TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
I.BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Mahkeme kararının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından uygulanmaması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II.BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2013 tarihinde Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 20/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 31/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlığın 25/11/2014 tarihli görüş yazısı başvurucuya tebliğ edilmiş; başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını sunmamıştır.
III.OLAY VE OLGULAR
A.Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye'ye gelmiş; 5/1/1998 tarihinde sözleşmeli öğretmen olarak, 11/2/1998 tarihinde ise kadrolu öğretmen olarak göreve başlamıştır.
8. Başvurucu, Kırklareli ili Babaeski ilçesinde öğretmen olarak görev yapmakta iken Bulgaristan'da öğretmen olarak geçen hizmet sürelerinin kazanılmış hak aylığı intibakının tespitinde değerlendirilmesi amacıyla Kırklareli Valiliği aleyhine Edirne İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
9. Mahkeme, 17/9/2003 tarihli ve E.2003/400, K.2003/794 sayılı kararı ile başvurucunun Bulgaristan'da öğretmen olarak görev yaptığı sürelerin kazanılmış hak aylık derecesinin tespitinde değerlendirilmesine yönelik başvurusunun davalı tarafından reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiş ve Mahkeme kararının kesinleşmesi üzerine buna ilişkin emekli keseneği ve karşılık farkları ilgili kurumdan tahsil edilmiştir.
10. Başvurucu, Bulgaristan'da geçen ve Mahkeme kararı uyarınca kazanılmış hak aylığı intibakında değerlendirilen sürelerin Emekli Sandığı hizmetleri ile de birleştirilmesi talebiyle SGK'ya müracaat etmiş ancak bu talebi reddedilmiştir.
11. Başvurucu, redde ilişkin işlemin iptal edilmesi istemiyle SGK aleyhine Edirne İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.
12. Mahkeme, 25/9/2007 tarihli ve E.2007/187, K.2007/1096 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.
13. Davalının temyizi üzerine Danıştay Onbirinci Dairesi, 16/1/2008 tarihli ve E.2009/2080, K.2011/1416 sayılı ilamı ile "... Uyuşmazlık konusu olayda işlem tesisine yetkili makam Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü) olduğundan, uyuşmazlığın Sosyal Güvenlik Başkanlığının bulunduğu yer idare mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekmekte olup, genel yetki kurallarına aykırı olarak açılan davayı işin esasına girerek çözümleyen Edine İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir..." gerekçesiyle yer yönünden yetkisizlik nedeniyle kararı bozmuştur.
14. Yargılamaya devam eden Ankara 4. İdare Mahkemesi, 25/6/2008 tarihli ve E.2008/1234, K.2008/1639 sayılı kararında "... 657 sayılı Kanun'a göre yurt dışında öğretmenlikte geçen hizmetlerin 12 yılı geçmemek üzere 2/3'ünün intibaklarında değerlendirileceği, Türk soydaşı olan ve Bulgaristan'da öğretmen olarak görev yapmakta iken zorunlu göç kapsamında Türkiye'ye gelip Türk vatandaşlığına geçen ve 657 sayılı Kanun'a tabi öğretmen kadrosunda görev yapan davacının, Bulgaristan'da öğretmen olarak geçen hizmet sürelerinin anılan Kanun hükümleri karşısında emeklilik intibakında değerlendirilmemesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır" gerekçesiyle dava konusu işlemin iptal edilmesine karar vermiştir.
15. Davalının temyizi üzerine Danıştay Onbirinci Dairesi, 18/5/2010 tarihli ve E.2008/5294, K.2010/4328 sayılı ilamı ile hükmü onamıştır.
16. Davalının karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 27/6/2012 tarihli ve E.2010/8757, K.2012/4592 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
17. Diğer taraftan başvurucunun 9 aylık 4/1-a (SSK) kapsamındaki sigortalı hizmeti ile 15 yıl 1 aylık 4/1-c kapsamındaki hizmeti olmak üzere toplam 15 yıl 10 aylık hizmet süresi üzerinden 15/3/2013 tarihinden itibaren 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli aylığı SGK tarafından bağlanmıştır.
