Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 5. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 10.06.2014 gün ve 2014/164 E., 2014/456 K. sayılı kararın incelenmesi davacı/şikayetçiler vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 gün ve 2014/29621 E., 2014/28587 K. sayılı ilamı ile;

(...Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Şikâyetçiler icra mahkemesine başvurusunda, sair şikayetleri ile birlikte kendilerine yapılan satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, ileri sürerek ihalenin feshini talep etmiştir.

Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin “Bilinen adrese tebligat başlıklı” 16/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan Yönetmelik hükmü uyarınca; 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 2l/2.maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur. Yani; tebligatı çıkaran merci tarafından adres kayıt sitemine ilişkin olarak şerh verilmeden dağıtıcı tarafından 21/2.maddesine göre tebliğ işlemi yapılamaz.

Somut olayda; şikâyetçi borçlu ... adına çıkartılan satış ilanı tebligatının “Acıbadem Mah. Acıbadem Cad. No: 158/7 Acıbadem/Üsküdar/İstanbul “adresine tebliğe çıkarıldığı, dağıtıcı tarafından 17.01.2014 tarihinde “ isim vermekten beyanı imzadan imtina eden komşusundan soruldu taşındığının beyan etti. Muhatabın adres kayıt sisteminde kaydı olduğundan tebliğ imkânsızlığı sebebi ile evrak Acıbadem Muhtarlığının tebliğ edilmiş olup düzenlene 2 nolu haber kâğıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır.” kaydı düşülerek tebliğ işleminin tamamlanmış olduğu, tebliği çıkaran merci tarafından bu adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğu için tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21/2.maddesine göre tebliğ edilmesi gerektiğine ilişkin bir şerhin verilmediği anlaşılmıştır.

Tebligat mazbatasını çıkaran merci tarafından Tebligat Yönetmeliğinin 16/2.maddesi kapsamında bir şerh verilmediği için tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21/1.maddesine ve Tebligat Yönetmeliğinin 30.maddesine göre yapılması gerekirken dağıtıcının kendiliğinden 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21/2.maddesine maddesine göre yapması kanuna aykırıdır.

Diğer taraftan, muhatabın taşındığının beyan eden komşunun ismi tespit edilip imzası alınmadan yapılan tebligat 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 35. maddelerine göre de usulsüzdür.

İİK'nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği taraflara tebliğ edilmelidir. Şikâyetçi ...'ya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

Açıklanan nedenlerle mahkemece, istemin Şikayetçi ... yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Talep, ihalenin feshi istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece, ihalenin feshi isteminin reddine dair verilen karar davacı şikâyetçiler vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece şikâyetçi ...’e satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ayrıca vekili tarafından icra dosyasına satıştan önce vekâletname ibraz edilmiş olması nedeniyle satış gününden haberdar olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davacı/şikâyetçiler vekili temyize getirmiştir.

I- Öncelikle şikâyetçi Ali Ulvi Erim’in direnme kararını temyizi yönünden yapılan incelemede;

Yerel mahkemece, şikâyetçi Ali Ulvi Erim’in isteminin aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine dair verilen kararın temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle ret edilerek kesinleşmiştir. Bu durumda, davacı/şikâyetçi Ali Ulvi Erim yönünden önceki karar kesinleşmiş olup, direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesi reddedilmelidir.

II- Şikâyetçi ...’in direnme kararını temyizi yönünden yapılan incelemede;

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, şikâyetçi borçlu ...’e satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, varılacak sonuca göre 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (2004 sayılı İİK)’nun 127. maddesi gereğince ihalenin feshine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle şikâyetçi ...’e yapılan tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

2709 sayılı 1982 Anayasasının “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesi;

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

Hükmünü içermektedir.

11.01.2011 tarihinde 6099 sayılı Kanunu’nun 3. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine eklenen 2. fıkraya göre; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” Tebligat Kanunu’nun uygulanmasına dair yönetmeliğin “bilinen adreste tebligat” başlıklı 16/2. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.

6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde “...Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25.04.2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda kabul edilen adres kayıt sisteminin Tebligat Kanunu'na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai haller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir.” denilmiştir.

Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi tebligat yapılmasını isteyen kişi tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bilâ tebliğ iade edilmesi halinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Kanunun yorumunda yardımcı kaynak olan madde gerekçelerini dikkate almak gerekir. Tebligat Kanunu’nda değişiklik yapılan madde gerekçelerinden açıkça anlaşılacağı üzere iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2. maddeye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adrese kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için, öncelikle, normal bir tebligat çıkartılarak Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde muhatap lehine olan araştırmalar yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır (Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2014 gün ve 2013/12-1372 Esas, 2014/1065 Karar sayılı kararı).

Diğer taraftan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin “Bilinen adrese tebligat başlıklı” 16/2. maddesinde;

“Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.”

Şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.

Anılan Yönetmelik hükmü uyarınca; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 2l/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur. Yani; tebligatı çıkaran merci tarafından adres kayıt sitemine ilişkin olarak şerh verilmeden dağıtıcı tarafından 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamaz. Bu nedenle şikâyetçi borçlu ... adına yapılan satış gününü bildirir tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine uygun olarak yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Tebligat mazbatasını çıkaran merci tarafından Tebligat Yönetmeliğinin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği için tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine ve Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesine göre yapılması gerekirken, tebliğ memurunun kendiliğinden 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca somut olayda yaptığı tebliğin aynı Kanun’un 21/1. maddesi uyarınca geçerli olup olmadığı konusuna gelince;

Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde;

“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.”

Hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır.

Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, hâkim tarafından denetlenebilir.

Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.

Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Yönetmeliğin 30. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.

Bu itibarla; Yönetmeliğin 30/1. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hâkimin denetimini sağlayacaktır.

Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.

Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 25.01.2006 gün ve 2005/2-772 E., 2006/17 K.; 01.07.2009 gün ve 2009/12-257 E.,315 K.; 12.03.2014 gün ve 2013/12-644 E., 2014/284 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ... adına taşınmaz satış ilanını içerir tebliğ evrakına, muhatabın adresinin adres kayıt sisteminde kayıtlı adresi olduğunun yazılmadığı, buna rağmen tebliğ memurunun kendiliğinden muhatabın adresinin adres kayıt sisteminde kayıtlı adresi olduğu belirtilmek suretiyle tebligat yapılması yukarıda açıklandığı üzere öncelikle Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine aykırıdır. Diğer taraftan Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uyarınca yapılan tebligatında geçerli olabilmesi için adreste bulunmama yönündeki beyanın kime ait olduğu tebliğ belgesine yazılarak beyanda bulananın imzasının alınması, beyanda bulunanın imzadan çekinmesi halinde de bu cihet tebliğ memuru tarafından şerh ve imzası ile tasdik edildikten sonra; tebliğ evrakının imza karşılığı muhtara teslimi ile 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerinin tamamlanması gerekmekte olup, somut olayda muhatabın gösterilen adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebinin kimden soruşturulduğu konusunda bir belirleme bulunmadığından yapılan tebliğin Tebligat Kanunu’nun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 35. maddelerine göre de usulsüzdür.

2004 sayılı İİK’nun 127. maddesi uyarınca satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğ edilmesi zorunludur. Şikâyetçi borçlu ...’e satış ilanının yukarıda açıklandığı üzere usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : 1- Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı/şikâyetçi Ali Ulvi Erim vekilinin temyiz dilekçesinin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,

2- Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı/şikâyetçi ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,  27.04.2016  gününde oyçokluğu ile karar verildi.