“Eşitlik hakkındaki yalan, ulus-devletler içinde burjuva demokrasilerinde cisimleşir. Burjuva demokrasisi uzlaşmaz iki şeyi bir araya getirir. Demokrasinin ilkesi olan eşitlik ile aristokrasinin ilkesi olan seçim ya da seçkinlik. Bu yalan, eşitliği homojen bir ulus olmaya kaydırır, böylece kendi adına konuşamayan eşit yurttaşlardan ulusun temsilcileri aracılığıyla konuşabileceği iddiası temellendirilmiş olur. Ulus fikri iki açıdan kurucu bir yalandır: Birincisi kendi içinde sınıfsal, dilsel, dinsel, etnik ve hatta cinsiyete dayalı farklılıkları öne sürerek çatışmalı siyasal topluluğu; ikincisi ise dünya sistemi içinde devlet olarak ortaya çıkmış ulusların eşitliğini öne sürerek emperyalizmi görünmez kılar(29)…