18. Başvurucunun aylık bağlamaya esas alınan hizmet süresine -Ankara 4. İdare Mahkemesinin 25/6/2008 tarihli kararına rağmen- Bulgaristan'da geçen öğretmenlik hizmetlerinin ilave edilmemesi üzerine başvurucu, 10/4/2013 tarihli dilekçesi ile SGK'ya müracaat ederek Mahkeme kararının uygulanmasını ve Bulgaristan'da geçen hizmetlerinin emekliliğine esas hizmet süresinin tespitinde dikkate alınmasını talep etmiştir.
19. Başvurucunun talebi SGK'nın 17/5/2013 tarihli işlemi ile reddedilmiştir.
20. Başvurucu 8/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B.İlgili Hukuk
21. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. maddesi şöyledir:
".
C) 1 - Teknik hizmetler sınıfına girenlerden memurluğa girmeden önce yurt içinde veya yurt dışında mesleklerini serbest olarak veya resmi veya özel müesseselerde ifa edenlerle memuriyetten ayrıldıktan sonra bu işlerde çalışarak yeniden memuriyete girmek isteyenlerin teknik hizmetlerde geçen süresinden bu kanun ve bu kanunun 87 nci maddesinde sözü edilen kurumlarda geçen sürenin tamamı ve geri kalan sürenin 3/4 ü toplamı memuriyette geçmiş sayılarak bu süreler her yılı bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.
2 - Sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına girenlerden memurluğa girmeden önce yurt içinde veya yurt dışında mesleklerini serbest olarak veya resmi veya özel kurumlarda yapanlarla, memurluktan ayrıldıktan sonra bu işlerde çalışarak yeniden memurluğa girmek isteyenlerin sağlık hizmetlerinde geçen süresinden, bu kanun ve bu kanunun 87 nci maddesinde sözü edilen kurumlarda geçen süreleri ile 196 ncı maddede belirtilen şekilde tespit edilecek mahrumiyet bölgelerinde en az 3 yıl çalışanların veya çalışacak olanların sürelerinin tamamı ve geri kalan sürelerinin 3/4 ü toplamı memurlukta geçmiş sayılarak bu sürelerin her yılı için bir kademe ilerlemesi ve her üç yılı için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.
."
22. 657 sayılı Kanun'un ek geçici 2. maddesi şöyledir:
"1/3/1970 tarihi ile 30/11/1970 tarihi arasında görevde bulunmaları nedeniyle intibakı yapılmış olanlar ile 30/11/1970'den 1/3/1975 tarihine kadar olan sürede göreve alınanlardan bu madde gereğince değerlendirmeye esas alınan, hizmetlerde öğrenim durumları değişmemiş olanların derece ve kademelere intibakı aşağıdaki esaslara göre yapılır.
.
C) Aşağıda gösterilen görevlerde başarılı olarak geçen süreler (B) fıkrasındaki sürelere eklenir.
.
k) Yabancı memleketlerde öğretmen olarak Türk kültürüne hizmet edenlerden Türk vatandaşlığına geçmiş ve Devlet memuru olmuş olanların, yurt dışında öğretmenlikte geçen hizmetlerinin, (12 yılı geçmemek üzere 2/3'ü)"
23. 657 sayılı Kanun'un ek geçici 59. maddesi şöyledir:
"Bu kanuna tabi kurumlarda halen sürekli işçi statüsü veya sözleşmeli statüde çalışmakta olan Ahıska Türkleri ve Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlardan Türk vatandaşlığına geçmiş olup bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 1995 yılı sonuna kadar memurluğa geçmek için yazılı olarak başvuranlar, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydı ile bu Kanunun Ek Geçici 1, 2 ve 3 üncü maddeleri hükümlerine göre; 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri de dikkate alınarak derece ve kademeleri tespit edilmek suretiyle sınav şartı aranmaksızın boş memur kadrolarına intibak ettirilebilirler.
