Kuru, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na yetki verilmeden önce dava ve işlerin dağıtımı konusunda Adalet Bakanlığı’na yetki veren 469 sayılı Kanun’un ilgili hükmünün iptali üzerine bu dağıtım işini üzerine alan nöbetçi asliye hukuk mahkemesi için bazı sınırlamalar getirmişti. Bu iş dağılımının ancak işlerin çeşidine göre değil sayısına göre yapılabileceğini belirtmişti. Böylece her asliye hukuk mahkemesi dairesi her işe bakabilecekti. Davaların dağılımının sırayla yapılması gerektiğini savunmuştu. Zira işlerin çeşidine göre bölünmesinin ancak kanun ile yapılmasının bir Anayasa hükmü olduğunu dile getirmişti(840)…
-
Git
: -
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
3. Tabiî Hâkim İlkesi Bakımından Sorunlu Bazı Görev Düzenlemeleri
Hukukumuzda tabiî hâkim ilkesinin görev kurallarıyla zedelenmesi örneklerine geçmişte…
Türk hukukunda kanun seviyesinde bazı düzenlemelerin tabiî hâkim ilkesine aykırı…
Özekes/Atalı, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 2. maddesi 2. fıkrası özelinde yaptığı değerlendirmede, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımının Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenmesine dair düzenlemenin son yıllarda mahkeme teşkilatına ilişkin kanunlarda yapılan yaygın bir yanlışlık olduğunu, iş dağılımının belirlenmesinde iş yoğunluğu değil ihtisaslaşmanın yani işin niteliğinin esas alınmasının “fiilî”, “fonksiyonel” bir görev belirlemesi olduğunu savunmuştur. Kanun
Tanrıver’e göre, kanunla da olsa görev konularının tümüyle yüksek yargı organlarının tasarruflarına bırakılmış olması tabiî hâkim ilkesini düzenleyen Anayasa’nın 37. maddesine, mahkemelerin kanunla kurulmasını düzenleyen Anayasa’nın 142. maddesine aykırıdır. Zira ihtisaslaşma olgusunu ve işin niteliğini gözeterek belirlemede bulunma görev belirleme anlamına gelir ki bunun da ancak kanunla yapılabilmesi mümkündür. Yasama organının sahip olduğu devredilmez nitelikteki yetki yargıya devredilmiş olduğu için Anayasa’nın 7. maddesine de aykırılık bulunmaktadır. Yargı organlarının kendi iç düzenlemeleriyle görev hakkında yapacakları düzenlemelerin bazen kanunların özelliği olan genellik ve objektiflik niteliğinden ayrılması tehlikesi vardır. Bu düzenlemeler her yıl değişim gösterebileceği için hukuk devletinin temel niteliklerinden biri olan hukukî güvenlik açısından sakıncalı olabilecek ve tabiî hâkimin öncedenlik ilkesine de zarar verebilecektir. Yasama organının çerçevesini çizerek mahkemelerin görevini düzenleme yetkisini yargı organına bırakması bile mümkün değildir. Aksi takdirde kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenecek, meclis bizzat Anayasa’yı kendisi ihlâl etmiş olacaktır. Hatta Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapacağı belirlemeler fonksiyon gasbı olarak görülecektir. Bu nedenle hüküm bir an evvel düzeltilmelidir(842).
Atalı/Ermenek/Erdoğan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun idarî bir makam olduğunu belirtmişler, 5235 sayılı Kanun’un 5. maddesi 5. fıkrasıyla adaletli bir iş dağılımı yapılmasını sağlamak amacıyla mahkemeler arasında iş dağılımına ilişkin kuralları belirleme yetkisinin Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na verildiğini ancak bununla yetinilmeyip ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla mahkemeler arasında iş dağılımına ilişkin kuralları belirleme yetkisinin de Kurul’a verildiğini ifade etmişlerdir. İhtisaslaşmanın özel mahkemeler aracılığıyla sağlanması, özel mahkemeler ile genel mahkemeler arasında görev ilişkisinin mevcut olduğu gerçeği karşısında yetkinin Kurul’a verilmesinin göreve ilişkin hususların kanunla belirlenmesi ilkesine aykırılık oluşturduğunu savunmuşlardır(843)…
Akkan da 469 sayılı Kanun’un 2. maddesindeki hükmü iptal eden 1977 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına atıfta bulunarak, 5235 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki hükmün gözden geçirilmesi gerektiğini savunmuştur(844)…
Yargıtay uygulamasında aslında özel mahkemelerin görev alanına giren davalarda özel…
7251 sayılı Kanun ile 5235 sayılı Kanun’un 7. maddesi 2. fıkrası ilga edilmiş ve…
Tabiî hâkim prensibi açısından sorunlu olduğu düşünülen bir diğer düzenleme de 2797…
Tanrıver’e göre, dava dairelerinin görevlerini belirleme yetkisinin Yargıtay’a bırakılmış olması, yeni kurulan daireler bakımından böyle bir açılım yapılması mahkemelerin kanunla kurulmasını düzenleyen Anayasa’nın 142. maddesine ve tabiî hâkim ilkesini düzenleyen Anayasa’nın 37. maddesine aykırıdır. Yargıtay’ın kanunla yetkilendirilmiş olması, görevin belirlenmesinin kanun yoluyla gerçekleştiği anlamına gelmemektedir. Yasama organının sahip olduğu devredilemez yetkisi yargı organına devredildiği için Anayasa’nın 7. maddesi de ihlâl edilmiştir. Zira görevin belirlenmesi tamamıyla yüksek yargı organının tasarrufuna kanunla dahi olsa bırakılmıştır. Yargı organlarının kendi iç düzenlemeleriyle görev hakkında yapacakları düzenlemelerin bazen kanunların özelliği olan genellik ve objektiflik niteliğinden ayrılması tehlikesi vardır. Bu düzenlemeler her yıl değişim gösterebileceği için hukuk devletinin temel niteliklerinden biri olan hukukî güvenlik açısından sakıncalı olabilecek ve tabiî hâkimin öncedenlik ilkesine de zarar verebilecektir. Yasama organının çerçevesini çizerek mahkemelerin görevini düzenleme yetkisini yargı organına bırakması bile mümkün değildir. Aksi takdirde kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenecek, meclis bizzat Anayasa’yı kendisi ihlâl etmiş olacaktır. Yargıtay’ın kendi tasarruflarıyla dairelerinin görev alanının belirlenmesine yönelik olarak yapacağı belirlemeler fonksiyon gasbıdır zira Yargıtay Anayasa’ya dayanmayan bir yetki kullanmıştır(848)…