KARAR İNCELEMESİ
(Aşağıda aktarılan karar, www.lexpera.com.tr veri tabanında yayınlanan kararlar arasından…
“…Davacı vekili, 09/05/2014 tarihli dava dilekçesinde 241 parsel 23000 m2 tarla cinsli taşınmazda 2100/23000 payın 12.02.2002 tarihinde maliki olduğu hisse üzerinde 01/09/1999 tarihli ipotek akit tablosu kapsamında; önceki malik...'ün ve ... Turizm ve İşletmeleri A.Ş'nin davalı ...Turizm Seyahat Reh. Hiz. A.Ş. lehine doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak 55.000,00.- TL'sına kadar 1. derecede ve 3 yıl süreli teminat ipoteğinin halen tapuda kayıtlı olduğunu, 03/01/2011 tarihli ihtartanemeye rağmen davalı şirket tarafından herhangi bir cevap verilmediği gibi davalı şirket ile ipotek verilen şahıslar arasındaki ticari ilişkinin son bulduğunu arada herhangi bir borç ve alacak ilişkisi bulunmadığını, ipoteğin asıl borç ilişkisinin 01/06/1999 tarihli (ipotek tarihi) ''iş avansı sözleşmesi''nin teşkil ettiğini bu sözleşmenin 10 ve 16. maddelerine göre sözleşme (ipotek gibi) 3 yıl süreli olduğunu, davalı şirket ile... ve ... Turizm ve Endüstri ve İşletmeleri A.Ş.'den herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını 01/09/1999 tarihli ve 3 yıl süreli ipotek süresinin sona erdiğinin, ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/132 Esas ve 2002/508 Karar Sayılı kararıyla 07/06/2002 tarihinde ... Turizm ve Endüstri ve İşletmeleri A.Ş 'nin iflasına karar verildiğini, davalının şirket iflas masasına alacak kaydı da yaptırmadığını, davalının 2003/1850 Esas sayılı icra dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi için gönderdiği icra dosyasında icra memurunun itirazın reddiyle takibin devamına dair 12.12.2003 tarihli kararının iptali için açılan ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2004/83-151 sayılı 19.07.2004 tarihli kararında "alacaklı tarafın alacağını ispat etmesi gerekir." gerekçesiyle iptaline dair verilen kararın Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 07.02.2005 tarihinde onanıp kesinleştiği halde, davalı şirket tarafından "borcun ödendiği itirazına karşı itirazın iptali davası da" açılmadığı, böylece ipotek alacağa bağlı bir hak olup alacak bulunmadığından ipotek şerhinin TMK'nın 883 ve 1025 maddeleri gereğince ipoteğin fekki istenmiştir…”…
SORULAR/CEVAPLAR
Soru: Yukarıda aktarılan Yargıtay kararına konu uyuşmazlığı eşya hukuku bakımından değerlendiriniz.
Yanıt: Öncelikle rehin hakkı, hak sahibinin bir alacağını güvence altına alan ve alacak tahsil edilemediği zaman rehnedilen malın satılması suretiyle elde edilen satış bedeli ile alacaklının alacağına kavuşmasını sağlayan haklardır. Ancak rehinli alacaklı satışı kendisi gerçekleştiremez, bunun için icra yoluna başvurması gerekir.
Taşınmaz üzerinde kurulan rehin hakkı ipotek olarak nitelendirilir. Bu hak sınırlı ayni haklardan olduğundan tescille doğar. Ancak, rehin hakkının fer’i nitelikte olmasının bir sonucu da rehnin asıl alacağın varlığına bağlı olmasıdır. Bu nedenle, alacak sona erdiğinde rehin hakkı da sona erer. Buna karşılık, alacak sona erdiğinde tapu kütüğüne tescil edilmiş olan ipoteğin durumu ne olacaktır?
MK m.883 uyarınca alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir.
Bu noktada terkine ilişkin açıklama yapmakta da fayda vardır. Öncelikle terkin, tescilin etkisiz hale getirilmesidir. Terkin ne için yapılır? a. bir ayni hakkı sona erdirmek veya b. bir yolsuz tescilin düzeltilmesi için yapılır. Bu itibarla terkinin türleri de; a. ayni hakkı sona erdirenler yenilik doğuran nitelikli ve b. sicili düzelten tescil ise açıklayıcı niteliktedir.
Terkinin şartları ise terkin talebi ve terkin talebinde bulunanın o ayni hak üzerinde tasarruf yetkisini haiz olmasıdır.
MK m.1014 uyarınca tescil ancak hak sahibinin yazılı talebi ile olur. Terkin talebi çift yönlü bir irade beyanıdır. Hem hak sahibinin hakkı sona erdirmeye ilişkin iradesini açıklar hem de tapu memurundan terkini yapması istenir. Bu itibarla terkin hem bir tasarruf işlemi, hem de usuli bir işlemdir. Ancak terkinin ayni hakkı sona erdiren tasarruf işleminin tamamlayıcı olgusu olduğu görüşü de mevcuttur.
Terkin talebi ayni hakkı ortadan kaldıran, tek taraflı ayni bir işlemdir. TST m.69/2 uyarınca tescile uygulanacak hükümler terkine de uygulanır.
Tescil baştan itibaren yolsuz olabileceği gibi, sonradan da yolsuzlaşabilir. Bu durumda terkin, iyiniyetli üçüncü kişilerin tapu siciline güvenerek hak iktisabının önüne geçer. Örneğin, rehin hakkı sahibi terkin talebinde bulunmazsa, taşınmaz maliki MK m.1025 uyarınca tapu sicilinin düzeltilmesi davası açarak açıklayıcı terkin talebinde bulunabilir.
Bir ayni hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukuki değerini kaybeder. Örneğin, intifa hakkı, hak sahibinin ölümü veya bu hak için öngörülen sürenin dolması sebebiyle sona ermişse, taşınmaz malikinin terkin talebinde bulunması gerekir. Dikkat! İyiniyetli üçüncü kişilerin burada tapu kaydına güvenerek ayni hak kazanımları da mümkün değildir. Zira süre dolduğu anda tescilin bir hukuki değeri kalmamıştır. Malik, MK m.1026 uyarınca terkin talebinde bulunmalıdır.