SONUÇ
Çalışmamızda ulaştığımız temel sonuçlar, özetle aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:…
1. Usul ekonomisine ve rekabetçi endişe/sorunların geleceğe yönelik ve etkin olarak giderilmesine hizmet eden taahhüt; teşebbüslerin ihlalin varlığını kabul ettikleri anlamına gelmez. Aynı şekilde sunulan taahhütlerin kabulü ve teşebbüsler açısından bağlayıcı hale getirilmesine dair Kurul kararı da hukuka aykırılığın varlığına ya da yokluğuna dair bir tespit içermez. Bu aşamada söz konusu olan, yalnızca ihlal olasılığıdır.…
2. Taahhüt, hukuki niteliği itibariyle, bir hukuka uygunluk sebebi değildir.…
3. Yargıtay’ın hukuka aykırılık unsurunun yalnızca ihlal tespiti içeren ve yargı yolu itibariyle kesinleşmiş bir Kurul kararı ile ortaya konulması gerektiği yönündeki yaklaşımı muhafaza edilecek olursa, açık bir hukuka aykırılık tespiti içermemesi sebebiyle taahhüt ile sonuçlanan incelemeler sonrasında tazminat davalarından olumlu sonuç alabilmek mümkün olmayacaktır. Bu
4. Taahhüt kararı üzerine açılan tazminat davalarındaki temel sorun,…
5. İnceleme taahhüt ile sonuçlandığı zaman, hukuka aykırılığın varlığı hususunda…
6. Bununla birlikte, taahhüt kurumunun uygulanma alanının daha da yaygınlaşması karşısında tazminat sorumluluğuna dair hükümlerin etkinliğinin zayıflaması olasıdır. Davacının ispat faaliyetini kolaylaştırmak adına, özellikle inceleme dosyasına erişim açısından usul hukukundaki hükümlerin davacı lehine yorumlanması şarttır. Sadece taahhüt kararı değil, inceleme dosyasındaki bilgi ve belgeler bir bütün olarak ele alınmalıdır. İlaveten, davacı tarafından sunulacak ilave delillerin mahkemece değerlendirilmesinin sağlanmasında büyük fayda bulunmaktadır. Mahkeme, taraf iddia ve savunmaları, delillere yönelik olarak yapılabilecek itirazlar da bu kapsamda olmak üzere, yapacağı
7. Rekabet hukukunun ihlalinden doğan tazminat sorumluluğu, içerdiği sorunlar…