Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

Kanun Yararına Temyiz İsteminde Bulunan: Danıştay Başsavcılığı

Davacı: Hacire Küstük

Vekili: Av. Erol Dede, Eskisaray Mah., Hüseyin Rahmi Gürpınar Caddesi, No:1, Kat:2, Daire:3 -ADIYAMAN

Davalı: Adıyaman Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı - ADIYAMAN

İstemin Özeti: Adıyaman Adliyesi'nde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/C maddesi kapsamında geçici personel olarak görev yapan davacının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek-9. maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 08.11.2013 günlü ve 507 sayılı işlemin iptali ile ek ödemelerin istihdam edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; işlemin iptali, tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacının işlem nedeniyle idareye başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içerisinde ilk uygulamanın yapıldığı 21.07.2013 tarihinden itibaren yoksun bırakıldığı parasal haklarının 19.09.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle reddi yolunda Şanlıurfa İdare Mahkemesi'nce verilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen 30.06.2014 günlü, E:2013/3271, K:2014/1849 sayılı kararın Danıştay Başsavcılığı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

Danıştay Başsavcısı Mehmet Ünlüçay'ın Düşüncesi: Adıyaman Adliyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi kapsamında “geçici personel” statüsünde istihdam edilen davacının, 375 sayılı “657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler Ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu İle Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları Ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı Ve Kıdem Aylığı İle Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin Ek 9’uncu maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılması yolundaki talebinin reddine dair işlemin iptali ile ek ödeme tutarının istihdam tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında istihdam edilen personelin atama şekli farklı da olsa, asli ve sürekli kamu hizmetini ifa ile görevlendirilen bu kapsamdaki personelin memur statüsünde olduklarının ve 657 sayılı Kanuna göre aylık aldıklarının kabulü gerektiğinden, memurlara tanınan özlük haklarından yararlandırılmalarının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline; davacının İdareye başvuru tarihinden itibaren geriye doğru 60 gün hesabıyla 21.07.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak ek ödeme tutarının yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine; bu tarihten önceki dönem ilişkin talebin ise süre aşımı nedeniyle reddine dair Şanlıurfa İdare Mahkemesince verilen 30.06.2014 gün ve E:2013/3271; K:2014/1849 sayılı kararın, Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması konusunda Danıştay Başsavcılığını bilgilendiren dilekçe üzerine konu incelendi:

657 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinde, kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği belirtilmiş, maddenin (C) fıkrasında geçici personel, "bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Başkanlığının ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimseler" olarak tanımlanmıştır. Anayasa Mahkemesinin, 30.03.2011 gün ve E:2010/46; K:2011/60 sayılı kararında da; geçici personel statüsünün, belli bir vasıf gerektirmeyen, daha çok bedensel çalışmalara ağırlık veren, başlangıç ve bitişi belli olan, süreli işlerde çalışmayı öngördüğü; bu personelin, idare ile yaptıkları bir sözleşme uyarınca idare için belirli bir iş yapan kişi konumunda olduğu ve yaptıkları işin, geçici veya mevsimlik olup, asli ve sürekli görevlerden de sayılmayacağı; bu nedenle geçici personelin; Anayasa’nın 128’inci maddesi kapsamında belirtilen memur ve diğer kamu görevlileri kavramı dışında kalan, sözleşme ile çalıştırılan, işçi de olmayan, kendine özgü istisnai bir istihdam türü olduğu;...bu istihdam türü uyarınca çalıştırılacak kişilerin sayısının ihtiyaca ve ekonomik koşullara göre her zaman değişebilecek nitelikte olması, yapılan işin niteliği ve süresine göre ödenecek ücret ve sözleşme şartlarının da farklılık arz ettiği gözetildiğinde Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek olan hususların yasa ile yapılamayacak kadar teknik ayrıntıları içerdiği;...ayrıntı ve uzmanlık gerektiren konuların düzenlenmesinin Bakanlar Kurulu’na bırakılmasının (da), yasama yetkisinin devri niteliğinde olmadığı, belirtilmiştir.

