BAŞLANGlÇ
(A) KANUNU MEDENİNİN TATBİKİ:
Kanun, lafziyle veya ruhiyle temas ettiği bütün meselelerde mer'idir. Hakkında kanuni bir hüküm bulunmıyan meselede hakim örf ve adete göre, örfü adet dahi yok ise kendisi vazıı kanun olsaydı bu meseleye dair nasıl bir kaide vazedecek idiyse ona göre hükmeder.
Hakim hükümlerinde, ilmi içtihatlardan ve kazai kararlardan istifade eder.
(B) MEDENİ HAKLARIN ŞÜMULÜ:
I - Umumi vazifeler:
Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir.
Bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimalini kanun himaye etmez.
II - Hüsnü niyet:
Bir hakkın doğumu için kanunen hüsnü niyet şart kılınan hallerde asıl olan, onun vücududur. Ancak, icabı hale göre kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmiyen kimse hüsnü niyet iddiasında bulunamaz.
III - Hakimin takdiri:
Kanun takdir hakkı verdiği ve icabı hale yahut muhik sebeplere nazaran hüküm vermekle mükellef tuttuğu hususlarda hakim, hak ve nasfetle hükmeder.
(C) BORÇLARIN UMUMİ KAİDELERİ:
Akitlerin inikadına ve hükümlerine ve sukutu sebeplerine taallük eden borçlar kısmında beyan olunan umumi kaideler medeni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir.
(D) BEYYİNE:
I - Beyyine külfeti:
Kanun, hilafını emretmedikçe tarafeynden her biri müddeasını ispata mecburdur.
II - Resmi sicil ve senetler:
Resmi sicil ve senetlerin doğru olmadığı sabit oluncaya kadar münderecatı ile amel olunur. Bu münderecatın doğru olmadığını ispat, bir şekil mahsusa bağlı değildir.
BİRİNCİ KİTAP
Şahsın Hukuku
BİRİNCİ BAP
Hakiki şahıslar
BİRİNCİ FASIL
Şahsiyet
(A) ŞAHSİYET:
I - Medeni haklardan istifade:
Her şahıs medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir.
II - Medeni hakların kullanılması:
1 - Mevzuu
Medeni hakları kullanmağa salahiyettar olan kimse iktisaba da iltizama da ehildir.
2 - Şartları
a) Umumiyet itibariyle
Mümeyyiz olan reşit, medeni hakları kullanmağa salahiyettardır.
b) Rüşt
Rüşt, on sekiz yaşın ikmaliyle başlar. Evlenme, kişiyi reşit kılar.
c) Kazai rüşt
On beş yaşını ikmal eden küçük, kendi rızası ve ana ve babasının muvafakatı ile mahkemei asliyece mezun kılınabilir.Vesayet altında ise, vasi de dinlenir.
d) Temyiz kudreti
Yaşının küçüklüğü sebebiyle yahut akıl hastalığı veya akıl zayıflığı veya sarhoşluk ve bunlara benzer sebeplerden biriyle makul surette hareket etmek iktidarından mahrum olmayan her şahıs, Kanunu Medenice mümeyyizdir.
III - Medeni hakları kullanmağa ehliyetsizlik:
1 - Umumiyet itibariyle:
Mümeyyiz olmayan ile küçükler ve mahcurlar medeni hakları kullanmak salahiyetinden mahrumdurlar.
2 - Temyiz kudretini haiz olmamak:
Mümeyyiz olmayan şahsın tasarrufu, hukuki bir hüküm ifade etmez. Kanunda muayyen istisnalar bakidir.
3 - Temyiz kudretini haiz küçük veya mahcur:
Mümeyyiz bulunan küçükler ile mahcurlar, kanuni mümessillerinin rızaları olmadıkça bizzat kendi tasarruflariyle iltizam edemezler. Ivazsız iktisapta ve münhasıran şahsa merbut hakları kullanmakta bu rızaya muhtaç değillerdir. Haksız fiillerinden mütevellit zararlardan mesuldurlar.
IV - Hısımlık ve sıhri hısımlık:
1 - Kan hısımlığı:
Hısımlığın derecesi, nesillerin adedi ile taayyün eder. Birbirinin sulbünden gelenler arasındaki hısımlık usul ve füru hısımlığı ve birbirinin sulbünden gelmeyip te müşterek bir sulpten gelenler arasındaki hısımlık civar hısımlığıdır.
2 - Sıhrî hısımlık:
Karı ve kocadan her birinin kan hısımları diğerinin aynı derece sıhrî hısımları olur.
Evlenmenin zevaliyle, sıhrî hısımlık zail olmaz.
V - İkametgah:
1 - Tarifi:
Bir kimsenin ikametgahı, yerleşmek niyetiyle oturduğu yerdir. Bir kimsenin aynı zamanda birden ziyade ikametgahı olamaz.
Bu fıkranın hükmü, ticari ve sınai müesseseler hakkında cari değildir.
2 - İkametgahın değiştirilmesi:
Bir ikametgahın değişmesi, yenisinin ittihazına mütevakkıftır. Bir kimsenin evvelce bir ikametgahı mevcut olduğu tayin edilemediği veyahut memaliki ecnebiyedeki ikametgahını terketmekle beraber Türkiyede henüz yeni bir ikametgaha sahip olmadığı takdirde elyevm sakin olduğu mahalle, ikametgahı nazariyle bakılır.
3 - Kanuni ikametgah:
Kocanın ikametgahı karının ve ana ve babanın ikametgahı velayetleri altındaki çocuğun ve mahkemenin bulunduğu yer vesayet altındaki kimsenin ikametgahı addolunur.
İkametgahı belli olmayan kimsenin karısı veya kocasından ayrı yaşamağa mezun olan kadın kendisine ayrı bir ikametgah ittihaz edebilir.
4 - Müesseselerde bulunmak:
Mektebe devam için bir yerde bulunmak veya bir terbiye müessesesine, bir hastaneye ve darülacezeye ve bir ceza müessesesine konulmak ikametgah ittihazını tazammun etmez.
(B) ŞAHSİYETİN HİMAYESİ:
I - Umumiyet itibariyle:
1 - Devir ve takyit yasağı ve istisnaları
Kimse, medeni haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemez.
Kimse, hürriyetini ferağ edemediği gibi kanuna veya adabı umumiyeye mugayir surette takyit dahi edemez.
Ancak, yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Şu kadar ki, biyolojik madde verme borcu altına giren kimse aleyhine ifa talebinde bulunulamayacağı gibi maddi ve manevi tazminat davası da açılamaz.
2- Tecavüz halinde
a) İlke
Hukuka aykırı olarak şahsiyet hakkına tecavüz edilen kişi, hakimden, tecavüzde bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Şahsiyet hakkı ihlal edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına veya kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüz hukuka aykırıdır.
b) Dava hakları
Şahsiyet hakkı hukuka aykırı olarak tecavüze uğrayan veya bir tecavüz tehlikesi karşısında bulunan kişi, tecavüze son verilmesini veya tecavüz tehlikesinin önlenmesini talep edebileceği gibi, sona ermesine rağmen etkisi devam eden tecavüzün hukuka aykırılığının tespitini ve gerekiyorsa kararın yayınlanmasını ya da üçüncü kişilere bildirilmesini talep edebilir.
Maddi ve manevi tazminat davaları açma hakkı ile birlikte bu tecavüzden elde edilen kazançları vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca talep etme hakkı saklıdır.
Manevi tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmedikçe devredilemez ancak miras yoluyla intikal eder.
Davacı şahsiyet haklarının himayesi için kendi ikametgahı veya davalının ikametgahı mahkemesinde de dava açabilir.
Davacı aynı zamanda maddi ve manevi tazminat ile vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca tecavüzden elde edilen kazancın kendisine verilmesini birlikte talep etmiş ise, bu davaları da kendi ikametgahı mahkemesinde de açabilir.
II - İsim üzerindeki hak:
1 - İsmin himayesi:
İsmi ihtilafa mahal veren kimse, hakimden hakkının tanınmasını talep edebilir. İsmi gasbolunmasiyle mutazarrır olan kimse, bunun menini ve taksir vukuu takdirinde maddi tazminat talebi hakkına halel gelmemek üzere maruz kaldığı haksızlığın mahiyeti icabediyorsa manevi tazminat namiyle bir meblağ itasını da talep edebilir.
2 - İsmin değişmesi:
Muhik sebeplerden binaen bir kimse isminin değiştirilmesini isteyebilir. İsmin değişmesi nüfus siciline kayıt ve ilan olunur.
Şahsın ismi değişmekle ahvali değişmez.
Bir ismin değişmesinden mutazarrır olan kimse ıttıla gününden itibaren bir sene içinde tebdil kararına itiraz edebilir.
(C) ŞAHSİYETİN BAŞLANGICI VE SONU:
I - Doğum ve ölüm:
Şahsiyet, çocuğun sağ olarak tamamiyle doğduğu andan başlar ve ölüm ile nihayet bulur.
Çocuk sağ doğmak şartiyle ana rahmine düştüğü andan itibaren medeni haklarından istifade eder.
II - Sağlığın ve ölümün ispatı:
1 - Beyyine külfeti:
Bir hakkın kullanılması için bir kimsenin vücudunu yahut öldüğünü yahut muayyen bir zamanda veya diğer bir şahsın vefatında sağ bulunduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispata mecburdur.
Hangisinin evvel veya sonra öldüğünü tayin mümkün olmaksızın ölenler, bir anda ölmüş sayılırlar.
2 - Ahvali şahsiye beyyineleri:
a) Umumiyet itibariyle:
Doğum ve ölüm nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur. Nüfus sicilinde kayıt bulunmaz veya mevcut kaydın doğru olmadığı tahakkuk ederse keyfiyet her hangi bir delil ile ispat olunabilir.
Doğumdan sonra meydana gelen cinsiyet değişikliğinin asgari sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi halinde nüfus sicilinde gerekli düzeltme yapılır. Bu konuda açılacak davalarda cinsiyeti değiştirilen kişi evli ise, eşe de husumet yöneltilir ve aynı mahkeme, varsa ortak çocukların velayetinin kime verileceğini de tayin eder, cinsiyet değişikliği kararının kesinleştiği tarihte, evlilik kendiliğinden son bulur.
b) Ölüme karine:
Ölüsü bulunamıyan bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmağı icab edecek ahval içinde kaybolmuş ise o kimse hakikaten ölmüş addolunur.
III - Gaiplik kararı:
1 - Umumiyet itibariyle:
Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya çoktan beri kendisinden haber alınamıyan bir kimsenin ölümü pek muhtemel görünürse, hakları ölüme muallak kimselerin talebi hakim gaipliğe karar verebilir.
Salahiyettar hakim gaibin Türkiyedeki son ikametgahı hakimdir; eğer gaip Türkiyede asla ikamet etmemiş ise nüfus sicilinde mukayyet bulunduğu ve bu kayıt yoksa pederinin mukayyet olduğu mahallin hakimidir.
2 - Usulü muhakeme:
Gaiplik kararı talep olunabilmek için, ölüm tehlikesinden en aşağı bir sene yahut gaibin son haberinden beş sene geçmiş olmak lazımdır.
Hakim, gaip hakkında malümatı olan kimseler muayyen bir müddet içinde malümatlarını bildirmek için usulü dairesinde ilan edilen bir tebliğ ile davet eder. Bu müddet birinci ilan tarihinden itibaren en aşağı bir senedir
3 - Talebin sukutu:
Kaybolan kimse, ilan müddeti bitmeden meydana çıkar veya kendisinden haber alınır yahut öldüğü tarih tebeyyün ederse gaiplik talebi sakit olur.
4 - Hükmü:
İlan semeresiz kaldığı takdirde hakim, gaiplik kararını verir. Ölüme mütaallik haklar, tıpkı gaibin ölümü tebeyyün etmiş gibi kullanılır. Gaiplik kararı ölüm tehlikesi yahut son haber gününden itibaren hüküm ifade eder.
İKİNCİ FASIL
Ahvali şahsiye sicil kayıtları
(A) UMUMİYET İTİBARİYLE:
I - Sicil:
Ahvali şahsiye, buna mahsus sicil kayıtları ile taayyün eder.
Bu sicillin nasıl tutulacağı ve kanunun emreylediği beyanların nasıl ve kimler tarafından yapılacağı, nizamnamesine tabidir.
II - Memurlar:
Ahvali şahsiye sicilleri, her halde Devletçe mansup memurları tarafından tutulur. Ahvali şahsiye kayıtlarını tutmak ve suretlerini vermek bu memurlara mahsustur.
Yabancı memleketlerdeki Türkiye temsilcilerine, Dışişleri Bakanlığının teklifi, İçişleri Bakanlığının katılması ve Başbakanın onayı ile nüfus memurluğu yetkisi verilebilir.
Aynen kabul: 7/2/1990 t. 3612 s. K. m.6
III - Mesuliyet:
Ahvali şahsiyeyi kayıtla mükellef nüfus memurları, kendilerinin ve maiyetlerinin kusurlarından ileri gelen zarardan şahsan mesuldürler.
IV - Tashih:
Hakimin hükmü olmadıkça ahvali şahsiye sicillinin hiç bir kaydı tashih edilemez.
(B) DOĞUM SİCİLLİ:
I - Doğumun bildirilmesi:
Her doğum bir ay içinde nüfus memuruna bildirilir. Anası babası belli olmayan bir çocuk bulan kimse, çocuğu Hükümete teslim eder.
II - Tadile uğrayan kayıtlar:
Ahvali şahsiyede vukua gelen değişmeler ezcümle evlenme haricinde doğan bir çocuğun babası tarafından tanınması, hakimin babalığa hükmetmesi, nesebin tashihi, evlatlık edinme veya bulunmuş bir çocuğun nesebi taayyün etmek hususlarından ileri gelen tebeddüller alakadarların talebi veya resmi bir iş'ar üzerine sicilde ait olduğu künye kenarına yazılır.
(C) ÖLÜM SİCİLLİ:
I - Ölümün bildirilmesi:
Her ölüm ve bulunan her ölü, nihayet on gün içinde nüfus memuruna bildirilir.
II - Ölüsü bulunmayan:
Bir kimse ölümüne muhakkak nazariyle bakılmağı icabedecek haller içinde kaybolursa, ölüsü bulunmamış bile olsa mahallinin en büyük mülkiye memurunun emriyle künyesine ölmüş kaydı düşürülebilir. Bununla beraber her alakadar, kaybolan kimsenin ölü veya sağ olduğunun hakim tarafından hükmedilmesini talep edebilir.
III - Gaiplik kararı:
Gaiplik kararı hakimin iş'arı ile ölüm sicilline kaydolunur.
IV - Kayıtların tashihi:
Sicille düşürülen bir kaydın doğru olmadığı anlaşılmak veya hüviyeti meçhul diye kaydedilen bir kimsenin hüviyeti tayin olunmak veya gaiplik kararı feshedilmek sebepleri ile zaruri olan sicil tashihleri, künyesinin kenarına şerh verilmek suretiyle icra edilir.
İKİNCİ BAP
Hükmi şahıslar
BİRİNCİ FASIL
Umumi hükümler
(A) HÜKMİ ŞAHSİYET:
Başlı başına mevcudiyeti haiz olmak üzere teşekkül eden cemiyet ve şirketler ile kendilerine has bir mevcudiyeti ve muayyen bir gayesi bulunan müesseseler, sicillerine kayıtlarını icra ettirmekle şahsiyet iktisabederler.
Gayeleri kanuna ve ahlaka mugayir olan cemiyet ve şirketler ve müesseseler şahsiyet iktisabedemez.
(B) MEDENİ HAKLARDAN İSTİFADE:
Hükmi şahıslar; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış icabı olarak ancak insana has olanlardan maada bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler.
(C) MEDENİ HAKLARI KULLANMAK SALAHİYETİ:
I - Şartları:
Hükmi şahısların medeni hakları kullanmağa salahiyeti, kanuna ve nizamnamelerine göre bu husus için muktazi uzuvlara malik olmalariyle başlar.
II- Kullanmak tarzı:
Hükmi şahsın iradesi, uzuvları vasıtasiyle ifade olunur. Uzuvlar; hukuki tasarrufları veya diğer herhangi fiilleri ile hükmi şahsı ilzam ederler. Uzuvların irtikabettiği kusurlar şahsan kendilerini dahi mesul kılar.
(D) İKAMETGAH:
Hükmi şahsın ikametgahı, nizamnamesinde hilafına hükümler bulunmadıkça muamelelerinin tedvir olunduğu mahaldir.
(E) ŞAHSİYETİN ZEVALİ:
I - Malların tahsisi:
Zeval bulan hükmi şahsın malları kanunda, nizamnamesinde veya tesis senedinde hilafına hükümler bulunmaz yahut salahiyettar uzvu hilafına karar vermiş olmazsa gayesinin taalluk ettiği hukuku amme müesseselerine intikal eder. Bu malların evvelki ciheti tahsisi mümkün mertebe muhafaza edilir. Gayesi kanuna veya adaba umumiyeye mugayir olduğu için hakim tarafından feshedilen hükmi şahsiyetlerin malları, hilafına dair olan şartlara bakılmaksızın hukuku amme müessesesine intikal eder.
II - Tasfiye:
Hükmi şahsın malları, kooperatif şirketlere tatbik edilen hükümlere tevfikan tasfiye olunur.
(F) HUKUKU AMME MÜESSESELERİNE VE ŞİRKETLERE DAİR HÜKÜMLERİN MAHFUZİYETİ:
Hukuku amme müesseseleri, Hukuku Amme Kanunlarına tabidir. İktisadi bir gaye takip eden cemiyetler, şirketler hakkındaki hükümlere tabidir.
İKİNCİ FASIL
Cemiyetler
(A) CEMİYET NASIL TEŞEKKÜL EDER
I - Cemiyet teşkilatı:
Siyasi, dini, ilmi, bedii, hayri cemiyetler ile eğlence ve idman cemiyetleri ve asıl gayesi iktisadı olmıyan diğer cemiyetler; nizamnamelerinde cemiyet olarak teşekkül arzusunu izhar etmekle şahsiyet iktisabederler.
Her cemiyetin bir nizamnamesi vardır. Bu nizamname cemiyetin gayesi ve varidat membaları ve teşkilatı hakkında lüzumu olan hükümleri ihtiva eder.
II - Tescil:
Nizamnamesi müessisleri tarafından kabul edilmiş ve idare heyetini teşkil etmiş olan her cemiyet, kendisini sicille kaydettirebilir.
Gayesine erişmek için ticari şekilde icrayı sanat eden bir cemiyet, kendisini sicille kaydettirmekle mükelleftir.
Kayıt talebine, nizamname ile idare heyetini teşkil edenlerin bir listesi raptedilir.
III - Şahsiyeti olmayan cemiyetler:
Şahsiyet iktisabetmesi kanunen mümkün olmıyan yahut henüz şahsiyet iktisabetmemiş bulunan bir cemiyet, adi şirket hükmündedir.
IV - Cemiyet ile nizamnamenin kanun ile münasebeti:
Cemiyetin nizamnamesinde cemiyetin teşkilatına ve azasiyle münasebetine dair hükümler yok ise aşağıdaki maddeler tatbik olunur.
Nizamname, kanunen tatbikleri mecburi olan kaidelerden ayrılamaz.
(B) TEŞKİLAT:
I - Heyeti umumiye:
1 - Vazife ve davet:
Heyeti umumiye cemiyetin en yüksek merciidir; İdare heyetinin veya müdürünün daveti üzerine içtima eder. Davet nizamname ile muayyen halde yapılır. Bundan başka azadan beşte biri isterse, heyeti umumiyenin behemehal davet edilmesi kanunen lazım gelir.
2 - Selahiyet:
Heyeti umumiye, azanın kabul ve ihracı hakkında karar verir; idare heyetini intihabeder ve cemiyetin diğer bir uzvuna tevdi edilmemiş olan işleri tesviye eyler.
Heyeti umumiye cemiyetin diğer uzuvlarını teftiş eder. Mukavele ile haiz oldukları haklara halel gelmeksizin onları her zaman azledebilir.
Muhik sebepler için azil salahiyeti, heyeti umumiyenin kanuni bir hakkıdır.
3 - Kararlar:
a) Şekli:
Cemiyet kararlarını heyeti umumiye halinde verir.
Bütün azanın tahriren iltihak ettiği bir teklif, heyeti umumiye kararı gibidir.
b) Rey hakkı ve ekseriyet:
Cemiyetin her azası, heyeti umumiyede aynı rey hakkını haizdir. Kararlar hazır olan azanın ekseriyeti arasiyle verilir.
Nizamname, sarahaten müsait olmadıkça ruzname haricinde karar verilemez.
c) Rey hakkından mahrumiyet:
Bir cemiyet azası kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve füruu ile cemiyet arasındaki bir işe veya davaya dair ittihazı lazım gelen kararlarda rey veremez.
II - İdare Heyeti:
İdare heyeti, cemiyetin işlerini görmek ve nizamnameye tevfikan onu temsil eylemek hak ve vazifesini haizdir.
(C) AZALAR:
I - Azalığa girmek ve çıkmak:
Cemiyet her zaman yeni aza kabul edebilir. Her aza, altı ay evvel istifa arzusunu bildirmek şartiyle cemiyetten çıkmak hakkını haizdir.
II - İştirak hissesi:
İştirak hissesi, cemiyetin nizamnamesiyle muayyendir. Nizamnamede tayin edilmemiş ise cemiyetin gayesi ve borçlarının tediyesi için muktezi masrafları cemiyet azası mütesaviyen verirler.
III - İhraç:
Nizamname, azadan birinin cemiyetten çıkarılmasını mucip esbabı tayin edebileceği gibi sebep beyan olunmaksızın ihraç müsaadesini dahi verebilir. Her iki takdirde ihraç aleyhine ikamei dava olunamaz.
Nizamnamede, ihraca dair bir hüküm mevcut değil ise ihraç ancak cemiyet karariyle muhik sebeplere müsteniden olabilir.
IV - Cemiyetten çıkmanın veya çıkarılmanın hükmü:
Cemiyetten çıkan veya çıkarılan aza cemiyetin mallarında bir güna hak iddia edemez; azalıkta bulundukları müddete ait iştirak hissesini vermeğe mecburdur.
V - Cemiyetin gayesini vikaye:
Hiç bir aza, cemiyetin gayesini tebdil eden kararı kabule icbar edilemez.
VI - Azanın hukukunu vikaye:
Azadan her biri kanuna veya cemiyetin nizamnamesine uygun olmayıp ta kendi muvafakatine iktiran etmemiş bulunan bir karar aleyhine ona ıttıladan itibaren bir ay içinde; mahkemeye müracaatla itiraz etmeğe kanunen salahiyettardır.
(D) FESİH VE FESİH KARARI:
Cemiyet, kendisini feshe her zaman karar verebilir.
I - Bihakkın infisah:
1 - Cemiyetin karariyle:
2 - Kanunen:
Cemiyet, hali acze düşer veya idare heyetinin nizamnameye tevfikan teşkiline imkan kalmazsa, kendiliğinden münfesih olur.
3 - Hakim tarafından fesih
Bir cemiyetin gayesi kanuna, yahut adabı umumiyeye mugayir olursa, müddeiumumilik makamının veya bir alakadarın talebi üzerine, o cemiyet fesholunur.
II - Kaydın terkini:
Eğer cemiyet sicille kaydolunmuş ise fesih ve infisah keyfiyeti, idare heyeti yahut hakim tarafından terkini kayıt için memuruna tebliğ olunur.
ÜÇÜNCÜ FASIL
VAKIF
A) Kuruluş:
I - Genel Olarak:
Vakıf, başlıbaşına mevcudiyeti haiz olmak üzere, bir malın belli bir gayeye tahsisidir.
Bir mamelekin bütünü veya gerçekleşmiş veya gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.
II - Vakfın Şekli:
Vakıf, resmi senetle veya vasiyet yolu ile kurulur ve vakfedenin ikametgahı asliye mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır. Mahkeme, tescil hususunu Vakıflar Genel Müdürlüğündeki merkezi sicile kaydolunmak üzere resen tebliğ eder.
Kanuna, ahlaka ve adaba veya milli menfaatlere aykırı olan veya siyasi düşünce veya belli bir ırk veya cemaat mensuplarını desteklemek gayesi ile kurulmuş olan vakıfların tesciline karar verilemez.
Tescil kararının tebliği tarihinden itibaren, Vakıflar Genel Müdürlüğü, iki ay içinde bu karara karşı temyiz yoluna başvurabilir.
Merkezi sicile kaydedilen vakıf, Resmi Gazete ile ilan edilir.
Tescilin tarzı, kimler tarafından yaptırılacağı ve sicillerin ne suretle tutulacağı, ilanın muhtevası ve ne suretle yapılacağı tüzük ile tayin edilir.
Bir vakfın tescili ile birlikte vakfedilen malların mülkiyeti ve haklar vakfa intikal eder.
Mahkeme, vakfedilen gayrimenkulün vakıf tüzel kişiliği adına tescilini resen ve derhal tapu idaresine bildirir.
III - Vakıf Senedinin Muhtevası:
Vakıf senedinde, vakfın gayesi, uzuvları, bu gayeye tahsis edilen mallar ve haklar, vakfın teşkilatı, ikametgahı ve ismi gösterilir.
IV - Mirasçıların ve alacaklıların dava hakkı:
Bağışlamada olduğu gibi vakfedenin mirasçıları ve alacaklıları tarafından vakfa itiraz olunabilir.
B) Vakfın teşkilatı:
I - Genellikle:
Vakfın bir idare uzvunun bulunması mecburidir. Vakfeden bundan başka lüzumlu göreceği diğer uzuvları, vakıf senedinde gösterebilir.
Vakıf senedinde vakfın uzuvları, idare sureti ve temsil tarzı kafi derecede gösterilmemiş olur veya sonradan bir imkansızlık doğarsa teftiş makamı bunları vakfedene tamamlattırır. Vakfedenin ölümü veya bu tamamlamayı yapamıyacak bir durumda bulunması halinde, teftiş makamı noksanların ikmali için düşüncesi ile birlikte mahkemeye müracaat eder.
74 üncü maddenin ikinci fıkrası gereğince vakfın tescili yahut vakfın gayesine göre teşkili mümkün olmadığı veya vakfa tahsis edilen mallar gayenin tahakkukuna yetmediği takdirde, vakfeden itiraz etmedikçe veya vakıf senedinde aksine açık bir hüküm bulunmadıkça; vakfedilmiş mallar mahkeme tarafından, teftiş makamının mütalaası alınarak, mümkün mertebe gayece aynı olan bir vakfa tahsis olunur.
Bu hususlarda yetkili mahkeme, vakfedenin ikametgahı asliye mahkemesidir.
II - İstihdam Edilenlere ve İşçilere Yardım Vakıfları:
Türk Ticaret Kanununun 468 inci maddesi gereğince kurulan istihdam edilenler ve işçilere yardım vakıfları ayrıca aşağıdaki hükümlere tabidirler.
Vakfın uzuvları, faydalananlara, vakfın teşkilatı, faaliyeti ve mali durumu hakkında gerekli bilgiyi vermeye mecburdurlar.
İstihdam edilenler ve işçiler vakfa aidat ödedikleri takdirde, en az bu ödemeleri nispetinde idareye iştirak ederler. Mümkün olduğu nispette personel arasından gösterilecek temsilcileri bizzat seçerler.
İstihdam edilenler ve işçilerin ödemelerine tekabül ettiği nispette, kaideten, vakfın mamelekinin istihdam edene karşı bir alacaktan ibaret olması yalnız bu alacağın temin edilmiş olması halinde caizdir.
Faydalananlar vakfa aidat ödedikleri veya vakfı düzenliyen hükümler onlara edayı talep hususunda bir hak bahşettiği takdirde, vakfın edalarını dava yoliyle talebedebilirler.
C) Teftiş:
Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftişine tabidir.
Teftiş makamı, vakıf senedi hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğini, vakıf malların gayeye uygun surette ve tarzda idare ve sarf edilip edilmediğini denetler.
Teftişin tarzı ve nasıl yapılacağı, neticeleri ve bu kanuna göre kurulmuş olsun veya olmasın bilcümle vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödiyecekleri teftiş ve denetleme masraflarına katılma payı, safi gelirin yüzde beşini geçmemek üzere, tüzük ile belli edilir.
D) İdare ve gayede değişiklik, malların değiştirilmesi:
I - İdarenin değiştirilmesi:
Vakfın mallarının muhafaza veya gayesini devam ettirmek için kesin ihtiyaç bulunduğu halde yetkili asliye mahkemesi, idare uzvunun teklifi üzerine, teftiş makamının yazılı düşüncesini aldıktan sonra vakfın idare şeklini değiştirebilir.
Yetkili asliye mahkemesi, teftiş makamının tüzükte gösterilen sebeplere dayanarak yapacağı müracaat üzerine duruşma yaparak idare edenleri işten uzaklaştırabilir ve vakıf senedinde ayrı bir hüküm yoksa yenisini seçebilir. İstihdam edilenlere ve işçilere yardım vakıflarında vakıf senedinin, faydalananların vakıftan faydalanma şartlarına ve idareye iştiraklerine dair hükümlerinde yapılacak değişiklikler, vakıf senedinde bu hususta yetkili olduğu belirtilen uzvun kararı üzerine, teftiş makamının yazılı düşüncesi alındıktan sonra asliye mahkemesi tarafından kararlaştırılır.
Bu kanunda gösterilen yetkili merciler dışında bir kişi veya kuruluşun vakfın idaresinde doğrudan doğruya veya dolaylı olarak müdahale etmesi halinde, bu müdahaleye yer veren veya göz yuman, idare edenler, yukardaki fıkra hükmü gereğince her halde işten uzaklaştırılır ve yerlerine yenileri seçilir.
II - Gayenin değiştirilmesi:
Vakfın asıl gayesinin mahiyet ve şümulü vakfedenin arzusuna açıktan açığa uymıyacak derecede değişmiş olursa, yetkili asliye mahkemesi idare uzvunun veya teftiş makamının müracaatı üzerine duruşma yaparak vakfın gayesini değiştirebilir.
Gayeyi tehlikeye koyan mükellefiyet ve şartların kaldırılması veya değiştirilmesi de aynı hükme tabidir.
III - Malların değiştirilmesi:
Geliri giderini karşılamıyan veya kıymetine uygun gelir getirmeyen vakfın malları, daha yararlı her hangi bir mal veya para ile değiştirilebilir. Bu değiştirmeye, teftiş makamının teklifi üzerine idare uzvunun düşüncesi alındıktan sonra yetkili asliye mahkemesi karar verir.
E) Vakfın gelirleri ve iktisap:
Vakfın gelirleri ile yapılan iktisaplar veya hükmi tahsislerle temellük edilen mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı mallara ilave edilerek her takvim yılı başında teftiş makamına bildirilir.
Vakıf idare uzuvları, her takvim yılı başındaki mali durumu münasip vasıta ile ilan veya neşretmeye ve siciline tescil ettirmeye mecburdur.
F) Vakfın nihayete ermesi:
Gayesinin tahakkuku imkansız hale gelen vakıf kendiliğinden dağılmış olur.
Keyfiyet idare uzvu tarafından sicile tescil ettirilir.
Gayesi 74 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı hale gelen vakıf yetkili asliye mahkemesi tarafından, teftiş makamının müracaatı üzerine, taraflar çağırılıp duruşma yapılarak kararla dağıtılır ve sicile bildirilir.
Zilyetlikle iktisap yasağı:
Vakıfların malları üzerinde zilyetlik yolu ile iktisap hükümleri tatbik olunmaz.
İKİNCİ KİTAP
Aile Hukuku
BİRİNCİ KISIM
Karı Koca
ÜÇÜNCÜ BAP
Evlenme
BİRİNCİ FASIL
Nişanlanma
(A) NİŞANLANMA:
Nişanlanma, evlenmek vadiyle olur.
Nişanlanma, kanuni mümessilleri tarafından muvaffakat edilmedikçe küçük veya mahcuru ilzam etmez.
(B) HÜKÜMLERİ:
I - Evlenmek için dava hakkının bulunmaması:
Nişanlılık evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.
Evlenmeden kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.
II - Nişanı bozmanın neticesi:
1 - Maddi tazminat:
Nişanlılardan biri, muhik bir sebep yok iken nişanı bozduğu veya iki taraftan birine atfedilecek bir kusur yüzünden nişan bozulduğu takdirde taksiri olan taraf; diğer tarafa, ana ve babasına veya bu hususta onlar gibi hareket eden sair kimselere hüsnü niyet ile ve nikahın icra olunacağı kanaati ile ihtiyar ettikleri masarife mukabil münasip bir tazminat vermeğe mecburdur.
2 - Manevi tazminat:
Bir taraf kendi kusuru olmaksızın nişanın bozulmasından şahsen fahiş bir surette mutazarrır olmuş ise, hakim onun zararı manevisini telafi için
münasip bir tazminat hükmedebilir. Manevi tazminat davası, mirasçıya intikal etmez; şu kadarki, miras açıldığı zaman iddia kabul edilmiş veya dava ikame olunmuş ise mirasçılara intikal eder.
III - Hediyelerin iadesi:
Nişan bozulur veya nişanlılardan biri ölür veya gaipliğine karar verilirse nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi hareket edenlerin diğer nişanlıya vermiş oldukları mutad dışı hediyeler verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye aynen mevcut değil ise, karşılığı sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade edilir.
IV - Müruru zaman:
Nişanlanmaktan mütevellit davalar, nişanın bozulduğu tarihten itibaren bir sene sonra sakıt olur.
İKİNCİ FASIL
Evlenmeye ehliyet ve maniler
(A) EHLİYET ŞARTLARI:
I - Yaş:
Erkek on yedi, kadın on beş yaşını ikmal etmedikçe evlenemez.
Şu kadar ki hakim, fevkalade hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni on beş yaşını ikmal etmiş olan bir erkeğin veya on dört yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir. Karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır.
II - Mümeyyiz:
Evlenmeye, yalnız mümeyyiz olanlar ehildir. Akıl hastalıklarından birine müptela olan kimse asla evlenemez.
III - Kanuni mümessillerin rızası:
1 - Küçükler hakkında:
Küçük, ana ve babasının veya vasisinin rızası olmadıkça evlenemez. Evlenmenin ilanı esnasında ana ve babadan yalnız biri velayeti haiz ise onun rızası kafidir.
2 - Mahcurlar hakkında:
Mahcur, vasisinin rızası olmadıkça evlenemez.
Vasinin imtinaı takdirinde mahcur mahkemeye müracaat edebilir.
(B) MANİLER:
I - Hısımlık:
Aşağıdaki kimseler arasında evlenmek memnudur:
1 - Nesep sahih olsun olmasın usul ve füru arasında, ana baba bir veya baba bir yahut ana bir kardeşler arasında, bir kimse ile amuca, dayı, hala ve teyzesi arasında.
2 - Sıhriyet hısımlığını tevlit etmiş olan evlenme feshedilmiş veya vefat yahut boşanma ile zail olmuş ise bile karı ile kocanın usul ve füruu ve koca ile karının usul ve füruu arasında,
3 - Evlatlık ile evlatlık edinen ve bunlardan biriyle diğerinin koca veya karısı arasında.
II - Evvelki evlenme:
1 - Alelıtlak zevalinin ispatı:
a) Umumiyet itibariyle:
Tekrar evlenmek isteyen kimse, vefat veya boşanma ile yahut butlan hükmü ile evliliğinin zail olduğunu ispata mecburdur.
b) Gaiplik halinde:
Gaipliğine hükmolunan kimsenin kocası veya karısı evlilik feshedilmedikçe evlenemez.
Gaibin karı veya kocası ya gaiplik davası ile birlikte evliliğin feshini ister ya da gaiplik kararı verilip de nüfusa tescil edilmiş ise nüfus idaresine müracaat ile evliliğin feshinin tescilini talep eder. Bu tescil evliliğin feshinin tüm neticelerini hasıl eder.
Evliliğin feshinin gaiplik davası ile birlikte talep edilmesi halinde boşanma hakkındaki usul burada dahi caridir.
2 - Müddetler:
a) Kadın için:
Kocasının vefatı veya boşanma sebebiyle dul kalan yahut evliliğinin butlanına hükmedilen kadın; vefattan, boşanmadan veya butlan hükmünden itibaren üç yüz gün geçmedikçe tekrar evlenemez. Doğurmakla müddet biter.
Kadının gebe kalması mümkün olmadığı veya boşanma ile ayrılmış olan karı ve koca tekrar birbirleriyle evlenmek istedikleri taktirde, hakim bu müddeti kısaltabilir.
b) Boşanan kadın için:
ÜÇÜNCÜ FASIL
Evlenme ilanı ve akdi
(A) İLAN:
I - Evlenme kararını beyanın tarzı:
Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, evlenme kararlarını, belediye reisine veya reisin evlenme işlerine memur ettiği belediye dairesindeki vekiline ve köylerde ihtiyar heyetine beyan edince, bu karar ilan olunur. İlan müddeti onbeş gündür.
Bu beyan, kendileri tarafından şifahen yapıldığı gibi imzaları musaddak olmak şartiyle tahriren de olur.
İlan için müracaat eden evlenecek erkek ve kadından her biri, hüviyet cüzdanını ve iktiza ediyorsa ana ve baba veya vasilerinin tahriri rızalarını ve karı veya kocanın vefat vesikasını yahut butlan ve boşanma ilamını belediye veya ihtiyar heyetine tevdie mecburdur.
II - Beyan ve ilanın mercii:
Beyan için evlenecek erkeğin ikametgahı belediyesine müracaat olunur.
Evlenecek erkek; ikametgahı ecnebi memlekette olan bir Türk ise, beyan için sicillinde mukayyet bulunduğu ve bu kayıt yok ise, pederinin mukayyet olduğu yerin belediyesine müracaat olunabilir.
İlan; hem iki tarafın ikametgahlarında hem sicillinde mukayyet bulundukları ve bu kayıt yok ise pederlerinin mukayyet olduğu mahalde, belediyeler tarafından yapılır.
III - İlan talebinin reddi:
Beyan, usulü dairesinde yapılmaz veya evlenecek erkek ve kadından biri evlenmeye ehil olmazsa yahut evlenme için bir mani bulunursa ilan talebi reddolunur.
(B) İTİRAZ:
I - İtiraz hakkı:
Alakadar olan her kimse evlenecek erkek ve kadından birinin evlenmeye ehil olmadığı veya evlenmek için kanuni bir mani bulunduğu iddiasiyle ilan müddeti içinde evlenmenin akdine itiraz edebilir.
İtiraz, ilanı yapan belediyelerden her hangi birine tahriren vukubulur. Ehliyetsizlik veya kanuni bir mani bulunduğu iddiasına müstenit olmayan itirazlar, belediye reisi veya vekilince yahut ihtiyar heyetlerince nazara alınmaz.
II - Resen itiraz:
Mutlak butlan sebeplerinden birinin vücudu halinde, müddeiumumilik makamı evlenmenin akdine resen itiraz ile mükelleftir.
III- Usulü muhakeme:
1 - İtirazın tebliği:
İlan talebi kendisine vakı olan belediye reis veya vekili yahut ihtiyar heyeti; itirazı, ilan müddetinin hitamında evlenecek erkek ve kadından her birine derhal tebliğ eder. Bunlardan biri itirazın haksızlığını iddia ederse itiraz sahibi keyfiyetten hemen haberdar edilir.
2 - Dava:
İtiraz sahibi itirazında israr ederse, ilan talebinin vakı olduğu mahal hakimi huzurunda evlenmenin menini dava edebilir.
3 - Müddetler:
İtiraz ve haksızlığını iddia hususlariyle, evlenmenin men'i davasının her birinin müddeti on gündür.
Bu müddet; itiraz için ilan gününden, haksızlık iddiası için itirazın evlenecek erkek ve kadına tebliği gününden, ve evlenmenin men'i davası için itiraz sahibinin haksızlık iddiasından haberdar edildiği günden itibaren başlar.
(C) EVLENME AKDİ:
I - Şartları:
1 - Ahvali şahsiye memurları:
İlan talebi kendisine vakı olan belediyenin reisi yahut evlenme işlerine memur ettiği vekili veya ihtiyar heyeti, itiraz eden bulunmazsa, evlenecek erkek ve kadının talebi ile evlenmeyi akit veya ilanın icra olunduğuna dair bir vesika itası ile mükelleftir.
Evlenmenin men'i davası ikame edilmediği veya reddedildiği takdirde dahi hüküm böyledir. İlan vesikası, evleneceklere vesika tarihinden itibaren altı ay içinde Türkiye'nin her tarafında belediye reislerinin yahut reislerin evlenme işlerine memur ettiği vekillerinin huzurunda evlenebilmek salahiyetini verir.
2 - Memurun imtinaı:
Evlenmenin akdi için kendisine müracaat edilen belediye reisi yahut evlenme işlerine memur ettiği vekil veya ihtiyar heyeti, ilanın icrasına mani bir sebep görürse akdi icradan imtina ile mükelleftir. Üzerinden altı ay geçen ilanın hükmü kalmaz.
3 - Akdin ilansız icrası:
Evleneceklerden biri hasta olur ve kanuni müddetlere riayet halinde evlenmenin akdine imkan kalmamasından da korkulursa, belediyeye ve ihtiyar heyetine sulh mahkemesi tarafından müddetleri azaltmak hatta evlenmeyi ilansız akdetmek için, müsaade olunabilir.
II - Evlenme merasimi:
1 - Aleniyet:
Evlenme; Reşit iki şahit muvacehesinde belediye dairesinde veya heyeti ihtiyariyede, belediye reisi veya reisin evlenme işlerine memur ettiği vekili veya muhtar tarafından alenen akdolunur. Evleneceklerden birinin belediye veya heyeti ihtiyariyeye gelemiyecek derecede hastalığı tabip raporiyle tebeyyün ederse, evlenme başka bir yerde dahi akdolunabilir.
2 - Merasimin şekli:
Evlendirmeye memur olanlar evleneceklerden her birine, birbirleriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar; muvafakat cevapları üzerine evlenmenin her ikisinin rızasiyle kanunen akdedilmiş olduğunu beyan eder.
III - Evlenme kağıdı ve dini merasim:
Evlendirme memuru merasimin hitamı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlenme kağıdı verir. Evlenme kağıdı ibraz edilmeden, evlenmenin dini merasimi yapılamaz. Bununla beraber evlenmenin tamamiyeti dini merasimin icrasına mütevakkıf değildir.
(D) NİZAMNAMELER:
İlan ve evlenme merasimine ve evlenme sicillerine dair hükümler nizamname ile muayyendir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Batıl olan evlenmeler
(A) MUTLAK BUTLAN SEBEPLERİ:
I - Şartları:
Aşağıdaki hallerde evlenme batıldır:
1 - Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında evli ise,
2 - Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında bir akıl hastalığı veya daimi bir sebep neticesi mümeyyiz değilse,
3 - Karı koca arasında kanunen memnu bir derecede kan veya sıhriyet hısımlığı varsa.
II - Dava Hakkı:
Butlan davası müddeiumumi tarafından resen ikame olunur. Alakadarlardan her biri dahi butlan davasını ikame edebilir.
III - Dava hakkının tahdidi veya nez'i:
Zail olan bir evlenmenin butlanı resen dava olunamaz. Fakat alakadarlardan her biri butlanı hüküm altına aldırabilir.
Mümeyyiz olmamanın veya bir akıl hastalığı ile malüliyetin zevali halinde, evlenmenin butlanı ancak karı veya koca tarafından dava olunabilir.
Evli iken yine evlenen bir kimsenin bu evlenmesine butlan hükmü verilmeden evvel, vefat ve sair sebeplerle evvelki evlenme zail olmuş olur ve yeni evlenmede de diğer taraf hüsnü niyet sahibi bulunursa butlana hükmolunamaz.
(B) NİSBİ BUTLAN:
I - Karı kocadan birinin dava hakkı:
1 - Temyiz kudretinden mahrumiyet:
Evlenme merasiminin icrası zamanında geçici bir sebeple temyiz kudretinden mahrum bulunmuş olan karı ve koca, evlenmenin feshini dava edebilir.
2 - Hata:
Aşağıdaki hallerde karı kocadan biri evlenmenin feshini dava edebilir:
1 - Evlenmeği hiç istemediği yahut karı veya kocası olan şahıs ile evlenmeği kasdetmediği halde hataen evlenmeye rızası olduğunu beyan etmiş ise,
2 - Karı veya kocasında bulunmaması onunla birlikte yaşamağı kendisi için çekilmez bir hale koyacak derecede ehemmiyetli bir vasıf hakkında hataya düşerek evlenmiş ise.
3 - Hile:
Aşağıdaki hallerde karı kocadan biri evlenmenin feshini dava edebilir:
1 - Karı veya koca diğerinin namus ve haysiyeti hakkında gerek bizzat onun tarafından, gerek onun malümatı ile üçüncü bir şahıs tarafından iğfal edilerek akde razı olmuş ise,
2 - Davacının veya neslinin sıhhatı için vahim bir tehlike arzeden bir hastalık kendisinden gizlenmiş ise.
4 - Tehdit:
Kendisinin veya yakini olan bir kimsenin hayat ve sıhhat veya namusuna karşı vahim ve o zamanda mevcut veya karip bir tehlike tehdidi altında evlenen karı veya koca, evlenmenin feshini dava edebilir.
5 - Müruru zaman:
Fesih davası, hak sahibinin fesih sebebine vukufu veya tehdidin zevali gününden itibaren altı ay ve her halde evlenmeden itibaren beş sene sonra müruru zamana uğrar.
II - Ana ve baba veya vasinin fesih davası:
Evlenmeleri ana ve babalarının veya vasilerinin iznine mütevakkıf olanlar, bu izni almaksızın evlenirlerse, ana ve baba veya vasi feshi dava edebilir.
Evlenmenin feshine hükmolunmazdan evvel karı koca, ana ve baba veya vasinin iznine muhtaç olmaktan kurtulur veya karı gebe kalırsa evlenme fesholunamaz.
(C) BUTLANI MUCİP OLMAYAN NOKSANLAR:
I - Evlatlık rabıtası:
Evlatlık edinme sebebiyle evlenmeleri kanunen memnu olan kimselerin, evlenmesi fesholunamaz. Evlenme ile, evlatlık hükmü kalmaz.
II - Müddetlere riayetsizlik:
Kanuni ve kazai müddetler içinde evlenmesi memnu olan kimsenin bu müddetler geçmezden evvel tekrar evlenmiş olması, evlenmenin feshine sebep olamaz.
III - Şekil noksanı:
Belediye reisi veya vekili veya köylerde ihtiyar heyeti huzurunda akdedilmiş olan evlenme, kanuni şekillere riayet edilmemiş olması sebebi ile fesholunamaz.
(D) BUTLAN KARARI:
I - Umumiyet itibariyle:
Evlenmenin butlanı, ancak hakimin karariyle hüküm ifade eder.
Evlenme, mutlak bir butlan ile malül olsa bile hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerini haizdir.
II - Butlanın hükümleri:
1 - Çocuklar:
Feshine hükmolunan bir evlenmeden doğan çocukların nesebi, baba ve anaları hüsnü niyet sahibi olmasalar bile sahihtir.
Çocuklar ile ana ve baba arasındaki haklar ve borçlar, boşanma hükümlerine tabidir.
2 - Karı, koca:
Hüsnü niyetle evlenen kadın, feshine hükmedilmiş olsa bile evlenme ile iktisab ettiği vaziyeti muhafaza eder; fakat evlenmeden evvelki aile ismini tekrar alır.
Karı koca emvalinin tasfiyesi karı veya koca tarafından talep olunan maddi veya manevi tazminat ve nafaka; boşanmadaki hükümlere tabidir.
(H) MİRASÇILARIN HAKKI:
Evlenmedeki fesih davası mirasçılara intikal etmez. Ancak ikame edilmiş davaya mirasçılar devam edebilirler.
(V) SALAHİYET VE USULÜ MUHAKEME:
Evliliğin feshi davasında salahiyet ve usulü muhakeme boşanmadaki hükümlere tabidir.
DÖRDÜNCÜ BAP
Boşanma
(A) BOŞANMA SEBEPLERİ:
I - Zina:
Karı kocadan her biri, diğerinin zina etmesi sebebiyle boşanma davasında bulunabilir. Davaya hakkı olan karı veya kocanın, boşanılma sebebine muttali olduğu günden itibaren altı ay ve her halde zinanın vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmesiyle boşanma davası sakıt olur.
Af halinde dava mesmu olmaz.
II - Cana kast, pek fena muameleler:
Karı kocadan her biri, diğeri tarafından hayatına kasdedilmesi veya kendisine pek fena muamelede bulunulması sebebiyle boşanma davası ikame edebilir.
Davaya hakkı olan karı veya kocanın, sebebine muttali olduğu günden itibaren altı ay ve her halde mezkür sebebin vukuundan beş sene geçmesiyle boşanma davası sakıt olur.
Af halinde dava mesmu olmaz.
III - Cürüm ve haysiyetsizlik:
Karı kocadan her biri, terzil edici bir cürüm işleyen yahut kendisiyle birlikte yaşamağı çekilmez bir hale koyacak derecede haysiyetsiz bir hayat süren diğeri aleyhine her zaman boşanma davası ikame edebilir.
