Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2020/466 Esas, 2020/840 Karar sayılı direnme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.06.2023 tarihli ve 2021/11-942 Esas, 2023/669 Karar sayılı kararı ile kesin olarak bozulmuştur.

Hukuk Genel Kurulunun yukarıda tarih ve sayısı belirtilen bozma kararına karşı davacı vekili; Cezayir'de kurulan dava dışı şirketin taraflar arasındaki ek sözleşmeye taraf olmadığını, müvekkilinin bu şirkete karşı hiçbir yükümlülüğünün bulunmadığını, bu şirketin kendi adına ihale takibi ve şartname alınması için müvekkiline yetki belgesi vermediğini, üstelik ek sözleşme gereğince davalı tarafından dahi Cezayir'deki ihaleleri takip etmek ve ilgili şartnameleri davalı adına almak için müvekkiline yetki belgesi verilmediğini, yetki belgesi olmadan müvekkilinin Cezayir'deki ihaleleri takip etmesinin mümkün olmadığını, Hukuk Genel Kurulunca bu hususların gözden kaçırıldığını, ayrıca bozma ilamında yer alan diğer gerekçelerinde dosya kapsamıyla örtüşmediğini ileri sürerek maddi hatanın düzeltilmesi talep edilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği düşünüldü:

5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2/1 inci maddesinde, “...Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiili olarak göreve başlamıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3/2 nci maddesinde (maddede yer alan "427 ilâ 454 üncü madde hükümleri" bölümlerini "427 ilâ 444 üncü madde hükümleri" olarak değiştiren 22.07.2020 tarihli, 7251 sayılı Kanun'un 47 nci maddesi öncesindeki hâliyle); “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” düzenlemesine yer verilmiş iken 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 34 üncü maddesi ile bu hüküm “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2014 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.). Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez” şeklinde değiştirilmiştir.

Bu değişiklikten önce kanun yoluna başvuruda, kanun yoluna başvuru tarihi nazara alınmakta iken, değişiklikle bu yol terk edilmiş ve karar tarihi esas alınmıştır. Diğer bir deyişle bir karara karşı gidilebilecek kanun yolunu belirlemek için bu kararın verildiği tarihe bakılacaktır. Dolayısıyla Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamasından sonra verilmiş olan kararlar hakkında, 6100 sayılı Kanun'un istinafa ilişkin (m. 341-360) hükümleri ile temyize ilişkin (m. 361-373) hükümleri uygulanacaktır.

Görüldüğü üzere 6100 sayılı Kanun'a göre istinaf ve temyiz olağan kanun yolu, yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz ise olağanüstü kanun yolu olarak düzenlenmiş; karar düzeltme müessesine yer verilmemiştir. Dolayısıyla yürürlükteki mevzuata göre kesinleşmiş olan mahkeme kararının maddi hata denetimi adı altında yeniden delil değerlendirilmesi yapılarak hükmün esasını değiştirecek şekilde kanun yolu denetimi öngörülmemiştir.

Bir mahkeme kararına karşı başvurulabilecek kanun yolunun hiç olmaması veya mevcut olan kanun yollarının tüketilmesi ya da süresinde kanun yollarına başvurulmaması hâllerinde şekli anlamda kesinlik gerçekleşir. İstisnaen olağanüstü kanun yoluna başvurma mümkün ise bu yollarla şekli anlamda kesin hükmü sona erdirmek mümkündür.

6100 sayılı Kanun'un 304/1 inci maddesi gereğince maddi hata düzeltim yoluyla ancak "yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar" düzeltilebilir. Maddi hata düzeltim yoluyla ancak mahkeme hükmünde yer alan maddi hatalarla sınırlı bir düzeltme yapılabilir. Burada belirtilen maddi hata kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır. Dolayısıyla maddi hata yoluyla hükmün ortadan kaldırılması ve uyuşmazlığın esasını tekrar karara bağlayacak şekilde yeniden yargılama yapılması mümkün değildir.

Hemen belirtilmelidir ki Yargıtayın kararında (onama/bozma) hukuki yönden bir değerlendirme yapılmış ve deliller belirli bir doğrultuda değerlendirilerek bir karar verilmiş ise, kararı veren Daire hukuki görüş değiştirse veya delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi burada maddi hatadan söz edilemeyecektir. Maddi hatanın söz konusu olabilmesi için Yargıtayca verilen kararın (onama/bozma) hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında tamamen maddi olgulara yönelik olarak ilk bakışta açık ve belirgin olarak anlaşılabilmesi, ayrıca bu hatanın yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen yanlışlıklar içermesi gerekmektedir. Bu durumda karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak doğmayacak, bu tür açık hatalarda maddi gerçek gözardı edilemeyecek ve karara müdahale edilebilecektir.

Bu yönüyle şeklî anlamda kesinleşen kararla ilgili yeniden delil değerlendirmesi yapılarak maddi hata denetimi adı altında davanın tekrar kanun yolu denetimine tabi tutulması ve bu suretle şekli anlamda kesinleşen kararın ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu durumun aksine hareket edilmesi kesin hükmün otoritesini ortadan kaldıran ve kanunda olmayan bir yasa yolunun ihdası anlamına gelmektedir.

Somut olayda davacı vekilinin maddi hata düzeltim dilekçesi ile incelemesini talep ettiği kararla ilgili olarak Hukuk Genel Kurulunca iddia, savunma, dosyadaki delillerin ve özellikle maddi hatanın düzeltilmesi istemli dilekçede belirtilen hususların incelenip tartışıldığı, maddi hata olduğu ileri sürülen hususların hukuki değerlendirme ve nitelendirmeye ilişkin olduğu gözetildiğinde kararda maddi hata bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Hâl böyle olunca davacı vekilinin talebinin reddine karar verilmelidir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin maddi hata düzeltim talebinin REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.