Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

TARİHİ : 18.12.2013

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24.06.2021 tarihli ve

2021/2151 Esas, 2021/3623 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili, 02.09.2010 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki araç ile davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasıyla (ZMSS) sigortalanan aracın çarpışmasıyla meydana gelen çift taraflı, maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazasında müvekkilinin geçici ve kalıcı işgücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandığını, kazada davalı şirkete sigortalı aracın sürücüsünün asli kusurlu bulunduğunu, davalıya yapılan başvuruya 04.03.2011 tarihinde olumsuz yanıt verildiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli ve geçici iş göremezlik için 900,00 TL, geçici iş göremezlik süresince bakım gideri için 100,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesiyle talebini toplam 165.494,41 TL (sürekli ve geçici iş göremezlik için 161.348,15 TL, bakım gideri için 3.146,26 TL artırarak) olmak üzere yükseltmiştir.

Davalı cevabı

5. Davalı vekili, kazaya karışan aracın müvekkili sigorta şirketince 12.04.2010-2011 tarihleri arasında trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını, yapılan kusur tespitine göre 9.874,04 TL tazminatın 28.02.2012 tarihinde davacıya ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Kararı

6. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 2013/878 Esas, 2015/502 Karar sayılı birinci kararı ile; toplanan deliller ve benimsenen, davacının gelirini asgari ücretin on üç katı üzerinden hesap eden bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 165.494,41 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 17.05.2018 tarihli ve 2015/13563 Esas, 2018/5203 Karar sayılı birinci kararı ile; davacının zararının belirlenebilmesi için ne iş yaptığının ve aylık kazancının net olarak tespit edilmesi gerektiği, dosyada bunun ispatlanamadığı, öncelikle davacının ne iş yaptığının daha somut delillerle tespiti ile çalıştığı iddia edilen şirketten ve müzisyenlik yaptığı cafeden davacının ücret bordrosunun veya davacıya yapılan maaş ödemelerine ilişkin belgelerin getirtilmesi, gerektiğinde davacıya yapılan maaş ödemelerine ilişkin şirket defterlerinin incelenmesi, sosyal güvenlik kurumundan davacının hizmetine esas dosyanın getirtilerek aylık gelirine ilişkin daha somut deliller ile davacıya ispat imkânı tanınması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre tazminatın belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

8. Mahkemenin 15.09.2020 tarihli ve 2018/639 Esas, 2020/483 Karar sayılı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu verilen ikinci kararı ile; davacının olay tarihi itibariyle net asgari ücret üzerinden gelir elde ettiği kabul edilerek bozma ilâmına, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 26.661,13 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24.06.2021 tarihli ve 2021/2151 Esas, 2021/3623 Karar sayılı kararı ile; “…Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

1-Dava, trafik kazası nedeni ile bedensel zarara dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin meydana gelen kazada yaralandığını ve malul kaldığını, kazadan önce İletişim ve Reklam Şirketinin %90 pay ile ortağı olduğunu, bir şirkete danışmanlık hizmeti verdiğini, cafede müzisyenlik yaptığını, düzenli olmasa da buradan da gelirinin bulunduğunu, kazadan sonra maluliyeti nedeni ile ortağı olduğu şirketin zarar etmeye başladığını ve müzisyenlik işini de yapamaz hale geldiğini açıklayıp tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece bozma ilamından önce verilen kararda davacının asgari ücretin 13 katı gelir elde ettiği kabul edilerek tazminata karar verilmiş, anılan kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17.5.2018 gün, 2015/13563 esas, 2018/5203 karar sayılı bozma ilamı ile; davacının ne iş yaptığı ve kazancı net olarak ispatlanamadığı gerekçesi ile davacının ne iş yaptığının tespiti ile aylık gelirine ilişkin daha somut deliller ile ispat imkanı tanınması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre tazminatın belirlenmesi gerektiği yönüyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporunda davacının geliri asgari ücret olarak esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Mahkemece anılan rapor karara esas alınarak hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir.

Bozma ilamı doğrultusunda yapılan inceleme ve araştırmada, Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan hizmet dökümünde davacının asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği, Kurumsal İletişim ve Reklamcılık Ltd. Şti.’nin defter incelemesinde; davacının %90 hisse sahibi olduğu, yine davacının; bir başka şirket ile iş sağlığı ve güvenliği kapsamında danışmanlık ve aracılık sözleşmesi ile prim karşılığında çalıştığı ve 01.08.2010-02.09.2010 tarihleri arasında 3.100,00 TL prim kazandığının bildirildiği, Su Cafe isimli iş yerinin cevabi yazısına göre davacının akşamları canlı müzik performansı sergileyerek kendisine günlük ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.

