İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, kasten insan öldürme suçundan yargılandığı davada Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkûmiyetine karar verilmesi, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesi ve akıl hastalığına rağmen cezaevinde tutulması nedenleriyle anayasal hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 10/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/10/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun kasten insan öldürme suçunu işlediği konusunda yeterli şüpheye ulaşan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, cezalandırılması talebiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açmıştır.
8. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/1/2011 tarih ve E.2009/76, K.2011/14 sayılı kararıyla başvurucu, kasten insan öldürme suçundan 25 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
9. Başvurucunun temyizi üzerine anılan Mahkeme kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21/3/2012 tarih ve E.2011/6343, K.2012/2019 sayılı ilamıyla onanmış ve aynı tarihte kesinleşmiştir. Hakkındaki cezanın infazı için 22/6/2012 tarihinde başvurucu cezaevine alınmış ve aynı tarihte müddetname düzenlenmiştir.
10. Başvurucu temsilcisi, başvurucunun (oğlunun) cezai ehliyeti bulunmadığı halde cezalandırıldığı gerekçesiyle Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesine yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş, Mahkeme 7/5/2013 tarih ve E.2009/76, K.2011/14 sayılı ek kararı ile 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311. maddesinde yer alan yargılamanın yenilenmesini gerektiren bir neden olmadığı gerekçesiyle istemin kabule değer olmadığına karar vermiştir.
11. Başvurucunun karara itiraz etmesi üzerine Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi 29/5/2013 tarih ve 2013/487 D. İş sayılı kararı ile anılan mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucu temsilcisi, 12/6/2013 tarihinde bu kararın kanun yararına bozulması için Adalet Bakanlığına başvurmuştur.
12. Başvurucu temsilcisi Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinden, oğlu hakkındaki cezanın infazının durdurulmasını talep etmiştir.
13. Talep üzerine Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 20/2/2014 tarih ve E.2009/76, K.2011/14 sayılı ek kararıyla talebin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:
".Hükümlü vasisi ve babası K1 dilekçesinde hükümlü olan vasisi bulunduğu oğlu K2'ın [Başvurucu]akıl hastası olduğunu, buna ilişkin alınan rapora istinaden infazının geri bırakılması için Bakırköy C.Başsavcılığına müracaat ettiğini ve savcılıkça 16/01/2014 tarihli, 2012/1-3379 ilamat sayılı talebinin ret edildiğini belirterek, itirazen bu kararın kaldırılmasını ve hükümlü olan vasisi bulunduğu oğlu K2'ın infazının ertelenmesini talep etmiş olup, Bakırköy C.Başsavcılığının 16/01/2014 tarih ve 2012/1-3379 ilamat sayılı kararında da belirtildiği üzere mevcut Adli Tıp Kurumu 3 İhtisas Kurulunun 27/12/2013 tarih ve 13992 karar sayılı raporu gözetilerek hükümlü vasisi K2'ın talep ve itirazı yerinde görülmemekle, 5295 sayılı Yasanın 98, 16 ve 5237 sayılı TCK'nun 57. maddeleri gözetilerek talebinin reddine. kesin olarak karar verildi."
14. Başvurucu temsilcisi bu karardan 21/2/2014 tarihinde haberdar olmuştur.
15. Başvurucu, sağlık durumunu gerekçe göstererek birçok defa tahliye talebinde bulunmuş, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı taleplerin değerlendirilmesi bakımından ilgili kurumlardan adli rapor talebinde bulunmuştur.
16. Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun başvurucu hakkındaki 8/2/2013 tarih ve 1388 No.lu kararında; '. K2'ın [Başvurucu]5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/6. maddesi gereğince ağır hastalık, sakatlık kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği' oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
17. Başvurucunun hükümlü olduğu dönem içindeki sağlık durumunun tespiti amacıyla alınan Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesinin 2/10/2013 tarih 1240 No.lu raporunda; 'atipik psikoz saptandığı, bu hastalığın kısmi salah halinde devam ettiği, halen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 18. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği' belirtilmiştir.
18. Başvurucu hakkındaki Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 27/12/2013 tarih ve 14274 No.lu kararında; başvurucunun ".T.C Anayasası'nın 104/2-b maddesinde belirtilen sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/1. maddesi gereği 5237 sayılı TCK'nın 57. maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının (infazına devam edilmesinin) uygun olduğu" oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
19. Başvurucu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 11/03/2014 tarih ve 2012/1-3379 sayılı "Sağlık Kurumunda Koruma ve Tedavi Altına Alınmak Üzere İnfazın Geri Bırakılması ve Tahliye Kararı" uyarınca bulunduğu Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yüksek güvenlikli bölümüne sevk edilmiştir.
