R.G. Tarih-Sayı :18.04.2002-24730
İptal DavasInI Açan : Anamuhalefet (Fazilet) Partisi TBMM Grubu Adına Parti Genel Başkanı Mehmet Recai KUTAN
İptal DavasInIn Konusu : 20.2.2001 günlü, 4628 sayılı "Elektrik Piyasası Kanunu"nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının ve Geçici 8. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'nın 2., 10., 35., 48. ve 125. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
Yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
"II- YAPILMIŞ SÖZLEŞMELERE YASA İLE SON VERMEK, ÇOK ESKİ VE BİLİNÇALTINA YERLEŞMİŞ İKİ TEMEL DEVLET YANLIŞINDAN BİRİDİR Kİ OSMANLI, DEVLETİ'NİN ÇÖKÜŞÜNE NEDEN OLMUŞTUR.
Osmanlı Devleti'nde (müslim ve gayrimüslim) ahalinin mülkiyet hakkı yoktu. Arazinin hemen tamamı miri arazi denilen Sultan'a ait (Devlet'e ait) kamu arazisi telakki olunurdu. Osmanlı Devleti'ndeki bu yanlış hukuki durum, Osmanlı Devleti'ni de rahatsız etmiş, sonunda 1839 Tanzimat, 1856 Islahat Fermanlarının çıkarılmasına sebep olmuştu. Sonunda ve dış baskı ile Osmanlı Devleti "mal emniyeti"ni tanımak zorunda kalmıştır. Osmanlı "mal emniyeti"ni neden sonra tanımıştır amma Türkiye Cumhuriyeti'nin bilinçaltına sanki yurttaşın mal emniyetini tanımama yerleşmiş gibidir.
Cumhuriyet yasaları içinde mal emniyetini tanımayanlar hayatiyetini Cumhuriyetin 78, demokrasinin 56. yılında sürdürmektedir.
Kamulaştırma Kanunu ile, İmar Kanunu'nun 18. maddesi ile, Tabiat Yarlıklarını düzenleyen mevzuat ile, Kıyı tesbitindeki keyfilikler ile, imar planlarının keyfiliği ile, geriye etkili fütursuz vergiler ile, vergi cezalarının salınmasındaki usulsüzlükler ve keyfilikler ile "mal emniyeti"nin, "mülkiyet güvencesi"nin sağlanamadığı görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde "mülkiyet güvensizliği" o derece meşhur olmuştur ki, sonunda ve günümüzde IMF "kamulaştırma yasanızı düzeltin" demek zorunda kalmıştır.
Bu satırlar yazılırken KAMUŞTIRMA YASASI mülkiyeti emniyetsizleştiren dikenlerinden ayıklanmak üzere TBMM tarafından kabul edilmiş bulunuyordu.
Mülkiyet emniyetsizliğinin Osmanlı Devleti'ne neye mal olduğu hakkında Türk Tarihçi Halil inalcık ile Amerikalı Tarihçi Bernard Lewis'in kitaplarında çok anlamlı örnekler vardır.
III- "MENAFİİ HAZİNE LEHİNE DÜŞÜNMEK VE KARAR VERMEK"DE YURTTAŞIN İŞ, ÇALIŞMA VE MÜLKİYET HAKLARINI HİÇE İNDİRMEĞE DEVAM ETMEKTEDİR.
"Menafii Hazine" düşünmek, Osmanlı'daki ahalinin mülkiyet hakkı olmamasının bir yan sonucudur. Giderek Cumhuriyet döneminde "Devletçi" düşüncenin parçası olmuş, "Devlet yaparsa bir bildiği vardır" gibi "HUKUK DEVLETİ" ilkesini zedeleyen mantık devletin, yurttaşın akçalı çıkarlarını hiçe sayması sonucunu doğurmuştur.
İncelemekte olduğumuz GEÇİCİ 4. VE GEÇİCİ 8. MADDELER yararı kendinden menkul bir "MENAFİİ HAZİNE" düşünce tarzının ürünüdür.
Bir hukuk devletinin tek çıkarı, "HUKUK DEVLETİ'ne yaraşır ve yakışır davranmak ve yasal düzenlemeler yapmak, bunlara uymak iken, kimin tarafından ortaya atıldığı belli olmayan, "hurafeyi andıran" MENAFİİ HAZİNE davranış, yasal düzenleme ve uygulama ANAYASAL REJİM VE HUKUKLA bağdaşmaz.
