Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin 28.05.2015 tarihli ve 2014/427 E., 2015/221 K. sayılı direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 17.01.2019 tarihli ve 2017/19-942 E., 2019/1 K. sayılı ilamı ile karar usulden bozulmuş, Hukuk Genel Kurulunun bozma kararından sonra ise, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece karar verilmiş ve dosya tekrar Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

2. Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:

4. Taraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonucunda yerel mahkemece verilen 31.12.2009 tarihli ve 2007/500 E., 2009/604 K. sayılı kararı ile, davanın kabulüne ve itirazın iptali ile icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline ilişkin hükmün davalı tarafından temyizi üzerine (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 29.06.2011 tarihli ve 2011/6067 E., 2011/8780 K. sayılı kararı ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

5. Özel Dairenin bozma kararı üzerine mahkemece bozma kararına uyularak bu kez 10.04.2013 tarihli ve 2011/610 E., 2013/167 K. sayılı kararı ile, davanın reddine ve kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

6. (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 28.05.2014 tarihli ve 2014/7901 E., 2014/9951 K. sayılı kararı ile davacının diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

7. Özel Dairenin bozma kararı üzerine yerel mahkemece 28.05.2015 tarihli ve 2014/427 E., 2015/221 K. sayılı kararı ile verilen direnme kararının davacı tarafından temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulunun 17.01.2019 tarihli ve 2017/19-942 E., 2019/1 K. sayılı kararı ile, mahkemenin direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının usulden bozulmasına, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

8. Hukuk Genel Kurulunca verilen usule ilişkin bozma kararından sonra mahkemece ara kararla Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulmasına karar verilerek, davanın reddi ile bu kez kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından kötü niyet tazminatının reddedilmesi yönünden temyiz edilmiştir.

9. Direnme kararları bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararın direnme doğrultusunda yazılmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme (rücu) mümkün değildir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardandır. Nitekim bu kurala yasa koyucu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294. ve 297. maddeleriyle hayatiyet kazandırmıştır.

10. Gerçekten de, HMK'nın 294. ve 297. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 381. ve 388. maddeleri) maddeleri emredici hükümlerden olup kamu düzeni amacı ile getirilmiştir. Bu madde hükümlerine göre kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere olan güveni sarsacağı için hiçbir suretle mümkün görülemez.

11. Bilindiği üzere, HMK'da (mülga 1086 sayılı HUMK) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

12. Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.

13. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı vermesi ile direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usulî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

14. Burada hemen belirtmek gerekir ki, usulî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.

15. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, mahkemece direnme kararı verilmekle taraflar yönünden usulî kazanılmış hakkın doğduğunda kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu karardan dönülerek Özel Dairenin bozma kararına uyulması yasal olmadığı gibi, mahkemeleri bağlayıcı nitelikte bulunan Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma ilamına aykırı karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.

16. Açıklanan nedenlerle, direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.01.2019 tarihli ve 2017/19-942 E., 2019/1 K. sayılı kararında direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Özel Dairenin bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair karar vermesi isabetli bulunmamıştır.

17. Bu nedenlerle mahkemenin 19.01.2021 tarihli ve 2019/297 E., 2021/17 K. sayılı kararının açıklanan usulî nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,

Bozma kapsamına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 09.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.