IV - Terk:
Karı kocadan biri, evlenmenin kendisine tahmil ettiği vazifeleri ifa etmemek maksadiyle diğerini terkettiği veya muhik bir sebep olmaksızın evine dönmediği takdirde, ayrılık en az üç ay sürmüş ve devam etmekte bulunmuş ise diğeri boşanma davasında bulunabilir. Davaya hakkı olan tarafın talebi ile hakim, diğer tarafa bir ay zarfında evine avdet etmesini ihtar eder. Bu ihtar icabında ilan tarikiyle yapılır. Şu kadar ki boşanma davasını ikame için muayyen müddetin ikinci ayı hitam bulmadıkça ihtar talebinde bulunulamaz ve ihtar vukuunda bir ay bitmeden dava ikame olunamaz.
V - Akıl hastalığı:
Karı kocadan biri üç senedenberi devam eden bir akıl hastalığına düçar olup ta bu hastalık müşterek hayatın devamını diğer taraf için çekilmez hale koymuş ve şifası kabil olmadığı dahi ehli hibre tarafından tasdik edilmiş bulunursa o taraf, her zaman boşanma davasında bulunabilir.
VI - Evlilik birliğinin sarsılması veya müşterek hayatın yeniden kurulamaması
Evlilik birliği, müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini nazara alarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde 150 nci maddenin (3) numaralı bendi hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun müşterek hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir.
(B) DAVA:
I - Mevzuu:
Boşanma davasını ikameye hakkı olan taraf; dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.
II - Salahiyet:
Salahiyettar hakim davacının ikametgahı hakimidir.
III - Geçici tedbirler:
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, infakına, karı koca mallarının yönetimine ve çocukların bakımına dair geçici tedbirleri kendiliğinden alır.
(C) HÜKÜM:
I - Boşanma veya ayrılık:
Boşanma sebeplerinden biri sabit olunca hakim, ya boşanmaya veya ayrılığa hüküm ile mükelleftir.
Dava yalnız ayrılığa dair ise, boşanmaya hükmolunamaz. Dava boşanmaya dair olup karı kocanın barışmaları ihtimali bulunduğu takdirde, ayrılığa hükmedilebilir.
II - Ayrılık müddeti:
Ayrılığa bir seneden üç seneye kadar bir müddet için hükmedilir. Tayin olunan müddetin hitamında tefrik kendiliğinden nihayet bulur. Fakat karı koca bu müddet içinde barışmamışlarsa, iki taraftan her biri boşanma talebinde bulunabilir.
III - Ayrılığın hitamında verilecek hüküm:
Ayrılık hükmünde muayyen müddetin hitamında bu hükme esas olan hadiseler münhasıran talibin aleyhine bulunmadıkça karı kocadan yalnız birisi tarafından talebedilmiş olsa bile, boşanmaya hükmedilir.
Bununla beraber diğer taraf müşterek hayata avdetten imtina ederse, ayrılık hükmüne esas olan hadiseler münhasıran talip aleyhine olsa bile, yine boşanmaya hükmolunur.
Hüküm, ayrılık davasının muhakemesi esnasında tahakkuk eden ve ayrılıktan sonra hadis olan ahval nazara alınmak suretiyle verilir.
IV - Boşanan Kadının Kişisel Durumu
Boşanan kadın evlenme ile kazandığı kişisel durumu korur, ancak; bekarlık soyadını yeniden alır. Şayet boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği sabit olursa, talebi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.
Koca, şartların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
V - Memnuiyet müddeti:
VI - Boşanma halinde tazminat:
1 - Maddi ve manevi:
Mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kabahatsız karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı vardır.
Bundan başka boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi tazminat namiyle muayyen bir meblağ dahi hükmedebilir.
2 - Yoksulluk nafakası:
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Ancak, erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için, kadının hali refahta bulunması gerekir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
3. Tazminat ve nafakanın ödenme şekli
Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irad şeklinde ödenmesine karar verilebilir.
Manevi tazminata irad şeklinde hükmedilemez.
Sözleşme veya hüküm ile kendisine maddi tazminat veya nafaka olarak bir irad tahsis edilmiş eşin yoksulluğunun zail olması, haysiyetsiz hayat sürmesi, bir evlenme akdi olmadan fiilen karı koca gibi yaşaması, yeniden evlenmesi veya eşlerden birinin ölmesi halinde, aksi, taraflarca kararlaştırılmadıkça bu irad kesilir.
İrad şeklinde maddi tazminat veya nafakayı gerektiren sebep ortadan kalkar ya da önemli ölçüde azalır veya borçlunun mali gücü önemli ölçüde eksilirse iradın indirilmesine veya kaldırılmasına karar verilebileceği gibi değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa iradın artırılması da istenebilir.
VII - Malların tasfiyesi:
1 - Boşanma halinde:
Karı koca, mallarının idaresi hakkında hangi usulü kabul etmiş olursa olsun boşanma vukuunda her biri kendi şahsi emvalini geri alır. Husule gelmiş olan ziyade, kabul ettikleri usulün hükümlerine tevfikan aralarında taksim olunur. Zuhur eden noksan, karısı tarafından sebebiyet verildiğini ispat etmedikçe kocaya aittir.
Boşanan karı koca, birbirinin kanuni mirasçısı olamaz ve evlenme mukavelesi ile veya boşanmadan evvel yapılmış ölüme bağlı bir tasarruf ile temin olunan menfaatleri zayi eder.
2 - Ayrılık halinde:
Ayrılık vukuunda hakim ayrılığın müddetine, karı ve kocanın vaziyetlerine göre mallarının idaresi hakkında kabul ettikleri usulün feshini veya ipkasını emreder. Fakat karı ve kocadan biri tarafından talep vukuunda hakim mallarını ayırmakla mükelleftir.
VIII - Ana ve babanın hukuku:
1 - Hakimin takdir hakkı:
Boşanma veya ayrılık vukuunda hakim, ana ve babayı dinledikten sonra hakkı velayetin kullanılmasına ve ana ve baba ile çocuklar arasındaki şahsi münasebetlere dair iktiza eden tedbirleri ittihaz eyler.
Çocuk kendisine tevdi edilmemiş olan taraf, kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına iştirak ile mükelleftir;
Çocuk ile icabı hale muvafık surette şahsi münasebatta bulunmak hakkını da haizdir.
2 - Yeni hadiseler:
Ana veya babanın başkasiyle evlenmesi, başka bir yere gitmesi, ölümü gibi bir halin tahaddüsünde hakim, resen veya ana ve babadan birinin talebi üzerine hadisenin iktiza ettirdiği tedbirleri ittihaz eyler.
(D) BOŞANMA VE USULÜ MUHAKEMESİ:
Boşanma ve ayrılık davalarında, hakim, aşağıdaki kaidelere riayetle mükelleftir:
1 - Hakim, boşanma veya ayrılık için sebep gösterilen hadiseleri mevcudiyetlerine vicdanen kani olmadıkça sabit addedemez.
2 - Bu hadiseler hakkında gerek resen gerek iki tarafın talebi ile yemin teklif olunamıyacağı gibi yemin makamına kaim beyanatta bulunulması dahi istenilemez.
3 - İki tarafın bu bapta sebkedecek her türlü ikrarları dahi hakimi takyit etmez.
4 - Hakim beyyinatı serbestçe takdir eder.
5 - Boşanma veya ayrılığın fer'i hükümlerine dair iki taraf arasında akdedilen mukavelat, hakimin tasdikına iktiran etmedikçe muteber olmaz.
BEŞİNCİ BAP
Evlenmenin Umumi Hükümleri
(A) HAKLAR VE VAZİFELER:
I - Karı ve kocanın:
Evlenme merasiminin icrasiyle, evlilik birliği vücut bulur.
Karı koca yekdiğerine karşı bu birliğin saadetini müttehhiden temin ve çocukların iaşe ve terbiyesine beraberce ihtimam etmek hususlarını iltizam etmiş olurlar.
Karı koca, birbirine sadakat ve müzaharetle mükelleftir.
II. Kocanın:
Koca, birliğin reisidir.
Evin intihabı karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi, ona aittir.
III. Karının:
Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.
Kadın, müşterek saadeti temin hususunda gücü yettiği kadar kocasının muavin ve müşaviridir. Eve, kadın bakar.
(B) BİRLİĞİN TEMSİLİ:
I. Koca tarafından:
Birliği koca temsil eder. Mallarını idare hususunda karı koca hangi usulü kabul etmiş olursa olsun koca, tasarruflarından şahsen mesul olur.
II. Karı tarafından:
1 - Hakları:
a) Mevzuu:
Evin daimi ihtiyaçları için koca gibi kadın dahi birliği temsil hakkını haizdir. Karının üçüncü şahıslar tarafından malüm olabilecek surette salahiyetini tecavüz etmeyen tasarruflarından koca mesuldür.
b) Nezi:
Karı, Kanunen haiz olduğu temsil salahiyetini sui istimal eder yahut kullanmaktan aciz olursa koca, bu salahiyeti kendisinden tamamen veya kısmen nezedebilir.
Bu nezi katibi adil marifetiyle ilan edilmedikçe hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez.
c) Salahiyetin iadesi:
Hakim, karının talebi üzerine nez'in sebepsiz olduğunu isbat etmesi şartiyle salahiyetini iade eder.
Nezi ilan edilmiş ise iade kararı dahi ilan olunur.
2 - Salahiyetin tevsii:
Koca sarahaten veya zımnen izin vermedikçe karı, kanunen haiz olduğu temsil salahiyetini, tecavüz edemez.
(C) KARININ MESLEK VEYA SANATI:
(D) HUSUMET EHLİYETİ:
Karı ve koca, mallarını idare için hangi usulü kabul etmiş olursa olsun karı husumet ehliyetini haizdir. Şu kadar ki emvali şahsiyesi hakkında üçüncü şahıslar ile mütehaddis davalarda karıyı, koca temsil ile mükelleftir.
(H) BİRLİĞİN SIYANETİ:
I. Umumiyet itibariyle:
Karı kocadan biri; aile vazifelerini ihmal eder yahut diğerini tehlikeye, hacalete veya zarara maruz bırakırsa müteessir olan taraf hakimin müdahalesini talep edebilir.
Hakim, kabahatli olan tarafa vazifelerini ihtar eder ve bu ihtar semeresiz kalırsa birliğin menafiini sıyaneten kanunda muayyen tedbirler ittihaz eyler.
II. Müşterek hayatın tatili:
Karı kocadan her biri, müşterek hayatın devamı yüzünden, sıhhati, şöhreti veya işinin terakkisi ciddi surette tehlikeye düştüğü müddetce ayrı bir mesken edinebilirler.
Boşanma veya ayrılık davası ikame edildikten sonra karı kocadan her biri, dava devam ettikçe, diğerinden ayrı yaşamak hakkını haizdir.
Karı kocadan biri talebeder ve ayrı yaşamak keyfiyeti haklı olursa, hakim hangisi tarafından diğerinin iaşesi için ne miktar muavenette bulunulacağını tayin eder.
III. Karı kocanın borçlularına ait tedbirler:
Koca aile vazifelerini ihmal ederse karı kocanın mallarını idare hususunda kabul ettikleri usul ne olursa olsun hakim, karı ve kocanın borçlularına borçlarının tamamını veya bir kısmını karıya ödemelerini emreder.
IV. Kazai tedbirlerin müddeti:
Hakim tarafından alınan tedbirler, sebeplerinin zevali halinde karı kocadan birinin talebi ile refolunur.
V. Cebri icra:
1 - Umumi kaideler:
Karı koca, evlenmenin devamı müddetince kanunen muayyen haller haricinde yekdiğerine karşı cebri icra talebinde bulunamaz.
Kanunen cebri icra caiz olan hallerde dahi karı kocadan birinin diğer taraf yüzünden uğradığı ziyan o taraf hakkında iflas veya semeresiz kalan hacizde cari mahrumiyetleri müstelzim olmaz.
2 - İstisnalar:
a) Karı kocadan biri borçlu ise:
Karı kocadan biri aleyhine bir üçüncü şahıs tarafından icra takibatına başlanmış olursa, diğeri kendi hakkından dolayı hacze veya iflas masasına iştirak edebilir.
b) Karı kocadan biri alacaklı ise:
Karı veya kocadan biri haciz suretiyle takibata düçar olup da malları borcunu ifaya kafi gelmediği takdirde, diğerindeki alacakları muacceliyet kesbeder ve haczedilebilir.
Karı kocadan birinin iflası halinde diğerindeki alacakları iflas masasına dahil olunur.
c) Mal ayrılığı ile iaşe bedellerinin tahsili halinde:
Kanuni veya kazai mal ayrılığının tenfizi için her zaman cebri icra talep olunabilir. Hakim karariyle karı kocadan birine iaşe için muayyen muavenet miktarının tahsili hakkında dahi bu hüküm tatbik olunur.
(V) KARI KOCA ARASINDAKİ HUKUKİ MUAMELELER VE KOCA LEHİNE İCRA OLUNAN MUAMELELER:
Karı koca arasında her nevi hukuki tasarruf caizdir. Karının şahsi mallarına veya mal ortaklığı usulüne tabi mallara dair karı koca arasındaki hukuki tasarruflar, sulh hakimi tarafından tasdik olunmadıkça muteber olmaz.
Koca menfaatine olarak karı tarafından üçüncü şahsa karşı iltizam olunan borçlar için dahi hüküm böyledir.
ALTINCI BAP
Esaslar
BİRİNCİ FASIL
Karı koca mallarının idaresi
(A) KANUNİ USUL:
Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri takdirde veya kabul edipte kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu halinde, aralarında mal ayrılığı cereyan eder.
(B) AKDİ USUL:
I. Usul intihabı:
Evlenme mukavelesi evlenme merasiminden evvel veya sonra yapılabilir. İki taraf, mukavelelerinde bu kanunda gösterilen usullerden birini kabule mecburdurlar. Evlenmeden sonra yapılan mukavele karı kocanın malları üzerinde başkalarının haiz olduğu hakları ihlal edemez.
II. İki tarafın ehliyeti:
Evlenme mukavelesini akit veya tadil yahut feshetmek isteyen kimsenin, temyiz kudretini haiz olması şarttır. Küçük ile mahcurun kanuni mümessilleri tarafından mezun kılınmaları lazımdır.
III. Evlenme mukavelesinin şekli:
Evlenme mukavelesinin akdi veya tadili ve feshi resmi şekilde olmak ve iki taraf ile kanuni mümessilleri tarafından imza edilmek lazımdır.
Evliliğin devamı sırasında yapılan evlenme mukaveleleri mahkemenin de tasvibine iktiran etmek lazımdır.
Evlenme mukavelesi, tesciline mütaallik hükümler dairesinde iki taraftan başkasına karşı müessir olur.
(C) FEVKALADE USUL:
I. Akdi usulün kendiliğinden mal ayrılığına inkılabı:
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile birinin iflasından müflisin veya diğer tarafın alacaklıları zarar gördükleri surette mal ayrılığı usulü tatbik olunur.
II. Akdi usulün hakimin hükmiyle mal ayrılığına inkılabı:
1 - Karının talebi üzerine:
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile karının talebi üzerine aşağıdaki hallerde mal ayrılığına hükmolunur:
1 - Koca karısının ve çocuklarının infak ve iaşesini ihmal ederse,
2 - Karının şahsi malları için istediği teminatı vermezse.
3 - Kocanın veya mal ortaklığı usulünde ortaklığın borç ödemekten aczi sabit olursa.
2 - Kocanın talebi üzerine:
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile kocanın talebi üzerine aşağıdaki hallerde mal ayrılığına hükmolunur:
1 - Karının borcunu ödemekten aczi sabit olursa.
2 - Ortaklığa veya birliğe giren mallar üzerinde koca tarafından yapılabilmesi kanuna veya akde göre kadının iznine bağlı olan tasarruflar için karı sebep olmaksızın muvafakattan imtina ederse.
3 - Karı, şahsi malları için teminat isterse.
3 - Alacaklıların talebi ile:
Karı kocadan biri aleyhinde yapılan hacizde zarar gören alacaklıların talebi üzerine mal ayrılığına hükmolunur.
III. Mal ayrılığının mebdei:
İflastan dolayı yapılan mal ayrılığı, borç ödemekten aciz olmanın sübutiyle başlar ve iflas kararından sonra karı ve kocanın miras sebebiyle veya diğer bir suretle kazandıkları mallar ayrılık usulüne tabi olur.
Mahkemenin mal ayrılığına dair olan ilamının hükmü mal ayrılığının talep edildiği günden başlar.
İflas veya hüküm neticesi olan mal ayrılığı tescil edilmek üzere katibi adile doğrudan doğruya tebliğ olunur.
IV. Mal ayrılığının hitamı:
İflas ile veya haciz halinde zarar dolayısiyle mal ayrılığı borçlu olan karı veya koca tarafından yalnız alacaklıların alakası kesilmekle nihayet bulmaz.
Şukadarki hakim, karı kocadan birinin talebi üzerine kendilerinin tabi olduğu eski usulün iadesine karar verebilir. Ve bu karar tescil edilmek üzere katibi adle doğrudan doğruya tebliğ olunur.
(D) USULÜN TEBEDDÜLÜ:
I. Alacaklıların haklarının tesiri:
Karı koca arasında vukubulan tasfiye muameleleri ve mevcut usuldeki tebeddüller karı veya kocadan birinin veya ortaklığın alacaklılarını, üzerlerinden haklarını alabilecekleri mallardan mahrum bırakamaz.
Bu kabil mallar kendisine geçen karı veya koca, alacaklıların alacaklarını şahsan ödemeğe mecburdur; şu kadar ki kendisine geçen malların matluba kifayet etmediğini ispat ederse fazlasından beri olur.
Kocanın İflas masasına veya aleyhine yapılan hacze iştirakinden dolayı karının elde ettiği mal hakkında aynı zamanda kendisinin de alacaklısı olmadıkça kocanın alacaklıları dava edemezler:
II. Mal ayrılığı halinde tasfiye:
Karı koca, mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olup ta evliliğin devamı esnasında akit veya diğer bir sebeple mal ayrılığı vukuunda alacaklıların hakları mahfuz kalmak şartiyle karı kocadan her biri kendi mallarını geri alır.
Mal ayrılığından evvel husule gelmiş olan ziyade, mevcut usule göre aralarında taksim olunur; vukua gelen noksan, karısının sebebiyet verdiğini ispat etmedikçe kocaya aittir. Karı tasfiye sırasında kocanın tasarrufunda kalan malları için dahi teminat talep edebilir.
(H) MAHFUZ MALLAR:
I. Tesis:
1 - Umumiyet itibariyle:
Karı koca arasında mal ortaklığı veya birliği cari olduğu takdirde her iki tarafın ortaklık veya birlikten hariç kalacak malları evlenme mukavelesi ile veya kanun ile ve üçüncü şahıs tarafından yapılan teberrularda teberru edenin arzusu ile taayyün eder. Bu suretle hariç kalan mallara mahfuz mallar denir. Karı kocadan birinin mahfuz miras hissesi mahfuz malları arasına konulamaz.
2 - Kanunun hükmü ile:
Aşağıdaki mallar kanunen mahfuz mallardandır:
1 - Karı kocadan her birinin zati eşyası.
2 - Karının iş veya sanatının icrasına yarayan malları.
3 - Karının ev işleri haricindeki çalışmasının mahsulü.
II. Hükümleri:
Mahfuz mallar, karının aile masraflarına iştiraki hususunda mal ayrılığı hükümlerine tabidir.
III. İspat:
Karı kocadan biri, bir malın mahfuz mallardan olduğunu iddia ettiği surette davasını ispata mecburdur.
İKİNCİ FASIL
Mal ayrılığı
(A) MÜLKİYET, İDARE, İNTİFA HAKLARI:
Karı kocadan her birinin bütün mallarının mülkiyet ve idare ve intifa haklarını muhafaza etmesine, mal ayrılığı denir.
Karı, mallarının idaresini kocasına bırakmış olduğu takdirde evliliğin devamı müddetince hesap sormaktan vaz geçtiği ve mallarının bütün gelirini ev masrafına karşı kocasına bıraktığı farzolunur.
Karı, kocasına bıraktığı idare hakkını her zaman geri alabilir ve geri almak hakkını iskat etmesi muteber değildir.
(B) BORÇLAR:
I. Umumiyet itibariyle:
Mal ayrılığı usulünde koca, evlenmeden evvelki borçlarından ve evliliğin devamı sırasında gerek kendisi gerek evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan şahsan mesuldür.
Karı, borcunu ödemekten aciz kalan kocası veya kendisi tarafından aile masrafları için edilen borçlardan mesuldür.
II. Haciz halinde:
Karı, mallarının idaresini kocasına bırakmış olsa bile ne kocasının iflasında ne de kocası aleyhinde konulan hacizde kendi alacaklarından dolayı hiç bir imtiyaz iddiasında bulunamaz.
III. Gelir ve kazanç:
Karı kocadan her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları, kendisine aittir.
(C) KARI KOCANIN MASRAFA İŞTİRAKİ:
Koca, karısının münasip bir derecede aile masrafına iştirakini isteyebilir. İştirakin miktarında ihtilaf ederlerse her biri iştirak miktarının tesbit edilmesini, mahkemeden isteyebilir.
Karının bu suretle iştiraki kocanın hiç bir vakitte iade ve tazmin mükellefiyetini icabetmez.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Mal birliği
(A) MÜLKİYET:
I. Birliğe dahil mallar:
Karı koca, evlilik mukavelesiyle mal birliği usulünü kabul edebilirler. Bu usul kabul edildiği takdirde, evlilik mukavelesinde birliğe dahil olmayacakları tasrih edilenler müstesna olmak üzere evlenme zamanında her birinin malik olduğu ve evliliğin devamı sırasında iktisap eylediği bütün mallar birliğe dahil olur.
II. Birliğe ithali caiz olmıyan mallar:
Teberru tarikiyle iktisab edilmiş olup ta birlikten hariç kalması teberru edenin arzusu muktezası olan yahut kanunen mahfuz mallardan addedilen mallar, birliğe ithal edilemez.
III. Karı kocanın şahsi malları:
Birliğe dahil olup ta evlenme zamanında karının malı bulunan yahut evliliğin devamı sırasında miras veya ıvazsız iktisap tariklerinden biriyle kendisine intikal eden malların mülkiyeti, karıya aittir. Bu mallara, karının şahsi malları denir. Koca, kendi şahsi mallarının ve karının şahsi malları hariç olmak üzere birliğe dahil diğer bütün malların mülkiyetine sahiptir. Mahfuz mallara mütaallik hükümler müstesna olmak üzere karısının geliri edası lazım olduğu tarihten ve şahsi mallarının tabii hasılatı toplandıkları zamandan itibaren kocasının mülkü olur.
IV. Beyyineler:
Bir malın karının şahsi mallarından olduğunu iddia eden karı veya koca, davasını ispata mecburdur. Evliliğin devamı sırasında karının şahsi mallarını istibdal suretiyle iktisabedilen mallar, karının şahsi malı olur.
V. Müfredat defteri:
1 - Şekli, kuvvei ispatiyesi:
Karı ve koca, her zaman şahsi mallarının katibi adil marifetiyle bir defterinin yazılmasını isteyebilirler. Şahsi mallarının birliğe dahil oldukları tarihten itibaren altı ay zarfında tutulmuş olan resmi defter, hilafı sabit olmadıkça muteberdir.
2 - Kıymet takdirinin hükmü:
Tutulan defter, şahsi malların takdir olunan kıymetlerini de ihtiva ediyor ise bu mallarda veya kıymetlerinde vukua gelen zamanı mucip noksanların karı ve koca arasında karşılıklı tazmininde bu kıymetler esas tutulur.
(B) İDARE VE İNTİFA VE TASARRUF SALAHİYETİ:
I. İdare:
Birliğe giren malları koca idare eder ve idare masrafı kendisine ait olur.
Karı ancak evlilik birliğini temsildeki salahiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.
II. İntifa:
Koca, karısının şahsi mallarından intifa hakkını haiz ve bu cihetten ayniyle bir intifa hakkı sahibi gibi mesuldür.
Resmi müfredat defteri ile kıymet takdir edilmiş olması bu mesuliyeti artırmaz. Karının parası, misliyattan olan diğer malları ve hamile muharrer esham ve senetleri kocanın mülkiyetine geçer ve koca bunların kıymetini borçlu olur.
III. Birliğe dahil mallarda tasarruf hakkı:
1 - Kocanın:
Koca, kendi mülkiyetine geçmemiş olan karıya ait şahsi mallarda alelade idari muamelat müstesna olmak üzere karısının rızası olmaksızın tasarruf edemez. Şu kadar ki rızanın verilmediğini bilenler veya bilmesi lazım gelenler yahut kadına aidiyetini herkesin anlayabileceği mallar üzerinde vakı tasarrufta alakadar olanlar müstesna olmak üzere bu rıza üçüncü şahıslar lehine mevcut addolunur.
2 - Karının:
a) Umumiyet itibariyle:
Karı, Birliği temsildeki salahiyeti nisbetinde birliğe dahil olan mallarda tasarruf edebilir.
b) Mirasın reddi:
Kadın, bir mirası ancak kocasının rızasiyle reddedebilir. Koca, razı olmazsa karı sulh mahkemesine müracaat edebilir.
(C) KARIYA TEMİNAT İTASI:
Koca, karısının şahsi mallarının ne halde bulunduğuna dair kendisinden her zaman isteyebileceği izahatı vermekle mükelleftir.
Karı, bu mallar hakkında her zaman kocasından teminat talep edebilir.
Kocanın borcunu ödemekten aczi tahakkuk eder veya iflasına hükmolunursa aczin tahakkuku veya hükmün suduru tarihinden evvelki altı ay içinde karıya verilen teminatın iptali, alacaklılar tarafından talep olunabilir.
(D) BORÇLAR:
I. Kocanın mesuliyeti:
Koca, atideki borçlardan mesuldür:
1 - Kendisinin evlenmeden evvelki borçlarından.
2 - Kendisinin, evliliğin devamı sırasındaki borçlarından.
3 - Karı tarafından evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan.
II. Karının mesuliyeti:
1 - Bütün emvaliyle:
Mal birliği usulünün kocaya verdiği haklar nazarı itibara alınmaksızın karı, atideki borçlardan bütün mallariyle mesuldür.
1 - Kendisinin evlenmeden evvelki borçlarından.
2 - Kocasının rızasiyle ettiği borçlar ile kocası lehinde sulh hakiminin tasvibi ile ettiği borçlardan.
3 - Meslek veya sanatın mutad üzere icrasından mütevellit borçlardan.
4 - Kendisine isabet etmiş bir mirasa terettüp eden borçlardan.
5 - Haksız fiillerinden mütevellit borçlardan.
Karı, müşterek aile masrafları için kocası veya kendisi tarafından edilen borçlardan ancak kocanın borcunu ödemekten aczi halinde mesul olur.
2 - Mahfuz mallariyle:
Karı evliliğin devamı sırasında ve evliliğin zevalinden sonra atideki borçlardan ancak mahfuz mallarının kıymeti nisbetinde mesuldür:
1 - Yalnız mahfuz mallarından mesul olmak üzere ettiği borçlardan.
2 - Kocasının rızası olmaksızın ettiği borçlardan.
3 - Birliği temsil hususundaki salahiyetini tecavüz ederek ettiği borçlardan.
Bigayri hakkın mal edinmeden mütevellit dava hakkı mahfuzdur.
(H) ALINANI NAKDEN YERİNE KOYMAK MÜKELLEFİYETİ:
I. İsteme zamanı:
Karı kocadan birinin şahsi mallarına terettüp eden her hangi bir borç, diğerinin şahsi malları ile ödenmiş olduğu takdirde bu suretle alınan miktar yerine konur.
Alınan miktarın yerine konulması, kanunen muayyen müstesnalardan maada ahvalde ancak mal birliğinin hitamından sonra talep edilebilir.
Karının mahfuz mallarına terettüp eden borçlar mal birliğine dahil mallar üzerinden veya mal birliğine dahil mallara terettüp eden borçlar koca veya karının mahfuz malları üzerinden ödendiği takdirde alınan miktarın yerine konulması talebi, evliliğin devamı esnasında dahi kabildir.
II. Kocanın iflası ve mallarının haczi:
1 - Karının hakkı:
Kocanın iflası veya mallarının haczi halinde karı, iflas masasına veya hacze iştirak ederek kendi şahsi mallarında veya kıymetlerinde vukua gelen zamanı mucip noksanların nakden yerine konmasını talep edebilir. Kocanın karısındaki alacakları karının matlubundan tenzil edilir.
Karı, şahsi mallarından aynen mevcut olanları malik sıfatiyle istirdat eder.
2 - İmtiyaz:
Şahsi mallarının yarısını elde edemeyen veya yarısı derecesinde teminata sahip olmayan karı, bu yarıdan noksan kalan miktar nisbetinde mümtazdır.
Bu imtiyazın ahara devri ve imtiyazdan bazı alacaklılar lehine feragat, batıldır.
(V) MAL BİRLİĞİNİN HİTAMI:
I. Karının vefatı sebebiyle:
Karının vefatında şahsi malları kocanın miras hakkı mahfuz olmak üzere mirasçılarına intikal eder.
Koca, karısının şahsi mallarında vukubulmuş olan zamanı mucip noksanları, karısındaki alacaklarının mahsubunu icra ettikten sonra, mirasçılara ödemekle mükelleftir.
II. Kocanın vefatı sebebiyle:
Kocanın vefatında karı, mevcut şahsi mallarını istirdat eder. Vukua gelmiş olan zamanı mucip noksanları mirasçılara tazmin ettirir.
III. Ziyade ve noksan:
İki taraf, şahsi mallarının tefrikinden sonra fazla bir şey kalırsa bu ziyadenin üçte biri karıya veya füruuna ve mütebaki dahi koca veya mirasçılarına ait olur.
Birliğe dahil olan mallarda vukua gelen noksan, karı tarafından sebebiyet verildiği ispat edilmedikçe koca veya mirasçılarına ait olur.
Evlenme mukavelenamesinde, ziyade ve noksan hakkında başka bir taksim sureti kabul olunabilir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Mal ortaklığı
(A) MAL ORTAKLIĞI:
I. Ortaklığa girmesi caiz olmıyan mallar:
II. Umumi iştirak:
III. Ortaklığa giren mallar:
Karı Koca, evlenme mukavelesiyle mal ortaklığı usulünü kabul edebilirler.
Bu usulde karı ve koca, mal ortaklığına giren mallara ve gelirlere şayian sahip olur ve hiç biri hissesinde mustakilen tasarruf edemez.
Teberru tarikiyle iktisab edilmiş olup ta mal ortaklığından hariç kalması teberru edenin arzusu muktezası olan yahut kanunen mahfuz mallardan addedilen mallar, ortaklığa ithal edilemez.
Karı kocanın bütün mallarına ve gelirlerine şamil olan mal ortaklığı usulüne, umumi mal ortaklığı usulü denilir.
Bir malın ortaklığa dahil olmadığını iddia eden karı veya koca, davasını ispata mecburdur.
IV. İdare ve tasarruf:
1 - İdare:
Mal ortaklığına giren malların idaresi kocaya aittir. İdare masrafı bu mallardan ödenir. Karı, evlilik birliğini temsildeki salahiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.
2 - Mal ortaklığında tasarruf:
A) Umumiyet itibariyle:
Karı ve koca, alelade idari muamelat müstesna olmak üzere ortaklığa giren mallar üzerinde ancak müştereken veya yekdiğerinin rızası ile tasarruf edebilir. Şu kadar ki rızanın verilmediğini bilenler veya bilmesi lazım gelenler yahut ortaklığa dahil olduğu herkesin anlayabileceği mallar üzerinde vaki tasarrufta alakadar olanlar müstesna olmak üzere bu rıza, üçüncü şahıs lehine mevcut addolunur.
B) Miras reddi:
Karı kocadan biri evliliğin devamı sırasında, diğerinin rızası olmaksızın bir mirası red edemez. Bu rıza kendisine verilmeyen taraf, sulh hakimine müracaat edebilir.
V. Borçlar:
1 - Kocanın mesuliyeti:
Koca, aşağıdaki borçlardan gerek şahsen gerek ortaklığa giren mallar ile mesuldür.
1 - Karı kocanın evlenmeden evvelki borçlarından.
2 - Karı tarafından birlik mümessili sıfatı ile edilen borçlardan.
3 - Evliliğin devamı sırasında kendisi tarafından edilen borçlarla karı tarafından ortaklığa ait olmak üzere edilen sair bütün borçlardan.
2 - Karının mesuliyeti:
A) Kendi malları ve mal ortaklığına giren mallar ile:
Karı, aşağıdaki borçlardan gerek şahsen gerek ortaklığa giren mallar ile mesuldür:
1 - Evlenmeden evvelki borçlardan.
2 - Kocanın rızasiyle ettiği borçlarla kocası lehine sulh hakiminin tasvibi ile ettiği borçlardan.
3 - Meslek veya sanatının mutad üzere icrasından mütevellit borçlardan.
4 - Kendisine isabet etmiş bir mirasa terettüp eden borçlardan.
5 - Haksız fiillerinden mütevellit borçlardan.
Karı, müşterek aile masrafları için kocası veya kendisi tarafından edilen borçlardan ancak ortaklık malları bunları ödemeğe kafi gelmediği takdirde mesul olur.
Karı, ortaklığa giren mallara müterettip diğer borçlardan şahsen mesul değildir.
B) Mahfuz mallariyle:
Karı, evliliğin devamı esnasında ve evliliğin zevalinden sonra atideki borçlardan ancak mahfuz mallarının kıymeti nisbetinde mesul olur.
1 - Yalnız mahfuz mallarından mesul olmak üzere ettiği borçlardan.
2 - Kocasının rızası olmaksızın ettiği borçlardan.
3 - Birliğin temsildeki salahiyetini tecavüz ederek yapdığı borçlardan.
Bigayrihakkin mal edinmeden mütevellit dava hakkı mahfuzdur.
3 - İcra takibatı:
Ortaklığa terettüp eden borçlardan dolayı ortaklığın devamı esnasında yapılacak her türlü icra takibatı kocaya karşı vukubulmak lazımdır.
VI. Alınanı nakden yerine koyma mükellefiyeti:
1 - Umumiyet itibariyle:
Mal ortaklığına terettüp eden bir borcu ödemek için bu mallardan alınan meblağın yerine konmasını, karı koca yekdiğerinden hiç bir zaman talebedemez.
Mal ortaklığına terettüp eden bir borcun mahfuz mallardan veya mahfuz mallara terettüp eden borcun ortaklık mallarından ödenmesi halinde alınan paranın yerine konması evliliğin devamı esnasında dahi istenebilir.
2 - Karının alacağı:
Karı, kocanın iflasından veya ortaklık malları üzerine haciz vaz edildiği takdirde; şahsi mallarının nakden baliğ olduğu miktarı isteyebilir.
Karının bu alacağının, yarısı mümtazdır.
Bu imtiyazın, başkasına devri ve imtiyazdan bazı alacaklılar lehine feragat, batıldır.
VII. Mal ortaklığının hitamı:
1 - Taksim:
A) Kanuni taksim:
Karı kocadan birinin vefatında ortaklık mallarının yarısı, hayatta kalan karı veya kocaya intikal eder. Diğer yarısı, hayatta kalan karı veya kocanın miras hakları baki olmak üzere ölenin mirasçılarına geçer.
Hayatta kalıpta mirastan mahrum bulunan karı veya kocanın, ortaklık mallarından iddia edebileceği hak; boşanma halinde haiz olduğu hakları tecavüz edemez.
B) Mukavele mucibince taksim:
Karı koca evlilik mukavelesinde yarı yarıya taksim yerine, başka bir taksim tarzı kabul edebilirler. Diğerinden evvel vefat eden karı veya kocanın füruu, hini vefatta mevcut ortaklık mallarının dörtte birinden hiç bir veçhile mahrum edilemez.
2 - Karı ve kocadan sağ kalanın mesuliyeti:
Karısının vefatından sonra hayatta kalan koca, ortaklık mallarına terettüp eden borçlardan şahsan mesul kalır.
Kocasının vefatında hayatta kalan karı, ortaklık mallarındaki hissesini red etmekle ortaklık mallarına terettüp edipte şahsen dahi mesul olmadığı ortaklık borçlarından, beri olur. Kabul halinde, karı mesul olmakla beraber aldığı malların alacaklılara tediyeye kafi gelmediğini ispat ettiği nisbette mesuliyetten, beri olabilir.
3 - Şahsi malların tahsisi:
Hayatta kalan karı veya koca, kendi tarafından ortaklığa ithal edilen malların mahsubu hissesinden icra edilmek üzere, kendisine tahsisini isteyebilir.
(B) ORTAKLIĞIN UZATILMASI:
I. Şartları:
Hayatta kalan karı veya koca, müteveffadan olan çocuklariyle birlikte ortaklığa devam edebilir. Çocuklar, küçük iseler ortaklığın devamı için sulh hakiminin tasvibi lazımdır. Ortaklığın devamı halinde miras hakları, ortaklığın hitamına kadar kullanılamaz.
II. Uzatılan ortaklık malları:
Uzatılan ortaklık, esasen ortaklığa dahil mallardan başka; mahfuz malları müstesna olmak üzere, iki tarafın gelir ve kazançlarını dahi ihtiva eder.
Uzatılan ortaklık sırasında hayatta kalan karı veya kocaya veya çocuklara, miras veya ıvazsız iktisap tariklerinden biriyle intikal eden mallar; hilafına bir hüküm bulunmadıkça, mahfuz mallardan addolunur.
Ortaklık azası arasında dahi, karı koca arasındaki hükümler dairesinde cebri icra, caiz değildir.
III. İdare ve temsil:
Uzatılan ortaklık, çocuklar küçük ise hayatta kalan karı veya koca tarafından idare ve temsil olunur; çocuklar reşit ise hilafına mukavele yapılabilir.
IV. Fesih:
1 - Ortaklığın alakadarlar tarafından feshi:
Hayatta kalan karı veya koca, uzatılan ortaklığı her zaman fesh edebilir.
Reşit olan çocuklar dahi münferiden veya cümlesi birlikte her zaman ortaklıktan çıkabilir. Ortaklıktan çıkmak salahiyeti, küçük çocuklar namına sulh hakimi tarafından kullanılır.
2 - Kendiliğinden infisah:
Uzatılan ortaklık aşağıdaki hallerde kendiliğinden bozulur.
1 - Hayatta kalan karı veya kocanın ölümü veya evlenmesi ile.
2 - Hayatta kalankarı veya kocanın veya çocukların iflası ile.
Çocuklardan yalnız birinin iflası halinde diğer alakadarlar onun ortaklıktan çıkarılmasını isteyebilirler.
Babanın iflası veya ortaklık malları üzerine haciz vaz'ı halinde, çocuklar, ölmüş olan analarının hakkını kullanabilirler.
3 - Hakimin karariyle fesih:
Karı veya koca yahut çocuklardan biri aleyhine konulan hacizde, zarara uğrayan alacaklı, hakimden ortaklığın feshine karar verilmesini isteyebilir. Talep, çocuklardan birinin alacaklısı tarafından vaki olduğu takdirde diğer alakadarlar o çocuğun ortaklıktan çıkarılmasını isteyebilirler.
4 - Bir çocuğun evlenmesi veya vefatı sebebiyle fesih:
Çocuklardan biri evlenirse, diğer alakadarlar onun ortaklıktan çıkarılmasını istiyebilir.
Çocuklardan biri vefat ederse, diğer alakadarlar onun füruunun ortaklıktan çıkarılmasını isteyebilirler. Füruu olmaksızın vefat eden çocuğun hissesi, ortaklıkta dahil olmayan mirasçıların hakları mahfuz kalmak şartiyle, ortaklık malları arasında kalır.
5 - Taksim veya tasfiye:
Temdit olunan ortaklığın hitamı veya çocuklardan birinin ortaklıktan çıkarılması hallerinde taksim veya çıkarılan çocuğun haklarının tasfiyesi, ortaklığın hitamı veya çocuğun çıkarıldığı anda mevcut olan mallar üzerinden icra olunur.
Hayatta kalan karı veya koca, çocukların hissesi üzerinde miras haklarını muhafaza eder. Tasfiye ve taksim, münasip olmayan bir zamanda yapılamaz.
(C) MAHDUT ORTAKLIK:
I. Mal ayrılığı şartiyle:
Karı koca, evlenme mukavelesiyle bazı malların bilhassa gayri menkullerin ortaklıktan çıkarılmasını şart ederek mahdut bir mal ortaklığı usulü kabul edebilirler.
II. Müktesep mallara münhasır ortaklık:
1 - Şumulü:
Karı koca, ortaklığa dahil olacak malların; yalnız evliliğin devamı esnasında iki taraf şahsi mallarının ve bunlardan birinin istibdali suretiyle elde edecekleri malların hasılatiyle kocanın yine evliliğin devamı esnasında ıvazsız olmayan her türlü kazancından ve kadının kanunen mahfuz mallarından bulunmayan bu kabil kazançlarından teşekkül etmesini, evlenme mukavelelerinde, kabul edebilirler. Bu mallara müktesep mallar denir.
2 - Taksim:
Mahdut ortaklığın hitamında ortaklık mallarında husule gelmiş bir ziyade var ise, bu ziyade, karı koca veya mirasçıları arasında yarı yarıya taksim olunur. Noksan vukua geldiğinde, karı tarafından sebebiyet verildiği ispat edilmedikçe koca veya mirasçılarına ait olur. Evlenme mukavelesinde, ziyade veya noksan hakkında başka bir taksim sureti kabul olunabilir.
(D) CİHAZ USULÜ:
Karı koca evlenme mukavelesiyle cihaz usulünü kabul edebilirler. Bu usul, karının kendi mallarının bir kısmını aile masrafına medar olmak üzere kocasına terk etmesinden ibarettir.
Cihaz olarak karının kocasına terk ettiği malların mal ortaklığı usulüne göre müşterek mal olacağı veya koca cihazın mülkiyetine dahi mustakil olarak malik bulunacağı evlenme mukavelesinde tasrih edilmiş olmadıkça cihaz ittihaz olunan mallar hakkında, mal birliği usulünde karının şahsi mallarının tabi olduğu hükümler cari olur.
BEŞİNCİ FASIL
Karı koca malları hakkındaki usule dair sicil
(A) TESCİLİN HÜKÜMLERİ:
Evlenme mukaveleleri ve karı koca arasındaki usule müteallik mahkeme kararlariyle ortaklık mallarına veya karının şahsi mallarına dair aralarında yapacakları mukaveleler katibi adile tescil ve ilan ettirilmiş olmadıkça üçüncü şahsa karşı hüküm ifade etmez. Bu hususta karı kocanın mirasçıları üçüncü şahıstan madut değildir.
(B) TESCİL:
I. Mevzuu:
Evlenme mukavelesinin muhtevi olduğu maddelerden, üçüncü şahsa karşı hüküm ifade etmesi karı koca için mültezem olanları, tescil olunur. Kanun hilafını emir etmiş veya evlenme mukavelesinde mukavelenin tescil edilememesi sarahaten kabul edilmiş olmadıkça, karı kocadan herbiri, tescili isteyebilirler.
II. Mahal:
Tescil, kocanın ikametgahı katibi adilliğince icra edilir. Koca, ikametgahını tebdil ettiği takdirde, tebdilden itibaren üç ay zarfında, bu yeni ikametgahta dahi tescilin tecdidi lazımdır.
İkametgahın tebeddülünden itibaren üç ay geçince, eski tescilin hükmü kalmaz.
(C) SİCİLLİN TUTULMASI:
Katibiadil, evlenme mukavelelerini ve karı koca mallarının idaresine taalluku olup tescili lazımgelen kanunen muayyen kararları ve mukaveleleri hususi bir sicille kayıt ile mükelleftir. Bu sicil, aleni olup herkes kendisine muktazi kayıtların musaddak bir suretini meccanen isteyebilir. Evlenme mukavelesinin ilanında yalnız, karı kocanın kabul ettikleri usulün, hangi usul olduğunu, beyan ile iktifa olunur.
İKİNCİ KISIM
Hısımlar
YEDİNCİ BAP
Nesebi Sahih Çocuklar
BİRİNCİ FASIL
Nesebin sıhhatı
(A) NESEBİN SIHHATINDA KARİNE:
Evlilik mevcut iken veya zevalinden itibaren üç yüz gün içinde doğan çocuğun babası, kocadır. Bu müddet geçdikten sonra, asıl olan, doğan çocuğun nesebi sahih addolunmamaktır.
(B) NESEBİ RET:
I. Koca tarafından:
1 - Müddet
Koca, doğduğuna muttali olduğu günden itibaren bir ay içinde çocuğu reddedebilir. Ret davası, çocuk ile anası aleyhine ikame olunur.
2 - Evlilik mevcut iken doğan çocuk
Koca, evlendikten en az yüz seksen gün sonra doğan çocuğun kendisinden olması ihtimali bulunmadığını ispat etmedikçe çocuğu reddedemez.
3 - Evlenmeden evvel veya ayrılıktan sonra ana rahmine düşen çocuk:
Çocuğun, evlenme akdinden itibaren yüz seksen günden az bir müddette doğduğu yahut kadının gebe kaldığı zamanda kocasından ayrılığına hükmedilmiş olduğu tebeyyün ederse; koca, ret davasında başka beyyine ikamesine mecbur değildir.
Şukadar ki, kadının gebe kaldığı zaman kocasiyle birlikte ikametinin tahakkuku halinde asl olan, yine nesebin sıhhatıdır.
II. Diğer alakadarlar:
Ret müddetinin mürurundan evvel kocanın vefat etmesi veya temyiz kudretinden mahrum olması yahut bulunduğu yerin bilinmemesi veya herhangi bir sebepten dolayı çocuğun doğumundan haberdar edilememesi halinde, çocukla birlikte mirasçı veya çocuk sebebi ile mirastan mahrum olanlar, doğuma ıttılaları tarihinden itibaren bir ay içinde ret davasını ikame edebilirler.
Kadın; evlenmeden evvel gebe kaldığı takdirde; koca tanımış olsa bile müddeiumumi, onun babası olması ihtimali bulunmadığını dava ve ispat edebilir.
(C) RET HAKKININ SUKUTU:
Koca, sarahaten veya delaleten çocuğu tanıdıktan yahut bu bapta muayyen müddet geçtikten sonra, ret davası edemez. Şukadar ki çocuğu tanımak veya müddetinde reddetmemek hususunda iğfal olunduğunu iddia ve ispat edebilir.
Bu hallerde, iğfale ıttıla tarihinden itibaren ret için, yeniden bir aylık müddet başlar.
Kezalik ret davasının müddeti içinde ikame edilmemesi muhik bir sebepten ileri gelmiş ise müddetin geçmesine bakılmaksızın dava mesmu olur.
İKİNCİ FASIL
Nesebin tashihi
(A) EVLENME İLE TASHİH:
I. Şartları:
Evlilik haricinde doğan çocukların nesebi, ana babanın birbirleriyle evlenmesiyle, kendiliğinden sahih olur.
II. Beyan:
Ana baba, doğan çocuklarını ikametgahlarının bulunduğu veya evlendikleri mahal nüfus memuruna ihbara mecburdur bu ihbar, akit ile birlikte veya heman akitten sonra yapılır. İhbarın yapılmaması nesebin sahih olmasına mani değildir.
(B) HAKİMİN HÜKMÜ İLE:
I. Şartları
Birbirleri ile evlenmeyi vadedipte birinin vefatı veya evlenme ehliyetinin zevali sebebiyle evlenemeyen ana babadan doğan çocukların nesebi, diğerinin talebi veya çocuğun müracaatı üzerine, hakim tarafından tahsis olunur. Ancak çocuk reşit ise tashih talebi rızası alınmadıkça mesmu olmaz. Çocuğun vefatından sonra müracaat hakkı füruuna intikal eder.
II. Salahiyet:
Nesebin tashihi için salahiyetdar olan hakim, davacının ikametgahı hakimidir.
Hakim, tashih talebini hukuku ammenin sıyaneti için nüfus memuruna tebliğe mecburdur.
(C) BUTLAN DAVASI:
Ana babanın kanuni mirasçıları ile müddeiumumi, nesebin tashihine muttali oldukları günden itibaren üç ay içinde itiraz edebilirler. Çocuğun, o ana ve babadan olmadığını ispat, davacılara aittir. İtiraz davasının mercii tashih kararının verildiği mahal veya ana ve babanın ikametgahı hakimdir.
(D) TASHİHİN HÜKMÜ:
Nesebi tashih edilen çocuk, ana ve babasına ve onların hısımlarına karşı ayniyle nesebi sahih olan çocuğun hukukunu haizdir; nesebi sahih füruu dahi tashihten müstefit olur. Tashih, hem ana babanın mukayyet olduğu hem çocuğun doğduğu mahallin nüfus memuruna tebliğ edilir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Evlat edinme
A. Evlat edinme şartları
I. Evlat edinen için:
Evlat edinme hakkı en az otuzbeş yaşında olup da nesebi sahih füruu bulunmayanlara münhasırdır. Evlat edinen kimsenin evlatlıktan en az onsekiz yaş büyük olması şarttır.
II.Evlatlık için:
Mümeyyiz olan kimse, rızası olmadıkça, evlatlığa alınamaz. Ana babanın veya hakimin muvafakatı alınmadıkça mahcur ile küçük, mümeyyiz bile olsalar, evlatlığa alınamazlar.
a) Rıza şartının aranmaması
Kim olduğu veya nerede bulunduğu uzun süreden beri bilinmeyen ya da sürekli temyiz kudretinden yoksun bulunan ana veya babanın rızası aranmaz.