20. Bu kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/76 esas 2011/14 karar nolu ilamıyla 25 yıl hapis cezasına hükümlü Halil Aslanı T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurumunun 27 Aralık 2013 gün 69365276-101.01.02-13/112046/142174 sayı ve 13992 karar nolu kararıyla 18/12/2013 tarihli muayenesinde A tipik piskotip bozukluk tespit edildiği mevcut durumu ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 104/2-B maddesi kapsamında değerlendirilmediği 5275 sayılı Kanunun 16/1 maddesi gereği 5237 sayılı TCK'nun 57. maddesinde belirtilen yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının ve infazına devam edilmesinin uygun olduğu mütalaa edilmiştir. Hükümlü hakkındaki bu rapor dikkate alınarak:
Hükümlü K2'ın cezasının infazının 5275 sayılı Kanunun 16/1 maddesince geri bırakılmasına, bulunduğu Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliyesine;
Hükümlünün kurumdan tahliyesinden sonra serbest bırakılmayarak iyileşinceye kadar TCK 57. maddesince Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi yüksek güvenlikli bölümüne sevk ve teslimi ile koruma ve tedavi altına alınmasına;
Sağlık Kurumunda tedavide geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılacağından hükümlünün Başsavcılığımızca düzenlenen 22/06/2012 günlü, 2012/1-3379 nolu müddetnamede hesap edilen koşullu salıverme tarihi olan 08/10/2023 tarihinden önce şifa bularak iyileştiği takdirde hastaneden taburcu işlemi yapıldığında serbest bırakılmayıp Metris Ceza İnfaz Kurumuna tesliminin sağlatılması ve cezasının infazına devam edilmesine;
Koşullu salıverme tarihi olarak hesaplanan 08/10/2023 tarihinde koruma ve tedavisine devam edildiği takdirde bu cezasından dolayı Mahkemesinden koşullu salıverme kararı aldırılmak üzere durumun Başsavcılığımız İnfaz Bürosuna bildirilmesi gerektiğine karar verilmiştir."
B. İlgili Hukuk
21. 13/12/2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri şöyledir:
"Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi
Madde 16- (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) (Değ. 24/1/2013-6411/3 md.) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.
.
Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlığı olan hükümlülerin cezalarının infazı
Madde 18- (1)Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilenlerin cezalarının infazı için belirlenen infaz kurumlarının ihtiyaç duyduğu uzman ve diğer tıp görevlileri, Sağlık Bakanlığınca karşılanır.
Hastalık nedeniyle nakil
Madde 57- (1) Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü, bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü koğuşuna yatırılır.
(2) Bu hastanelere gönderilen hükümlülerin başka yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla, acil ve yaşamsal tehlikesi bulunması hâlinde, varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya nerede ve ne tür bir tedavi gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkündür. Bu durumda da en yakın ve hükümlü koğuşu bulunan Devlet veya üniversite hastaneleritercih edilir.
(3) Hükümlünün bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekir; aksi hâlde hükümlü ait olduğu kuruma iade edilir.
(4) Hükümlü, acil hâller dışında özel sağlık kuruluşlarında tedavi edilemez. Acil hâllerin varlığı hâlinde Adalet Bakanlığına bilgi verilir.
(5) Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir.
Hükümlünün muayene ve tedavi istekleri
Madde 71- (1) Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir.
Hükümlünün muayene ve tedavisi
Madde 78- (1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
.
Hastaneye sevk
Madde 80- (1) Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir.
İnfazı engelleyecek hastalık hâli
Madde 81- (1) Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir."
22. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 57. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.
(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir."
23. 5237 sayılı Kanun'un 81. maddesi şöyledir:
"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
24. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un 309. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay'ca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 10/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 10/3/2014 tarih ve 2014/3038 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu temsilcisi, başvurucunun kasten insan öldürme suçundan yargılandığı davada, delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini, akıl hastası olmasına rağmen mahkemece ceza verildiğini, başka mahkemelerde yargılandığı suçlardan dolayı akıl hastası olması sebebiyle ceza verilmediğini, Adli Tıp Kurumu raporunun gerçeği yansıtmadığını, akıl hastası olan birinin cezaevinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, haksız yere cezaevinde bulunduğunu, bu durum nedeniyle yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğunu, ancak talebinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve infazın durdurulması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
27. Başvuru dilekçesinde, başvurucunun mahkûmiyet kararına konu olan asıl dava ve yargılamanın yenilenmesi başvurusunun incelenmesi sürecinde adil yargılanma hakkının ihlali şikâyetleri ile akıl hastalığına rağmen ceza infaz kurumunda tutulduğuna ilişkin Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek şikâyeti yer almaktadır. Bu sebeple başvurucunun iddiaları üç ayrı şikâyet çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1.Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Mahkûmiyet Kararına Konu Asıl Dava Yönünden Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
28. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
29. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir.
30. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18 ).
31. Başvuru konusu olayda, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/1/2011 tarih ve E.2009/76, K.2011/14 sayılı kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21/3/2012 tarih ve E.2011/6343, K.2012/2019 sayılı ilamı ile onanmış ve hüküm aynı tarihte kesinleşmiştir. Bu durumda başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "zaman bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Yenilenmesi Talebine Konu Dava Yönünden Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
33. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.."
34. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün "Başvuru süresi ve mazeret" başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
35. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
36. Başvuru konusu Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/5/2013 tarih ve E.2009/76, K.2011/14 sayılı yargılamanın yenilenmesinin reddine dair ek kararı, Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/5/2013 tarih ve 2013/487 D. İş sayılı itirazın reddine dair kararıyla kesinleşmiştir. Başvurucu temsilcisi 12/6/2013 tarihinde bu kararın kanun yararına bozulması için Adalet Bakanlığına başvurmuştur.
37. 5271 sayılı Kanun'un 309. maddesi gereğince hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtayca bozulmasını isteme hakkı yalnızca Adalet Bakanlığının takdirine bırakılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun kanun yararına bozma yoluna gidilmesi istemi, sadece Adalet Bakanlığının takdirini harekete geçirmeye yönelik bir taleptir. Bu kapsamda yapılan başvurular bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmediğinden, bu yola gidilmesinin bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır (B. No: 2013/1751, 13/6/2013, § 16).
38. Somut olayda başvuru yolları, Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/5/2013 tarih ve 2013/487 D. İş sayılı itirazın reddi kararıyla tüketilmiştir. Ret kararının başvurucuya ne zaman tebliğ edildiği dosya kapsamından tespit edilememiş ise de başvurucunun en geç Adalet Bakanlığına kanun yararına bozma yoluna gidilmesi talebinde bulunduğu 12/6/2013 tarihinde kararı öğrendiği kabul edilmelidir. Dolayısıyla nihai öğrenme tarihinin 12/6/2013, bireysel başvuru tarihinin de 10/3/2014 olduğu gözetildiğinde, bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "süre aşımı" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Anayasa'nın 19. Maddesinin İhlal Edildiği İddiası
40. Başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesiyle ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
41. Anayasa'nın 19. maddesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
."
42. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
.
e) Bulaşıcı bir hastalık yayabilecek bir kimsenin, bir akıl hastası, bir alkoliğin, uyuşturucu maddelere müptelâ bir kimsenin yahut bir serserinin kanuna uygun mevkufiyeti,
."
43. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, . açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
44. Özgürlüğünden mahrum bırakılmış bir kişinin beden ve ruh sağlığı, özgürlüğünün kısıtlanması sırasında yetkililer tarafından kendisine şiddet uygulanmasa veya yetkililerin kendisini aşağılama niyeti olmasa bile, cezanın infazı koşullarından etkilenebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutulma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi sıkıntıya ya da tutulmaya bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini vurgulamaktadır (Kudla/Polonya, B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 94).
45. AİHM ayrıca, AİHS'in özgürlüğü kısıtlanan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk" getirmediğini, ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının, yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutulma koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması halinde bu durumun AİHS'in 3. maddesi kapsamına girebileceğini belirtmektedir (Mouisel/Fransa, B. No: 67263/01, 14/11/2002, §§ 38-40). Bu bağlamda devletin, özgürlüğünden yoksun bıraktığı kişinin beden ve ruh sağlığından sorumluluğu bulunmaktadır.
46. AİHS, özgürlükten yoksun bırakılan kişilerin hastalıkları, sakatlıkları veya yaşlılıkları nedeniyle salıverilmelerini ve tedavi görmeleri için hastaneye yatırılmalarını öngörmemiştir. Ancak, tutulan hasta bir kişiye gerekli tıbbi yardımın verilmemesi acil bir duruma veya kişinin yoğun ve uzun süreli acı çekmesine yol açmış ise insanlık dışı muamele yasağı ihlal edilmiş olabilir. Örneğin akıl hastası tutuklu veya hükümlülere ceza evinde yeterli sağlık yardımında bulunulmaması AİHS'in 3. maddesine aykırılık oluşturabilir (Keenan/Birleşik Krallık, B. No: 27229 /95, 3/4/2001, § 111).
47. Başvurucu, rahatsızlığının cezaevi şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiği ve bu nedenlerle doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir şikâyette bulunmamaktadır. Cezasının infazı sırasında akıl hastalığına tutulan hükümlünün(başvurucunun) tedavi veya kontrollerinin ihmal edilmesi nedeniyle hastalığının ilerlediği yönünde de bir şikâyeti yoktur.
