1984 yılında kabul edilen 3029 sayılı Kanunun amacı devlet hazinesini, içinde bulunduğu…
Bakanlar Kurulu karşılıklılık koşulu aranmayacak ülkeleri belirlemeye yetkili kılınmıştır.…
Bakanlara Kuruluna, o tarihte yürürlükte bulunan ve yabancıların köylerde taşınmaz…
Karşılıklılık şartı aranmaksızın hangi bölge ve illerde hangi ülke vatandaşlarına…
Toplu Konut Fonu’na alınacak fon nispetinin % 25’i geçmemek üzere saptanması yetkisi…
Bu düzenleme, ilk kez Lozan Barış Anlaşması ile kabul edilmiş daha sonra Tapu Kanununda…
Anayasa Mahkemesi hükmü iptal etmiştir(138).…
Anayasa Mahkemesinin bu kararı oy çokluğu ile alınmış, bazı üyeler karara muhalif…
“1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, temel hak ve hürriyetlerden yalnızca, Türk vatandaşları tarafından kullanılabilecek olanları açıkça göstermiş; bunların dışında kalan hak ve hürriyetlerden yabancıların da vatandaşlar gibi faydalandırılmalarını esas kabul etmiştir. Mesela, Anayasanın 68. maddesinde “vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden çıkma hakkına sahiptir.” denilerek sözü edilen hakların yalnızca Türk vatandaşlarınca kullanılabileceği açıklanmış bulunduğu hâlde, 35. maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu belirtilerek, bu konuda vatandaşlarla yabancılar arasında bir ayırım yapılmamıştır.…
Anayasanın 16. maddesi, temel hak ve hürriyetlerin, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak, kanunla sınırlandırılabileceğinden bahsetmektedir. Burada, kanun koyucuya yabancıların hak ve hürriyetlerini, milletlerarası hukuka uygun olarak sınırlayabilme yetkisi verilmiştir. Bu hükme dayanılarak, yabancıların temel hak ve hürriyetlerinin (bu arada mülk edinme haklarının) mutlaka sınırlandırılması gerektiği ileri sürülemez.…
Anayasamız meseleyi kanun koyucunun takdirine bırakmıştır. Kanun koyucu, elbette memleketin yüksek menfaatlerini de düşünerek, yabancıların, Anayasa ile vatandaşlara hasredilmiş olanlar dışındaki temel hak ve hürriyetlerini (bu arada mülk edinme haklarını) çıkaracağı kanunlarla sınırlandırabileceği gibi; böyle bir sınırlandırmayı gereksiz de görebilir.…
Anayasamız yabancıların taşınmaz mal edinmeleri hususunda özel bir hüküm getirmemiştir. Bu konuda düzenlemeler yapmak, Anayasanın yukarda sözünü ettiğimiz 16. maddesi gereğince, tamamıyla kanun koyucunun yetkisi içindedir. Kanun koyucunun bu yetkisine, milletlerarası hukuka uygun olma şartından başka; bir sınır da konulmamıştır.…
22/11/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35. maddesinde yabancı hakiki şahısların Türkiye’de gayrimenkul mal edinmelerinin karşılıklılık (mütekabiliyet) şartına bağlanmış olması Anayasaya uygun bulunduğu gibi, dava konusu olan 21/6/1984 tarihli ve 3029 sayılı Kanunla bu maddeye eklenmiş olan fıkrada Bakanlar Kurulunca tespit edilecek bazı ülkeler vatandaşlarının Türkiye’de gayrimenkul mal edinmelerinde mütekabiliyet şartının aranmayacağının kabul edilmiş olması da Anayasaya aykırı değildir.…
Aynı şekilde, yabancıların köyle de arazi ve emlak almalarının, 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun 87. maddesi ile yasaklan
Öte yandan, kanun koyucunun Anayasayla verilen takdir yetkisini kullanarak çıkardığı kanunların yerinde ve gerekli olup olmadığını denetlemek ve bu konuda hüküm tesis etmek Anayasa Mahkemesinin görevleri içinde de değildir.…
2- Anayasanın 176. maddesindeki açıklık karşısında, Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten Başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil bulunduğunu kabul etmek gerekirse de, burada, amaçlanan sözü edilen görüş ve ilkelerin bağımsız birer hüküm gibi uygulanmaları değil, Anayasa maddelerinde yer alan hükümlerin yorumlanmasında bu görüş ve ilkelerin göz önünde tutulmasıdır. Nitekim sözü edilen Başlangıç kısmında “bu ANAYASA” diye başlayıp görüş ve ilkeleri sıralayan cümlenin “FİKİR, İNANÇ VE KARARLARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, ... emanet ve tevdi olunur.” sözleriyle bitmesi de bu görüşümüzü doğrulamaktadır.…
Anayasanın Başlangıç kısmında Türkiye Cumhuriyetinin “Dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi,” olduğundan bahsedilmiş bulunmasından, Devletimizin yabancılar hukukuyla ilgili bir hükmü koyar veya kaldırırken mutlaka ve her zaman mütekabiliyet şartını araması gerektiği sonucu çıkarılamaz.…
Bir devletin, elde ettiği veya edeceği bazı haklar ve çıkarları göz önünde tutarak, belli konularda, mütekabiliyet şartından kendi arzu ve iradesiyle vazgeçmiş bulunması, o devletin “Dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi” olarak özelliğini ortadan kaldırmaz.…