Bu Kanunun yayımı tarihinden sonra hizmete alınan Ahıska Türkleri ve Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlardan Türk vatandaşlığına geçmiş olanlardan göreve başladıkları tarihten itibaren 6 ay içinde memurluğa geçmek için yazılı olarak başvuranlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır."
24. 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
"Kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.
Ancak, hizmet süreleri toplamının aylık bağlanmasına yeterli olmaması halinde, bu Kanun hükümleri uygulanmaz."
25. 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir."
26. 3201 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi şöyledir:
"Sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerden 1/1/1989 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar zorunlu göçe tabi tutulan, Türk vatandaşı olup Türkiye'de ikamet eden ve 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı Kanun dahil olmak üzere sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almamak koşulu ile yurt dışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri bu Kanuna göre borçlandırılmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanmasında sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 15/10/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 8/5/2013 tarihli ve 2013/3207 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, Mahkeme kararına rağmen Bulgaristan'da öğretmen olarak geçen hizmet sürelerinin Türkiye'de çalıştığı hizmet süresine eklenmeden emekli aylığının bağlandığını, Bulgaristan'da geçen hizmetlerinin emekliliğine esas hizmet süresinin tespitinde dikkate alınmadığını, konu ile ilgili olarak SGK'ya yaptığı müracaatların reddedildiğini, emekli maaşı ve emekli ikramiyesinin ödenmesinde Mahkeme kararına rağmen eksik ödeme yapıldığını, emeklilik hizmet süresine dâhil edilmeyen 12 yıl için ödeme yapılması gerektiğini belirterek sosyal güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; Bulgaristan'daki hizmetinin karşılığı olan emekli ikramiyesi ve emekli maaşına yansıyacak tutarın faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
29. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, Ankara 4. İdare Mahkemesinin kararına rağmen Bulgaristan'da geçen hizmetlerinin emekliliğine esas hizmet süresinin tespitinde SGK tarafından dikkate alınmadığını, emekli maaşı ve emekli ikramiyesinin eksik ödendiğini belirterek sosyal güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmüştür. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (K1, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda, başvurucunun iddialarının Mahkeme kararının yerine getirilmemesine yönelik olduğu anlaşılmış olup ihlal iddiaları, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
1.Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Başvurucunun, Bulgaristan'da geçen hizmet sürelerinin Mahkeme kararına rağmen emekliliğe esas hizmet süresine eklenmemesiyle ilgili şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Başvurucu, Bulgaristan'da geçen hizmet sürelerinin Mahkeme kararına rağmen emekliliğe esas hizmet süresine eklenmediğini, bu şekilde emekli maaşı ve emekli ikramiyesinin eksik ödendiğini belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüş yazısında, başvurucunun kesinleşmiş ve infaz edilebilir mahkeme kararının infazının sağlanmadığına dair ihlal iddialarının, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlali iddiaları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
33. Bakanlığın görüşüne karşı başvurucu beyanda bulunmamıştır.
34. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
35. Başvurucunun ihlal iddiaları iki ayrı başlık altında değerlendirilmiştir.
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
36. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
37. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."
38. Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa'nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında ilgili hükmü, Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (K2 ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
39. Anayasa'nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal barışı güçlendiren; bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
40. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme hakkı ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (K3, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
41. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde açıkça kararların icrasından bahsedilmediği için AİHM, mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak kararların icrası hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç vermesini sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).
42. Yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını, taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde "mahkemeye erişim hakkı" da anlamını yitirir (K4, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
43. AİHM, kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının, lehine karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda, Sözleşme'nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkının bir anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Hangi yargı makamı verirse versin bir yargı kararının veya hükmünün infaz edilmesi, 6. madde anlamında "dava"nın tamamlayıcı unsuru olarak değerlendirilmelidir (Burdov/Rusya, B. No: 59498/00, 7/5/2002, § 34).
