İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 15. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 21. maddesinin;
1- Dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...30 gün içinde...’’ ibaresinin,
2- Beşinci fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa'nın 2., 10. ve 49. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin özelleştirme kapsamına alınması nedeniyle iş sözleşmesi sona erdirilen davacının, iş kaybı tazminatı ödenmesi istemiyle açtığı davada, itiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
”1- 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21. maddesinin 4. fıkrasının üçüncü cümlesindeki (30 gün içinde) ibaresi yönünden:
Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti diğer nitelikleri yanında sosyal hukuk devletidir. Sosyal hukuk devleti kişilerin huzur, refah ve mutluluk içerisinde yaşamalarını güvence altına alan, çalışma hayatını geliştirip, ekonomik ve mali önlemler almak suretiyle çalışanları koruyan, kişilerin insan onuruna uygun yaşam sürebilmeleri için gerekli bütün olanakları sağlayan, gelirin adil ve hakça dağıtılması ve paylaşılması için gerekli önlemleri alıp, kişilerin sosyal güvenlik haklarını sağlayan ve bugüne ve istikbale ilişkin ümit ve beklentilerine uygun şekilde sosyal adaleti gözeten devlettir. Çağdaş ve uygar devlet anlayışında sosyal hukuk devleti ilkelerinin azami olarak hayata geçirilmesi ve bunun için tüm kural ve kurumların tesisiyle idamesi ve bu yolla kişilerin refah, huzur ve mutluluğa yönelik müşterek en yüksek menfaatlerini sağlamak amaçtır.
Anayasanın 49. maddesine göre ise çalışanları ve işsizleri koruyup desteklemek, onların hayat seviyesini yükseltmek, işsizliği önlemek ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almak devletin görevidir. Bu hüküm somut olarak sosyal devlet ilkesinin çalışanlara ve çalışma yaşamına yönelik yansımasıdır.
İptale konu kanuni düzenlemede özelleştirme uygulamaları sebebiyle işini kaybeden işçiler için diğer hakları ve yeni bir iş bulmalarına yönelik hizmetler yanında işsizlik kaybı tazminatı öngörülmüştür. Bu hüküm sosyal hukuk devleti ilkesinin bir sonucu olarak kanunda yer almıştır. Ne var ki kanun koyucu işsizlik kaybı tazminatına hak kazanan kişilerin bu tazminattan ve hizmetlerden yararlanabilmeleri için otuz gün gibi bir başvuru süresi öngörmüş ve başvuruyu zorunlu kılmıştır. Buradaki sürenin bir hak düşürücü süre olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre bu süre içerisinde kuruma başvurmayanlar bu tazminat ve hizmet talep etme hakkını kaybetmektedir Hak düşürücü süre maddi hakkı ortadan kaldıran niteliği ile resen gözetilir ve herhangi bir sebeple durması, kesilmesi ya da ihya edilmesi ve bu sebeple de Anayasanın 40/2. maddesi işletilerek süresinde yapılamayan başvurunun süresinde kabul edilmesi mümkün değildir.
Anayasanın sosyal hukuk devleti ilkesi ve bunun somut yansıması niteliğindeki çalışma hak ve ödevine ilişkin hükümleri devletin kendiliğinden herhangi bir başvuru olmaksızın yerine getirmesi gereken yükümlülüklerdendir. Nitekim kanun koyucu işsizlik kaybı tazminatı öngörürken bu yönde ne bir başvuru ne de istek sonucunda hareket etmiş, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak bu düzenlemeyi yapmıştır. Özelleştirme uygulamaları sonucu işini kaybeden İşçilerin bu duruma düşmelerinde ne kendilerinin ne de işverenlerin bir kusuru ya da fiili vardır. Doğrudan yasama ve giderek idari tasarrufa dayalı olarak iş akitleri sona erdirilmiştir. Kamusal bir tasarrufla işini kaybeden işçi için öngörülen işsizlik tazminatının ödenmesi için ayrıca bir hak düşürücü süre mahiyetinde başvuru süresinin öngörülmesi sosyal devlet ilkesi gereğince çalışanlara tanınmış olan haklarının kısıtlanması sonucunu doğurur. Başka bir deyişle kanun koyucunun düzenleme yaparken sosyal devlet ilkesinin gereği olarak öngördüğü işsizlik kaybı tazminatının somut olarak ödenmesi ve hizmet verilmesi hususunda hak düşürücü süre mahiyetinde bir süre öngörmesi bu hakkın özünü ve kullanılmasını önleyici mahiyettedir.
