılan mağdureyi kendi yanında yatırmaya başladığını, evdeyken böyle bir şeyin meydana gelmesinin mümkün olmadığını, zira kendisinin buna müsaade etmeyeceğini, sanıkla boşandıktan sonra katılan mağdurenin babası olan kendi abisinin borç para istemesi üzerine ev kirası nedeniyle veremeyeceğini söyleyince kendisine kızdığını ve "Sen de paran da lazım değilsin." dediğini, katılan ... tarafından sanığın katılan mağdureye cinsel davranışta bulunduğu kendisine anlatılınca böyle bir şeyin olamayacağını söylediğini, katılan mağdurenin babasının durumu anlatması üzerine de bunun olmadığını belirtince "Görmediysen de gördüm diyeceksin." diye kızıp kendisine bardak fırlattığını, daha önceki ifadesinde bu durumu belirtmemesinin nedenini bilemediğini, panikle söylememiş olabileceğini ama tehdit olayının yaşandığını, zaten sanığı sevmediklerini ve "Sürünsün orada." dediklerini, sanık yanında anahtar taşımadığı için eve geldiğinde kapının zilini çaldığını, kendisinin veya çocuklarının kapıyı açtıklarını, zira uyumayıp sanığı beklediklerini,
Tanık Kerim mahkemede; ailece gittikleri piknikte annesi tanık ...'ın yemek hazırladığı esnada kuzeni olan katılan mağdurenin ağlayarak geldiğini ve bacağını sanığın ellediğini söylediğini, babası olan sanığın da "Neden yalan söylüyorsun, yılan gördün ya!" dediğini, anne ve babası arasında tartışma çıktığını, bunun üzerine kardeşi tanık İsmail'le birlikte sözü edilen yere gittiklerini ve küçük bir yılan gördüklerini, tanık İsmail'in olay gerçekleştiğinde tam olarak nerede durduğunu aradan uzun zaman geçtiği için hatırlayamadığını,
Bölge Adliye Mahkemesinde; katılan mağdurenin ameliyat olmak için evlerine geldiğinde kardeşi tanık İsmail'le birlikte yattıkları odada 10-15 gün kadar kaldığını ve annesi tanık ...'la beraber yattığının da olduğunu, bir de yılan gördüğünde çok korkması üzerine annesiyle beraber yattığını, sanık alkollü olarak eve gelince annesinin ya da kendilerinin kapıyı açtıklarını, çünkü sanığın yanına anahtar almadığını ve eve geç geldiğini, geceleri kardeşiyle beraber yattıkları odaya gelip baktığını ve kendilerini öptüğünü, sonra da annesinin sanığı yatağına götürdüğünü, sanığın katılan mağdureye yönelik herhangi bir cinsel eylemde bulunduğunu görmediğini, böyle bir şeye de izin vermeyeceklerini, evlerinin üç oda ve bir salondan oluştuğunu, katılan mağdurenin bu olaylardan kendisine hiç bahsetmediğini,
Tanık İsmail mahkemede; olay gerçekleştiğinde babası olan sanık ... katılan mağdureyle birlikte ırmağın kenarında olduğunu, yılanı görünce katılan mağdurenin korktuğunu, bunun üzerine babasının onu kucağına alıp yılandan biraz uzaklaştırdığını ve yere bıraktığını, sonrasında katılan mağdurenin ağlayarak tanık ...'ın yanına gidip bacağına sanığın ellediğini söylediğini, abisi tanık Kerim'le yılanı görmeye gidip gitmediklerini hatırlamadığını,
Bölge Adliye Mahkemesinde; katılan mağdurenin kuzeni olduğunu, sanığın katılan mağdureye yönelik cinsel bir eylemini kesinlikle görmediğini, abisi olan tanık Kerim'le aynı odadaki ranzada yattıklarını, katılan mağdure geldiğinde onun için yer yatağı serildiğini, katılan mağdurenin korktuğu zamanlar annesi tanık ...'ın yanında yattığını, sanığın anahtar kullanmadığını ve eve alkollü geldiğinde annesinin kapıyı açtığını, katılan mağdurenin babası olan dayısının sanığı sevmediğini, yumruk yumruğa kavga ettiklerini,
Tanık Yasemin kollukta; Mucur Şeyh Edebali Anadolu Lisesinde öğretmenlik yaptığını, sınıf öğretmeni olduğu katılan mağdurenin 01.11.2016 tarihinde nöbetçi öğretmenken yanına gelip "Hocam sizinle konuşmam lazım, bir sorunum var." diyerek; Kozaklı'da okuduğu sırada beşinci veya altıncı sınıfın yaz tatilinde Nevşehir'deki halasının evine gezmek için gittiğini ve halasının eşi olan sanığın, kendisine yönelik tacizde bulunduğunu söyledikten sonra ağlamaya başladığını, bunun üzerine konuyu okul idarecilerine aktardıklarını, annesi katılan ...'yı okula çağırıp konuştuklarını, onun da daha önceden katılan mağdure bahsettiği için konuyu bildiğini ve eşinin haberinin olmasını istemediğini ifade ettiğini, okul müdürünün durumu kolluğa bildirdiğini,
