TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, hükümlü olarak bulundukları Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunun aldığı kararlar ve fiili uygulamalarıyla uzaktan eğitim yoluyla katıldıkları yüksek öğrenimleri için gerekli bilgisayar kullanımının ve kaynaklara ulaşımın kısıtlanmasının ve buna ilişkin şikâyetin usul hükümleri gözetilmeksizin İnfaz Hâkimliği tarafından reddedilmesinin eğitim ve öğrenim ile adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşler ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 7/1/2013 tarihinde Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 25/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 30/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) bildirilmiştir. Bakanlık, tanınan ek süre sonunda görüşünü 29/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, başvuruculardan K1'a 2/9/2014 tarihinde diğer başvuruculara 3/9/2014 tarihinde bildirilmiştir. Bakanlığın görüşlerine karşı cevaplarını, başvurucular K1 ve K2 12/9/2014 tarihinde, K3 17/9/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur. Başvurucu K4 cevap dilekçesi sunmamıştır.
III.OLAY VE OLGULAR
A.Olaylar
7. Başvurucular, başvuru tarihinde Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda terör suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır.
8. Başvurucu K4 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümünde, başvurucu K2 Ankara Üniversitesi Adalet Meslek Yüksek Okulunda ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünde, başvurucu K1 Gazi Üniversitesi Bilgi Yönetimi Bölümünde ve başvurucu K3 Kırıkkale Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı Bölümünde öğrencidir. Başvurucular uzaktan eğitim programına uygun bilgisayar sınıfını kullanarak eğitimlerine devam etmektedir.
9. Kırıkkale F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu, 18/9/2012 tarih ve K.2012/104 sayılı kararı ile 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı uzaktan eğitim faaliyetlerinin planlanmasında, terör suçlusu hükümlülerin mesai günleri 13:30-16:30 saatleri arasında personel nezaretinde uzaktan eğitim sınıfına çıkarılmalarına karar vermiştir.
10. Anılan kararın gerekçe kısmı şöyledir:
"2011-2012 eğitim-öğretim yılında Kırıkkale İnfaz Hâkimliği'nin 26/10/2012 tarih ve 2011/192-232 sayılı kararı ile uzaktan eğitime katılan hükümlülerin hafta içi mesai saatleri içerisinde 08:00-12:00 ve 13:30-16:30 saatleri arasında uzaktan eğitim sınıfına çıkartılmalarına karar verilmiş ve uygulanmıştır. 2011-2012 eğitim yılında uzaktan eğitime çıkan hükümlülerin bir kısmının sevk gönderildiği bir kısmının da eğitimlerini tamamladığı, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında ise yeni hükümlülerin kayıt yaptırdıkları, bunlardan çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak suçundan hükümlü A.G.'nin de uzaktan eğitime hak kazanması nedeniyle uzaktan eğitim sınıfına çıkarılma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulmuştur.7 hükümlünün terör, 1 hükümlünün de çıkar amaçlı suç örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak bulunması sebebi ile uzaktan eğitim sınıfına çıkarılma saatleri kurum derslikleri de göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmiştir,
Kurumumuzda 1 adet çini, 1 adet bilgisayar, 2 adet ağaç işleri, 1 adet anten kurulum sistemleri, 1 adet doğalgaz sıhhi tesisat atölyesi, çeşitli kurslar ve sosyal - kültürel faaliyetler için 1 adet derslik ve 1 adet uzaktan eğitim sınıfı bulunmaktadır. Kurumumuzun Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu olması nedeniyle 5275 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde belirtilen hükümlü ve tutukluların barındırıldığı bunlardan terör suçu işleyenler ile tehlikeli sayılan tutuklu hükümlü olduğu dikkate alındığında eğitim öğretim faaliyetleri, meslek kursları ile sosyal kültürel faaliyetlere katılan tutuklu ve hükümlülerin suç grupları, türleri, iyi hallilikleri, kurumda bulundukları süre içerisinde tutum ve davranışları, kurumun ve görevli personelin güvenliği ile hükümlü ve tutukluların güvenliği de dikkate alınarak oluşturulmaktadır. Bahse konu faaliyetlerin yapılacağı alanlarda belirli sayıda ve özellikte güvenlik unsurlarının da değerlendirilerek belirlenip inşa edildiği, bu alanların dışında eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapılacağı başka bir alanın da bulunmaması, uzaktan eğitime katılacak hükümlülerin suç grupları itibari ile bir arada bulundurulmasına hem yasal olarak hem de güvenlik nedeniyle imkân bulunmaması, fiziki alan yetersizliği nedeniyle uzaktan eğitim için ikinci bir sınıfın açılmasının da imkânının bulunmadığı, ikinci bir sınıfın açılması halinde ise diğer hükümlü-tutukluların kullandıkları sosyal - kültürel faaliyetler ile meslek kurslarına katılamayacakları ve böylelikle eğitim-iyileştirme faaliyetlerinde diğer hükümlü-tutukluların hak kaybına neden olacağı bu durumda hakkaniyete uygun olmayacağı değerlendirilmektedir.
Bu itibarla; çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak suçundan hükümlü A.G'nin mesai günleri 08:30-12:00 saatleri arasında, terör suçlusu hükümlülerin ise, mesai günlerinde 13:30-16:30 saatleri arasında personel nezaretinde uzaktan eğitim sınıfına çıkarılmalarına, hükümlülerin 2012-2013 eğitim-öğretim yılı için bu şekilde uzaktan eğitimden faydalanmalarına"
11. Başvurucular, Kurulun anılan kararının önceki eğitim ve öğretim yıllarında belirlenenden daha az süre öngörmesi nedeniyle uzaktan eğitim sınıfına çıkarılma saatlerinin artırılması ve anılan kararını iptali için Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine başvurmuşlardır.
12. İnfaz Hâkimliği, 14/11/2012 tarih ve E.2012/496, K.2012/496 sayılı kararı ile "hükümlülerin görmekte oldukları ve okumakta oldukları eğitim kurumlarının durumu, cezaevinin imkânları ve hükümlülerin eğitim sınıfına çıkmadıkları saatlerde de okumakta oldukları okullardan temin ettikleri ders kitaplarından çalışmak suretiyle eğitimlerini sürdürmeleri imkân dâhilinde olduğu" gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
13. Anılan karara yapılan itiraz, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinin 7/12/2012 tarih ve 2012/820 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
14. Karar, başvuruculara 20/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucular 7/1/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B.İlgili Hukuk
1. Ulusal Hukuk
15. 16/5/2001 tarih ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesi şöyledir:
"İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır."
