Bunlardan ikinci karardaki davaya konu olayda davacı davalı şirkette süt dağıtım…
-
Git
: -
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
On İki Levha Yayıncılık
Yayın tarihi: Temmuz 2024
Sayfa: 627 - 630
Ufuk Aydın
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel + pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
7.USUL HUKUKUNA İLİŞKİN KARARLAR
a.Eski – Yeni Kanun İlişkisi
Yargıtay 21. HD. 2019 yılında, birkaç hukuki uyuşmazlıkta eski kanun-yeni kanun çatışması…
Yerel mahkeme, “… davacının keskin viraj işaretlerini dikkate alarak aracını yavaşlatması gerekirken bu kurala uymayarak 100 km/s hızla keskin viraja girerek şarampole yuvarlanmasına sebebiyet verdiğinden kazanın oluşumunda %100 kusurlu bulunduğu gerekçesiyle”…
Bölge Adliye Mahkemesi de “… Davacının %100 kusuru dolayısıyla illiyet bağının kesildiğinden bahisle davacının istinaf isteminin esastan reddine karar vermiştir…
Bu kararın temyizi üzerine Yüksek Daire “… Dosya kapsamından davacının iş kazası sonucu oluşan maluliyetinin %100 oranında olduğu, Kurum tarafından yapılan tahkikat sonucu düzenlenen inceleme raporunda ve mahkemece alınan üç adet kusur raporunda kazanın meydana gelişinde davacının %100 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği, kaza anında havanın açık, gündüz, yolun kuru ve tehlikeli viraj niteliğinde olduğu, aracın 2010 model olduğu, davacının aracı kullanmaya elverişli sürücü belgesinin bulunduğu, dosya içerisindeki araç ruhsatına göre son muayene geçerliliğinin 23/02/2013’de kazadan 1 yıldan fazla süre önce dolduğu, kazadan birkaç gün öncesine ait 21/05/2014 tarihli, Uçar Oto Tamir-S.U başlıklı kaza yapan araca bakım ve onarım yapıldığına dair fatura bulunduğu ancak bu tamir ve bakımın kapsamının faturada belirtilmediği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, meydana gelen iş kazasında sorumluluğun tespiti noktasında toplanmaktadır.” görüşünü belirtmiştir. Yargıtay, verdiği kararda 01.07.2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK m. 417/2, 30.06.2012’de yürürlükten kalkan 4857 sayılı İş Kanunu m. 77/1 ve 30.06.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6331 sayılı Kanun m. 4, m. 5, m.10 ve m.19’da düzenlenen işverenlerin ve çalışanların yükümlülüklerine ayrıntılı olarak değinmiştir ki bu hükümler tarafların sorumluluklarının belirlenmesinde büyük önem taşır…
Yüksek Daireye göre “…6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; “İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü” olacağı belirtilerek, İş Kanununun 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; “İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi” olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. …
4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. ve devamı maddelerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. ve 5. maddelerde işverenin yükümlülüklerini, 19. maddede de çalışanların yükümlülüklerinin çağdaş anlaşıyla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır. 6331 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır. Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir. …
Öte yandan işvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet rabıtasının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.”…