Bu durumda hükümde geçen (30 gün içinde) ibaresi Anayasanın 2. ve 49. maddelerine aykırı durmaktadır.
2- 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21. maddesinin 5. fıkrasının birinci cümlesi yönünden:
Bu hükümle işsizlik tazminatına hak kazananlardan akdin sona erdiği tarih itibariyle yaşlılık aylığına hak kazanmış durumda olanlara tazminat ödenmeyeceği hükme bağlanmaktadır. Buna göre yaşlılık aylığına hak kazanmış durumda olanlarla kazanmamış durumda olanlar arasında farklı bir hukuki düzenleme söz konusudur.
Anayasanın 10. maddesine göre herkes kanun önünde eşittir.
Yüksek mahkemenin bu konudaki yerleşmiş karar ve içtihatlarına göre bu ilkenin eylemli değil, hukuksal eşitliği öngördüğü, aynı durumda bulunan kişilerin kanunla aynı işleme tabi tutulmasını sağlamayı amaçladığı, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmeyeceği, durum ve konumlarındaki özellikler sebebiyle kişi veya kişiler hakkında değişik hukuki düzenlemelerin gerekliliği karşısında aynı hukuksal durumdakilerin aynı farklı durumdakilerin farklı kurallara bağlı tutulmasının bu ilkenin ihlali sonucunu doğurmayacağı kabul edilmektedir.
Ancak bütün insanların bazı noktalarda birbirine benzedikleri, bazı noktalarda birbirlerinden ayrıldıkları; doğal, sosyal ve hukuki bakımdan bir sürü farklılıklarının ve ayrılıklarının bulunduğu gerçektir. İnsanların farklı ve ayrı noktalarına ağırlık verilerek yorum yapılırsa farklı sonuçlara, ortak ve benzer noktalarına ağırlık verilerek yorum yapılırsa farklı sonuçlara ulaşılır. Eşitlik ilkesi aslında birbirine benzemeyen ve farklı olan kişilerin kanun önünde eşitliğinin sağlanmasına yöneliktir. Bu sebeple kişilerin aynı düzenleme karşısındaki benzer ve ortak yönlerine bakılması gerekir.
Somut olayda yaşlılık aylığına hak kazanmış durumda olanlarla bu durumda olmayanların bundan başka ayrıldıkları bir nokta yoktur. Ayrıldıkları noktaya bakılırsa düzenlemenin ilk bakışta Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olmadığı ileri sürülebilir. Ancak kamusal tasarrufun amaç ve konusu yönünden aynı durumdadırlar. Her iki grup da özelleştirme kapsamına alınan işyerinde çalışan durumunda olup, her iki grup da kamusal bir tasarrufla işini kaybetmiştir. Kanun koyucunun yaşlılık aylığına hak kazanmış olanların en azından yaşlılık aylığı alacaklarından hareketle bu şekilde düzenleme yaptığı anlaşılmaktadır. Oysa yaşlı bir kişinin diğerlerine göre iş bulma ümidi ve olanağının daha az ve daha zor olduğu açıktır. Yaşlılık aylığının çalışılan dönemde elde edilen ücretten düşük olduğu da bir gerçektir. Öte yandan yaşlılık aylığı devlet tarafından karşılıksız yapılan bir yardım değil, hizmet süresi boyunca işçi ve işveren tarafından ödenen primlerin karşılığıdır. Yaşlılık aylığına hak kazanmış olanların hizmet süresi diğerlerine göre daha çoktur. Nitekim aynı fıkrada tazminatın hizmet süresine göre arttırılacağı öngörülmüştür.