Velayetin kaldırılmasını gerektirecek ölçüde çocuğu ile ilgisiz olan ana veya baba için de aynı hüküm uygulanır.
III. Karı koca hakkında:
Eşlerden birinin evlat edinmesi veya evlatlık olması diğerinin rızasına bağlıdır. Devamlı olarak temyiz kudretinden mahrum eşin rızası aranmaz. Bu halde hakim temyiz kudretinden mahrum eşin kanuni mümessilini dinler, haklı sebeplerin varlığı halinde talebin kabulüne karar verir.
Bir kimsenin iki kişi tarafından beraberce evlatlığa alınabilmesi ancak karı koca için mümkündür.
(B) ŞEKİL:
Evlat edinme, evlat edinenin oturduğu yer sulh hakiminin izni üzerine yapılacak resmi bir senetle olur ve evlat edinme doğum kütüğüne yazılır.
Hakim evlat edinmeye izin vermeden önce, duruma göre gerekli görebileceği her türlü soruşturmayı kendiliğinden yapar.
Tarafların belirttikleri sebebi haklı bulmadıkça, hakim, evlat edinmeye izin vermez.
(C) AKDİN HÜKMÜ:
Evlatlık, kendisini evlatlığa alanın aile ismini taşır ve onun mirasçısı olur. Asıl ailesindeki mirasçılığa da halel gelmez. Ana babaya ait hak ve vazifeler, evlat edinen kimseye geçer. Evlat edinme akdinden evvel yapılmış resmi bir senet ile, nesebi sahih çocukların mirasçılık hakkına ve ana babanın çocukların malları üzerindeki haklarına dair olan mevaddı kanuniyeye muhalif hükümler kabul edilebilir.
Karı koca tarafından birlikte evlat edinilen ve mümeyyiz olmayan küçüklerin nüfus kaydında ana baba adı olarak, evlat edinen karı kocanın adları yazılır.
Evlatlığın, miras ve başka haklarının halele uğramaması, aile bağlarının devam etmesi için evlatlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlat edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca her iki nüfus kütüğüne evlatlıkla ilgili resmi senedin tarih ve sayısı da kaydedilir.
Evlatlığın, reşit olduktan sonra asıl ana babasının ismini kullanma hakkı saklıdır.
Evlat edinme ile ilgili kayıtlar mahkeme kararı olmadıkça veya evlatlık istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.
(D) REFİ:
Evlatlık mukavelesi hakkındaki kaidelere riayet şartiyle, evlatlık rabıtası, iki tarafın rızasiyle her zaman kaldırılabilir. Evlatlık rabıtası, muhik sebeplere istinat halinde evlatlığın ve mirasından mahrum bırakacak bir hal hüdusunda evlatlık edinen kimsenin talebi üzerine, hakim tarafından dahi refedilir.
Ref'i, evlatlık rabıtasının istikbale ait bütün hükümlerini izale eder ve kat'idir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Nesep sıhhatinin umumi hükümleri
(A) İSİM VE VATANDAŞLIK HAKKI:
Nesebi sahih olan çocuk, babasının ismini taşır ve onun vatandaşlık haklarına malik olur.
(B) KARŞILIKLI VAZİFELER:
Ana baba ve çocuk, yekdiğere karşı aile menfaatinin istilzam ettiği muavenet ve riayete mecburdur.
(C) ÇOCUKLARIN İAŞE VE TERBİYE MASRAFLARI:
Çocuğun iaşe ve terbiyesine muktazi masraflar, kendilerinin mallarını idare hususunda kabul ettikleri usule göre, ana babaya terettüp eder. Ana baba zarurette bulunduğu veya çocuk fevkalade masrafı mucip olduğu takdirde yahut istisnai her hangi bir sebebin vücudu halinde hakim, çocuğun mallarından kendisinin iaşe ve terbiyesine medar olacak muayyen bir miktarın sarfı için, ana ve babaya izin verebilir.
BEŞİNCİ FASIL
Velayet
A. UMUMİYET İTİBARİYLE:
I. Şartları:
Çocuk, küçük iken ana ve babasının velayeti altındadır; kanuni sebep olmadıkça, ana ve babadan alınamaz. Hakim, vasi tayinine lüzum görmedikçe hacredilen çocukları dahi, ana ve babanın velayetine tabidirler.
II. Velayeti icra hakkı:
Evlilik mevcut iken, ana ve baba, velayeti beraberce icra ederler. Anlaşamazlarsa, babanın reyi muteberdir.
(B) VELAYETİN ŞÜMULÜ:
I. Umumiyet itibariyle:
Karı kocadan birinin vefatı halinde, velayet, sağ kalana ve boşanma halinde çocukların tevdi olunduğu tarafa, ait olur.
Çocuk, ana ve babasına riayete mecburdur. Ana ve baba, kudretlerine göre çocuğu yetiştirmekle ve çocuk alil veya aklı zayıf ise haline münasip bir terbiye vermekle mükelleftirler.
Çocuğun adını, ana ve babası kor.
II. Mesleki terbiye:
Ana ve baba, çocuğun mesleki terbiyesini sevk ve idare eder ve mümkün mertebe kuvvet ve kabiliyetini ve arzularını nazara alır.
III. Dini terbiye:
Çocuğun dini terbiyesini tayin ana babaya aittir.
Ana babanın bu husustaki hürriyetini tahdit edecek her türlü mukavele muteber değildir.
Reşit, dinini intihapta hürdür.
IV. Tedip hakkı:
Ana baba, çocuklarını tedip hakkına maliktir.
V. Temsil:
1 - Üçüncü şahıslara karşı:
a) Ebeveyn tarafından:
Ana ve baba, velayeti icra hakkını haiz oldukları nisbette çocuklarının kanuni mümessilidirler. Bu sıfatla hareketlerinde hakimin reyine ihtiyaçları yoktur.
b) Çocuğun ehliyeti:
Velayet altındaki çocuk, ehliyet itibariyle vesayet altındaki kimse gibidir. Vesayet altında bulunan kimsenin idari muamelata iştiraki müstesna olmak üzere vasi marifetiyle temsile mütaallik hükümler, veli hakkında da tatbik olunur.
Bir borç iltizam eden çocuk kendi malından ödemekte mükelleftir. Bu hususta ana ve babanın; çocuğun malları üzerinde haiz oldukları idare ve intifa haklarına bakılmaz.
2 - Aileye karşı:
a) Çocukların tasarrufu:
Velayet altındaki çocuk, mümeyyiz ise, ana va babanın rizasiyle aile namına hareket edebilir. Bu takdirde çocuk kendisi mesul olmayıp ana ve baba mallarını idare hususunda kabul ettikleri usule göre ilzam olunur.
b) Çocukla ana ve baba arasında vakı hukuki tasarruflar:
Çocuk ile baba veya ana arasında yahut ana ve babanın nefine olarak çocuk ile üçüncü şahıs arasında yapılacak her hangi bir tasarrufta çocuk, borç iltizam etmiş olursa bir kayyımın iştiraki ve hakimin tasdiki lazımdır.
(C) HAKİMİN MÜDAHALESİ:
I. Himaye tedbirleri:
Ana ve baba, vazifelerini ifa etmedikleri takdirde hakim, çocuğun himayesi için muktazi tedbirleri ittihaz ile mükelleftir.
II. Çocukların yerleştirilmesi:
Çocuğun, bedeni veya fikri tekamülü tehlikede bulunur veya çocuk manen metruk bir halde kalırsa hakim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile nezdine veya bir müesseseye yerleştirebilir. Çocuk, şirretliği hasebiyle ana ve babanın emirlerine karşı gelmekte temerrüt ederse; müessir başka bir ıslah çaresi bulunmadığı takdirde, aynı tedbirler, ana babanın talebi üzerine hakim tarafından ittihaz edilir. Bu tedbirlerin iltizam ettiği masarif -ana baba ile çocuk tediyeden aciz iseler- Devletçe tesviye olunur. Nafakaya mütaallik hükümler bakidir.
III. Velayet hakkının nez'i:
1 - Velayetin ifa edilmemesi halinde:
Velayeti ifadan aciz veya mahcur olan yahut nüfuzunu ağır surette sui istimal eden veya fahiş ihmalde bulunan ana ve babadan, hakim, velayet hakkını nez edebilir.
Ana ve babadan velayet nez olununca, çocuğa, bir vasi tayin olunur. Nez'in hükmü, ileride doğacak çocuklara şamildir.
2 - Baba veya ana tekrar evlenirse:
Velayeti haiz olan ana ve baba, yeniden evlenirse; icap ettiği halde çocuğa bir vasi tayin edilir. Karı kocadan birinin, vasi nasbı caizdir.
IV. Velayet hakkının iadesi:
Nezi sebebi zail olduğu surette hakim, doğrudan doğruya veya talepleri üzerine, ana ve babaya velayeti iade ile mükelleftir.
Nez'i tarihinden itibaren bir sene geçmedikçe, velayet, iade edilemez.
(D) NEZİ HALİNDE ANA VE BABANIN VAZİFELERİ:
Velayeti nezedilen ana ve baba, çocuğun iaşe ve terbiye masraflarını, evvelce olduğu gibi tesviye ile mükelleftir. Bu masraflar -ana ve baba ile çocuk tediyeden aciz iseler- Devletçe tesviye olunur. Nafakaya mütaallik hükümler bakidir.
ALTINCI FASIL
Çocuk malları
(A) İDARE:
I.Umumiyetle:
Ana baba, velayetleri devam ettikçe çocuğun mallarını idare ederler. Hesap ve Teminat vermezler. Ana babanın vazifelerini yapmadıkları takdirde, hakim müdahale eder.
II. Evliliğin zevalinden sonra:
Evliliğin zevalinden sonra velayeti haiz olan karı veya koca, hakime çocuğun mali vaziyetini gösterir bir müfredat defteri vermeğe ve servetinde ve keyfiyeti tenmiyesinde ehemmiyetli bir tebeddül husule geldiği takdirde, onu da, bildirmeğe mecburdur.
(B) İSTİFADE HAKKI:
I. Şartları:
Ana babanın velayeti, taksirleri hasebiyle, kendilerinden nez olunmadıkça; rüştüne kadar çocuğun emvalinden intifa hakları vardır.
II. Gelirin sarfı:
Çocuğun geliri, evvel emirde kendi infak ve terbiyesine sarfolunur; fazlası, karı kocadan hangisi aile masrafiyle mükellef ise ona ait olur.
(C) SERBEST MALLAR:
I. İstifade hakkından hariç mallar:
İntifa hakkı, faize verilmek veya tasarruf sandıklarından biriktirilmek yahut ana baba intifa edememek şartiyle çocuğa bağışlanan mallara şamil olmaz.
Bu kabil malların idaresi, bağışlıyan tarafından hini bağışlamada hilafı şart edilmedikçe; ana babadan alınamaz.
II. Kazanç idare ve istifade hakları:
1 - Kazanç:
Küçüğün kazancı, yanlarında yaşadıkça, ana babaya aittir. Ananın babanın rızası ile aile haricinde yaşayan çocuk, onlara karşı olan borçlarına halel gelmemek üzere, kazancında dilediği veçhile tasarruf edebilir.
2 - Meslek ve sanat için verilen mal:
Bir meslek veya sanat için, ana baba tarafından çocuğa, malından verilen kısmın idaresi ve ondan istifade hakkı, çocuğundur.
(D) HAKİMİN MÜDAHALESİ:
I. Teminat tedbirleri:
Ana baba, idare ve intifa haklarının kendilerine yüklettiği vazifeleri yapmadıkları surette; hakim, çocuğun menfaatini muhafaza için, muktazi tedbirleri ittihaz eder.
Çocuğun malları tehlikeye düşerse hakim, vasiler üzerinde haiz olduğu murakabeyi ana baba hakkında tatbik veya onlardan teminat talep ve çocuğun menfaatini korumak için kayyım da tayin edebilir.
II. Velayet hakkının nez'i halinde:
Ana baba, çocuğun malları üzerindeki haklarından; ancak velayetlerinin nez'i halinde, mahrum edilebilir. Velayetin nez'i, ana babanın taksirleri yüzünden olmamış ise; çocuğun infak ve terbiyesine kifayet edecek miktardan fazlasında, intifa hakları bakidir.
(H) İDARE HAKKININ ZEVALİ:
I. Teslim:
Ana babanın idare hakkının zevalinde, mallar; reşit olan çocuğa veya vasisine, hesap görülerek teslim olunur.
II. Mesuliyet:
Ana baba çocuğun mallarını iadede intifa hakkı sabibi gibi mesuldür; hüsnü niyetle sattıkları malların semenini verirler.
Ana baba, çocuğun malından anın menfaati için, salahiyetleri dairesinde yaptıkları masrafı zamin olmazlar.
III. Çocuğun imtiyaz hakkı:
Çocuğun, haciz veya iflas tarikiyle takip edilen ana babadaki alacağı mümtazdır.
SEKİZİNCİ BAP
Nesebi Sahih Olmayan Çocuk
(A) SAHİH OLMAYAN NESEP:
Nesebi sahih olmayan çocuğun anası, doğuran kadındır. Babası, tanıma veya bir hüküm ile tahakkuk eder.
(B) TANIMA:
I. Şartları ve Şekli:
Evlilik haricinde doğan çocuk babası tarafından veya babasının vefatı veya temyiz kudretinden daimi mahrumiyeti halinde babasının babası tarafından, tanınabilir.
Tanıma, resmi senet veya ölüme bağlı tasarrufla olur. Keyfiyet, tanınan kimsenin mukayyet bulunduğu mahallin nüfus memuruna bildirilir.
II. Memnuiyet:
Birbirleriyle evlenmeleri memnu olanlardan veya evli kadınların zinasından doğan çocuk, tanınamaz.
III. Refi:
1 - Ana veya çocuğun itirazı:
Ana veya çocuk ve çocuğun vefatı halinde füruu, tanıyanın baba veya büyük baba olmadığı veya tanıma çocuk hakkında zararlı bulunduğu iddiasiyle, ıttılalarından itibaren üç ay içinde hakime itiraz edebilirler.
Ahvali şahsiye memuru tanıyana yahut anın mirasçılarına itirazı bildirir. Bunlar üç ay içinde mahalli mahkemesine müracaatla, itirazın reddini isteyebilir.
2 - Üçüncü şahsın itirazı:
Gerek hazine gerek her hangi bir alakadar, ıttıla tarihinden itibaren üç ay içinde salahiyettar ahvali şahsiye memurunun bulunduğu mahal mahkemesinde; tanıma keyfiyetine itiraz edebilir. Muterizler, tanıyan kimsenin çocuğun baba veya babasının babası olmadığını veya tanımanın kanunen memnu bulunduğunu ispat mecburiyetindedirler.
(C) BABALIK DAVASI:
Evlilik haricinde doğan çocuğun anası, babanın hükmen tayini için ikamei dava edebilir. Çocuk ta bu hakkı haizdir. Dava, baba veya mirasçıları aleyhine ikame olunur.
I. Dava hakkı:
II. Müddet:
Dava, çocuk doğmadan evvel veya doğduğundan itibaren nihayet bir sene içinde ikame olunur.
III. Mevzuu:
Dava; ana ve çocuk lehine babanın nakdi tediyatta bulunması talebine dair olabileceği gibi, kanunun tayin ettiği hususlarda, bu taleple birlikte veya ayrıca, babalığın ahvali şahsiyeye mütaallik bütün netayiciye hükmen tayinine dair de, olabilir.
Çocuk, babası tarafından tanınmış veya ölü doğmuş veya hükümden evvel ölmüş olsa bile; ana nakdi tediyat davasında bulunabilir. Çocuk baba tarafından tanınmış veya babalık hükmü lahık olmuş ise velayetten mütevellit borçların edası çocuğa yapılması lazımgelen tediyat yerine kaim olur.
IV. Kayyım tayini:
Mahkeme, evlilik haricinde bir doğumdan haberdar olduğu veya böyle bir gebelik ana tarafından kendisine haber verildiği takdirde; çocuğun menfaatlerini sıyanet etmek üzere, hemen bir kayyım tayin eder. Babalık davası bittiği veya ikamesi için muayyen müddet geçtiği takdirde mahkeme, çocuğun ana veya babanın velayeti altında bırakılmasını faydalı görmezse kayyım yerine bir vasi nasbeyler.
1 - Salahiyet:
a) Umumi salahiyet:
Babalık davası müddeniin doğum zamanında Türkiye'deki ikametgahının bulunduğu mahal mahkemesinde ikame edilebileceği gibi müddeaaleyhin dava zamanındaki ikametgahının bulunduğu mahal mahkemesinde dahi ikame olunabilir. Babalığın hükmen tayini maksadiyle vakı olan dava, menfaatlerini sıyanet edebilmesi için hakim tarafından doğrudan doğruya müddeaaleyhin ikametgahındaki hazine memuruna tebliğ olunur.
b) Sicil kaydının bulunduğu mahal salahiyeti:
Ana ve çocuğun ikametgahı Türkiye haricinde olup ta aleyhine babalık davası ikame olunan Türk de ecnebi bir memlekette sakin ise, dava anın Türkiye'de mukayyet olduğu mahal mahkemesi huzurunda ikame olunabilir.
2 - Karine:
Doğumdan evvel üç yüzüncü gün ile yüz sekseninci gün arasında müddeaaleyhin, çocuğun anasiyle münasebeti cinsiyede bulunduğunun sübutu; babalığa, karine teşkil eder. Müddeaaleyhin babalığı hakkında ciddi şüpheler uyandıracak hallerin vücudu takdirinde, karineye itibar yoktur.
3 - Ananın kusuru:
Ananın, gebe kaldığı zaman iffetsizlikle meluf olduğu sabit olursa; babalık davası, reddolunur.
4 - Evli ana:
Ana, gebe kaldığı zaman evli idiyse; babalık davası, ancak çocuğun nesebi sahih olmadığına hakim hükmettikten sonra ikame edilebilir. Bu takdirde babalık davasının ikamesi için muayyen müddet, nesebin sahih olmadığı hakkındaki hükmün sudurundan itibaren başlar.
V. Hüküm:
1 - Ana lehine:
a) Maddi tazminat:
Babalık davası sabit olduğu takdirde ana lehine aşağıdaki tazminata hükmedilir:
1 - Doğurma masrafları.
2 - En aşağı doğumdan evvelki dört hafta ile sonraki dört haftanın iaşe masrafları.
3 - Gebeliğin ve doğurmanın sebep olduğu diğer masraflar.
b) Manevi tazminat:
Baba, anaya münasebeti cinsiyeden evvel, evlenmek vadetmiş veya onunla münasebeti cinsiyesi kanuni bir cürüm yahut onun üzerindeki nüfuzunu sui istimal teşkil eylemiş veya münasebeti cinsiye zamanında ana henüz küçük idiyse; ana için manevi bir tazminat karşılığı olarak, bir meblağ hükmolunabilir.
2 - Çocuk lehine tediyat:
a) Nafaka:
Babalık davasının sübutu halinde, hakim, ana ve babanın içtimai vaziyetlerine göre çocuğa bir nafaka bağlar.
Babanın tediyesiyle mükellef tutulacağı nafaka, her halde çocuğun iaşe ve terbiyesine muktazi masraflara adilane bir iştirak teşkil edecek miktarda olmalıdır.
Nafaka, çocuk on sekiz yaşını bitirinceye kadar ve hakimin tayin edeceği zamanlarda peşin olarak verilir.
Ana, açıktan açığa çocuğun menfaatine mugayir şartlar altında davadan sulh olmuş veya ikamesinden feragat etmiş ise; çocuk için, dava hakkı, yine bakidir.
b) Yeni hadiseler:
Ahval ehemmiyetli surette değişmiş ise nafakanın miktarına dair olan karar, iki taraftan birinin istidası üzerine tadil olunabilir. İçtimai vaziyete göre, kafi derecede şahsi geliri olduğu gün, çocuğun nafakası kesilebilir.
3 - Teminat:
Ana, zarurette olur ve müddeaaleyhin baba olduğuna karine bulunursa doğurma ve çocuğu üç ay iaşe için melhuz masraflara karşı hükümden evvel teminat göstermeğe meddeaaleyh mecbur tutulabilir. Ananın hakları, zıya tehlikesinde bulunduğu ispat edilememiş olsa dahi, yine böyledir.
4 - Çocukların borçları:
Baba aleyhindeki haklar, mirasçılara karşı da kullanılabilir. Bununla beraber mirasçılar, çocuğun tanınması halinde mirasçı sıfatı ile alabileceği miktardan fazla bir şey itası ile, mükellef olmazlar.
VI. Babalığa hüküm:
Müddeaaleyh, anaya evlenme vadettiği veya münasebeti cinsiye bir cürüm veya nüfuzu sui istimal teşkil eylediği takdirde; müddeinin talebi üzerine hakim, onun babalığına hükmeder.
(...)
(D) HÜKÜMLER:
I. Anaya ve çocuğa karşı:
Evlilik haricindeki doğumda anasına kalan çocuk, anasının aile ismini taşıdığı ve onun vatandaşlık hakkını iktisap ettiği gibi gerek anasına gerek anasının hısımlarına karşı sahih olmayan nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahiptir.
Ananın borçları ise tıpkı nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir. Mahkeme, velayeti anaya verebilir.
II. Babaya ve çocuğa karşı:
Babaya nisbeti babalık hükmü ile veya tanınmak suretiyle taayyün eden çocuk, babanın aile ismini taşır ve onun vatandaşlık hakkını iktisap eder. Babasının ve anasının ailelerine karşı sahih olmayan nesep üzerine terettüp eden hak ve vazifelere dahi sahip olur. Babanın borçları ise tıpkı nesebi sahih çocuğa karşı olan borçları gibidir. Mahkeme, velayeti baba veya anaya verebilir.
III. Velayetin taksimi:
Çocuk, babanın velayeti altında ise ana, çocukla icabı hale göre şahsi münasebetleri idame hakkını haizdir. Mahkeme, doğrudan doğruya veya ananın talebi üzerine; çocuğun, muayyen bir yaşa kadar ananın ve bu yaştan sonra babanın velayeti altında kalmasını emredebilir.
IV. Çocuğun malları üzerindeki haklar:
Velayetin baba veya anaya tevdii halinde mahkeme, çocuğun malları üzerindeki haklarını da tayin eder.
DOKUZUNCU BAP
Aile
BİRİNCİ FASIL
Nafaka
(A) BORÇLULAR:
Herkes, yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruuna ve erkek ve kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir.
(B) MUAVENET TALEBİ:
Nafaka davası, bununla mükellef olanlar hakkında, mirastaki tertip sırasiyle ittihaz edilir. Dava, davacının geçinmesi için muktazi ve diğer tarafın geliri ile mütenasip, bir muavenet talebinden ibaret olur.
Erkek ve kız kardeşler, hali refahta bulunmadıkça kendilerinden nafaka istenemez. Dava, nafaka istemek hakkına malik olan kimse tarafından veya o kimse resmi bir müessesede infak olunuyor ise o müessese yahut müessesenin tabi olduğu idare tarafından mükellefin ikametgahı mahkemesinde ikame olunur.
(C) ANA VE BABASI BELLİSİZ ÇOCUKLARIN İAŞESİ:
Ana ve babası belli olmayan çocuk, belediyelerce infak olunur. Ailesi zuhur ederse belediye, nafaka ile mükellef olan hısımlardan nafaka için edilen masrafı isteyebilir.
İKİNCİ FASIL
Ev reisliği
(A) EV REİSLİĞİ:
Aile halinde yaşayan mütaaddit kimseler üzerinde ev reisliği, kanuna veya akte veya örfe göre, reis olan kimseye aittir.
Reislik hakkı, kan veya sıhri hısım sıfatiyle yahut işçi, çırak, amelede olduğu gibi bir akit sebebiyle birlikte yaşayanların kaffesi üzerinde caridir.
(B) HÜKÜMLERİ:
I. Umumi kaideleri:
Birlikte yaşayan kimseler, evin kaidelerine tabidir; bu kaidelerde her birinin menfaati adilane bir surette gözetilmiş olmak lazımdır.
Birlikte yaşayan kimselerden her biri bilhassa talim ve terbiyeleri sanatları yahut dini ihtiyaçları için muktazi hürriyetten istifade ederler.
Evin reisi, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını, kendi eşyasına karşı göstereceği aynı ihtimam ile muhafaza etmek ve emniyet altında bulundurmakla mükelleftir.
II. Mesuliyet:
Evin reisi, riyaseti altında bulunan küçüğün, mahcurun yahut dimağ hastalığı veya akıl zayıflığı ile malül olan kimsenin yaptığı zarardan mutad veçhile ve ahvalin muktazi bulunduğu dikkatle ana nezaret ettiğini isbat etmedikçe mesuldür.
Evin reisi ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı ile malül olanların bizzat kendilerini veya başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri hususunda lazımgelen tedbirleri ittihaz ile mükelleftir. Lüzumu halinde bu tedbirlerin ittihazı için keyfiyeti zabıtaya haber verir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Aile malları
(A) ÇOCUKLARIN ALACAĞI:
Ana ve baba ile birlikte yaşayan ve ıvazından sarahaten feragat etmeksizin kendi sayını veya varidatını aileye tahsis eden reşit evlat, bu tahsisinden dolayı; ana ve babasından, aleyhlerine vakı hacze iştirak veya iflasları halinde masaya müracaat tarikiyle, bir hak talep edebilir. İhtilaf halinde, hakim, iddianın haklı olmadığını ve miktarını serbestçe takdir eder.
(B) AİLE VAKFI:
Aile efradının talim ve terbiyesine, teçhiz veya muavenetine ve bunlara mümasil gayelere muktazi masarifin tediyesi için; eşhas veya miras hukukuna dair olan hükümlere tevfikan aile vakıfları tesis edilebilir.
Bir malın veya bir hakkın devir ve ferağ edilememek üzere bir aileye tahsisine ve aile efradı arasında tarzı intikaline dair her türlü tasarruf memnudur. Bu tarzda tasarruf, tesisat ihdası fikriyle dahi mezcolunamaz.
(C) AİLE ŞİRKET EMVALİ:
I. Teşekkülü
1 - Şartları:
Hısımlar, terekedeki hisselerinin tamamını veya bir kısmını bırakmak veya ortaya diğer mallar koymak suretiyle aralarında, şirketi emval tesis edebilir.
2 - Şekli:
Bütün şeriklerin veya mümessillerinin imzalarını havi resmi bir senede raptedilmedikçe, mal ortaklığı, tesis edilmiş olmaz.
II. Müddet:
Mal ortaklığı, muayyen veya gayri muayyen bir müddet için olabilir. Müddet, muayyen olmadığı takdirde; ortaklardan her biri, altı ay evvel ihbar edilmek şartiyle şirketle alakasını kesebilir. Şirket, zirai bir işe dair olduğu takdirde; ihbardan sonra geçmesi lazımgelen müddet, mahalli örfe göre, o iş için muktazi ziraat mevsiminden ibarettir.
III. Hükmü:
1 - Şirketin işletilmesi:
Şerikler, şirketi elbirliğiyle işletirler. Hilafına bir şart olmadıkça her biri şirkette müsavi derecede hak sahibidir.
Şirket devam ettiği müddetçe şerikler, hisselerini talebedemiyecekleri gibi hisselerinde tasarruf dahi edemezler.
2 - İdare ve temsil:
a) Umumiyet itibariyle:
Şirket Bütün azasının elbirliğiyle idare olunur. Azadan her biri diğerlerinin iştiraki olmaksızın mutat olan idari tasarruflarda bulunabilir.
b) Müdürlerin salâhiyeti:
Aza, içlerinden birini şirkete müdür tayin edebilirler. Müdür, şirkete mütaallik bütün tasarruflarda onu temsil ve işletme umurunu idare eder.
Şirketi kimin temsil edeceği, siciline kaydedilmiş olmadıkça; diğer şeriklerin temsil hakkından mahrumiyetleri iddası, hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilemez.
3 - Müşterek mallar ve şahsi mallar:
Şirkete dahil olan mallar, şeriklerin müşterek mülküdür. Şerikler borçlardan müteselsilen mesuldürler. Şeriklerden birinin şirkete koymadığı veya şirket esnasında miras tarikiyle yahut her hangi bir suretle ıvazsız iktisap ettiği mallar, hilafına şart olmadıkça şirket emvalinden sayılmaz.
IV. Şirketin feshi:
1 - Sebepleri:
Aşağıdaki hallerde şirket nihayet bulur:
1 - Bütün şeriklerin muvafakati ile yahut ihbar tarikiyle.
2 - Şirketin devamı için muayyen müddet hitam bulmuş ve zımnen temdit vakı olmamış ise,
3 - Şeriklerden birinin hissesi icra vasıtasiyle haczedilerek satıldığı takdirde.
4 - Şeriklerden birinin iflası halinde.
5 - Şeriklerden birinin muhik sebeplere müstenit talebi ile.
2 - İhbar, tediyeden aciz, evlenme:
İhbar tarikiyle şeriklerden biri şirketten ayrıldığı veya şeriklerden birinin iflasına hüküm sadır olduğu yahut haczedilmiş olan hissenin satılması talebedildiği takdirde, diğer, şerikler; işbu şerikin hukukunu tasfiye veya alacaklılarının alakasını katettikten sonra kendi aralarında, şirketi idame edebilirler.
Evlenen şerik, evvelce ihbara mecbur olmaksızın şirketteki hukukunun tasfiyesini talebedebilir.
3 - Vefat:
Şeriklerden birinin vefatı halinde, mirasçıları, şirket emval azasından değil iseler ancak murislerine ait hukukun tasfiyesini talep edebilirler.
Müteveffa, mirasçı olarak füru bırakmış ise bunlar, diğer şeriklerin muvafakati ile; onun yerine, şirkete girebilirler.
4 - Taksim:
Şirket mallarının taksimi veya ayrılan bir şerikin hissesinin tasfiyesi, şirketin hitamını mucip olan sebebin tahaddüsü zamanında şirket mallarının bulunduğu hale göre icra edilir.
Taksim ve tasfiye, müsait olmıyan bir zamanda talep olunamaz.
V. Hissei temettü şartiyle şirket:
1 - Mevzuu:
Şerikler, aralarında yapacakları mukavele ile şirketin işletilmesini ve temsilini diğer şeriklerden her birine hasılatı safiyeden senevi muayyen bir hisse vermek üzere; içlerinden yalnız birine tevdi edebilirler.
Bu hisse, hilafına şart olmadıkça, şirket mallarının münasip derecede uzun bir devredeki hasılatının vasati miktarına göre ve işleten şerikin ihtiyar ettiği mesai ve sarfiyatı nazarı itibara alınarak adilane bir surette tesbit olunur.
2 - Fesih:
Şirketin işletme ve temsilini deruhte eden şerik, müşterek malları gereği gibi işletmediği veya şeriklerine karşı taahhütlerini ifa etmediği takdirde şeriklerin, şirketin feshini talebe hakları vardır.
Şeriklerden her biri, muhik sebeplere istinat ile işletme ve temsili deruhte eden şerikin idaresine iştirak ile, tereke taksimindeki hükümler nazarı dikkate alınmak üzere; müşterek mallardan istifade hakkına teşrikini, hakimden istiyebilir.
Bununla beraber, şeriklerin elbirliğiyle işlettikleri şirketi emvale dair olan kaideler; temettüe iştirak suretiyle olan şirketi envalde dahi caridir.
(D) AİLE YURDU:
Aşağıdaki maddeler hükmüne tevfikan aile yurtları tesisi caizdir.
I. Yurt tesisi:
1 - Şartları:
Ziraat veya sanayie tahsis edilmiş olan bir gayrimenkul ve müştemilatiyle beraber meskenler aşağıdaki şartlar dairesinde aile yurdu ittihaz edilebilir.
Aile yurdu ittihaz olunan gayrimenkulün büyüklüğü, bir ailenin iaşesine veya ikametine muktazi dereceden fazla olamaz; gayrimenkulün üzerinde ayni haklar bulunması ve mülk sahibinin mütebaki servetinin derecesi, haizi tesir değildir.
Mahkemenin, muhik sebeplere istinat ile muvakkat bir zaman için vereceği müsaade müstesna olmak üzere, mülk sahibi veya ailesi yurt ittihaz edilen gayrimenkulü ve gayrimenkulün tahsis edildiği sanatı bizzat işletmeğe yahut meskende bizzat ikamete mecburdur.
2 - Tesis usulü:
a) Resmi ilan:
Aile yurdu tesis etmek istiyen kimse, alacaklıların ve alelıtlak tesisten zarar görmeleri melhuz olanların iki ay zarfında itirazlarını dermeyan etmelerini evvel emirde mahkeme marifetiyle resmen ilan ettirir. Mahkeme, yurt ittihaz edilecek mesken veya diğer gayri menkul kendilerine teminat gösterilmiş olan alacaklılara, keyfiyeti sureti mahsusada tebliğ eder.
b) Başkalarının hakları:
İlan müddeti içinde, üçüncü şahıslar tarafından itiraz olunmadığı yahut vuku bulan itirazın haksızlığı anlaşıldığı takdirde; mesken veya diğer gayri menkul, yurt ittihazı için muktazi kanuni şartları cami ise, tesise müsaade olunur.
Müddet içinde itiraz eden alacaklıların alakalarının kesildiği isbat edilmedikçe tesise müsaade edilmez.
Borç, itiraz eden alacaklı lehine müeccel olsa bile aile yurdu tesis etmek istiyen borçlu, hemen ödeyebilir.
c) Sicille kayıt:
Mahkemenin tesis müsaadesi tapu siciline kayit ile resmen ilan olunmadıkça aile yurdu, kurulmuş olmaz.
II. Hükmü:
1 - Tasarruf hakkının tahdidi:
Yurt ittihaz olunan mesken veya diğer gayrı menkul, teminat gösterilemez. Sahibi onu ahare ferağ edemiyeceği gibi kiraya da veremez.
Yurt ve müştemilatı, mahkeme marifetiyle idare hakkı mahfuz kalmak şartiyle kabili haciz değildir.
2 - Hısımların hakkı:
Muhtaç olan ve kabullerine mani bulunmayan usul ve füruunu ve erkek ve kız kardeşlerini yurda kabul etmesi için, mahkeme, mal sahibini cebredebilir.
3 - Mal sahibinin borcunu ödemekten aczi:
Mal sahibinin, borcunu ödemekten aczi tahakkuk ettiği takdirde alacaklılar, mahkemeye müracaat ederek yurdun tahsis edildiği gayeye halel gelmemek şartiyle; yurt ittihaz edilen mesken veya diğer gayrimenkulü, kendi hesaplarına idare etmek üzere bir müdüre, tevdi ettirebilirler.
Alacaklılar, borcu ödemekten acze dair ellerinde bulunan vesikaların tarihi sırasiyle ve iflastaki tertibe göre haklarını alırlar.
III. İlga:
1 - Ölüm dolayısiyle:
Ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçılara geçmesi kendi tarafından şart kılınmış olmadıkça, mal sahibinin ölümünden sonra, aile yurdu devam edemez.
Böyle bir şart yok ise, mal sahibi ölünce; tapu sicilindeki kayıt, terkin edilir.
2 - Mal sahibinin sağlığında:
Mal sahibi, sağlığında yurdu ilga edebilir. Bunun için mal sahibinin, tapu sicilindeki kaydı terkin ettirmek üzere, bir istida ile mahkemeye müracaat etmesi lazımdır. İstida mahkemece ilan olunur. İstidanın ilanı tarihinden itibaren iki ay içinde itiraz edilmediği veya edilen itirazın haksızlığı anlaşıldığı takdirde, kaydın terkinine müsaade edilir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Vesayet
ONUNCU BAP
Vesayet Teşkilatı
BİRİNCİ FASIL
Vesayet uzuvları
(A) UZUVLAR:
Vesayet uzuvları, vesayet daireleri ve vasiler ve kayyımlardan ibarettir.
(B) VESAYET DAİRELERİ:
I. Umumi vesayet:
Vesayet daireleri, sulh mahkemesi ile mahkemei asliyedir.
II. Hususi vesayet:
1 - Cevaz ve şartları:
Vesayet altındaki kimsenin menfaati ve hususiyle bir şirketin veya sınai bir teşebbüsün devamı icabeylediği takdirde vesayet, müstesna olarak aileye tevdi olunabilir.
Bu suretle vesayet makamının hak ve vazifeleri ve mesuliyeti, bir aile meclisine intikal eder.
2 - Teşekkülü
Vesayet altındaki kimsenin yakın kan veya sıhri hısımlarından iki reşidin veya bunlardan biri karı ve kocasının talebi üzerine mahkemei asliye, aile vesayetine müsaade edebilir.
3 - Aile meclisi
Aile meclisi vesayet altındaki kimsenin, vasiliğe ehil olan kan veya sıhri hısımlarından en aşağı üç kişiden terekküp eder ve mahkemei asliye tarafından, dört sene için, teşkil olunur.
Karı veya koca, aile meclisine aza olabilir.
4 - Maddi teminat
Aile meclisi azası, vazifelerini müstekimane ifa edeceklerine dair maddi teminat verirler. Aile vesayeti, ancak bu şart ile tesis olunabilir.
5 - Hususi vesayetin ref'i:
Mahkemei asliye vesayeti her zaman aileden ref edebilir.
(C) VASİ VE KAYYIM:
Vasi, vesayet altındaki küçüğün ve mahcurun şahsına takayyüt ve mallarını idare ve medeni tasarruflarda onu temsil eder.
Kayyım, bir malın idaresi veya muayyen bir iş için nasbolunur.
Kanunda hilafına sarahat olmadıkça vasiye ait hükümler, kayyım hakkında da caridir.
İKİNCİ FASIL
Vesayeti müstelzim haller
(A) KÜÇÜKLÜK:
Velayet altında bulunmayan her küçüğe, bir vasi nasbolunur. Nüfus, adliye ve idare memurları resmi muameleleri dolayısiyle muttali oldukları vesayeti müstelzim böyle bir hali; sulh mahkemesine hemen ihbar ile mükelleftirler.
(B) HACİR:
I. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı:
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebi ile işlerini görmekten aciz veya daimi muavenet ve takayyüde muhtaç olan yahut başkasının emniyetini tehdit eden her reşit için, bir vasi nasbolunur. Adliye ve idare memurları, resmi muameleleri dolayısiyle muttali oldukları hacri müstelzim halleri, sulh mahkemesine hemen ihbar ile mükelleftirler.
II. İsraf, ayyaşlık, sui hal ve sui idare:
İsrafı, ayyaşlığı, sui hal ve sui idaresiyle kendisini veya ailesini zarurete maruz bırakan veya daimi muavenet ve takayyüde muhtaç olan yahut başkasının emniyetini tehdit eden her reşit için; bir vasi nasbolunur.
III. Hapis:
Bir sene veya daha ziyade hürriyeti salip bir ceza ile mahküm olan her reşit için, bir vasi nasbolunur. Hükmü icraya memur daire, mahkümun cezasını görmeğe başladığını; sulh mahkemesine, hemen ihbar ile mükelleftir.
IV. İhtiyari hacir:
İhtiyarlığı, maluliyeti veya tecrübesizliği sebebiyle işlerini gereği gibi görmekten aciz olduğunu ispat eden her reşit, vesayet altına alınmasını talep edebilir.
(C) İSTİMA:
I. Ehli hibre:
İsraf, ayyaşlık, sui hal veya sui idare sebebi ile bir kimsenin hacrine; ancak kendisinin istimaından sonra, hükmolunabilir.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebi ile hacir hükmü, ancak ehli hibre raporu üzerine verilebilir. Evvel emirde hastanın istimaı faydalı olup olmadığı raporda bilhassa tasrih olunur.
II. İlan:
Kaziyei muhakeme halini alan hacir hükmü derhal mahcurun hem doğduğu hem de ikametgahının bulunduğu yerde resmen en aşağı bir defa ilan olunur.
Akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya ayyaşlık sebebi ile hacredilen kimsenin bir müessesede bulundurulduğu müddetçe ilanın tehirine; mahkemei asliye, müstesna olarak müsaade edebilir. Hüsnü niyet sabibi üçüncü şahıslar hakkında hacir hükmünün tesiri ilandan başlar.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Vesayet işlerinde salahiyet
(A) SALAHİYETTAR MAKAM:
Vesayet işlerinde salahiyet, küçüğün veya mahcurun ikametgahındaki vesayet dairelerine aittir.
(B) İKAMETGAHIN DEĞİŞMESİ:
Sulh mahkemesinin izni olmadıkça, vesayet altındaki kimse, ikametgahını değiştiremez. İkametgah değiştirildiğinde, salahiyet, yeni ikametgahın vesayet dairelerine geçer; bu suretle hacir, yeni ikametgahta ilan edilir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Vasi tayini
(A) VASİNİN ŞAHSI:
I. Umumiyet itibariyle:
Sulh mahkemesi, vesayet işlerini görmeğe ehil olan bir reşidi, vasi tayin eder. Kendilerine verilen vazifeyi birlikte veya her birerleri kendilerine ayrılan vazifeleri ayrı ayrı yapmak üzere sulh mahkemesi icabı hale göre birden ziyade vasi tayin edebilir. Bununla beraber, bir vesayetin birlikte idaresi; rızaları olmadıkça, birden ziyade kimseye yükletilemez.
II. Hısımlarla karı ve kocanın rüçhan hakkı:
Muhik sebepler olmadıkça, sulh mahkemesi, vasiliğe kasırın yakın kan veya sıhri hısımlarından bu vazifeye ehil olan birini yahut karısını veya kocasını tercihan tayin eder. Alakadarların şahsi münasebetleri ve ikametgahlarının yakınlığı gözetilir.
III. Vasi imtihabında arzular:
Muhik sebepler mani olmadıkça, sulh mahkemesi, vasiliğe baba veya ananın yahut kasırın gösterdiği kimseyi tayin eder.
IV. Vesayeti kabul mükellefiyeti:
Küçüğün veya mahcurun erkek hısımları ve kocası ve bir de vesayet mıntıkası dahilinde sakin ve medeni ve siyasi hakları haiz diğer erkekler vesayet vazifesini kabul ile mükelleftirler. Aile meclisi tarafından tayin edilen vasi için, böyle bir mükellefiyet yoktur.
V. Mazeretler:
Aşağıdaki kimseler vasilikten itizar edebilirler:
1 - Altmış yaşını bitirmiş olanlar.
2 - Malüliyetten dolayı vesayeti güçlük ile yapacak olanlar.
3 - Dörtten fazla çocuğun velisi bulunanlar.
4 - Uhdesinde iki vesayet bulunan veya işi aşkın bir vesayeti olanlar.
5 - Mebuslar, vekiller ve temyiz mahkemesi reis ve azaları.
VI. Vesayete mani sebepler:
Aşağıdaki kimseler vasi olamazlar:
1 - Vesayet altında bulunanlar.
2 - Medeni ve siyasi haklardan mahrum veya suihal sahibi olanlar.
3 - Menfaatleri kasırın menfaatleri ile zıt olan veya onunla düşmanlığı olanlar.
4 - Alakadar vesayet daireleri hakimleri.
(B) TAYİN USULÜ:
I. Tayin:
Sulh mahkemesi, vasi tayinini müstelzim hallerde, hemen tayine mecburdur. İcabında, küçüğün rüşde vüsulünden evvel de hacir muamelesi yapılabilir.
Reşit olan evlat hacredildikte, vesayet altına alınacak yerde, aslolan, velayet altına konulmaktır.
II. Muvakkat tedbirler:
Vasinin tayininden evvel bazı işlerin görülmesi zaruri ise, sulh mahkemesi, lazımgelen tedbirleri yapar. Hususiyle hacredilecek kimseyi medeni haklarını kullanmaktan muvakkaten men ve ona bir mümessil tayin edebilir; bu karar ilan olunur.
III. Tebliğ ve ilan:
Vesayete tayin edildiği, vasiye derhal tahriren tebliğ edilir; tayin, hacir hükmü ile birlikte hem doğduğu hem ikametgahının bulunduğu yerlerde resmen ilan olunur.
IV. İtizar ve itiraz:
1 - Vesayet makamının vazifesi:
Tayini kendisine tebliğ edildiği günden itibaren on gün içinde, vasi, kanuni mazeretlerini beyan ile itizar edebilir.
Bundan başka her alakadar, muttali olduğu günden itibaren on gün içinde tayinin kanuna mugayir olduğundan bahisle itiraz edebilir.
Sulh Mahkemesi, itizarı veya itirazı kabul ederse yeniden bir vasi tayin eder; kabul etmediği halde bir karar vermek üzere keyfiyeti raporla mahkemei asliyeye gönderir.
2 - Muvakkat idare:
Vesayetten itizar etmiş veya vesayetine itiraz edilmiş olan vasi, yerine diğeri gelinceye kadar vazifesini yapmağa mecburdur.
3 - Karar:
Mahkemei asliye, kararını vasiye ve sulh mahkemesine tebliğ eder. Vasi mazur görülmüş ise sulh mahkemesi, derhal yeni bir vasi tayin eder.
V. Devir ve teslim:
Tayin kat'ileşince sulh mahkemesi marifetiyle vasiye devir ve teslim muamelesi yapılır.
BEŞİNCİ FASIL
Kayyımlık
(A) TAYİN SEBEPLERİ:
I. Temsil:
Sulh mahkemesi, aşağıdaki hallerde ve kanunun tayin ettiği diğer yerlerde alakadarının istidası üzerine veya doğrudan doğruya kayyım tayin eder:
1 - Reşit olan bir kimse hastalık veya gaip olmak ile yahut bunlara benzer sebeplerden biriyle müstacel bir işini bizzat yapamadığı gibi bir mümessil tayinine de muktedir olamazsa.
2 - Bir işte kanuni mümessilin menfaati ile küçüğün veya mahcurun menfaati birbirine zıt olursa.
3 - Kanuni mümessilin bir manii zuhur ederse.
II. Malların idaresi:
1- Kanuni kayyım:
Sulh mahkemesi; idaresi kimseye ait olmayan mallar için muktazi tedbirleri ittihaza, hususile atideki hallerde kayyım tayinine mecburdur:
1 - Bir kimse uzun müddettenberi gaip olupta bulunduğu yer, belli olmazsa.
2 - Bir kimse malını bizzat idareye veya bunun için bir vekil tayinine muktedir olmayıp ta kendisine bir vasi tayinine de mahal yok ise.
3 - Bir terekede ölüme bağlı haklar henüz taayyün etmemiş bulunur veya ceninin menfaati için lüzum görülürse.
4 - Bir cemiyetin veya tesisin teşkilatı eksik olur ve başka suretle de idaresi temin edilmemiş bulunur ise.
5 - Bir hayır iş veya umumi menfaat için halktan toplanan paraların idare ve sureti sarfı temin edilmemiş ise.
2 - İhtiyari kayyım:
Kendisinde ihtiyari hacir sebeplerinden biri bulunan reşit için, talebi üzerine, bir kayyım tayin edilebilir.
III. Mahdut ehliyet:
Hacrine kafi sebep bulunmamakla beraber medeni haklarını kullanmak salahiyetinden kısmen mahrum edilmesi menfaati iktizasından bulunan reşide aşağıdaki işlerinde reyi alınmak üzere bir müşavir tayin olunur:
1 - Husumet ve sulh.
2 - Gayrimenkulün alım satımı ve onlar üzerinde rehin ve sair ayni bir hak tesisi.
3 - Kıymetli evrak alım satımı ve terhini.
4 - Alelade idare ihtiyaçları haricinde inşaat.
5 - Ödünç verme ve alma.
6 - Sermayeyi almak.
7 - Bağışlama.
8 - Kambiyo taahhütleri altına girmek.
9 - Kefalet.
Bu suretle medeni haklarını kullanmak salahiyetinden kısmen mahrum edilen kimse gelirinde dilediği veçhile tasarruf hakkı baki kalmak üzere mallarını idare hakkından dahi mahrum edilebilir.
(B) SALAHİYETTAR MAKAM:
Kayyım, Kayyımlık altına alınacak kimsenin ikametgahı sulh mahkemesi tarafından tayin olunur. Malların idaresiyle mükellef olan kayyım, o malların en büyük kısmı nerede idare ediliyor veya temsil edilen kimsenin hissesine nerede isabet etmiş bulunuyorsa, oranın sulh mahkemesi tarafından tayin olunur.
(C) TAYİN:
Vasi tayininde usul ne ise, kayyım hakkında da odur. Sulh mahkemesi, muvafık görmezse kayyım tayinini ilan etmez.
ON BİRİNCİ BAP
Vesayetin İdaresi
BİRİNCİ FASIL
Vasinin vazifeleri
(A) VAZİFEYE BAŞLAMAK:
I. Defter:
Vasi, vazifesine başlarken sulh mahkemesinin bir mümessili hazır bulunduğu halde, vesayet altındaki kimsenin mallarının defterini yapar.
Vesayet altındaki kimse, temyiz kudretini haiz ve imkan da mevcut ise defter yapılırken hazır bulundurulur. Mahkemei asliye, icabında vasinin ve sulh mahkemesinin teklifi üzerine defterin resmi surette yapılmasını emreder. Bu muamele alacaklılara karşı mirası kabul halinde tanzim edilen resmi defter hükmünde olur.
