Prof. Dr. Fevzi Şahlanan: Bugünlerde bu konuları yazan birisi olarak tespit ettiğimiz konular benim için de çok sıcak konular. O bakımdan hoşgörünüzle bir iki konuya değinmek istiyorum. Önce değerli meslektaşımı kutlayarak başlamak istiyorum. Kendisine hocalık hakkımı kullanarak ön adıyla hitap edeceğim Sevgili Zeki. 80’li yılların başında 12 Eylül Yönetimi bizi rotasyonla mecburi ders vermek için Dicle Hukuk Fakültesine göndermişti. Diyarbakır’da Dicle Hukuk Fakültesi’ne Hoca olarak gittiğim 80’li yılların başında Zeki de sınıfın en çalışkan öğrencisiydi. Zeki’yi şimdi Çukurova Üniversitesi’nde İş Hukuku Profesörü olarak görmek benim için de bir mutluluk kaynağı, onun için kendisini hem tebrik ediyor hem teşekkür ediyorum. İşin esasına gelince, şimdi kendisinin tebliğ metnini de satır satır okudum. Üzerinde durmak istediğim ilk konu işçi lehine şart konusundaki Hukuk Genel Kurulu kararları arasındaki inişli çıkışlı içtihat farklılığının konusu. Toplu iş sözleşmesinde yapılan düzenleme sonucu, sendikaya üye olan işçinin kök ücretinde bir düşme olmuş. Ama buna karşılık bir sürü sosyal haklar olmuş. İkramiyesi yokken çıkmış veya iki iken dört olmuş vs. 36. maddenin 1. fıkrasında biliyorsunuzdur, hizmet sözleşmesindeki hüküm toplu sözleşmeye göre daha işçi lehine ise o hüküm uygulanır. Sorunun kaynağı burası. 9. Hukuk Dairesi kararlarında 2016 yılında, 2015 kararlarının değerlendirilmesi seminerinde bu konu ilk defa güncelleşti ve o günkü seminerin de tebliğ sahibi benim. 2015 yılında ilk çıkan Hukuk Genel Kurulu Kararı, 9. Hukuk Dairesi’nin görüşü doğrultusunda çıktı ve “Toplu sözleşmedeki ücret değil, iş sözleşmesindeki yüksek kök ücret dikkate alınır, 36. maddenin
Üçüncüsüne gelince, amatör sendika yöneticilerinin güvencesi konusunda değerli meslektaşımın…
Bir başka konu, taleple bağlılık ilkesi. Taleple bağlılık ilkesi 2014, 2015, 2016…
Oturum Başkanı: Tamam. Buyurun Mehmet Bey, Başkanım.…
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı Mehmet Kürtül: Teşekkürler Sayın Başkanım. Prof. Dr. Zeki Okur Hocamı özlü sunumundan dolayı tebrik ediyorum. Gerçekten güzel hazırlanmış. Tabii zaman darlığı
Oturum Başkanı: Biz teşekkür ederiz Sayın Başkanım. Önce kararları eleştirilen daire sözcülerine söz verelim Mehmet Bey buyurun. …
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Mehmet Çamur: Sayın Başkanım çok teşekkür ediyorum. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Mehmet Çamur. Sayın Hocam çok kapsamlı bir çalışma yapmış, emeğine sağlık. Birçok konuda bize yol gösterecek nitelikte bir çalışma, eleştirilerden ve yorumlardan mutlaka yararlanacağız. Birkaç konu başlığına ihtiyaç duydum. Sendikal tazminat davası konusu, Hocamız da isabetle söyledi, gerekçelerini bilmemiz gerekiyor. Dairemiz de işe başlama tazminatına ilişkin bir formül buldu, Sayın Başkanım burada, kendilerine ayrıca teşekkür ediyorum, o formül işledi. Ancak o formül dahi yanlış işledi. Yıllık izin kıdeme göre bir şey kuruldu, o da yanlış işledi. Onun yanlış işlemesinin nedeni, kürsüdeki arkadaşlarımız bunun yanında diğer fesih sebeplerini değerlendirmeden kararlar vermeye başladılar. Talepler de o şekilde oldu. Örneğin kadın işçinin hamilelik nedeniyle işten çıkarılmasında kıdeme göre değil daha fazla süre verilmesi gerekir. Bunun ayrımını yapmamız lazım, kürsüdeki arkadaşlarımız. Sendikal tazminatla ilgili miktar artırımı, bir yılı aşan miktarlara yönelik olarak; Daire olarak böyle bir kıstas koymamız ya da ölçüt koymamızın çok doğru olmayacağını düşünüyoruz. Kürsüyü bu anlamda yönlendirecek birebir olaylar yok,
Oturum Başkanı: Söz istiyor musunuz Seracettin Bey? Buyurun.…
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş: Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de Sayın Okur’a güzel sunumundan dolayı teşekkür ediyorum. Bir konuda Sayın Okur’un eleştirisine katılıyorum. Ancak Kanunda düzenlenmiş bir hakkın toplu iş sözleşmesinde de düzenlenmesi halinde alacağa en yüksek işletme kredisi faizi uygulanıp uygulanmayacağı konusu tartışmalıdır. Biz parçalı şekilde faiz uygulamasına devam ediyoruz. Barışçıl toplu eylem olarak nitelendirilen iş bırakmalarda, eylem için bir süre belirlenmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu somut olayın özelliğine göre mutlaka değişecektir. Ancak bu noktada gerçekten çok dikkatli olmak lazım. Ülkemizde Uluslararası Çalışma Örgütü’nün bile sözleşme yapmaya cesaret edemediği bir konuda, neredeyse Anayasa’mızı da bir kenara atarak bazı yorumlar yapılıyor. Barışçıl toplu eyleme sınırsız bir hak niteliği kazandırılmaya çalışılıyor. Eylemin süresi ile ilgili bir sınırlama yapılmaması gerektiğine yönelik bazı görüşlere rastlıyorum. Oysa Anayasa’mızda hangi şartlarda grev hakkının doğduğu açıkça düzenlenmiştir. Aynı şekilde 2012 yılında yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda da grev, kanuni grev, kanun dışı greve ayrıntılı şekilde yer verilmiştir. Yasa dışı grevi aşacak şekilde barışçıl toplu eylem adı altında birtakım yorumlarla hem Anayasa’mızı hem kanunumuzu bir kenara atamayız. Bu konuda dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası belgelerde bir defa toplu eylem hakkına ilişkin açık bir düzenleme yoktur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yorum yoluyla bazı kararlar vermişse de, bu tür kararlarda ülkeye göre farklı uygulamalar yapıldığını da biliyoruz. Çalışma barışını bozucu yorumlardan kaçınılması gerekir. Sayın Okur’un tebliğine konu ettiği kararda; toplu iş sözleşmesi düzeni var, toplu iş sözleşmesindeki bir ücret miktarı konusunda bir anlaşmazlık var ve iş bırakma var. İşi bırakma eylemi üç gün sürmüş. İşveren iş sözleşmesini feshetmezse daha da devam edecek. Oysa bu konuda dava açma imkânı var. Bir yorum kararıyla sorun çözülebilir. Uygulanacak maddede belirtilen alacağın miktarı konusunda bir uyuşmazlık var. Kanımca çalışma barışını bozucu