GENEL GEREKÇE
Ülkemizin, Avrupa Birliğine geçiş sürecinde, Birlik üyeleri içerisinde rekabet edebilme avantajı sağlayacak en önemli kaynağı, sahip olduğu genç ve dinamik insan gücüdür.
İnsan gücünün kalkınma hamlesine hız kazandıran bir faktör haline dönüşmesi, nitelik ve nicelik açısından yeterli bir eğitimin verilmesiyle mümkün olacaktır. Okul öncesi eğitimden başlamak üzere, eğitimin her kademesinde vatandaşlarımızı 21. yy’da çağdaşlarıyla rekabet edecek düzeye getirecek nitelikte yetiştirmek hayatî bir önem arz etmektedir.
Eğitimin, verimlilikte artış yaparak ekonomik büyümeye katkı sağladığı herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Gelişmiş ülkeler, orta öğretimde yüzde yüz, yüksek öğretimde ise yüzde 45-75 okullaşma oranlarına ulaşmak suretiyle iş gücünün eğitim düzeyini yükseltmişlerdir.
Ülkemizde ise, istihdam edilenlerin eğitim düzeyleri oldukça düşük kalmıştır. İstihdam içinde orta öğretim düzeyinde eğitim alanların oranı yüzde 14, yüksek öğretim düzeyinde eğitim alanların oranı ise yüzde 7,3 düzeylerinde kalmıştır. Bu durum iş gücünün eğitim düzeyinin hızla yükseltilmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Üretim ve hizmet sektörlerindeki teknolojik gelişmeler ve kalite yarışı, iş gücünden beklenilen nitelikleri etkilemekte; değişikliklere uyum sağlayabilen, ekip çalışmasını benimseyen, problem çözebilen, yazılı ve sözlü iletişim kurabilen, sorumluluk alabilen, planlayabilen, yönetebilen ve benzeri yeteneklere ve yüksek performansa sahip elemanların yetiştirilmesini zorunlu hale getirmektedir.
Ayrıca 2000’li yıllarda dünya işgücü ihtiyacının 3/4’ünün en az ön lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş iş gücü ile karşılanması gerektiği, bilimsel araştırmalarda belirlenmiştir. Üretim ve hizmet sektörlerinin yüksek nitelikli iş gücünü yetiştirmek amacıyla, orta öğretim üzerine en az iki yıl süreli ön lisans düzeyinde meslekî ve teknik eğitim programlarının uygulandığı meslek yüksekokullarının açılmasında, Devletin sağladığı kaynakların yanında, kâr amacı gütmeyen vakıfların da kaynaklarından faydalanılarak, meslekî eğitimin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ekonomik gelişmemize önemli katkılar sağlayacaktır.
Zorunlu eğitim süresinin sekiz yıla çıkarılması ile birlikte ilköğretim çağ nüfusu yaklaşık yüzde 60 oranında artmış ve buna bağlı olarak okul, derslik gibi mevcut alt yapının yetersizliği, önemli bir sorun durumuna gelmiştir.
7. Beş Yıllık Kalkınma Planında ilköğretim okullaşma oranı hedefinin 2000 yılı için % 100 olarak belirlenmiş olması; üç yıl içinde ilköğretim öğrenci sayısını 8,5 milyondan 10,5 milyona çıkarmıştır. Bu hedef, en azından 2 milyon öğrencilik ek kapasite oluşturulmasını zorunlu kılmıştır.
Sekiz yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasının başlangıç yılı olan 1997-1998 öğretim yılında % 85,1 (% 78,9 kız, % 90,9 erkek) olan okullaşma oranı, 2000-2001 öğretim yılında % 99,4 (% 95,2 kız, % 103,4 erkek) olmuştur. Son dört yılda okullaşma oranındaki artış yaklaşık % 14 düzeyindedir. Okullaşma oranlarının artışı kız ve erkek öğrenciler için birbirine yakın oranlarda, hatta kız öğrencilerin okullaşma oranlarındaki artış, erkek öğrencilerin okullaşma oranlarındaki artıştan daha yüksek düzeyde gerçekleşmiştir.
Bir önceki öğretim yılına göre, 1998-1999 öğretim yılında yatılı ilköğretim öğrenci sayısında % 7,5, 1999-2000 öğretim yılında ise bir önceki öğretim yılına göre % 41,2 oranında bir artış olmuştur. Kız öğrenci sayısındaki artış oranı ise, erkek öğrenci sayısından daha yüksektir (% 52,4).
Eğitimin çağdaş ölçütlere göre ve yüksek nitelikli bir biçimde sunulması yönünde alınan kararlar sonucunda, 2000 yılında ilköğretimde çağdaş bir eğitim düzeni kurmayı amaçlayan “Eğitimde Çağı Yakalama 2000 Projesi” 4306 sayılı Kanunun yayımını izleyen günlerde uygulamaya konulmuştur.
Bu projeye göre, 2000-2001 öğretim yılında bir dersliğe düşecek öğrenci sayısının ortalama 30 olabilmesi için belirtilen dönemde 147 326 yeni derslik yapılması ve 180 000 yeni öğretmen istihdamı gereksinimi ortaya çıkmıştır.
1997 yılında yapılan planlama çalışmalarına göre, 2000 yılı sonuna kadar gereksinim duyulan yatırım kaynağı yaklaşık 1 katrilyon lira olarak belirlenmiştir.
DİE Tüketici Fiyatları indeksi baz alındığında, 1 katrilyon liranın 2000 yılı ekim ayı fiyatlarıyla karşılığı 4,3 katrilyon liradır.
4306 sayılı Kanun gelirlerinden 2000 yılı Ekim ayına kadar sağlanan miktarın 2000 yılı Ekim ayı fiyatları ile karşılığı, 1,7 katrilyon liradır. Buna göre, 3 yılda gereksinim duyulan toplam kaynağın ancak % 39’u temin edilebilmiştir.
Buna rağmen, halk katkısı, yeni ihale sistemi ve ödeneğin verimli kullanımı ile bugüne kadar tamamlanan ve yapımı devam eden derslik sayısı 83 843 olup, hedeflenen dersliklerin % 57’si gerçekleştirilmiştir. İlköğretimde hedeflenen dersliklerin tamamlanabilmesi için 2000 yılı Ekim ayı fiyatları ile 2,6 katrilyon liraya daha ihtiyaç vardır.