16. 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir."
17. 13/12/2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 67. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitim evlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir. "
18. 20/3/2006 tarih ve 2006/10218 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 90. maddesinin (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:
"(3) Kapalı ve açık kurumlar ile çocuk eğitim evlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Bakanlığın uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın kuruma alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı ile tehlikeli hükümlü oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.
(5) İşlediği suçun nitelik ve işleniş biçimi göz önüne alındığında, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan, kurumdaki tutum ve davranışlarıyla, suç işlemek amacıyla kurulan silâhlı örgütün yöneticiliğini yapmaya devam eden, bu konuda herhangi bir yöntemle, kurum içi veya dışındaki kişilere talimat veya mesaj veren hükümlülerin, idare ve gözlem kurulu kararıyla televizyon yayınlarını izlemesine ve bilgisayar ile internetten yararlanmasına izin verilmez."
19. 2006/10218 sayılı Tüzük'ün 40. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi şöyledir:
"(1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
.
c) Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,
."
20. 17/6/2005 tarihli Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği'nde ceza infaz kurumlarında tutulan hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılmalarına dair usul ve esaslar düzenlenmiştir.
21. Bakanlığın Genç ve Yetişkin Hükümlü ve Tutukluların Eğitim ve İyileştirilme İşlemleri ve Diğer Hükümlere ilişkin 46/1 Sayılı Genelgesi'nde uzaktan eğitime katılacak öğrencilerin, personel nezaretinde internetten yararlandırılabilecekleri belirtilmiştir.
2. Uluslararası Belgeler
22. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin R (89) 12 sayılı "Ceza İnfaz Kurumlarındaki Eğitim" konulu tavsiye kararı ile ceza infaz kurumlarındaki eğitim hakkında üye devletlerce benimsenmesi önerilen temel ilkeler şunlardır:
"1. Bütün hükümlü ve tutukluların, meslekî eğitim, yaratıcı ve kültürel faaliyetler, bedensel eğitim, spor, sosyal eğitim ve kütüphane tesislerini ihtiva edecek şekilde tasarlanmış bir eğitime sahip olması sağlanacaktır.
2. Hükümlü ve tutuklulara verilecek eğitimin, dış dünyada aynı yaş gruplarına sağlanan eğitimle aynı olması sağlanacak ve öğrenme fırsatlarının alanı olabildiğince geniş tutulacaktır.
3. Ceza infaz kurumlarında eğitim; kişinin sosyal, ekonomik ve kültürel şartlarını akılda tutarak onu bir bütün hâlinde geliştirmeyi hedefleyecektir.
4. Ceza infaz kurumları sisteminin yönetimine katılanların ve ceza infaz kurumlarını yönetenlerin hepsi eğitimi mümkün olabildiğince daha fazla destekleyecek ve kolaylaştıracaktır.
5. Hükümlü ve tutukluların, eğitimin bütün yönlerine aktif olarak katılmasını teşvik etmek için her türlü çaba gösterilecektir.
6. Ceza infaz kurumları eğitimcilerinin, uygun yetişkin eğitim metotlarını benimsemelerinin sağlanması için geliştirme programları temin edilecektir.
7. Özel zorlukları olan hükümlü ve tutuklulara ve özellikle okuma yazma problemi olanlara özel itina gösterilecektir.
8. Meslekî eğitim, bireyin daha geniş olarak geliştirilmesine olduğu kadar, iş piyasasındaki ihtiyaçlar da dikkate alınarak düzenlenecektir.
9. Hükümlü ve tutuklular haftada en az bir kez, iyi düzenlenmiş bir kütüphaneye gidebilmelidir.
10. Hükümlü ve tutukluların beden eğitimi çalışmaları yapmaları ve spor faaliyetlerine katılmaları teşvik edilmelidir.
11. Yaratıcı ve kültürel faaliyetlere önemli bir rol verilecektir. Çünkü bu faaliyetler hükümlü ve tutukluların kendilerini ifade etmelerinde ve geliştirmelerinde özel bir potansiyele sahiptir.
12. Sosyal eğitim, topluma geri dönmesini kolaylaştırmak amacıyla, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlarındaki günlük yaşamını idare etmesini sağlayacak uygulanabilir unsurları içine almalıdır.
13. Mümkün olan her durumda hükümlülerin ceza infaz kurumları dışında eğitime katılmasına izin verilmelidir.
14. Eğitimin ceza infaz kurumları içerisinde verilmesi gereken hâllerde, kurum dışından da destek alınmalıdır.
15. Hükümlü ve tutukluların salıverilme sonrasında da eğitimlerine devam etmelerini sağlayacak tedbirler alınmalıdır.
16. Hükümlü ve tutukluların uygun eğitim almalarını sağlayacak malî kaynak, alet, donanım ve öğretim personeli hazır bulundurulmalıdır."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/1/2013 tarih ve 2013/583 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
24. Başvurucular, hükümlü olarak bulundukları Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda uzaktan eğitim kapsamında bilgisayar üzerinden lisans eğitimine katıldıklarını, bu sebeple bilgisayar odasının kullandırılmasının eğitim faaliyeti için gerekli olduğunu, ancak idare ve gözlem kurulunun aldığı kararla bu sınıftan yararlanmalarının haftada onbeş saate indiğini, bu sürenin eğitim ve öğretim faaliyetleri için yeterli olmadığını, ayrıca sınıfa giderken ceza infaz kurumu idaresinin arama yaparak bu faaliyete fiili olarak ve yıldırmak suretiyle engel olmaya çalıştığını, bilgisayarlardaki internete erişimin sınırlı olmasının da proje ve ödevlerin yapılmasına imkân vermediğini, buna ilişkin şikâyetlerin infaz hâkimliği tarafından duruşma ve keşif yapılmaksızın, tanık ve sorumlular dinlenmeden reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 10., 17., 35., 36., 40. ve 42. maddelerinde tanımlanan eşitlik ilkesi, kötü muamele yasağı, mülkiyet, adil yargılanma, etkili başvuru ve eğitim ve öğrenim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, kısıtlamanın kaldırılması ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
25. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucular, haklarının keyfi sınırlandırılmasına imkân veren mevzuatın değiştirilmesine ilişkin taleplerinin doğrudan Anayasa Mahkemesinin önüne getirilememesinin etkili başvuru hakkını, siyasi ve etnik kimlikleri nedeniyle eğitim araçlarının kullandırılmasının sınırlandırılması ve eğitime giderken arama gibi sıkı güvenlik önlemlerinin uygulanmasının kötü muamele yasağı, suç ve cezaların kanuniliği ve eşitlik hakkına aykırı olduğunu ve kendilerine ait bilgisayar gibi eğitim araçlarının belirli saatlerde kullanılmasına izin verilmemesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların değişik haklar temelinde ileri sürdüğü iddiaların özü, eğitim haklarının değişik gerekçelerle ve uygulamalarla sınırlandırılması ile bu konudaki şikâyetlerinin infaz hâkimliği tarafından adil yargılanma hakkı temelinde değerlendirilmediğine ilişkindir. Bu sebeple başvurucuların iddiaları adil yargılanma ve eğitim öğrenim hakları çerçevesinde incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
26. Başvurucular, uzaktan eğitim kapsamında bilgisayar odasından yararlanmaları gereken sürenin ceza infaz kurumu idaresince makul olmayan ve kabul edilemeyecek gerekçelerle sınırlandırılması üzerine Kırıkkale İnfaz Hâkimliği nezdinde yaptıkları şikâyetin duruşma ve keşif yapılmaksızın sorumlu görevliler dinlenmeden ve başvurucuların katılımı sağlanmadan, açık ve adil bir yargılama yapılmaksızın reddedilmesinin adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
27. Bakanlık görüş yazısında, iddiaların bir disiplin cezasına yönelik olarak infaz hâkimliğine yapılan bir şikâyete ilişkin olmadığını, infaz hâkimliğinin ilgili kanun uyarınca dosya üzerinden inceleme yapabileceğini ve bu hususun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin ihlali olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.