44. Davaya taraf olan kişinin etkin korunması ve hukuka uygunluğun sağlanması, idarenin kendisi hakkında verilebilecek nihai yargı kararlarına uymasını gerektirmektedir. Şayet idare, yargı kararını uygulamayı reddediyor veya ihmal ediyor ya da onu uygulamayı geciktiriyorsa bu durumda davada taraf olan kişinin davanın safahatı süresince yararlandığı Sözleşme'nin 6. maddesinde öngörülen teminatlar, her türlü varlık nedenini kaybetmektedir (F1 ve F2 Holding A.Ş. /Türkiye, B. No: 6334/05, 23/10/2012, § 115).
45. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında bir yargı yerine ulaşma hakkının, sadece teorik olarak bu hakkın tanınmasını değil, aynı zamanda o yargı yerinden alınan nihai kararın icrasına yönelik meşru bir beklentiyi de koruduğunu kabul etmiştir (Apostol/Gürcistan, B. No: 40765/02, 28/2/2007, § 54).
46. Anayasa'nın 138. maddesinde mahkeme kararlarına uyma, bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare makamları lehine herhangi bir istisna kurala yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu otoritelerince zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam anlamıyla kullanabilmeleri mümkün olmaz (K3, § 61).
47. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında düzenlenen yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin de bir gereğidir. Çünkü bir hukuk sisteminde yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (K3, § 65).
48. Yargı kararlarının icrasındaki gecikmenin başvurucunun adil yargılanma hakkına bir müdahale olduğu kabul edilmekle beraber kararların icrasında yaşanan gecikmenin hangi sürelere ulaştığında hak ihlali sayılacağının somut davanın koşullarına göre incelenmesi gerekir (K3, § 66). Bu koşulları; davanın konusu, dava konusu bir alacağın veya tazminatın ödenmesiyse alacak veya tazminatın mahiyeti, başvurucunun kararın icrasındaki menfaati, yargı kararının icrasının başvurucu için önemi, ödeme ile sorumlu idarenin bütçe imkânları ve ödeme konusundaki tutumu, alacak veya tazminatın ödemenin gecikmesi nedeniyle değer kaybedip kaybetmediği, davanın kararın icra safhasıyla beraber toplam süresi ile kararın icrasında geçen süre gibi unsurlar belirleyebilir.
49. Nitekim AİHM, mahkeme tarafından verilen hükmün yerine getirilmesini, Sözleşme'nin 6. maddesi bakımından yargılamanın bütünleyici bir parçası olarak görmekte ve yargılamanın uzunluğuyla ilgili davalarda da incelemektedir (Di Pede/İtalya, B. No: 15797/89, 26/9/1996, §§ 20-24).
50. Başvuru konusu olayda başvurucunun Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye'ye geldiği, 5/1/1998 tarihinde sözleşmeli öğretmen olarak göreve başladığı, 11/2/1998 tarihinde ise kadrolu öğretmen olarak atandığı, Türkiye'deki 15 yıl 10 aylık hizmet süresi sonunda 15/3/2013 tarihinde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldığı ve başvurucuya 15 yıl 10 aylık hizmet süresi üzerinden emekli aylığı bağlandığı anlaşılmıştır.
51. Başvurucu, kazanılmış hak aylık derecesinin tespitinde değerlendirilen Bulgaristan'da geçen öğretmenlik süresinin, emekliliğe esas hizmet süresinin tespitinde de değerlendirilmesi talebiyle SGK'ya başvuruda bulunmuş; SGK tarafından bu talep reddedilmiştir.
52. Başvurucu, anılan işlemin iptali amacıyla SGK aleyhine İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Davalı SGK savunmasında, Bulgaristan ile Türkiye Cumhuriyeti arasında sosyal güvenlik anlaşması imzalanmadığını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi işlem görerek devlet memurluğuna atanan kişilerin Bulgaristan vatandaşı olarak Bulgaristan'da görev yapmak suretiyle geçen hizmetlerinin gerek kazanılmış hak aylıklarının gerekse emekli keseneğine esas aylıklarının tespitinde değerlendirme olanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
53. Ankara 4. İdare Mahkemesi, iddia ve savunma ile tüm delilleri inceleyerek 25/6/2008 tarihinde, yurt dışında öğretmenlikte geçen hizmetlerin 12 yılı geçmemek üzere 2/3'ünün intibak işlemlerinde değerlendirilebileceği ve başvurucunun Bulgaristan'da öğretmenlik yaptığı hizmet sürelerinin emeklilik intibakında değerlendirilmemesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle SGK'nın işleminin iptaline karar vermiştir. Davalı SGK'nın temyiz ve karar düzeltme talepleri Danıştay Onbirinci Dairesince reddedilerek 27/6/2012 tarihinde karar kesinleşmiştir.
