68. maddenin üçüncü fıkrasında da…
-
Git
: -
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel + pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
D.Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda uzman görüşü hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır.…
“Cumhuriyet savcısı’nın, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiin veya kanuni temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır”…
Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının Yedinci Bölümünde “Uzman Görüşü” başlığı altında…
“Taraflar, dava konusuyla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalâa alabilirler. Sadece bu nedenle süre verilemez.…
Hâkim, talep üzerine veya re’sen, kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenilmesine karar verebilir. Uzman kişinin çağrıldığı oturumda hâkim ve taraflar gerekli soruları sorabilir.”…
Bu düzenleme doktrinde farklı yönlerden eleştirilmiştir. Öztek, bu madde için tasarının…
Uzman görüşü delil olmayıp tarafın yazılı beyanı olması sebebiyle bilirkişi ile ilgilendirilmemesi…
Öztek, uzman kişinin mahkemeye davet edilerek dinlenmesinin çok yerinde olduğunu…
Tasarıdaki uzman görüşüne ilişkin hüküm Alangoya/Yıldırım/Deren- Yıldırım ve onları…
Bu açıklamalar içinde, mehaz yasada bulunmayan düzenlemeye ihtiyaç duyulmasının da…
Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, “Kıta Avrupasında -Anglo Amerikan sisteminde farklı olarak- uzman kişinin kendisinden yardım isteyen tarafı için, hasmın bilirkişisinin vermiş olduğu raporuyla rekabet eden özel rapor vermesi usulü yoktur” dedikten sonra, Alman ve Avusturya hukukunda özel …
Yüksel’e göre “Karşılaştırmalı hukukta özel mütalâa esas itibariyle bilirkişi, tanık-delil kapsamında da ele alınmaktadır. Kıta Avrupa’sı yargılama hukukunda delillerin ikamesi mahkeme huzurunda hâkim faaliyeti ile gerçekleştirilmektedir. Buna mukabil Anglo-Amerikan hukukunda taraflar, dava öncesinde delillerinin hazırlamaktadır. Kıta Avrupa’sında Anglo Amerikan sisteminden farklı olarak uzman kişinin kendisinden yardım isteyen tarafı için hasmın bilirkişisinin vermiş olduğu raporu ile rekabet eden özel rapor vermesine ilişkin bir usulü yoktur”
Tasarı ile getirilen uzman görüşünün ne madde metninde ne de gerekçesinde bilirkişi…
“Uzman görüşüne başvurulması bilirkişilikten farklıdır. Gerekli hallerde bilirkişiye başvurulmasına mahkeme kendiliğinden veya talep üzerine karar verebilir. Ancak, tarafların bilirkişi dışında uzmanından bilimsel nitelikte görüş almaları da mümkündür. Böylelikle, özel ve teknik konularda da tarafların uzman görüşünden yararlanmaları iddia veya savunmaların bu görüşlerle desteklemeleri mümkün olacaktır.”…
Görüldüğü gibi, uzman görüşü tarafların iddia veya savunmalarını desteklemeleri için…
Yüksel eleştirilerine devamla “İsviçre’ye göre daha detaylı bir düzenlemenin Tasarının 297. madde hükmü ile getirilmesi Anglo Amerikan hukuk sistemindeki gibi bünyesinde çapraz sorgulamayı ve tarafların dava öncesi delil getirilmesini barındıran Türk medeni yargılama hukuku ve kültürü açısından son derece sakıncalı bir hüküm olduğunu söylemek mümkündür.”…
Yüksel uzman görüşünü eleştirirken şöyle demektedir: “Anglo Amerikan hukuk sistemindeki gibi bünyesinde çapraz sorgulamayı ve tarafların dava öncesi delil getirilmesini barındıran Türk medeni yargılama hukuku ve kültürü açısından son derece sakıncalı”…
Yüksel “Tasarının gerekçesinde yargılama giderleri içinde sayılamayacağı belirtilmiş olmasına rağmen, yargılama giderleri ile ilgili 327 ve müteakip madde hükümlerinde ona ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığını görmek mümkündür. O halde uzman görüş adı altında yeni bir madde hükmünün yer alması mevcut hukuk sistemimize uygun olmayacak Anglo Sakson kökenli bir kurumun sadece tercüme edilmek suretiyle alınmasının mehaz kanun da aykırı düşeceği açıktır.”…
Uzman görüşünün gideri, yargılama giderleri içinde sayılmamıştır. Nitekim uzman görüşüne…
Yüksel son olarak İsviçre Federal Medeni Usul Kanunundaki uzman görüşüne ilişkin…
Yüksel makalesinin son paragrafında şu eleştiriyi yapmaktadır: “Anayasanın 10. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen “hiçbir kişiye aileye, zümreye veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.” hükmünün gereği olarak ve yasalaşması halinde bu müesese yönünden Anayasa mahkemesi tarafından iptalinin söz konusu olabileceğinin belirtmek gerekir(Anayasa Mahkemesi Kararı, 22.3.2007, 139-33 sayılı kararı).” Öncelikle yazarın sözünü ettiği Anayasa Mahkemesi kararının 10. maddeyle ilgili olan…
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 22.3.2007 tarihli kararının Anayasanın 10. maddesi yönünden…
“19 Ekim 2005 Tarih ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 127 nci Maddesinin Altıncı Fıkrasının Son Cümlesinin Anayasaya Aykırılığı…