-
Git
: -
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
3.11. Sözleşme Dili
Son zamanlarda tekrar gündeme gelen bir düzenleme var Türk hukukunda; 805 sayılı…
Gerçekten 805 sayılı Kanun bir devrim kanunu olarak 1926 Türkiye’sinde yürürlüğe…
Karara konu olayda, taraflarından biri Türk diğeri yabancı olan şirket arasında imzalanan…
Teorik olduğu düşünülebilecek bu tartışmanın ilginç tarafı şu: 805 sayılı Kanun,…
Gerekçenin Latin harflerine “dönüştürülmüş” metni ise şu şekilde:…
“ESBABI MUCİBE…
Arz ve beyandan müstağni olduğu üzere dilin insanların umumî hayat ve muamelâtında olan tesiri büyüktür. Bütün medenî memleketlerde vatan fertleri arasında millî lisanın tekellümü taammüm ettiği ve bilhassa resmî muamelâtta istimali mecburî olduğu halde bizde her nasılsa mazinin gaflet ve teseyyübü eseri olarak dil ihmal edilmiş ve memlekette yaşayan ve çalışan ecnebi fert ve müesseselerden sarfınazar Türk camiasına dahil olan eşhas ve müessesat bile Türkçeden maada lisanları itiyat edinmişlerdir. Bunun neticesi olarak ticaret sahasında millî hars bir nevi tevekkufa dûçar olduğu gibi, Türkiye dahilindeki millî esaslara müstenit tahsil sistemi dolayısıyle kâfi derecede lisan âşina olmayan Türk anasır da kendi memleketlerinde iş bulamamışlar ve ticaret hayatında ikinci, üçüncü derecede mevkilerde kalmışlardır. Meşrutiyetin ilânını müteakip dil birliğinin teessüsüne doğru bir meyil hâsıl olmuş ve hatta 10 Mart 1326 tarihli Türkçe mecburiyeti hakkında bir de kanun neşredilmişse de malûm gailelerin hayhıleti, Harbi Umumî felâketi, o …
Bugün memlekette bu sahada umumî intibah ve inkişaf arzularıyla tamamen muhalif bir istikamette kuvvet bulan bir vaziyet mevcuttur. Ve bunun da sınıfı mesaide amele ve mütehassısa ihtiyacımız bulunduğu bu devrelerden âcilen halli icabetmektedir. Merbut lâyihai kanuniye bu noktadan ve mazi ve hale müstenit uzun bir tecrübe ve tetkik devresi mahsulü olmak üzere ihzar ve tespit edilmiş ve kelime ve cümleleri üzerinde ve hadisata tatbik suretiyle haylice iştigal edilmiştir.…
Bu lâyiha başlıca üç kısımdan terekküp etmektedir:…
Birincisi: Türkiye’de çalışan Türk tabiiyetinde müesseseler ki bunların sureti mutlakada Türk dili kullanmaları mecburiyet altına alınmıştır.…
İkincisi: Ecnebi müesseseler: Bunlarda Türkçe mecburiyeti Türk müessesatı, eşhas ve devairi ile olan muhabere, muamele ve temaslarına ve hükümete ibraz mecburiyetinde bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiş ve ayrıca Türkçe olmayan kayıt ve defterlerinin Türk mahkemelerinde lehlerine kabili ibraz olamayacağı tasrih edilmiştir. Bu suretle esas hatlarıyle umum muamelâtın Türkçeleşmesi istihdaf edilmiş bulunmaktadır. Halen bu kabil müessesata müracaat eden Türk gençlerinden birden ziyade lisanlarda aynı seviyei kîfayet istenmektedir ve bilhassa kendilerini alâkadar eden lisan tercüme olunarak binnetice unsuru asliden birçok gençler için maddeten çalışmak imkânı bırakılmamaktadır.…
Üçüncüsü: Lâyihanın bütün kuvvet ve ruhu cezayı ihtiva eden dördüncü maddede toplanmaktadır. Bu maddenin böylece vaz ve muhafazasına zaruret vardır.
Lâyihanın bir an evvel teyit ve tespiti hususu hassaten rica olunur(133)…
Bu gerekçeden ne anladığınıza kendiniz karar verin; doğrusu ben tam olarak anladığımı…
“İnsanların hayat ve işlerinin genelinde dilin etkisinin büyük olduğunu belirtmeye gerek bile yoktur. Bütün medenî memleketlerde ülkede yaşayan kişiler arasında millî dilin konuşulması genel bir kural haline geldiği özellikle resmî işlerde kullanılması mecburiyeti olduğu halde, bizde geçmişin gaflet ve kayıtsızlığı sebebiyle dil ihmal edilmiş, ülkede yaşayan yabancı kişi ve kuruluşlar bir yana, Türk toplumuna dâhil şahıs ve kurumlar bile Türkçe’den başka dilleri kullanmayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Bunun sonucu olarak, ticaret alanında millî kültür duraklamaya maruz kalmış, milli prensiplere dayanan öğrenim sistemi dolayısıyla yeterli derecede dil bilmeyen Türkler de kendi ülkelerinde iş bulamamışlar, ticaret hayatında ikinci, üçüncü derece konumlarda kalmışlardır. Meşrutiyetin ilanından sonra dil birliğini kurmak üzere oluşan eğilimin etkisiyle 10 Mart 1326/23 Mart 1911 tarihinde bir kanun çıkartılmışsa da, bilinen engeller, birinci dünya savaşı felaketi, ülkenin o zamanki bünyesi ve kanunun zayıf uygulanma kabiliyetinden mahrum olması ilmi bir yarar elde edilmesine engel olmuştur. (Ankara’da) Milli hükûmetin kurulmasından sonra, bu kanunu desteklemek üzere hazırlanan 4 Kanunısani 1339/4 Ocak 1923 tarihli genelge de esaslı bir sonuç sağlamamıştır.…
Bugün ülkede bu alanda genel uyanış ve gelişme arzularıyla tamamen aksi bir istikamette güçlenen bir durum mevcuttur. Bunun çalışma hayatının çeşitli alanlarında işçi ve uzmana ihtiyacımızın…