IV- MÜLKİYETE SAYGI BEKLEMEK BİR "İNSAN HAKKI" MERTEBESİNE YÜKSELDİĞİ HALDE, TÜRK YASAKOYUCU BU GELİŞMEYİ GÖRMEZDEN GELMEKTEDİR, GEÇİCİ 4. VE GEÇİCİ 8. MADDELER DE BUNA BİRER ÖRNEK OLUŞTURMAKTADIR.
a) Mülkiyet hakkı, Avrupa İnsan Hakları Antlaşması yapılırken "mülkiyet güvencesi", II. PROTOKOLDE ise "insan hakkı, insanlık hakkı" olarak nitelenmiş, böylece mülkiyeti korumak devlete ödev olarak yüklenmiş, işkence yasağı ile mülkiyete saygı göstermemek arasında fark kalmamıştır.
b) Dikkat edilirse II. PROTOKOL'de insanlık hakkı sayılan şey, MÜLKİYET GARANTİSİ değil, daha duyarlı olarak MÜLKİYETİNE SAYGI GÖSTERİLMESİNİ İSTEMEK HAKKI'dır.
Mülkiyet garantisine göre yapılacak müdahalelere bile müsaade edilmektedir Literatürde mesela hava alanı civarında yüksek bina yapılmasını engellemek kabul ediliyor. Ancak havalanacak uçakları engellemeyen yüksekliğe müsaade edilmemesi ya da havaalanı tesisleri kadar yüksek bina yapılmasını engellemek ''MÜLKİYET HAKKINA SAYGI EKSİKLİĞİ" sayılmaktadır.
c) Mülkiyete saygı bilinci yerleşmemiş toplumda şu düşünce egemendir:
Devlet veya kamu kurumu, örneğin, "hastahane" yapmak için, birey A'nın arsasını kamulaştırır ise, bedelini tam vermese de olur, çünkü nihayet park değil ya, eğlenme yeri değil ya... diye akıl yürütülür. Hastahane yapılacaksa, arsanın malikine tam bir karşılık bedel verilmese de olur... Bu bir mülkiyet ihlalidir. Yurttaş direnirse, dava açarsa, iptali için başvurursa, tezyidi bedel davası açarsa ona karşı başka yaptırımlar (işyerinin kapatılması, suyunun, elektriğinin kesilmesi, medya aracılığı ile küçük düşürülmesi... bunlar Türkiye'de yaşanmış olaylardır) uygulanır İnsan hakkı ihlalleri önce bedensel değil, mal ile ilgili baskılar ile başlar. GEÇİCİ 4. ve GEÇİCİ 8. MADDELER, hissettirmeden devir sözleşmelerine müdahale amacı taşımaktadır.
Devir sözleşmelerinin yapılanlarının yürürlüğe girmesini engelleme bir mülkiyet, malvarlığı müdahalesidir, bu müdahalenin önlenmesi idari dava ile değil, anayasal başvuru ile mümkündür.
V- TÜRK ANAYASA MAHKEMESİ, MÜLKİYET İHLALİ SONUCUNU DOĞURAN YASAL DÜZENLEMENİN DEVLETİN "CUMHURİYET' NİTELİĞİNE AYKIRI OLDUĞU SONUCUNA VARMIŞTIR.
a) Anayasa Mahkemesi kamulaştırma bedellerini "vergi değeri" ile sınırlayan yasal düzenlemeyi Devletin değişmez niteliği olan CUMHURİYET İLKESİ'ne aykırı bulmuştur.
b) Anayasa Mahkemesi'nin bu görüşü, Anayasa hukukumuzun modernleşmesinin ilk temel taşıdır.
c) Anayasa Mahkemesi'nin duyarlılığı ülkemizi "muasır medeniyet seviyesine çıkaracak"
bir davranıştır.
Yurttaşın malında, sözleşmesinde gözü olan, onun mülkiyet ve sözleşme haklarını
yasa ile ihlalden çekinmeyen bir devlet "çağdaş devlet'' olamaz.
Sözleşme ve mülkiyet alanına yasal olmayan, anayasal olmayan yollardan müdahaleyi göze alan Devlet '"demokrat" olamaz, hukuk devleti olamaz.
d) Daha vahimi; sözleşme ve mülkiyete saygılı olmayan devlet bu noktada duramaz, giderek başka alanlara, kişilerin hak ve özgürlükler sistemine de yasal olmayan, anayasal olmayan yollardan müdahalede etmeye başlar.