54. Başvurucu, Ankara 4. İdare Mahkemesinin 25/6/2008 tarihli kararının kesinleşmesinden sonra 15/3/2013 tarihinde emekli olmuş ve SGK'ya başvurarak Mahkeme kararının uygulanmasını, Bulgaristan'da geçen öğretmenlik süresinin emekliliğe esas hizmet süresinin tespitinde dikkate alınmasını ve bu doğrultuda emekli ikramiyesi ve emekli maaşı ödenmesini talep etmiştir.
55. SGK, 17/5/2013 tarihli yazısıyla Bulgaristan ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Sosyal Güvenlik anlaşması imzalanmadığı, bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi işlem görerek devlet memurluğuna atanan kişilerin Bulgaristan'da görev yapmak suretiyle geçen hizmet sürelerinin, gerek kazanılmış hak aylıklarının gerekse emekli keseneğine esas aylıklarının tespitinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Bu nedenle başvurucunun Bulgaristan'da geçen hizmetlerinin intibakta ve hizmet kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirterek talebi reddetmiştir.
56. Başvuru dosyasının incelenmesinden SGK tarafından, Ankara 4. İdare Mahkemesinin kesinleşen kararının hâlen uygulanmadığı, başvurucunun anılan kararın uygulanması talebinin reddedilmesine ilişkin yazıda belirtilen hususların Derece Mahkemelerinde de ileri sürüldüğü ve bu savunmalar yerinde görülmeyerek işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır. Bu şekilde başvurucunun lehine olan ve 27/6/2012 tarihinde kesinleşen Mahkeme kararının, başvurucunun emekli olduğu 15/3/2013 tarihinden Anayasa Mahkemesince kararın verildiği 15/10/2015 tarihine kadar iki yıl yedi aydır uygulanmadığı, anılan kararın niteliği dikkate alındığında bu sürenin makul olmadığı açıktır.
57. Öte yandan SGK tarafından gönderilen 27/8/2015 tarihli yazıda, anılan Mahkeme kararı uyarınca yapılacak borçlanma işlemi sonrasında Bulgaristan'da geçen hizmet süresinin emekliliğe esas hizmet süresinde dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Ancak bu iddianın, başvurucunun ilk talebi üzerine SGK tarafından verilen cevapta yargılama sırasında savunma, temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde, Mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra kararın uygulanmasına yönelik başvurucunun talebinin reddine dair yazıda ileri sürülmediği, Mahkeme kararının uygulanıp uygulanmadığını belirlemek amacıyla Anayasa Mahkemesince yazılan yazı üzerine bildirildiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla sonradan ileri sürülen bu iddianın somut başvuru açısından kararın uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği kabul edilmiştir.
58. Açıklanan nedenlerle SGK'nın, aleyhine verilen ve infaz edilebilir yargı kararını uygulamamasının başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesini etkili sonuçları bakımından konusuz bıraktığı anlaşılmış olup başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
b. Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
59. Anayasa'nın 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
60. Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez"
61. Anayasa'nın 35. maddesi ve Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi paralel düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir.
62. Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi üç temel kuraldan oluşmaktadır. Birinci kural genel olarak mülkiyetten barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesidir. Bu husus, birinci fıkranın ilk cümlesinde düzenlenmiştir. İkinci kural mülkiyetten yoksun bırakmayı düzenler ve bunu belirli koşullara bağlı kılar. Bu da aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kural ise devletlerin kamu yararına uygun olarak ve bu amacın gerektirdiği ölçüde yasaların uygulanması yoluyla mülkiyetin kullanımını kontrol etme yetkisini tanır, bu ise ikinci fıkrada yer almaktadır (Sporrong ve Lönnroth/İsveç, B. No: 7151/75, 7152/75, 23/9/1982, § 61).
