TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, iştirak ettiği hizmet alımı ihalesine ilişkin olarak yaptığı itirazen şikâyet başvurusunun reddedilmesine ilişkin Kamu İhale Kurulu kararının iptali istemiyle açtığı davada Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 16/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 24/12/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun iştirak ettiği Devlet Su İşleri (DSİ) 3. Bölge Müdürlüğü tarafından 15/9/2009 tarihinde açık ihale usulü ile yapılan "Sakarya Merkez Aşırlar Göleti Proje Yapımı" ihalesi başka şirkete verilmiştir.
6. Başvurucunun ihalenin sonucuna karşı yaptığı 2/10/2009 tarihli şikayet başvurusu DSİ 3. Bölge Müdürlüğünün 9/10/2009 tarih ve 93974 sayılı işlemi ile reddedilmiş, bu işlem başvurucuya 15/10/2009 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 26/10/2009 tarihinde Kamu İhale Kurumu'na (KİK) itirazen şikayet başvurusunda bulunmuştur.
7. Başvurucu dilekçesinde, ihalenin aşırı düşük teklif tespiti ve sorgulaması yapılmadan başka bir şirkete verildiğini, bu sorgulama yapılsaydı ihale üzerinde kalan şirketin teklifinin değerlendirme dışı bırakılacağını ve ekonomik açından en avantajlı teklifi vermesi nedeniyle ihalenin kendi üzerinde kalacağını ileri sürmüştür.
8. KİK yaptığı ön incelemede, itirazen şikayet başvurusu dilekçesine başvuru bedelinin yatırıldığına dair banka dekontunun eklenmediğini tespit etmiş ve bu eksikliğin itirazen şikayet başvuru süresinin bitim tarihi olan 26/10/2009 tarihine kadar tamamlatılması gerektiğini Kamu Satınalma Platformunda ilan etmiştir.
9. Başvurucunun belirtilen eksikliği 26/10/2009 tarihi mesai bitimine kadar tamamlamaması üzerine Kamu İhale Kurulu 2/11/2009 tarih ve 2009/UH.I-2688 sayılı kararı ile başvurucunun yaptığı itirazen şikayet başvurusunu reddetmiştir.
10. Başvurucu anılan kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde dava açmış, Mahkeme 27/1/2010 tarih ve E.2009/1604 sayılı kararı ile yürütmenin durdurulması talebini reddetmiştir.
11. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz da Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 4/3/2010 tarih ve İtiraz No:2010/909 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
12. Daha sonra Ankara 3. İdare Mahkemesi 8/12/2010 tarih ve E.2009/1604, K.2010/1654 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden, DSİ 3. Bölge Müdürlüğü tarafından 15.9.2009 tarihinde Açık İhale Usulü ile yapılan 2009/114061 İhale Kayıt Numaralı "Sakarya Merkez Aşırlar Göleti Proje Yapımı" ihalesine ilişkin olarak, davacı şirket tarafından 02.10.2009 tarihinde idareye şikayet başvurusunda bulunulduğu, idarenin başvurunun uygun bulunmadığına dair kararının davacıya 15.10.2009 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 10 günlük itirazen şikayet başvuru süresinin son günü olan 26.10.2009 tarihinde davalı idareye itirazen şikayet başvurusunda bulunulduğu, idarece yapılan ön inceleme neticesinde, davacı tarafından başvuru dilekçesine başvuru bedelinin Kurum hesaplarına yatırıldığına dair banka dekontunun eklenmediği, söz konusu eksikliğin davalı idare internet sitesinde yer alan Kamu Satınalma Platformunda belirtildiği, buna karşın eksikliğin 10 (on) günlük itirazen şikayet başvurusu süresinin dolduğu tarih olan 26.10.2009 tarihi mesai bitimine kadar tamamlanmadığı gerekçesiyle, dava konusu 02.11.2009 tarih ve 2009/UH.I-2688 sayılı Kamu İhale Kurulu kararı ile 4734 sayılı Kanunun 54. maddesinin 10. fıkrasının (c) bendi uyarınca "Başvurunun reddine" karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda hükümlerine yer verilen mevzuat uyarınca, danışmanlık hizmeti alımı ihaleleri için yapılacak olan itirazın şikayet başvurularında da başvuru bedelinin yatırılması zorunlu olup, davacının bu bedeli yatırmaması nedeniyle başvurusunun reddi yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
13. Karar, başvurucu temsilcisinin gösterdiği adresin kapalı olması nedeniyle muhtarlığa bırakılmış ve ihbarname adresin kapısına 20/4/2011 tarihinde yapıştırılmıştır.