Bu durumda yaşlılık aylığına hak kazanmış olanların farklı hukuki işleme tabi tutulması eşitlik ilkesine aykırı durmaktadır.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan sebeplerle;
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun;
21. maddesinin 4. fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan (30 gün içinde) ibaresinin,
21. maddesinin 5. fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasaya aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz ve talep olunur. ”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları
Kanun'un itiraz konusu kuralları da içeren 21. maddesi şöyledir:
“İş Kaybı Tazminatı Ödenmesi ve Diğer Hizmetlerin Verilmesi
Bu Kanuna göre özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların (iştirakler hariç) özelleştirmeye hazırlanması, özelleştirilmesi, küçültülmesi veya faaliyetlerinin kısmen ya da tamamen durdurulması, süreli ya da süresiz kapatılması veya tasfiye edilmesi nedeniyle; bu kuruluşlarda iş sözleşmesine dayalı olarak ücret karşılığı çalışanlardan iş sözleşmeleri tâbi oldukları iş kanunları ve toplu iş sözleşmeleri gereğince tazminata hak kazanacak şekilde sona ermiş olanlara, kanunlardan ve yürürlükteki toplu iş sözleşmelerinden doğan tazminatları dışında ilave olarak iş kaybı tazminatı ödenir. Ayrıca bunların mesleklerinde geliştirilmesine, bir meslekte yetiştirilmesine veya meslek edindirilmesine ilişkin eğitim giderleri ile yeni iş bulmalarına katkı sağlamak amacıyla yapılacak giderler Özelleştirme Fonundan karşılanır. Engelli personele (ilgili kanunların öngördüğü I, II ve III. derece), bu maddede belirtilen tutarın iki katı olarak iş kaybı tazminatı ödenir. İş kaybı tazminatı ödenmesi ve sağlanabilecek diğer hizmetlere ilişkin işlemler Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür.
Özelleştirme kapsamına alman kuruluşlarda iş kanunlarına tabi olarak çalışırken; bunların özelleştirmeye hazırlanmaları, özelleştirilmesi, küçültülmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya tasfiye edilmesi nedenleriyle, bu kuruluşların sermayelerindeki kamu payının % 50’nin altına düşmesinden, anonim şirket haline dönüştürülmeyenlerin ise Devir -teslim tarihinden itibaren bir yıl içinde, hizmet akitlerinin haklı neden olmaksızın işveren tarafından feshedilmesi veya haklı nedenlerle kendileri tarafından feshedilmesi sonucu işsiz kalanlar bu Kanunda belirtilen tazminat ve diğer hizmetlerden yararlanırlar.
Özelleştirme Fonu gelirlerinden, iş kaybı tazminatı ödenmesi veya diğer hizmetlerden kaynaklanacak giderlerin karşılanması amacıyla ayrılacak tutarlar, öncelikle iş kaybı tazminatı ödenmesinde kullanılır. İş kaybı tazminatlarının ödenmesi ve diğer hizmetlerle ilgili giderlerin karşılanması amacıyla yurt içinden ve/veya yurt dışından sağlanacak özel tahsisli kaynaklar, Kurul tarafından belirlenecek sermayesinin yarıdan fazlası kamuya ait bir bankada Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü adına açılacak “Özelleştirmeye Bağlı İş Kaybı Tazminatı ve Diğer Hizmetler Hesabı ”na yatırılır. Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü bu hesabın kullanılması ve değerlendirilmesi ile görevli ve yetkilidir. Nakit durumunun yetersizliği sebebiyle ivedi ve zorunlu harcamaların yapılamaması halinde; İdare, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün talebi üzerine Özelleştirme Fonundan yapılacak aktarmalara mahsuben “Özelleştirmeye Bağlı İş Kaybı Tazminatı ve Diğer Hizmetler Hesabı" na aktarma yapmaya yetkilidir.
