Aşağıdaki olaylarda zarar gören kişinin varsa ileri sürebileceği tazminat talebinin…
1) Genel cerrah (G), ameliyat sırasında adının baş harflerini hastası (H)’nin karaciğerine ışınla yakarak kazımıştır. Bu durum herhangi bir sağlık sorununa yol açma riskine sahip değildir. (TRT Haber, 25 Aralık 2013 tarihli haber).
Tedavi olmak amacıyla ameliyat olan hasta (H)’nin, vücuduna yapılan tıbbi müdahaleye rıza gösterdiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere hastanın rızası, aslında vücut bütünlüğünü ihlal etmek suretiyle kişilik haklarını ihlal eden bu tür tıbbi müdahaleler açısından bir hukuka uygunluk sebebi teşkil eder. Ancak bir hukuka uygunluk sebebi olan rızanın geçerli olması için birtakım koşulların da mevcut olması aranır. Örneğin rıza veren kişinin ayırt etme gücüne sahip olması ve verilen rızanın kişilik haklarına aykırılık teşkil etmemesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılan tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğundan bahsedebilmek için, hastanın rızasına uygun olmasının yanı sıra, gerekli ve uygun da olması şarttır.(1) Son olarak, bir tıbbi müdahale için verilen rızanın geçerli kabul edilebilmesi için, hastanın bununla ilgili yeterince bilgilendirilmiş olmasının gerektiği de ifade edilmektedir.(2)
Somut olayda (G), kendisine verilen rızanın ötesine geçerek, tıbben gerekli ve uygun olmayan bir müdahalede bulunmuş ve isminin baş harflerini hastanın vücudunun bir parçasına kazımıştır. (G)’nin bu fiilinin bir sağlık sorunu yaratma riski olmasa dahi, (H)’nin kişilik haklarına aykırı olduğu açıktır, zira (H)’nin vücut bütünlüğü ihlal edilmiş olup, bu mutlak hak ihlalinin hukuka aykırı olmasını engelleyecek bir hukuka uygunluk sebebi de bulunmamaktadır. Bu nedenle (H)’nin, haksız fiil kuralları çerçevesinde (G)’den tazminat talep etmesi mümkündür. Bununla birlikte, (G) ile (H) arasında bir vekalet sözleşmesi de bulunduğundan, (H) genellikle haksız fiil hükümlerinden daha avantajlı olduğu kabul edilen sözleşmeye aykırılık hükümlerine de başvurabilir.
2) İşletmeciliğini yaptığı mekanda bir komedi gecesi organize eden (İ), bir komedi gösterisi yapması için (K) ile anlaşır. (K), gösterinin gerçekleşeceği yere giderken kırmızı ışıkta geçen sürücü (S) tarafından yaralanır ve gösteriyi iptal etmek zorunda kalır.
Bu olayda (K)’ye yönelmiş bir haksız fiilden bahsetmek mümkündür. (K)’nin vücut bütünlüğü ve böylece bir mutlak hakkı olan kişilik hakkı ihlal edilmiştir. Bu nedenle (K)’ye yönelmiş olan haksız fiil bakımından hukuka aykırılık unsurunun bulunduğu kuşkusuzdur. Öğretide hakim olduğu söylenebilen görüşe göre bir mutlak hak ihlali sonucunu doğuran her fiil hukuka aykırı kabul edilmekte, bu ise “sonucun hukuka aykırılığı” olarak ifade edilmektedir.(3)Bununla birlikte, (İ)’nin burada uğramış olduğu zarar kendisine yöneltilmiş bir mutlak hak ihlalinden kaynaklanmamaktadır. (İ), (K)’nin uğramış olduğu zarar nedeniyle ve yansıma yoluyla bir ekonomik menfaat kaybı yaşamıştır. (İ)’nin bu yansıma zararının tazminini (S)’den talep edebilmesi için hukuka aykırılık unsurunun bulunduğunu ortaya koyabilmesi gerekmektedir. Ortada (İ)’nin uğramış olduğu bir mutlak hak ihlali bulunmadığı için, zarara neden olan fiilin bir normu, bir davranış kuralını ihlal etmesi aranmaktadır ve bu durum “davranışın hukuka aykırılığı” olarak ifade edilmektedir.
Olayda zarara neden olan fiil, (S)’nin (K)’yi yaralamasıdır. Bu fiil bir mutlak hak ihlaline neden olduğu için hukuka aykırıdır. Ancak yansıma yoluyla salt ekonomik zarara uğramış olan (İ)’nin söz konusu fiilin hukuka aykırı olduğunu ispatlamanın yanı sıra, hukuka aykırılık bağının da mevcut olduğunu ortaya koyması gerekmektedir. Hukuka aykırılık bağının bulunup bulunmadığı ise ihlal edilen davranış kuralının amacına bakılarak tespit edilir.(4) Bir kimsenin vücut bütünlüğüne zarar verilmesini yasaklayan davranış kuralının amacının, başka birinin elde edeceği ekonomik menfaatleri korumak olduğunu söylemek güçtür. Bu nedenle yansıma yoluyla salt ekonomik zarara uğrayan (İ)’nin, hukuka aykırı bir fiille (K)’yi yaralamış olan (S)’ye karşı bir haksız fiil talebinde bulunması mümkün gözükmemektedir.(5)
3) Hukuk fakültesi öğrencisi (H), apartmanın birinci katında yer alan dairesinin camlarına korkuluk yaptırmış ve bu korkuluk, hırsızların (H)’nin üst kat komşusu (K)’nin evine girmesini kolaylaştırmıştır ve (K)’nin birkaç elektronik eşyası çalınmıştır. (Yargıtay 4. HD, 13.9.1988 tarihli kararından alıntıdır.)
Bu olayda, (H)’nin apartman dairesinin camlarına korkuluk yaptırması ile (K)’nin evine hırsız girmesi olguları arasındaki nedensellik bağının ispat edildiği varsayımında dahi, (H)’nin fiilinin hukuka aykırılık unsurunu taşıyıp taşımadığının ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Burada (H)’nin mülkiyetinde olan bazı eşyaların çalındığı, başka bir ifadeyle bir mutlak hak olan ayni hakkının ihlal edildiği görülmektedir. Bu yüzden hırsızların fiili bakımından hukuka aykırılık unsurunun bulunduğu ortadadır. Fakat burada esas incelenmesi gereken (H)’nin fiilidir. Zira (K)’nin uğramış olduğu zararın tazminini alt komşusu (H)’den talep edebilmesi için (H)’nin fiilinin hukuka aykırı olduğunu ispatlaması gerekmektedir. (H)’nin bu davranışı yazılı olan veya olmayan herhangi bir davranış kuralına aykırılık teşkil etmediği müddetçe, (H)’ye yöneltilebilecek bir haksız fiilden bahsetmek mümkün değildir.(6)