Bu doküman Resmi Gazete dışında bir kaynakta yayınlanmıştır. Konsolide metin çalışmaları ilgili kaynak güncellendikçe sağlanabilmektedir.
Konu : Soruşturmanın Gizliliği ve Basın Sözcülüğü
GENELGE NO
153
Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından biri olan masumiyet karinesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6 ncı maddesinin ikinci bendinde; “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır” şeklinde yer alan haliyle ilk bakışta yalnızca kovuşturma safhasında uygulanma imkânı bulacağı fikrini uyandırsa da, masumiyet karinesi, henüz şüpheli hakkında açılmış bir kamu davası ortada yokken, basın yoluyla veya resmî makamlar nezdinde öne sürülen isnatlar hakkında ve hatta gerektiğinde özel hukuk davalarında dahi uygulanabilecek bir ilkedir.
Masumiyet karinesinin etkisi, ceza davasının yalnız sonuçlarıyla ilgili değildir. Bu ilkenin; suçlama anından itibaren ceza muhakemesinin amacının, önceden belirlenmiş usul kuralları çerçevesinde maddi gerçeğe ulaşmak olduğu ve suç işlediği ileri sürülen bireye, aralarında tutuklama gibi kişi hürriyetini ağır biçimde kısıtlayan ceza muhakemesi tedbirlerinin tatbik edilebileceği göz önüne alındığında, yargılamanın belki de en önemli sujesi, aktörü olan şüpheli ya da sanık için önemli bir güvence sağladığı izahtan varestedir. Bu güvencenin tavizsiz bir şekilde gerçekleşebilmesi ve ceza muhakemesinde etkin bir koruma sağlayabilmesi için soruşturmanın gizliliği ilkesi hayati bir öneme sahiptir.
Hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik bir devletin vazgeçilmez unsurlarından biri olan basın özgürlüğü, toplumsal sorumluluğun bilinciyle masumiyet karinesine, kamusal çıkarlar ile şüphelinin veya sanığın kişisel çıkarlarını doğu değerlendirmeye uygun bir biçimde kullanılmalıdır. Ancak, özellikle soruşturma evresinde kamuoyunun doğrudan bilgilendirilmemesi sebebiyle gerçeğe aykırı haberler yayımlanabilmekte, bu durumda işlenen suçla ilgili olsun ya da olmasın masumiyet karinesi ya da lekelenmeme hakkı zarar görebilmektedir.
Basın meslek etiğine uygun olarak anılan ilkelere uyulmak suretiyle doğru bilgilerin temin edilmesine imkân sağlanabilmesi için medya mensuplarının yargı ile olan iletişiminin güçlendirilmesi ve diğer kanuni süreçler hakkında yapılacak bilgilendirmeler adalete ve yargıya olan güveni artıracaktır.
Konuya ilişkin olarak mevzuatımızda ayrıntılı hükümler yer almaktadır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Cumhuriyetin nitelikleri” kenar başlıklı 2 nci maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
“Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” kenar başlıklı 12 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes, yaşama, maddi ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
“Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28 inci maddesinin ikinci fıkrasında; “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”
“Suç ve cezalara ilişkin esaslar" kenar başlıklı 38 inci maddesinin dördüncü fıkrasında; “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”
“Mahkemelerin bağımsızlığı” kenar başlıklı 138 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar'; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Soruşturmanın gizliliği" kenar başlıklı 157 nci maddesinde; “(1) Kanunun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.”
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Gizliliğin ihlali” kenar başlıklı 285 inci maddesinde; “(1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun oluşabilmesi için;
a) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğinin açıklanması suretiyle, suçlu sayılmama karinesinden yararlanma hakkının veya haberleşmenin gizliliğinin ya da özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi,
b) Soruşturma evresinde yapılan işlemin içeriğine ilişkin olarak yapılan açıklamanın maddi gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye elverişli olması, gerekir.
(2) Soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı olan kişilere karşı gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlal eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Kanuna göre kapak yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlal eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için, tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.