II. Kıymetli eşyanın hıfzı:
Vesayet altındaki kimsenin, mallarını idare hususunda bir mahzuru yoksa; senetler, kıymetli eşya, mühim vesikalar ve buna mümasil sair şeyler sulh mahkemesinin murakabesi altında emin bir mahalle konulur.
III. Menkulün satışı:
Vesayet altındaki kimsenin menfaati icap ettiği takdirde bundan evvelki maddede beyan olunanlardan maada menkul eşya, sulh mahkemesinin talimatı dairesinde aleni müzayede ile yahut iki tarafın rızasiyle satılır.
Vesayet altındaki kimsenin ailesi veya kendisi için kıymeti mahsusası bulunan şeyler, mecburiyet olmadıkça satılmaz.
IV. Nukut:
1 - Tenmiyesi:
Vasinin, vesayeti altındaki kimse için sarfına lüzum görmediği nukut; derhal, sulh mahkemesi veya hükümetçe tayin edilmiş olan mali bir müesseseye faiz mukabilinde ikraz edilir. Vasi, bir aydan fazla nemasız bıraktığı nukudun faizini ödemeğe mecburdur.
2 - Tahvil:
Kafi derecede teminatı bulunmayan alacaklar, sağlam alacağa tahvil olunur. Tahvil muamelesi vesayet altındaki kimsenin menfaatine en muvafık bir zamanda yapılır.
V. Mali ve ticari teşebbüsler:
Vesayet altındaki kimsenin malları, sınai ve ticari ve sair teşebbüsleri de ihtiva ediyorsa; sulh mahkemesi, bunların tasfiyesi veya idamesi için lazımgelen talimatı ita eder.
VI. Gayri menkul:
Gayrimenkul mallar, sulh mahkemesinin izniyle satılır. Sulh mahkemesi, vesayet altındaki kimsenin menfaati icap etmedikçe bey'e mezuniyet vermez. Satış aleni müzayede ile olur ve ihale sulh mahkemesi tarafından tasdik edilmek lazımdır; mezkür makamın gecikmeksizin bir karar vermesi icap eder.
Satış, mahkemei asliyenin tasvibi ile müstesna olarak iki tarafın rızasiyle yapılabilir.
(B) İTİNA VE TEMSİL:
I. İtina:
1 - Küçükler:
Vasi, küçüğün infak ve terbiyesine itina eder. Bu hususta vesayet dairelerinin müdahale haklarına mütedair hükümler baki kalmak şartiyle vasi, ana ve babaya ait salahiyeti kullanır.
2 - Mahcurlar:
Vasi, mahcuru himaye ve şahsi muamelelerinde ona müzaheret ve icabı halinde bir müesseseye konulmasını temin eder.
II. Temsil:
1 - Umumi:
Vesayet dairelerinin müdahale haklarına mütedair hükümler baki kalmak şartiyle vasi, bütün tasarruflarında küçüğü temsil eder.
2 - Memnu tasarruflar:
Vasi, vesayeti altındaki kimsenin malını bağışlama veya vakfedemiyeceği gibi onun hesabına kefalet de yapamaz.
3 - Vesayet altındaki kimsenin reyi alınmak:
Temyiz kudretini haiz olupta en aşağı on altı yaşında bulunan vesayet altındaki kimsenin mallarını idareye müteallik mühim tasarruflarda, mümkün oldukça, reyi alınır.
Vesayet altındaki kimsenin bu reyi, vasiyi, mesuliyetten kurtaramaz.
4 - Küçüğün tasarrufu:
A) İcazet:
Vesayete tabi ve temyize muktedir kimse vasinin sarih veya zımni muvafakati ile yahut lahik olacak icazeti ile bir borcu iltizam veya bir haktan feragat edebilir.
Diğer tarafın bizzat tayin edeceği veya hakime tayin ettireceği münasip bir müddet zarfında, vasi icazet vermezse, o tasarruf hükümsüz kalır.
B) İcazetin fıkdani:
Vasi tarafından icazet verilmezse akitlerden herbiri, verdiğini geri isteyebilir. Şukadar ki vesayete tabi kimse ancak intifa eylediği miktar veya iade zamanına kadar mallarında hasıl olan ziyade nisbetinde yahut suiniyetle elden çıkardığı miktar ile mesuldür.
Vesayet altındaki kimse hakikata muhalif olarak kendini ehil göstermiş ise, bu yüzden başkasına iras eylediği zararı zamin olur.
5 - Vesayet altındaki kimselerin meslek ve sanatı:
Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla iştigale sarahaten veya zımnen izin verilen vesayet altındaki kimse, bu sanat ve mesleğin zaruriyatından olan her tasarrufu yapabilir ve bu tasarruflarından dolayı bütün servetiyle mesuldür.
(C) MALLARIN İDARESİ:
I. Vasinin vazifeleri hesap:
Vasi, vesayeti altındaki kimsenin mallarını müdebbir bir müdür gibi idare eder.
Vasi, sulh mahkemesinin tayin eylediği zamanlarda ve hiç olmazsa senede bir kere mahkemeye arzetmek üzere hesap tutmağa mecburdur. Temyiz kudretini haiz ve en aşağı on altı yaşında bulunan vesayet altındaki kimse, mümkün oldukça hesabın rüyetinde bulundurulur.
II.Vesayet altındaki kimseye bırakılmış mallar:
Vesayet altındaki kimse, kendi tasarrufuna bırakılan mallar ile vasisinin izniyle çalışarak kazandığı malları bizzat idare etmek hakkını haizdir.
(D) VASİLİK MÜDDETİ:
Vesayet, kaideten dört sene için tevcih olunur. Dört senenin hitamında vasi, vesayetten itizar edebilir.
(H) VASİNİN ÜCRETİ:
Vasinin, vesayet altındaki kimsenin malından ücret almağa hakkı vardır. Bu ücret, her bir hesap müddeti için vasinin sarf ettiği emeğe ve vesayeti altındaki kimsenin gelirine göre sulh mahkemesi tarafından takdir olunur.
İKİNCİ FASIL
Kayyımın vazifeleri
(A) KAYYIMLIĞIN MAHİYETİ:
Menfaatleri için kendilerine bir kayyım tayin edilen kimseler, kanuni müşavirin iştirakine dair olan hükümlere halel gelmemek üzere medeni haklarını kullanmak salahiyetini muhafaza eder.
Kayyımlığın müddeti ve kayyıma verilecek ücret miktarı; sulh mahkemesince tayin olunur.
(B) KAYYIMLIĞIN MEVZUU:
I. Hususi kayyımlık:
Muayyen bir iş için tayin edilen kayyım, o işi sulh mahkemesinin talimatı dairesinde ifa eder.
II. Malların İdaresi:
Malların nezaretine veya idaresine memur edilen kayyım, ancak iktiza eden idari ve tahaffuzi tasarruflerde bulunabilir.
Kayyımın diğer tedbirlere tevessül edebilmesi temsil edilen kimsenin muvafakatine ve muvafakat itasına ehil değil ise sulh mahkemesinin müsaadesine bağlıdır.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Vesayet dairelerinin müdahale hakları
(A) ŞİKAYET:
Temyiz kudretini haiz olan, vesayet altındaki kimse ve herhangi bir alakadar, vasinin tasarrufu aleyhine, sulh mahkemesine şikayet edebilir.
Sulh mahkemesinin kararına karşı tebliğden itibaren on gün içinde mahkemei asliyeye itiraz edilebilir.
(B) İZİN:
I. Sulh mahkemesi tarafından:
Aşağıdaki hususlarda sulh mahkemesinin izni lazımdır:
1 - Gayrimenkulün alım satımı ve terhini ve sair ayni bir hak tesisi.
2 - Alelade işletme ve idare ihtiyaçları haricinde menkulatın alım satımı.
3 - Alelade idare ihtiyaçları haricinde inşaat.
4 - Ödünç verme ve alma.
5 - Kambiyo taahhütleri altına girmek.
6 - Bir seneden fazla müddetle arazi ve üç seneden veya ondan fazla müddetle akar kira ve isticarı.
7 - Vesayet altında bulunan kimsenin bir sanat veya meslek ile iştigaline müsaade.
8 - Vasi tarafından heman yapılması lazımgelen muvakkat tedbirler müstesna olmak üzere husumet, sulh, tahkim ve konkordato akdi.
9 - Evlenme mukavelesi akdi ve miras taksimi.
10 - Borç ödemekten aciz beyanı.
11 - Vesayet altında bulunan kimsenin hayatı üzerine sigorta akdi.
12 - Çıraklık mukavelesi akdi.
13 - Vesayet altındaki kimsenin bir terbiye veya muavenet müessesesine konulması.
14 - Vesayet altında bulunan kimseye yeni bir ikametgah ittihazı.
II. Mahkemei asliye tarafından:
Aşağıdaki hususlarda sulh mahkemesinin kararı alındıktan sonra mahkemei asliyenin dahi müsaadesi lazımdır:
1 - Vesayet altındaki kimsenin evlatlık olması veya başka birini evlat edinmesi.
2 - Vatandaşlık hakkını iktisap veya ondan feragat.
3 - İktisadi bir teşebbüsün iktisabı veya tasfiyesi ve vesayet altındaki kimsenin şahsi mesuliyetini veya mühim bir sermaye tahsisini icabettiren bir şirkete girmesi.
4 - Kaydıhayat ile maaş veya irat itasına veya kaydıhayat ile infaka dair mukaveleler akdi.
5 - Miras kabul veya reddi veya bir miras mukavelesi akdi.
6 - Küçüğün mezun kılınması.
7 - Vasi ile vesayet altında bulunan kimse arasında akdolunan mukavelelerin tasdikı.
(C) RAPOR VE HESAPLARIN TETKİKİ:
Sulh Mahkemesi, Vasinin muayyen zamanlarda verdiği rapor ve hesapları tetkik ve lüzum görürse ikmal ve tashihini emir eder.
Sulh Mahkemesi, rapor ve hesapları kabul veya ret ve icabında vesayet altındaki kimsenin menfaatinin iktiza ettiği tedbirleri ittihaz eyler.
(D) İZNİN BULUNMAMASI:
Sulh Mahkemesinin kanunen muktazi müsaadesi alınmadan yapılan tasarrufun vesayet altındaki kimseye karşı hükmü; böyle bir kimsenin, vasisinin muvafakati olmaksızın yaptığı tasarrufun hükmü gibidir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Vesayet uzuvlarının mesuliyeti
(A) UMUMİYET İTİBARİYLE:
I. Vasi:
II. Vesayet idarelerinin mesuliyeti:
Vasi ve vesayet daireleri, vazifelerinin ifasında müdebbir bir müdür gibi hareketle mükelleftirler ve kasit veya ihmal ile sebebiyet verdikleri zararlardan mes'uldürler.
III. Hazinenin mesuliyeti:
Vasi veya vesayet daireleri tarafından ödenemeyen zararları hazine, tazmin eder.
(B) MESULİYET ŞARTLARI:
I. Azalar arasında:
Vesayet dairelerinin mesul olan herbir azası, kusurundan mütevellit olmadığını ispat etmedikçe, vaki zararı tazmin ile mükellef ve herbiri hissesiyle mesuldür.
II. Muhtelif vesayet uzuvları arasında:
Vasi ve sulh hakimi, zararı tazminden birlikte mesul oldukları takdirde sulh hakimi vasinin ödeyemediği zarar miktarını tazmin ile mükelleftir.
Mahkemei asliye heyeti, sulh hakimi ile birlikte mesul oldukları surette sulh hakiminin ödeyemediği zarar miktarını tazmin ile mükelleftirler. Hileden tevellüt eden bir zararı tazmin ile mükellef olan kimseler doğrudan doğruya ve müteselsilen mesuldür.
(C) MESULİYET DAVASININ MERCİİ RÜYETİ:
Vasi ve vesayet dairelerinin azası ile hazine aleyhindeki tazminat davaları alelade zarar ve ziyan davalarını rüyet eden mahkemede ikame olunur ve mahkemei asliye heyetinin alakadar oldukları tazminat davaları en yakın diğer bir mahkemei asliyeye gönderilir. Bu mesuliyet davasının rüyeti, idari makamlarca tahkikatı evveliye icrasına mütevakkıf değildir.
ON İKİNCİ BAP
Vesayetin hitamı
BİRİNCİ FASIL
Küçüklük ve hacır hallerinin hitamı
(A) KÜÇÜKLER HAKKINDA:
Küçük üzerindeki vesayet, rüşt veya hakimin rüşt kararı ile nihayet bulur. Mahkemei asliye, rüşde karar verir iken vesayetin hitamı gününü tesbit ve kararını resmen ilan eder.
(B) MAHKÜMLAR HAKKINDA:
Hürriyeti salip bir cezaya mahküm olan kimse üzerindeki vesayet, hapsin hitamiyle nihayet bulur. Muvakkaten veya bir şart ile serbest bırakılmış olan mahpus vesayet altında kalır.
(C) DİĞER VESAYETE TABİ KİMSELER HAKKINDA:
I. Vesayetin ref'i şartları:
Sair eşhas üzerindeki vesayet, mahkemei asliye tarafından ref ile nihayet bulur. Hacir sebebi zail olunca mahkemei asliye hacri ref ile mükelleftir.
Mahcur ile alakadarlardan herbiri, hacrin refini talep edebilir.
II. Usul:
1 - İlan:
Hacir ilan edilmiş ise ref'i dahi ilan olunur. Medeni hakları kullanmak salahiyetinin avdeti, bu ilanın icrasına mütevakkıf değildir.
2 - Akıl hastalığı halinde:
Akıl hastalığından veya akıl zaifliğinden dolayı verilmiş olan hacir kararının ref'i, hacir için bir sebep kalmadığını mübeyyin ehlivukuf raporuna mütevakkıftır.
3 - İsraf, ayyaşlık, suiidare halinde:
İsraf, ayyaşlık, suihal veya sui idare sebebiyle mahcur olan kimseler hacir altına alınmasını mucip fiilden dolayı en aşağı bir sene içinde bir güna şikayete meydan vermemiş ise bu baptaki hacrin ref'ini talebedebilir.
4 - İhtiyari hacir halinde:
Vesayet altındaki kimsenin kendi istidası üzerine verilmiş olan hacir kararı, ancak bu hacre esas olan sebebin zevaliyle ref olunabilir.
(D) KAYYIMIN VESAYETİ:
I. Mutlak surette hitam:
Kayyımın vesayeti, tayin edilmiş olduğu işlerin hitamiyle nihayet bulur.
Bir malın idaresine müteallik vesayet, kayyımın tayinini mucip sebebin zevaliyle ve kayyımın vazifesinden affiyle nihayet bulur. Kanuni müşavire mahsus vesayet, mahkemei asliyenin karariyle nihayet bulur. Mahcuriyetin ref'i hakkındaki kaideler burada da caridir.
II. İlan:
Kayyımın tayini ilan edilmiş bulunduğu veya sulh hakimi muvafık gördüğü takdirde bu baptaki vesayetin hitamı resmen ilan olunur.
İKİNCİ FASIL
Vasilik sıfatının zevali
(A) MEDENİ HAKLARI KULLANMAK SALAHİYETİNİN ZIYAI VE VEFAT:
Vasilik sıfatı, vasinin vefatı veya medeni haklarını kullanmaktan mahrumiyeti ile hitam bulur.
(B) VESAYET MÜDDETİNİN TEMDİT EDİLMEMESİ:
I. Tayin devresinin hitamı:
Vasilik sıfatı, temdit edilmediği takdirde; müddetin bitmesiyle hitam bulur.
II. Ehliyetsizlik veya mazeret:
Vasi, ehliyete mani veya vasilikle telifi gayri kabil bir sebebin hudusunda, istifa ile mükelleftir. Kanuni bir itizar sebebi tahaddüs etse bile, fevkalade bir hal olmadıkça vasi, müddetinin hitamından evvel istifa edemez.
III. İdareye devam:
Vasi, halefi işe başlayıncaya kadar zaruri olan idari tasarrufları ifa ile mükelleftir.
(C) AZİL:
I. Sebepleri:
Vasinin, vasiliğe gayri layık bir hali anlaşılır veya vazifesini ifada sui istimali veya fahiş bir ihmali görülürse mahkemei asliye tarafından azlolunur. Borcunu ödemekten aciz kalan vasi hakkında da hüküm böyledir. Sulh hakimi, vesayet altındaki kimsenin menfaatlerini tehlikede gördüğü anda; vazifesini gereği gibi ifa edemiyen vasinin başka bir kusuru olmasa bile, vazifesine nihayet verebilir.
II. Azil usulü:
1 - İstida üzerine ve resen:
Temyiz kudretini haiz vesayet altındaki kimse ve alakadarlardan her biri, vasinin azlini talebedebilirler.
Azli mucip bir sebebin vücuduna diğer bir suretle muttali olan sulh hakimi vasiyi azle tevessül ile mükelleftir.
2 - Tahkikat ve inzibati selahiyet:
Mahkemei asliye, ancak tahkikat icrasından ve vasiyi istimadan sonra azle karar verebilir. Hafif yolsuzluklarda, sulh mahkemesi vasiye sadece azline tevessül olunacağını ihtar ve onu nihayet yirmi beş lira cezayi nakdiye mahküm edebilir.
3 - Muvakkat tedbirler:
Teahhürde tehlike varsa sulh mahkemesi, vasiye muvakkaten işten el çektirebilir; icabında tevkif ve mallarını haciz ettirebilir.
4 - Sair tedbirler:
Sulh mahkemesi, azle tevessül ve inzibati cezadan maada, vesayet altındaki kimsenin menfaatı için muktazi tedbirleri de ittihaz ile mükelleftir.
5 - Şikayet:
Sulh mahkemesinin kararı aleyhinde, mahkemei asliyeye itiraz olunabilir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Vesayetin hitamı üzerine terettüp eden hükümler
(A) HESABI KATİ VE MALLARIN TESLİMİ:
Vesayeti hitam bulan vasi; idaresine ait raporu ve hesabı katiyi sulh hakimine tevdie ve malları, vesayet altındaki kimsenin veya mirasçılarının yahut yeni vasinin emrine amade bulundurmağa mecburdur.
(B) RAPOR VE HESABIN TETKİKİ:
Bu raporla hesabı kati, muayyen zamanlarda verilen raporlar ve hesaplar hakkındaki usule göre sulh hakimi tarafından tetkik ve tasdik edilir.
(C) VASİNİN VESAYETİNE HİTAM VERİLMESİ:
Raporla hesabı kati tasdik olunduktan ve vesayet altındaki kimse veya mirasçıları yahut yeni vasi mallara vazıyed ettikten sonra sulh mahkemesi vasinin vazifesine hitam verir. Hesabı kati; vesayet altındaki kimsenin mirasçılarına veya yeni vasiye mesuliyet davası hakkındaki hükümlere nazarı dikkatleri celbolunarak tebliğ edilir.
Bu tebliğ ile beraber vasinin vazifesine hitam verildiğine veya hesabı katinin kabul edildiğine dair ittihaz olunan kararda, bildirilir.
(D) MESULİYET DAVASI:
I. Adi müruru zaman:
Vasinin mesuliyetine veya vesayet daireleri azasının doğrudan doğruya mesuliyetlerine müteallik davalarda müruru zaman müddeti hesabı katinin tevdiinden itibaren bir senedir.
Doğrudan doğruya tazmin ile mükellef olmayıp da yalnız zararın ödenemiyen miktariyle mesul olan vesayet daireleri azası ve hazine aleyhindeki davaların müruru zamanı, birinci derecede mesul olanların zararı ödiyemiyecekleri tahakkuk ettiği tarihten itibaren bir senedir.
Vesayet altındaki kimse, vesayetten kurtulmadıkça vesayet daireleri azası ile Hazine aleyhinde, müruru zaman ceryan etmez.
II. Fevkalade müruru zaman:
Hesap sehvine müteallik yahut adi müruru zaman müddetinin iptidarından mukaddem bilinmesi mümkün olmıyan bir sebebe müstenit mesuliyet davaları, davaya sebebiyet veren hadisenin meydana çıktığı günden itibaren, bir sene mürur ettikten sonra, istima olunmaz. Her halde adi müruru zamanın iptidasından itibaren on sene sonra dava hakkı sakıt olur. Cürümden madut bir fiilden dolayı ikame olunacak mesuliyet davasında, eğer hukuku umumiye davasının müruru zaman müddeti hukuku şahsiye davasındaki müddetten fazla ise; müruru zaman hukuku umumiye davası müddetine tabidir.
(H) VESAYET ALTINDAKİ KİMSENİN İMTİYAZI:
Vesayet altındaki kimsenin, vasi veya vesayet daireleri azası zimmetindeki alacağı, imtiyazlı alacaktır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Miras
BİRİNCİ KISIM
Mirasçılar
ON ÜÇÜNCÜ BAP
Kanuni mirasçılar
(A) HISIMLAR:
I. Füru:
Birinci derecede mirasçılar, müteveffanın füruudur.
Çocuklar, müsavat üzere mirasçıdır.
Müteveffadan evvel vefat etmiş çocuklar, her tabakada halefiyet tarikiyle mirasçı olan füruları tarafından temsil olunurlar.
II. Baba ve ana:
Füruu olmıyan müteveffanın mirasçısı, baba ve anasıdır. Bunlar müsavat üzere mirasçıdırlar.
Müteveffadan evvel vefat etmiş olan baba ve ana, her tabakada halefiyat tarikiyle mirasçı olan füruları tarafından temsil olunurlar. Bir tarafta hiç bir mirasçı bulunmadığı takdirde bütün miras diğer tarafın mirasçılarına intikal eder.
III. Büyük baba ve büyük ana:
Füruu, baba ve anası ve bunların füruu bulunmaksızın vefat eden kimsenin mirasçısı, büyük baba ve büyük anasıdır. Bunlar, müsavat üzere mirasçıdırlar.
Miras bırakandan evvel vefat etmiş olan büyükbaba ve büyükana, sağ kalan eş bulunmadığı takdirde, her tabakada halefiyet yoluyla mirasçı olan füruları tarafından temsil olunur.
Baba veya ana tarafından olan büyük baba veya büyük anadan biri, füruu olmaksızın vefat ettiği halde hissesi aynı taraftaki mirasçılara intikal eder.
Baba veya ana tarafından olan büyük baba ve büyük ana, füru bırakmaksızın vefat ettikleri halde; bütün miras, diğer taraftaki mirasçılara intikal eder.
IV. Büyük baba ve büyük ananın baba anaları:
V. Sahih olmayan nesepte miras:
Nesebi sahih olmayan hısımlar, nesebi sahih hısımlar gibi mirasçılık hakkını haizdir.
(B) SAĞ KALAN EŞ:
I. Hakkı:
Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu mirasçılara göre miras bırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur.
1. Miras bırakanın füruu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2. Miras bırakanın ana ve baba veya bunların füruu ile birlikte mirasçı olursa mirasın yarısı,
3. Miras bırakanın büyükbaba veya büyükanaları ile birlikte mirasçı olursa mirasın dörtte üçü,
Bunlar da yoksa mirasın tümü eşe kalır.
Sağ kalan eşin büyükbaba ve büyükanalarla birlikte mirasçı olması durumunda; baba veya ana tarafından olan büyükbaba veya büyükanadan biri vefat etmiş ise hissesi aynı taraftaki büyükbaba veya büyükanaya, bir taraftaki büyükbaba ve büyükananın vefat etmiş olması halinde ise bunların hissesi diğer tarafa intikal eder.
II. İntifa hakkının irada tahvili ve teminat:
III. Diğer mirasçılara teminat itası:
(C) EVLATLIĞA ALINAN ÇOCUK:
Evlatlık ve füruu, kendisini evlat edinen kimseye; nesebi sahih füruu gibi mirasçı olurlar.
Evlat edinen bir kimse ve hısımları, evlatlığa mirasçı olmazlar.
(D) HAZİNE:
Mirasçı bırakmaksızın vefat eden kimsenin mirası Devlete intikal eder.
ON DÖRDÜNCÜ BAP
Ölüme bağlı tasarruflar
BİRİNCİ FASIL
Tasarrufa ehliyet
(A) VESAYET İLE:
On beş yaşını bitiren ve temyiz kudretini haiz olan kimse, kanunun tayin ettiği hudut ve şekiller dahilinde, vasiyet tarikiyle mallarında tasarruf edebilir.
(B) MİRAS MUKAVELESİ:
Miras mukavelesi, yapabilmek için, yapanın reşit olması şarttır.
(C) BATIL TASARRUFLAR:
Hata, hile, tehdit veya cebir tesiri altında yapılan ölüme bağlı tasarruflar batıldır. Şu kadar ki bu tasarrufları yapan kimse hataya veya hileye vakıf olduğu, yahut tehdit veya cebrin tesirinden kurtulduğu tarihten itibaren bir sene içinde rücu etmediği takdirde mezkür tasarruflar, sahih addolunur.
Tasarrufu yapan kimse, şahsı veya şey'i tayin ederken açık bir hataya düşmüş ise kendisinin hakiki arzusunu katiyetle tayin mümkün olduğu takdirde; hatalı tasarruf, bu arzuya göre tashih olunur.
İKİNCİ FASIL
Tasarruf nisabı
(A) TASARRUF NİSABI:
I. Şümulü:
Füruu, baba ve anası, erkek ve kız kardeşi yahut karısı veya kocası sağ iken vefat eden murisin ölüme bağlı tasarrufları, bu kimselerin mahfuz hisseleri miktarından fazla olan mallarında muteberdir.
Bu mirasçılardan kimse bulunmazsa, muris, bütün mirasta tasarruf edebilir.
II. Mahfuz hisse:
Mahfuz hisse aşağıdaki miktarlardan ibarettir.
1. Füru için kanuni miras hakkının dörtte üçü,
2. Ana ve babadan her biri için kanuni miras hakkının yarısı,
3. Kardeşlerden herbiri için kanuni miras hakkının dörtte biri,
4. Sağ kalan eş için, füruu ile birlikte mirasçı olması halinde kanuni miras hakkının tümü, diğer hallerde kanuni miras hakkının yarısı.
Gelirinin yarısından fazlası kamu görevi niteliğindeki işlerin yapımına bırakılarak vakıf kurulmasında mahfuz hisse, yukarıda gösterilen hisselerin üçte iki oranındadır.
Genel ve katma bütçeye dahil kurum ve kuruluşlarla, il özel idarelerine, belediyelere, Kanunla kurulan fonlara, kamu yararına çalışan derneklere ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğinde işlere harcayan vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve bağışlamalarda yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
III. Tasarruf nisabının hesabı:
1 - Borçların tenzili:
Tasarruf nisabı, terekenin vefat günündeki haline göre hesap olunur.
Müteveffanın borçları, cenaze masrafı, terekeyi mühürlemek ve defter tutma masrafları, müteveffa ile bir arada yaşayan kimselerin bir aylık iaşe masrafı; terekeden tenzil olunur.
2 - Ölüme bağlı olmayan teberrular:
Müteveffanın ölüme bağlı olmayarak vakı tenkısa tabi teberruları, tasarruf nisabının hesabı için, terekeye zam olunur.
3 - Ölüme karşı sigortalar:
Müteveffa tarafından, vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına ve üçüncü şahıs lehine akdedilen veya kendi namına akdedilip te hayatta vaki veya ölüme bağlı bir tasarruf ile bir üçüncü şahıs lehine devir yahut müteveffanın hayatında ıvazsız ahara temlik olunan sigortalar ancak vefat anındaki iştira kıymetleri ile terekeye dahil olur.
(B) MİRAS HAKKINDAN İSKAT:
I. Sebepleri:
Aşağıdaki hallerde mahfuz hisseli mirasçılar, murisin ölüme bağlı tasarrufu ile mirastan iskat edilebilir:
1 - Murisine veya yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm ika ederse.
2 - Murisine veya ailesine karşı kanunen mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük bir kusur irtikap eylerse.
II - Hükümleri:
Miras hakkından iskat olunan kimse, terekeden hisse talep edemiyeceği gibi tenkis davası dahi açamaz. Müteveffa tarafından diğer suretle tasarruf vaki olmamış ise; iskat edilen kimse, müteveffadan evvel ölmüş gibi, hissesi müteveffanın kanuni mirasçıları arasında taksim olunur. Miras hakkından iskat edilen kimsenin füruları o kimse müteveffadan evvel ölmüş gibi mahfuz hisselerini isteyebilirler.
III. Beyyine Külfeti:
Miras hakkından iskatın muteber olması için müteveffa tarafından iskatı amir olan tasarrufta, sebebin beyan edilmiş olması lazımdır.
İskat edilen kimse tarafından itiraz vukuunda bu beyanın doğruluğunu ispat külfetini, iskattan müstefit olan mirasçıya veya lehine vasiyet yapılan kimseye aittir. Bu beyyine, ikame edilememiş veya iskatın sebebi beyan olunmamış ise müteveffanın arzuları, iskatın sebebi hakkında aşikar bir hatanın neticesi olmadıkça; tasarruf nisabı miktarında infaz olunur.
IV. Acz sebebi ile miras hakkından iskat:
Müteveffa, borcunu, ödeyecek malı bulunmadığı icra vesikasiyle tahakkuk eden füruundan her hangi birini, mahfuz hissesinin yarısından mahrum edebilir. Ancak müteveffanın, bu yarıyı, iskat edilen füruunun doğmuş ve doğacak çocuklarına tahsis etmesi şarttır. Miras açıldığı zaman icra vesikasının hükmü mürtefi olmuş yahut böyle bir vesika olup ta ihtiva ettiği borcun miktarı miras hakkının yarısından fazla bulunmamış ise mahrum edilenin talebi ile; iskat, keenlemyekün olur.
ÜÇÜNCÜ FASIL:
Ölüme bağlı tasarrufun muhtelif suretleri
(A) UMUMİYETLE TASARRUF:
Vasiyet veya miras mukavelesi, tasarruf nisabı dahilinde müteveffanın malik olduğu şeyin tamamını veya bir kısmını ihtiva edebilir.
(B) MÜKELLEFİYETLER, ŞARTLAR:
Muris vasiyetinde veya miras mukavelenamesinde bazı mükellefiyetler ve şartlar koyabilir. Miras mukavelenamesinin veya vasiyetin infazından itibaren alakadarlardan her biri bu mükellefiyetlerin ve şartların icrasını isteyebilir.
Kanuna yahut adabı umumiyeye mugayir şart ve mükellefiyetleri ihtiva eden tasarruf, batıldır. Faydasız veya yalnız başkalarını iz'aç için kullanılan şartlar ve mükellefiyetler lağıvdır.
(C) MİRASÇI NASBI:
Muris, terekenin tamamı yahut şayi bir cüzü için bir veya bir kaç kimseleri mirasçı nasbedebilir. Terekenin tamamı veya şayi bir cüzünü almak üzere bir şahsı tayin eden her tasarruf, mirasçı nasbı hükmündedir.
(D) MUAYYEN BİR MALDA TASARRUF:
I. Mevzuu:
Bir kimse, ölüme bağlı bir tasarrufla, diğer kimseye; mirasçı nasbını tazammun etmeyen muayyen teberrularda bulunabilir. Tasarrufu yapan kimse, muayyen bir malını yahut terekesinin tamamen veya kısmen intifa hakkını vasiyet edebildiği gibi malların kıymeti üzerinden bir üçüncü şahıs lehine bir şey verilmesini veya yapılmasını yahut o şahsın bir borçtan tahlisini mirasçıya veya lehine vasiyet yapılana tahmil edebilir. Bu suretle muayyen olan mala mütaallik bir vasiyeti ifa mükellefiyeti kendisine tahmil edilen mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse, o mal terekede zuhur etmediği takdirde; tasarruftan hilafı anlaşılmadıkça, mükellefiyetten beri olur.
II. Teslim:
Vasiyet olunan mal, hasar ve zevaidiyle ve gayrin hakkiyle meşgul veya ondan hali olarak, mirasın açıldığı gün ne halde ise o suretle teslim olunur.
Vasiyet olunan malı ifa ile mükellef olan kimse, mirasın açıldığı günden itibaren vukubulan sarfiyat ve hasarat için başkasının işlerini görene ait hak ve borçları haizdir.
III. Tenkis:
Tereke mevcudunu veya vasiyeti ifa ile mükellef kimseye edilen teberru miktarını veya tasarruf nisabını tecavüz eden vasiyetlerin mütenasiben tenkisi talep olunabilir.
Vasiyeti ifa mükellefiyeti kendisine tahmil edilen kimse, mirasçılığı veya lehine vakı teberruu ret yahut müteveffadan evvel vefat veya mahrumiyetine karar sudur etse bile, vasiyet tenfiz olunur. Kanuni veya mansup mirasçı, mirası reddetmiş olsa bile kendi lehine vasiyet edilen şeyi talep edebilir.
(H) ALELADE İKAME:
Tasarrufu yapan kimse mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin kendisinden evvel vefatı veya bunlardan biri tarafından ret vukuu halinde miras yahut vasiyet olunan muayyen mal kendilerine intikal etmek üzere bir veya bir kaç şahıs tayin edebilir.
(V) FEVKALADE İKAME:
I. Namzet tayini:
Tasarrufu yapan kimse nasbettiği mirasçıya, mirası bir üçüncü şahsa nakletmek mükellefiyetini tahmil edebilir. Bu üçüncü şahsa, namzet denir. Tasarrufu yapan kimse, aynı mükellefiyeti namzede tahmil edemez.
Bu kaideler, muayyen mal vasıyetinde dahi caridir.
II. Namzede intikal:
Tasarrufta, hilafına sarahat bulunmadıkça; miras naklile mükellef mirasçının vefatiyle, namzede intikal eder. Tasarrufta bir müddet tayin edilip te nakil mükellefiyeti olan mirasçı müddetin hitamından evvel vefat ederse; miras teminat vermek şartiyle mirasçılarına intikal eder. Her hangi sebepten dolayı mirasın namzede intikali mümkün olmadığı takdirde mükellefin mirasçıları, kati surette mirasa sahip olur.
III. Teminat:
Nakil ile mükellef mirasçıya intikal eden mirasın, mahkemei asliye tarafından, defteri yapılır. Tasarrufta, hilafına sarahat bulunmadığı takdirde; tarafından teminat verilmedikçe, miras mükellefe teslim edilmez. Nakli lazım gelen miras meyanında gayri menkul bulunduğu takdirde, bunun tapu sicilindeki kaydine nakil mükellefiyetinin şerh verilmesi teminat yerine geçer. Nakil ile mükellef mirasçı teminat göstermediği yahut namzedin hukukunu tehlikeye koyacak tasarruflarda bulunduğu takdirde mirasın idaresi doğrudan doğruya mahkemei asliyece temin edilir.
IV. Fevkalade ikamenin hükümleri:
1 - Nakil mükellefiyeti hakkında:
Nakil ile mükellef mirasçı, her hangi mansup bir mirasçı gibi, mirası iktisap eder.
Namzet de, nakil ile ona malik olur.
2 - Namzet hakkında:
Namzet, teslim için muayyen zamanın hululünde hayatta bulunduğu takdirde; nakil ile mükellef olanın yerine geçer. Namzet, daha evvel vefat etmiş olursa tasarrufta hilafına şart olmadıkça; nakli lazımgelen malları, nakil ile mükellef mirasçı sureti katiyede iktisap eder. Nakil ile mükellef mirasçının tasarrufu yapan kimseden evvel vefatı yahut mirası reddi veya mirastan mahrumiyeti halinde mallar doğrudan doğruya namzede intikal eder.
(Z) VAKIF:
Tasarruf nisabının tamamı yahut bir kısmı vakıf olunabilir.
(H) MİRAS MUKAVELELERİ:
I. Mirasçı nasbı ve muayyen bir şeyi vasiyet:
Bir kimse, yaptığı miras mukavelesiyle mirasını veya muayyen bir malını, mukavele yaptığı kimseye veya başkasına bırakmağı tahhüt edebilir. O kimse mallarında eskisi gibi tasarruf eder. Şukadar ki miras mukavelesinden münbais taahhüdatiyle telifi kabil olmıyan teberrua ve ölüme bağlı tasarrufa itiraz olunabilir.
II. Feragat mukavelesi:
1 - Şumulü:
Bir kimse, mirasçılarından biri ile ıvazlı veya ıvazsız, mirasçılıktan feragat mukavelesi yapabilir. Bu suretle Feragat eden kimse, mirasçı sıfatını zayi eder.
Feragat mukavelesi ıvazlı olduğu takdirde hilafı şart edilmedikçe feragat eden kimsenin füruuna da müessir olur.
2 - Feragatın hükümsüzlüğü:
Mukavelede feragat eden, kimse yerine nasp edilen mirasçının her hangi bir sebeple mirasçılığı zail olursa; feragat keenlemyekün olur. Şahıs tayin etmeksizin alelıtlak diğer mirasçılar lehine yapılan feragat ancak en yakın asıl müşterekin füruuna hamlolunup daha uzak mirasçılara asla şamil olmaz.
3 - Terekedeki alacaklıların hakkı:
Tereke açıldığı zamanda borcu mevcudundan ziyade olupta mirasçılar tarafından tediye edilmediği takdirde feragat eden kimse ve mirasçıları feragat mukavelesi mucibince muteveffadan, vefatından evvelki son beş sene zarfında almış oldukları ıvazdan veya onun hasılatından elyevm yedlerinde bulunan miktar nispetinde alacaklılara karşı mesuldürler.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Ölüme bağlı tasarrufların şekilleri
(A) VASİYET:
I. Vasiyetin şekilleri:
1 - Umumiyet itibariyle:
Vasiyet, resmi senet ile veya vasiyet eden kimsenin el yazısiyle yapılabileceği gibi şifahen dahi yapılabilir.
2 - Resmi vasiyet:
a) Tanzimi:
Resmi vasiyet senedi; iki şahit huzurunda sulh hakimi katibiadil yahut kanunen bu husus ile tavzif edilen memur tarafından tanzim edilir.
b) Takrir ve tanzimde memurun vazifesi:
Vasiyet eden kimse, arzularını resmi memura takrir edip onun tarafından yazıldıktan veya yazdırıldıktan sonra okuması için kendisine verilir. Vasiyetname, vasiyet eden kimse tarafından kıraet ve imza olunduktan sonra resmi memur tarafından, tarihi yazılarak imzalanır.
c) İşhat ve şahitlerin vazifesi:
Vasiyetnameye tarih ve imza konulunca vasiyet eden kimse, vasiyetnameyi okuduğunu ve vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu resmi memur huzurunda iki şahide beyan eder. Şahitler; bu beyanatın huzurlarında vukuuna ve o kimseyi tasarrufa ehil gördüklerine dair vasiyetname altına verecekleri şerhi imza ederler.
Vasiyet eden kimse, vasiyetname münderecatını şahitlere bildirmiyebilir.
d) Okuyup yazamıyan vasiyetçi:
Vasiyet eden kimse vasiyetnameyi okuyamaz ve imza edemez ise resmi memur şahitler huzurunda vasiyetnameyi kendisine okur.
Vasiyetçi vasiyetnamenin son arzularını muhtevi olduğunu beyan eyler. Bu takdirde şahitler vasiyetçinin beyanatı, huzurlarında vakı olduğuna ve onu tasarrufa ehil gördüklerine dair şerh vermekle iktifa etmeyip vasiyetnamenin kendi huzurlarında resmi memur tarafından vasiyetçiye okunduğunu dahi tahrir ve imza ederler.
h) Vasiyetnameye iştirak:
Medeni hakları kullanmak selahiyetini haiz olmıyanlar veya bir ceza mahkemesince siyasi ve medeni haklardan iskatına karar verilenler veya okuma ve yazma bilmiyenlerle vasiyetçinin karı veya kocası, usul ve füruu, erkek ve kızkardeşleri ve bu kimselerden her birinin karı ve kocası resmi bir memur veya şahit sıfatı ile, vasiyetname tanzimine iştirak edemezler.
v) Vasiyetnamenin hıfzı:
Vasiyetnameyi tanzim eden sulh hakimi, katibi adil veya memur; aslını veya musaddak suretini hıfzile mükelleftir.
3 - El yazısı ile vasiyetname:
Vasiyetçinin, bizzat tanzim ettiği vasiyetname; baştan aşağı kadar tanzim edildiği mahal, sene, ay ve gün dahi dahil olduğu halde bizzat kendi el yazısiyle yazılmış ve imza edilmiş olmak lazımdır. Bu suretle tanzim edilmiş olan vasiyetname açık veya kapalı olarak hıfzedilmek üzere sulh hakimine veya katibi adil veya memura tevdi olunur.
4 - Şifahi şekil:
a) Son arzular:
Ölüm tehlikesi, münakalatın inkıtaı, bulaşık hastalık harp gibi fevkalade hallerden dolayı vasiyetçi resmi veya kendi el yazısiyle vasiyetname tanzim edemez ise; vasiyetini, şifahi tarzda yapabilir.
Şifahi tarzda vasiyet, vasiyetçinin son arzularını iki şahide takrir ve takriri veçhile bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları hususunu onlara tahmil etmesinden ibarettir. Resmi vasiyetlere şahadet için mevzu ehliyet şartları, işbu şahitler hakkında da caridir.
b) Tesbit ve tevdi:
Vasiyet, kendilerine takrir edilen şahitlerden biri takriri vakıı ve mahalli ve vukuunu ve sene ve ay ve gün tarihlerini hemen yazıp imzalar ve diğer şahide imzalattırır. Bu suretle yazılan vasiyetnameyi, şahitler ikisi birlikte oldukları halde vakit geçirmeksizin bir mahkemeye vererek; işbu vasiyetnamenin vasiyete ehil gördükleri vasiyetçi tarafından kendilerine şifahen takrir edildiğini ve takririn ahvali fevkaladede vuku bulduğunu hakim huzurunda beyan ederler. Şahitler, vasiyetçinin takririni yazıp tevdi edecekleri yerde şifahen ve yukarıdaki beyanlar şeklinde hakime arzederek bir zabıtname şeklinde dahi tesbit ettirilebilir.
Vasiyetçi, vazife başında bir asker ise mülazım rütbesinde veya daha büyük rütbeli bir zabit, mahkeme makamına kaim olabilir.
c) Şifahi vasiyetin hükümsüzlüğü:
Vasiyetçi için vasiyetname tanzim etmek veya ettirmek imkanının husulünden itibaren bir ay geçmiş olursa şifahi vasiyetin hükmü kalmaz.
II. Rücu ve ilga:
1 - Rücu:
Vasiyetçi vasiyet için kanunda muayyen şekillerden biri ile vasiyetinden her zaman rücu edebilir. Rücu tamamen olduğu gibi kısmen de olabilir.
2 - Vasiyetnamenin zayi olması:
Vasiyetname kazaen veya diğer bir kimsenin kusuru ile zayi olur ve münderecatının ayniyle ve tamamiyle tesbiti mümkün olmazsa artık, vasiyete itibar olunmaz. Tazminat talebi hakkı mahfuzdur.
3 - Vasiyetlerin taaddüdü:
Muahhar tarihli vasiyet mukaddem tarihli vasiyetten sarahaten rücuu ihtiva etmiyorsa sonraki vasiyetin hükümlerinden sarahaten evvelkini ikmal ve itmam etmiyenleri, evvelki vasiyet makamına kaim olurlar. Bir kimsenin muayyen bir mal hakkındaki vasiyetinin sonradan yaptığı tasarrufla telifi kabil olmazsa, hükümsüz olur.
(B) MİRAS MUKAVELESİ:
I. Şekli:
Miras mukavelesi, resmi vasiyet şeklinde tanzim edilmiş olmadıkça muteber değildir.
Her iki taraf arzularını aynı zamanda resmi memura beyan ve tanzim olunan mukavelenameyi memur muvacehesinde ve iki şahit huzurunda imza ederler.
II. Fesih:
1 - Sağ olanlar arasında:
a) Mukavele ile yahut vasiyetname şekliyle:
Miras mukavelesi, akitlerin tahriri mukavelesiyle her zaman fesh olunabilir.
Mukavele, mirasçı nasbına veya muayyen bir şeyin vasiyetine dair olupta mansup mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse , tasarruf yapan kimseye karşı mirastan mahrumiyeti mucip bir harekette bulunduğu takdirde o kimse, mukaveleyi yalnız başına fesih edebilir. Bu fesih, vasiyetnameler için kanunen muayyen olan şekillerden biriyle yapılır.
b) Diğer tarafın feshi:
Bir miras mukavelesi mucibince tasarrufu yapan kimsenin hayatında muayyen mal veya menfaat talebi salahiyetini haiz olan kimse, o mal veya menfaat kendisine verilmediği veya temin edilmediği takdirde, borçlar hakkındaki hükümlere tevfikan, mukaveleyi feshedebilir.
2 - Mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin daha evvel vefatı:
Mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimsenin tasarrufu yapan kimseden evvel vefatı halinde miras mukavelesi münfesih olur. Şu kadar ki hilafına sarahat bulunmadıkça, müteveffanın mirasçıları, mukavelename mucibince murislerinden almış olduğu ıvazdan veya hasılatından vefat zamanında yedinde bulunan miktarı, o kimseden istiyebilirler.
(C) TASARRUF NİSABININ TAHDİDİ:
Vasiyet veya miras mukavelesi ile yapılan teberrüler, teberrü edenin ölüme bağlı tasarruflarda bulunmak hususundaki serbestisi sonradan tahdide uğramış olsa bile, fesih edilemeyip, yalnız tenkise tabidir.
BEŞİNCİ FASIL
Vasiyeti tenfiz memuru
(A) TENFİZ MEMURUNUN TAYİNİ:
Vasiyetçi, son arzularını tenfiz için, medeni haklarını kullanmak salahiyetini haiz bir veya bir kaç kimseyi vasiyet tarikiyle memur edebilir. Bu memur, kendisine tefviz edilen vazifeden doğrudan doğruya haberdar edilir ve haberin vusulü tarihinden itibaren on beş gün içinde kabul veya reddedebilir. Şu kadar ki sükütu kabul addolunur ve hizmeti mükabilinde münasıp bir ücret taleb edebilir.
(B) SALAHİYETİN ŞÜMULÜ:
Vasiyetçi tarafından hak ve vazifeleri tayin edilmemiş olan tenfiz memuru, mirası resmen idareye memur kimsenin hak ve vazifelerini haiz olur.
Tenfiz memuru, müteveffanın arzusunu yerine getirmek ve hususiyle terekeyi idare, borçları tediye ve muayyen bir mala mütaallik vasiyetleri icra ve vasiyetçinin emirlerine veya kanuna göre terekeyi taksim ile mükelleftir. Mütaaddit tenfiz memurları, bir akit ile tevkil edilen müteaddit vekillerin salahiyetine haizdirler.
ALTINCI FASIL
Müteveffa tarafından yapılan tasarrufların iptal ve tenkisi
(A) İPTAL DAVASI:
I. Ehliyetsizlik, kanuna veya adabı umumiyeye mugayeret:
Aşağıdaki hallerde, ölüme bağlı tasarruflar iptal olunabilir:
1 - Tasarrufun, tasarruf anında ehliyeti haiz olmayan bir kimse tarafından yapılması.
2 - Hata ya hile veya tehdit yahut cebir tesiri ile yapılması.
3 - Gerek doğrudan doğruya, gerek muhtevi olduğu şartlar itibariyle kanuna muhalif veya ahlaka mugayir olması.
İptal davası mirasçılardan biri tarafından ikame olunabileceği gibi lehine vasiyet yapılan alakadarlar tarafından dahi ikame olunabilir.
II. Şekil noksanı:
Şekle ait noksanı bulunan tasarruflar, iptal olunur.
Şekle ait noksan, vasiyetnamenin tanzimine iştirak edenlere veya aileleri efradından birine teberru yapılmaktan ibaret ise, yalnız o teberru iptal olunur.
İptal davası, tasarrufa ehliyet hakkında tatbik olunan kaidelere tabidir.
III. Müruru zaman
İptal davası, müddeinin tasarrufa ve butlanın sebebine muttali olduğu günden itibaren bir sene ve her halde vasiyetnamenin açılması tarihinden itibaren beş sene geçmekle müruru zamana uğrar. Tasarrufun butlanı gerek kanuna muhalefet ve adabı umumiyeye mugayeretten gerek ademi ehliyetten neşet etsin; sui niyet sahibi olan müddeaaleyhe karşı iptal davası, ancak otuz senenin geçmesiyle sakıt olur.
Butlan, defi tarikiyle her zaman dermeyan olunabilir.
(B) TENKIS DAVASI:
I. Şartları:
1 - Umumi surette:
Mahfuz hisselerinin baliğ olduğu miktarı alamıyan mirasçılar, tasarruf nisabını tecavüz eden teberruun tenkisini dava edebilirler.
Müteveffanın, hilafını kasdettiği tasarruftan anlaşılmadıkça kanuni mirasçıların hisselerine dair tasarrufta mevcut hükümler, alalade taksim kaideleri gibi telakki olunur.
2 - Mahfuz hisseli mirasçılar lehine teberrular:
Mahfuz hisseli mütaaddit mirasçılara ölüme bağlı tasarruf tarikı ile yapılan ve tasarruf nisabını tecavüz eden teberrular, bu mirasçılardan herbirine mahfuz hissesinden fazla düşen miktarlarla mütenasip olarak tenkise tabidir
3 - Bir mirasçının alacaklılarının hakları:
Mahfuz hissesine tecavüz edilen mirasçıya ait tenkis davası; iflas halinde masasına ve borcu ödemekten aczi takdirinde miras açıldığı zaman acze dair icra vesikasını hamil bulunan alacaklılarına; alacakları nisbetinde intikal eder. Bunlar tarafından ihtar edildiği halde mirasçı davayı ikame etmemiş ise onun hakkında mer'i müddet zarfında kendi namlarına dava ikame edebilirler.