Öte yandan; 657 sayılı Kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanunun, Genel ve Katma Bütçeli Kurumlar, İl Özel İdareleri, Belediyeler, İl Özel İdareleri ve Belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında uygulanacağı; ikinci fıkrasında, sözleşmeli ve geçici personel hakkında bu Kanunda belirtilen özel hükümlerin uygulanacağı; 2’nci maddesinde ise, bu Kanunun, Devlet memurlarının hizmet şartlarını, niteliklerini, atanma ve yetiştirilmelerini, ilerleme ve yükselmelerini, ödev, hak, yüküm ve sorumluluklarını, aylıklarını ve ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenlediği, hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun “Mali Hükümler” başlıklı V’nci Kısmında yer alan 146’ncı maddesinde ise, bu Kanunun birinci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren memurların aylık, ücret, ödenek, hizmetle ilgili her çeşit ödeme ve bunların şekil ve şartları bakımından bu Kanundaki hükümlere, aynı maddenin ikinci fıkrası kapsamına giren memurların özel kanunlardaki hükümlere tabi oldukları; “Deyimler” başlıklı 147’nci maddesinin (A) bendinde, bu Kanunda geçen “Aylık” deyiminin, bu Kanuna tabi kurumlarda görevlendirilen memurlara hizmetlerinin karşılığında, kadroya dayanılarak ay itibariyle ödenen parayı; (C) bendinde de “Gündelik” deyiminin, 4 üncü maddenin (C) ve (D) bentleri gereğince çalıştırılan personele ödenen parayı, ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.

Statüsü, çalıştırılma amacı ve süresi, hak ve yükümlülükleri Devlet memurlarından farklılık arz eden geçici personelin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 9’uncu maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılıp yararlandırılamayacağı hususuna gelince:

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye 11.10.2011 tarih ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen Ek 9’uncu maddenin birinci fıkrasında, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre almakta olan personele, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personele, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma ve uzman erbaşlara, mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil almakta oldukları toplam ödeme tutarı dikkate alınmak suretiyle aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, en yüksek Devlet memuru aylığına (ek gösterge dahil), ekli (I) sayılı Cetvelde yer alan kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranların uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda ek ödeme yapılacağı hükme bağlanmış, Kararname eki (I) SAYILI CETVEL’de de, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre alanlar; aylıklarını 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununa Göre Alanlar; aylıklarını 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa Göre Alanlar ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (II) sayılı cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personel (527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci maddesine göre ücretleri belirlenen sözleşmeli personel dahil) başlıkları altında “Kadro” ve “Görev Unvanı”na göre ek ödeme oranları belirlenmiştir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 9’uncu maddesinde, 657 sayılı Kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmak kaydıyla, aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan devlet memurları arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, ekli cetvelde belirtilen kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranda ek ödeme öngörüldüğü ve ek ödemeye ilişkin düzenlemenin amacı ve hesaplanma biçimi dikkate alındığında, geçici personel statüsünde istihdam edilenlerin Ek 9’uncu madde kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Her ne kadar; Danıştay Onikinci Dairesince, 4/C kapsamında çalıştırılan personelin, sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi “fazla çalışma ücreti” ve “döner sermaye ek ödemeleri”nden yararlandırılmasına “statü” bağlamında hukuki bir engel bulunmadığı yolunda verilmiş kararlar mevcut ise de, anılan ödemelerin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen ek ödemeden amaç ve kapsam bakımından farklı olmaları karşısında, bu husus varılan sonucu etkiler nitelikte görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; Şanlıurfa İdare Mahkemesinin, niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonuç ifade eden 30.06.2014 gün ve E:2013/3271; K:2014/1849 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Danıştay Tetkik Hakimi: M. Önder Tekin

Düşüncesi: Adıyaman Adliyesi'nde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/C maddesi kapsamında geçici personel olarak görev yapan davacının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek-9. maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 08.11.2013 günlü ve 507 sayılı işlemin iptali ile ek ödemelerin istihdam edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; işlemin iptali, tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacının işlem nedeniyle idareye başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içerisinde ilk uygulamanın yapıldığı 21.07.2013 tarihinden itibaren yoksun bırakıldığı parasal haklarının 19.09.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle reddi yolunda Şanlıurfa İdare Mahkemesi'nce verilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen 30.06.2014 günlü, E:2013/3271, K:2014/1849 sayılı kararın kanun yararına bozulması istenilmektedir.