28. Başvurucular K1, K2 ve K3 Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında özetle, infaz hâkimliğinin duruşmasız yargılama yapmasının adil yargılanma hakkına uygun olarak değerlendirilemeyeceğini, duruşma yapmamanın istisna olması gerektiğini, ancak tam tersi bir durumun olduğunu, dosya üzerinden inceleme yapmanın idare lehine karar vermek olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvurucu K4, Bakanlık görüşüne karşı beyan sunmamıştır.
29. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
30. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un, "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
31. Anılan Anayasa ve Kanun hükmüne göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B.No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
32. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
33. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. ."
34. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B.No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
35. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve bir "suç isnadının" esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için, başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır (B.No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).
36. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye almamaktadır. Sözleşmenin 6. maddesi bir kimsenin "medeni hak ve yükümlülükleri"nin karara bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde uygulanır. Sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının "medeni" meselelerde uygulanabilirliği için ilk olarak bir uyuşmazlığın bulunması gerekir. İkinci olarak uyuşmazlık, en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek "haklar ve yükümlülükler" ile ilgili olmalıdır. Üçüncü olarak uyuşmazlık konusu "haklar ve yükümlülükler", Sözleşme'deki anlamıyla "medeni" olmalıdır. Son olarak adil yargılanma hakkının kapsamına alınması istenen usulün, medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin bir uyuşmazlığı karara bağlaması gerekir (B.No: 2013/3912, 6/2/2014, § 21).
37. Somut olayda infaz hâkimliğinin hükümlü ve tutuklular (mahkûmlar) hakkındaki disiplin kararları dışında olan ve ceza infaz kurumunun idari işlerine ilişkin yapılan şikâyetlerin "medeni hak ve yükümlülükler" kapsamında kalıp kalmayacağının ve infaz hâkimliğinin yargı yeri olarak kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
38. AİHM'in, Sözleşme'nin 6. maddesine dair benimsediği dinamik yorum anlayışı Mahkeme'nin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili soyut bir tanımlama yapmaktan kaçınmasına neden olmaktadır. Medeni hak ve yükümlülük kavramı, ilke olarak, özel hukuk davalarını Sözleşme'nin 6. maddesinin koruması altına almaktadır. Fakat AİHM, geliştirdiği içtihatla, özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar yanında, kamu hukuku özellikleri ağır basan, devlet ile birey arasındaki uyuşmazlıkları da medeni hak ve yükümlülük kavramına dâhil etmekte ve 6. maddenin kapsamına girdiğini ortaya koymaktadır. AİHM'in bu yaklaşımı, Avrupa devletlerinin, devletlerin kamu gücüne dayanan bir imtiyazı kullandığı alanlarda da hukuk yolları sağlama eğilimi ile uyumludur (B.No: 2013/3912, 6/2/2014, § 23).
39. Adil yargılanma hakkının bir insan hakkı olarak kavranmasının bir sonucu olarak AİHM'in geliştirdiği içtihatlar ile "medeni hak ve yükümlülükler" deyiminin kapsamını genişletmesinin en önemli sonucu adil yargılanma hakkının norm alanının genişlemesi olmuştur. Adil yargılanma hakkının norm alanının genişlemesinin bir sonucu olarak, bireyler sahip olduklarını iddia ettikleri tüm yasal hak ve yükümlülükleri talep edebilir; aynı zamanda devletin bu hak ve yükümlülüklere yaptığı her türlü müdahaleye yargı önünde itiraz edebilirler (B.No: 2013/3912, 6/2/2014, § 24).
40. Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde de AİHM'in "medeni hak ve yükümlülükler" deyiminin kapsamını genişletme eğilimi göz önüne alınmalıdır. AİHM, "medeni hak ve yükümlülükler" deyimini, hangi hukuk alanına girdiğine ve devletin müdahale edip etmediğine bakmaksızın, bir kişinin sahip olduğu, savunulabilecek hak ve yükümlülükleri kapsayacak şekilde genişletme eğilimindedir (B.No: 2013/3912, 6/2/2014, § 26).
41. Mahkûmların cezaevinde tutulmaları sürecinde cezaevi idaresinin işlemleri nedeniyle karşılaşabilecekleri ve 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinde infaz hâkimliğinin görevleri arasında sayılan durumların, mahkûmların cezaevinin getirdiği doğal kısıtlamalar temelinde korunan hakları için güvence oluşturması için kabul edildiği söylenebilir. Bu haklar somut olarak sayılmamış ise de her mahkûmun cezaevinde bulunmanın getirdiği kısıtlamalar çerçevesinde tüm temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu açıktır (§ 63). Dolayısıyla infaz hâkimliğinin görevleri arasında sayılan durumlar "medeni hak ve yükümlülükler" kapsamında kabul edilmelidir.