63. Anayasa'nın 35. maddesi de Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesindeki düzenlemeye paralel şekilde, birinci fıkrasında mülkiyet hakkını tanımış, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise mülkiyet hakkının sınırlandırılması ve bu sınırlandırmanın ölçütü belirtilmiştir (K5 ve K6, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 59).
64. AİHM, yargı kararlarının icrasının gecikmesini, "mülkten barışçıl yararlanma"hakkına müdahale olarak kabul etmektedir (Burdov /Rusya, § 40).
65. Bu kapsamda öncelikle mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olabilecek mal varlığı değerlerinin belirlenmesi gerekir. Anayasa'nın 35. maddesi ile 1 No.lu Ek Protokol'ün 1. maddesinin koruma alanı içinde yer alan menfaatlerin kapsamına, mevcut bir mülk girebileceği gibi kesin bir şekilde tanımlanmış alacak hakları da girebilir (AYM, E.2000/42, K.2001/361, 10/12/2001; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008).
66. Bir mahkeme hükmünden doğan alacak, icra edilebilir olduğunun kanıtlanması durumunda mal ve mülk olarak kabul edilebilir (Burdov/Rusya, § 40).
67. Ancak somut olayda olduğu gibi Bulgaristan'da öğretmenlik yapan başvurucunun, orada geçen hizmet sürelerinin Türkiye'deki emeklilik intibakında değerlendirilmemesine ilişkin işlem nedeniyle mülkiyet hakkına müdahale olup olmadığının belirlenmesi için bu durumun mülkiyet hakkı kapsamında bir hak teşkil edip etmediğinin belirlenmesi gerekir.
68. AİHM'in, Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi kapsamında genel olarak uyguladığı tüm ilkeler, sosyal haklar için de geçerlidir. Dolayısıyla Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi gelecekte bir mülkü edinme hakkını garanti altına almadığı gibi belli miktarda emekli aylığı alma hakkını da garanti altına almamaktadır. Benzer şekilde, Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi, Sözleşme'ye taraf olmayan bir devletteki çalışma karşılığı hak edilen emekli aylığı alma hakkını da garanti altına almaz. Ayrıca Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi, Sözleşme'ye taraf olan devletlere, herhangi bir sosyal güvenlik programına sahip olup olmama veya böyle bir program kapsamında sağlanacak hakların türünü veya miktarını belirleme konusundaki karar verme özgürlüğüne de sınır koymamıştır. Ancak Sözleşme'ye taraf olan devlet, bir sosyal hak olarak emekli aylığı ödemesini yasal bir hak olarak kabul etmişse (bu hakka sahip olmak, daha önce ödenen katkı paylarına bağlı olsun ya da olmasın) bu yasal hakkın, şartları sağlayan kişiler için Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi kapsamında maddi bir menfaat oluşturduğu kabul edilmelidir (Andrejeva/Letonya, B. No: 55707/00, 18/2/2009, § 77).
69. AİHM demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü ilkesine atıfla, alacak hakkı bulunduğunu gösteren yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini kabul etmektedir (F1 ve F2 Holding A.Ş./Türkiye, § 155).
