T.C. Yargıtay Başkanlığı - Hukuk Genel Kurulu
Esas No.: 2023/580
Karar No.: 2024/573
Karar tarihi: 27.11.2024
Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1453 E., 2022/1493 K.

KARAR : Davanın reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 05.07.2022 tarihli ve

2022/4711 Esas, 2022/6733 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasında görülen karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile asıl davanın reddine, asıl dava reddedildiğinden davacı-karşı davalı vekilinin boşanmanın fer'îlerine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 04.07.1996 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten iki çocuklarının dünyaya geldiğini, davalının eşine ve ortak çocuklara ekonomik şiddet uyguladığını, müvekkilinin ailesine kötü davrandığını, tartışmaya eğilimli bir kişiliğe sahip olduğunu, eşinin sosyal yaşamına ve mesleki faaliyetlerine müdahale ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ergin olmayan çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 1.000,00 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP VE KARŞI DAVA

1. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, kadın eşin sert-dominant ve ağzı bozuk bir karaktere sahip olduğunu, ailesinden kendisine yüklü miktarda miras kaldığını, 19.06.2019 tarihinde ortak konutu terk ederek annesinin yanında yaşamaya başladığını, eşlerin bu süreden beri ayrı yaşadıklarını, evliliğin bu hâle gelmesinde kadın eşin kusurlu olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, asıl dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu iddialarını tekrar ederek karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 15.01.2021 tarihli ve 2019/1423 Esas, 2021/53 Karar sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin eşinin harcamalarına karıştığı, sürekli hesap sorduğu, evin bazı temel ihtiyaçlarını almakta sorun yarattığı, kadının arkadaşlarıyla görüşmesine müdahale ettiği, bazen izin vermediği, buna karşılık kadının da küfürlü konuştuğu, gerçekleşen olaylara göre erkeğin ağır kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle karşı davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 1.400,00 TL tedbir-iştirak nafakası ile kadın eş yararına 30.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine, kadın eşin yoksulluk nafakası ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 01.04.2022 tarihli ve 2021/409 Esas, 2022/579 Karar sayılı kararı ile; toplanan delillere göre tarafların boşanma nedeni olarak ileri sürmüş olduğu iddialarını ispatlayamadığı, böyle olunca her iki davanın da reddine karar verilmesi gerekirken kadının ispatlanamayan davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle erkeğin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kadının davasının kabulüne yönelik kararının kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, asıl davanın reddine karar verildiğinden kadın eşin boşanmanın fer'îlerine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Her ne kadar bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı kadının, iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davasının reddine karar verilmiş ise de; dosyanın tetkikinden, ilk derece mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğe yüklenilen kusurların tamamının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. O halde, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir..."

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekeçsi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davalı vekili temyiz dilekçesinde; erkeğin kusurlu davranışları nedeni ile evlilik birliğinin çekilmez hâle geldiğini ileri sürerek boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşten kaynaklanan kusurlu bir davranışın ispatlanıp ispatlanamadığı, buradan varılacak sonuca göre kadın eş tarafından açılan boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166 ncı maddesi.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

2. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un "Evlilik birliğinin sarsılması" başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;

"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.

3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.

4. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (4721 sayılı Kanun md. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 Esas, 2015/2795 Karar sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (4721 sayılı Kanun md. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.

5. Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer'îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da "kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine" karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.

6. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (4721 sayılı Kanun md. 166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (4721 sayılı Kanun md. 166/2) dava hakkı vardır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166/2 nci maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim “ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı” kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir. Diğer bir ifadeyle; davacının ağır kusurlu olduğu durumlarda, az kusurlu davalının boşanmak istememesi tek başına hâkimin davayı reddetmesini gerektirmez, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, ayrıca eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması karşısında hâkim boşanma kararı vermelidir.

7. Eldeki davaya gelince; İlk Derece Mahkemesince boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kadın eşin ise az kusurlu olduğu kabul edilerek kadının açmış olduğu boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, hükmün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada taraflarca boşanma nedeni olarak ileri sürülen iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Özel Daire ise İlk Derece Mahkemesince erkeğe kusur olarak yüklenen kusurların tamamının gerçekleştiği, böyle olunca kadının davasının kabul edilmesi gerektiğine işaret ederek hükmü bozmuştur.

8. Dosyaya yansıyan olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 04.07.1996 tarihinde evlenen tarafların bu evlilikten iki çocuklarının dünyaya geldiği, kadının öğretmen erkeğin ise mühendis olduğu, yirmi dört yıl süren evliliğin ardından açılan eldeki davada kadının boşanma sebebi olarak "erkeğin eşine ve ortak çocuklara ekonomik şiddet uyguladığı, kendi ailesine kötü davrandığı, tartışmaya eğilimli bir kişiliğe sahip olduğu, eşinin sosyal yaşamına ve mesleki faaliyetlerine müdahale ettiği" yönünde vakıalara dayandığı, iddialarının ispatı açısından tanık deliline dayandığı, dinlenen tanık beyanlarına göre erkeğin düzenli maaşı ve kira geliri bulunan eşine evin ihtiyaçlarını karşılaması amacıyla ek kredi kartını verdiği, kendi gelirini de evin ihtiyaçları için harcadığı, böyle olunca "kadının olağan harcamalarına karıştığı, sürekli hesap sorduğu, evin bazı temel ihtiyaçlarını almakta sorun yarattığı" yönündeki kusurlu davranışların erkeğe yüklenmesinin doğru olmadığı, zira 4721 sayılı Kanun’un 186 ncı maddesi uyarınca eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılmakla yükümlü oldukları, taraflarla birlikte yaşayan ve kadın eşin kardeşi olan tanık ...'nın beyanları dikkate alındığında arkadaşlarıyla görüşmek isteyen eşine "bu saatte gitme" demesinin, ek kartıyla alışveriş yapan eşine "yine ne aldın" şeklinde sözler söylemesinin "kadının olağan harcamalarına karışmak, sürekli hesap sormak ve kadının arkadaşlarıyla görüşmesine müdahale etmek" şeklinde yorumlanıp erkek eşin kusurlu kabul edilmesine olanak bulunmadığı, kaldı ki iddia edilen bu eylemlerin ortak hayatı çekilmez hâle getirdiğine yönelik kabule de imkan tanımadığı, yine dosyada tanık olarak dinlenen ...'in "...Davacı genelde pek gelemezdi, akşamları bir mekanda otururduk, davacı davalının da istediğini o da gelirse gelirim dedi, bende eşimi çağırdım yalnız kalmasın diye, ..." şeklindeki beyanından erkeğe kusurlu bir davranışın yüklenmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Böyle olunca davanın reddine dair verilen direnme kararı yerinde bulunmuştur.

9. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında ayrıca erkeğin eşine hakaret ettiğinin de anlaşıldığı, böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlere ek olarak bu ilave nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

10. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

27.11.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.