Bu düşüncelerin halatına bağlı, sistematik olmayan saptama ve akıl yürütmelerden…
Paris icadı bir kavram var: Flâneur. Eril isim, kişiyi niteliyor, bir bakışla Paris’in…
Bir filozof var, Günther ANDERS, eylemini aylakçı felsefe olarak niteleyen,…
Dünyanın-Yaşamın-İnsanın dönüşümünü, tüketimin anlamını, flâneur’ün gözüyle Paris’in…
Neden Paris derseniz: “Paris bir zamanlar o kadar güzeldi ki pek çok kişi başka yerin zengini olacağına buranın fakiri olmayı tercih ederdi”.…
Diğer canlılarla kıyaslayınca, insan aslında doğada fazlaLIK, kendisini özne, doğanın hâkimi olarak ortaya koyup, dünyayı, doğayı dönüştürüyor epey bir zaman (insanın kendisine bakışını antropomerkezci megalomani diye…
1850’lere kadar Paris’te mahalleler iyice iç içe geçmiş haldeydi; sınıfların buluştuğu müşterek zeminler vardı; meydanlar ve bulvarlar. Altı…
Fiziksel yapının her parçasının kullanıldığı, tahliye edildiği ve düzenli aralıklarla yeniden canlandırıldığı bir ekosistemdi bu, çul çaput ve çer çöpten, heves ve düşünceye kadar her şey geri dönüştürülüyor, sonuna kadar tüketilmeden hiçbir şey bir kenara atılmıyordu.…
Yemek söz konusu olunca, çok bir şey israf edilmezdi. Kemikler dört kere kullanılırdı: kasaplardan restoranlara, oradan ucuz çorba satıcılarına, oradan da havuç, yanık soğan ve karamelle kahverengiye boyadıkları, bir de balık yağı püskürterek uydurdukları sıcak suyu satan seyyar satıcılara. Restoran bulaşıkçıları,…
Paris dedik ama bu aynı zamanda ülkemizin tarihinden de bir kesitti. …
Yiyecek stokunun daha uzun dayanmasını sağlamanın şeytani yolları da vardı, alüminyum,…
1870’lerde kırk bin Parisli’nin her gün yemek yemediği varsayılıyordu, ama yemek…
Herkes, doğaçlama bir yolla da olsa, dürüst bir kazanç peşindeydi. Paçavra yıkayanlar, oyuncak bebek giydirenler, kibrit, oyuncak
Yakın zamanda çıkan yangınla (15 Nisan 2019) gündeme gelen Notre-Dame’daki insan…
Sante’nin yorumu: Böylece ayak takımının fiziksel izleri, şehrin en eski, en saygıdeğer,…
Sosyalliğin anlamı bugün ne kadar değişti!…
Evde yaşamak, evde düşünmek-yemek-içmek, evde ölmek, can sıkıcı ve rahatsız edici.…
Başka yerlerde olduğu gibi Paris’te de bir zamanlar herkes sokaktaydı kısaca. …
Sonra radyo, ardından televizyon icat edildi, yaygınlaştı, bir yere gitmez olduk, çünkü olaylar, hatta dünya ayağımıza, evimize geliyordu, şimdi de akıllı telefonlarla elimize: Biz ona gideceğimize, Dünya bize geliyorsa, artık ‘Dünya’da’ sayılmayız, olsa olsa onun tüketicileriyiz. Yayınların hammaddesi büyük ölçüde olaylar. O yüzden olayların ‘yetiştirilmesine’ de başlandı, üstlenecekleri hazır ürün işleviyle gerçekleşmeleri için uğraş veriliyor. …
Yayınlanan her şeyde gerçeğe sadık kalınacak olsa dahi, sırf birçok gerçeği göstermeyerek de…
Dolayısıyla bize dünya görüşü servis edenlerin görevi, birçok gerçeği bir araya getirip eksiksiz bir yalan yoğurmaktır…
Artık okkalı yalanlar, yazı üzerinden değil görüntü üzerinden söyleniyor. Daha doğrusu, görüntü üzerinden değil,…
Böylece: Kendi yargılarımızdan azlediliyoruz; servis edilen yargıyı gerçeğin kendisi olarak almaya direnemediğimiz ölçüde durum daha bir esaslıdır. Yalan, hiçbir şeyi gerçeklerden, en azından kısmi gerçeklerden yapılmış maske kadar sevmediğinden, programlar objektif açıdan doğru. İddialı hiçbir yalan gerçek olmayan bir şey içermez.…
Tüketici modele bakarken bizzat Dünya’yı gördüğünü; modele reaksiyon gösterdiğinde…
Bugünlerde bunun çarpıcı örnekleri, sosyal medya paylaşımları, haber siteleri. Hâlâ izlenen televizyon programlarında da günlük yaşamdan kesitler alınıp, senaryolaştırılarak evlere, nerede bulunuluyorsa oraya servis ediliyor. …
Bir zamanlar Les Halles bir biyosferdi, üretim ve tüketim zincirinin hayat bulmuş haliydi, ticaretin, reklam ve pazarlama icat edilmeden önce olduğu kadar duyusal ve kişisel olduğu bir alışverişti, inanılmaz bir toplumsal eşitleyici güçtü; işsizlerin…
Oysa bugün, doğası sosyallik olan insanların küçümsenemeyecek bir kısmı, bütün ihtiyaçları…
Böyle ne mi oluyor? Günümüzün toplu tüketimi solo gerçekleşiyor. Her tüketici, tek tip insan üretimi sürecinde evinden, olduğu her yerden bedava çalışıyor. Nasıl…
Yalıtımlı kitle insanı tipi doğdu.…
Endüstri merkezileşmeyi terk edip, kitle insanının üretimine geçti hâsılı. Sürü insanını üretmenin yolu, insanlara seri üretim mallarını tükettirmekten geçiyor. Bu…