İş kaybı tazminatı, günlük net asgari ücretin iki katıdır. Bu madde kapsamına girenlerden, hizmet akdinin sona erdiği tarihte aynı işveren ile hizmet akdi kesintisiz en az; 550 günden beri devam edenlere 90 gün, 1100 günden beri devam edenlere 120 gün, 1650 günden beri devam edenlere 180 gün, 2200 günden beri devam edenlere 240 gün süre ile iş kaybı tazminatı verilir. Sözkonusu tazminat ve diğer hizmetlerden yararlanmaya hak kazananların, bu tazminat ve hizmetlerden yararlanabilmeleri için, hizmet akitlerinin sona erdiği tarihten itibaren 30 gün içinde Türkiye İş Kurumuna başvurmaları zorunludur. Türkiye İş Kurumu hak sahiplerinin başvurularını müteakip, gerekli incelemeyi en geç 30 gün içinde sonuçlandırarak iş kaybı tazminatına hak kazanıldığını tespit etmesi halinde hizmet akdinin feshi tarihinden geçerli olmak üzere, inceleme ve buna ilişkin işlemlerin sonuçlanmasından itibaren 10 gün içinde iş kaybı tazminatını aylık olarak ödemeye başlar.
Bu maddede öngörülen şekilde hizmet akitleri sona erenlerden; hizmet akitlerinin sona erme tarihi itibariyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun hükümleri gereğince hizmet ve prim ödeme sürelerine göre yaşlılık aylığına hak kazananlar iş kaybı tazminatı ve diğer hizmetlerden yararlanamazlar. İş kaybı tazminatı ve diğer hizmetlerden yararlananların, işe yerleştirilmeleri veya kendilerinin iş bulmaları halinde ödenmekte olan tazminata ve diğer hizmetlere ilişkin hakları sona erer. İş kaybı tazminatının verilmesi ve diğer hizmetlerin sağlanmasına ilişkin usul ve esaslar; İdare ile Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü arasında yapılacak protokolle belirlenir.
İş kaybı tazminatının fiilen ödendiği sürelere ait sosyal güvenlik kuruluşları kesintileri Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünce ayrıca hak sahipleri adına bu madde gereğinde açılacak hesaptan ilgili kurumlara ödenir.
Bu Kanunun 26 ncı maddesi gereğince yapılacak özelleştirme uygulamaları sonucu doğacak iş kaybı nedeni ile tazminata hak kazananlara ödenmesi gerekecek tazminat tutarları,bu maddede öngörülen esas ve usuller çerçevesinde ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından hesaplanır. Bu suretle hesaplanan tazminat tutarları, 26 ncı madde gereğince özel bir hesapta toplanan gelirlerden karşılanmak üzere ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından hak sahiplerine ödenir
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 10. ve 49. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSUT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ'un katılımlarıyla 22.4.2014 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ayhan KILIÇ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralı ile sınırlıdır.
Kanun’un 21. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan itiraz konusu “...30 gün içinde...” ibaresiyle, iş kaybı tazminatından yararlanılabilmesi için “otuz gün içinde başvuru” koşulu getirilmekte, anılan maddenin beşinci fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesiyle ise iş sözleşmelerinin sona erme tarihi itibarıyla 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereğince hizmet ve prim ödeme sürelerine göre yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı ve diğer hizmetlerden yararlanamayacakları kurala bağlanmaktadır.
Bakılmakta olan davada, özelleştirme nedeniyle 2003 yılı sonu itibarıyla iş sözleşmesi sona erdirilen davacının, 16.8.2013 tarihinde 4046 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca iş kaybı tazminatı ödenmesi istemiyle iş mahkemesi nezdinde açtığı davada, davalı idarece, davacının iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde başvuruda bulunmadığı ve yine bu tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazanmış olduğu belirtilmiş ve bu nedenlerle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Davacının iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazanmış olması, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Kanun'un 21. maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesiyle iş kaybı tazminatının kapsamı dışında bırakılanlar, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazanmış olanlarla sınırlıdır. Anılan cümlede iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte henüz yaşlılık aylığı almaya hak kazanmayanlara yönelik herhangi bir düzenleme veya kısıtlama söz konusu değildir. Dolayısıyla anılan dördüncü fıkranın üçüncü cümlesiyle getirilen "otuz gün içinde başvuruda bulunma” şartının da sadece iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar yönünden incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, Kanun’un 21. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan "...30 gün içinde...” ibaresine ilişkin esas incelemenin, maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki "...yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar..." yönünden yapılmasına karar vermek gerekmiştir.
