Eğer bu istek açıklamasını savsaklarsa, onun ödemesi, alacaklının makbuzda belirttiği…
- İçindekiler
- Metin
- Referans kopyala
-
Git
: - Sayfaya Git
- Paragrafa Git
- Görüntüleme Ayarları
-
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
On İki Levha Yayıncılık
Yayın tarihi:
Şubat 2022
Son Güncelleme:
Şubat 2022
ISBN:
978-625-432-097-2
eISBN:
978-625-432-119-1
Baskı:
8
Sürüm:
1
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
IV. ÇOK BORCUN VEYA TEK BORCUN TÜMÜNÜ KARŞILAMAYA YETMEYEN ÖDEMENİN MAHSUBU
Birbirinden bağımsız birden fazla para borcunun toplamından azını ödeyen borçlu,…
Eğer borçlu hangi borcu ifa (itfa) etmek istediğini bildirmezse ve alacaklı da makbuzunda…
Görülüyor ki yasanın bu yedek mahsup düzeninde, sadece borçlunun çıkarları gözetilmemiştir…
Borçlunun mahsup konusundaki tercihini veya itirazını açıklamada mazur görülebilecek bir nedenle gecikmesini, yasanın sıkı söylemine karşın borçludan yana bir yaklaşımla hoşgörüyle karşılamak ve böylesine gecikmiş bir irade açıklamasını da geçerli saymak yerinde olur.…
Tek bir edim borcunun salt belirli bir bölümünü ödemeye kalkan para borçlusunun durumu…
Kuralın İsviçre aslı daha net bir ifadeyle şöyle kaleme alınmıştır: “Borçlu ancak…
Hatta borçlu alacaklının oluruyla gerçekleştirdiği bölümsel ödemesini, değil anaparaya, güvencesi daha sağlam borç bölümüne bile saydıramaz.…
Bu kadar açık bir şekilde alacaklıyı koruyan bu kural (BK 100) ne gariptir ki borçlunun…
Konuyu biraz daha açalım:…
BK 84 ile BK 100 arasında şöyle bir ilişki vardır: Alacaklı kısmen ifayı kabullenmek zorunda değildir. Yalnız üç olasılıkla onun bölümsel ifayı kabullenmesi söz konusu olur: 1) Borçlu uyuşmazlık çıkarırsa, 2) yasa gereği kabullenmek zorunda kalırsa (cebri icrada, kıymetli evrakta, kefalette) ve 3) kendisi olurunu verirse. İşte o zaman sırf alacaklı bölümsel ifayı kabullenmesi yüzünden zarar görmesin diye, açıkçası, onun faiz geliri kesilmesin ve kısa zaman aşımında yanmasın diye, o, borçlunun bölümsel ifasını anaparaya saydırma girişimini geri çevirebilir.…
Alacaklıyı böylesine koruyan bir kuralın aksine anlaşma yapılamayacağını söylemek, alacaklı aleyhine anlaşma yapılamaz demektir. Saçmadır bu! Alacaklı pekala bu avantajını borçlu yararına gözden çıkarabilmelidir. Hatta o, borçlusunun bölümsel ödemesini zımnen bile anaparadan düşebilmelidir. Nitekim İsviçre’de kimsenin aklına gelmemiştir böyle bir buyurucu kural!…
Öyle anlaşılıyor ki yasaya son anda ayrıksı bir buyurucu kural ekleyenler, BK 100 kuralında alacaklıyı koruma amacıyla öngörülmüş olan anaparaya “mahsup yasağını” bu gerçeğe rağmen, borçlu yararına bir anaparaya “mahsup yetkisi” olarak görüp okumuşlardır.…
Öte yandan, BK 100 kuralının zaten alacaklı yararına ve borçlu zararına düzenlemesini, alacaklı yararına ve borçlu zara
Sonra, alacaklının BK 84 II uyarınca baştan vermiş olduğu bölümsel ödeme konusundaki olurunu sonradan geri alınması da zaten söz konusu olamaz ki!…
BK 100 kuralını buyurucu güçle donatmanın vahim sonucu şudur ki bu gereksiz ekleme yüzünden, bonkör bir alacaklının borçlu yararına zımnen de tanıyabileceği kabul edilen kayıtsız koşulsuz anaparaya mahsup olanağı da borçlu için ortadan kalkmıştır. Şöyle ki alacaklı yeni buyurucu kuralın varlığına karşın her nasılsa vermiş bulunduğu ödünün geçersizliğini pekala sonradan ileri sürebilecektir. Şu halde borçlunun talihsiz BK 100 kuralını, bonkör bir alacaklının, kuralın aksine bir jesti sayesinde aşma konusundaki sınırlı avuntusu da alınmıştır onun elinden(108)…
Bu durumda, borçluya faizin tutarı konusunda yapay bir uyuşmazlık çıkarıp BK 84 II kuralından yararlanarak, bölümsel ödemesini, salt anaparaya saydırma yoluna başvurması öğütlenir! Zira BK 84 II kuralına göre borçlu pekala yalnız varlığını tanıdığı (ikrar ettiği) borç bölümünü ifa etmekle yetinebilir(109)…
Eğer yeni BK 100 kuralı, Alman Hukuku’nda § 497 III 1 ve 2 BGB kuralları gibi, tüketici borçluya alacaklının olurunu sağlamaksızın, hem bölümsel ödemede bulunma hakkını hem de faiz ve gider borcunu kapatmadan önce bile bölümsel ödemesini anaparadan düşme hakkını tanımış olsaydı, işte o zaman böyle bir “borçlu yanlısı” olanağı ortadan kaldırabilecek borçlu zararına (aksine) bir anlaşma yapılması yasağının bir anlamı olurdu(110).…
Oysa bizde sadece tüketici kredisinde ve taksitle satımda borçluya “erken ödemede bulunma” ve faiz yükünü azaltma hakkı tanınmıştır. Ama bölümsel ifayı anaparaya saydırma hakkı hiçbir yerde tanınmamıştır.…
Alacaklıyı gözeten yasal düzenleme karşısında borçlunun borç sarmalından kurtulması…
Batıda tüketiciyi koruyan düzenlemelerde, taksitle mal alan alıcılara, taksit borçlarını önceden kapatma şansı tanındığı gibi, onların bölümsel ödemelerini faiz borçlarından önce anapara borçlarına mahsup ettirme olanağına da yer verilir. (Bk örneğin Alman Tüketici Kredisi Yasası § 11 III ve § 497 III BGB)…
Bizdeyse, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tüketiciye vadeden önce borcunu kapatıp faiz ödeme yükümünden kurtulması fırsatı verildiği halde (mad. 20) bölümsel ödemeyi anaparaya saydırma fırsatı tanınmamıştır.…