Kanun yararına bozulması istenilen Şanlıurfa İdare Mahkemesi'nin anılan kararında; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesinde kamuda dört farklı türde istihdam şekli düzenlendiği, ayrıca Kanun'da, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerin memur sayılacağının öngörüldüğü, sözleşmeli personelin yaptıkları işin niteliği gereği, asli ve sürekli bir kamu hizmeti ile görevlendirildikleri, buna göre, asli ve sürekli bir kamu hizmeti görmekle görevlendirilen ve Yasa'nın 4/C maddesi kapsamında sözleşme ile istihdam personelin, bu dört istihdam şekli içinde ve memur statüsünde kabul edilmeleri gerektiği, bu itibarla; atanma şekli diğer memurlara göre farklı olmakla birlikte, 657 sayılı Yasa'nın 4/C maddesi uyarınca yapılan sözleşme uyarınca istihdam edilen personele de, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre aylık ödemesi yapıldığının kabulünün gerektiği ve memurlara tanınan aynı özlük haklarından yararlandırılmalarının hakkaniyete uygun olacağı, bu durumda; davacının, kurum çalışanlarına 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek- 9. maddesi kapsamında ödenen ek ödemelerden yararlandırılması gerekirken, bu yönde yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı, öte yandan, hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan işlemler nedeniyle ilgililerin yoksun kaldığı parasal hakların tazmininin Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca zorunlu olduğu; davacının başvuru tarihi olan 19.09.2013 tarihinden geriye doğru 60 gün içerisinde kalan ilk uygulamanın yapıldığı 21.07.2013 tarihinden itibaren yararlandırılmadığı ek ödeme tutarlarının başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği, davacının ödeme talebinin, idareye başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içerisinde ilk uygulama tarihi olan 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7.ve 12. maddeleri uyarınca dava açma süresi içerisinde uyuşmazlığa konu edilmediği, dolayısıyla tazmin talebinin 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağının bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle; işlemin iptaline, davacının idareye başvuru tarihinden itibaren geriye doğru 60 gün hesabıyla 21.07.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak ek ödeme tutarının yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine; bu tarihten önceki döneme ilişkin talebinin ise süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından ek ödemeden yararlandırılması istenilen düzenleme 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de bulunmaktadır.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye 11/10/2011 tarih ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen Ek 9’uncu maddenin birinci fıkrasında, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre almakta olan personele, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personele, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma ve uzman erbaşlara, mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil almakta oldukları toplam ödeme tutarı dikkate alınmak suretiyle aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, en yüksek Devlet memuru aylığına (ek gösterge dahil), ekli (I) sayılı Cetvelde yer alan kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranların uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda ek ödeme yapılacağı hükme bağlanmış, Kararname eki (I) Sayılı Cetvel’de de, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre alanlar; aylıklarını 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununa Göre Alanlar; aylıklarını 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa Göre Alanlar ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (II) sayılı cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personel (527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci maddesine göre ücretleri belirlenen sözleşmeli personel dahil) başlıkları altında “Kadro” ve “Görev Unvanı'na göre ek ödeme oranları belirlenmiştir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de düzenlenen ek ödemeden yararlandırılma isteminde bulunan davacının; geçici personele ek ödemede bulunulması yönünde düzenleme bulunulmaması nedeniyle, ek ödemede bulunulması isteminde haklı olup olmadığının belirlenmesinin; uluslararası sözleşmeler bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

22.5.2004 günlü ve 25449 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5170 sayılı Yasanın 7. maddesiyle Anayasanın 90. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Anılan Kanun ile Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına, "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" cümlesi eklenmiştir.