14. Başvurucu 6/6/2011 tarihinde kararı temyiz etmiş ve temyiz dilekçesinde 27/5/2011 tarihinde kararı öğrendiğini belirtmiştir.
15. Danıştay Onüçüncü Dairesi 26/9/2011 tarih ve E.2011/2857, K.2011/4052 sayılı kararı ile temyiz istemini süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Dairenin gerekçesi şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden; temyizen incelenerek bozulması istenen mahkeme kararının davacı şirkete 20.04.2011 tarihinde tebliğ edildiği, bu karara karşı en geç 20.05.2011 tarihine kadar temyiz isteminde bulunulması gerekirken, davacı şirket tarafından 06.06.2011 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesi kaydına giren dilekçe ile temyiz isteminde bulunulduğu anlaşıldığından, temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmamaktadır."
16. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 18/2/2013 tarih ve E. 2012/557, K. 2013/368 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
17. Karar, başvurucuya 6/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, 16/5/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
18. 4/1/2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun "İhalelere yönelik başvurular" kenar başlıklı 54. maddesinin yedinci ve devam eden fıkraları şöyledir:
"İtirazen şikayet dilekçelerine, başvuruda bulunmaya yetkili olunduğuna dair belgeler ile imza sirkülerinin aslı veya yetkili mercilerce onaylı örneklerinin, varsa şikayete idarece verilen cevabın bir örneği ile başvuru bedeli ve teminatının Kurum hesaplarına yatırıldığına dair belgenin eklenmesi zorunludur.
Aynı kişi tarafından birden fazla ihaleye, birden fazla kişi tarafından ise aynı ihaleye tek dilekçe ile başvuruda bulunulamaz.
Belirtilen hususlara aykırılık içeren ve henüz başvuru süresi dolmamış olan başvurulardaki eksiklikler, idare veya Kurumun bildirim yapma zorunluluğu bulunmaksızın, başvuru süresinin sonuna kadar başvuru sahibi tarafından giderilebilir.
Başvuruların ihaleyi yapan idare veya Kurum dışındaki idari mercilere ya da yargı mercilerine yapılması ve başvuru dilekçelerinin bu merciler tarafından ilgisine göre idareye veya Kuruma gönderilmesi hâlinde, dilekçelerin idare veya Kurum kayıtlarına girdiği tarih, başvuru tarihi olarak kabul edilir.
Başvurular üzerine ihaleyi yapan idare veya Kurum tarafından gerekçeli olarak;
a) İhale sürecinin devam etmesine engel oluşturacak ve düzeltici işlemle giderilemeyecek hukuka aykırılığın tespit edilmesi halinde ihalenin iptaline,
b) İdare tarafından düzeltme yapılması yoluyla giderilebilecek ve ihale sürecinin kesintiye uğratılmasına gerek bulunmayan durumlarda, düzeltici işlem belirlenmesine,
c) Başvurunun süre, usul ve şekil kurallarına uygun olmaması, usulüne uygun olarak sözleşme imzalanmış olması veya şikayete konu işlemlerde hukuka aykırılığın tespit edilememesi veya itirazen şikayet başvurusuna konu hususun Kurumun görev alanında bulunmaması hallerinde başvurunun reddine,
karar verilir."
19. 11/2/1959 tarih ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" kenar başlıklı 21. maddesi şöyledir:
"Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar."
