Doç. Dr. Mustafa Erkan: Teşekkür ediyorum. Benim sorum Pelin Hocama olacaktı. 50. Maddedeki tanıma ve tenfizin özel şartları genel şartlarında takıldığımız bir nokta var. Daha doğrusu benim bazen takıldığım bir nokta var. Yabancı bir mahkeme kararı olması gerekir ifadesi, yani yabancı bir mahkeme ilamının olması… Bazen yurtdışında verilmiş örneğin Almanya’daki Bremen’deki Sulh Hukuk Mahkemesinde verilmiş bir karar çıkıyor karşımıza. Ancak kararın altındaki imza hâkime ait değil ama işte oradaki sekretaryaya veyahut hukuk danışmanına ait olabiliyor. Ama logoya mühre baktığınız zaman bu, mahkeme kararı şeklinde gözüküyor. Şimdi bunu bir yargı ilamı olarak değerlendirecek miyiz, mahkeme kararı olarak değerlendirecek miyiz, yoksa idari bir işlem olarak mı değerlendireceğiz? Çünkü tanıma tenfizin ön koşullarından biri bu. Diğeri de kesinleşme ile alakalı bir sorum var yine hocamıza. Bazen, sorunun usul hukukuna göre, yani kararın verildiği ülkenin usul hukukuna göre kararın kesinleştiğine ilişkin bilgi geliyor, ancak şerh koymuyorlar. Bizim usul hukukumuzda bu böyledir. Şerh koymayınca biraz önce siz de ifade ettiniz altta şerh arıyoruz veya başka bir şekilde hani ayrı bir mahkeme kararı şeklinde bir şerh olabilir ona bakıyoruz ama bunlar da yok. Mahkemeler bu noktalarda tereddüt ediyorlar. Acaba bu tür kararların tanıma ve tenfizinde ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.…
-
Git
: -
Favorilere ekle veya çıkar
-
ᴀ⇣ Yazı karakterini küçült
Aşağıda bir kısmını gördüğünüz bu dokümana sadece Profesyonel + pakete abone olan üyelerimiz erişebilir.
TARTIŞMALAR
Prof. Dr. Ziya Akıncı: Şimdi sorulara geçiyoruz. Soru sormak isteyen meslektaşlarımız ve arkadaşlarımız kendilerini tanıtıp, soruyu hangi konuşmacıya soracaklarını belirtirlerse memnun oluruz. Mustafa Hoca ilk arkada söz istedi.…
Prof. Dr. Pelin Güven: Şimdi ilk sorunuzla ilgili olarak, yabancı bir mahkeme kararı var ama kararın altındaki imza örneğin oradaki bir başka yetkiliye ait. Hâkimin adı yok, yetki verilen bir başka kişi var. Sonuçta tanıma ve tenfizde tabiki belli şartlar aranmalı. Ama burada öncelikli olarak kararın verildiği mahkemenin hukukuna bakılmalıdır. Yabancı hukuk, mahkeme kararının altındaki imzanın o hukuk tarafından belirtilen kişilerin atması…
Kesinleşme konusunda maalesef dediğiniz doğru, uygulamada sıkıntılar yaşanabiliyor. Kesinleşme ifadesi bazen yazılmıyor. Farklı ifadeler kullanılabiliyor. Ancak kararın kesinleşmiş olması bizde mutlaka arandığı için bunun bilgi mahiyetinde kalmaması ve resmiyete geçmesi gerekmektedir. Türk hakimi kesinleşme şerhinin olmadığı durumlarda ya da karar üzerinden yazılı ifadeden bu açıkça anlaşılmadığı taktirde bu konuda, yani kararın kesinleştiğine ilişkin resmi yazı getirilmesine ilişkin kesin süre veriyor. Kesinleşme şerhini getirin diyor. Getirilmiyor ise orada bir problem var demektir. Uygulamada öyle olaylar meydana geliyor ki yabancı mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediği büyük önem taşıyor. Bir olayda Pasifik Adalarında alınan bir mahkeme kararı söz konusuydu. Kesinleşme şerhi yoktu. Bu istendiği zaman da tenfizden vaz geçilmişti. Dolayıısıyla kararın kesinleşmiş olması son derece önemli. Yabancı mahkeme kararının kesinleşmesi konusunda tereddüde yer vermeyecek şekilde bunun karar üzerinde veya ayrı bir karar şeklinde yer alması gerektiğini düşünüyorum. …
Prof. Dr. Ziya Akıncı: Pasifik Adaları için mahallinde keşif iyi olurdu hocam hâkim olsaydık. Başka soru?…
Av. Feyza Dayanıklı: Ben Feyza Dayanıklı. Avukatım. Pelin Hanım’a bir sorum olacak. Az önce dediniz ki, hani İsviçre’de tenfiz yapıldı, Türkiye’de de yapılabilirdi dediniz. Bir yabancı mahkeme kararının birden fazla ülkede tenfizi mümkündür diye düşünüyorum. Siz ne diyorsunuz bu konuda?…
Prof. Dr. Pelin Güven: Burada benim incelediğim konu tazminatın sadece cezai nitelikte olmasının –astronik cezai tazminat değil-…
Prof. Dr. Ziya Akıncı: Hatice Hoca’ya mikrofonu veriyoruz.…
Prof. Dr. Hatice Özdemir Kocasakal: Teşekkür ediyorum. Öncelikle ben her üç hocamıza da yaptıkları güzel sunumları için çok teşekkür ediyorum. Benim sorum Fügen Hoca’ya olacak. Hocam aslında tebliğinizin başında bu konudan bahsedeceğinizi söylemiştiniz, ama muhtemelen zaman sıkıntısı yaşadığınız için değinemediniz. O da Yargıtay’ın farklı kararlarına konu olan boşanma sonrası mal rejiminin tasfiyesi için açılması gereken davalardaki süre. Türkiye’de tasfiye için dava açılması durumunda, sürenin yabancı mahkemede verilen boşanma kararından itibaren mi veya o kararın kesinleştiği andan itibaren mi işlemesi gerekecek, yoksa Türkiye’de boşanma kararının tanınmasına ilişkin karardan itibaren mi? Arada önemli bir süre farkı olabilir. O konudaki görüşünüzü alabilirsem sevinirim Hocam. Teşekkür ederim.…
Prof. Dr. Fügen Sargın: Teşekkür ederim, tebliğimi tamamlamam konusundaki yardımlarınız için. Tanınmış boşanma kararlarına bağlı olarak talep edilen hususlar, yoksulluk nafakası, maddî-manevî tazminat, mal rejimleri ve katkı payı olarak karşımıza çıkıyor. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin yoksulluk nafakası ve tazminatlar bağlamında verdiği kararları istikrarlı ve tanımadan itibaren Türk Medenî Kanunu 158. maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresinin işlemesi gerektiğini belirtiyor. Mal rejimleri hakkında karar veren Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin kararları ise 2015 yılına kadar tam tersi yönde idi ve geriye etkili hükümle sonuç doğuracağını kabul ediyor ve bunu da MÖHUK’un 59. maddesine dayandırıyordu. Bu kararlarda, kesin hüküm ve kesin delil etkisini geriye etkili kıldığımıza göre, zamanaşımı sürelerinin de o andan itibaren işlemeye başlaması gerektiği ifade ediliyor. Fakat karşı oylar zaman içerisinde 2015 tarihli karara gerekçe teşkil etmiş ve 2. Hukuk Dairesi gibi karar verilmeye başlanmış. Bu yeni kararlarda, bir ayırım yapılması gerektiği ifade edilmiş. İlgili kararlarda, 59. maddenin hakkın varlığına dair…