42. İnfaz hâkimliğinin yargı yeri olup olmadığı konusunda, AİHM'in, Sözleşme'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı bağlamında mahkemeyi, ulusal kanunlarda mahkeme olarak nitelendirilmiş olup olmadığına bakmaksızın, belli bir usul izleyerek ve hukuk kurallarına dayanarak, gerektiğinde devlet zoruyla yerine getirilmesi mümkün olan karar verme yetkilerini elinde tutan organ olarak nitelendirmesi esas alınmalıdır (B.No. 2013/3912, 6/2/2014, § 35; ayrıca bkz. Sramek/Avusturya, B. No: 8790/79, 22/10/1984, § 36). İlgili karar organının mahkeme olarak nitelendirilebilmesi için ayrıca dava konusu olayı hem maddi hem de hukuki açıdan inceleme yetkisine sahip olması (bkz. Belilos/İsviçre, B.No: 10328/83, 28/4/1988, § 70) ve dava konusunu bağlayıcı bir şekilde sonuçlandırma yetkisinin bulunması gereklidir (bkz. Findlay/İngiltere, B.No: 22107/93, 25/2/1997, § 77).
43. Bu tanıma göre yargısal faaliyetin en önemli unsuru, bir hukuki uyuşmazlığın tüm yönleriyle esastan çözümlenerek karara bağlanması ve bu kararın kesin hüküm niteliği taşımasıdır. Kesin hüküm, davanın tarafları arasındaki hukuki ilişkinin, bütün bir gelecek için kesin olarak tespiti veya düzenlenmesi ve aynı davanın hükmün kesinleşmesinden sonra yeniden açılamamasıdır (B.No. 2013/3912, 6/2/2014, § 36). Dolayısıyla infaz hâkimliği, mahkûmlar ve cezaevi idaresi arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıkları çözüme kavuşturan ve kendi yargılama usulü çerçevesinde kesin karara ulaştıran bir yargı merciidir.
44. Yukarıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde başvurucuların, uzaktan eğitim için bilgisayar odasında geçirmeleri gereken sürenin kısıtlanmasına ilişkin olarak infaz hâkimliğine yaptıkları şikâyetin duruşma yapılmaksızın, beyanları alınmadan, keşif yapılmadan ve sorumluları dinlenmeden dosya üzerinden karara bağlanmasına ilişkin iddialarının adil yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmesi gerekir.
i. Duruşmalı Yargılama Yapılmadığına Dair İddialar
45. 6216 sayılı Kanun'un 'Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi' kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
46. Anılan kanuni düzenlemeden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret olan ya da temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.No: 2012/665, 13/6/2013, § 20).
47. Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir."
48. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (B.No: 2013/664, 17/9/2013, § 107).
49. Duruşmalı yargılama ilkesi, adil yargılanma hakkının gereklerinin bir bütün olarak uygulanmasını gerektiren ilk derece mahkemelerindeki ceza davalarında (bkz. Findlay/Birleşik Krallık, B.No: 22107/93, 25/2/1997, § 79) ve kişinin, duruşmada, kendi savunmasını yaparken lehe delilleri ortaya koyması, aleyhe delilleri dinlemesi ve tanıkların sorgu ve çapraz sorgusuna katılması gibi haklarının bulunduğu durumlarda bilhassa önemlidir (bkz. Jussilia/Finlandiya, B.No: 73053/01, 23/11/2006, § 40).
50. Diğer taraftan duruşmalı yargılama ilkesi her yargılama için mutlak bir yükümlülük değildir. Bu durum, kişinin kendi özgür iradesi ile açık veya zımni olarak duruşmadan feragat edebilmesinin adil yargılanma hakkı açısından mümkün olmasının bir sonucudur (bkz. Hakansson ve Sturesson/İsveç, 11855/85, 21/2/1990, § 66). Dolayısıyla mahkemelerde duruşmalı yargılama gerektirmeyen usul hükümlerinin uygulanabilmesi de mümkündür. Özellikle ceza yargılaması dışındaki yargılamalarda, yargılamaya konu olguların güvenilir veya duruşma gerektirecek bir itiraza konu olmaması durumunda ve mahkemelerin, tarafların sunduğu belgeler ve diğer yazılı materyallerle adil ve makul karar verebileceği durumlarda duruşmalı yargılama yapılması gerekmeyebilir (Benzer kararlar için bkz. Jussilia/Finlandiya, § 40;Döry/İsveç, B.No. 28394/95, 12/11/2002, § 37; Pursiheimo/Finlandiya, B.No: 57795/00, 25/11/2003). Bununla birlikte yargılamaya taraf olan kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği durumlarda duruşma yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyebilir (bkz. Göç/Türkiye, B.No: 36590/97, 11/7/2002, § 51).
51. Somut olayda başvurucuların, uzaktan eğitim sınıfının saatlerinin kısıtlanmasına ilişkin şikâyetleri, infaz hâkimliği tarafından 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca dosya üzerinden inceleme yapılarak karara bağlanmıştır. "Klasik anlamda" bir mahkeme niteliğinde olmayan infaz hâkimliği, "medeni hak ve yükümlülükler" kapsamında bir yargılama yapmaktadır. Bu nedenle ceza yargılamasındaki suç isnadı çerçevesinde Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen güvencelerin infaz hâkimliği yargılamasında sağlanması gerekmez.
52. İnfaz hâkimliklerinin görevi 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi gereğince mahkûmların, cezaevinin idari uygulamalarına karşı şikâyetlerini değerlendirmektir. Bu şikâyetler cezaevi idaresinin mahkûmlar hakkında aldığı idari karar ve işlemlere yöneliktir. Dolayısıyla infaz hâkimliğinin duruşmasız karar vermesi adil yargılanma ilkesine bir müdahale olarak değerlendirilmemelidir. Somut olayda başvurucuların, uzaktan eğitim sınıfı kullanımının kısıtlanmasına ilişkin iddiaların duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden tarafların sunduğu belgeler ve diğer materyaller çerçevesinde değerlendirilmiş olmasının, infaz hâkimliğinin yaptığı yargılamayı bir bütün halinde adil olmaktan çıkardığına dair somut herhangi bir bilgi ve belge sunamadıkları anlaşılmaktadır.
53. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının bir ihlalin olmadığı açık olduğundan "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Başvurucuların Adil Yargılanma Hakkına İlişkin Diğer İddiaları
54. Başvurucular infaz hâkimliğinin keşif yapmadan karar vermesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
55. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun, yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının, derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (B.No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
56. Başvurucuların keşif yapılmamasına ilişkin iddialarının, esas itibarıyla infaz hâkimliği ve itiraz mercii tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ilişkin olduğu, yürütülen yargılama sırasında başvurucuların, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerle ilgili bilgi sahibi olma ve bunlara karşı etkili bir şekilde itiraz etme ve kendi delillerini ve iddialarını sunma konularında bir sorunla karşılaştığına dair bir bulguya rastlanılmadığı gibi yapılan yargılama ve kurulan hükümde bariz takdir hatası veya açık keyfilik de tespit edilmemiştir
57. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının bir ihlalin olmadığı açık olduğundan "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Eğitim Öğrenim Hakkının İhlali İddiaları
58. Bakanlık görüşünde, bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine ilişkin bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
59. Başvurucuların Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun, açıkça dayanaktan yoksun olmadığından ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de görülmediğinden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
60. Anayasa'nın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir."
61. Sözleşme'ye ek Türkiye'nin taraf olduğu 1 No.lu Protokol'ün "Eğitim hakkı" başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. . "
62. Başvurucular, hükümlü olarak bulundukları Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda uzaktan eğitim kapsamında bilgisayar üzerinden lisans eğitimine katıldıklarını, bu sebeple uzaktan eğitim sınıfının kullandırılmasının eğitim faaliyeti için önemli olduğunu, ancak idare ve gözlem kurulunun aldığı kararla bu sınıftan yararlanmalarının haftada onbeş saate indirildiğini, bu sürenin eğitim ve öğretim faaliyetleri için yeterli olmadığını, ayrıca sınıfa girerken ceza infaz kurumu idaresinin arama yaparak bu faaliyete de fiili olarak yıldırmak suretiyle engel olmaya çalıştığını, bilgisayarlardaki internete erişimin sınırlı olmasının da proje ve ödevlerin yapılmasına imkân vermediğini belirterek eğitim ve öğrenim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
63. Bakanlık, görüş yazısında, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına atıfta bulunarak eğitim hakkının demokratik bir toplumda temel bir yer işgal ettiğini, önemine rağmen bu hakkın mutlak olmadığını, doğası gereği Devlet tarafından düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden zımnen kabul edilen bazı kısıtlamalar olabileceğini, somut olayda cezaevi idaresinin yeni bir uzaktan eğitim sınıfı açma imkânı olmadığının belirtildiğini, farklı suçlardan hükümlü olanların aynı sınıfta olmasının güvenlik riski oluşturacağı gözetilerek ders saatlerinde düzenleme yapıldığını ve hükümlülere diğer ders materyalleri ile derslerine çalışma imkânlarının verildiği hususlarının gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir.
64. Başvurucular K1, K2 ve K3'nın Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında genel olarak başvuru formunda ileri sürdükleri iddialarını tekrar ederek cezaevi tarafından yapılan kısıtlamanın, yüksek öğrenimi asgari düzeyde devam ettirme imkânını ortadan kaldırdığını, uzaktan eğitime ilişkin tüm materyallere niteliği itibarıyla bilgisayar üzerinden ulaşılabildiğini, derslere bilgisayar üzerinden katılma zorunluluğunu saat kısıtlaması yüzünden yerine getiremediklerini, internet sınırlaması yüzünden de derslere yönelik araştırmaları yapamadıklarını ileri sürmüşlerdir.
a. Genel İlkeler
65. Mahkûmlar, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma" şeklinde değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (bkz. B.No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına genel olarak sahiptirler (Aynı yönde bir karar için bkz. Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B.No. 74025/01, 6/10/2005, § 69). Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda bu haklar sınırlanabilir. Ancak bu durumda dahi mahkûmların haklarına yönelik yapılacak sınırlandırmalar temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin olarak Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen kanunla, meşru bir amaçla ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak ölçülü olma şartlarını taşımalıdır (Aynı yönde bir karar için bkz. Silver ve Diğerleri/Birleşik Krallık, B.No. 5947/72, 6205/73, 7052/75, 7061/75, 7107/75, 7113/75, 7136/75, 25/3/1983, §§ 99-105).
66. Eğitim, sınırlı kaynaklar da gözetildiğinde karmaşık ve masraflı bir faaliyettir. Devlet, eğitime erişimi nasıl düzenleyeceğine karar vermek için eğitim ihtiyaçları ile bunları karşılayacak sınırlı imkânlar arasında denge kurmak zorundadır. Ancak, diğer kamu hizmetlerinden farklı olarak eğitim, Anayasa ve Sözleşme uyarınca doğrudan güvence altına alınmış bir haktır. Ayrıca, eğitim çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkının vazgeçilmez ve temel bir katkısı olduğu da aşikârdır (bkz. Velyo Velev/Bulgaristan, B.No:16032/07, 27/5/2014, § 32).
67. Öte yandan eğitimin toplum için taşıdığı öneme karşın, eğitim hakkı mutlak ve sınırsız bir hak değildir. Eğitimin niteliği gereği devlet tarafından düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi tutulması da doğaldır. Şüphesiz eğitim kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre, zaman ve mekân içinde değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, devletler bu konuda yapacakları düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahiptirler. Devletin bu takdir alanı, eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı olarak azalmaktadır (B.No: 2012/782, 26/6/2014, § 37; Ponomaryovi/Bulgaristan, 5335/05, 21/6/2011, § 50).
68. Anayasa'nın 42. maddesinde yer alan eğitim ve öğrenim hakkı, kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif ödevini yüklemekle birlikte Anayasa'da öngörülen ilköğretim dışında devletin tüm bireylere eğitim ve öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev de yüklememektedir (B.No: 2012/782, 26/6/2014, § 32). Bununla birlikte kamu otoriteleri, katılma imkânı sağlanan eğitim ve öğretime herkesin etkin bir şekilde katılabilmesini sağlamakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile eğitim ve öğrenim hakkı belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin sağlanmasını güvence altına almaktadır (bkz. Belçika Eğitim Dili Davası, B.No: 1474/62, 1677/62, 1691/62, 1769/63, 1994/63, 2126/4, 23/7/1968; Ponomaryovi/Bulgaristan, B.No: 5335/05, 21/6/2011;Catan ve diğerleri/Moldovya Cumhuriyeti ve Rusya, B.No: 43370/04, 19/10/2012; Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen/Danimarka, 5926/72, 7/12/1976, § 53). Böylelikle eğitim hakkı, kamu ve özel eğitim kurumlarını kapsadığı gibi eğitimin ilk, orta ve yüksek öğrenim seviyelerini de kapsar (B.No: 2012/782, 26/6/2014, § 35; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen/Danimarka, 7/12/1976, § 50; Leyla Şahin/Türkiye, 44774/98, 10/11/2005, §§ 134-136).