B- Kanun’un 21. Maddesinin Beşinci Fıkrasının Birinci Cümlesinin İncelenmesi
Başvuru kararında, özelleştirme uygulamaları sonucu işsiz kalan işçilerden yaşlılık aylığına hak kazanmayanlara iş kaybı tazminatı ödenmekte iken yaşlılık aylığına hak kazananların bu haktan yararlanamamalarının eşitlik ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun’un 21. maddesinin birinci fıkrasıyla, Kanun’a göre özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların (iştirakler hariç) özelleştirmeye hazırlanması, özelleştirilmesi, küçültülmesi veya faaliyetlerinin kısmen ya da tamamen durdurulması, süreli ya da süresiz kapatılması veya tasfiye edilmesi nedeniyle bu kuruluşlarda iş sözleşmesine dayalı olarak ücret karşılığı çalışanlardan iş sözleşmeleri, tâbi oldukları iş kanunları ve toplu iş sözleşmeleri gereğince tazminata hak kazanacak şekilde sona ermiş olanlara, kanunlardan ve yürürlükteki toplu iş sözleşmelerinden doğan tazminatları dışında ilave olarak iş kaybı tazminatı ödenmesi imkânı getirilmiştir.
İtiraz konusu kuralda ise 21. maddede öngörülen şekilde iş sözleşmeleri sona erdirilenlerden, iş sözleşmelerinin sona erme tarihi itibarıyla 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince hizmet ve prim ödeme sürelerine göre yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı alamayacağı düzenlenmektedir. Kural uyarınca, iş kaybı tazminatından yararlanamayacak olanlar, fiilen yaşlılık aylığı alanlar değil, yaşlılık aylığı almaya hak kazananlardır. Bu durumda, iş sözleşmesi sona eren kişi, emekliye ayrılmayı tercih etmeyip çalışmaya devam etme iradesini sürdürerek yeni iş arayışlarına girse bile yaşlılık aylığına hak kazandığı için iş kaybı tazminatı alamayacaktır.
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "kanun önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlâli yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Kanun’un 21. maddesinde düzenlenen iş kaybı tazminatı, özelleştirme uygulamaları nedeniyle kendi kusuru olmaksızın iş sözleşmesi sona erdirilen işçi statüsündeki çalışanlara, iş hukukundan kaynaklanan diğer tazminatların yanında, Kanun’da öngörülen süreyle sınırlı olarak (işçinin kıdemine göre üç aydan sekiz aya kadar) ödenen ve kişinin yeni bir işe yerleşmesiyle veya her halükarda Kanun’da belirlenen sürenin dolmasıyla da kesilen ek bir mali imkândır. İş kaybı tazminatının amacı, kusuru olmaksızın işini kaybeden işçinin uğradığı mağduriyetlerin kısmen de olsa giderilmesidir. Nitekim Kanun’un gerekçesinde, iş kaybı tazminatı ödenmesinin öngörülmesiyle, iş kaybı nedeniyle maruz kalınacak mağduriyetin ve bu konuda kamuoyunda oluşan sosyal olumsuzlukların giderilmesinin amaçlandığı açıkça ifade edilmiştir.
Özelleştirme uygulamaları nedeniyle kusuru olmaksızın işini kaybeden tüm işçilerin benzer mağduriyetler yaşayacağı ve işsiz kalmanın, bu kişiler üzerinde yol açacağı olumsuzlukların birbirine yakın olacağı ortadadır. Şu hâlde, işsiz kalanların benzer mağduriyetler yaşayacakları açık olduğuna göre, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar ile hak kazanmayanlar arasında, bu mağduriyetlerin hafifletilmesi amacını taşıyan iş kaybı tazminatı ödenmesi bakımından ayrım yapılmasının haklı temeli bulunmamaktadır. Bu nedenle, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazanmayanlara iş kaybı tazminatı ödenirken, anılan tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazananların bu mali haktan mahrum bırakılması eşitlik ilkesini zedelemektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Haşim KILIÇ bu görüşe farklı gerekçeyle katılmıştır.
