Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel +
pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
Sayfa 113SONUÇ
Schmitt’te iki farklı çoğulculuk tanımı gözlemlenir. Bunlardan ilki liberal öğretiye içkin gördüğü ve siyasal birlik için bir tehdit olarak algıladığı türden, tek bir devlet özelinde söz konusu olabilecek çoğulculuktur. Schmitt açısından…
Tüm çalışmaları boyunca faş etmeye uğraştığı liberal kandırmacanın yarattığı hasar…
Schmitt, uluslararası alanda çoğulculuğu savunurken kullandığı argümanı, tersinden…
Schmitt’in liberalizm, parlamentarizm, demokrasi ve nihayetinde çoğulculuk eleştirisi incelendiğinde günümüzün politik evreni tarafından doğrulanan tespitler olduğu görülecektir. Çoklu kimlikler üzerinden yatay bir alanda geliştirilen taleplerle ilerleyen çoğulculuk, çatışma kavramını dışarıda bırakarak, yadsıyarak veya kabul etse bile sönümlendirme vaadinde bulunarak aslında apolitik bir tavır sergilemektedir. Bu apolitik tavrın tıpkı liberal söylemde olduğu gibi, gücü elinde bulunduranın politik olma ayrıcalığını da bulundurmasına yarayacağı açıktır. Tarihsel kökenleri bakımından liberalizme içkin olan çoğulculuk, özellikle SSCB’nin dağılmasından sonra yeni bir forma bürünmüş, muhalefet potansiyelini kendi çatısı altında toplamak ve eritmek istercesine yoğun biçimde ön plana çıkarılmıştır.
Radikal demokratlar çoğulculuk eliyle ve liberal söylemin dışına çıkmadan toplumsal…
Uluslararası alanda “insanlık” adına en ağır insanlık suçlarının işlendiğine tanık…
Günümüzde kendi yarattıkları universum’larında “haydut devlet” ya da “terörist devlet” olarak niteledikleri düşmanlarına, tekellerinde tuttukları “demokrasinin ve insanlığın koruyucusu” ünvanını kuşanarak her türlü hukuk dışı muameleyi yapan güçlü devletlerin Schmitt’in öngörülerini haklı çıkardığı açıktır.
Çoğulculuğun tek devlet temelli diğer türünde ise farklı handikaplar bulur Schmitt.…
Çoğulcu toplumun kendiliğinden demokratik, adil ve özgür bir toplum olacağı varsayımı…
Özgürlük, adalet ve barış gibi kavramlar toplumsal olandan ayrı düşünüldüğünde, yerel…
Bu anlamda Schmitt’le aynı çıkış noktasına sahip olmamakla beraber, çeşitli düzeylerde benzer sonuçlara ulaşmak olasıdır. Liberalizm, liberal demokrasi, parlamentarizm bir kriz içindedir. Günümüzde de bu kriz artarak devam etmekte, çoğulculuk gibi yaklaşımlar sistemin kendi açığını kapatmasına ne söylemsel ne de pratik düzlemde yetmektedir. Toplumsal, ekonomik, siyasal çelişkiler ve çatışmalar tüm açıklığıyla mevcutken, bu gerçekliği deforme etmek hali hazırdaki egemen güçlerin işini kolaylaştırarak daha kolay yönetilebilir kitleler yaratmaktan başka işe yaramayacaktır. Schmitt’in çoğulculuk eleştirisi kapsamında dikkat çekmek istediği en mühim nokta olan apolitizmin yaygınlaştırılması, liberal demokrasi pratiklerinin tüm dünya çapında doğruladığı üzere, aslında bir politik tutumdur, güçlü öznelerin hizmetindedir ve çoğulculuk bu tutumun kullanışlı bir parçası olarak işlev görmektedir.
IV. NORBERTO BOBBİO’NUN ÇOĞULCUK PERSPEKTİFİ
KAYNAKÇA