20. 6/1/1981 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Temyiz dilekçesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (6) ve (7) numaralı fıkraları şöyledir:
"Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamının ödenmemiş olması halinde kararı veren; mahkeme veya Danıştay daire başkanı tarafından verilecek onbeş günlük süre içerisinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçilmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesi, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde de kararı veren mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesi, temyiz isteminin reddine karar verir. Mahkemenin veya Danıştay dairesinin bu kararları ile bu maddenin 2 nci fıkrasında belirtilen temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararlarına karşı, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin ödenmemiş olduğu, dilekçenin 3 üncü madde esaslarına göre düzenlenmediği ve temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapıldığı hususlarının dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi ve kurulunca saptanması hallerinde de 2 ve 6 ncı fıkralarda sözü edilen kararlar daire ve kurulca verilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 22/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 16/5/2013 tarih ve 2013/3449 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
Başvurucu,
i. DSİ 3. Bölge Müdürlüğünce yapılan ihalede ihalenin üzerinde bırakılmasına karar verilen şirket hakkında "aşırı düşük teklif" sorgulaması yapılmamasının usule ve kanuna aykırı olduğunu, ayrıca ilgili kanunda "danışmanlık hizmet alımı işleri" için başvuru ücreti alınacağına dair bir hüküm bulunmamasına rağmen KİK tarafından, anılan ücretin yatırılmadığı gerekçesiyle başvurusunun reddedildiğini, açıklanan nedenlerle idarenin hukuka bağlılığı ilkesinin,
ii. Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtığı davada yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının ve bu karara yaptığı itiraz üzerine verilen kararın gerekçesiz olduğunu, başvuru ücreti yatırılmadığı için davanın reddedilmesinin kanuna aykırı olduğunu, bu nedenle adil yargılanma hakkının,
iii. Mahkeme kararının muhtara bırakılması şeklinde gerçekleştirilen tebligatın usulsüz ve kararın ıttıla tarihinin 27/5/2011 olduğu belirtilmesine rağmen, Danıştay tarafından bu itirazlar dikkate alınmaksızın ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın temyiz başvurusunun süre aşımı gerekçesiyle reddine karar verilmesinin, bunun yanında temyiz talebi incelenmediği için harç ve diğer giderlerin iadesine karar verilmemiş olmasının ve karar düzeltme talebinin reddi kararının gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma hakkının,
ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Başvurucunun iddialarının özü, ilk derece mahkemesi ve Danıştay kararlarının adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları aşağıda iki başlık altında ve adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Danıştay Kararlarında Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
23. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, . açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
25. 6216 sayılı Kanun'un "Esas hakkındaki inceleme" kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
26. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
a. Danıştay Kararının Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
27. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Başvurucu, Ankara 3. İdare Mahkemesi kararının muhtara bırakılmak suretiyle tebliğ edilmesinin usulsüz olduğunu ve kararın ıttıla tarihinin 27/5/2011 olduğu belirtilmesine rağmen, Danıştay tarafından bu itirazlar dikkate alınmaksızın ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın temyiz başvurusunun süre aşımı gerekçesiyle reddine karar verildiğini ileri sürmüştür.
29. Başvuru konusu olayda, 7201 sayılı Kanun'un 21. maddesi uyarınca (§ 19) ilk derece mahkemesi kararı şirket temsilcisinin gösterdiği adrese tebligata çıkarılmış, temsilcinin adreste bulunmaması nedeniyle posta memurunca araştırma yapılmış, komşudan alınan bilgiye göre temsilcinin "çarşıya" gittiğinin tespit edilmesi üzerine karar mahalle muhtarına imza karşılığı teslim edilmiş ve 20/4/2011 tarihinde temsilcinin gösterdiği adresin kapısına ihbarname yapıştırılmıştır.