Miras hakkı iskat olunan mirasçı, iskata itiraz etmediği takdirde dahi hüküm bu veçhiledir.
II. Tenkısın hükümleri:
1 - Umumi surette:
Tasarrufu yapan kimsenin, hilafını kasdettiği tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı nasbolunan veya kendilerine diğer bir surette teberru edilen kimselere ait hisseler, mütenasiben tenkise tabidir.
Muayyen şeyleri teslim mükellefiyetiyle mukayyet olarak yapılan teberrular tenkise tabi oldukları takdirde, tasarrufu yapan kimsenin hilafını kasdettiği anlaşılmadıkça; kendisine teberru vaki olan kimse, teslimi ile mükellef olduğu muayyen şeylerin dahi mütenasiben tenkisini talep edebilir.
2 - Muayyen bir şeyin vasiyeti:
Kıymetine noksan gelmeksizin taksimi kabil olmayan muayyen bir mal vasiyet edilip te işbu vasiyet tenkise tabi olursa; lehine vasiyet yapılan kimse, dilerse tasarruf nisabı miktarını nakden alır dilerse tenkisi lazımgelen miktarın kıymetini verip o malı talep eder.
3 - Ölüme bağlı olmayan teberrular:
a) Envaı:
Aşağıdaki tasarruflar, ölüme bağlı teberrular gibi tenkise tabidir.
1 - İadeye tabi olmamak üzere miras hissesine mahsuben cihaz, teessüs masrafı yahut mal terki şeklinde vaki ölüme bağlı olmayan teberrular.
2 - Miras haklarının berveçhi peşin tasfiyesi maksadiyle yapılan teberrular.
3 - bağışlamayanın, kayıtsız ve şartsız rücua hakkı olan bağışlamalar ile adet üzere verilen hediyeler müstesna olarak, vefatından evvelki bir sene içinde yapılmış bağışlamalar.
4 - Mahfuz hisse kaidelerini bertaraf etmek kasdiyle yapıldığı aşikar olan temlikler.
b) Geri verilecek miktar:
Kendisine tenkise tabi bir teberru yapılmış olan kimse, hüsnü niyet sahibi ise yalnız mirasın açıldığı gün o teberru veya hasılatından elinde kalan miktarı geri vermekle mükelleftir. Miras mukavelesiyle teberrua nail olan kimse, tenkise maruz kalırsa, murise ıvaz olarak verdiği şeyden tenkis ile mütenasip miktarı geri isteyebilir.
4 - Ölüme karşı sigortalar:
Mütevveffa tarafından vefatı halinde tediye edilmek üzere kendi namına ve başkası lehine akdedilen veya kendi namına akdedilip te hayatta vaki veya ölüme bağlı bir tasarruf ile başkasına devir yahut müteveffanın hayatında ıvazsız ahara temlik olunan sigortalar, iştıra kıymetleri nisbetinde tenkise tabidir.
5 - İntifa hakkı veya irat teberruları hakkında:
Temadisi tahmin edilebilen müddetlerine nazaran sermayeye tahvilleri halinde tasarruf nisabını tecavüz edecek miktara baliğ bir intifa hakkı veya irat ile terekesini mukayyet kılan murisin, mirasçıları; bu intifa hakkını ve iradı haddi layikına tenkis ettirmek yahut tasarruf nisabı miktarını vererek mirasını kayıttan kurtarmakta, muhayyerdir.
6 - Fevkalade ikame halinde:
Mirası bir namzede nakletmeğe salahiyeti olan bir mirasçı nasbına dair tasarruf; mirasçının mahfuz hissesine taalluk ettiği nisbette, batıldır.
III. Tenkiste tertip:
Tenkis, mahfuz hisse tamam oluncaya kadar evvel emirde ölüme bağlı tasarruflardan ve kafi gelmediği takdirde en son tarihli olandan başlıyarak en evvel vakı olana doğru çıkmak şartiyle, ölüme bağlı olmayan teberrular üzerinden icra edilir.
IV. Müruru zaman:
Tenkis davası, mirasçılar mahfuz hisselerine tecavüz edildiğini öğrendikleri günden itibaren bir sene ve her halde vasiyetnameler hakkında açıldıkları tarihten, diğer tasarruflar hakkında mirasın açılmasından itibaren beş sene geçmesiyle sakıt olur. Bir tasarrufun iptali bir diğerini ihya ediyorsa, müruru zaman müddetleri ancak butlan kararının suduru tarihinden itibaren cereyan eder.
Tenkis iddiası, defan her zaman dermeyan olunabilir.
YEDİNCİ FASIL
Miras mukavelenamesinden mütehaddis davalar
(A) MURİS HAYATTA İKEN MALLARININ TESLİMİNE MÜTAALLİK HÜKÜMLER:
Murisin miras mukavelenamesiyle hayatında mallarını teslim eylediği mirasçı, terekede alakadar kimseleri usulü dairesinde davet ile defterini yaptırabilir. Muris, mallarının hepsini temlik etmemiş yahut yeniden bazı mallar iktisap eylemiş ise hilafı şart edilmiş olmadıkça miras mukavelesi hayat halinde olunan miktara, masruf olur.
Miras mukavelesinden mütehaddis hak ve borçlar, hilafı şart edilmemiş ise, hayatta iken vukubulan teminat nisbetinde, mansup mirasçının mirasçılarına intikal eder.
(B) TENKİS VE GERİ VERME:
I. Tenkis:
II. Geri verme:
Mirastan feragat eden mirasçıya, murisin hayatında teslim eylediği mallar tasarruf nisabını mütecaviz ise; diğer mirasçılar tenkisini talep edebilirler. Bu takdirde ancak mirasçının mahfuz hissesine tecavüz eden miktar, tenkise tabidir. Mirastan feragat eden kimseye hayatta vukubulan teslimatın mahsubu, miras hükümlerinin iade kaidelerine tevfik olunur.
(C) MUHAYYERLİK:
Mirasçılıktan feragat eden mirasçı tenkis dolayısiyle muristen hayatta iken teslim ettiği miktarın tamamını veya bir kısmını geri vermeğe mecbur olursa muhayyerdir; dilerse tenkisi icabeden miktarı geriye verir, dilerse vukubulan teslimatın mecmuunu iade ile asla feragat etmemiş gibi mirasa iştirak eder.
İKİNCİ KISIM
Miras
ON BEŞİNCİ BAP
Mirasın açılması
(A) AÇILMA SEBEBİ:
Miras, ölüm ile açılır. Murisin ölümüne bağlı olmayan teberru ve taksimleri, mirasa alakaları noktasından mirasın açıldığı gündeki haline göre takdir edilir.
(B) MİRASIN AÇlLDIĞI MAHAL VE MUHAKEME MERCİİ:
Miras, bilcümle malları şamil olmak üzere müteveffanın son ikametgahı mahkemesinde açılır. Ölüme bağlı tasarruflarda, iptal veya tenkis ve mirasın taksimi ve miras sebebi ile istihkak davaları bu mahkemede görülür.
(C) AÇlLMA HÜKÜMLERİ:
I. Ehliyet:
1 - Medeni haklardan istifade:
Ehil olmayanlardan başka herkes, kanuni mirasçı olabildiği gibi vasiyet ve miras mukavelesi ile de mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse olabilir. Hükmi şahsiyeti haiz olmayan bir cemaata muayyen bir gaye için vukubulan teberrular, o gayenin temini şartiyle cemaatı teşkil eden kimselere ait olur. Bu suretle gayenin temini kabil olmazsa o teberru, tesis addolunur.
2 - Mahrumiyet:
a) Sebepleri:
Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamıyacakları gibi ölüme bağlı tasarruflarda mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse olamazlar:
1 - Kasden ve haksız yere müteveffayı öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler.
2 - Kasden ve haksız yere muteveffayı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamıyacak bir hale getirenler.
3 - Hile veya tehdit yahut cebir ile müteveffayı ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmağa veya böyle bir tasarrufu feshetmeğe sevkedenler veya bu hususta mani olanlar.
4 - Müteveffanın artık bir daha yeniden yapamıyacağı bir hal ve zamanda ölümüne bağlı bir tasarrufunu kasden ve haksız yere gizleyenler veya bozanlar. Af ile, mahrumiyet kalmaz.
b) Fürular hakkındaki hükümleri:
Mahrumiyet, şahsidir. Mirastan mahrum olan kimsenin füruları, murisinden evvel vefat eden kimsenin füruları gibi mirasa müstehak olurlar.
II. Hayatta olmak şartı:
1 - Mirasçılar:
Mirasçı olabilmek için murisin vefatında mirasçılığa ehil olarak sağ olmak lazımdır. Miras açıldıktan sonra vefat eden mirasçının hakkı kendi mirasçılarına intikal eder.
2 - Lehine vasiyet yapılan:
Kendisine muayyen bir mal vasiyet olunan kimse, vasiyetçinin vefatında mirasa ehil olarak sağ ise o mala müstahak olur. Bu kimse vasiyetçiden evvel vefat etmiş olursa hilafı vasiyeti ihtiva eden tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet olunan mal, terekeye rücu eder.
3 - Ana rahmindeki çocuklar:
Cenin, sağ olarak doğarsa mirasçı olur. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.
4 - Fevkalade ikame:
Miras açıldığı zaman henüz mevcut olmıyan bir kimseyi terekenin tamamı veya bir kısmı veya terekede dahil muayyen bir mal için namzet tayin etmek caizdir. Bu takdirde nakil ile mükellef olan mirasçı veya lehine vasiyet yapılan kimse, müteveffa tarafından tayin edilmemiş ise bu sıfat, kanuni mirasçıya aittir.
(D) GAİPLİK HÜKMÜ:
I. Gaibin mirası:
1 - Mirasa vaz'ıyed ve teminat iraesi:
Bir kimsenin gaipliğine hükmedilmiş ise mirasçısı veya mirastan müstefit olacak diğer kimse, mirasa vaz'ıyed etmezden evvel icabı takdirinde; mevrus malı bizzat gaibe veya kendilerine müreccah olan hak sahiplerine iade edeceklerine dair teminat göstermeğe mecburdurlar. Bu teminat, gaiplik hükmü ölüm tehlikesi içinde gaip olmaktan naşi ise beş sene ve çoktanberi haber alınamamaktan mütevellit ise on beş sene ve her halde azami olarak gaibin yüz yaşına vasıl olacağı zaman için gösterilir. Bu beş senenin başlangıcı, mirasa vaz'ıyed edildiği günden ve on beş seneninki gaipten alınan son haber tarihinden başlar.
2 - Geri vermek mükellefiyeti:
Mirasa vaz'ıyed edenler, mevrus malı, gaip olan kimse zuhur ettiği takdirde; kendisine yahut vaziyed edenlere müreccah hakkı olduğunu ispat eden kimseye, iade ile mükelleftirler. Her iki halde zilyedliğe dair olan hükümler caridir.
Vaz'ıyed edenler, hüsnü niyet sahibi iseler, kendilerine müreccah olan kimselere karşı iade mükellefiyetleri miras sebebi ile istihkak davası için muayyen olan müruru zaman müddetine münhasırdır.
II. Bir gaibin mirastaki hakkı:
Mirasın açıldığı gün hayat ve mematı ispat edilemiyen gaip mirasçının hissesi, mahkeme tarafından resmen idare ettirilir. Bu gaip murisin ölümünde hayat halinde olmasa idi hissesi kimlere düşecek idiyse, onlar ölüm tehlikesi içinde vukubulan gaybubet halinde hadisenin vukuu tarihinden itibaren bir sene ve çoktanberi haber alınamamak halinde alınan son haber tarihinden itibaren beş sene sonra; hakime müracaatla gaipliğe hüküm itasiyle o hisseye vaz'ıyed etmelerine müsaade olunmasını talep edebilirler. Gaipliğine hükmolunan kimsenin terekesine mirasçılarının veya mirasından müstefit olacak kimselerin vaz'ıyed etmelerine dair hükümler, işbu hissenin tesliminde dahi caridir.
III. Gaibin aynı zamanda mirasçı ve muris olması:
Bir gaibin, mirasçıları onun mallarına vaz'ıyed müsaadesini istihsal ettikten sonra o gaibe bir miras intikal ettiği takdirde bu mirasın kanunen kendilerine teslim edilmesi lazımgelenler, ayrıca bir gaiplik hükmü istihsaline mecbur olmaksızın teslim talebinde bulunabilir. Eğer gaiplik kararını daha evvel bunlar istihsal etmiş ise, işbu karar bilmukabele gaibin mirasçıları hakkında müessir olur.
IV. Hazinenin talebi ile:
Hayat ve mematı belli olmayıp ta malları on senedenberi mahkeme marifetiyle idare edilen yahut mallarını bu suretle idaresi on seneden aşağı olmakla beraber yüz yaşını ikmal etmiş olan kimsenin gaipliğine, hazinenin talebi üzerine hükmolunur.
Gaipliğe hüküm için lazım olan ilan müddeti zarfında hiç bir hak sahibi zuhur etmezse, bu mallar hazineye intikal eder. Bu takdirde hazine mirasa vaz'iyed edenler hakkındaki hükümlere tevfikan gerek gaibe gerek müreccah hak sahiplerine karşı mesul olur.
ON ALTINCI BAP
Mirasın hükümleri
BİRİNCİ FASIL
İhtiyati tedbirler
(A) UMUMİ TEDBİRLER:
Müteveffanın son ikametgahı sulh hakimi, terekenin muhafazası ve hak sahiplerine vüsulünü temin için lazımgelen tedbirleri doğrudan doğruya yapmağa mecburdur. Bu tedbirler bilhassa kanunda muayyen hallerde terekeyi mühürlemek, deftere geçirmek, doğrudan doğruya idare ve vasiyetnameleri açmak gibi şeylerdir.
Müteveffa ikametgahının gayrı bir mahalde vefat ederse bu mahal sulh hakimi, müteveffanın ikametgahı sulh hakimine keyfiyeti haber vermekle beraber kendi dairesindeki malların muhafazası için lazımgelen tedbiri yapar.
(B) MÜHÜRLEMEK, DEFTER TUTMA:
(C) MÜFREDAT DEFTERİ:
Aşağıdaki sebeplerden birinin tahakkukunda sulh hakimi terekeyi mühürler ve defterini yapar:
1 - Mirasçılardan biri vesayet altına alınmış ise veya alınması icap ediyorsa.
2 - Vekili olmayan bir mirasçının gaybubeti halinde.
3 - Mirasçılardan ve alakadarlardan birinin talebi üzerine.
Defteri yapma muamelesi, tarihi vefattan itibaren bir ay içinde ikmal olunur.
(D) TEREKENİN RESMEN İDARESİ:
I. Umumi surette:
Aşağıdaki hallerde sulh hakimi mirasın doğrudan doğruya idaresini emreder:
1 - Vekil tayin etmeden gaybubet eden mirasçının menfaati istilzam ediyorsa onun hissesi hakkında.
2 - Mirasa istihkak iddia edenlerden hiç biri sıfatını teyit edecek delil göstermediği yahut mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olduğu takdirde tereke hakkında.
3 - Müteveffanın bütün mirasçıları malüm olmazsa kezalik tereke hakkında.
4 - Kanunen muayyen olan diğer hallerde.
Müteveffa, vasiyetinin icrasına birisini memur etmiş ise mirasın idaresi bu memura havale edilir.
Vesayet altındaki kimsenin vefatı halinde terekesi, hilafına bir hüküm olmadıkça, vasi tarafından idare edilir.
II. Mirasçılar meçhul ise:
Sulh hakimince, müteveffanın mirasçısı bulunup bulunmadığı tahakkuk etmez yahut mirasçılarının adedi tayyün edemezse; üç ay içinde sıfatlarını beyan etmek üzere alakadarlar, ilanla davet edilir.
Bu müddet içinde sulh hakimine hiç bir müracaat vaki olmaz ve mirasçıların mevcudiyeti sabit olmazsa, miras, hazineye intikal eder. Bununla beraber miras sebebi ile istihkak davası hakkı mahfuzdur.
(H) VASİYETNAMENİN AÇILMASI:
I. Tevdi borcu:
Vefat zamanında çıkan vasiyetname butlanını istilzam eden bir nakisa ile malül görülse bile hemen sulh mahkemesine verilir.
Vasiyetnameyi tanzim veya hıfzeden daire veya hıfzı deruhte eden veya müteveffanın evrakı arasında bulan her şahıs, bu borcu ifa ile mükelleftir.
Sulh hakimi, vasiyetnamenin kendisine tevdiini mütaakip kanuni mirasçıların emvale muvakkaten vaziyed etmelerine müsaade yahut resmen idaresini emreder. Mümkün ise alakadarlar, dinlenir.
II. Müddet ve davet:
Sulh mahkemesi; vasiyetnameyi, tesellüm ettiği tarihten itibaren nihayet bir ay içinde açar. Vasiyetname açılırken malüm olan mirasçılar davet edilir.
Mütaveffa, mütaaddit vasiyetnameler bırakmış ise hepsi son ikametgahı sulh mahkemesine verilir ve orada açılır.
III. Alakadarlara tebliğ:
Mirasta hak sahibi olanların her birine masrafı terekeye ait olmak üzere vasiyetnameden kendilerine taalluk eden kısımların resmi bir sureti, hakim tarafından tebliğ edilir.
Vasiyetnamede kendilerine mütaallik hükümler bulunup ta ikametgahı malüm olmayanlar, resmi bir ilan ile keyfiyetten haberdar edilir.
IV. Malların itası:
Vasiyetnamede mirasçı nasbedilmiş olup ta hakları kanuni mirasçılar yahut tarihi mukaddem bir tasarruf ile lehlerine teberru vaki olanlar tarafından sarahaten itiraza uğramayan kimseler, tebliğ tarihinden itibaren bir ay geçtikten sonra mirasçılık sıfatları hakkında ellerine resmi bir vesika verilmesini, sulh hakiminden isteyebilirler. Her nevi butlan ve miras sebebi ile istihkak davaları hakkı mahfuzdur.
İKİNCİ FASIL
Mirası iktisap
(A) İKTİSAP:
I. Mirasçılar:
Miras açılınca, mirasçılar onun tamamına sahip olurlar. Kanunda açıkça yazılı haller müstesna olmak üzere, mütevaffanın alacakları ve bilcümle hakları ve zilyed bulunduğu malları, mirasçılarına intikal eder ve bu mirasçılar müteveffanın borçlarından şahsan mesul olurlar.
Mansup mirasçıların iktisabı, kendilerini nasbeden muteveffanın vefatından başlar. Kanuni mirasçılar, zilyedlik hükümlerine tevfikan mansup mirasçıların hisselerini teslime mecburdurlar.
II. İntifa hakkı sahipleri:
III. Lehine muayyen şey vasiyet edilen kimse:
1 - İktisap:
Kendisine muayyen bir şey vasiyet edilen kimse, bu vasiyeti ifa ile mükellef olan varsa ona, yoksa kanuni ve mansup mirasçılara karşı dava ikamesi hakkına maliktir. Bu hak davası, vasiyetçinin hilafını kasdettiği vasiyetnameden anlaşılmadıkça vasiyet olunan şeyi teslim ile mükellef olan kimsenin mirası kabul ettiği veya reddedebilmek hakkının sakıt olduğu tarihten başlar. Lehine vasiyet yapılana karşı kendilerine terettüp eden borçları ifa etmeyen mirasçılar aleyhine, vasiyet edilen muayyen şeylerin tesellümü davası ikame edileceği gibi vasiyet olunan şey her hangi bir tasarrufu icra ise maddi tazminat davası dahi ikame olunabilir.
2 - Mevzuu:
Müteveffa tasarrufunda hilafını tasrih etmedikçe intifa hakkına veya irada veya muayyen müddetlerde tediye yapılmasına dair olan vasiyetler, ayni haklar ve borçların hükümlerine tabidir.
Vasiyet olunan şey, müteveffanın kendi ölümüne karşı akdettiği bir sigortanın bedeli ise; lehine vasiyet yapılan kimse hukukunu doğrudan doğruya sigortacıdan dava edebilir.
3 - Alacaklıların hakları:
Müteveffanın alacaklılarının hakları, kendilerine muayyen şey vasiyet olunan kimselerin haklarına takaddüm eder.
Mirası kayıtsız ve şartsız kabul eden mirascının şahsi alacaklıları, müteveffanın alacaklıları gibi hukuku haiz olur.
4 - Tenkis:
Vasiyet olunan şeyleri teslimden sonra evvelce malumları olmayan tereke borcunu ödeyen mirasçılar, vasiyet olunan şeylerden tenkis edebilecekleri miktarları;lehine vasiyet yapılanlardan mütenasiben geri alabilirler. Şu kadar ki lehine vasiyet yapılanlar istirdat davasının ikame edildiği günde vasiyet olunan şeyden veya hasılatından ellerinde kalan miktardan fazlası ile, mutalip olmazlar.
(B) RET:
I. Hakiki ret veya hükmi ret:
1 - Ret salahiyeti:
Kanuni ve mansup mirasçılar, mirası reddedebilirler. Müteveffanın vefatı anında terekenin borca müstağrak olduğu şayi veya sabit olursa, miras reddedilmiş olur.
2 - Müddet:
a) Umumi müddet:
Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu müddet, kanuni mirasçı için mirasçılığa sonradan muttali olduğunu ispat edemediği takdirde murisin vefatından haberdar olduğu günden ve mansup mirasçı için lehindeki tasarrufun kendisine resmen bildirildiği tarihten başlar.
b) İhtiyati defteri tutmada mebde:
Tereke, ihtiyati bir tedbir olarak deftere geçirilmiş ise, ret müddeti bütün mirasçılar için deftere geçirilmenin hitam bulduğu sulh mahkemesince kendilerine bildirildiği günden başlar.
3 - Ret hakkının intikali:
Mirası reddetmeden vefat eden mirasçının ret hakkı, kendi mirasçısına intikal eder. Bu takdirde bu mirasçının ret müddeti birinci mirasın kendi murisine intikaline muttali olduğu günden başlar. Şu kadar ki kendi murisinin mirasına karşı haiz olduğu ret müddeti münkazi olmadan, hitam bulmaz. Reddedilen miras evvelce hakkı olmayan bir mirasçıya intikal ederse bu mirasçı için müddet, mirasın reddine muttali olduğu günden başlar.
4 - Reddin şekli:
Mirası reddeden mirasçının, keyfiyeti sulh mahkemesine tahriren veya şifahen beyan etmesi lazımdır. Bu ret,kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Sulh mahkemesi, reddi tescil eder.
II. Ret hakkından mahrumiyet:
Müddeti içinde reddetmiyen mirasçı, kayıtsız ve şartsız iktisab etmiş mirascı olur. Müddet hitamından evvel alelade idarenin ve mirasa ait işleri idamenin istilzam etmediği bir muameleyi yapan ve terekeden bir malı zimmetine geçiren veya ketmeden mirasçı, mirası reddetmek hakkından mahrumdur.
III. Reddeden mirasçının hissesi:
Ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmaksızın vefat eden kimsenin mirasçılarından biri, mirası reddederse bunun hissesi murisin vefatında hayatta değil imiş gibi diğer mirasçılara intikal eder.
Ölüme bağlı bir tasarruf bulunupta, hilafına bir kaydı ihtiva etmediği takdirde mirası reddeden mansup mirasçının hissesi, müteveffanın en yakın kanuni mirasçısına, intikal eder.
IV. En yakın bütün mirasçıların reddi:
1 - Umumiyetle:
En yakın kanuni mirasçıların cümlesi tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince karı kocadan sağ olana tebliğ olunur.Ve onun tarafından ancak bir ay içinde miras kabul olunabilir.
2 - Karı kocadan sağ kalanın hakkı:
Miras füruların cümlesi tarafından reddedilmiş ise, ret keyfiyeti sulh mahkemesince karı kocadan sağ olana tebliğ olunur ve onun tarafından ancak bir ay içinde miras kabul olunabilir.
3 - Madun derece lehine:
Mirası reddeden mirasçılar, kendilerini velyeden derecedeki mirasçıların tasfiyeden evvel mirası kabul veya reddetmeye davet olunmalarını talep edebilirler. Böyle bir talep vukuunda, ret keyfiyeti o mirasçılara resmen tebliğ edilir ve bir ay zarfında hiç birinin kabul etmemesi, mirasın onlar tarafından dahi reddi, hükmünde olur.
V. Müddetin temdidi:
Sulh Mahkemesi, muhik bir sebep mevcut ise mansup veya kanuni mirasçıların ret müddetini temdit veya yeni bir müddet tayin edebilir.
VI. Vasiyet olunan muayyen şeyin reddi:
Vasiyet olunan muayyen şey reddolunduğu takdirde, vasiyetçinin tasarrufundan hilafı anlaşılmadıkça; vasiyet olunan şey, onu ifa ile mükellef olan kimsenin olur.
VII. Reddeden mirasçının alacaklılarını himaye:
Mevcudu borcuna yetmiyen mirasçı, alacaklılarını izrar kaydiyle mirası reddederse: alacakları ve iflas takdirinde masası, kendilerine teminat verilmedikçe bu redde karşı üç ay müddet zarfında itiraz edebilirler. Reddin iptaline hüküm olunursa miras resmen tasfiye olunur. Bu suretle tasfiye edilen mirastan mirasçının hissesine bir şey isabet ederse bundan evvela redde itiraz eden alacaklıların saniyen diğer alacaklıların alacakları tesviye olunur. Artarsa, ret lehine vaki olan mirasçıya ait olur.
VIII. Ret halinde mesuliyet:
Mevcudu borcuna yetmiyen terekenin alacaklıları, müteveffadan, vefatından evvelki son beş sene zarfında mirasın taksiminde iadeye tabi bir mal almış ve mirası reddetmiş olan mirasçı aleyhine istirdat davası ikame edebilirler. Evlenme esnasında adet üzere verilen yahut terbiye ve talim için sarf olunan şeylerin istirdadını hiç bir suretle dava edemezler. Hüsnüniyet sahibi olan mirasçılar, aldıkları malın veya hasılatının ancak ellerinde kalan miktariyle mesul olurlar.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Defter tutma talebi
(A) ŞARTLARI:
Mirası reddetmek hakkını haiz olan her mirasçı, defter tutma talebinde bulunabilir. Bu talep, mirası ret için muayyen olan müddetin cerayanından itibaren bir ay içinde, ret hakkındaki hükümlere göre yapılır. Defter tutma için mirasçılardan yalnız birinin talebi kafidir.
(B) DEFTER TUTMA MUAMELESİ:
I. Deftere geçecek şeyler:
Defter, sulh mahkemesince yapılır ve mirasın mevcudiyle alacak ve borç müfredatı ve her malın takdir olunacak kıymeti yazılır. Müteveffanın mirası hakkında malümatı olan alakadarlar, sulh mahkemesince talep vukuunda malümat vermeğe mecburdurlar. Makbul bir sebebe müstenid olmaksızın malümat vermekten imtina edenler, bu yüzden tevellüt edecek zararı tazmin ile mükelleftirler. Hususiyle mirasçılar, terekenin kendilerince malüm olan borcunu haber vermeğe mecburdurlar.
II. İlan tarikiyle davet:
Sulh mahkemesi, müteveffanın alacaklılariyle borçlularını, muayyen bir müddet zarfında alacaklarını ve borçlarını kayıt ve beyana davet için, ilan suretiyle, tebligatta bulunur ve bu davete icabet etmemenin neticeleri hakkında alacaklıların nazarı dikkatini celbeder. Davet, kefalet sebebi ile alacaklı olanlara da şamildir.
İşbu müddet, ilk ilandan itibaren en aşağı bir aydır.
III. Doğrudan doğruya defter tutma:
Resmi kayıtlardan yahut müteveffanın evrakından anlaşılan alacak ve borçlar doğrudan doğruya deftere geçirilir ve keyfiyet alacaklılara ve borçlulara bildirilir.
IV. Defter tutmanın nihayeti, tetkiki, masrafı:
Muayyen müddetin hitamında defter tutma muamelesine nihayet verilir. Tutulan defter, alakadarlar tarafından tetkik olunabilir. Tetkik için tayin olunacak müddet en aşağı bir aydır. Defter tutma masrafı terekeden ödenir. Yetişmezse, defter tutmayı talep eden mirasçı tarafından verilir.
(C) DEFTER TUTMA ESNASINDA MİRASÇILARIN VAZİYETİ:
I. İdare:
Defter tutma muamelesinin devamı müddetince, ancak terahisi tereke hakkında zararı mucip olan idari tasarruflar yapılabilir.Müteveffaya ait işlerin, mirasçılardan biri tarafından görülmesine sulh mahkemesince müsaade edilirse, diğer mirasçılar teminat isteyebilirler.
II. İcrai takibat, müruru zaman ve dava:
Defter tutma muamelesinin devamı müddetince terekenin borçları hakkında icraca takibat yapılamaz ve bu hususta müruru zaman işlemez.
Müstacel mevad müstesna olmak üzere, ikame edilmiş bulunan davalar talik olunur. Yeniden dava ikame olunamaz.
(D) MİRASÇILARI KARAR İTTİHAZINA DAVET:
I. Müddet:
Defter tutma muamelesine nihayet verildikten sonra mirascılardan her biri bir ay zarfında ret veya kabul hususunda bir karar ittihazına davet edilir. Sulh Mahkemesi yeniden kıymet takdiri veya ihtilafın halli gibi hususlarda halin icabına göre işbu müddeti artırabilir.
II. Mirasçının ret ve kabul hakkındaki beyanatı:
Mirasçılardan her biri, muayyen müddet içinde mirası redde veya tutulan defter mucibince veya mutlak surette kabule yahut resmi tasfiye talebine salahiyettardır. Süküt, tutulan defter mucibince kabul sayılır.
III. Defter tutma mucibince kabulün hükmü:
1 - Deftere nazaran mesuliyet:
Tutulan defter mucibince kabul halinde tereke, defterde yazılı borçlar ile beraber mirasçıya intikal eder ve bu intikalin hükmü mirasın açıldığı günden başlar. Bu takdirde mirasçı defterde yazılı borçları gerek mirastan, gerek şahsi mallarından ödemeye mecburdur.
2 - Defter tutma haricinde mesuliyet:
Alacaklarını vaktiyle yazdırmayan alacaklılar, mirasçıyı ne şahsan nede terekeye izafetle takip edemezler. Şukadar ki makbul bir özür sebebiyle alacaklarını kayıt ettirmemiş veya kayıt için müracaat ettiği halde her nasılsa alacağı kayıt olunamamış olan alacaklıya karşı, mirasçı, yalnız mirastan kendisine düşen miktar ile mesuldür.Mamafi alacak mukabilinde müteveffadan rehin veya teminat almış bulunan alacaklı, her halde matlubunu rehin veya teminattan istifa edebilir.
(H) KEFALET SEBEBİYLE MESULİYET:
Muteveffanın kefalet sebebiyle olan borçları, defter tutma esnasında ayrıca kayıt edilir.Mirasçılar,defteri tutulan mirası mutlak olarak kabul etmiş olsalar bile; murisin bu kabil borçlarından, ancak tereke borcunun iflas hükümlerine göre tasfiyesi halinde kefaleten alacaklı olanlara düşecek miktar nisbetinde, mesul olurlar.
(V) HAZİNEYE İNTİKAL EDEN MİRASIN HÜKMÜ:
Hazineye intikal eden mirasın, usulü dairesinde doğrudan doğruya defteri tutulur.
Hazine, terekenin borcundan ancak kendisine intikal eden mallar nispetinde mesul olur.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Resmi tasfiye
(A) ŞARTLARI:
I. Mirasçılardan birinin talebi:
Mirasçı, mirası ret veya tutulan defter mucibince kabul edeceği yerde resmi tasfiye talebinde bulunabilir.
Bu talep, diğer bir mirasçının mirası mutlak olarak kabulü halinde mesmu olmaz. Resmi tasfiye halinde mirasçılar, terekenin borçlarından mesul değillerdir.
II. Alacaklıların talebi üzerine:
Alacaklarını istifa edemiyeceklerinden ciddi sebeplere binaen endişe eden müteveffanın alacaklıları, müracaatla haklarını alamaz veya teminat istihsal edemezse; murisin vefatı tarihinden yahut vasiyetnamenin açılmasından itibaren üç ay zarfında terekenin resmen tasfiyesini talebedebilirler.
Kendilerine muayyen şey vasiyet olunan kimseler, bu gibi hallerde dahi haklarının muhafazası için ihtiyati tedbirler talebine mezundurlar.
(B) USUL:
I. İdare:
Resmi tasfiye, sulh hakimi tarafından icra olunur. Hakim bu vazifenin ifasına bir veya müteaddit kimseleri memur edebilir.
Resmi tasfiye, ilan ile tebliğ üzerine yapılan defter tutma ile başlar. Tasfiye memuru sulh hakiminin murakabesi altında bulunur ve mirasçılar bu memur tarafından fiil mevkiine konmuş veya konmak üzere bulunmuş olan tedbirler aleyhine sulh hakimine şikayet edebilirler.
II. Alelade tasfiye:
Resmi tasfiye, müteveffanın işlerinin tesviyesi ve borçlarının ifası, alacaklarının tahsili ve muayyen şeylere dair vasiyetin mevcuda göre ifası ve icabında hak ve taahhütlerinin mahkemece tesbiti ve mallarının paraya tahvili hususlarını ihtiva eder. Mirasçılar, pazarlık şartiyle uyuşamazlarsa müteveffanın gayri menkul malları müzayede ile satılır. Mirasçılar, tasfiye için lüzumlu olmıyan eşya ve nukudun tamamen veya kısmen kendilerine tevdiini, tasfiye esnasında talep edebilirler.
III. İflas usulü ile tasfiye:
Mevcudu borcuna yetişmiyen terekenin tasfiyesi, mahkemece, iflas kaidesine göre yapılır.
BEŞİNCİ FASIL
Miras sebebiyle istihkak davası
(A) MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASININ ŞARTLARI:
Terekeye veya bir kısmına vazıyed edenlere karşı kanuni veya mansup mirasçı sıfatı ile racih bir hakka malik olduğuna zahip olan kimse, miras sebebi ile istihkak davasında bulunabilir. Hakim davacının talebi üzerine hakkının muhafazası için iktiza eden tedbirleri ittihaz eyler. Bu tedbirler, teminat itası veya tapu kaydine şerh verilmesi gibi şeylerdir.
(B) İSTİHKAK DAVASININ HÜKMÜ:
Miras sebebi ile istihkak davası sabit oldukta, hasım yedinde bulunan malı zilyetlik kaidelerine göre davacıya verir. Hasım bu davalarda iktisap müruru zaman def'inde bulunamaz.
(C) MÜRURU ZAMAN:
Hüsnü niyet sahibi zilyede karşı miras sebebi ile istihkak davasının müruru zaman müddeti, davacının kendi hakkının racih olduğuna ve hasmının zilyet bulunduğuna ıttılaından itibaren bir sene ve her halde murisin vefatından veya vasiyetnamenin açılmasından itibaren on senedir. Suiniyet sahibi zilyetlere karşı müruru zaman müddeti otuz senedir.
(D) KENDİSİNE MUAYYEN BİR ŞEY VASİYET EDİLENİN İSTİHKAK DAVASI:
Kendisine muayyen birşey vasiyet olunan kimsenin ikame edeceği istihkak davasının müruru zaman müddeti, teberrüden haberdar edildiği günden ve ihbar zamanında henüz ifası lazım olmıyan teberrülerde ifanın lüzumu tarihinden itibaren on senedir.
ON YEDİNCİ BAP
Taksim
BİRİNCİ FASIL
Terekenin taksiminden evvelki hali
(A) İNTİKALİN HÜKÜMLERİ:
I.Miras şirketi:
Mirasçı birden ziyade ise, terekedeki haklar ve borçlar taksime kadar müşa kalır. Tereke mirasçıların mülkü olup, mukavele veya kanun ile muayyen temsil ve idare hakları mahfuz kalmak üzere mirasçılar, bunda müştereken tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin talebi üzerine hakim, taksimin icrasına kadar miras şirketine bir mümessil tayin edebilir.
II.Mirasçıların mesuliyeti:
Mirasçılar, müteveffanın borcundan müteselsilen mesuldürler.
(B) TAKSİM DAVASI:
Mukavele veya kanun mucibince şuyuu idameye mecbur olmıyan her mirasçı dilediği zaman terekenin taksimini isteyebilir.Tasfiyenin derhal icrası malın kıymetine ehemmiyetli bir noksan iras edecek ise hakim mirasçılardan birinin talebi üzerine terekenin veya bir kısmının taksimini ileriye bırakabilir.
Mirasçılardan biri borcunu edadan aciz olduğu takdirde diğerleri, tereke açılır açılmaz haklarının muhafazası için icabeden tedbirin ittihazını istiyebilirler.
(C) TAKSİMİN TEHİRİ:
Mirasçılar arasında cenin varsa, taksim, doğmasına bırakılır. Anası nafakaya muhtaç ise bu müddet içinde müşa mallardan istifade hakkına malik olur.
İştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi
Mirasçılardan biri terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesini talep ettiği takdirde hakim, diğer mirasçılara tebliğ yaparak tayin edeceği süre içinde onları, itirazları varsa bildirmeye davet eder.
İştirak halinde mülkiyetin o mal üzerinde devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri, tayin edilen süre içinde taksim davası açmadığı takdirde o mal üzerindeki iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüşmesine karar verilir.
Terekeye dahil diğer hakların ve alacakların paylar oranında bölünmesi hususunda da yukarıdaki hükümler uygalanır.
(D) YAŞAYANLARIN HAKKI:
Müteveffanın vefatı zamanında yanında bulunup onun tarafından beslenegelen mirasçılar, murislerinin hayatında olduğu gibi bir ay daha terekeden infak ve iaşe edilmelerini istiyebilirler.
İKİNCİ FASIL
Taksimin nasıl yapılacağı
(A) TAKSİMİN UMUMİ HÜKÜMLERİ:
Kanuni mirasçılar gerek kendi aralarında gerek mansup mirasçılar ile birlikte mirası aynı kaidelere göre taksim ederler. Taksimin nasıl yapılacağı tayin ve tesbit edilmemiş ise, mirasçılar, terekeyi diledikleri gibi taksim edebilirler.
Terekeye ait bir mala zilyet veya müteveffaya borçlu bulunan mirasçı, taksim esnasında bu hususa dair vazıh malümat vermekle mükelleftir.
B) TAKSİM KAİDELERİ:
I. Müteveffanın şartları:
Muris, vasiyetname veya miras mukavelesi ile taksimin nasıl yapılacağına ve hisselerin teşkiline müteallik kaideler koyabilir.
Hisseler arasında, muris tarafından ihlali kast edilmemiş olan müsavatı icabında temin hususu mahfuz kalmak şartiyle; mirasçılar, işbu kaidelere riayetle mükelleftir.
Vasiyetnamede veya miras mukavelesinde hilafı şart kılınmadıkça; terekeden bir malın mirasçılardan birine tahsisi, vasiyet hükmünde tutulmayıp, taksimin icrası suretini beyana hamlolunur.
II. Mahkemenin borçlu bir mirasçı makamına kaim olması:
Bir mirasçıya düşen hisseyi temellük veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine borcunu ödemekten acze dair icra vesikası istihsal eyliyen alacaklı, hakimin mirasçı yerine kaim olan taksimine iştirakini, isteyebilir.
(C) TAKSİMİN TARZI:
I. Mirasçıların hukukça müsavatı:
Hilafına bir hüküm bulunmadıkça, mirasçılar tereke mallarında aynı hukuku haizdirler.
Mirasçılar, müteveffa ile satımlarındaki münasebetlere müteallik olup taksimin müsavat ve adalet dairesinde icrasına yarıyan her türlü malümatı birbirine vermekle mükelleftirler.
Mirasçılardan her biri, borçların taksiminden evvel tediyesini veya teminata bağlanmasını istiyebilir.
II. Hisselerin teşkili:
Hisseler, mirasçılardan sağ olanlar ile istihlaf edilenlerin adedince teşkil olunur. Mirasçılar uyuşamazlarsa, içlerinden herhangi biri, hisselerin mahkemece teşkil edilmesini talep edebilir. Hisselerin teşkilinde mahkeme mahalli adetleri, mirasçıların hal ve şanlarını ve ekseriyetin arzularını nazarı itibara alır. Hisselerin tahsisi, mirasçıların kendi aralarında uyuşmasiyle olur. Bu mümkün olmazsa, kur'a çekilir.
III. Bazı tereke mallarının tahsisi veya satılması:
Kıymetlerine ehemmiyetli bir noksan arız olmaksızın taksimi kabil olmıyan mal, mirasçılardan birine tahsis olunur. Taksim veya tahsisinde mirasçıların uyuşamadıkları mallar satılıp bedeli taksim edilir. Mirasçılar ittifak edemezlerse sulh hakimi müzayedenin umumi olmasına veya mirasçıların arasında icrasına karar verir.
(D) BAZI EŞYANIN TAKSİMİNE MÜTAALLİK KAİDELER:
I. Kül teşkil eden eşya, aile evrakı, hatıralar:
Mirasçılardan birinin muhalefeti halinde, asıl ve maksat itibariyle bir kül teşkil eden eşya, taksim edilemez. Mirasçılardan birinin muhalefeti halinde, aile evrakı ve hatıra teşkil eden eşya satılamaz. Mirasçılar arasında ihtilaf vukuunda, sulh hakimi, bu gibi eşyanın satılmasına yahut mahalli adetlere ve adet mevcut değilse mirasçıların hal ve şanlarına nazaran hissesinden mahsup edilmek üzere mirasçılardan birine tahsisine karar verebilir.
II. Mirasçıdaki alacağın mahsubu:
Müteveffanın mirasçılardan birindeki alacağı, o mirasçının hissesinden mahsup edilir.
III. Teminat gösterilen tereke malları:
Hissesine merhun mal isabet eden mirasçı, mukabili olan borcu ödemekle mükelleftir.
IV. Gayrimenkuller:
1 - Ayırma:
2 - Tahsis:
a) Kıymet takdiri:
Gayri menkul mallar, mirasçıya taksim zamanındaki kıymetleriyle verilir.
b) Kıymet takdirinde usul:
Mirasçılar bir gayri menkulün kıymetinde ittifak edemezlerse o kıymet kati surette resmi muhamminler tarafından takdir olunur.
V. Ziraat işleri:
1 - Taksimden istisna:
Terekede iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar bulunursa bunların kaffesi, mirasçılardan işletmeğe muktedir olduğu anlaşılan talibine, tahsis edilir. Mirasçı bu ziraat işine yarıyan malzemenin, aletlerin ve hayvanların dahi kendisine tahsis edilmesini isteyebilir. Tahsis edilen malların mecmuu için, tek bir kıymet takdir edilir.
2 - Tahsisin hangi mirasçıya ait olacağı:
Mirasçılardan birinin tahsise itirazı veya taliplerin birden fazla olması takdirinde hakim, mahalli adetleri ve adet yok ise mirasçıların hal ve şanını nazarı dikkate alarak tahsis hakkında karar verir ve bey'i yahut taksimini emreder. İşletme hususunu bizzat üzerine almak isteyen mirasçı bütün malların tercihan kendisine tahsis olunmasını talep edebilir.
Müteveffanın oğullarından hiç biri, işletme hususunu bizzat üzerine almak istemezse kızları veya bunların kocaları işletmeğe muktedir olmak şartiyle malların kendilerine tahsisini isteyebilirler.
3 - Mirasın aile şirket emvali halinde idaresi:
a) Talep hakkı:
Kendisine iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar tahsis edilen mirasçı, diğer mirasçıların hisselerinin bedelini ödemek için zirai gayrimenkullerin üzerlerinde evvelce mevcut teminat hukuku dahil olduğu halde dörtte üçünden fazlasını teminat göstermek mecburiyetinde kalırsa, taksimin talikını talep edebilir.
Bu takdirde mirasçılar, hissei temettü şartiyle müesses bir aile şirketi emvali teşkil etmiş olurlar.
b) Şirketi emvalin feshi:
Kendisine iktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallar tahsis edilen mirasçı, diğer mirasçıların hisselerinin bedelini mallarını fazla miktarda borç altına koymadan ödeyebilecek bir hale gelirse; mirasçılardan her biri, şirketi emvalin feshini ve hissenin ödenmesini isteyebilir.
Mallar kendisine tahsis edilen mirasçı dahi, hilafına mukavele yoksa şirketi her zaman feshedebilir.
4 - Diğer hisselerin nasıl tediye olunacağı:
Mallar kendisine tahsis edilen mirasçı, taksimin tehirini isteyecek olursa diğer mirasçılar, şirketi emvale girmek mecburiyetinde olmayıp, hisselerinin tahsis olunan gayrimenkul ile temin edilmiş bir alacak şeklinde kendilerine teslimini talep edebilirler.
IV. Mülhak sınai mallar:
İktisadi bir vahdet halinde işletilmekte olan zirai mallara mülhak sınai mallar varsa, hepsi birlikte mirasçılardan işletmeğe ehil olan talibine tahsis olunur.
Bu sınai malların kıymeti, ayrıca takdir ve mirasçının hissesinden mahsup edilir.
Mirasçılardan birinin tahsise itirazı veya taliplerin birden fazla olması takdirinde, hakim, mirasçıların hal ve şanını nazarı dikkate alarak tahsis hakkında karar verir veya bey'i yahut taksimi emreder.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Mirasta iade
(A) İADE BORCU:
Kanuni mirasçılar, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış oldukları bütün teberruları, terekeye iade ile birbirlerine karşı mükelleftirler.
Müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehinde bahşedilen cihaz, tesis masrafı borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir.
(B) EHLİYETSiZLİK VEYA RED HALİNDE İADE:
Mirasçılardan biri, mirasın açılmasından evvel veya sonra mirasçılık hakkını gaip ettiği takdirde; ona terettüp eden iade mükellefiyeti hissesini alanlara geçer.
Feri kendi eline geçmemiş olsa bile aslına yapılan teberruları iade ile mükelleftir.
(C) ŞARTLARI:
I. İade veya mahsup:
1 - Muhayyerlik:
İade ile mükellef olan mirasçı muhayyerdir, dilerse aldığı malın aynını iade eder, dilerse hissesinden fazla olsa bile kıymetini mahsup ettirir. Müteveffanın bu esasa muhalif tasarrufları ve tenkis davalarına müteferri haklar mahfuzdur.
II. Miras hissesinden fazla olan teberrular:
İadeye tabii teberruların miktarı, iade ile mükellef mirasçının miras hissesinin baliğ olduğu kıymetten ziyade olup ta; bu ziyadenin mirasçıya kalmasının müteveffaca maksut olduğu isbat edilirse, tenkis davası hakkı mahfuz kalmak üzere ziyadenin iadesi lazım gelmez. Fürulara evlenirken mutad derecede verilen eşya ile yapılan sarfiyatın iadeye tabi olmaması, asıldır.
III. Hesabın nasıl yapılacağı:
İadede, teberru olunan şeylerin mirasın açıldığı gündeki kıymetleri ve daha evvel satılmış olanların satış fiatları esas olur. Hasılat ve sarfiyattan zamanı mucip olarak ayne veya kıymete arız olan noksanlardan dolayı mirasçılar, zilyedin haklarına malik ve borçları ile mükelleftirler.
(D) TALİM VE TERBİYE MASRAFI:
Muris tarafından hilafı kasdedilmiş olduğu ispat edilmedikçe çocukların terbiye ve tahsilleri için yapılmış olan masarifin ancak mutad olan miktardan fazlası iade olunur.
Murisin vefatında henüz terbiye ve talimleri ikmal edilmemiş olan veya malül bulunan çocuklara taksim esnasında münasip bir tazminat verilir.
(H) MUTAT HEDİYELER:
Mutat; olan hediyeler, iadeye tabi değildir.
(V) AİLE İÇİN YAPILAN FEDAKARLIĞA KARŞI TAZMİNAT:
Ana baba ile birlikte yaşayan ve ivazından sarahaten feragat etmeksizin kendi sayını veya varidatını aileye tahsis etmiş olan reşit evlat, taksim esnasında münasip bir tazminat isteyebilir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Taksimin hitamı ve hükümleri
(A) TAKSİMİN HİTAMI:
I. Taksim mukavelesi:
Hisselerin teşkil ve kabzını yahut taksim mukavalesinin akdini mütaakip, taksim; mirasçılar için lüzum ifade eder.
Taksim mukavelesi, yazılı olmadıkça muteber olmaz.
II. Miras hisseleri hakkında mukavele:
Miras haklarının temlikine mütaallik mirasçıların birbirleriyle akdedeceği mukaveleler ile hayatta bulunan ana yahut babanın müteveffa karı ve kocasından olan çocuklariyle bu çocuklara müteveffadan isabet eden hissenin temlikine mütaallik akdedecekleri mukavelenin, yazılı olması şarttır. Mirasçılardan biriyle hissesinin temlikine dair üçüncü bir şahıs arasında akdedilmiş olan mukavele üçüncü şahsa, taksime müdahale hakkı vermez. Üçüncü şahsın hakkı, ancak temlik eden mirasçıya ayrılan hissenin talebine münhasırdır.