69. Anayasa'nın 42. maddesinde ve Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 2. maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Bununla birlikte Anayasa'nın 42. maddesinde "öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir" ifadesi ile eğitimin karmaşık ve masraflı yapısı gözetilerek devlete bir takdir alanı yaratılmıştır. Bu takdir alanı, eğitim kurumlarını düzenleyen kuralların toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine özgü nitelikleri açısından zaman ve mekâna göre değişebilmesinden kaynaklanmaktadır. Yine de takdir alanı içinde yapılacak düzenlemelerdeki kısıtlamaların kabul edilebilir olup olmadığı değerlendirilirken kısıtlamaların kişiler açısından öngörülebilir olup olmadığına, meşru amaç izlenip izlenmediğine ve başvurulan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunup bulunmadığına bakılmalıdır (bkz. K5/Türkiye, § 154). Dolayısıyla eğitim hakkının özüne dokunan ve etkinliğini ortadan kaldıran kısıtlamalardan korunmak için bu kısıtlamaların öngörülebilir olması ve meşru amaç çerçevesinde ölçülü olarak yapılması gereklidir.
70. Anayasa'nın 42. maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasında Anayasa ve Sözleşme'nin ortak alanında kalan diğer haklardan farklı olarak belirli ve sınırlı meşru amaçlar düzenlenmemiştir (Benzer bir karar için bkz. Velyo Velev/Bulgaristan, § 32). Bu durumun, devletin takdir alanının sınırsız olduğu sonucunu doğurduğu söylenemez. Zira Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca temel hak olan eğitim hakkının kısıtlanmasında yukarıdaki paragrafta da belirtildiği gibi kanunilik, meşru amaç, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gerekleri ve ölçülülük ilkesi aranacaktır.
71. Eğitim hakkı, devleti belli eğitim kurumlarını kurma ve destekleme yükümlülüğü altına sokmamaktadır. Bununla birlikte, kurulan ve desteklenen bir eğitim kurumuna etkili bir şekilde erişimi sağlamak devlet için bir yükümlülüktür (bkz. Ponomaryovi/Bulgaristan, § 49). Bu kapsamda Anayasa'nın 42. maddesi ve Sözleşme'nin eki 1 No.lu Protokol'ün 2. maddesinin ceza infaz kurumlarında mahkûmlara eğitim ve öğrenim faaliyeti imkânları sağlanması için bir düzenleme yapılmasını güvence altına aldığı söylenemez (Aynı yönde kararlar için bkz. Durmaz, Işık, Unutmaz ve Seza/Türkiye [kabul edilebilirlik kararı (k.k.)], B. No: 46506/99 46569/99 46570/99, 4/9/2001; Epistatu/Romanya, B. No: 29343/10, 24/9/2013, § 62 ve 63). Ancak ceza infaz kurumlarında mahkûmların eğitimi için bir kurum açılmışsa mahkûmiyetin doğal sonuçları çerçevesinde mahkûmların eğitim faaliyetine erişiminin sağlanması gerekmektedir.
72. Anayasa'nın 42. maddesi devlete ceza infaz kurumlarında mahkûmlara eğitim öğrenim imkânı sağlanması yönünde pozitif bir yükümlülük yüklememiştir. Bununla birlikte 5275 sayılı Kanun'da, İnfaz Tüzüğü'nde ve Adalet Bakanlığı Genelgelerinde mahkûmlar için eğitsel, kültürel ve sosyal faaliyetlerin önemi vurgulanarak bu tür faaliyetlerin mahkûmların topluma kazandırılmasındaki önemi ortaya konulmuş (§§ 15-21) ve yasal olarak devlet, mahkûmlara ceza infaz kurumunun imkânları çerçevesinde eğitim ve öğrenim sağlama yükümlülüğü altına girmiştir. Uluslararası belgelerde de aynı husus dile getirilmiş, tutuklu ve mahkûmların eğitim faaliyetlerine katılmalarının sağlanması gerektiği vurgulanmıştır (bkz. § 22). Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'de olmayan bir yükümlülük ceza infaz kurumunun imkânları da gözetilerek yasalarla ortaya konulmuştur. Bu çerçevede ceza infaz kurumunda sağlanan bir eğitim faaliyetine erişimin engellenmemesi ceza infaz kurumu için bir zorunluluktur.
73. Yasalar uyarınca mahkûmlara tanınan eğitim hakkının sınırlandırılması hususunda Anayasa ve Sözleşme'de bir yükümlülük yüklenmediği gerekçesi ile sınırsız bir takdir alanı olduğu söylenemez. Bu durumda dahi Anayasa'nın 13. maddesindeki düzenleme esas alınmalıdır. Anayasa'nın 13. maddesindeki sınırlamanın sınırı belirlenirken mahkûmlar açısından cezaevinde bulunmanın doğal ve kaçınılmaz sonuçları göz önünde tutulmalıdır. Zira mahkûmların temel hak ve hürriyetlere genel olarak sahip olmaları, bu hakların mahkûmlar için ceza infaz kurumu dışındaki bireyler kadar güvence altına alındığı anlamında değerlendirilmemelidir. Ceza infaz kurumlarının işlevi ve amacı kapsamında mahkûmların hakları ceza infaz kurumuna girmekle zaten sınırlanmıştır. Eğitim hakkı için de aynı değerlendirme mümkündür. Eğitim hakkı çerçevesinde eğitim ve öğrenim faaliyetlerine katılımın ceza infaz kurumunun imkânları çerçevesinde tanınması halinde bu katılımın cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonuçları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Ancak her halükarda böyle bir imkânın tanınmasından sonra sınırlanması durumunda da öngörülebilirlik, meşru amaç, demokratik toplumun gerekleri ve ölçülülük ilkeleri gözetilmelidir.
b. Genel İlkelerin Uygulanması
74. Mevcut yasal düzenlemeler (§§ 15-21) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tavsiye kararları (§ 22) kapsamında ceza infaz kurumlarında mahkûmlara yönelik eğitim ve öğrenim olanaklarının sağlanması gerekli olmasına rağmen Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen eğitim hakkı Devlete böyle bir yükümlülük yüklememektedir (Bkz. Benzer yöndeki karar için Napoli/İtalya, B.No: 26161/95, 18/5/1998; Epistatu/Romanya, B.No: 29343/10, 23/9/2013, § 63). Ancak böyle bir yükümlülüğün olmamasına rağmen Devlet tarafından eğitim imkânlarının sağlanması durumunda eğitim hakkının kısıtlanmasında yukarıda belirtilen ilkeler temelinde hareket edilmelidir.