Mülkiyet güvencesi, başka özgürlüklerin sigortası gibidir, GEÇİCİ 4. ve GEÇİCİ 8. MADDELER bu sigortayı ortadan kaldırmaktadır.
IV- YAPILMIŞ SÖZLEŞMELERİ TAMAMLAMA İDARENİN ELİNDE VE TAKDİRİNDE İKEN BU İŞİ ZAMANLA SINIRLAMA İŞ VE ÇALIŞMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SINIRLAMADIR
Çalışma ve sözleşme hürriyeti Anayasa'nın 48. maddesi ile güvence altına alınmıştır.
Yapılmış sözleşmelere yasa ile müdahale bu özgürlüğün ihlali, özüne müdahale niteliğindedir.
Bilindiği gibi Anayasa'nın 48/1. maddesine göre;
"Herkes .... sözleşme hürriyetine sahiptir."
Anayasa'nın bu açık hükmüne güvenerek, kişilerin, Devletin yürütme organı ile yaptığı sözleşmeler, süreleri dolmadan, şimdi Devletin diğer bir organı tarafından. Yasama Organınca feshedilmektedir (Geçici m. 4).
Öte yandan Devlet'in bir organının. Yürütme Organının kişilere verdiği güvenceler. Hazine garantileri, yine süreleri dolmadan, aynı Devletin başka bir organı. Yasama organı tarafından geçersiz kılınmaktadır (Geçici m. 8).
Böyle bir uygulamanın "Devlete güven" ilkesine aykırı düşeceği gayet açıktır. Halbuki "Hukuk devletinin en önemli niteliklerinden biri "güvenilir" olmasıdır"
(Any. Mah.Kararı. T. 12.11.1991. E.1091/7. K.1991/43. AMKD. S.27. C.2. s.652)
Bilindiği gibi enerji sektörü pahalı bir sektör. Bu sektörde yatırım yapabilmek için büyük sermaye şirketlerine, uluslararası finans kurumlarına dayanmak mecburiyeti vardır.
Büyük sermaye şirketleri ve uluslararası finans kurumları, ulusal şirketlere ancak Devlet güvencesi, Hazine garantisi üzerine kredi açarlar. Uygulama hep böyle olmuştur.
Birçok ulusal şirket, enerji sektörüne yatırım yapabilmek için Hazine garantisi ile uluslararası finans kurumlarına başvurmuş, bir takım bağlantılar kurmuş, yükümlülükler altına girmiştir.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin henüz vadesi gelmemiş Hazine garantilerini Yasama Organı vasıtasıyla (Geçici m. 8 ile) iptal etmesi üzerine, finans kurumları da Türk ulusal şirketleri ile yaptıkları kredi sözleşmelerini -haklı olarak- iptal edecekler, kredi vermeyi durduracaklar, hatta verdikleri kredileri geri talep edeceklerdir.
Böyle bir uygulamanın ise Anayasa'nın 48/2. maddesine;
"Devlet, özel teşebbüslerin ... güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır"
hükmüne açıkça aykırıdır.
Sonuç olarak, enerji sektöründe iflaslar -ve belki de intiharlar- birbirini takip edecektir.
VII- GEÇİCİ 4. VE GEÇİCİ 8. MADDELER, SÖZLEŞMEYE "KAMU DÜZENİ" MÜLAHAZASI İLE MÜDAHALE ANLAMIM TAŞIMAMAKTADIR.
Hem özel hukukta hem de kamu hukukunda sözleşmelere ancak hakim (mahkeme) eliyle müdahale edilebilir. Bu müdahale hakkın özü ile ilgili olmayıp, o sözleşmenin ya boşluğu sebebiyle ya da kamu düzeni mülahazası ile olabilir.
Sözleşmenin boşluk taşıması sebebiyle müdahale örneği, kira parasının tesbiti davalarıdır, uyarlama davalarıdır.
Sözleşmeye kamu düzeni için de müdahale edilebilir. Bu ise Medeni Kanun'un 2. maddesi ve Borçlar Kanunu'nün 19/20 maddeleri ile açıklanabilir.
GEÇİCİ 4. ve GEÇİCİ 8. MADDELER ise, hakkın özünü ortadan kaldırmağa, yapılmış sözleşmeleri akim bırakmağa matuf yasama organı müdahalesidir ki hak sahibi hakkını aramaktan yoksun bırakılmaktadır.
Bu yasal düzenleme sonucunda sözleşmenin birey olan tarafı sözleşmenin ortadan yasa ile kalkması sebebiyle tazminat haklarından da yoksun kalacaktır.