Yapılan tüm araştırmalar neticesinde davacının ortağı olduğu şirketten gelri elde ettiği ve buna ek olarak danışmanlık ve müzisyenlik işinden de gelir elde ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacının asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiğinin kabulü beklenemez. Dosya kapsamı ve davacının kaza tarihinden önce yaptığı işler gözetildiğinde davacının asgari ücretten daha fazla gelir elde ettiği ispatlanmış ise de bu gelir miktarı ve net geliri ispatlanamadığından, davacının yaptığı işler gözetilerek elde ettiği gelirin mahkemece takdir edilerek bu gelir üzerinden hesaplama yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; davacının bu davadaki alacaklarını, üçüncü bir kişi olan ...'e temlik ettiğini, dosya karara çıktıktan sonra, gerekçeli kararın son sayfasının alt kısmında davacı ve dava dışı ... arasında düzenlenen temlikname ile davacı, bu dosyadaki tüm alacaklarını dava dışı ...'e temlik ettiğini belirttiğini, bu hususun dosyaya bildirilmediğini, müvekkilinin, mükerrer ödeme yapma tehdidiyle karşı karşıya kaldığını savunmuştur.

Mahkemece, anılan temlikname sebebi ile davalı ... şirketince temlik alan tarafından ödeme sebebi ile başvuru yapılıp yapılmadığının araştırılarak temlikname değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek üzere de hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. …” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

11. Mahkemenin 30.11.2021 tarihli ve 2021/687 Esas, 2021/741 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçelerinin yanında, davacının gelir düzeyinin bizzat davacı tarafından ispatlanması gerektiği, davacının gelirinin asgari düzeyden yüksek olduğunu gösterir bir delilin bulunmadığı, hâkimin takdir hakkının sadece kanunlarda kural içi boşluk olduğu durumlarda söz konusu olabileceği, somut olayda hâkimin takdir hakkını kullanabileceği bir durumun olmadığı, ayrıca iddia edilen temliknamenin gerekçeli karardan sonra yapıldığının açık olduğu, böyle bir durumda uygulanması gereken usulün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (6098 sayılı Kanun) düzenlendiği, anılan nedenle de Mahkeme kararından sonra yapılan temliğe ilişkin araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

12. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; meydana gelen trafik kazası nedeniyle davalı ... şirketinden ZMSS gereğince geçici iş göremezlik ve bakım gideri tazminatı istenilen somut olayda;

1) Davacının gelir düzeyinin asgari ücretten yüksek olduğunun kabul edilip edilemeyeceği ve gelirin belirlenmesi hususunda hâkimin takdir hakkının bulunup bulunmadığı,

2) Davacının haklarını üçüncü kişiye temlik etmiş olması nedeniyle mahkemece bu hususa ilişkin araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A) Birinci uyuşmazlık yönünden yapılan inceleme

14. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında fayda bulunmaktadır.

16. Kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 41 inci maddesinin birinci fıkrasına göre "Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur".

17. Aynı Kanun’un tazminat miktarının tayini başlıklı 43 üncü maddesinde; “Hâkim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler.

Zarar ve ziyan irad şeklinde tayin olunduğu takdirde borçludan icabeden teminat alınır” hükmü düzenlenmiştir.

18. Aynı Kanun'un 46 ncı maddesi ise ; “Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmaya muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir” hükmünü içermektedir. Cismani zarar yani sorumluluğu doğuran olayın vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hâli 6098 sayılı Kanun'un 54 üncü maddesinde "Bedensel zararlar" başlığı altında açıklanmıştır. Buna göre; vücut bütünlüğünün ihlâli hâlinde mağdurun mal varlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmalar yani maddi zararın türleri olan tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar talep edilebilir.

19. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun'un 2 nci maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.

20. Türk Borçlar Kanunu'nun 55 inci maddesinin birinci fıkrasına göre; "Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır".

21. Buradan anlaşılmalıdır ki, somut olay göz önüne alınarak tazminatın hesaplanması bakımından, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 2 ve 3 üncü maddesi delaletiyle, 6098 sayılı Kanun’un 55 inci maddesi emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.

22. Görüldüğü üzere 6098 sayılı Kanun’un 55 inci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde tazminatın hesabında 6098 sayılı Kanun’un ve sorumluluk hukuku ilkelerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu durumda tazminat hesaplanırken 6098 sayılı Kanun’un 51 (818 sayılı Kanun'un 43) vd. maddelerindeki hükümler ile diğer özel kanunların 6098 sayılı Kanun’a aykırı olmayan hükümleri uygulanacak, tazminatın belirlenmesi açısından ise rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler indirime konu olamayacaktır. Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2022 tarihli ve 2021/(17)4-684 Esas, 2022/1473 Karar sayılı kararında da benzer açıklamalara yer verilmiştir.

23. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 43 üncü maddesine (6098 sayılı Kanun'un 51 inci md.) göre hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak tazminatı belirleyecektir (Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarihli ve 2018/17-142 Esas, 2018/1625 Karar sayılı kararı).

24. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesinde, davalı ... davacının yaralanmasına neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olmakla poliçe limitleri dahilinde davacının zararlarından sorumlu olduğu çekişmesizdir. Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre tazminat hesabına esas alınacak kazanç kural olarak kişinin belirlenebilen gerçek kazancıdır.

25. Davacının talep edilen maddi zararının hesabı için alınan 25.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davacının gelir durumunun araştırılması için kazadan önce gelir elde ettiğini belirttiği yerlere yazılan yazıların cevapları Mahkemece değerlendirilmek suretiyle davacının geliri asgari ücretin 13,35 katı olarak kabul edilmek suretiyle hesap yapılmışsa da, davalının temyizi üzerine Özel Dairece davacının ne iş yaptığının daha somut delillerle tespiti ile gelirine ilişkin belgelerin temini ve hasıl olacak sonuca göre tazminatın belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş; bozmaya uyulması suretiyle yapılan yargılamada ise verilen ara kararla yeniden yapılan araştırmada da davacının geliri ile ilgili net bilgilere ulaşılamadığından asgari ücret üzerinden değerlendirme yapılması talebiyle 18.03.2020 tarihli bilirkişi raporu alınmış ve bu hesap üzerinden hüküm kurulmuştur. Mahkemece verilen ikinci karar bu kez Özel Dairece, davacının ortağı olduğu şirketten, buna ek olarak danışmanlık ve müzisyenlik işinden de kazanç sağladığının anlaşıldığı, buna göre davacının asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiğinin kabulünün beklenemeyeceği, davacının kaza tarihinden önce yaptığı işler gözetildiğinde asgari ücretten fazla gelir elde ettiğinin açık olduğu ancak bu gelir miktarı net olarak ispatlanamadığından elde edilen gelirin Mahkemece takdir edilmesi ve takdir edilen bu gelir üzerinden hesaplama yapılması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiş; mahkemece bu hususta hâkimin takdir hakkının olmadığı, davacı tarafından ispatı gereken bir durum olduğu gerekçesiyle direnilmiştir.

26. Bu durumda Özel Dairece de belirtildiği üzere, dosyadaki bilgi ve belgeler gözetilerek davacının gelirinin asgari ücretten yüksek olduğunun açık olması nedeniyle üzerinden hesap yapılacak gelirin tespiti amacıyla mahkemenin takdir hakkını kullanması gerekir.

27. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

B) İkinci uyuşmazlık yönünden yapılan inceleme

28. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'na 28.07.2020 tarihinde eklenen Ek 6 ncı madde ile;

"(1) Bu Kanun uyarınca sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da Hesaptan talep edilecek tazminat alacağı ancak;

a) Alacaklı tarafından bizzat,

b) Alacaklının kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcinin bizzat vekâlet verdiği avukat vasıtasıyla,

c) Alacaklının bizzat vekâlet verdiği eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya avukatı vasıtasıyla,

takip edilebilir. Takip yetkisi, sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlar ya da Hesap nezdinde yapılacak işlemleri kapsar.

(2) Tazminat alacağı, sadece hak sahibine veya avukatına ödenir ve birinci fıkrada belirtilen kişiler de dâhil olmak üzere hiç kimseye devredilemez.

(3) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunca belirlenir." hükmü getirilmiştir. Buna göre sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan talep edilecek tazminat alacaklarına temlik yasağı getirilmiştir.

29. Eldeki davada, her ne kadar gerekçeli kararın verilmesinden sonra yapılmış ise de mahkemece verilecek ek karar ile anılan temlikin değerlendirilmesi gerekir.

30. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; temliğin gerekçeli karardan sonra yapılmış olması nedeniyle artık mahkemece bir araştırma yapılamayacağı dolayısıyla direnmenin yerinde olduğu görüşü ile gerekçeli karardan sonra da olsa yapılan temliğin değerlendirilmesi gerektiği, kararın Özel Daire kararındaki gibi bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

31. Hâl böyle olunca, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

I- A) bendinde belirtilen nedenlerle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA oy birliğiyle,

II- B) bendinde belirtilen nedenlerle direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA oy çokluğuyla,

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine,

Aynı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.01.2024 tarihinde karar verildi.