75. Başvuru konusu olayda, başvurucular uzaktan eğitim ile yüksek öğrenimlerine başlamışlar ve cezaevi idaresi de Bakanlığın genelgesi uyarınca başvurucuların eğitim faaliyetlerine katılabilmeleri için uygun bir bilgisayar odası temin etmiştir. 2011/2012 eğitim-öğretim döneminde başvurucular kendilerine tanınan imkânlar çerçevesinde eğitim faaliyetlerine devam etmişlerdir. Ancak 2012/2013 eğitim-öğretim yılında çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak suçundan hükümlü bir kişinin de uzaktan eğitime başlaması nedeniyle güvenliğin sağlanması amacıyla bilgisayar odasının kullanımında yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine cezaevi idare ve gözlem kurulu, 5275 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanarak bilgisayar odasını kullanma saatlerini başvurucular açısından kısıtlamıştır. Diğer taraftan başvurucular, bilgisayar odasının kullanılmasının da tek başına yeterli olmadığını ve odalarına bilgisayarlarını taşıyarak kullanmalarının engellendiğini, bilgisayar odasına gidiş ve gelişlerde uygulanan sıkı güvenlik tedbirlerinin eğitimden yıldırmak için yapıldığını belirtmişlerdir. Ayrıca bilgisayarların internet bağlantısının sınırlandırılmasının ödev veya hazırlık çalışması yapma imkânını ortadan kaldırdığı ileri sürülmüştür.
76. Yüksek güvenlikli bir cezaevinde eğitim sınıflarına giderken ve gelirken arama yapılması cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanması için makul kabul edilmelidir. Bu tür güvenlik tedbirlerinin uygulanması başlı başına eğitim hakkının engellenmesi olarak değerlendirilemez. Diğer taraftan, yüksek güvenlikli bir cezaevinde başvurucuların bilgisayarlarını odalarına sokmasına izin verilmemesi ve internet imkânının kısıtlanması da Anayasa'nın 42. maddesinde koruma altına alınan eğitim hakkından yoksun bırakılma olarak kabul edilmemelidir (Benzer kararlar için bkz. Georgiou/Yunanistan, B.No: 45138/98, 13/1/2000; Durmaz ve diğerleri/Türkiye, B.No: 46506/99, 46569/99, 46570/99 ve 46939/99, 4/9/2001; Arslan/Türkiye, B.No: 31320/02, 1/6/2006; K6/Türkiye, B.No: 4243/09, 22/10/2013).
77. Cezaevi idaresinin, başvuruculara tanınan eğitim hakkına müdahale edip etmediğinin ortaya konulması gereklidir. Cezaevi idare ve gözlem kurulu 2011/2012 eğitim-öğretim yılında başvuruculara bilgisayar odasını 21 saat kullanma imkânı tanımıştır. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında ise çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmaktan hükümlü başka bir mahkûmun da uzaktan eğitime başlaması üzerine güvenlik sebebiyle terör suçluları açısından bilgisayar kullanım saatleri kısıtlanarak haftada 15 saate indirilmiştir. Başvurucuların bilgisayar odasını kullanmaları tamamen ortadan kaldırılmamış, ancak mevcut bilgisayar odasından başka bilgisayar kullanma imkânı olmadığından kullanım saati azaltılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların, bilgisayar odasını kullanma süresi kısıtlanarak eğitim hakkına müdahale edilmiştir.
78. Eğitim hakkına ilişkin her türlü kısıtlamaların öngörülebilir olması ve meşru amaç çerçevesinde orantılı olarak yapılması gerekir. Anayasa'nın 42. maddesi cezaevlerinde eğitim olanaklarının sunulmasına dair pozitif bir yükümlülük öngörmemiştir. Buna rağmen cezaevi tarafından eğitim imkânlarının sağlanması durumunda, eğitim hakkının keyfi ve makul olmayan bir şekilde sınırlandırılmasının da kabul edildiği söylenemez.
79. 5275 sayılı Kanun ve İnfaz Tüzüğü uyarınca (§§ 17-18) tehlikeli veya örgüt suçundan ceza almış mahkûmlar için eğitim ve öğrenim faaliyetlerine katılımın sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir. Dolayısıyla cezaevi idare ve gözlem kurulunun uzaktan eğitim sınıfının kullanım saatlerini kısıtlaması öngörülebilir bir durumdur. Ayrıca Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen eğitim hakkı ve yasal düzenlemeler her mahkûmun eğitim faaliyetlerinin tamamına katılmasının sağlanmasını güvence altına almamıştır. Cezaevinde bulunmanın getirdiği doğal sonuçlar çerçevesinde ve imkânlar kapsamında eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu nedenle başvurucuların, yüksek güvenlikli bir cezaevinde kendilerine tanınan eğitim imkânlarının kısıtlanabileceğini öngörmeleri beklenmelidir. Her eğitim-öğretim yılında idare ve gözlem kurulunun yasal olarak kendisine verilen yetki uyarınca (§18) uzaktan eğitim faaliyetinin katılım planlamasını yapması da eğitim açısından öngörülebilirliğin sağlanmasına yöneliktir.
80. Eğitim hakkının kısıtlanmasında Anayasa ve Sözleşme'de sınırlı sayıda belirtilmiş meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle mahkûmlar açısından eğitim hakkında yapılacak düzenlemelerde Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen genel ilkeler çerçevesinde meşru amaçların ne olabileceği hususunda devletin geniş bir takdir alanı bulunmaktadır. Bu nedenle cezaevi idare ve gözlem kurulunun cezaevinin güvenliğini sağlamak amacıyla uzaktan eğitim sınıfının kullanımını sınırlamasının meşru bir amaç çerçevesinde yapıldığı kabul edilmelidir.
81. Eğitim hakkının kısıtlanmasına dair meşru amaç ve sınırlama arasındaki dengenin sağlanması, hakkın korunması için elzemdir. Bu dengeyi sağlarken meşru amaç çerçevesinde elde edilmek istenen beklentiler ile hakkın sınırlandırılmasında kullanılan araçlar arasındaki orantılılık değerlendirilmelidir. Anılan orantılılık incelemesinde dikkat edilmesi gereken bir husus da meşru amaç çerçevesindeki beklentilerin makul ve kabul edilebilir olup olmadığıdır.