Mahkemede talimatla; okulda nöbetçi olarak görev yaptığı bir gün katılan mağdurenin ağlayarak yanına gelip olayı anlattığını, sıkıntılı süreçler geçirdiğinden bahsettiğini, zira eniştesi olan sanığın yıllar önce kendisini taciz etmeye çalıştığını, bağırıp duruma karşı koyduğunu ve bu olayın psikolojisini bozduğunu söylediğini, etraf çok kalabalık olduğu için katılan mağdureye ayrıntılı soru soramadığını ve onun da ayrıntıya giremediğini, akabinde yasal işlemlerin başlatıldığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık savcılıkta; katılan mağdurenin on sene kadar önce gelip evinde kaldığını, alkol aldığı doğru olmakla birlikte kendisini kaybedecek seviyede kullanmadığını, gittikleri piknikte katılan mağdurenin ağlamasının nedeninin derede yılan görmesi olduğunu, tanık ...'la üç sene önce boşandığı için aralarında husumet bulunduğunu, bu yüzden kendisine iftira attıklarını, suçlamaları kabul etmediğini, katılan mağdureye kesinlikle bir şey yapmadığını,
Mahkemede; katılan mağdurenin halası olan tanık ...'la yirmi üç sene evli kaldığını, boşandıktan 2-3 sene sonra bu olayın dile getirildiğini, kendisine neden iftira atıldığını anlamadığını, maddi durumu bozulduğundan dolayı son iki senedir tanık ...'a nafaka ödeyemediğini, pikniğe gittiklerinde derede balık tutarken yılan gördüğü için korkan katılan mağdureyi kucağına alıp halasının yanına getirdiğini,
Bölge Adliye Mahkemesinde; böyle bir eylemde bulunduğu iddia edilmesine rağmen katılan mağdurenin her yaz yanına gelmeye, bayramlık harçlığını almaya ve annesi katılan ...'nın da onu göndermeye devam ettiğini, kendisini görünce katılan mağdureyi kucakladığını, annesinin olayı öğrenince hemen şikâyette bulunmadığını, hâlbuki böyle bir suç işlense mutlaka şikâyetçi olması gerektiğini, nafaka ödemediği için eski eşi ya da katılan mağdurenin babası tarafından bu türden bir şeyleri söylemesi konusunda yönlendirebileceği, katılan mağdurenin babasıyla yaşadığı tartışma nedeniyle de asılsız bir iddiada bulunulmuş olabileceğini,
Savunmuştur.
IV. GEREKÇE
Anayası’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, Syf. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (M. Feyzioğlu, Syf. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, Syf. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK., 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (Y CGK., 11.6.2013 tarihli ve36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Katılan mağdurenin 2009 yılının yaz aylarında bademcik ameliyatı olmak için kalmak amacıyla gittiği halası tanık ...'ın ve onun eşi olan sanığın ikamet ettikleri evde sanık tarafından cinsel bölgelerine ve göğsüne dokunulup elbisesinin çıkarılmaya çalışılması ve piknikteyken kalçasına dokunulması suretiyle birden fazla kez cinsel istismara uğradığı iddia edilen olayda;
Olayın adli mercilere intikalinin yedi yıl sonra gerçekleşmesi, katılan mağdurenin aşamalardaki beyanlarında eylemlerin gerçekleşme şekline ve halası tanık ...'a aktarılma biçimine ilişkin hususlarda çelişki bulunması ile sanığın tüm aşamalarda katılan mağdureye yönelik cinsel istismarda bulunmadığına dair aksi kanıtlanamayan savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanığın müsnet sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ispat edilemeyen suçtan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve on bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin direnme gerekçesinin isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesinin 06.10.2021 tarihli ve 519-1004 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA, söz konusu hükmün, sanığa atılı sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunun sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.09.2024 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 25.09.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.