Pulaşlı’ya göre, işletmenin o yılki faaliyeti sonundaki gelirler ve giderleri arasındaki olumlu fark, “net dönem kârı”dır. TTK m. 519/1 anlamında “net kâr” ise, Kurumlar Vergisi ve Mali Denge Vergisi gibi ödenmesi zorunlu olan vergilerin indirilmesinden sonra kalan kârdır. Zira TTK m. 508/2’de yıllık kârın bilançoya göre belirleneceği düzenlenmiştir. Başka bir deyişle, net dönem kârı, ortaklık genel kurulunca onaylanan bilânçoya göre tespit edilen vergi öncesi net dönem kârından, ortaklığın ödemesi zorunlu olan vergi ve diğer yükümlülüklerin düşülmesi suretiyle ortaya çıkar(75). Çağırgan Tuncer ve Ulusoy’a göre, bilanço safi kâr gösterdiği takdirde, her yıl yedek akçe ayrılması zorunludur. Bir hesap döneminde, o döneme ait işletme faaliyetleri sonucu elde edilen hâsılattan, o döneme ait giderlerin çıkarılması sonucu bulunan rakama gayri safi kâr denir. Gayri safi kârdan ise, amortisman, karşılıklar ve vergiler ödendikten sora kalan rakama ise safi kâr denir(76)…
Şener’e göre, birinci tertip yedek akçe net dönem kârından ayrılacaktır. Net dönem kârı, o dönemde elde edilen kârdan masraflar, vergiler ve bilanço zararı düşüldükten sonra elde kalan kâr miktarıdır(77)…
Öncü’ye göre, yıllık kâr vergi sonrası kâr olup, geçmiş yıl zararları düşüldükten sonraki yıllık kâr üzerinden birinci tertip yedek akçe ayrılmalıdır. Zira KPAHT ve Kâr Dağıtım Tablosu sıralamaları bu sonucu doğurmaktadır(78).…