III. Henüz açılmamış bir miras hakkındaki mukaveleler:
Bir kimsenin sağlığında mirasçılardan birinin diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs ile o kimsenin mirası hakkında ve kendi iştirak ve muvafakatı olmaksızın yaptığı mukaveleler batıl ve hükümsüzdür. Böyle bir mukavele mucibince vukubulan teslimat geri istenebilir.
(B) MİRASÇILARIN BİRBİRİNE KARŞI MESULİYETİ:
I. Mesuliyetten mütevellit borçlar:
Taksimden sonra mirasçılar, her birinin hissesine düşen mallar için satım hükümleri mucibince yekdiğerinin zaminidirler. Mirasçılar, aralarında taksim ettikleri alacakların mevcudiyetini birbirlerine karşı zamin oldukları gibi borsaya kabul edilmiş olan kıymetli evrak müstesna olmak üzere bu alacaklar taksimde ne miktar için mahsup edilmişler ise o miktar hakkında borçluların tediyeye iktidarlarından dahi mütekabilen alelade kefiller gibi mesuldürler. Zamin olanlara karşı dava hakkı, taksimin hitamından ve taksimden sonra ödenmesi lazım matluplar için bu lüzum tarihinden itibaren bir sene geçmekle müruru zamana uğrar.
II. Taksimin feshi:
Mukaveleler hangi sebeplerle fesholunabilirse, taksim dahi aynı sebeplerle fesih olunabilir.
(C) ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI MESULİYET:
I. Teselsül:
Alacaklı, alacağının inkısamına veya nakline sarahaten veya zımnen razı olmadıkça mirasçılar taksimden sonra dahi terekenin borçlarından müteselsilen ve bütün malları ile mesuldürler. Şu kadar ki beş sene geçince teselsül kalmaz. Bu müddet, taksimin hitamından ve taksimden sonra ödenmesi lazım matluplar için lüzum tarihinden başlar.
II. Rücu hakkı:
Ödenmesi kendisine tahmil edilmiş olmayan bir borcu yahut bir borcun ödemesini deruhte ettiği miktarından fazlasını, ödeyen mirasçı diğer mirasçılara rücu hakkını haizdir. Bu hak, evvel emirde taksim esnasında borcu ödemeyi deruhte etmiş olan mirasçılara karşı kullanılır. Bundan başka hilafına şart olmadıkça, her biri, hisseleri nisbetinde terekenin borçlarını ödemekle mükelleftirler.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
Ayni haklar
BİRİNCİ KISIM
Mülkiyet
ON SEKİZİNCİ BAP
Umumi Hükümler
(A) MÜLKİYET HAKKININ UNSURLARI:
Bir şeye malik olan kimse, o şeyde kanun dairesinde dilediği gibi tasarruf etmek hakkını haizdir; haksız olarak o şeye vaziyed eden herhangi bir kimseye karşı istihkak davası ikame ve her nevi müdahaleyi menedebilir.
(B) MÜLKİYET HAKKININ ŞÜMULÜ:
I. Mütemmim cüzler:
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütün mütemmim cüzlerine de malik olur. Mahalli örfe göre bir şeyin esaslı bir unsurunu teşkil eden o şey telef veya tahrip yahut tağyir edilmedikçe ondan ayrılması kabil olmıyan cüzler o şeyin mütemmim cüzleridir.
II. Tabii semereler:
Bir şeye malik olan kimse,o şeyin tabii semerelerine de maliktir. Bir şeyin muayyen zamanlarda hasıl ettiği ve örfün o şeyden sureti tahsisine göre istihsalini tecviz eylediği mahsuller, o şeyin tabii semereleridir. Tabii semereler, ayrılıncaya kadar asıl şeyin mütemmim cüzleridir.
III. Teferruat:
1 - Tarif:
Bir şeye ait yapılacak temliki tasarruflarda o şeyin istisna olunmayan teferruatı dahil olur. Mahalli örfe veya malikin sarih arzusuna göre bir şeyin işletilmesi veya muhafazası veya ondan istifade olunması için daimi bir tarzda tahsis olunan ve kullanmakta o şeye tabi kılınan veya takılan veya onunla birleştirilen menkul eşya asıl şeyin teferruatıdır. Asıl şeyden muvakkat bir zaman için ayrılmakla teferruattan olmak sıfatı zail olmaz.
2 - Müstesnası:
Asıl şeye zilyet bulunan kimsenin kullanmasına muvakkaten tahsis edilen veya ancak o kimsenin istihlak etmesi için muhassas veya asıl şeyin hususi mahiyetine yabancı olan yahut o şey ile muhafaza için veya satım veya kiralamak maksadiyle birleştirilen menkul eşya teferruat sıfatını alamaz.
(C) BİRDEN ZİYADE KİMSELERİN BİR ŞEY ÜZERİNDE MÜLKİYETİ:
I. Müşterek mülkiyet:
1 - Hissedarlar arasındaki münasebetler:
Birden ziyade kimseler şayian bir şeye malik olur ve hisseleri bilfiil taksim edilmemiş bulunursa onlar, o şeyin hissedarıdırlar.
Hissedarların şayi hisseleri birbirine müsavi olmak asıldır.
Hissedarlardan her biri kendi hissesi hakkında malik hak ve mükellefiyetlerini haiz olup hissesini temlik veya terhin edebilir. Alacaklıları da bu hisseyi haczettirebilirler.
2 - İdari tasarruflar:
Hilafına mukavale olmadıkça, hissedarlar müşterek mülklerini biliştirak idare ederler.
Ekseriyet hilafına karar vermedikçe hissedarlardan her biri, ufak tefek tamirat ile ziraat işleri gibi alelade idari tasarrufları icraya ehildir.
Ziraat usulünün değiştirilmesi, büyük tamirat icrası gibi daha ziyade mühim olan idari tasarruflar, müşterek mülkün yarısından fazlasına malik olan ve adet itibariyle de ekseriyeti teşkil eden hissedarların reyleri içtima etmedikçe yapılamaz.
3 - Temliki tasarruflar:
Hissedarlardan her biri, müşterek menfaatler için diğer hissedarları temsil edebilir ve diğer hissedarların hakları ile kabili tevfik oldukça müşterek şeyden istifade eder ve onu kullanır.
Müşterek mülkü temlik etmek, onun üzerinde aynı bir hak tesis eylemek ve onun intifa tarzını değiştirmek için bu bapta bilittifak başka bir kaide kabul edilmediği takdirde bütün hissedarların muvafakati şarttır.
4 - Masraflara ve mükellefiyetlere iştirak:
Müşterek mülkiyete terettüp eden veya müşterek mülkiyeti takyit eyliyen idari masraflar, vergiler ve sair mükellefiyetler hilafına hüküm yoksa hisseleri nispetinde bütün hissedarlara ait olur.
Hissedarlardan biri hissesinden fazla tediyeyatta bulunursa bu fazla ile hisseleri nispetinde diğer hissedarlara rücu eder.
Hissedarlıktan çıkarılma
Kendi tutum ve davranışları veya malın kullanılmasını bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışları ile diğer hissedarların tümüne veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlal eden hissedar, bu yüzden onlar için müşterek mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hale getirmişse mahkeme kararıyla hissedarlıktan çıkarılabilir.
Davanın açılması, aksine bir anlaşma yoksa, hissedarların hem hisse hem de sayı bakımından çoğunlukla karar vermelerine bağlıdır.
Hakim, çıkarma talebini haklı gördüğü takdirde,çıkarılacak hissedarın hissesini karşılayacak kısmı maldan ayırmak mümkün ise bu ayırmayı yaparak ayrılan parçanın müşterek mülkiyetten çıkarılana tahsisine karar verir.
Aynen ayırımı mümkün bulunmayan maldaki hissenin dava tarihindeki değeri ile kendilerine devrini isteyen hissedar veya hissedarlar bunu hissedarlıktan çıkarma talebi ile birlikte istemek zorundadırlar. Hakim, hükmünden önce re'sen tayin edeceği münasip bir mehil içinde hisse değerinin tediye veya tevdiine karar verir. Davanın kabulü halinde hissenin talep eden adına tesciline hükmolunur.
Hisseyi karşılayacak kısmın maldan aynen ayrılması mümkün olmaz ve bu hisseye talip olan hissedar bulunmazsa hakim, davalıya hissesini temlik etmesi için bir süre tayin eder ve bu süre içinde temlik edilmeyen hissenin açık artırma ile satışına karar verir. Satış kararı cebri icra yoluyla paraya çevirmeye dair hükümler uyarınca yerine getirilir.
Diğer hak sahiplerinin çıkarılması
Bir hissedarın çıkarılmasına dair hükümler, kıyas yoluyla intifa veya diğer bir ayni hak veya tapuya şerh edilmiş kira gibi şahsi hak sahibine de uygulanır. Şu kadar ki, devri caiz olmayan hakkın uygun bir tazminat karşılığında sona ermesine karar verilir.
5 - Müşterek mülkiyetin nihayeti:
a) Taksim davası:
Hukuki bir tasarruf mucibince yahut müşterek mülkün devamlı bir maksada tahsis edilmiş olması hasebiyle şuyuu idame mükellefiyeti olmadıkça hissedarlardan her biri, taksim istiyebilir. Taksim hakkı, hukuki bir tasarrufla on seneden fazla bir müddet için bertaraf edilemez. Taksim, münasip olmıyan bir zamanda yaptırılamaz.
b) Taksimin nasıl yapılacağı:
Müşterek mülkiyet; aynen taksim ile nihayet bulacağı gibi bedeli hissedarlar arasında tevzi olunmak üzere pazarlık veya müzayede suretiyle satım ile ve hissedarlardan biri veya bir kaçı tarafından diğerlerine ait hisselerin iktisabiyle de nihayet bulur.
Hissederlar taksimin nasıl yapılacağında ittifak edemedikleri takdirde müşterek mülkün kıymetine ehemmiyetli bir noksan arız olmaksızın taksimi kabil ise, hakim aynen taksimi ve kabil değil ise hissedarlar beyninde veya umum arasında müzayede ile satılmasını emreder.
Aynen taksiminde hisselerin teadülü temin edilemezse ivaz ilavesiyle tadil olunur.
II. İştirak halinde mülkiyet:
1. Sebepleri:
Kanun mucibince veya bir mukavele ile iştirak teşkil eden kimseler bir şeye malik olursa her birinin hakkı o şeyin tamamına sari olur.
2 - Hükümleri:
Şeriklerin hak ve vazifeleri iştiraki tevlit eden kanun veya mukavele hükümleri ile muayendir.
Hilafına bir hüküm olmadığı halde şeriklerin hakları ve hususiyle malik oldukları şeyde tasarruf salahiyetleri ancak ittifak ile verecekleri karar mucibince kullanılabilir. İştirak devam ettiği müddetçe taksim ve şayi cüzde tasarruf caiz değildir.
3 - İştirak halindeki mülkiyetin nihayeti:
İştirak halinde mülkiyet, o mülkün temliki veya iştirakin zevaliyle nihayet bulur. Bu suretle taksim, hilafına hüküm bulunmadıkça müşterek mülkiyet hükümlerine göre yapılır.
ON DOKUZUNCU BAP
Gayri menkul mülkiyeti
BİRİNCİ FASIL
Gayrimenkul mülkiyetinin mevzuu, iktisabı, izaası
(A) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİNİN MEVZUU:
Gayrimenkul mülkiyetinin mevzuu, yerinde sabit olan şeylerdir. Bu kanuna göre aşağıdaki şeyler gayri menkuldür:
1 - Arazi,
2 - Tapu sicilinde müstakil ve daimi olmak üzere ayrıca kaydedilen haklar,
3 - Madenler.
(B) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİNİN İKTİSABI:
I. Tescil:
Gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt, şarttır. Bununla beraber işgal, miras, istimlak, cebri icra tarikleriyle veya mahkeme ilamı ile bir gayrimenkulü iktisabeden kimse tescilden evvel dahi ona malik olur.
Fakat tescil merasimi ikmal edilmedikçe temliki tasarrufta bulunamaz.
II. İktisap tarikleri:
1 - Mülkiyeti nakleden akitler:
Mülkiyeti nakleden akitler resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar. Ölüme bağlı tasarruflarla evlenme mukaveleleri kendilerine mahsus şekillere tabidir.
2 - İşgal:
Tapu siciline göre sahipsiz bir şey haline geldiği anlaşılmıyan müseccel bir gayrimenkul, işgal tarikiyle iktisap olunamaz.
Müseccel olmıyan bir arzın işgali sahipsiz şeylere dair olan hükümlere tabidir.
3 - Yeni arazi teşekkülü:
Sahipsiz yerlerde birikmek, dolmak ve kaymak veya umuma ait suların mecra veya seviyeleri değişmek gibi bir suretle teşekkül edip kendisinden istifade mümkün olan arazi Devletin mülkü olur.
Bu suretle kendisine ait bir gayrimenkulden ayrılan parçaların vücudunu ispat eden kimse onları istirdat edebilir.
4 - Arazinin kayması:
Arazinin yerinden kayması hududun tadilini icabetmez. Bu suretle bir gayrimenkul üzerine geçmiş olan toprak ve saire hakkında enkaza ve ihtilata dair olan hükümler tatbik olunur.
5 - Müruru zaman:
a) Adi müruru zaman:
Muhik bir sebep yok iken tapu sicillinde uhdesine malik sıfatı ile mukayyet bulunan bir gayrimenkulü fasılasız ve nizasız on sene müddetle ve hüsnü niyetle yedinde bulunduran kimsenin o gayrimenkulün üzerindeki hakkına itiraz olunamaz.
b) Fevkalade müruruzaman:
Tapu sicilinde mukayyet olmıyan bir gayrimenkulü nizasız ve fasılasız 20 sene müddetle ve malik sıfatiyle yedinde bulundurmuş olan kimse o gayrimenkulün kendi mülkü olmak üzere tescili talebinde bulunabilir.
Tapu sicilinde maliki kim olduğu anlaşılamıyan veya 20 sene evvel vefat etmiş yahut gaipliğine hüküm verilmiş bir kimsenin uhdesinde mukayyet olan bir gayrimenkulü aynı şerait altında yedinde bulunduran kimse dahi o gayrimenkulün, mülkü olmak üzere tescilini talep edebilir.
Tescil davası Hazine ve ilgili amme hükmi şahsiyeti aleyhine açılır ve mahkemece gazete ile ve ayrıca mahallinde münasip vasıtalarla en az 3 defa ilan olunur.
Son ilandan itibaren 3 ay içinde bir itiraz davası açılmaz veya açılıp da reddedilir ve iddia sabit olursa tescile karar verilir; karara gayrimenkulün haritası veya ebatlı krokisi eklenir.
Hususi kanun hükümleri mahfuzdur.
c) Müddetler:
Müddetin hesabı, inkıtaı-tatili:
Yukarki maddelerde beyan olunan iktisabı müruru zaman müddetinin gerek hesabında gerek inkıta ve tatilinde, ancak müruru zamanında cari olan hükümler tatbik olunur.
6 - Sahipsiz şeyler ve umuma ait mallar:
Sahipsiz şeyler ile menfaati umuma ait olan mallar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Hilafı sabit olmadıkça menfaatı umuma ait sular ile ziraate elverişli olmıyan yerler, kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü değildir. Sahipsiz şeylerin ihraz ve işgali, yollar ve meydanlar, akar sular ile yatakları gibi menfaati umuma ait malların işletilmesi ve kullanılması hakkında ahkamı mahsusa vazolunur.
III. Tescili talep hakkı:
Bir şeye temellük etmek hakkını bağışlama gibi bir sebeple iktisap etmiş olan kimse tescil muamelesinin icrasını malikinden talep edebilir. İmtina halinde mülkiyetin kendisine aidiyetine karar verilmesini hakimden istiyebilir.
İhraz ve işgal, intikal, istimlak cebri icra ve mahkeme ilamiyle bir gayrimenkulün mülkiyetini iktisap eden kimse; doğrudan doğruya tescil muamelesini yaptırabilir.
Karı koca malları hakkındaki usul icabı olarak vuku bulan mülkiyet tebeddülleri sicilli mahsusuna kayıt ve ilan edilmesini müteakip resen tapu siciline de kaydolunur.
(C) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİN İZAASI:
Gayrimenkulün mülkiyeti, sicil kaydının terkini veya gayrimenkulün tamamiyle ziyaı halinde zail olur. Menfaati amme için yapılan istimlak halinde mülkiyetin ne vakit zail olacağı kanunu mahsusla muayyendir.
İKİNCİ FASIL
Gayri menkul mülkiyetin hükümleri
(A) GAYRİMENKUL MÜLKİYETİN ŞÜMULÜ:
I. Umumiyetle:
Bir arza malik olmak, onu kullanmakta faydalı olacak derecede altına ve üstüne malik olmağı tazammun eder.
Kanuni takyitler müstesna olmak üzere bu mülkiyet, yapılan ve dikilen şeyleri ve kaynakları dahi şamil olur.
II. Sınır:
1 - Gayrimenkulün tahdidi:
Gayrimenkulün sınırı plan ve arz üzerine konulan işaretler ile tayin olunur.
Plandaki sınır ile arz üzerindeki sınır birbirini tutmazsa asıl olan plandaki sınırdır.
2 - Tahdit borcu:
Sınırı belli olmıyan araziye malik olan kimse komşusunun talebi üzerine gerek planın tashihi gerek arz üzerine işaretler konulması suretiyle sınırın tayini için diğerine yardım etmeğe mecburdur.
3 - Tahdit eden şeylerin hükmü:
Duvar, çit, parmaklık gibi iki gayrimenkulü birbirinden ayıran şeylerin mülkiyetinde asıl olan; her iki komşu arasında müşterek olmaktır.
III. Arsa üzerine inşaat:
1 - Arsa ve levazım:
a) Mülkiyet:
Bir kimse başkasının inşaat levazımiyle kendi arsası üzerine yahut kendi levazımiyle başkasının arsası üzerine bina yapmış olsa bu levazım, arsanın mütemmim cüzü olur. Şu kadar ki levazım, malikin rızası olmaksızın alınıp kullanılmış ise kal'i fahiş bir zararı müeddi olmadıkça maliki onu kali ile istirdadını talebedebilir ve masarifi arsa sahibine ait olur. Eğer bina arsa sahibinin rızası olmaksızın levazım sahibi tarafından yapılmış ise kal'i fahiş bir zararı müeddi olmadıkça arsa sahibi kal'ini istiyebilir ve masarifi levazım sahibine ait olur.
b) Tazminat:
Ebniye kalolunmadığı takdirde arsa sahibi inşaat levazımına mukabil muhik bir tazminat vermeğe mecburdur. Arsa sahibi inşaatı suiniyetle yapmış ise diğer tarafın bütün zararını tazmin ile mahküm edilebilir.
Eğer bina levazım sahibi tarafından suiniyetle yapılmış ise arsa sahibinin levazım için vereceği tazminat levazımın en az kıymetini geçmiyebilir.
c) Bina sahibinin arsayı temellük edebilmesi:
Binanın kıymeti açıkça arsanın kıymetinden ziyade ise hüsnüniyetle hareket eden levazım sahibi muhik bir tazminat mukabilinde mecmuunun mülkiyetinin kendisine verilmesini istiyebilir.
2 - Başkasının arsasına tecavüz eden inşaat:
Yanındaki arsaya tecavüz etmiş olan inşaat ve imalat bunları yapan kimsenin o arsa üzerinde ayni bir hakkı varsa, bunlar o kimsenin arsasının mütemmim cüzü olur ve tecavüz eden kısmı irtifak hakkı olmak üzere tapu siciline kaydedilir. Bundan mutazarrır olan arsa sahibi tecavüze muttali olduğu tarihten itibaren on beş gün içinde itiraz etmemiş ise inşaat hüsnüniyetle yapıldığı ve icabı hal müsait bulunduğu takdirde inşaatı yapan kimse muhik bir tazminat mukabilinde tecavüz ettiği mahal üzerinde kendisine ayni bir hak verilmesini veya o mahal mülkiyetinin kendisine aidiyetinin tanınmasını istiyebilir.
3 - Üst hakkı:
Bir arsanın altında veya üstünde yapılan yahut onunla devamlı bir surette birleştirilen inşaat ve imalat tapu siciline irtifak hakkı diye tescil edilmek üzere başka bir malikin mülkü olabilir.
Bir evin muhtelif katları, üst hakkı teşkiline mevzu olamaz.
4 - Mecralar:
Elektrik, gaz, su gibi şeylerin mecraları hangi arz için tesis olunmuşlar ise onun haricinde bulunmuş olsa bile hilafına bir hüküm olmadıkça onlar hangi sınai teşebbüsün eseri iseler onun teferruatı ve sahibinin mülkü nazariyle bakılır. Bu mecraları tesis hakkı, komşuluk münasebetlerine müteallik hükümler icabından olmadığı takdirde irtifak hakkına müsteniden tesis edilmiş olmadıkça başkasının arsasını ayni bir hakla takyit etmiş olmaz. Eğer mecra açıkta değilse irtifak hakkı, tapu siciline kaydolunmakla tesis olunur; açıkta ise irtifak hakkı mecranın yapılmasiyle teessüs etmiş olur.
5 - Menkul inşaat:
Temelli kalmak maksadı olmaksızın başkasının arsası üzerine yapılan kulübe ve baraka gibi hafif binalar, inşa edenin mülkü olur ve tapu siciline kaydolunmaz.
6 - Dikilen şeyler:
Bir kimse başkasının fidanını kendi tarlasına yahut kendi fidanını başkasının tarlasına dikerse alakadar olan kimseler başkasının levazımı ile kendi arsasında veya kendi levazımı ile başkasının arsasına bina yapmak veya menkul bir inşaatta bulunmak hallerinde alakadar kimselerin haklarını haiz ve borçları ile mükelleftirler. Ağaçlar ve ormanlar üzerinde üst hakkı tesisi memnudur.
IV. Malikin mesuliyeti:
Bir malikin hakkını tecavüz etmesinden dolayı bir zarara uğrayan veya uğramak tehlikesinde bulunan kimse eski halin iadesini veya tehlikenin izalesi için lazım gelen tedbirlerin yapılmasını talep edebilir ve uğradığı zarar ve ziyanı ayrıca tazmin ettirebilir.
B. GAYRİMENKUL MÜLKİYETİN TAKYİTLERİ:
I. Umumiyetle:
Mülkiyetin kanuni takyitleri tapu siciline kayde hacet olmaksızın muteber olur. Bu takyitler; ancak resmi bir senedle ve tapu siciline kayıt ile ilga veya tadil olunabilir. Ammenin menfaati için vazolunan takyitler tadil ve ilga olunamaz.
II. Mülkiyet hakkının takyitleri:
1 - Şuf'a:
a) Mukaveleden mütevellit şuf'a:
Mukaveleden mütevellit şuf'a hakkı; tapu siciline şerh verildiği surette bu şerhte tayin olunan müddet zarfında ve sicilde gösterilen şartlar dairesinde her hangi bir malike karşı dermiyan olunabilir.
Sicilde şart gösterilmemiş ise gayrimenkulün müddeaaleyhe satışındaki şarta itibar olunur. Meşfu satıldıkta satıcı keyfiyeti şefia haber vermeğe mecburdur.
Şefiin bey'e ıttılaı gününden itibaren bir ay ve herhalde sicille şerh verildiği tarihten itibaren on sene geçmekle şuf'a hakkı sakıt olur.
b) Kanuni şuf'a hakkı:
Bir gayrimenkulün hissedarları onun şayi bir hissesini satın alan üçüncü şahsa karşı kanuni şuf'a hakkını haizdir.
2 - İştira, vefa hakları:
Mukaveleden mütevellit iştira ve vefa hakları tapu siciline şerh verildiği surette bu şerhte gösterilen müddet içinde gayrimenkulün her hangi malikine karşı dermeyan olunabilir.
Bu haklar her halde şerh tarihinden itibaren on sene geçmekle sakıt olur.
III. Komşu hakkı:
1 - Mülki kullanma:
Bir kimse mülkünü kullanırken hele sınai işler yaparken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeğe mecburdur.
Hususiyle mazarat veren ve gayri menkulün mevki ve mahiyetine ve mahalli örfe göre komşu arasında hoş görülebilecek dereceyi geçen gürültüler ve sarsıntılar yapmak ve duman ve kurum ve rahatsızlık veren sair toz, boğu, koku çıkartmak memnudur.
2 - Hafriyat ve inşaat:
a) Kaidesi:
Bir mülk sahibi, hafriyat ve inşaatta bulunurken komşusunu arsasına zarar vererek veya zarara maruz bırakarak veya üzerlerindeki mebaniyi tehlikeye koyarak, izrar edemez.
Komşuluk kaidelerine muhalif olarak yapılan inşaatta başkasının arazisine tecavüz halindeki hükümler tatbik olunur.
b) Hafriyat ve inşaatın ebadı:
Yapılacak hafriyat ve inşaatın ebadında gayrimenkul sahiplerinin riayete mecbur oldukları hükümler, hususi kanunlar ile muayyendir.
3 - Ağaç dal ve köklerinin başkasının mülküne geçmesi:
a) Kaide:
Bir ağacın dalları ve kökleri komşunun mülküne geçipte zarar verdiği ve komşunun talebi üzerine münasip bir müddet içinde ağaç sahibi bunları kaldırmadığı takdirde komşunun o dal ve kökleri kesip enkazını zaptetmeğe salahiyeti vardır.
Ağaç dallarının kendi ebniye ve ekinleri üzerine geçmesine müsamaha eden kimsenin işbu dallarda yetişen meyveleri temellüke hakkı vardır.
Bu hükümler, komşu ormanlar hakkında cereyan etmez.
b) Dikilecek şeye göre riayeti icap eden hükümler:
Gayrimenkulün ve dikilecek şeylerin nevilerine göre sahiplerinin dikmek hususunda riayete mecbur oldukları hükümler, kanunu mahsus ile tayin olunur.
4 - Kendi kendine akan suların cereyanı:
Bir gayrimenkulün sahibi, üst taraftaki gayrimenkulde kendi kendine akan suları hususiyle kar, yağmur ve tutulmamış kaynak sularını kendi mülküne kabule mecburdur. Komşuların hiç biri diğerinin zararına bu cereyana mani olamaz.
Bir gayrimenkulün aşağısında bulunan diğer gayrimenkule akan ve ona lazım olan suyunu yukarıki gayrimenkul sahibi kendisine lazım olan dereceden ziyade mülkünde tutamaz.
5 - Kurutma:
Bir bataklığın suyu ötedenberi alt taraftaki tarlaya akagelmekte ise sahibinin onu kurutmak için yapacağı ameliyattan neşet eden suları alt taraftaki tarla sahibi kabule mecburdur. Aşağıdaki tarlaya bundan bir zarar gelecek ise sahibi tarlasının içinden geçmek üzere su yolları tesisini bataklık sahibinden isteyebilir. Tesis masrafı bataklık sahibine aittir.
6 - Su yolu ve gaz ve elektrik borularının geçirilmesi:
a) Bunlara karşı müsamaha borcu:
Gayrimenkul sahipleri yapılacak zarar tamamiyle ve peşin tazmin olunmak şartiyle mülkünün altından veya üstünden su yolu ve gaz ve elektrik boruları geçirilmesine, bunların başka yerden geçirilmeleri imkansız olur veya çok fazla masrafı mucip bulunur ise, müsaade etmeğe mecburdur.
Bu tesisat, sabibinin talebi üzerine masrafı kendisine ait olmak şartiyle tapu sicilline kaydolunur.
b) Üzerine tesisat yapılacak arsa sahibinin menfaatlerinin muhafazası:
Bu tesisat mülkünden geçen kimse, menfaatinin munsıfane nazara alınmasını talep edebilir; fevkalade ahvalde ve tesisat gayrimenkulün üstünde ise üzerine tesisat yapılacak münasip bir kısmının kendi zararını tamamiyle telafi edecek bir ivaz mukabilinde alınmasını isteyebilir.
c) Yeni hadiseler:
Ahval değişirse gayrimenkulün sahibi menfaati icabı olarak işbu tesisatın naklini isteyebilir. Nakil masrafı kaideten diğer tarafa aittir. Şu kadar ki maslahat icap ediyorsa hakim gayrimenkul sahibinin münasip miktarda nakil masrafına iştirakini tensip eder.
7 - Mürur hakkı:
a) Lüzumlu geçit:
Tarikı amme çıkmak için kafi bir yolu bulunmayan gayrimenkul sahibi tam bir ivaz mukabilinde komşularından kendisine geçmek için munasip bir yerin terkini talep edebilir. Bu hak mülklerin ve onlara giden yolların evvelki hallerine göre bu yolun nereden geçmesi lazımgeliyorsa oranın malikine ve icabında bu yolun açılmasından en az mutazarrır olan kimseye karşı kullanılır. Bu yolun tayininde iki tarafın menfaatleri gözetilir.
b) Mürur hakkının tescili:
Daimi olarak tesis olunan mürur hakkının tapu sicilline kaydı lazımdır.
8 - Hail:
Müşterek haller hakkındaki hükümlere halel gelmemek üzere her malik kendi arzının hailini kendi yapar. Araziye hail koymak mecburiyeti ve bunun nasıl konacağı kanunu mahsus ile tayin olunur.
9 - Komşuluk için lüzumlu olan şeylerin icrası:
Komşuluk haklarının kullanılması için lüzumu olan işlerin yapılması her birinin menfaati nisbetinde arz sahiplerinin uhdesine terettüp eder.
IV. Başkasının arazisine girmek:
1 - Orman ve mer'a:
Kanunen menedilmedikçe örf ve adete göre herkes başkasının orman ve mer'asına girebilir ve mantar ve ufak tefek yabani meyveleri toplayıp temellük edebilir. Av avlamak ve balık tutmak için başkasının arazisine girmek hakkındaki hükümler kanunu mahsus ile tayin olunur.
2 - Düşen şeylerin alınması:
Su, rüzgar, çığ veya diğer tabii kuvvetler vasıtasiyle veya her hangi bir suretle bir mal bir kimsenin arsasına düşer veya hayvan girer ve arı ve tavuk ve balıklar göçerse arz sahibi bunların aranılıp tutulması için sahiplerine müsaade etmeğe mecburdur. Bu yüzden hasıl olan zarar için arz sahibinin tazminat istemeğe ve tazminatı alıncaya kadar bunları hapsetmeğe hakkı vardır.
3 - Zaruri sebepler:
Bir kimse vukuu kuvvetle melhuz bulunan bir zararı yahut ani bir tehlikeyi kendisinden veya diğerinden ancak başkasının mülküne tecavüzle defedebilirse, zarar veya tehlike tecavüzden münbais hasardan büyük olmak şartiyle mülk sahibi bu tecavüze tahammüle mecburdur. Mülk sahibi bu tecavüzden mutazarrır olmuş ise muhik bir tazminat talep edebilir.
V. Toprağın ıslahı:
Toprağın ve su yollarının ıslahı, bataklıkların kurutulması, orman yetiştirilmesi, yol açılması, orman ve köy arazisi parçalarının birleştirilmesi gibi şeyler ancak mütaaddit maliklerin iştirakiyle yapılır bunun için arsaların yarısından fazlasına malik bulunan ve adetçe maliklerin üçte ikisini teşkil eden kimseler tarafından karar verilmek lazımdır. Bu karara diğerleri ittibaa mecburdurlar.
(C) KAYNAKLAR:
I. Mülkiyet ve irtifak hakkı:
Kaynak, arzın mütemmim bir cüz'ü olup mülkiyeti, kaynadıkları toprağın mülkiyeti ile beraber iktisabolunur. Başkasının arzındaki kaynaklardan istifade, irtifak hakkı olarak, tapu siciline kayıt ile tesis olunur.
Yeraltı suları, genel olarak, menfaati umuma ait sulardandır. Bir arza malik olmak, onun altındaki suya malik olmayı tazammun etmez.
Yeraltı sularından arz maliklerinin istifade şekli ve bunun derecesi, mahsus kanunlarında gösterilir.
II. Kesilen kaynaklar:
1 - Tazminat:
Ehemmiyetli bir surette intifa edilmekte veya intifa maksadiyle suyu biriktirilmekte olan kaynakları kısmen olsun keserek yahut hafriyat ve inşaat ve ameliyat icrasiyle telvis ederek sahibine veya onda hakkı olana zarar iras eden kimse tazminat itasiyle mahküm edilebilir. Zarar kast ve ihmal eseri değil ise veya mutazarrırın hatasına isnadi kabil ise hakim, tazminat itası lazım gelip gelmiyeceğini takdir ve icabında keyfiyetini ve miktarını tayin eyler.
2 - Kaynakların evvelki halinin iadesi:
Bir gayrimenkulün işletilmesi veya süknası veya su tedariki için lazım olan kaynaklar kesildiği veya telvis edildiği takdirde mümkün olduğu kadar evvelki halin iadesi talep olunabilir. Maslahat iktiza etmedikçe diğer yerlerde evvelki halin iadesi talep edilemez.
III. Müşterek kaynaklar:
Yekdiğerine civar olan mütaaddit kaynaklar muhtelif kimselere ait olmakla beraber suları aynı kaynaktan teşa'up ederek bir mecmua teşkil ettikleri takdirde her mutasarrıf kaynakların müştereken tutularak suyun evvelki istifadeleri nisbetinde satımlarında tevziini isteyebilir.
Hak sahipleri müşterek tesisat masraflarını menfaatleri nisbetinde deruhte ederler. Birinin mümanaatı halinde hak sahiplerinden her biri diğer kaynaklardaki su azalacak olsa bile kendi kaynağındaki suyun zapt ve icrası için lazımgelen ameliyatı yapabilir ve bu ameliyat sebebi ile kendi kaynağına gelen suyun miktarı tezayüt etmiş ise ancak bu tezayüt nisbetinde tazminat itasına mecbur olur.
IV. Lüzumlu suların cebri temellükü:
Kendi evine veya arzına lazım olan suyu bir takım ameliyat icra ve fahiş masarif ihtiyar etmedikçe tedarik edemiyen kimse tam bir tazminat mukabilinde komşusunun ihtiyacı olmayan suyu kendisine fariğ olmasını talep edebilir. Bu hususta başlıca su sahibinin menfaatleri gözetilir. Yeni haller zuhurunda yapılmış olan şeylerin tadili talep olunabilir.
V. İstimlak:
1 - Kaynaklar:
Kendisine hiç bir faydası olmayan yahut kıymetleri ile gayri mütenasip bir faydası olan kaynak ve çeşme yahut ırmak sahibi ammenin menfaati için diğer kaynak ve çeşmelere su tedariki ve suya mütaallik sair teşebbüsler için tam bir tazminat mukabilinde kendi kaynak ve çeşmesini veya ırmağını terke mecburdur. Bu tazminat suyun bir kısmının mutasarrıfına terkedilmesinden ibaret te olabilir.
2 - Arz:
Ammenin menfaati için bir kaynağın havalisinde bulunan arazinin, kaynağı telvisten men zımmında, lüzumu derecede istimlaki talep olunabilir.
YİRMİNCİ BAP
Menkul Mülkiyeti
(A) MENKUL MÜLKİYETİNİN MEVZUU:
Menkul mülkiyetinin mevzuu, bir yerden diğer yere nakledilebilen eşya ile gayrimenkul mülkiyetinde dahil olmayan ve temellüke salih bulunan tabii kuvvetlerdir.
(B) İKTİSAP TARİKLERİ:
I. Teslim:
1 - Zilyedliğin nakli:
Menkulde mülkiyetin intikali için teslim lazımdır. Bir kimse bir menkulü hüsnü niyetle ve malik olmak üzere tesellüm ettikte mülkiyetini iktisap etmiş olur. Velevki intikali yapan kimse o menkulün sahibi olmasın. Zilyedlik hükümlerinin cereyanından itibaren mülkiyet sabit olur.
2 - Mülkiyeti muhafaza mukavelesi:
a) Umumiyetle:
Başkasına naklettiği mülkiyeti nakilin uhdesinde hıfz için yapılan mukaveleler ancak menkulü alan kimsenin ikametgahındaki katibi adil tarafından tasdik ve sicilli mahsusuna kaydedilmiş ise muteber olur.
Hayvanlar hakkında bu suretle mukavele yapılması memnudur.
b) Taksit ile bey'i:
Taksit ile mal satan kimse mülkiyeti muhafaza mukavelesine istinat ile sattığı malın iadesini ancak almış olduğu taksitlerden malın kullanılmakla eskimesinden mütevellit tazminat ve münasip bir ücret miktarını tenzil ederek mütebakiyi geriye vermek şartiyle talep edebilir.
3 - Hükmen teslim:
Başkasını izrar veya teminat ahkamını ihlal kasdiyle bir menkulü temlik eden kimse onu hususi bir sebeple yedinde alıkorsa mülkiyetin intikali üçüncü şahıs hakkında muteber olmaz. Bu kasdin takdiri hakimi müfevvazdır.
II. İhraz:
1 - Sahipsiz eşya:
Sahipsiz bir malı ihraz eden kimse ona malik olur.
2 - Kaçmış hayvanlar:
Tutulan bir av kaçtıkta sahibi tekrar tutmak için hemen aramağa koyulmazsa o hayvan sahipsiz olur. Ehlileştirilen bir hayvan tekrar kati surette vahşileşirse sahipsiz olur.
Yalnız başkasının mülküne uçmakla arı oğulu sahipsiz olmaz.
III. Lükata:
1 - İlan ve arama:
Kaybolan bir malı bulan kimse sahibine haber vermeğe mecburdur.
Sahibini bilmiyorsa zabıta memurlarından birine haber vermeğe veya keyfiyeti münasip bir surette ilan etmeğe mecburdur.
Bulunan malın kıymeti bir liradan fazla ise her halde zabıta memurlarından birine haber vermek lazımdır. Meskün bir evde veya umumi daire ve müesseselerde kayıp bir mal bulan kimse onu ev sahibine veya kiracısına yahut o daire ve müesseseleri muhafaza ve nezaret eden kimselere vermeğe mecburdur.
2 - Lükatanın hıfzı ve müzayede ile satılması:
Lükata, layikı veçhile hıfzolunmalıdır. Lükatanın hıfzı külfeti mucip olur veya az zamanda bozulan şeylerden bulunur yahut bir seneden fazla zabıta memurlarının yanında kalırsa müzayede ile satılır. Müzayededen evvel münasip bir suretle ilan edilmek lazımdır. Bedeli müzayede, lükatanın yerine kaim olur.
3 - Lükataya malikiyet, iade:
İlandan veya zabıta memuruna ihbardan itibaren beş sene içinde sahibi çıkmadığı takdirde lükatayı bulan kimse, vazifesini yapmış ise ona malik olur.
Lükata sahibine iade olundukta bulan kimse bütün masrafını almakla beraber münasip bir ikramiyeye müstahak olur.
Lükata meskün bir evde veya umumi bir daire ve müessesede bulunup ta ev sahibine veya kiracıya yahut o daire ve müesseseyi muhafaza edene verilmiş ise bunlar, bulan kimsenin yerine kaim olurlar. Ancak ikramiyeye müstahak olmazlar.
4 - Define:
Keşiflerinden çok zaman evvel gömülmüş veya saklanmış olduğu ve artık maliki bulunmadığı muhakkak görülen kıymetli şeyler define addolunur.
Define, içine gömüldüğü veya saklandığı gayrimenkul veya menkulün sahibinin mülkü olur.
İlmi bir kıymeti haiz olan eşyaya mütaallik hükümler mahfuzdur.
Defineyi keşfeden kıymetinin yarısını tecavüz etmemek üzere hakkaniyete muvafık bir ikramiye talep edebilir.
5 - Fenni bir kıymeti haiz eşya:
Kimsenin mülkü olmayıp ta mühim ve ilmi kıymeti haiz bulunan tabii eşyayı nadire ile antikalar hazinenin mülkü olur. Gayrimenkulünde bu gibi eşya bulunan kimseler düçar olacakları zarar ve ziyanın tamamiyle tazmini mukabilinde lazımgelen hafriyat için müsaade itasına mecburdur.
Keşfeden kimse ve keşfedilen şey define ise bulunduğu yerin sahibi o şeyin kıymetini tecavüz etmemek üzere münasip bir ikramiye isteyebilirler.
IV. Enkaz:
Lükata hakkındaki hükümler, su, rüzgar, çiğ veya diğer tabii kuvvetler vasıtasiyle veya herhangi bir suretle başkasının eline geçen şeyler ve hayvanlar hakkında da mer'idir. Bir kimsenin arı ile meşgul kovanına uçan başkasının arıları tazminat vermeğe mahal olmaksızın kovan sahibinin olur.
V. Hukuki tağyir:
Bir kimse malik olmadığı bir şeyi işlemiş veya tağyir etmiş olup ta amelin kıymeti o şeyin kıymetinden fazla ise yeni şey amilin ve aksi takdirde malikin olur. Amil hüsnü niyetle hareket etmemiş ise amelinin kıymeti o şeyin kıymetinden fazla olduğu takdirde hakim, yeni şeyin mülkiyetini evvelki malike bırakabilir.
Tazminat ve sebepsiz mal edinmeden mütevellit dava hakları mahfuzdur.
VI. İki malın birbiriyle karışma veya birleşmesi:
Muhtelif kimselerin malları ehemmiyetli bir surette tahrip edilmeksizin yahut fahiş bir say ve masraf yapılmaksızın ayırt edilemiyecek bir derecede karışmış veya birleşmiş olursa alakadarlar halitayı terkip eden malların karışma veya birleşme zamanındaki kıymetleri nisbetinde hissedar olurlar.
Karışan veya birleşen mallardan biri diğerinin teferruatı kabilinden olursa halitanın mülkiyeti aslın malikine ait olur.
Tazminat ve sebepsiz mal edinmeden mütevellit dava hakları mahfuzdur.
VII. İktisabi müruru zaman:
Başkasının menkul bir malını nizasız ve fasılasız mülkümdür diye ve hüsnü niyetle beş sene yedinde bulunduran kimse o mala müruru zaman sebebiyle malik olur. Zilyedin ihtiyarı olmaksızın bir mal üzerindeki yedi munkati olmakla müruru zaman inkıtaa uğramaz. Elverirki o malı, senesi içinde ele geçirmiş veya o müddet içinde yed davası ikame etmiş olsun.
Alacak müruru zamanı hakkındaki hükümler, iktisabi müruru zaman müddetinin hesabında ve inkıta ve tatilinde dahi caridir.
(C) MENKUL MÜLKİYETİNİN ZIYAI:
Menkulün mülkiyeti sahibi tarafından terkedilmedikçe veya başkası tarafından iktisap olunmadıkça yalnız yedin inkıtaı ile zayi olmaz.
İKİNCİ KISIM
Mülkiyetin gayri ayni haklar
YİRMİ BİRİNCİ BAP
İrtifak hakkı ve gayri menkul mükellefiyeti
BİRİNCİ FASIL
Gayrimenkule müteallik irtifak hakkı
(A) İRTİFAK HAKKININ MEVZUU:
İrtifak hakkı bir gayrimenkul üzerine diğer bir gayrimenkulün lehine tahmil edilen bir külfettir ki tahmil edilen gayrimenkulün sahibini; irtifak hakkına malik olan kimse tarafından kullanılmağa ait bazı tasarruflara rıza göstermeğe veya mülkiyete has olan bazı hakların kullanılmasından içtinap etmeğe mecbur kılar.
Bir şey yapmak borcu başlı başına irtifak hakkını teşkil edemeyip ancak ona feri olarak raptedilebilir.
(B) İRTİFAK HAKKININ TESİSİ:
I. Tesis:
1 - Tescil:
İrtifak hakkının tesisi için tapu siciline kayıt lazımdır. Hilafına sarahat bulunmadıkça mülkiyet hakkındaki hükümler irtifak hakkının iktisap ve tescilinde dahi caridir. İrtifak hakkının tesis olunduğu gayrimenkulün müruru zaman ile iktisabı ne gibi şeraite tabi ise irtifak hakkı dahi o şerait dairesinde iktisap olunur.
2 - Akit:
İrtifak hakkını tesis için yapılan akit resmi olmadıkça muteber değildir.
3 - Kendi gayri menkulüne irtifak hakkı:
Bir kimse malik olduğu iki gayrimenkulden biri lehine diğeri üzerine irtifak hakkı tesis edebilir.
II. İrtifak hakkının sakıt olması:
1 - Umumiyetle:
İrtifak hakkı sicildeki kaydın terkini veya alakadar iki gayrimenkulden birinin büsbütün zayi olmasiyle sakıt olur.
2 - Gayrimenkullerin bir kimsenin mülkünde birleşmesi:
İrtifak hakkında alakadar olan gayrimenkuller bir kimsenin mülkünde birleşirlerse o kimse irtifak hakkını terkin ettirebilir.
Terkin edilmedikçe irtifak hakkı bir ayni hak olmak üzere devam eder.
3 - Kazai terkin:
İrtifak hakkı temin edildiği menfaatleri büsbütün kaybetmiş ise kendisine külfet tahmil edilen gayrimenkulün sahibi bu hakkın terkinini istiyebilir.
Mucip olduğu külfete göre pek az menfaat temin eden irtifak hakkının dahi tazminat mukabilinde tamamen veya kısmen terkini talep olunabilir.
(C) İRTİFAK HAKKININ HÜKÜMLERİ:
I. Şumulü:
1 - Umumiyetle:
İrtifak hakkının sahibi hakkını muhafaza ve ondan istifade için iktiza eden bütün tedbirleri ittihaz edebilir ve hakkını ancak tahmil edilen gayrimenkulün sahibine en az zarar verecek tarzda kullanır.
Tahmil edilen gayrimenkulün sahibi irtifak hakkının kullanılmasını hiç bir suretle men edemiyeceği gibi işkal dahi edemez.
2 - Sicil kaydına göre şümulün tayini:
İrtifaktan mütevellit hakları ve borçları tayin hususunda, tapu sicilindeki kayıtlara itibar olunur.
İrtifak hakkının şümulü, tapu sicilindeki hudut dahilinde gerek menşei gerek uzun müddettenberi nizasız ve hüsnü niyetle ne tarzda kullanılagelmiş ise ona göre tayin olunur.
3 - İstifade eden gayrimenkulün yeni ihtiyaçları:
İrtifak hakkından istifade eden gayrimenkulün yeni ihtiyaçları, irtifakın tahmil ettiği külfetin ağırlaştırılmasını icap etmez.
I. Muhafaza masarifi:
İrtifak hakkına malik olan kimse, hakkını kullanmakta lazım olan şeyleri yapmakla mükelleftir. Yapılacak şeyler tahmil edilen gayrimenkul sahibine de faydalı ise, masrafı menfaatlerine göre aralarında taksim olunur.
III. Tadilat:
1 - İrtifak hakkının taalluk ettiği yerin değiştirilmesi:
İrtifak hakkı, tesis olunduğu gayrimenkulün bir kısım üzerinde ise; tahmil edilen gayrimenkul sahibi, menfaati olduğu ve masrafını da deruhte ettiği takdirde; gayrimenkulün o hakkın kullanılmasını işkal etmiyecek bir yerine, naklini isteyebilir. Bu salahiyet, irtifak hakkının tesis olunduğu mahal tapu sicilinde kaydolunmuş olsa bile yine kullanılabilir.
Komşuluğa mütaallik hükümler, mecraların bir yerden diğer yere naklinde dahi caridir.
2 - Taksim:
a) İrtifak hakkından istifade eden gayrimenkulün taksimi:
İrtifak hakkından istifade eden gayrimenkul taksim olundukta asıl olan, irtifak hakkının her kısım için devamıdır. Şu kadar ki bu haktan fiilen yalnız bir kısım istifade edebiliyorsa tahmil edilen gayrimenkul sabibi, irtifak hakkının, diğer kısımlardan terkinini talep edebilir. Tapu idaresi bu talebi, irtifak hakkı sahibine tebliğ eder ve bir ay içinde itiraz olunmazsa terkini yapar.
b) İrtifak hakkiyle mukayyet olan gayrimenkulün taksimi:
Tahmil edilen gayrimenkul taksim olundukta, asıl olan, irtifak hakkının her kısımda devamıdır. Şu kadar ki irtifak hakkı, fiilen bir kısım üzerinde kullanılmaz veya kullanılamaz ise o kısmın sahibi irtifak hakkının kendi mülkünden terkin olunmasını talep edebilir. Tapu idaresi, bu talebi irtifak hakkı sahibine tebliğ eder ve bir ay içinde itiraz olunmazsa terkini yapar.
İKİNCİ FASIL
İrtifak hakkının diğer nevileri ve hususiyle intifa hakkı
(A) İNTİFA HAKKI:
I. Mevzuu:
İntifa hakkı, menkul ve gayrimenkuller ile haklar ve bir mamelek üzerine tesis olunabilir. Hilafına sarahat bulunmadıkça, sahibine, üzerine tesis olunduğu şeyden tamamiyle istifade etmek hakkını bahşeyler.
II. İntifa hakkının tesisi:
1 - Umumiyetle:
Menkul ve alacak üzerindeki intifa hakkı, menkulün intifa edecek kimseye teslimi ve alacağın devriyle; ve gayrimenkul mallardaki intifa hakkı da, tapu siciline kayıt ile teessüs eder. Hilafına bir kayıt bulunmadıkça, mülkiyete dair hükümler menkul ve gayrimenkul intifa haklarının iktisabında ve tescilinde tatbik olunur.