48. Başvurucu temsilcisi, başvurucunun cezasının infazı sırasında sağlık durumuyla ilgili hususlar dikkate alınarak özgürlükten yoksun bırakılma halinin sonlandırılmamasının hak ihlaline sebep olduğunu iddia etmiştir. Diğer bir anlatımla, bireysel başvuru kapsamındaki talebin, hastalık nedeniyle sağlık kurumunda tedavi edilme değil, "mahkûmiyet kararına bağlı olarak" cezaevinde tutulmanın, akıl hastalığı nedeniyle sonlandırılması yani serbest bırakılması olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, başvurucunun akıl hastalığına rağmen ceza infaz kurumunda tutulduğu yönündeki şikâyetleri, Anayasa'nın özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 19. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.
49. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
50. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa'nın 19. maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi ölçütü, Anayasa'nın 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine dair kural ile uyumludur (B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 30).
51. Kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin sınırlamaların, kanunda belirtilen esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü ilke olarak idari organlara ve derece mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler esas ve usule ilişkin hukuk kurallarına uymakla yükümlüdürler. Anayasa'nın 19. maddesinin amacı bireyi keyfi bir şekilde özgürlüğünden alıkoymaya karşı korumak olup, maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması ve keyfi uygulamaya yol açmaması gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 44).
52. Başvurucu, akıl hastası olduğu için hürriyetinden yoksun bırakılmamış, "mahkûmiyet kararına bağlı olarak" cezaevinde iken akıl hastalığına yakalanmıştır. 5275 sayılı Kanun'un 78. ve 81. maddelerinde hükümlü ve tutukluların sağlık durumunun takibi ve infaza engel bir durumda yapılacaklar belirtilmiştir. Başvurucu temsilcisinin, başvurucunun sağlık durumundan (akıl hastalığı) dolayı salıverilmesine ilişkin yargı makamlarından talepte bulunması üzerine bu mevzuat çerçevesinde ilgili kurumlardan adli raporlar talep edilmiştir.
53. Kanuna uygun şekilde"mahkûmiyet kararına bağlı olarak" cezaevinde tutulan başvurucunun sağlık durumuyla ilgili yukarıda belirtilen kurul raporları dikkate alındığında, başvurucunun durumu, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmemiştir. Başvurucunun rahatsızlığının acil bir duruma veya kişinin yoğun ve uzun süreli acı çekmesine yol açtığı yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Bununla birlikte, atipik piskotip bozukluknedeniyle başvurucunun "yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda koruma ve tedavi altına alınmasının uygun olacağı" belirtilmiştir (§ 18).
54. Başvurucu alınan raporlar doğrultusunda, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 11/03/2014 tarih ve 2012/1-3379 sayılı "Sağlık Kurumunda Koruma ve Tedavi Altına Alınmak Üzere İnfazın Geri Bırakılması ve Tahliye Kararı" uyarınca bulunduğu Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yüksek güvenlikli bölümüne sevk edilmiştir. Diğer bir anlatımla, cezasının infazı sırasında akıl hastalığına tutulan hükümlünün (başvurucunun) iyileşinceye kadar yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilerek, kapalı ceza infaz kurumundan tahliyesi sağlanmıştır.
55. Başvurucunun sağlık durumunun yukarıda bahsedilen raporlarla tespitine kadar "mahkûmiyet kararına bağlı olarak" cezaevinde tutulmasının, insanlık dışı veya aşağılayıcı bir ceza/muamele olarak değerlendirilmesine neden olabilecek bir olgunun bulunmadığı, başvurucunun bu süre zarfında cezaevinde tutulma nedeniyle ilgili olarak gerek cezaevi koşullarından kaynaklı gerekse yetkililerce yapılan uygulamalardan hukuka aykırı bir durum da bulunmamaktadır.
56. Savcılık makamı, salıverilme talebinden sonra ilgili kurumlardan başvurucu hakkında adli rapor tanzim edilmesi talebinde bulunmuş ve başvurucunun sağlık durumunun tespitine yönelik her türlü araştırmayı yapmıştır. Başvurucu, alınan raporlar doğrultusunda akıl hastalığının tedavisinin için Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yüksek güvenlikli bölümüne gecikilmeksizin sevk edilmiştir. Başvurucunun tahliye tarihine kadar geçen evrede özgürlüğüne getirilen sınırlamaların bir mahkûmiyet kararına dayalı olduğu ve yetkililerin bu evredeki işlemlerinin keyfi uygulamaya yol açacak nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır.
57. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. Başvurucunun,
1. Mahkûmiyet kararına konu asıl dava yönünden adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının "zaman bakımından yetkisizlik",
2. Yargılamanın yenilenmesi talebine konu dava yönünden adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının "süre aşımı",
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
IV.B. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
10/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.