Kefilin nitelikli varsayımının içeriği çeşitli şekillerde olabilir. Bazen sadece…
Kanun koyucu tarafından hukuki sonuç bağlanan nitelikli varsayımın konusunu oluşturan…
Yukarıda nitelikli varsayım kavramına dair yapılan tespitlerin aksine 818 sayılı…
TBK. m. 587 / f. 3’ün uygulama alanına giren kefilin nitelikli varsayımının açık…
Beck’e göre eğer kefalet senedinden birden fazla kişinin kefil olduğuna ilişkin bir öngörü doğrudan çıkarılabiliyorsa (örneğin çoğul ifadeler kullanılıyorsa), hiçbir kefilin sorumluluk altına girmemesi varsayım sahibi kefilin sorumluluktan kurtulması için muhtemelen yeterli olacaktır(44).…
Bu varsayımın geçerliliği hiçbir şekil şartına bağlı değildir(47).…
Kefilin nitelikli varsayımının kefalet sözleşmesi kurulurken bulunması gerekir(50).…
Bu varsayımı nitelikli olarak vasıflandırmamızın temelinde kanun koyucunun bu varsayıma…
Bu varsayımın sadece borçlu ya da birlikte kefil tarafından bilinebilir olması yeterli…
TBK. m. 587 / f. 3 incelendiğinde, kefilin varsayımına iki durum konu edilebilir.…
Alacaklının alacağını başka bir kişiye devretmesi hâlinde, devreden alacaklıya karşı TBK. m. 587 / f. 3’e dayanma hakkı olan kefilin, alacağı devralana karşı da TBK. m. 587 / f. 3’e dayanabilip dayanamayacağı sorunu doktrinde tartışmalıdır. Rossel’e göre, kefalet senedi herhangi bir Sayfa 295 kayıt konulmaksızın yeni alacaklıya devredilmişse, iyiniyetli devralana karşı TBK. m. 587 / f. 3’e dayanılamayacaktır(61). Bu görüş doktrinde eleştirilmiştir. Steinle, yeni alacaklının kefalet senedini iyiniyetle iktisap etmesinden ne anlaşılması gerektiğini sorduktan sonra, cevap ne olursa olsun, iyiniyet kriterinin kefilin durumu açısından farklı bir değerlendirme yapılmasına ilişkin yeterli bir ölçüt teşkil etmeyeceğini iddia etmektedir. Yazara göre, burada belirleyici olan kıstas alacağını devreden alacaklı açısından bu varsayımın bilinebilir nitelikte olup olmadığıdır. Eğer kefilin varsayımı devreden alacaklı tarafından bilinebilir nitelikte ise, kefilin devreden alacaklı karşısındaki durumu TBK. m. 183 vd. maddelerine göre belirlenecektir. Buna göre, devredilen alacak devralan tarafından devreden alacaklıda bulunduğu içeriğiyle iktisap edilecektir. Eğer kefalet sözleşmesi, devreden tarafından bilinebilen olan bir varsayımla kurulmuşsa, devralan aynı şartlar altında bu kefaleti devralacaktır. Diğer bir ifadeyle, kefil sorumluluktan kurtulmaya ilişkin hakkını devralan alacaklıya karşı da, onun açısından varsayımın bilinebilir nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın, ileri sürebilecektir. Yazara göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, İBK. m. 169 (TBK. m. 188) uyarınca kefilin, devri öğrendiği sırada devredene karşı İBK. m. 497 / f. 3 (TBK. m. 587 / f. 3) uyarınca sorumluluktan kurtulma hakkına sahip olması gerektiğidir. Bu hakka temel teşkil eden varsayımın kefalet sözleşmesi yapılırken mevcut olması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, kural olarak, kefilin bu itirazı devralana karşı da ileri sürebileceği söylenebilir(62). Kanaatimizce Steinle’nin görüşü Rossel’in görüşüne nazaran daha isabetlidir. Rossel, alacağı devralan alacaklının iyiniyetli olması durumunda, kefilin ona karşı TBK. m. 587 / f. 3’e dayanamayacağını savunmaktadır. Yazar, bu iddiasında iyiniyeti ön plana çıkararak devralan alacaklının iyiniyetli olup olmamasına göre değerlendirme yapmaktadır. Alacağın devri hâlinde borçlunun devreden alacaklıya karşı sahip olduğu savunmaları devralan alacaklıya karşı ileri sürüp süremeyeceği TBK. m. 188 / f. 1’de şu şekilde düzenlenmiştir:Sayfa 296“Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.
Bu hükümde borçlunun devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları…