30. Danıştay Onüçüncü Dairesi tarafından temyiz başvurusu üzerine yapılan incelemede, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın 20/4/2011 tarihinde tebliğ edildiği, bu karara karşı en geç 20/5/2011 tarihine kadar temyiz talebinde bulunulması gerekirken 6/6/2011 tarihinde kayda giren dilekçe ile yapılan temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
31. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da bariz takdir hatası veya açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucu, temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamış olup, başvurucunun Danıştay Onüçüncü Dairesince delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Danıştay Onüçüncü Dairesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Harç ve Diğer Giderlerin İade Edilmediği İddiası
33. Başvurucu, temyiz talebi incelenmediği gerekçesiyle harç ve diğer giderlerin iadesine karar verilmemesinden de şikâyet etmektedir.
34. 2577 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (6) ve (7) numaralı fıkraları uyarınca (§ 20), temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde kararı veren mahkemenin, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesinin temyiz isteminin reddine karar vereceği, temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapıldığı hususlarının dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi ve kurulunca saptanması hallerinde de temyiz isteminin reddine ilişkin kararın daire ve kurulca verileceği düzenlenmiştir.
35. Anılan mevzuat uyarınca, başvurucu tarafından yapılan temyiz başvurusunun süresinde yapılıp yapılmadığı hakkında Danıştay Onüçüncü Dairesi tarafından bir inceleme yapılmış ve sonuçta temyiz süresinin geçirilmesinden sonra talepte bulunulduğunun tespit edilmesi nedeniyle temyiz talebi süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
36. Başvuruya konu olayda, başvurucu tarafından yapılan temyiz istemi üzerine 2577 sayılı Kanunun 48. maddesi gereğince gerekli incelemeler yapılarak karar verildiği görüldüğünden, başvurucunun temyiz talebinin incelenmemesi nedeniyle harç ve giderlerin iadesine karar verilmesi gerektiği şikâyetinin, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Karar Düzeltme Talebinin Gerekçesiz Reddedildiği İddiası
37. Başvurucu karar düzeltme talebinin reddi kararının gerekçesiz olmasından şikâyet etmektedir.
38. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."
39. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa'nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
40. Derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp, hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan kanun yolu mercilerince; onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek bulunmamaktadır (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 25). Nitekim AİHM içtihatları da bu yöndedir (Van de Hurk/Hollanda, B. No: 16034/90, 19/4/1994, § 61).
41. Somut olayda Danıştay Onüçüncü Dairesi, temyiz talebinin ilk derece mahkemesi kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç 20/5/2011 tarihine kadar yapılması gerekirken 6/6/2011 tarihinde yapılması nedeniyle süre aşımı nedeniyle temyiz talebini reddetmiştir. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi üzerine aynı Daire temyiz kararına atıf yapmak suretiyle karar düzeltme talebini reddetmiştir. Dolayısıyla Danıştay Onüçüncü Dairesinin karar düzeltme talebi hakkında verdiği kararın gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
42. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. İlk Derece Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
43. Başvurucu, KİK kararının hukuka aykırı olması, Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtığı davada yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının ve bu karara yaptığı itiraz üzerine verilen kararın gerekçesiz olması ile başvuru ücreti yatırılmadığı için davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
44. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
45. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
46. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil nitelikte bir kanun yolu" olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
47. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/1049, 16/4/2013, § 32).
48. Başvuru konusu olayda, başvurucu, KİK kararının hukuka aykırı olduğunu ve bu kararın iptali istemiyle açtığı davada adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de, ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunu süresinde yapmadığı gerekçesiyle Danıştay Onüçüncü Dairesi tarafından bu başvuru süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
49. Bu durumda, başvurucunun ilk derece mahkemesi kararını süresi içinde temyiz etmeyerek kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamını usulüne uygun bir şekilde tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu görülmektedir
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmına ilişkin ihlal iddialarının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun
1. Danıştay kararlarında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının "açıkça dayanaktan yoksun olması",
2. İlk Derece Mahkemesi kararlarında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının "başvuru yollarının tüketilmemiş olması",
nedenleriyleKABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
22/1/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.