2 - Kanuni intifa hakkı:
Gayrimenkul üzerindeki kanuni intifa hakkı tapu sicilline kaydedilmemiş olsa bile ona muttali olanlara karşı dermeyan olunabilir.
Tescil yapılmış ise, herkese karşı dermeyan olunur.
III. İntifaın sukutu:
1 - Sukutun sebepleri:
İntifa hakkı, üzerinde tesis olunduğu şeyin büsbütün ziyaiyle ve gayrimenkul üzerinde tesis olunup ta tescili icap ediyorsa sicillindeki kaydının terkini ile, sakıt olur.
Müddetin hitamı ve intifa hakkı sahibinin vazgeçmesi ve vefatı gibi sukut sebepleri, gayrimenkul mallar üzerinde intifaa müteallik maddelerde; gayrimenkul sahibine, yalnız sicil kaydının terkinini talep etmek, salahiyetini verir.
Kanuni intifa hakkı, sebebinin zevali ile zail olur.
2 - İntifaın müddeti:
İntifa hakkı, intifa sahibinin vefatiyle ve intifa eden şahıs hükmi ise infisahı ile sakıt olur. Şu kadar ki hükmi şahsın intifa hakkı yüz seneden fazla devam edemez.
3 - İntifa hakkının taalluk ettiği şeyin bedeli:
Mal sahibi, büsbütün harap olan malı tekrar yapmağa mecbur değildir. Tekrar yaparsa intifa hakkı avdet eder. İntifa hakkı, sigorta ve ammenin menfaati için istimlak gibi hallerde; hakkın taalluk ettiği şeyin makamına kaim olan bedele, intikal eder.
4 - İade:
a) Mükellefiyet:
İntifa hakkı nihayet bulur bulmaz zilyed malı sahibine iadeye mecburdur.
b) Mesuliyet:
İntifa hakkı sahibi, zararın kendi hatası olmaksızın vaki olduğunu ispat edemezse; intifa olunan şeyin telef ve ziyanından yahut kıymetine noksan gelmesinden mesul ve intifa hakkını tecavüz ederek istihlak ettiği şeyleri tazmin etmeğe mecburdur; Fakat malın adet üzere kullanılmasından mütevellit kıymet noksanından dolayı, tazminat ile mükellef değildir.
c) Masraf:
İntifa hakkı sahibi mecburiyet olmaksızın masraf yapmış yahut yeni imalat vücuda getirmiş ise intifaın hitamında, başkasının işlerini idareye mahsus hükümlere tevfikan tazminat isteyebilir ve malikin tazminden imtina ettiği tesisatı, malı eski haline iade etmek şartiyle söküp alabilir.
5 - Tazminat müruru zamanı:
Malikin intifa edilen şeyde yapılan tebeddüllerden ve kıymet noksanından ve intifa eden kimsenin de yaptığı masraflardan ve vazettiği tesisatı söküp almak salahiyetinden mütevellit hakları, malın iadesinden itibaren bir sene geçmekle sakıt olur.
IV. İntifaın hükümleri:
1 - İntifa hakkı:
a) Umumiyetle:
İntifa hakkı sahibi; zilyedlik, kullanmak ve istifade haklarına malik olup intifa edilen malın idaresi de kendisine aittir. İntifa hakkı sahibinin, haklarını kullanırken iyi bir idarenin icabettiği hükümlere riayet etmesi lazımdır.
b) Tabii semereler:
Malın intifa müddeti içinde kemale eren tabii semereleri, intifa hakkı sahibinindir.
Zeriyatı icra eden malik veya intifa hakkı sahibi, mahsulü olan kimseden, mahsulün kıymetini tecavüz etmemek üzere münasip tazminat isteyebilir.
Malın semere ve mahsul kabilinden olmayan mütemmim cüzleri, malikindir.
c) Faiz:
İntifa hakkı tahmil edilen sermayenin faizleri ile taksite bağlı olan diğer varidatı, müeccel dahi olsa intifaın başladığı günden nihayet bulduğu güne kadar, intifa hakkı sahibine aittir.
d) İntifa hakkının ferağı:
Zata mahsus olmayan intifa hakkı, bir başkasına ferağ edilebilir. Bu takdirde malik, haklarını doğrudan doğruya mefruğunlehe karşı kullanabilir.
2 - Malikin hakkı:
a) Nezaret:
Malik, intifa edilen şeyin haksız veya mahiyetine mugayir kullanılmasına mani olabilir.
b) Teminat istemek hakkı:
Hakları tehlikede olduğunu ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden teminat isteyebilir. İntifa hakkı, istihlaki kabil bir şeye veya kıymetli evraka taalluk ediyorsa tehlikeyi ispat ve malı teslim etmeksizin dahi bu teminatı talep edebilir. İntifa hakkı kıymetli evraka taalluk ettiği halde bu evrakın depo edilmesi kafidir.
c) Bağışlama ve kanuni intifalarda teminat:
İntifa hakkını muhafaza şartiyle bir malı bağışlayan kimseden, teminat talep edilemez. Kanuni intifalarda teminat vermek mecburiyeti, ahkamı mahsusaya tabidir.
d) Teminat vermemenin neticeleri:
İntifa hakkı sahibi, kendisine verilen kafi bir mühlet içinde teminat vermez veya malikin men'i hilafına haksız kullanmakta devam ederse, hakim başka bir tarz takarrür edinceye kadar intifa eden kimsenin yedini refederek malı, bir kayyıma tevdi eder.
3 - Defter tutma:
Malik ve intifa hakkı sahibi, masraf müşterek olmak üzere intifa edilen malların resmi bir defterinin tutulmasını her zaman talep edebilirler.
4 - İntifa hakkı sahibinin borçları:
a) İntifa olunan şeyin muhafazası mükellefiyeti:
İntifa hakkı sahibi, malı olduğu gibi muhafazaya ve bakımına lazım olan adi tamir ve termimleri kendisi yapmaya mecburdur.
İntifa edilen şeyin muhafazası daha ehemmiyetli ameliyata yahut diğer tedbirlere ihtiyaç gösteriyorsa intifa hakkı sahibi, malike haber verip, bunların yapılmasına müsaade etmekle mükelleftir.
Malik, lazımgelen şeyleri yapmazsa; intifa hakkı sahibi, bunları malikin hesabına kendisi yapabilir.
b) Muhafaza masrafları vergi ve sair mükellefiyetler:
İntifa edilen şeyin, adi muhafaza masrafiyle işletme masraflarını ve o şeyin karşılık teşkil ettiği borçlar var ise bunların faizlerini; intifa eden kimse, ödemeğe mecbur olduğu gibi vergisini ve bu neviden sair borçlarını ödemekle de mükelleftir.
Bütün mükellefiyetler intifa devam ettiği nispette mevcuttur.
Eğer vergi ve diğer bu neviden sair borçlar intifa edilen şeyin maliki tarafından ödenmiş ise, intifa eden kimse, yukarıda gösterilen nisbette tazmin ile mükelleftir.
Bunlardan maada mükellefiyetler malike terettüp eder. Şu kadar ki intifa eden kimse bu mükellefiyetlerin ifası için lazım olan parayı ivazsız olarak kendisine ödünç vermeğe muvafakat etmezse, malik, bu paranın tedariki için intifa edilen şeyi nakde tahvil edebilir.
c) Bir mamelekin borçlarının faizi:
Bir mamelekin intifa hakkına malik olan kimse, bu mameleki takyit eden borçların faizlerini ödemekle mükelleftir. Fakat, ahval müsait olduğu takdirde, bu mükellefiyetten beri tutulmasını isteyebilir. Bu halde kendi istifade hakkı, borçların tediyesinden artan miktara iner.
d) Sigorta:
Mahalli örfe göre, iyi bir idare icabından oldukça; intifa hakkı sahibi, intifa ettiği şeyi, malikin menfaatine olarak yangın ve diğer tehlikelere karşı sigorta ettirmekle mükelleftir. Sigorta primlerini, istifade hakkı devam ettikçe, tediye eder. Bu mükellefiyet, intifa edilen şey, evvelce sigorta ettirilmiş olduğu halde de mevcuttur.
V. İntifaa ait hususi haller:
1 - Gayrimenkuller:
a) Semereler:
Bir gayrimenkulden intifa hakkına sahip olan kimse, İstifadenin fahiş derecede olmamasına ihtimam ile mükelleftir.
İstihkakından fazla alınan semereler, malike ait olur.
b) İntifa edilen şeyin tahsis olunduğu cihet:
İntifa hakkı sahibi, intifa edilen şeyin tahsis edilmiş bulunduğu ciheti, malike ehemmiyetli bir zararı mucip olacak surette değiştiremez. Hususiyle üzerinde intifa hakkı bulunan şeyin ne şeklini değiştirebilir ne de onu esaslı bir surette tadil edebilir; gayrimenkulün tahsis edilmiş bulunduğu cihette esaslı tadilatı mucip olmadığı hallerde bile malike haber vermeksizin taş, kis ve turp ocakları açamıyacağı gibi buna benzer diğer imalatta da bulunamaz.
c) Ormanlar:
Bir ormanda intifa hakkına sahip olan kimse, o ormandan münasip bir tertip dairesinde istifade edebilir. Malik ile intifa hakkı sahibi, ormanın işletme tertibi tanzim edilirken kendi haklarının gözetilmesini isteyebilirler.
Fırtına, kar, yangın, haşeratın istilası gibi sebepler tesiriyle alelade istifadenin iktiza ettiği dereceden mühim bir nisbette fazla ağaç kesilmiş ise, bundan sonra orman, bu zararı tedricen telafi edecek surette işletilir yahut ormanın işletme tertibi yeni ahval tevfik edilir.
Alelade istifadenin iktiza ettiği dereceden fazla kesilmiş olan ağaçların bedeli, faize yatırılır ve gelir noksanını tamamlamağa tahsis edilir.
d) Madenler:
Madenler gibi, toprağın mütemmim cüzüleri çıkarılmak suretiyle istifade edilen şeylerden intifa hakkı, ormanlardan intifaa dair olan hükümlere tabidir.
Kullanmak:
2 - İstihlak suretiyle vukubulan veya kıymetleri takdir edilen şeyler:
Hilafına hüküm bulunmadıkça, kullanılması istihlak suretiyle vukubulan şeylerin mülkiyeti, intifa edene ait olur. İntifa eden bunların intifaın başladığı gündeki kıymetleri ile borçlu olur.
Hilafi tasrih edilmediği halde intifa hakkı sahibi, kıymetleri takdir edilerek kendisine teslim edilen sair menkullerde, dilediği gibi tasarruf edebilir ve bu hakkını kullandığı halde onların kıymetleri ile borçlu olur.
Haklarında tasarruf icra edilmiş olan eşya; zirai işletme levazımı, hayvan sürüleri ve ticari emtea kabilinden ise intifa hakkı sahibi, aynı cins ve neviden eşya vererek, borcunu ödeyebilir.
3 - Alacak:
a) İstifadenin şumulü:
Bir alacak üzerindeki intifa hakkı, onun gelirine temellük hakkı verir. Tediye mutalebesi ve intifa hakkına tabi olan kıymetli evraka ait bütün temellüki tasarruflar, malik ve intifa eden kimseler tarafından müştereken yapılmak lazımdır.
Borçlu, tesviye için ikisine birden müracaat eder.
Alacak, tehlikeye düştüğü takdirde iyi bir idarenin icabettiği tedbirlere tevessül etmek için, malik ile intifa edenden herbiri, diğerinin iştirakini isteyebilir.
b) Tediye ve tenmiye:
Malik ile intifa hakkı sahibinden yalnız birine ödemeye mezun edilmemiş olan borçlu, borcunu ya her ikisine birden tediye veya katibiadile tevdi etmekle mükelleftir.
Tediye olunan şey ezcümle ödenen sermaye üzerinde intifa edenin, istifade hakkı vardır. Malik ve intifa eden, sermayelerin emin ve faizli eshama yatırılmasını isteyebilirler.
c) Alacakların temlikini istemek hakkı:
İntifa başladığından itibaren üç ay içinde intifa eden kimse, üzerine hakkı taallük eden alacakların ve kıymetli evrakın kendisine temlik edilmesini isteyebilir. Temlik vaki olunca, alacak ve kıymetli evrakın devri zamanındaki kıymetleri ile malike karşı borçlu olur ve malik, istemekten fariğ olmadıkça, bunlar için teminat vermeğe mecbur olur.
Eğer malik, teminat istemek hakkından feragat etmemiş ise; devir, teminatın itasından sonra yapılır.
(B) SÜKNA HAKKI:
I. Umumiyetle:
Sükna hakkı, bir evde oturmak yahut onun bir kısmını işgal etmek hakkıdır. Bu hak, ahare temlik edilemez ve mirasçıya intikal etmez.
Kanunda hilafı yazılı olmadıkça intifa hakkına dair olan hükümler, sükna hakkında da caridir.
II. Sükna hakkına şümulü:
Sükna hakkının şümulü, umumiyetle bu hak sahibinin şahsi ihtiyaçlarına göre takdir olunur. Şahsına münhasır olduğu sarahaten beyan edilmiş olmadıkça hak sahibi, hakkının taallük ettiği gayrimenkulde ailesi ve evi halkiyle birlikte oturmak salahiyetine haizdir. Bir binanın yalnız bir kısmında sükna hakkına sahip olan kimse, o binanın müştereken kullanmağa mahsus olan mahallerinden istifade edebilir.
III. Mükellefiyetler:
Sükna hakkına sahip olan kimse, ev veya apartmanın tamamından müstakilen istifade salahiyetini haiz ise; adi tamirat gibi, muhafazaya mütaallik masrafları yapmakla mükelleftir.
Sükna hakkı, malik ile müştereken kullanılmakta ise muhafaza masrafları, malike terettüp eder.
(C) ÜST HAKKI
I.Konu ve tapu kütüğüne kayıt
Malik, üçüncü kişiye, gayrimenkulünün altında veya üstünde yapı yapmak veya mevcut bir yapıyı muhafaza etmek yetkisini veren bir irtifak hakkı kurabilir.
Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bu hak başkasına devredilebilir ve mirasçılara geçer.
Üst hakkı, müstakil ve daimi nitelikte ise, üst hakkı sahibinin talebi üzerine tapu kütüğüne gayrimenkul olarak kaydedilir. Üst hakkı en az yirmi yıl için tesis edilmişse sürekli nitelikte sayılır.
II. Kapsamı ve hükümleri
Üst hakkının tesisine ilişkin resmi senette üst hakkının kapsamı, hükümleri, özellikle yapının konumu, şekli, niteliği, boyutları, tahsis amacı ve üzerinde yapı bulunmayan alandan faydalanmaya ait hususlar yer alır. Bu sözleşme hükümleri üst hakkını ve yüklü gayrimenkulü iktisap eden herkes için bağlayıcıdır.
III. Sürenin sona ermesinin sonuçları
1. Yapı mülkiyetinin malike geçmesi
Üst hakkının süresi sona erince mevcut yapılar gayrimenkulün mütemmim cüzü olur ve malikine kalır.
Üst hakkı tapu kütüğüne ayrı bir gayrimenkul olarak kaydedilmişse, sürenin sonunda bu sahife kapatılır. Ayrı bir gayrimenkul olarak kaydedilen üst hakkı üzerinde mevcut rehin hakları, diğer bütün hak, takyit ve yükümlülükler de sahifenin kapatılmasıyla birlikte sona erer. 751/c maddesi hükmü saklıdır.
2. Tazminat
Gayrimenkul maliki, aksi kararlaştırılmadıkça, kendisine kalan yapılar için üst hakkı sahibine bir tazminat ödemez. Bir tazminat ödenmesi kararlaştırılmışsa, tazminatın miktarı ve hesaplanış tarzı belirlenir. Ödenmesi kararlaştırılan tazminat üst hakkı kendileri için rehnedilmiş alacaklıların kalan alacaklarının teminatını teşkil eder ve rızaları olmaksızın üst hakkı sahibine ödenemez.
Kararlaştırılan tazminat ödenmez veya teminat altına alınmazsa üst hakkı sahibi veya bu hak kendisine rehnedilmiş olan alacaklı, tazminat alacağına teminat olmak üzere, terkin edilen üst hakkı yerine aynı derecede ve sırada bir ipoteğin tescilini isteyebilir.
Bu ipoteğin tescilinin üst hakkının sona ermesinden itibaren üç ay içinde yapılması gerekir.
3. Diğer hükümler
Gayrimenkul malikine kalan yapılar nedeniyle üst hakkı sahibine bir tazminat ödenmesi kararlaştırılmış ise, tazminatın miktarına ve hesaplanış tarzına, üst hakkı süresinin sonunda gayrimenkulün eski haline getirilmesine ilişkin hükümler resmi senette yer alır. Bu hükümler üst hakkını ve yükümlü gayrimenkulü iktisap eden herkes için bağlayıcıdır.
IV. Süresinden önce devir talebi
I. Şartları
Üst hakkı sahibi bu haktan doğan yetkilerinin sınırını ağır şekilde aşar veya sözleşmeden doğan borçlarını önemli ölçüde ihlal ederse, malik, üst hakkının ona bağlı bütün hak ve yükümlülükleri ile birlikte süresinden önce kendisine devrini isteyebilir.
2. Hakkın kullanılması
Malik üst hakkının devrini kendisine geçecek yapılar için uygun bir tazminat ödeme kaydıyla talep edebilir. Üst hakkı sahibinin kusuru tazminatın belirlenmesinde indirim sebebi olarak gözönüne alınabilir.
Üst hakkının malike devri, tazminatın ödenmesine veya bu tazminatın teminat altına alınmış olmasına bağlıdır.
3. Diğer haller
Devri isteme hakkının kullanılmasına dair hükümler, malikin üst hakkının vaktinden evvel sona erdirme veya üst hakkı sahibinin borçlarını ihlal etmesi sebebiyle devri isteme hakkı saklı tuttuğu hallerde de uygulanır.
V. Üst hakkı iradınının teminatı
1. İpotek kurulmasını istemek hakkı
Malik üst hakkı karşılığı olarak irad tarzında borçlanılan edaların azami üç yıllık miktarının tapu kütüğüne gayrimenkul olarak kayıtlı üst hakkını takyid eden ipotekle teminat altına alınmasını halen üst hakkı sahibi olan kimseden talep edebilir.
İradın her yıl için eşit olarak belirlenmemesi halinde bu kanuni ipoteğin tescili iradın eşit olarak dağıtılmasında üç yıla düşecek miktarı için yapılabilir.
2. Tescil
İpotek, üst hakkının süresi içerisinde her zaman tescil edilebilir ve icra yolu ile satışta terkin olunmaz.
Yapı alacaklıları ipoteğinin kurulmasına dair hükümler kıyasen burada da uygulanır.
VI. Sürenin üst sınırı
Üst hakkı, müstakil bir hak olarak yüz yıldan daha fazla bir süre için kurulamaz.
Üst hakkı her zaman kurulması için öngörülen şekle uyularak azami bir yüz yıl daha uzatılabilir. Ancak bu konuda önceden verilen her türlü taahhüt geçersizdir.
(D) BİR BAŞKASININ ARSASINDA BULUNAN KAYNAK ÜZERİNDEKİ HAK:
Başkasının arsasındaki kaynak üzerinde hakkı bulunan kimse, bu arsa malikini, suyun alınması veya akıtılması için muktazi müsaadeyi vermeye icbar edebilir. Hilafına mukavele olmadıkça, bu hak başkasına temlik edilebilir ve mirasçıya intikal eder.
Eğer bu hak, müstakil ve daimi bir mahiyeti haiz ise tapu sicilline gayrimenkul olarak kaydedilebilir.
(H) DİĞER İRTİFAK HAKLARI:
Malik, herhangi bir kimseye veya bir cemaat lehine kendi arsası üzerinde nişan talimi veya mürur gibi muayyen bir istifadeye mütehammil olmak şartiyle; diğer irtifak hakları tesis edebilir.
Hilafına mukavele olmadıkça bu haklar başkasına temlik olunamaz ve bunların şümulu hak sahibinin adi ihtiyaçlarına göre takdir olunur.
İrtifak haklarına dahil olan hükümler, bunlarda dahi caridir.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Gayrimenkul mükellefiyeti
(A) GAYRİMENKUL MÜKELLEFİYETİNİN MEVZUU:
Gayrimenkul mükellefiyeti, bir gayrimenkul malikinin; mülkü dolayısiyle, o gayrimenkul karşılık olmak üzere, diğer bir kimse lehine bir şey yapmağa veya vermeğe mecbur tutulmasıdır.
Bu mükellefiyet, diğer bir gayrimenkule malik olan kimse lehine de, mülkiyeti dolayısiyle tesis olunabilir.
İrat senetleri ve hukuku ammeye müteallik gayrimenkul mükellefiyetleri müstesna olmak üzere verilecek ve yapılacak şeylerin, takyit edilen gayrimenkulün mahiyeti ile münasebeti yahut istifade edecek gayrimenkulün işletilme ihtiyaçları ile alakası bulunmak lazımdır.
(B) TESİS VE SUKUT:
I. Tesis:
1 - İktisap ve tescil:
Gayrimenkul mükellefiyetinin tesisi için, tapu siciline kaydı lazımdır. Sicil kaydında mükellefiyetin kıymeti olmak üzere Türk parası olarak muayyen bir miktar gösterilir. Eğer mükellefiyet muayyen zamanlarda bir şey yapmak veya vermekten ibaret olursa diğer bir surette takdir edilmediği halde mükellefiyetin kıymeti beher sene verilecek veya yapılacak şeylerin yirmi misline müsavi addolunur. Hilafına hüküm bulunmadıkça, gayrimenkul mükellefiyetlerinin iktisap ve tescili, gayrimenkul mülkiyeti hakkındaki hükümlere tabidir.
2 - Hukuku ammeye müteallik gayrimenkul mükellefiyet:
Hukuku ammeye müteallik gayrimenkul mükellefiyeti, hilafına hüküm bulunmadıkça tescile tabi değildir.
Kanun, bir şahsa yalnız bir gayrimenkul mükellefiyeti tesisini istemek hakkını bahşettiği takdirde; bu mükellefiyet, ancak tescil ile teessüs eder.
3 - Teminat kastiyle yapılan gayrimenkul mükellefiyeti:
İrad senedine müteallik hükümler, bir alacağın teminatı olmak üzere tesis edilen gayrimenkul mükellefiyetinde de caridir.
II. Sukut sebepleri:
1 - Umumiyetle:
Gayrimenkul mükellefiyeti, sicil kaydının terkini ve takyit edilen gayrimenkulün büsbütün zayi olması ile sakit olur.
Feragat ve iştira gibi sukut sebeplerinden biri bulunduğu halde takyit edilen gayrimenkulun maliki, sicildeki kaydın terkinine muvafakat etmesini, alacaklıdan istemek hakkını haiz olur.
2 - İştira:
a) Alacaklının iştirayı istemek hakkı:
Alacaklı, bir mukavele ile mezun olduğu takdirde ve bundan başka aşağıdaki hallerde malikten, gayrimenkul mükellefiyetini satın almasını isteyebilir:
1 - Takyit edilen gayrimenkul, alacaklının haklarını mühim tehlikeye maruz kılacak surette taksim edilmiş ise.
2 - Malik, gayrimenkulünün kıymetini, mukabilinde teminat vermeksizin tenkis eder ise.
3 - Malik, birbiri ardınca üç sene yapmağa veya vermeğe mecbur olduğu şeyleri yapmamış veya vermemiş ise.
b) Takyit edilen gayrimenkul malikinin iştirayı istemek hakkı:
Takyit edilen gayrimenkul maliki, bir mukavele ile mezun olduğu takdirde ve bundan başka aşağıdaki hallerde iştira talebinde bulunabilir:
1 - Gayrimenkul mükellefiyetini tesis eden akdin hükümlerine diğer taraf riayet etmez ise.
2 - İştirası kabil olmamak üzere veya otuz seneden fazla bir müddet için tesis edilmiş olsa bile mükellefiyetin teessüsünden itibaren otuz sene geçmiş ise otuz sene geçdikten sonra iştira selahiyetini kullanabilmek için borçlu alacaklıya bunu her halde bir sene evvel ihbar ile mükelleftir.
Müebbet bir irtifak hakkına merbut olmak üzere tesis edilen gayrimenkul mükellefiyeti, iştira edilemez.
c) İştira bedeli:
Hakiki kıymetin daha az olduğunu ispat etmek salahiyeti baki kalmak şartiyle; iştira, gayrimenkul mükellefiyetinin kıymeti olmak üzere tapu sicilinde mukayyet olan meblağ mukabilinde, icra edilir.
3 - Müruru zaman:
Gayrimenkul mükellefiyetinde müruru zaman cari olmaz. Yapılacak ve verilecek şeylerden muacceliyet iktisap edenler, takyit edilen gayrimenkul malikinin şahsi borcu olduğundan itibaren, müruru zamana tabi olurlar.
(C) HÜKÜMLER:
I. Alacaklının hakkı:
Gayrimenkul mükellefiyeti, borçluya karşı şahsi bir alacak husule getirmeyip ancak takyit edilen gayrimenkulün kıymeti üzerinden istifa edilmek hakkını verir. Verilecek ve yapılacak şey muaccel olduğu tarihten itibaren üç sene sonra şahsi borç olur ve artık takyit edilen gayrimenkul, bu borcun karşılığı olmaktan çıkar.
II. Borcun mahiyeti:
Takyit edilen gayrimenkulün maliki, değiştiği takdirde yeni malik başka bir muameleye hacet kalmaksızın, gayrimenkul mükellefiyetinin mevzuuna dahil şeylerle borçlu olur. Takyit edilen gayrimenkulün taksimi irat senetlerinde ne gibi hükümler vücude getirir ise gayrimenkul mükellefiyeti hakkında da aynı hükümler husule getirir.
YİRMİ İKİNCİ BAP
Gayrimenkul rehni
BİRİNCİ FASIL
Umumi hükümler
(A) ŞARTLAR:
I. Gayrimenkul rehinin şekilleri:
Gayrimenkul rehni, ipotek veya ipotekli borç senedi ve irat senedi şeklinde tesis olunabilir. Bundan başka her hangi bir şekilde gayrimenkul rehni, memnudur.
II. Temin edilen alacak:
1 - Resülmal:
Gayrimenkul rehin, ancak muayyen bir alacak için miktarı Türk parasiyle gösterilerek tesis olunabilir. Alacağın miktarı muayyen değilse, gayrimenkulün azami ne miktar için teminat teşkil edeceği, her iki tarafça tesbit olunur.
766/a maddesi hükümleri saklıdır.
Yabancı para üzerinden rehin tesisi
Yabancı para üzerinden gayrimenkul rehni tesisi, vadesi 5 yıl ve daha fazla olan dış kaynaklı krediler için mümkündür. Bu halde, her derecenin ifade ettiği miktar, rehin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin tesis edilemez.
Yabancı para ile tesis edilmiş rehne ait bir derecenin boşalması halinde, yerine, tescil edileceği tarihdeki karşılığı Türk parası veya yabancı diğer bir para üzerinden rehin tesis edilebilir. Türk parası ile tesis edilmiş bir rehne ait derecenin boşalması halinde ise, yerine tescil edileceği tarihdeki karşılığı yabancı para üzerinden rehin tesis edilebilir.
Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı para üzerinden tesis edilebileceği Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca belirlenir.
2 - Faiz:
Mürabaha hakkındaki hükümler mahfuz olmak üzere her iki taraf faiz miktarını serbestçe tayin edebilirler.
III. Rehnin mevzuu:
1 - Hangi gayrimenkuller rehin olarak tesis olunabilir?
Bir gayrimenkulün rehni, ancak tapuda müseccel olmasına bağlıdır.
2 - Merhunun tayini:
a) Gayrimenkul bir ise:
Rehnin tesisi zamanında rehin ile takyit olunan gayrimenkul, tahsisen tayin edilmek lazımgelir. Taksim keyfiyeti tapu sicilinde gösterilmiş olmadıkça bir gayrimenkulün parçaları rehin ile takyit olunamaz.
b) Gayrimenkul birden ziyade ise:
Birden ziyade gayrimenkul, aynı malike veya müştereken ve müteselsilen borçlu olan kimselere ait olduğu takdirde; aynı alacak için, rehin edilebilir. Aynı alacak için birden ziyade gayrimenkul üzerinde rehin tesis olunan diğer bütün hallerde, gayrimenkullerden herbiri bu alacağın muayyen bir hissesi için takyit edilmek iktiza eder. Hilafına mukavele olmadıkça teminatın tevzii, muhtelif gayrimenkullerin kıymeti ile mütenasip olmak lazımgelir.
(B) TESİS VE SUKUT:
I. Tesis:
1 - Tescil:
Gayrimenkul rehni, tapu siciline kayıt ile tesis olunur. Kanunen tayin olunan istisnalar mahfuzdur.
Gayrimenkul rehne müteallik akit, ancak resmi şekilde yapıldığı surette muteber olur.
2 - Gayrimenkul birden ziyade kimselere ait ise:
Bir gayrimenkulün hissedarlarından herbiri, kendi hissesini, rehin hakkı ile takyit edebilir.
Fakat, iştirak halindeki mülkiyette, gayrimenkulün rehni; ancak tamamı, iştirake dahil olanların cümlesi namına takyit edilmek suretiyle sahih olur.
II. Sukut:
Gayrimenkul rehni, kaydın terkini ve gayrimenkulün tamamen ziyaiyle sakit olur.
Umumi menfaat için istimlak halinde, rehnin sukutu, kanunu mahsusuna bağlıdır.
III. Parçaların birleştirilmesi halinde:
1 - Teminatın başka araziye geçmesi:
Hükümet eliyle veya hükümetin nezareti altında muhtelif arazi parçaları birleştirildiği surette o parçaları takyit eden rehinler, sıralarını muhafaza ederek, mukabillerinde alınan araziye geçer.
Muhtelif alacaklara karşı merhun bulunan veya bazıları merhun olmayan birden ziyade parça yerine kaim arazinin tamamı, mümkünse evvelki sıralarını muhafaza etmek suretiyle o parçaların üzerindeki rehinler ile takyit edilmiş olur.
2 - Borçlunun iştira hakkı:
Parçaların birleştirilmesi nihayet buluncaya kadar borçlu tediyeden üç ay evvel haber vermek şartiyle bunların üzerindeki rehin haklarını satın alabilir.
3 - Nakdi tazminat:
Rehin hakları ile mukayyet olan bir gayrimenkul için tazminat tediye edilmiş olduğu takdirde tazminat, alacaklılar arasında sıralarına göre ve aynı sırada iseler alacakları nisbetinde tevzi olunur. Tazminat, temin edilen alacağın yirmide birinden fazla olduğu veya yeni gayrimenkul alacak için teminat teşkil etmediği surette alacaklıların muvafakati olmaksızın borçluya verilemez.
(C) HÜKÜMLERİ:
I. Alacaklının hakkının şümulü:
Gayrimenkul rehini, mütemmim cüzülerine ve teferruatına şamil olur.
Makine veya otel mefruşatı gibi rehin senedinde sarahaten teferruat olarak gösterilen ve tapu sicilinde zikrolunan şeyler, kanunen teferruattan sayılamıyacağı ispat edilmedikçe, teferruattan addedilir. Teferruat üzerinde üçüncü şahsa ait haklar mahfuzdur.
II. Kiralar:
Kiraya verilmiş bir gayrimenkulü takyit eden rehin, merhunun nakde tahvili için alacaklı tarafından başlayan takibattan veya borçlunun iflasına hükümden nakde tahvil zamanına kadar geçen müddete ait kiralara da şamil olur. Bu hak, kiracıya karşı ancak takibatın kendisine tebliğinden veya iflasın ilanından sonra dermeyan olunabilir.
Vadesi hülul etmeyen kiraya müteallik olarak malik tarafından icra olunan hukuki tasarruflar veya bu kiralar üzerine başka alacaklılar tarafından konulan hacizler, kiranın muacceliyet kesbetmesinden evvel, rehnin nakde tahvili için takibatta bulunan alacaklı hakkında muteber değildir.
III. Müruru zamanın cereyan etmemesi:
Gayrimenkul bir rehnin tescili, alacak hakkında müruru zamanın cereyanına mani olur.
IV. Teminat:
1 - Gayrimenkulün kıymetinin tenkisine karşı tedbirler:
a) Muhafaza tedbirleri:
Malik tarafından, merhunun kıymetini düşürecek bir fiil veya ihmal vukuunda; alacaklı, hakimden borçluya lazımgelen tenbihatın yapılmasını istiyebilir.
Alacaklı, lazım olan tedbirleri ittihaz etmek üzere hakim tarafından mezun kılınabileceği gibi teehhürde tehlike mevcut olduğu surette bu tedbirleri kendiliğinden ittihaza da salahiyeti vardır. Bu hususdaki masrafları malik, kendisine borçlu olur. Alacaklı bu masraflar için tescile hacet olmıyarak gayrimenkul üzerinde diğer müseccel mükellefiyetlere rüçhanlı rehin hakkını haizdir.
b) Teminat ve evvelki halin tesisi:
Gayrimenkulün kıymetinin tenezzülü halinde, alacaklı, borçlusundan teminat veya evelki halin tesisini istiyebilir.
Alacaklı, kıymetin tenezzülü tehlikesi mevcut olduğu takdirde dahi teminat istiyebilir.
Borçlu, hakim tarafından verilen mühlet içinde teminat vermediği veya evvelki hali tesis etmediği surette, alacaklı, borçtan teminat noksanına tekabül edecek bir miktar tediyesini talebeder.
2 - Malikin kusuru olmaksızın rehnin kıymetten düşmesi:
Merhunun kıymeti, malikin kusuru olmaksızın tenezzül ederse alacaklı ancak malikin aldığı tazminat nispetinde kendisinden teminat veya tediyat istiyebilir. Bununla beraber alacaklı kıymetin tenezzülüne mani olacak veya bu tenezzülü izale edecek tedbirler yapabilir. Alacaklı, bu yoldaki masraflar için tescile hacet olmıyarak gayri menkul üzerinde diğer müseccel mükellefiyetlere rüçhanlı bir rehin hakkını haizdir. Fakat malik, bu masraflardan dolayı şahsen mesul olmaz.
3 - Malikin merhunattan bazı parçaları mülkünden çıkarması :
Malik rehin ile takyit edilmiş olan gayri menkulün temin edildiği alacağın yirmide birinden az kıymeti olan bir parçasını mülkünden çıkarır ise; alacaklı kendisine alelhesap bu parçanın kıymeti ile mütenasip bir miktar tediyede bulunulduğu veya gayrimenkulün kalan kısmı kafi bir teminat teşkil ettiği takdirde o parça üzerindeki rehinin fekkinden, imtina edemez.
V. Sonradan tesis edilen ayni haklar:
Malikin, merhun olan gayrimenkulü başka ayni haklarla takyit etmek salahiyetinden feragati muteber değildir. Alacaklının gayrimenkul üzerindeki rehin hakkı, o gayrimenkulün üzerinde müsaadesi olmaksızın sonradan tesis edilen bütün irtifak haklarına ve gayri menkul mükellefiyetlerine takaddüm eder. Merhun nakde tahvil edilirken evvelki alacaklıyı izrar eden bu haklar, terkin olunur.
Evvelki alacaklının talebi ile irtifak haklarının veya gayri menkul mükellefiyetlerinin terkini halinde bu hakların sahipleri merhunun nakde tahvilinde alacakları sonradan kaydolunan alacaklılara karşı, haklarının kıymetini o nakitten istifa etmekte, rüçhanı haizdirler.
VI. İpotek derecesi:
1 - Hükümler:
Gayri menkul rehin edilirken hangi ipotek derecesine kaydedilirse o derecenin ifade ettiği kuvvetle teminat teşkil eder. Rehin hakları, kendilerine takaddüm edecek meblağ miktarı kayitte irae edilmek şartiyle ikinci veya her hangi bir derecede olmak üzere tesis edilebilir.
2 - Tertip:
Bir gayri menkul üzerinde muhtelif derecede rehinler tesis olunursa bunlardan birinin terkini, alacaklıyı serbest kalan dereceye geçirmez. Malik, terkin olunan rehnin yerine bir diğerini tesis edebilir.
Sonradan gelen alacaklılara serbest derecelerden istifade etmek hakkını veren mukavelelerin muteber olması, tapu siciline o yolda şerh verilmelerine bağlıdır.
3 - Boş dereceler:
Bir rehin hakkı muahhar bir sırada olarak tesis olunduğu ve ona tekaddüm eden başka rehinler mevcut olmadığı veya borçlu mukaddem bir rehin senedini kullanmadığı, yahut mukaddem alacak kaydolunmuş meblağ miktarına vasıl olmadığı takdirde; nakte tahvili halinde gayrimenkulün semeni, boş dereceler nazarı itibara alınmaksızın, sıralarına göre teminatlı alacaklılara verilir.
VII. Rehin nasıl nakde tahvil olunur:
Borçlu, borçlarını ödemediği surette alacaklı gayrimenkulün semeninden alacağını istifa eder. Borçlu, borcunu tediye etmediği surette alacaklıya gayrimenkulü temellük etmek salahiyeti veren her türlü mukavele batıldır. Aynı alacak için birden ziyade gayri menkul üzerinde rehin tesis edilmiş ise alacaklı bunların aynı zamanda satılmasını talep etmeğe mecburdur. Bununla beraber icra memuru, ancak bey'i zaruri olanlarını satar.
1 - Satış bedelinin tevzii:
Gayrimenkulün satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına göre tevzi olunur.
Aynı sırada olan alacaklılar, bedele, alacakları nisbetinde iştirak ederler.
2 - Teminatın şumulü:
Gayrimenkul rehni, alacaklıya şunları temin eder:
1 - Resülmali.
2 - Takip masrafları ve geçen günlerin faizleri.
3 - İflasın açıldığı veya gayri menkulün satılması talep edildiği zamanda vadeleri hulül etmiş bulunan üç senelik faizler ile son vadeden itibaren cereyan eden faizler.
Evvelce tayin edilmiş olan faiz miktarı sonradan gelen alacaklıların zararına olarak yüzde beşten fazlaya çıkarılamaz.
3 - Masraflar için teminat:
Gayri menkulün muhafazası veya malik hesabına sigorta ücretleri tediye için alacaklının yaptığı masraflar, tıpkı alacağı gibi teminatlıdır.
VIII. Arazinin ıslahı neticesinde rehin hakkı:
1 - Sıra:
Hükümet marifetiyle icra olunan ıslahat neticesinde arazinin kıymeti arttığı surette malik, hissesine isabet eden masraflar için bu araziyi, bu masraflar bedelinde kendisine ikraz eden alacaklı lehine olarak bir rehin hakkı ile takyit edebilirler. Bu hak sicile kaydolunur. Ve o arazi üzerinde mukayyet bütün mükellefiyetlere takaddüm eder.
Fakat Hükümet, bu ıslahat masrafına iştirak etmemiş ise; malik arazisini masraflarının en çok üçte ikisi için rehin hakkı ile takyit edebilir.
2 - Alacağın ve rehnin sukutu:
Devletin yardımı olmaksızın icra edilen arazi ıslahatında masraf hisselerine karşılık olarak kaydolunan borç, resülmalin yüzde beşinden az olmamak üzere senevi taksitlerle ödenir. Rehin hakkı gerek alacak gerek senevi taksitler hakkında bunların muaccel oldukları tarihten itibaren üç sene sonra sakıt olur. Sonra gelen alacaklılar, sıralarına göre ileri geçerler.
IX. Sigorta tazminatı:
Muacceliyet kesbeden sigorta tazminatı ancak gayri menkul üzerinde rehin hakkını haiz olan bütün alacaklıların rızasiyle, malike verilebilir.
Bununla beraber işbu tazminat rehin ile mukayyet olan gayri menkulün evvelki haline iadesi için kafi bir teminat mukabilinde, malike tediye edilir.
Yangına karşı, sigorta hakkındaki hükümler mahfuzdur.
X. Alacaklının temsili:
Müstacelen bir karar ittihazı lazım gelip te bizzat müdahalesi kanunen icabeden alacaklının ismi veya ikametgahı meçhul olduğu hallerde borçlunun veya diğer alakadarların talebi üzerine sulh hakimi o alacaklıya, bir kayyım tayin edebilir.
İKİNCİ FASIL
İpotek
(A) GAYESİ VE MAHİYETİ:
Halen mevcut veya ileride vücut bulacak yahut vücut bulması muhtemel olan her hangi bir alacağın temini için, ipotek tesis olunabilir
Bu suretle takyit edilen gayri menkul, borçlunun kendi mülkü olmak lazım değildir.
(B) TESİS VE SUKUT:
I. Tesis:
Temin ettiği alacak miktarı gayri muayyen veya mütehavvil olsa bile; tesis olunan ipotek, tapu sicillinde sabit bir derece işgal eder ve temin olunan alacakta ne gibi bir tahavvül vakı olursa olsun, tescildeki sırasını muhafaza eyler.
Tapu memuru, tesis olunan ipotek hakkında alacaklının talebi üzerine kendisine bir suret verir. Bu suret kıymetli evraktan madut olmayıp ancak tescilin vukuunu ispata medar olur. Mukavelenamenin üzerine tescil keyfiyetinin şerh ve tasdik edilmesi, suret makamına kaim olur.
II. Alacağın sukutu:
1 - Kaydın terkini:
Takyit edilmiş olan gayri menkulün maliki, alacağın sukutu halinde, tapu sicilindeki kaydın terkinini alacaklıdan istiyebilir.
2 - Şahsen mesul olmıyan malikin hakkı:
Başkasının alacağı için üzerinde ipotek tesis edilen gayrimenkulün, maliki borçlu hakkındaki şartlara göre borcu itfa edip gayrimenkulünü rehinden kurtarabilir ve iskat ettiği borç için alacaklının yerine kaim olur.
3 - İpotekten kurtarma:
a) Şartları ve usulü:
Kıymetinden fazla bir borç ile takyit edilmiş olan bir gayrimenkulü, o borçtan şahsen mesul olmıyan bir kimse iktisap ederse takibat başlamadan evvel satış bedelini ve ıvazsız temellükte gayrimenkul için takdir ettiği kıymeti alacaklılara tediye ederek, o gayrimenkulü ipotekten kurtarabilir.
Bu kimse, gayrimenkulü ipotekten kurtaracağını altı ay evvel tahriren alacaklılara ihbar eder ve teklif ettiği para alacaklılar arasında sıralarına göre tevzi olunur.
b) Müzayede:
Alacaklılar, gayri menkulü iktisap eden kimsenin bu baptaki teklifi kendilerine tebliğ ettiği günden itibaren bir ay içinde masraflarını peşin vererek rehnin aleni müzayedesini, talep edebilir. Bu müzayedenin, ilandan sonra ve talebin vuku bulduğu günden itibaren ikinci ay içinde yapılması lazımdır.
Müzayede bedeli, teklif edilen meblağdan fazla olduğu takdirde bu bedel alacaklılar arasında tevzi edilir. Müzayede masrafı, müzayede bedelinin teklif olunan meblağdan fazla olması halinde teklif sahibine ve aksi takdirde müzayedeyi istiyen alacaklıya ait olur.
4 - İhbar:
İpotekle takyit edilmiş olan gayrimenkulün maliki, borçtan şahsen mesul değil ise alacaklının tediye talebi kendisine karşı muteber olmak için borçlu ile kendisine de tebliğ edilmek lazımdır.
İPOTEĞİN HÜKMÜ:
I. Mülkiyet ve rehin:
1 - Temlik:
İpotekle takyit edilmiş olan bir gayri menkulün ahare temliki, hilafına mukavele olmadıkça borçlunun borcunda ve teminatında tahavvül husule getirmez. Lakin yeni malik, borcu kabul ettiği takdirde eğer alacaklı hakkını evvelki borçluya karşı muhafaza ettiğini senesi içinde tahriren beyan etmemiş ise evvelki borçlu, borcundan kurtulur.
2 - Gayrimenkulün taksimi:
İpotekle takyit edilmiş gayrimenkulün bir kısmı, yahut aynı malikin bu suretle mukayyet müteaddit gayri menkullerden birisi, ahare temlik yahut gayri menkul taksim edilirse; hilafına bir mukavele bulunmadıkça, teminat her kısmın kendi kıymetine göre mütenasiben tevzi olunur. Bu tevzii kabul etmiyen alacaklı, tevziin kesbi katiyet ettiği tarihten itibaren bir ay içinde alacağının bir sene zarfında ödenmesini istiyebilir.
Gayri menkulü iktisap edenler borçtan kendi parçalarına düşen hisseyi kabul ettikleri takdirde eğer alacaklı, hakkını evvelki borçluya karşı muhafaza ettiğini senesi içinde tahriren beyan etmemiş ise, evvelki borçlu borcundan kurtulur.
3 - Alacaklıya ihbar:
Gayri menkulü iktisap eden kimsenin borcu kabul ettiği tapu memuru tarafından alacaklıya ihbar edilir. Alacaklının beyanda bulunması için senelik müddet, bu ihbardan itibaren cereyan eder.
II. Alacağın temliki:
İpotekle temin edilmiş olan bir alacağın temliki sahih olmak için, tescili şart değildir.
(D) KANUNİ İPOTEKLER:
I. Tescil edildiği halde:
1 - Şartları:
Aşağıdaki kimseler, kanuni bir ipoteğin tescilini isteyebilirler:
1 - Sattığı gayrimenkul üzerinde semeni temin için satıcı.
2 - Taksimden münbais matlubat için, evvelce satımlarında müşterek olan gayrimenkul üzerinde mirasçılar ve hissedarlar.
3 - Bir gayrimenkul üzerindeki inşaat yahut ameliyatta malzeme vererek veya vermiyerek çalışmış olmaları hasebiyle malik veya müteahhit zimmetinde tahakkuk eden alacakları için o gayri menkul üzerinde bu müteahhit ve işçiler.
Kanunun bu suretle kendilerine ipotek hakkı tanıdığı kimselerin evvelce yapılmış bir mukavele ile işbu haklarından feragatleri, muteber değildir.
2 - Satıcı, mirasçı ve hissedarlar:
Satıcının, mirasçının ve hissedarın kanuni ipotek hakkı mülkiyetin naklinden sonra üç ay zarfında tescil olunmak lazımdır.
3 - İşçiler ve mütaahhitler:
a) Tescil:
İşçilerin ve mütaahhitlerin ipotek hakkı işin icrasını iltizam ettikleri günden itibaren tapu siciline kaydolunabilir. Tescil nihayet işlerin hitamını velyeden üç ay içinde istenebilir. Bu tescil, alacak, malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece hüküm altına alınmış ise yapılabilir. Malik bir alacaklıya kafi teminat verirse tescil talep olunamaz.
b) Sıra:
İşçilerin ve mütaahhitlerin haiz oldukları kanuni ipotek hakkı ayrı ayrı ve muhtelif tarihlerde tescil edilmiş olsa bile bunlar alacaklarını istifa hususunda müsavi hakka maliktirler.
c) İmtiyaz:
Rehin nakde tahvil edildiği zaman işçiler ve mütaahhitler bütün alacaklarını istifa edememek suretiyle zarara uğrarlarsa; bu zararın vukuunu evvelden bilen veya bilmesi lazımgelen mukaddem sıradaki alacaklılar, hisselerine düşen miktarın mecmuundan arsanın kıymetine isabet eden miktar tenzil edildikten sonra mütebakisinden vaki olan zararı tazmin ile mükellef olur. Evvelki sırada bulunan alacaklı, gayri menkul rehin senedini başkasına temlik etmiş ise işçinin ve mütaahhidin temlik sebebiyle mahrum kaldıkları miktardan mesul olur. İşe başlanıldığı, alakadarın ihbarı üzerine tapu siciline işaret edilince; tescil müddetinin hitamına kadar, o gayrimenkulde ipotekten başka bir şekilde teminat tescil edilemez.
ÜÇÜNCÜ FASIL
İpotekli borç senedi ve irat senedi
(A) İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ:
I. Gayesi ve mahiyeti:
İpotekli borç senedi, gayrimenkul rehinle temin olunmuş şahsi bir alacaktır.
II. Kıymet takdiri:
İpotekli borç senedinin tesisi için gayrimenkulün tapu idaresi marifetiyle kıymetinin resmen takdir edilmiş olması lazımdır. İpotekli borç senedi, takdir edilmiş olan kıymeti mütecaviz miktar için tesis olunamaz.
III. Feshin ihbarı:
Hilafı şart edilmemiş ise ipotekli borç senedinin feshi, faiz tediyesi için mutad olan günden en aşağı altı ay evvel alacaklı ve borçlu tarafından ihbar olunabilir.
IV. Malikin vaziyeti:
Başkasının borcu için gayrimenkulü rehin edilmiş olan malik hakkında da, ipotek hükümleri tatbik olunur.
Başkasının borcu için gayrimenkulü rehin edilmiş olan malik alacaklıya karşı borçlunun haiz olduğu bütün defileri dermeyan edebilir.
V. Temlik, taksim:
İpotekli borç senedi ile teminat teşkil eden gayrimenkulün temlik ve taksimi üzerine terettüp eden hükümler, ipotek hakkındaki kaidelere tabidir.
(B) İRAT SENEDİ:
I. Mahiyeti ve gayesi:
İrad senedi, bir gayrimenkul üzerine gayrimenkul mükellefiyeti olarak tesis olunan bir alacaktır. İrat senediyle ancak zirai gayrimenkuller, evler ve üzerine bina inşa edilecek arsalar takyit olunabilir.