70. Başvuru konusu olayda Ankara 4. İdare Mahkemesince başvurucunun yurt dışında öğretmenlikte geçen hizmetlerinin 12 yılı geçmemek üzere 2/3'ünün intibaklarında değerlendirilebileceği ve başvurucunun Bulgaristan'da öğretmenlik yaptığı hizmet sürelerinin emeklilik intibakında değerlendirilmemesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işleminin iptaline karar verilmiştir. Başvurucuya SGK tarafından Türkiye'deki görev süresi olan 15 yıl 10 aylık hizmet süresi üzerinden emekli maaşı bağlanmış, Bulgaristan'da geçen görev süreleri emeklilik ikramiyesi ve maaşının hesaplanmasında dikkate alınmamıştır. Ankara 4. İdare Mahkemesi kararında belirtildiği şekilde Bulgaristan'daki hizmet sürelerinin dikkate alınmamasının, başvurucunun daha fazla emekli ikramiyesi ve maaşı almasına engel olabileceği, kararın uygulanmamasının başvurucunun maddi menfaatini etkilediği, Mahkeme kararı ile belirlendiği üzere başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki bir menfaatinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
71. Bir mahkeme kararını uygulamakla görevli kamu makamları, bu kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması için gerekli özeni göstermemekteyse bu durum Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinin ihlali anlamına gelir (K5 ve K6, § 66).
72. Başvuru konusu olayda başvurucunun, Bulgaristan'da öğretmen olarak geçen sürelerin emekliliğe esas hizmet süresinde değerlendirilmesi talebiyle SGK'ya yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine SGK aleyhine açtığı davada Ankara 4. İdare Mahkemesi, başvurucunun yurt dışında öğretmenlikte geçen hizmetlerinin 12 yılı geçmemek üzere 2/3'ünün intibaklarında değerlendirilebileceği, Bulgaristan'da öğretmenlik yapan başvurucunun orada geçen hizmet sürelerinin emeklilik intibakında değerlendirilmemesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle SGK'nın işleminin iptaline karar vermiş, SGK'nın temyiz ve karar düzeltme talebinin Danıştay Onbirinci Dairesince reddedilmesi üzerine 27/6/2012 tarihinde karar kesinleşmiş ve başvurucu da 15/3/2013 tarihinde emekli olmuştur.
73. Başvurucu, anılan kararın kesinleştiğini belirterek karar doğrultusunda işlem yapılmasını ve Bulgaristan'da geçen görev sürelerinin emekliliğe esas fiilî hizmet süresinin tespitinde değerlendirilmesini talep etmiş; SGK tarafından bu talep 17/5/2013 tarihinde reddedilmiştir. Bu şekilde başvurucunun lehine olan kesinleşmiş Mahkeme kararının, başvurucunun emekli olduğu 15/3/2013 tarihinden itibaren uygulanmaması, kararı etkili sonuçları bakımından konusuz bırakmıştır.
74. Açıklanan gerekçelerle Mahkemece verilen ve kesinleşen karar doğrultusunda işlem yapılmaması nedeniyle başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
75. Başvurucu Bulgaristan'daki hizmetinin karşılığı olarak emekli ikramiyesi ve emekli maaşına yansıyacak tutar olan 21.600 TL'nin faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
76. Bakanlık görüşünde, başvurucunun tazminat talebi konusunda değerlendirme yapılmamıştır.
77. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesi şöyledir:
"Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
78. Başvurucunun maruz kaldığı zarar, Derece Mahkemesinin kararı doğrultusunda işlem yapılmaması ile ilişkilidir. Başvurucunun emekli olduğu 15/3/2013 tarihinden Anayasa Mahkemesince karar verilen 15/10/2015 tarihine kadar geçen iki yıl yedi aylık sürenin makul olmadığı ve başvurucunun mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği belirlenmişse de başvurucunun, yalnızca emekli ikramiyesi ve emekli maaşının faiziyle ödenmesine yönelik maddi tazminat talebinde bulunduğu, manevi tazminat talebinin olmadığı anlaşılmıştır.
79. Başvurucunun talep ettiği maddi tazminatın, Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen karar doğrultusunda yapılacak işleme ilişkin olduğu dolayısıyla aynı konuda yeniden maddi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmadığı dikkate alınarak maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
80. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
81. Başvuruya konu yargılama sonunda verilen kararın icra edilmediği ve bu hususun başvurucunun mülkiyet ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiği gözetilerek hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla Mahkeme kararlarının mümkün olan en kısa sürede yerine getirilmesini teminen, kararın bir örneğinin SGK'ya gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun, Mahkeme kararının yerine getirilmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucunun,
1. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
D. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına gönderilmesine
15/10/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.