Hicabi DURSUN, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
C- Kanun’un 21. Maddesinin Dördüncü Fıkrasının Üçüncü Cümlesinde Yer Alan “...30 gün içinde...” İbaresinin, Maddenin Beşinci Fıkrasının Birinci Cümlesindeki "... yaşlılık aylığına hak kazananlar...” Yönünden İncelenmesi
Başvuru kararında, özelleştirme uygulamaları sonucu işsiz kalan işçilere ödenmesi öngörülen iş kaybı tazminatı için otuz günlük hak düşürücü nitelikte başvuru süresi öngörülmesinin, sosyal devlet ilkesi ve bunun yansıması niteliğinde olan çalışma hakkıyla bağdaşmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2. ve 49. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 21. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinin itiraz konusu “...30gün içinde...” ibaresiyle, iş kaybı tazminatından yararlanılabilmesi için hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde Türkiye İş Kurumuna başvurulması zorunluluğu getirilmektedir. Öngörülen otuz günlük başvuru süresi hak düşürücü nitelikte olup bu süre içinde başvurmayanların iş kaybı tazminatı alabilmeleri mümkün değildir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Hukuk devleti ilkesi, kişiler lehine getirilen hak ve imkânların aynı zamanda erişilebilir olmasını da gerektirmektedir. Bu haklardan yararlanılmasını imkânsız kılan veya aşırı derecede zorlaştıran prosedür hakkın varlığını anlamsız kılacağından hukuk devleti ilkesine aykırı olur.
Bir önceki başlıkta incelenen 21. maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca, iş sözleşmesinin sona erdiği tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı almaları mümkün olmadığından, itiraz konusu kuralda öngörülen otuz günlük başvuru süresi de bu kişiler yönünden anlamını yitirmekte, fiilen ve hukuken kullanılabilir olmaktan çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bir önceki kuralda getirilen engel nedeniyle iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığına hak kazananların otuz gün içinde iş kaybı tazminatı alabilmek için başvurmaları hiçbir hukuki sonuç doğurmamaktadır. Yaşlılık aylığı almaya hak kazanmış olmanın iş kaybı tazminatı ödenmesine engel teşkil etmesi bir önceki başlıkta Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edildiğine göre, bunlar yönünden anlamını yitiren, hukuki ve fiili olarak kullanılabilir olmaktan uzak bir niteliğe bürünen otuz günlük başvuru süresinin de hukuk devleti ilkesine aykırı hâle geleceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun'un 21. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan itiraz konusu “...30 gün içinde..." ibaresi, maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki “...yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar..." yönünden Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Hicabi DURSUN, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
Kuralın, Anayasa'nın 49. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
VI- SONUÇ
24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 21. maddesinin;
A- Dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...30 gün içinde..." ibaresine ilişkin esas incelemenin, maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki “...yaşlılık aylığına hak kazananlar...” yönünden yapılmasına, OYBİRLİĞİYLE,
B- 1- Dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “...30 gün içinde...” ibaresinin, maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesindeki “...yaşlılık aylığına hak kazananlar... ” yönünden,
2- Beşinci fıkrasının birinci cümlesinin,
Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE, Hicabi DURSUN, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ’un karşıoyları ve OYÇOKLUGUYLA,
22.5.2014 gününde karar verildi.
FARKLI GEREKÇE
Kanun'un 21. maddesinin beşinci fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesinde, maddede öngörülen şekilde iş sözleşmeleri sona erdirilenlerden, iş sözleşmelerinin sona erme tarihi itibarıyla 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereğince hizmet ve prim ödeme sürelerine göre yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı alamayacağı düzenlenmektedir.
Başvuru kararında, özelleştirme uygulamaları sonucu işsiz kalan işçilerden yaşlılık aylığına hak kazanmayanlara iş kaybı tazminatı ödenmekte iken yaşlılık aylığına hak kazananların bu haktan yararlanamamalarının eşitlik ilkesini ihlal ettiği belirtilmiş ise de iş sözleşmelerinin sona erme tarihi itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazananlar ile bu tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazanmayanların hukuksal durumları aynı olmadığından bunlar arasında eşitlik kıyaslaması yapılamaz.
Bununla birlikte, kanunun iş kaybı nedeniyle oluşan mağduriyetleri giderme amacı da dikkate alındığında, sırf yaşlılık aylığına hak kazanılmış olmasının iş kaybı tazminatı ödenmesine engel teşkil etmesi hukuk devletinin bir gereği olan adalet ölçüsüyle bağdaşmamaktadır. Kuralın, bu gerekçeyle iptali gerekir.