İrat senedi, şahsi bir borç tevlit etmez ve alacağın cihetini de ihtiva eylemez.
II. İrat senedi resülmalinin azami miktarı:
Zirai gayrimenkulü takyit eden irat senedinin resülmali, arzın irat kıymetinin üçte ikisine bina kıymetinin yarısının ilavesinden hasıl olan miktarı tecavüz edemez. Şehirlerdeki gayrimenkulleri takyit eden irat senedinin resülmali, o gayrimenkullerin irat kıymetlerine arsa ve bina kıymetlerinin zammından hasıl olan yekünun yarısının beşte üçünü tecavüz edemez. Bu kıymetlerin tapu idaresi marifetiyle resmen takdir ettirilmesi lazımdır.
III. Hazinenin mesuliyeti:
Kıymetlerin lazımgelen ihtimam ile takdir edilmemesinden, hazine mesuldür. Hazine kusuru olan memurlara rücu edebilir.
IV. İştira hakkı:
İrat senedi ile takyit edilmiş olan gayrimenkulün maliki, her iki taraf, altı seneden daha uzun bir müddet için feshedilmemesini mukavele etmiş olsalar bile beher altı senelik devrenin hitamından bir sene evvel haber vermek şartiyle bu senedi, iştira hakkını haizdir. İrat senedi ile alacaklı olan, ancak kanunen muayyen hallerde alacağın tediyesini isteyebilir.
V. Borç ve mülkiyet:
İrat senedi ile takyit edilmiş gayrimenkule malik olan kimse, o senedin borçlusu olur.
Gayrimenkulü iktisabeden kimse başka hiç bir muameleye hacet kalmaksızın irat senedindeki alacağın borçlusu olup o güne kadar ona malik bulunan, borcundan beri olur. Gayrimenkul, irat senedinin faizlerine karşılık olmaktan çıktığı tarihten itibaren, o faizler malikin şahsi borcu olur.
VI. Taksim:
İrat senediyle takyit edilmiş olan gayrimenkul taksim edildikte her parçaya malik olan kimse senetteki alacağı borçlanır.
İpotekle takyit edilmiş olan gayrimenkulün taksimi hakkındaki kaideler bu muhtelif parçalar üzerine tevzi edilen borçlara da tatbik olunur.
İrat senedinin malikler tarafından iştirasına alacaklı talip olduğu halde bir sene zarfında bu iştirayı yapmaları lüzumunu borçların tevzii katiyet kesbettiği tarihten itibaren nihayet bir ay içinde kendilerine ihbar etmeğe mecburdur.
(C) MÜŞTEREK HÜKÜMLER:
İpotekli borç senedi ve irat senedi, ne bir şartı ne de mukabilinde bir şey itası kaydını ihtiva edemez.
I. Tesis:
1 - Alacağın mahiyeti:
2 - Borç ile münasebeti:
İpotekli borç senedi yahut irat senedi tesis olunduğunda tesisin sebebini teşkil eden borç, akdi tecdit suretiyle iskat edilmiş olur.
Hilafına bir mukavele yapılmış olursa bu mukavele ancak akitler ve hüsnü niyet sahibi olmayan üçüncü şahıslar hakkında muteberdir.
3 - Tescil ve senet:
a) Senedin lüzumu:
Tapu siciline kaydedilen her bir borç senedi veya irat senedi için tapu memuru tarafından bir senet verilir.
Tescil muamelesi üzerine senedin tanziminden mukaddem dahi kanuni hükümler terettüp eder.
b) Senedin tanzimi:
İpotekli borç senedi tapu memuru tarafından tanzim olunur. Senetler tapu memuru ile salahiyettar hakimin imzasını havi olmak lazımdır.
Senetler, alacaklıya yahut onun vekiline ancak borçlunun ve takyit edilen gayrimenkul malikinin rızasiyle verilebilir.
c) Senedin şekli:
İpotekli borç senedinin ve irat senedinin şekilleri nizamnamei mahsus ile tayin olunur.
4 - Alacaklının tayini:
a) Tanzim edilirken:
İpotekli borç senedi ve irat senedi nama veya hamile muharrer olur. Bunlar gayrimenkul malikinin namına da tanzim olunabilir.
b) Vekil suretiyle:
İpotekli borç senedi veya irat senedi tesis olundukta tediyatı icra ve ahz, tebligatı kabul, teminatın tenkisine muvafakat ve umumiyetle alacaklının ve borçlunun ve malikinin hukukunu tam bir ihtimam ve bir bitaraflık ile muhafaza mükellefiyetlerini haiz olmak üzere bir vekil tayin olunabilir.
Vekilin ismi tapu siciline ve rehin senedine kaydolunur. Vekalet, hitam bulduğu takdirde eğer alakadarlar ittifak edemezlerse hakim icap eden tedbirleri ittihaz eyler.
5 - Tediye mahalli:
Rehin senedi hilafını tayin etmediği takdirde senet, hamile muharrer olsa dahi borçlu bütün tediyatını alacaklının ikametgahında yapmağa mecburdur. Alacaklının ikametgahı malüm olmaz yahut borçlunun zararına olarak tebdil edilirse borçlu tediyatını kendi yahut alacaklının evvelki ikametgahındaki tapu dairesine yatırmak suretiyle borcundan kurtulabilir. Senedin faiz kuponları varsa, faiz tediyatı, kuponu ibraz edene yapılır.
6 - Alacağın temlikinden sonra tediye:
Alacağın temliki halinde borçlu kendisine bu temlik hakkında bir ihbar vaki olmadıkça senet hamile muharrer olsa dahi kuponsuz olan faiz ve senevi taksitlerini evvelki alacaklıya tediye edebilir.
Bununla beraber resülmalin tamamı veya bir kısmı her halde ancak tediye zamanında alacaklı olduğu tahakkuk eden kimseye ödenmiş ise muteber olur.
II. Alacağın sukutu:
1 - Alacaklının mevcut olmaması halinde:
Alacaklı mevcut olmadığı yahut olup ta rehinden feragat ettiği takdirde borçlu tapu sicilindeki kaydı terkin veya ipka ettirmekte muhtardır. Borçlu, senedi yeniden tedavül ettirebilir.
2 - Terkin:
İpotekli borç senedi ile irat senedinin kaydı bilmuvafaka senet iptal edilmeden veya hakim tarafından hükümsüzlüğüne karar verilmeden evvel tapu sicilinden terkin olunamaz.
III. Alacaklının hakları:
I - Hüsnü niyetin himayesi:
a) Sicil hakkında:
Tapu sicilinin ipotekli borç veya irat senedine taalluk eden münderecatına hüsnü niyetle istinat etmiş olan her şahıs hakkında, sicil metni muteberdir.
b) Senet hakkında:
Usulüne muvafık surette tanzim edilen ipotekli borç senedi ve irat senedi münderecatına hüsnü niyetle istinat etmiş olan her şahış hakkında, bu senetlerin metni muteberdir.
c) Senedin tescil ile münasebeti:
Metinleri sicil kaydına mutabık olmayan veya sicil kaydı bulunmayan ipotekli borç senedi ile irat senetleri hakkında, tapu sicil kaydına itibar olunur. Bu senetleri hüsnü niyetle iktisap etmiş olan kimse tapu sicilli hakkında muayyen hükümler dairesinde düçar olduğu zararın tazminini isteyebilir.
2 - Alacaklının haklarını kullanması:
Bir ipotekli borç senedinin veya irat senedinin ihtiva ettiği alacak gerek hamile gerek nama muharrer olsun senet ile birlikte olmaksızın temlik ve terhin edilemez ve o alacakta diğer her hangi bir surette tasarruf olunamaz.
Senedin hükümsüzlüğüne karar verildiği veya senet henüz tanzim olunmadığı hallerde alacağı iddia etmek hakkı, mahfuzdur.
3 - Temlik:
İpotekli borç senedinin veya irat senedinin ihtiva ettiği alacağın temliki için senedin teslimi şarttır. Senet, nama muharrer ise temlik keyfiyetinin senede işaret edilmesi ve iktisap edenin isminin yazılması da lazımdır.
IV. İptal kararı:
1 - Ziya halinde:
Bir senet veya faiz kuponu zayi olmuş yahut borcu iskat niyeti ile olmaksızın imha edilmiş ise alacaklı, senedin hükümsüzlüğüne karar verilerek bedelinin ödenmesini yahut borç henüz muacceliyet kesbetmemiş ise yeni bir senet veya kupon itasını, hakimden istiyebilir.
Senedin hükümsüzlüğüne, hamile muharrer senetler için muayyen usule tevfikan, karar verilir. İtiraz müddeti bir senedir. Borçlu dahi bedeli ödenildiği halde ibraz edilemiyen senedin hükümsüzlüğüne karar verilmesini aynı veçhile talebetmek hakkını haizdir.
2 - Alacaklının ilan ile davet edilmesi:
İpotekli borç senedi ile alacaklı olan kimse on seneden beri meydanda olmaz ve bu müddet zarfında hiç bir faiz talep edilmemiş bulunursa takyit edilen gayri menkul maliki, gaiplik kararına dair hükümlere tevfikan, alacaklıyı ilan tarikiyle yapılacak bir tebliğ ile davet etmesini, hakimden istiyebilir. Alacaklı kendisini bildirmez ve yapılan tahkikattan ağlep bir ihtimale göre alacağın kalmadığı anlaşılır ise hakim senedin hükümsüzlüğüne ve tapu sicilindeki derecenin boş bırakılmasına karar verir.
V. Borçlunun defileri:
Borçlu, ancak tescilden veya senetten mütevellit olan defilerle mutalebede bulunan alacaklıya karşı şahsen haiz olduğu defileri dermeyan edebilir.
VI. Tediye:
Alacaklı borcun, tamamen tediyesi halinde borçlunun talebi üzerine senedi iptal edilmemiş olarak kendisine teslime mecburdur.
VII. Hukuki münasebette değişiklik:
Borca karşı alelhesap tediyatta bulunulması, yahut borcun tahfifi, yahut gayri menkul üzerindeki takyidin fekki gibi bir suretle tadilat icra edildiği takdirde borçlu bu tadilatı tapu siciline kaydettirmek hakkını haizdir. Tapu memuru, bu tadilatı senede işaret etmeğe mecburdur. Bu tescil yapılmadığı halde; senevi taksit şeklinde vakı olan tediyeler müstesna olmak üzere vuku bulan tadilat, senedi hüsnü niyetle iktisap etmiş olan kimseye karşı dermeyan olunamaz.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Gayrimenkul karşılık gösterilerek senet ihracı
(A) GAYRİMENKUL KARŞILIKLI SENEDAT:
Nama veya hamile muharrer olan tahviller, aşağıdaki şekillerde bir gayrimenkul rehni ile temin edilebilir.
1 - İstikrazın tamamı için bir ipotek veya ipotekli borç senedi tesis ve borçlu ile alacaklıların cümlesini birden temsil edecek bir mümessil tayini;
2 - İhracı deruhte eden müessese lehine istikrazın mecmuu için bir gayri menkul rehini tesis ve böyle bir rehin ile temin edilmiş olan alacağın tahvilat sahipleri lehine takyidi.
(B) TERTİP HALİNDE ÇIKARILAN İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ VE İRAT SENETLERİ:
I. Umumi Hükümler:
Tertip halinde ihraç olunan ipotekli borç senetleri ile irat senetleri aşağıdaki maddelerin hükümleri mahfuz kalmak üzere bu senetler hakkındaki umumi kaidelere tabidir.
II. Senetlerin mahiyeti:
Bu fasılda bahsolunan senetler on lira veya onun her hangi bir adetle madrubu kadar lira için tanzim edilir. Bunlarda birer sıra numarası bulunur ve hepsi aynı ibare ile yazılır. Gayri menkulün maliki, senetleri kendi çıkarmıyorsa bu işi üzerine alan müessese alacaklılarla borçlunun mümessili olmak üzere tayin ve tasrih olunur.
III. İtfa:
Borçlu muayyen vadelerde faizden başka tertibin itfası için resülmalden bir kısmının dahi tediyesini taahhüt edebilir. Senelik itfa, muayyen bir miktar senedin bedelinin tediyesini tazammun etmek lazımdır.
IV. Tescil:
Senetler, kaç adet olduğu zikredilerek tapuca tescil olunur. İstikrazın mecmuu için bir tescil muamelesi yapılır. Senedin miktarı az ise ayrı ayrı tescil olunabilir.
V. Senetlerin hükümleri:
1 - Mutavassıt müessese:
Senetleri çıkaran müessese alacaklıların ve borçlunun müşterek mümessilleri olsa da ihraç sırasında kendisine böyle bir selahiyet verilmiş olmadıkça borçlunun taahhütlerini ifa edemez.
2 - Tediye:
a) İtfa planı:
Senetlerin bedelleri; ihraç sırasında kararlaştırılmış veya verilen salahiyet dairesinde mutavassıt müessese tarafından tanzim edilmiş olan itfa planına tevfikan, ödenir. Ödenen senet iptal edilir. Hilafına mukavele yok ise gayri menkulün karşılık tutulduğu tahvillerin hepsi buna müteferri borçlar itfa edilip bütün kuponlarla birlikte iptal edilmedikçe yahut kalan kuponların bedelleri yatırılmadıkça tapu sicilindeki kayıt terkin edilemez.
b) Murakabe:
Gayri menkulün maliki yahut ihraç işini üzerine alan müessese mukarrer itfa planına tevfikan kur'a usulünü tatbik ve ödenen senetleri iptal etmekle mükelleftir.
Bu muameleler, irat senetlerine taallük ettiği takdirde Hükümetçe murakabe edilir.
c) Tediyatın tahsisi lazım gelen cihet:
Bütün tediyat, vukularını takibeden kur'a zamanındaki borcun itfasına tahsis olunur.
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BAP
Menkul rehini
BİRİNCİ FASIL
Teslimi meşrut şekilde rehin ve hapis hakkı
(A) TESLİMİ MEŞRUT REHİN:
I. Rehnin akdi:
1 - Alacaklının zilyedliği:
Kanunen muayyen istisnalar haricinde bir menkul, ancak teslimi meşrut şekilde rehin edilebilir. Bir menkulü hüsnü niyetle rehin olarak kabul eden kimse o menkul üzerinde rahinin tasarruf hakkı bulunmasa da rehin hakkını iktisap eder. Şu kadar ki üçüncü şahısların mukaddem zilyetlikten mütevellit hakları mahfuzdur. Rahin, merhunu fiilen ve hasren kendi yedinde bulundurdukça; mürtehin için rehin hakkı sabit olmaz.
2 - Hayvan rehni:
Merkezlerinin bulunduğu mahallin hükümeti mülkiyesi tarafından bu gibi muamelatta bulunmak hakkını istihsal etmiş olan itibar müesseseleri ile kooperatif şirketleri, alacaklarını temin etmek için umumi bir secilde kayit ve icra memuruna ihbar suretiyle hayvan üzerine kabzeylemeksizin rehin tesis edebilirler.
3 - Merhun üzerinde müahhar rehin tesisi:
Merhunun maliki, merhun üzerinde müahhar bir rehin tesis edebilir. Bunun için rehini kabzetmiş olan alacaklıya ihbarname göndermesi ve bu ihbarnamede; alacağı tesviye edilince, merhunu diğer alacaklıya teslim etmesi lüzumunu beyan eylemesi muktazidir.
4 - Mürtehinin merhunu rehin etmesi:
Mürtehin, rahinin rızası olmadıkça merhunu başkasına rehin edemez.
II. Sukut:
1 - Zilyedliğin zayi edilmesi:
Mürtehin, merhun üzerindeki zilyedliğini ve merhuna vaziyet eden üçüncü şahıslardan mutalebe salahiyetini zayi edince, rehni sakıt olur. Rahin mürtehinin rızasiyle merhun üzerinde fiilen yedini idame ettikçe rehnin hükümleri muallak kalır.
2 - Rehnin iadesi:
Mürtehinin, merhun üzerindeki hakları tediye ile ve başka bir sebeple sakıt olunca; merhunu, hak sahibine iade etmesi lazımdır. Mürtehin, alacağını tamamen istifa etmedikçe merhunu veya bir kısmını iada etmekle mükellef tutulamaz.
3 - Mürtehinin mesuliyeti:
Mürtehin, merhunun telef ve zıyaından ve kıymetine noksan gelmesinden mesuldür. Meğer ki bu halin kendi kusuru olmaksızın vukua geldiğini ispat etsin. Mürtehin merhunu hotbehot satar yahut rehnederse bu yüzden vukua gelen bütün zararı zamin olur.
III. Rehnin hükümleri:
1 - Mürtehinin hakları:
Alakası kesilmemiş olan mürtehin alacağını merhunun nakde tahvilinden hasıl olan meblağdan istifa etmek hakkına maliktir. Rehin, alacaklıya resülmal ve mukavele edilen faizle takibat ve muhakeme masraflarını ve geçmiş gün faizlerini temin eder.
2 - Rehnin şumulü:
Rehin, merhunun hem aslını hem teferruatını takyit eder. Hilafına mukavele olmadıkça, merhunun tabii semereleri o merhunun mütemmim cüzleri olmak halinden çıkınca mürtehinin bunları malike iade etmesi lazımdır. Rehin, merhunun satıldığı zamanda mütemmim cüzlerini teşkil eden semereleri de şamil olur.
3 - Mürtehinin sırası:
Menkul, birden ziyade kimselere rehin edilmiş ise bunlar, alacaklarını rehin tarihi sırasiyle istifa ederler.
4 - Mürtehinin merhuna malik olamaması:
Borcun vadesinde ödenmemesi takdirinde mürtehinin merhuna malik olmasını tazammun eden her şart, batıldır.
(B) HAPİS HAKKI:
I. Şartları:
Borçlunun rızasiyle menkul eşyasına yahut kıymetli evrakına zilyed olan alacaklı, muaccel ve bu eşya ve evrakla tabii bir irtibatı bulunan alacağını istifa edinceye kadar; bunları, yedinde hapsetmek hakkını haizdir.
Bu irtibat, tacirler hakkında zilyedlik ve alacağın satımlarındaki ticari münasebetlerinden tevellüt etmiş olması halinde mevcut addolunur. Hapis hakkı, alacaklı tarafından hüsnü niyetle kabzedilmiş olmak şartiyle borçlunun malik olmadığı eşyayı da şamil olur. Bununla beraber üçüncü şahısların evvelki zilyedliklerinden mütevellit hakları mahfuzdur.
II. İstisnalar:
Mahiyetleri itibariyle nakde tahvili kabil olmayan şeyler üzerinde hapis hakkı, kullanılamaz. Gerek alacaklının iltizam ettiği bir borç ile gerek teslim zamanında veya daha evvel borçlunun verdiği talimat ile gerek ammenin intizamı ile telifi kabil değil ise hapis hakkı vücut bulmaz.
III. Borcunu ödemekten aciz halinde:
Borçlu; borcunu ödemekten aciz olduğu halde alacaklı henüz alacağı muaccel olmasa bile onun temini için hapis hakkını kullanabilir. Borcunu ödemekten aciz keyfiyeti eşyanın tesliminden sonra tahakkuk eder veya alacaklının ıttılaına vasıl olursa alacaklı o eşyanın muayyen bir surette kullanılmasına dair önceden bir borç iltizam etmiş veya borçlunun bu bapta verilmiş bir talimatı bulunmuş olsa bile hapis hakkını kullanabilir.
IV. Hükümleri:
Alacağı tediye edilmeyen veya kafi teminat istihsal etmeyen alacaklı, borçluya evvelce ihbar ettikten sonra teslimi meşrut rehin hükümlerinde olduğu gibi hapsettiği şeyin nakde tahvilini talep edebilir.
Hapsolunan şeyler, nama muharrer senedattan ibaret olursa icra dairesi veya iflas masası memurları nakde tahvil için lüzumu olan muameleleri borçlu makamına kaim olarak ifa ederler.
İKİNCİ FASIL
Alacak üzerinde rehin hakkı ve diğer haklar
(A) UMUMİ HÜKÜMLER:
Alacaklar ve sair temliki kabil olan haklar üzerinde rehin tesis edilebilir. Hilafına hüküm olmadıkça, bunlar hakkında teslimi meşrut rehin hükümleri cari olur.
(B) REHİNİN TESİSİ:
I. Senetli senetsiz alacaklar üzerinde:
Bir senet ile tesbit edilmiş olmayan yahut senede raptedilen alacakların rehin edilmesi tahriren olur ve senede raptedilenlerde, senedin teslimi de şarttır.
Rahin ve mürtehin, rehni üçüncü şahıs olan borçluya ihbar edebilirler. Diğer hakların rehin edilmesi bunların devri için muayyen şekillere riayet edilmek şartiyle tahriren, olur.
II. Kıymetli evrak üzerinde:
Hamile muharrer senetler sadece mürtehine teslim edilmek suretiyle rehnedilir. Diğer kıymetli evrakın rehnedilmesi bunlar emre muharrer ise cirosu yapılarak ve nama muharrer ise devri icra edilerek senedin mürtehine teslimi ile olur.
III. Emtiayı temsil eden evrak ile varant:
Emtia temsil eden evrakın, teslimi meşrut şekilde rehin edilmesi; o eşya üzerinde rehin hakkını hasıl eder. Emtia temsil eden senetten müstakil olarak hususi bir rehin senedi (varant) tanzim edildiği halde asıl senet üzerinde temin edilen meblağ ile vade işaret edilmek şartiyle varantın rehin edilmesi emtianın teslimi meşrut şekilde, rehne muadil olur.
IV. Merhun alacağın yeniden rehin edilmesi:
Merhun bir alacak üzerinde müahhar bir rehin tesisi, ancak merhun alacak sahibinin yahut yeni mürtehinin keyfiyeti birinci mürtehine tahriren bildirmesi ile muteber olur.
(C) HÜKÜMLERİ:
I. Alacaklının hakkının şümulü:
Faiz getiren yahut temettü hissesi gibi muayyen zamanlarda gelir hasıl eden alacaklar üzerindeki rehin, hilafına mukavele olmadıkça vadeleri evvelce hulül etmiş olanlara sari olmayıp ondan sonra verilecek şeylere şamil olur. Alacağın bu teferruatı ayrı senetlere merbut ise, hilafına mukavele olmadıkça ve kanuna muvafık surette ayrıca rehin edilmedikçe; asıl rehinde dahil olmazlar.
II. Merhun hisse senetlerinin temsili:
Bir şirketin merhun hisse senetlerini şirketin heyeti umumiyesinde mürtehin temsil etmeyip, o senedin sahibi temsil eder.
III. İdare ve tediye:
İyi bir idarenin iktiza ettiği tedbirlerden olduğu halde rehin edilmiş alacağın sahibi bu alacağı mutalebe edebildiği gibi tahsil de edebilir ve mürtehin olan alacaklı tarafından bu tedbirleri yapmağa icbar dahi edilebilir. Rehinden haberdar edilen borçlu, borcunu alacaklısiyle mürtehinden hiç birine diğerinin rızası olmaksızın ödeyemez. İttifak edemedikleri halde borcunu resmi bir mevkie yatırmağa mecburdur.
ÜÇÜNCÜ FASIL
Rehin mukabilinde ikraz ile meşgul olanlar
(A) REHİN MUKABİLİ İKRAZ MÜESSESELERİ:
I. İzin:
Hiç bir kimse, Hükümetin izni olmadıkça rehin mukabilinde ödünç para vermek sanatını icra edemez.
II. Müddet:
İzin, hususi müesseselere ancak mahdut bir zaman için verilir. Müddet bitince yenilenmesi caizdir. Rehin mukabilinde ödünç para vermek sanatını yapanlar, kanuni vazifelerini gözetmiyorlarsa kendilerine verilen izin geri alınabilir.
(B) REHİN MUKABİLİ İKRAZ:
I. Tesis:
Merhunu bir makbuz mukabilinde teslim etmekle rehin hakkı vücut bulur.
II. Hükmü:
1 - Merhunun satılması:
Ödünç para, vadesinde ödenmezse mukriz borcunu ödemesini evvelce resmen ihtar ettikten sonra, merhunu icra dairesi vasıtasiyle sattırır. Borçlu mukrize karşı şahsen mesul olmaz.
2 - Artık para üzerindeki hak:
Satış bedelinin borçtan artık kalanı borç alana aittir. Borçlu müteaddit mukaveleli borçlar altında ise artık kalanın hesabında bu borçlar cemedilebilir.
Borç alanın artık para üzerindeki hakkı, beş sene geçmekle sakıt olur.
III. Borcun ödenmesi:
1 - Merhunu kurtarmak hakkı:
Merhun satılıncaya kadar makbuz geri verilerek, rehinden kurtarılabilir. Eğer makbuz ibraz edilemezse borç muaccel olduğu takdirde hakkını ispat eden kimse yine rehni kurtarabilir.
Mukriz, merhunun iadesi için makbuzun geri verilmesini şart etmiş olsa bile borç muacceliyet kesbettiği tarihten itibaren altı ay geçmiş ise müstakrız merhunu kurtarmak hakkını kullanabilir.
2 - Mukrizin hakları:
Merhun, hangi ay içinde kurtarılırsa mukrizin o aya ait faizin tamamını istemeğe hakkı vardır. Mukriz, makbuzu kim geri verirse merhunu ona iade etmek hakkını sureti mahsusada muhafaza etmiş ise; o makbuzu hamilinin buna hakkı olmayarak eline geçirdiğini bilmedikçe yahut bilmesi lazım gelmedikçe, bu hakkını kullanabilir.
(C) BEY'İBİLVEFA MUAMELESİ İLE MEŞGUL OLANLAR:
Bey'ibilvefa muamelesini sanat ittihaz edenler, rehin mukabili ödünç para verenler hükmündedir.
DÖRDÜNCÜ FASIL
Rehinli tahvilat
(A) REHİNLİ TAHVİLATIN MAHİYETİ:
Gayrimenkul üzerine ikraz muamelesi yapan müesseselerden Hükümetçe tayin edilenler; hususi bir rehin akdi ve teslim mükellefiyeti olmasa bile malik oldukları gayrimenkul rehin senetleriyle muamelatı cariyelerinden mütehassıl matlubat teminat teşkil etmek üzere; rehinli tahvilat ihraç edebilirler.
(B) ŞEKİL:
Alacaklılar rehinli tahvilatın tediyesini mutalebe edemezler. Tahvilat ya hamile veya nama muharrer olur ve hamile muharrer kuponları bulunur.
(C) REHİNLİ TAHVİLAT İÇİN MÜSAADE:
Rehinli tahvilat ihraç etmek isteyen müesseseler Hükümetten izin almağa mecburdurlar.
Tahvilatın ne gibi şerait altında ihraç olunabileceği ve ihraç müesseselerinin tafsilatına ait hükümler kanunu mahsus ile tayin olunur.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Zilyedlik ve tapu sicilli
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BAP
Zilyedlik
(A) TARİF VE ŞEKLİ:
I. Tarif:
Bir şey üzerinde fiilen tasarruf sahibi olan kimse o şeyin zilyedidir. İrtifak hakkı ile gayrimenkul mükellefiyetinden mütevellit haklarda zilyedlik, bu hakların bilfiil kullanılmasından ibarettir.
II. Asli ve fer'i zilyedlik:
Zilyed, bir irtifak yahut irtihan hakkı yahut şahsi bir hak teffiz etmek için bir şeyi başkasına teslim ettiği takdirde bunların ikisi de zilyedliğe malik olur. Bir şeyde malik sıfatı ile zilyed olanlar şeyin aslen zilyedleri ve diğerleri fer'an zilyedleridir.
III. Muvakkat inkıta:
Zilyedliğin kullanılması muvakkat bazı hallerden dolayı mümteni yahut münkati olursa, zilyedlik izaa edilmiş olmaz.
(B) ZİLYEDLİĞİN NAKLİ:
I. Hazır olan kimseler arasında:
Zilyedlik, şeyin aynını veya onu iktisap edenin yedi iktidarına geçirecek vesaiti teslim ile intikal eder. Bir şeyi evvelki zilyedin rızasiyle iktisap edenin iktidarı dairesine geçmekle, zilyedliğin nakli, tamam olur.
II. Gaipler arasında:
Gaipler arasında zilyedliğin nakli, bir şeyin iktisap edene veya mümessiline teslimi ile tamam olur.
III. Zilyedliğin teslimsiz iktisabı:
Bir üçüncü şahıs veya temlik eden hususi bir sebebe binaen zilyed olmakta devam ederse zilyedlik teslim olmaksızın iktisap olunabilir.
Zilyed olmakta devam eden üçüncü şahıs, temlik eden kimse tarafından haberdar edilmedikçe zilyedliğin intikali ona karşı hüküm ifade etmez.
Üçüncü şahıs, temlik edene karşı ne gibi sebeplerden dolayı teslimden imtina edebiliyorsa aynı sebeplerden dolayı iktisap edene karşı da teslimden imtina edebilir.
IV. Emtiayı temsil eden senetler:
Bir antrepoya yahut bir nakliyeciye tevdi edilmiş olan emtiayı temsil eden kıymetli evrakın teslimi, o emtianın teslimi demektir. Bununla beraber kıymetli evrakı hüsnü niyetle iktisap eden kimse ile emtiayı hüsnü niyetle iktisap eden kimse arasında bir ihtilaf zuhur ettiği takdirde emtia iktisap eden kimse tercih olunur.
(C) ZİLYEDLİĞİN ŞÜMULÜ:
I. Zilyedliğin himayesi:
1 - Müdafaa hakkı:
Zilyed, bütün gasp ve tecavüz fiillerini kuvvet kullanarak defetmek hakkını haizdir.
Şiddetle veya hafiyen kendisinden alınan o şeyi, gayrimenkul ise gasıbı kovarak ve menkul ise cürmü meşhut halinde tutulan veya kaçarken yakalananın tamamiyle elinden alarak istirdat edebilir.
Zilyed, halin haklı göstermediği cebir ve şiddet kullanmaktan içtinap etmekle mükelleftir,
2 - Yedin iadesi:
Gayrın zilyed bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse o şey üzerinde terciha şayan bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu iade ile mükellef olur. Eğer müddeaaleyh o şeyi müddeiden almayı mucip ve terciha şayan bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse red lazım gelmez. Zilyedin davası gerek o şeyin istirdadına, gerek zararın tazminine dair olur.
3 - Zilyedliğin ihlalinden mütevellit dava:
Bir şeye zilyed bulunan kimsenin zilyedliği tecavüze uğradığı halde; tecavüz eden, o şey üzerinde bir hak iddia etse bile zilyed onun aleyhinde dava ikame edebilir. Dava tecavüzün refine, sebebinin menine ve zararın tazminine dair olur.
4 - Dava hakkından mahrumiyet ve müruru zaman:
Zilyed, gasp ve tecavüz fiillerine ve hakkına tecavüz eden kimse olduğuna vakıf olur olmaz istirdadı veya tecavüzün menini iddia etmediği halde, dava hakkından mahrum olur. Zilyed, tecavüzü ve tecavüz edeni daha geç öğrenmiş olsa bile gasp veya tecavüzün vukuu gününden itibaren bir sene geçmekle dava; müruru zamana uğrar.
II. Hakkın himayesi:
1 - Mülkiyet karinesi:
Menkul bir şeyin zilyedi onun maliki addolunur. Evvelki zilyedler dahi zilyedliklerinin devamı müddetince o şeyin maliki addolunur.
2 - Zilyedlik halinde karine:
Bir menkule malikiyet arzusu ile olmıyarak zilyed bulunan kimse onu hüsnü niyetle kendisinden aldığı kimsenin mülkiyet karinesine istinat edebilir.
Bir kimse şahsi, yahut mülkiyetten gayri aynı bir hakka müsteniden menkul bir şeyin zilyedi ise o hakkın mevcudiyeti asıldır. Fakat bu karineyi zilyed o şeyi kendisine vermiş olan kimseye karşı dermeyan edemez.
3 - Zilyed aleyhindeki dava:
Bir menkulün zilyedi, aleyhinde ikame edilen bütün davalara karşı terciha şayan bir hakkın sahibi olduğunu dermeyan edebilir. Gasp ve tecavüz fiillerine dair olan hükümler bakidir.
4 - Tasarruf hakkı ve istihkak davası:
a) Tevdi edilmiş eşya:
Bir menkulün, emin sıfatı ile zilyedi olan kimseden hüsnü niyetle mülkiyeti veya aynı her hangi bir hakkı iktisap olunursa o kimsede bu tasarrufları icra mezuniyeti olmasa bile, iktisap muteber addolunur.
b) Gaip veya sirkat edilen eşya:
Yedinden sirkat olunan veya kendisi tarafından gaip edilen veya rızası olmaksızın diğer her hangi bir suretle elinden alınan bir menkulün zilyedi beş sene müddet zarfında istihkak davası ikame edebilir. Fakat bu menkul aleni bir müzayedede veya pazarda veya ona mümasil eşya satan bir tacirden iktisap olunmuş ise hüsnü niyetle hareket eden birinci ve sonraki müktesipler aleyhine istihkak davası ancak birinci semenin iadesi şartiyle ikame olunabilir ve red hususunda da hüsnü niyetle zilyed olan kimsenin hukukuna mütaallik hükümler tatbik olunur.
c) Para ve hamile muharrer senetler:
Zilyedin rızası olmaksızın elinden alınan parayı ve hamile muharrer senetleri, hüsnü niyetle iktisap etmiş olan kimse aleyhinde istihkak davası ikame olunamaz.
d) Sui niyet halinde:
Bir menkule sui niyetle zilyed olan kimse her zaman evvelki zilyed tarafından iadeye icbar olunabilir. Bununla beraber evvelki zilyedin iktisabı hüsnü niyetle vukubulmamış ise bu zilyed kendisinden sonraki hiç bir zilyed aleyhine istihkak davası ikame edemez.
5 - Gayrimenkule dair karine:
Tapu siciline kaydedilmiş olan gayrimenkuller için hak karinesine istinat etmek ve zilyedlik davaları ikame eylemek salahiyeti ancak kendi lehine tescil vaki olan kimseye ait olur. Bununla beraber gayrimenkul bilfiil kendi iktidarı dahilinde bulunan kimse, gasp ve tecavüz sebebi ile dava ikame edebilir.
III. Mesuliyet:
1 - Hüsnü niyetle zilyedlik:
a) İstifade:
Hüsnü niyetle zilyed olduğu şeyden mevcudiyetine kani olduğu hakkına muvafık surette istifade eden kimse, o şeyi iade ile mükellef tutulduğu kimseye karşı bu yüzden hiç bir tazminat itasına mecbur olmaz.
Hüsnü niyetle zilyed olan kimse, gerek ziyadan gerek hasardan mesul değildir.
b) Tazminat:
Bir şeye hüsnü niyetle zilyed bulunan kimse o şeyin reddini isteyen müddeiden yapmış olduğu zaruri ve faydalı sarfiyatın iadesini talep ve tediye zamanına kadar o şeyi hapsedebilir. Diğer sarfiyattan dolayı tazminat iddiasında bulunamaz. Fakat müddei, kıymetlerinin tazminine talip olmadıkça zilyed kendi tarafından asıl şey ile birleştirilen ve zararsız ayrılması mümkün olan ziyadeleri refedebilir.
Zilyedin elde ettiği semereler kendi sarfiyatı dolayısiyle olan alacaklarına mahsup edilir.
2 - Sui niyetle zilyed olan kimse:
Bir şeye sui niyetle zilyed olan kimse o şeyi hak sahibine iade etmekle beraber haksız alakoymuş olmasından mütevellit zararları ve elde ettiği veya elde etmeği ihmal eylediği semereleri tazmin ile de mükelleftir. Hak sahibi için de yapılması zaruri olan sarfiyatı haricindeki masrafları, isteyemez ve yedinde bulunan şeyin geri iadesi lazım geldiğini bilmediği müddetçe ancak kendi kusuriyle vukubulan zararlardan mesul olur.
IV. Müruru zaman:
Müruru zamandan istifade etmek hakkına malik olan zilyed, bu haktan istifade salahiyetine malik olan evvelki zilyedin zilyedliği müddetini kendi müddetine zam edebilir.
YİRMİ BEŞİNCİ BAP
Tapu sicilli
(A) TEŞKİLAT:
I. Tapu sicilli:
1 - Umumi hükümler:
Tapu sicilli gayrimenkuller üzerindeki hakların hallerini gösterir.
Tapu sicillinin nümunesi ve nasıl tutulacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
2 - Kayıt:
a) Mukayyet gayrimenkuller:
Aşağıdakiler tapu sicilline gayrimenkul olarak kaydedilir:
1 - Arazi.
2 - Gayrimenkul üzerinde müstakil ve daimi olmak üzere müesses haklar.
3 - Madenler.
Müstakil ve daimi hakların nasıl kaydolunacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
b) Sicille mukayyet olmayan gayrimenkuller:
Kimsenin hususi mülkiyetinde bulunmayan ve ammenin kullanmasına tahsis edilen gayrimenkuller, onlara mütaallik ve tescili muktazi ayni bir hak olmadıkça, tescile tabi değildir.
Sicille mukayyet bir gayrimenkul, kaydı lazımgelmeyen bir gayrimenkule tahavvül ettikte; kaydı sicilden çıkarılır.
3 - Taksim:
a) Birleştirme:
Bir gayrimenkulün taksimi yahut birden ziyade gayrimenkullerin birleştirilmesi halinde nasıl muamele yapılacağı nizamnamei mahsus ile muayyendir.
II. Tapu sicillinin tutulması:
1 - Mıntakalar:
a) Salahiyet:
Her gayrimenkul, bulunduğu mıntakanın sicilline kaydedilir.
b) Mütaaddit mıntakalarda bulunan bir gayrimenkul tescili:
Mütaaddit mıntakalarda bulunan bir gayrimenkul, diğer mıntakalar sicillerinde mukayyet olduğu gösterilmek şartiyle her mıntakadaki sicille ayrı ayrı kaydolunur.
Ayni hak tesis eden tesciller ve tescil talepleri, gayrimenkulün büyük kısmının bulunduğu mıntaka sicilline kaydedilir. Bu sicille vaki tesciller tapu memuru tarafından diğer mıntaka memurlarına bildirilir.
2 - Tapu daireleri teşkilatı:
Tapu dairelerinin teşkilatı, ahkamı mahsusasına tabidir.
III. Memurlar:
1 - Mesuliyet:
Hazine, tapu sicillerinin tutulmasından mütevellit bütün zararlardan mesuldür.
Hazine, bu zararlar kendi kusurundan mütevellit memurlara aledderecat rücu etmek hakkını haizdir.
(B) TESCİL:
I. Tescili lazım haklar:
1 - Mülkiyet ve ayni haklar:
Aşağıdaki haklar tapu sicilline kaydolunur:
1 - Mülkiyet.
2 - İrtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetler.
3 - Rehin hakları.
2 - Sicille şerh vermek:
a) Şahsi haklar:
Mukaveleden mütevellit şuf'a ve iştira ve vefa hakları ve kira ve isticar gibi şahsi haklar kanunun sarahaten tayin ettiği hallerde tapu sicilline şerh verilebilir.
Bunlar tapuya şerh verilmekle o gayrimenkul üzerinde sonradan iktisap edilen hak sahiplerine karşı dermeyan olunabilir.
b) Temlik hakkının tahditleri:
Aşağıdaki sebeplerle bazı gayrimenkulleri temlik hakkına karşı yapılan tahditler tapu sicilline şerh verilebilir.
1 - Münaziünfih hakların muhafazası veya icrai iddia zımnında müttehaz resmi kararlar.
2 - Haciz, iflas ilanı, konkordato ile verilen mehil.
3 - Bir aile yurdu tesisi ve mirası namzede nakil ile mükellef mirasçı nasbı gibi tapu sicilline şerh verilmesine kanunun müsaade ettiği hukuki tasarruflar.
Bu tasarruf tahditleri, tapu sicilline şerh verilmekle gayrimenkul üzerinde sonradan iktisap olunan her nevi hakların sahiplerine karşı dermeyan olunabilir.
c) Muvakkat tescil:
Aşağıdaki kimseler tarafından tapu sicilline muvakkaten şerh verilmesi talep olunabilir.
1 - Ayni bir hak iddiasında bulunanlar.
2 - Hakkını müspet vesikalarının noksanlarını sonradan ikmal etmesine kanunen müsaade olunanlar.
Muvakkat şerh vermek alakadarların muvafakatiyle ve mahkemece verilen bir hüküm mucibince icra edilir.
Muvakkaten şerh verilen hak sonradan tahakkuk ettiği takdirde şerh tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Hakim seri usulü muhakeme dairesinde yapılacak muhakemeden sonra hüküm verir ve iade olunan hakkın vücuduna kanaat hasıl ederse muvakkat şerhe müsaade eder ve bu şerhin müddetini ve hükümlerini tayin eder ve icabı halinde iddiasını mahkemece ispat etmesi için kendisine bir mehil verir.
II. Tescilin şartları:
1 - Talep:
a) Tescil için:
Tescil, mevzuunun taallük ettiği gayri menkul malikinin tahriri bir beyanına müsteniden icra olunur.
İktisab eden kimse kanuna, kazıyei muhakemeye yahut buna muadil bir vesikaya istinat etmekte ise; bu beyana hacet yoktur.
b) Terkin için:
Tapu sicillerine vakı olacak tescillerin terkin veya tadili taallük ettikleri gayrimenkulün sahibinin tahriri beyaniyle olur.
Hak sahiplerinin sicille vazedecekleri imza, bu beyan yerine kaim olabilir.
2 - İspat ve tevsik:
a) Sıhhat:
Tapu sicili üzerinde tescil, tadil, terkin gibi muameleler ancak talibin temliki tasarruf hakkı ve bu muamelelerin müstenit olduğu sebep sabit olduktan sonra icra edilebilir. Talip tapu sicilinde mukayyet olan kimsenin kendisi olduğunu veya onun mümessili bulunduğunu ispat etmekle temliki tasarruf hakkını tevsik etmiş olur.
Tescil veya tadil veya terkini mucip olan sebep dahi bunları iktiza eden hukuki tasarrufların muteber olması için kanunen meşrut olan şekillere riayet edildiği ispat edilmekle tahakkuk eder.
b) Vesaikin ikmali:
İspat ve tevsik edilmiyen her talep, reddolunur. Bununla beraber eğer tescil, tadil veya kaydin terkinini mucip olan sebep mevcut olup ta buna ait vesaikin noksanının ikmale ihtiyaç bulunursa talip, malikin muvafakatiyle veya hakimin kararına binaen sicile muvakkaten şerh verdirilir.
III. Tescilin tarzı:
1 - Umumiyet itibariyle:
Tesciller, talep ve beyan sırasiyle yapılır. Alakadarların talebi ile bütün tescillerin birer sureti kendilerine verilir.
Tescilin ve terkinin ve suretlerin şekli, nizamnamei mahsus ile muayyendir.
IV. Tebliğ mecburiyeti:
Tapu sicili memuru, alakadarlar haberdar edilmeksizin yapılan muameleleri kendilerine tebliğ ile mükelleftir. Bu muamelelere karşı yapılacak itiraz müddeti, alakadarlara vuku bulan tebliğ tarihinden başlar.
(C) TAPU SİCİLLİNİN ALENİYETİ:
Tapu sicili alenidir. Alakası olduğunu ispat eden herkes, kendisince ehemmiyeti olan başlıca sayfaların evrakı müsbitesiyle birlikte tapu sicili memurlarından biri huzurunda kendisine irae edilmesini yahut bunların birer suretinin verilmesini istiyebilir. Kimse tapu sicilinde mukayyet olan bir keyfiyetin kendisine meçhul olduğu yolunda bir iddia dermeyan edemez.
(D) HÜKÜMLERİ:
I. Tescil yapılmamanın hükümleri:
Teessüsü için kanunen tapu siciline tescili lazımgelen her hak bu tescil olmadıkça bir aynı hak olarak mevcut olmaz. Bir hakkın şumulü, tescil dairesinde evrakı müsbite ile veya diğer bir tarzda tayin edilebilir.
II. Tescilin hükümleri:
1 - Umumiyetle:
Ayni haklar, tescil ile doğar ve sıra ve tarihlerini tescil kaydına göre alır.
Kanunen lazımgelen evrakı müsbite, talebe raptedilmiş ve muvakkaten şerh verilmesi halinde vesaikin noksanı, zamanında ikmal edilmiş olmak şartiyle tescilin hükmü kayıt tarihine irca olunur.
2 - Hüsnü niyet sahibi üçüncü şahıslara karşı:
Tapu sicilindeki kayde hüsnü niyetle istinat ederek mülkiyet veya diğer bir ayni hakkı iktisap eden kimsenin, bu iktisabı muteber olur.
3 - Suiniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı:
Bir ayni hak tapu siciline yolsuz olarak kaydedilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi lazımgelen üçüncü şahıs bu tescile istinat edemez. Yolsuz tescil; haksız veya lüzum ifade etmiyen hukuki bir tasarruf mucibince yapılan tescildir. Böyle bir tescilden dolayı bir ayni hakkı ihlal edilen kimse doğrudan doğruya suiniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tescilin yolsuzluğunu iddia edebilir.
(H) TERKİN VE TADİL:
I. Yolsuz tescil:
Haklı bir sebep olmaksızın yapılan bir tescil veya tescilin tadil veya terkini ile ayni hakları haleldar olan kimse, kaydın terkinini veya tadilini istiyebilir. Hüsnü niyet sahibi üçüncü şahsın tescil ile iktisap ettiği haklar ve zarar ziyan iddiaları bakidir.
II. Ayni hakkın sukutu:
Bir ayni hakkın sukutu ile tescil her türlü hukuki kıymetini kaybettiği takdirde mükellef olan malik, terkin talebinde bulunabilir.
Tapu sicil memuru bu talebi is'af ettiği takdirde her alakadar, otuz gün içinde terkin aleyhine, hakime müracaat edebilir.
Tapu sicil memuru resen bir hakkın sukut edip etmediği hakkında tahkikat icra ederek bir karar verilmesini mahkemeden talebe ve verilecek karar üzerine kaydi terkine selahiyettardır.
III. Tashih:
1 - Adi hata:
Alakadarlar tahriren muvafakatlerini beyan etmedikleri halde mahkeme kararı olmadıkça tapu sicil memuru, hiç bir tashih icra edemez.
Tashih, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin icrası suretiyle dahi yapılabilir. Adi yazı hataları, nizamnamei mahsusunda muayyen usul mucibince resen tashih edilir.
Vergi muafiyeti:
Bakanlar Kurulunca, gelirlerinin en az % 80 ini, nevi itibariyle genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini istihdaf etmek üzere tahsisan kurulacağı kabul edilen vakıflara, tahsis edilen miktar için, vergi muafiyeti tanınabilir.
4 üncü maddeye göre verilmiş olan Bakanlar Kurulu kararına rağmen vakfın herhangi bir sebeple tescili mümkün olmaz ise (F) ve (G) fıkralarına göre alınmıyan damga vergisi ve harçlar, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanuna uyularak tahsil olunur.
Tüzük Hazırlanması:
Bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde, Vakıflar Genel Müdürlüğünce, ilgili Bakanlıkların da düşünceleri alınarak, bu kanunun uygulanmasını düzenlemek üzere bir tüzük hazırlanır.
Bu kanun, neşri tarihinden altı ay sonra mer'idir.
Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
1 - 13/7/1967 tarihli ve 903 sayılı Kanunun geçici maddesi:
Vakıf kayıtlarının devri:
GEÇİCİ MADDE
Ekim 1926 tarihinden sonra kurulmuş vakıflara ait mahkemeler nezdindeki tescil kayıt defter ve evrakının sureti, bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne merkezi sicile kaydı için devredilir. Ve adı geçen vakıflar hakkında da bundan böyle bu kanun hükümleri tatbik olunur.
2 - 16/6/1983 tarihli ve 2846 sayılı Kanunun geçici maddesi:
GEÇİCİ MADDE (Değişik: 16/4/1986 t. 3276 m.1)
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mümeyyiz olmayan küçükleri birlikte evlat edinmiş olanlar Kanunun yürürlük tarihini takip eden 5 yıl içinde ilgili mercilere başvurmak suretiyle yukarıdaki hükümlerin kendileri hakkında da uygulanmasını isteyebilirler. Ancak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte reşit ve mümeyyiz olan evlatlıklar ile ilgili olarak bu madde esaslarına göre yapılacak uygulamada evlatlıkların da muvafakatları aranır.
3 - 4/5/1988 tarih ve 3444 sayılı Kanunun geçici maddeleri:
GEÇİCİ MADDE 1
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce;
a) Açılan boşanma davaları devam etmekte olanlar,
b) Açılan boşanma davaları karara bağlanmış olmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olanlar,
c) Açılan boşanma davaları reddedilmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla birlikte, kesinleşme tarihinden itibaren henüz üç yıl geçmemiş olanlar,
d) Boşanma davası açmamış olanlar,
Boşanma sebeplerinden birine dayalı olarak (a), (b) ve (c) bentlerindeki hallerde üç yıl, (d) bendindeki halde beş yıl fiilen ayrı kalmış ve eşleriyle aralarında müşterek hayat yeniden kurulamamış ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde başvurmaları halinde mahkemece boşanma kararı verilir.
GEÇİCİ MADDE 2
Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce Türk Kanunu Medenisinin 142 nci maddesine göre verilmiş olan evlenme memnuiyetine dair kararlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hüküm ifade etmez.