Taraflar arasındaki “alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şarkikaraağaç Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 30.03.2012 gün ve E:2010/102, K:2012/152 sayılı kararın incelenmesi davacı asil tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 09.10.2012 gün ve E:2012/18630, K:2012/21131 sayılı ilamı bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı asil tarafından temyizi üzerine, Özel Daire’ce bozulmuş; yerel mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Direnme kararı, davacı asil tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2014 gün ve E:2013/3-660, K:2014/70 sayılı ilamı ile; “Dosya üzerinde yapılan incelemede direnme kararının davacı vekili yerine davacı H.. A..'e tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumun 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11.maddesine aykırı olduğu açıktır. Bu nedende direnme kararının davacı vekiline tebliğ edilmesi ve yasal süre beklenildikten sonra dosyanın mahal mahkemesine geri çevrilmesi gereklidir.” gerekçesiyle mahalline geri çevrilmesi üzerine, mahkemece tutulan tutanak içeriğine göre “alınan nüfus kayıtlarından davacı asilin 01.07.2013 tarihinde hayatını kaybettiği, ölümle birlikte davacı asil ile vekil arasındaki vekalet ilişkisinin son bulduğu, davacı asilin mirasçılarından büyük kısmının yurtdışında ikamet ettiği, dosyada mirasçılara davetiye çıkarılması için yeterli avans bulunmadığı, bu nedenle geri çevirme kararında belirtilen eksikliğin giderilemediği…” belirtilerek, dosya yeniden Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın nasıl yapılacağı, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11.maddesinde açıklanmıştır.
Buna göre, anılan Kanun'un 11.maddesi; “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.” Hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere madde metninde, vekil aracılığıyla takip edilen davalarda tebligatın vekile yapılacağı belirtilmektedir.
Bunun yanında, 10.07.1940 gün ve E:1940/7, 1940/75 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de; “...Davanın son dereceye kadar takibi için vekil tayin etmiş olan bir kimseye ilam tebliği mümkün bulundukça müvekkiline tebligat yapılması kanuna aykırı ve bu sebeple tebliğ dahi hükümsüz olduğundan, kanun yoluna başvurma için belli olan süre böyle yolsuz bir tebliğ üzerine cereyan etmez...” denilmek suretiyle aynı ilke benimsenmiştir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2012 gün ve E:2012/5-453, K:2012/911 sayılı ilamı da aynı yöndedir.
Öte yandan, davacı asilin öldüğü tarihte (01.07.2013) yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun “Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflâs” başlığını taşıyan 513.maddesi;
“Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflâsı ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.
Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.”
Hükmünü içermektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, kural olarak ölüm halinde vekalet veren ile vekil arasındaki vekalet ilişkisinin sona ereceği belirtilmiş; maddenin ikinci fıkrasında ise, vekâlet ilişkisinin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet verenin mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar vekilin, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlü olduğuna ilişkin bir istisnai düzenleme getirilmiştir. Bu yükümlülüğe aykırı davranılması halinde, TBK’nun 506.maddesi gereğince neden olunan zararın tazminini gerektireceği her türlü izahtan varestedir.
Somut olaya gelince; görülmekte olan davada kendisini vekille temsil ettirdiği dosya kapsamından açıkça belli olmasına karşın, direnmeye ilişkin gerekçeli kararın “vekil” yerine “davacı asile” tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, davacı H.. A..'ün eldeki davada kendisini vekille temsil ettirmesine rağmen direnmeye ilişkin gerekçeli karar tebligatının “vekile” çıkarılması gerekirken, davacı asile tebligatın yapılması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı asilin, 01.07.2013 tarihinde ölmesi kural olarak, vekil ile müvekkili arasındaki vekaletin sona ermesini gerektiren yasal bir neden (TBK. m.513/1.fıkra) ise de, somut uyuşmazlık bakımından, vekalet ilişkisinin bu aşamada sona ermesi vekalet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürme ihtimali bulunması nedeniyle, vekilin vekaleti geçici olarak devam ettiğinin kabulü gerekir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; öncelikle direnmeye ilişkin gerekçeli karar ile birlikte Hukuk Genel Kurulu’nun geri çevirme kararının davacı H.. A..'ün vekiline yukarıda açıklanan yasal düzenleme de gözetilerek yöntemine uygun olarak tebliği ile davacı asilin ölmeden önce direnme kararının temyiz edilmesi yönünde gösterdiği iradesi de gözetilerek, davacı vekilinin gerekçeli temyiz dilekçesini sunabilmesi için olanak tanınıp, yasal temyiz süresinin geçmesinin beklenmesi; direnme kararının temyiz edilmemesi halinde bu şekliyle, temyizi halinde ise devamı işlemler de tamamlanarak ondan sonra dosyanın son kontrolünün yapılıp, eksiksiz olmak üzere temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmesi olmalıdır.
Açıklanan nedenlerle; dosyanın, belirtilen eksiklik giderilerek ve gönderme formunu imzalayan hakimce son kontrolünün de sağlanarak temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesi için, Yerel Mahkemeye geri çevrilmesi gerekir.
Yukarıda açıklandığı üzere işlem yapılarak, anılan eksiklik tamamlandıktan sonra temyiz incelemesi için Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmek üzere dosyanın Yerel Mahkemeye GERİ ÇEVRİLMESİNE, 21.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.