Böyle bir uygulama, niteleme biraz sert olsa da, yasakoyucunun "HUKUKA KARŞI HİLESİ'dir.
Ayrıca birey, sözleşmenin ortadan kalkmasından dolayı idarenin işleminin iptalini talep hakkından yoksun kalmaktadır.
VII- GEÇİCİ 4. VE GEÇİCİ 8. MADDELER "MÜKTESEP HAKKI" ORTADAN KALDIRAN BİR DÜZENLEMEDİR.
Müktesep hak, işletme sözleşmesinden doğacak hakların muhtevası olduğu kadar, sözleşmelerin taraflarının sözleşmenin idare tarafından ihlali halinde yasal yollara başvurma haklarını da ifade eder.
Yasama organı, nasıl kira sözleşmelerini feshedilmiş sayıyorum diyemezse, şu veya bu alanda kurulmuş sözleşmeleri de akim bırakamaz.
Yurttaşın sözleşmenin tarafı olarak bu sözleşmeye uyulmasını talep haklarını ortadan aldırmak, Anayasa ile güvence altına alınmış olan "SÖZLEŞME KURMA HAKKI'nı ortadan kaldırır.
Sözleşme kurma hakkının ortadan kaldırılması bizim hukuk tarihimizde bulunmayan bir örnektir. Ancak 2000 yıl önce Roma İmparatorluğu'nda kölelerin sözleşme kurma hakkı yoktu.
Yasama Organının böyle bir kasıtla hareket etmiş olduğunu kabul etmek kolay olmasa da doğan sonuç böyle bir amaçla örtüşmektedir.
Müktesep hakların ihlali, "HUKUK DEVLETİ İLKESİ'nden sapmanın en tehlikeli yoludur, yöntemidir. Her halde Türkiye'de en yaygın hukuk deyişlerinden biri "Biz yapalım, ya da idare yapsın, hakkı ihlal edilen mahkemeye gitsin!.."
Hukuk Devleti bu tür uygulamalarla tamamen inkar edilmiş olur. Hukuk Devletine göre "İdare hiçbir şekil ve şart altında HUKUKA AYKIRI davranamaz. Hukuk Devleti, HUKUKA AYKIRI davranma alışkanlık ve eğilimlerini önlemekle yükümlüdür".
GEÇİCİ 4. ve GEÇİCİ 8. MADDELER Yasama yolu ile idarenin ajanlarına kurulmuş sözleşmeleri bekletmek ve tamamlamamak işareti vermek anlamındadır.
IX- EŞİTLİK KURALINA AYKIRILIK
GEÇİCİ 4. ve GEÇİCİ 8. MADDELER düzenlemesi, sadece enerji sözleşmeleri için getirilmiş dar ve istisnai bir sınırlama olup, sözleşmeler alanının bir kesimini ilgilendirmektedir.
Böylece yasakoyucu muhtemeldir ki yanlışlıkla, bir alanı sınırlamak gereksinimini kendince düzenlemiştir.
Anayasa Mahkemesi böyle bir uygulamaya geçit verecek olursa, yarının yasama organları başka alanlarda kurulmuş sözleşmeleri şu ya da bu gerekçe ile sınırlamak yetkisini almış olacaklardır."
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralları
4628 sayılı Yasa'nın Geçici 4 ve Geçici 8. maddelerinin iptali istenen birinci fıkraları şöyledir :
1. "GEÇİCİ MADDE 4
Kamuya ait elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinden işletme hakları devri öngörülenlerden devir işlemlerini 20 Haziran 2001 tarihine kadar tamamlayamayan şirketlerin mevcut sözleşmeleri hükümsüzdür."
2. "GEÇİCİ MADDE 8
3996 sayılı Kanun hükümleri çerçevesindeki Hazine garantileri, bu Kanunun yayımı tarihinden önce kararlaştırılmış bulunan projeler için 2002 yılı sonu itibarıyla işletmeye geçmeleri kaydıyla verilebilir. Bu projelerden Hazine garantisi verilmiş olanların 2002 yılı sonu itibarıyla işletmeye alınamaması halinde Hazine garantileri geçersiz olur."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İptal isteminde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "MADDE 2
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE 10
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3. "MADDE 35
Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
4. "MADDE 48
Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır."
5. "MADDE 125
İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların millî veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar için gidilebilir.
Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır.
İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.
Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.
İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.
Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür."