Belirtilen nedenlerle, Kanun’un 21. maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve iptali yönündeki çoğunluk kararına yukarıda açıklanan bu gerekçeyle katılıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 21. maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesi ile bu cümle kapsamında kalan kişiler yönünden dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “... 30 gün içinde...” ibaresi iptal edilmiştir.
1. Kanun'un 21. maddesinin birinci fıkrasında, “özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların (iştirakler hariç) özelleştirmeye hazırlanması, özelleştirilmesi, küçültülmesi veya faaliyetlerinin kısmen ya da tamamen durdurulması, süreli ya da süresiz kapatılması veya tasfiye edilmesi nedeniyle; bu kuruluşlarda iş sözleşmesine dayalı olarak ücret karşılığı çalışanlardan iş sözleşmeleri tabi oldukları iş kanunları ve toplu iş sözleşmeleri gereğince tazminata hak kazanacak şekilde sona ermiş olanlara, kanunlardan ve yürürlükteki toplu iş sözleşmelerinden doğan tazminatları dışında ilave olarak iş kaybı tazminatı ödenir” denilmekte, beşinci fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesinde ise yaşlılık aylığına hak kazananlara iş kaybı tazminatı ödenmeyeceği öngörülmektedir.
İş kaybı tazminatının amacı, işini kaybeden işçinin yeni bir iş buluncaya kadar geçecek dönemde asgari düzeyde de olsa ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mali katkı sağlamaktır. Bunun, iş kaybının yol açtığı zararı tamamen tazmin etmeye matuf bir tazminattan ziyade, işini kaybeden kişiye geçiş döneminde sağlanan ilave bir imkan olduğu açıktır. Nitekim, iptal edilen cümlenin devamında iş kaybı tazminatından yararlananların “işe yerleştirilmeleri veya kendilerinin iş bulmaları halinde ödenmekte olan tazminata ve diğer hizmetlere ilişkin hakları''nın sona ereceği hükme bağlanmıştır. Kuralın gerekçesinde de, iş kaybı tazminatının amacı, “özelleştirme uygulamaları sonucunda doğacak istihdama ilişkin sorunların çözümünün yanısıra, iş kaybı nedeniyle maruz kalınacak mağduriyetin ve bu konuda kamuoyunda oluşan sosyal olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmıştır” şeklinde ifade edilmiştir.
Kanun koyucunun, mali nitelikli sosyal yardımdan kimlerin hangi şartlarda ve ne kadar süreyle yararlanacağı konusunda düzenleme yaparken geniş bir takdir yetkisi olduğu kuşkusuzdur. Esasen, Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan sosyal devlet anlayışı, devletin işini kaybeden herkese, hiçbir şarta bağlı olmaksızın, mali yardım yapmasını gerektirecek şekilde geniş yorumlanamaz. Anayasa'nın 65. maddesi, devletin sosyal ve ekonomik haklara yönelik yükümlülüklerinin sınırını çizmiş, devletin bu haklara ilişkin görevlerini “malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde” yerine getireceğini belirtmiştir.
Kanun koyucu, gerek mali kaynaklarının yeterliliğini gerekse iş kaybı tazminatının amacını dikkate alarak, yaşlılık aylığına hak kazananlara söz konusu tazminatın verilmeyeceğini hükme bağlamıştır. Burada, yaşlılık aylığı almaya hak kazananların yeni bir iş buluncaya kadar belli oranda bir gelire sahip olabilecekleri, dolayısıyla iş kaybı tazminatına ihtiyaç duymayacakları haklı varsayımının bulunduğu ortadadır. Zira, iş kaybı tazminatının amacı, yukarıda belirtildiği üzere, kişinin kendisinden kaynaklanmayan bir sebeple işini kaybetmesi üzerine geçici bir süreliğine (kıdemine göre 3 aydan 8 aya kadar) geçimini sağlamaya dönük bir güvenceye kavuşturulmasıdır. Prim esaslı bir sosyal yardım niteliğinde olan yaşlılık aylığı, söz konusu güvenceyi sağlamaktadır.