82. Cezaevi idare ve gözlem kurulu, İnfaz Tüzüğü'nün (§ 19) kendisine verdiği yetki kapsamında mahkûmları sınıflandırmakta ve gruplara ayırmaktadır. Bu sınıflandırmada öncelikle ilgili yönetmelik (§ 20) ve daha sonra mahkûmların kişisel özellikleri ve disiplin durumu gözetilmektedir. Tüm bu kıstaslar değerlendirildikten sonra sınıflandırma ve gruplandırma yapılmaktadır. Başvurucuların bulunduğu Kırıkkale Ceza İnfaz Kurumunun, F Tipi yüksek güvenlikli cezaevi statüsünde olması bu sınıflandırmanın önemini daha da arttırmaktadır. Zira terör veya çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak suçlarından ceza almış ve tehlikeli hükümlülerin bulunduğu F Tipi cezaevlerinde güvenliğin ve disiplinin sağlanması sadece idare için değil mahkûmların güvenliği için de önemlidir. Bu nedenle belirli suçlardan hüküm giymiş veya disiplin açısından tehlikeli olan mahkûmların bir arada bazı faaliyetlere katılmasının engellenmesi kabul edilebilir bir durumdur.
83. Başvuru konusu olayda idare ve gözlem kurulu, aynı uzaktan eğitim sınıfında olmasına rağmen bireysel olarak yürütülmesi gereken uzaktan eğitim faaliyetinden yararlanma hususunda hükümlülerin işledikleri suç temelinde bir kısıtlama yapmıştır. Bu kısıtlamada esas alınan husus cezaevi güvenliği için terör suçlularının ve çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak suçundan hüküm giymiş kişilerin bir araya getirilmemesidir. Cezaevinde disiplinin ve güvenliğin sağlanması için böyle bir sınıflandırma yapılması idarenin takdir alanı içinde olup, makul ve kabul edilebilir bir tedbirdir. Diğer taraftan cezaevi idaresi bu tedbir kapsamında bilgisayar odasının kullanılmasına dair yeni bir planlama yaparken başvurucuların uzaktan eğitim sınıfını kullanmasını tamamen engellememektedir. Aksine cezaevinin imkânları çerçevesinde bir kısıtlamaya gitmektedir.
84. Eğitim faaliyetine yönelik uzaktan eğitim sınıfının kullanımının kısıtlanmasında yapılacak ölçülülük değerlendirmesinde, uzaktan eğitim kapsamında derslere devam zorunluluğunun olup olmadığı ve bu durumun eğitim faaliyetlerine etkisi incelenmelidir. Zira bu husus, eğitim hakkının kısıtlanmasının, hakkın kullanımını anlamsız kılacak ve beklenen amaçları sağlayacak nitelikte olup olmadığı açısından önemlidir. Başvuru dosyasında ve eklerinde, başvurucuların 2012-2013 eğitim öğretim yılında katıldıkları uzaktan eğitim faaliyetinde eğitimi bilgisayar üzerinden takip etmelerinin zorunlu olup olmadığına dair bir belgeye rastlanmamıştır. İnfaz hâkimliğinin kararında da bu husus belirtilmemiştir. Sadece İdare ve Gözlem Kurulunun 2011-2012 eğitim-öğretim yılına ilişkin 24/10/2011 tarih ve K.2011/724 sayılı kararında uzaktan eğitim için 21 ders saatinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Ancak bu zorunluluğun tüm dersler veya bazı dersler için olup olmadığı açıklanmamıştır. Bu sebeple başvurucuların bilgisayar odası kullanımı süresinin 21 saatten 15 saate indirilmesinin başvurucuların katıldıkları eğitim faaliyetini anlamsız hale getirip getirmediği tespit edilememiştir.
85. Başvurucuların cezaevi idaresinin kendilerine tanıdığı eğitim imkânları kapsamında alacakları ders saatini düzenleyerek eğitim faaliyetine katılmalarını engeller bir duruma rastlanmamıştır. Ayrıca başvurucular, uzaktan eğitim ile katıldıkları programlardan mezun olmaları için belirli bir süre sınırlaması olduğuna veya eğitimin uzaması durumunda karşılaşabilecekleri sıkıntılara dair bir iddia da ileri sürmemişlerdir. Başvurucuların daha iyi eğitim almak için daha uzun süre bilgisayar üzerinden dersleri takip etmeyi istediklerinin kabulü halinde de anılan kısıtlamanın eğitim hakkını engellediği sonucunu ulaşılamaz. Aksi takdirde cezaevi idaresinin sunduğu eğitim faaliyetinin kalitesinden ve etkinliğinden de sorumlu olması gibi bir durum ortaya çıkar ki Anayasa'nın 42. maddesinin yüklemediği bir sorumluluğu cezaevi idaresine yüklemek gibi bir durumla karşı karşıya kalınır.
86. Başvurucuların anılan kısıtlamaya yönelik itirazı üzerine, infaz hâkimliği kısıtlamanın derslerin okullardan temin edilen ders kitaplarından çalışılması suretiyle telafi edilebileceğini belirtmiştir. Uzaktan eğitim faaliyeti sadece bilgisayar üzerinden yapılmayıp diğer ders materyalleri ile birlikte yürütüldüğünden, cezaevi idaresi tarafından ders kitapları gibi bazı materyallerin, başvurucuların eğitim hakkını ortadan kaldırmak için değil, güvenlik ve disiplinin sağlanmasına dair görevlerin yerine getirilmesi için temin edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca idare ve gözlem kurulunun 2011-2012 eğitim öğretim yılında başvurucuları uzaktan eğitim sınıfından tam zamanlı olarak faydalandırması, idarenin başvurucuların eğitim faaliyetine katılmaları için teşvik edici olduğunun bir göstergesidir. 2012-2013 eğitim-öğretim yılı için ise güvenlik gibi cezaevleri açısından vazgeçilmez bir amaç çerçevesinde uzaktan eğitim sınıfının kullanımının kısıtlanması, eğitim hakkına ölçülü ve makul bir müdahale olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla cezaevinde tutulan başvurucuların, daha az ders alarak eğitimlerini uzatmaları durumunda karşılaşacakları sorunlara dair somut, makul ve kabul edilebilir bir iddia da ileri sürmedikleri anlaşıldığından eğitim faaliyetinin, imkânlar çerçevesinde saat kısıtlaması yapılarak devamının sağlandığı gözetilerek, cezaevinde güvenlik ve disiplinin sağlanması amacıyla uzaktan eğitim sınıfı kullanımı kısıtlamasının ölçülü olduğu değerlendirilmektedir.
87. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların iddialarının bir ihlal içermediği anlaşıldığından, Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlaline ilişkin şikâyetlerin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına,
10/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.