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Samia AKBULUT, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER, Mahir Can ILICAK, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ve Ahmet AKYALÇIN'ın katılmalarıyla 17.5.2001 günü yapılan toplantıda, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki rapor geldikten sonra karara bağlanmasına oybirliği ile karar verilmiştir.
IV- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI KARARI
27.6.2001 gününde Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ve Ahmet AKYALÇIN'ın katılmalarıyla yapılan toplantıda 20.2.2001 günlü, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının yürürlüğünün durdurulmasına, Geçici 8. maddesinin birinci fıkrasına ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin reddine karar verilmiş, 27.6.2001 günlü ve 2001/7 sayılı bu karar 30.6.2001 günlü, 24448 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
V- SÖZLÜ AÇIKLAMA
Anayasa'nın 149. ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 2949 sayılı Yasa'nın 30. maddesi gereğince 24-25.1.2002 günlerinde Hazine'nin bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı temsilcileri ile Elektrik Sanayicileri ve İşadamları Derneği vekili ve Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanının sözlü açıklamaları dinlenilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleriyle diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Geçici 4. Maddede Yapılan Değişikliğin İncelenmesi
27.6.2001 günlü, 4694 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile 4628 sayılı Yasa'nın Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "30 Haziran 2001" ibaresi "31 Ekim 2001" olarak değiştirilmiştir. Bu ibareye yönelik istem hakkında konusu kalmaması nedeniyle karar verilmesine gerek bulunmamaktadır.
B- Geçici 4. Maddenin Birinci Fıkrasının "30 Haziran 2001" İbaresi Dışında Kalan Bölümünün İncelenmesi
1- Anlam ve Kapsam
Dava konusu 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrası ile kamuya ait elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinden işletme hakkı devri öngörülenlerden devir işlemlerini 30 Haziran 2001 tarihine kadar tamamlayamayan şirketlerin mevcut sözleşmeleri hükümsüz kılınmaktadır.
"Mevcut sözleşmeler" terimi Yasa'nın 1. maddesinin üçüncü fıkrasının 8. bendinde, "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 4/12/1994 tarihli ve 3096 sayılı Kanun, 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun, 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun, 21/1/2000 tarihli ve 4501 sayılı Kanun hükümleri ile ilgili yönetmeliklere göre imzalanan sözleşmeleri ve uygulama sözleşmelerini, ... ifade eder." biçiminde tanımlanmıştır.
İşletme hakları devri öngörülen tesislerin devir işlemleri ile ilgili olarak düzenlenmiş olan "mevcut sözleşmeler"; 3996 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin 4501 sayılı Yasa'nın 7. maddesi ile değişik ikinci fıkrası hükümleri uygulanmak suretiyle özel hukuk hükümlerine tabi hale getirilmiş olan sözleşmeler ile imtiyaz sözleşmesi olarak devam eden sözleşmeleri kapsamaktadır. Böylece dava konusu Yasa kuralı ile bu iki tür sözleşme geçersiz kılınmaktadır.
İşletme hakkının devri modeli ile özel kişi ya da şirketlerin kurulu olan tesisleri belli bir bedel karşılığında devir alması, kâr elde etmek için işletmesi ve sözleşmelerde belirlenen süre sonunda idareye geri vermesi sağlanmaktadır. 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun'un 5. maddesine göre, görev bölgesinde bulunan kamu kurum ve kuruluşlarınca (Kamu İktisadi Teşekkülleri dahil) yapılmış veya yapılacak üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletme haklarının görevli şirketlere devrine Bakanlar Kurulu tarafından karar verilebilmektedir. İşletme hakkının devri sisteminde kamuya ait olan tesisler kamuya ait olmaya devam etmekte, ancak tesislerin bakım ve onarım işleri işletme hakkını devralan şirkete ait olmakta ve bu işlerin belirlenen esaslara göre yerine getirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu yasa kuralıyla işletme hakkı devri öngörülen tesislerin devir işlemlerinin 30 Haziran 2001 tarihine kadar tamamlanamaması durumunda mevcut sözleşmeler hükümsüz sayılmakta iken bu tarih 27.6.2001 günlü, 4694 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile "31 Ekim 2001" olarak değiştirilerek süre dört ay daha uzatılmıştır.
2- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, yapılmış sözleşmelerin tamamlanması idarenin elinde ve takdirinde iken bu konunun yasayla süreye bağlanmasının iş ve çalışma özgürlüğünü sınırladığı, sözleşme özgürlüğüne güvenen kişilerin idare ile yaptıkları sözleşmelerin yasama organınca feshedildiği; böyle bir uygulamanın hukuk devletinin en önemli niteliklerinden biri olan güvenilirliği sarstığı özel hukukta ve kamu hukukunda sözleşmelere ancak mahkeme kararı ile müdahale edilebileceği; bu nedenle de söz konusu geçici maddenin Anayasa'nın 2., 10., 35., 48. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Anayasa'nın "Çalışma ve sözleşme hürriyeti" başlıklı 48. maddesi, "Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir" kuralını içermektedir. Buna göre taraflar, özgür iradeleriyle ilişkilerini sözleşmelerle düzenleyip biçimlendirebilirler. Bir sözleşmenin ne zaman ve ne şekilde sona ereceğine ancak sözleşmenin taraflarınca karar verilebilir. Anayasanın 48. maddesinde koruma altına alınan bu özgürlük, sözleşme yapma serbestisi yanında yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerir.
Öte yandan, Anayasa'nın 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içerisinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin, anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.
Dava konusu kural ile daha önce düzenlenmiş ve tarafların özgür iradeleri sonucunda belli koşullara bağlanmış olan sözleşmeler yasayla hükümsüz kılınmaktadır. Oysa, sözleşmelerin sona erdirilmesi veya diğer koşullarla ilgili uyuşmazlıkların çözümü sözleşmelerde belirtilen usul ve esaslara ya da bu konuda hüküm bulunmayan hallerde genel hukuk kurallarına bağlıdır.
Öte yandan, bir hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sonucu olan ahde vefa ilkesi de sözleşme özgürlüğünün korunmasını zorunlu kılar.
Açıklanan nedenlerle, mevcut sözleşmelerin yasa ile sona erdirilerek sözleşme özgürlüğüne müdahale edilmesi Anayasa'nın 2. ve 48. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa'nın 2. ve 48. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa'nın 10., 35. ve 125. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
C- Geçici 8. Maddenin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 8. maddesinin birinci fıkrasına göre, 3996 sayılı Kanun hükümleri çerçevesindeki Hazine garantileri, bu Kanun'un yayımı tarihinden önce kararlaştırılmış bulunan projeler için 2002 yılı sonu itibarıyla işletmeye geçmeleri kaydıyla verilebilecek ve bu projelerden Hazine garantisi verilmiş olanların 2002 yılı sonu itibarıyla işletmeye alınamaması halinde Hazine garantileri geçersiz olacaktır.
Dava dilekçesinde, Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 8. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'nın 2., 10., 35., 48. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedirler.
Geçici 8. maddenin birinci fıkrasında öngörülen 3996 sayılı Yasa kapsamındaki Hazine garantileri, daha önce kararlaştırılmış bulunan projelerde sözleşmenin ayrılmaz bir bölümüdür. İdarenin bütünlüğü nedeniyle, sözleşmenin bir tarafının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ya da başka bir kamu kuruluşu olması ve Hazine garantilerinin ise Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan tarafından verilmesi bu durumu değiştirmez. Çünkü bu sözleşmelerin tarafı durumundaki yüklenici şirketler yatırım ve hizmetleri bunların Hazine garantisi içerisinde yürütüleceğini bilerek üstlenmektedirler.
Açıklanan nedenlerle, sözleşmeden ayrı düşünülemeyecek olan Hazine garantilerine ilişkin dava konusu düzeleme ile sözleşme özgürlüğüne müdahale edildiğinden Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının iptaline ilişkin gerekçelerle kural Anayasa'ya aykırıdır. İptali gerekir.
VII- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI KARARI
20.2.2001 günlü, 4628 sayılı "Elektrik Piyasası Kanunu"nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının "... 30 Haziran 2001..." ibaresi dışında kalan bölümü ile Geçici 8. maddesinin birinci fıkrası, 13.2.2002 günlü, E. 2001/293, K. 2002/28 sayılı kararla iptal edildiğinden bu fıkraların, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete'de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, 13.2.2002 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
VIII- SONUÇ
20.2.2001 günlü, 4628 sayılı "Elektrik Piyasası Kanunu"nun:
A- Geçici 4. maddesinin;
1- Birinci fıkrasında yer alan "... 30 Haziran 2001..." ibaresi, 27.6.2001 günlü, 4694 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle değiştirildiğinden konusu kalmayan bu istem hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2- Birinci fıkrasının kalan bölümünün Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
B- Geçici 8. maddesinin birinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
13.2.2002 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.