6.4.1949 gün ve 9119 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 27.5.1949 gün ve 7217 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin:

1. maddesinde; "Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar." hükmü,

2. maddesinde; "Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir." hükmü,

7. maddesinde; "Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır." hükmü,

22. maddesinde; "Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişimi için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir." hükmü,

23. maddesinde; " 1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.

2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.

3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır." hükmü, yer almaktadır.

27.9.2006 gün ve 5547 sayılı Yasa ile onaylanması uygun bulunan ve 9.4.2007 gün ve 26488 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1 inci madde, 2 nci maddenin 1, 2, 4, 5, 6 ve 7 nci fıkraları, 3 üncü madde, 4 üncü maddenin 2, 3, 4 ve 5 inci fıkraları, 7 ilâ 31 inci maddelerini kabul ettiğini beyan ettiği Avrupa Sosyal Şartı”nın:

1. bölümünün 2. maddesinde; " Tüm çalışanların adil çalışma koşullarına sahip olma hakkı vardır." hükmüne,

4. maddesinde; "Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli adil bir ücret alma hakkı vardır." hükmüne,

2. bölümünün 4. maddesinde; "Akit Taraflar, adil bir ücret hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla;

*1- Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı; (*Devletimiz bu fıkrayı kabul etmemiştir.)

2- Özel durumlara ilişkin istisnalar dışında, çalışanların fazla mesai karşılığında zamlı ücret alma hakkına sahip olduklarını tanımayı;

3- Çalışan erkekler ile kadınların eşit işe eşit ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı;

4- Tüm çalışanların, işlerine son verilmeden önce makul bir bildirim süresi verilmesi hakkını tanımayı;

5- Ücretlerden ancak, ulusal yasalar veya yönetmeliklerle belirlenmiş ya da toplu sözleşmeler veya hakem kararıyla saptanmış koşullar ve ölçüler içinde kesinti yapılmasına izin vermeyi; taahhüt ederler. Bu hakların kullanılması, özgürce yapılmış toplu sözleşmeler, yasal ücret saptama usulleri veya ulusal koşullara uygun başka yollarla sağlanır." hükmüne,

16. maddesinde; "Akit Taraflar, toplumun temel birimi olan ailenin tam gelişmesi için gerekli koşulları sağlamak amacıyla; sosyal yardımlar ve aile yardımları, mali düzenlemeler, konut sağlama, yeni evlilere yardım ve diğer uygun araçlarla aile yaşamının ekonomik, yasal ve sosyal bakımdan korunmasını teşvik etmeyi taahhüt ederler." hükmüne,

20. maddesinde; "Akit Taraflar, istihdam ve meslek konularında cinsiyete dayalı ayrım yapılmaksızın fırsat eşitliği ve eşit muamele görme hakkının etkili bir biçimde kullanımını sağlamak amacıyla, bu hakkı tanımayı ve bunun aşağıdaki alanlarda uygulanmasını sağlamak ve teşvik etmek için uygun önlemler almayı taahhüt ederler;

a- İşe giriş, işten çıkarılmaya karşı korunma ve yeniden işe yerleştirilme;

b- Mesleki yönlendirme, eğitim, yeniden eğitim ve rehabilitasyon;

c- İstihdam koşulları ve ücreti de kapsayan çalışma koşulları;

d- Yükselmeyi de kapsayan meslekte ilerleme." hükmüne yer verilmiştir.

25.6.1973 gün ve 1769 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Asgari Ücret Tesbit Usulleri İhdasına İlişkin İLO Sözleşmesi'nin (26 No'lu Sözleşme) 3/c maddesinde; "Tesbit edilen asgari ücretlere, ilgili işveren ve işçiler uymak zorunda olacak, gerek ferdi anlaşmayla gerekse, yetkili makamın genel veya özel izni hariç, toplu sözleşmeyle, bir indirme yapamıyacaklardır." düzenlemesi bulunmaktadır.

13.12.1966 gün ve 810 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler Arasında Ücret Eşitliği Hakkında İLO Sözleşmesi'yle (100 No'lu Sözleşme) "eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği" ilkesi kabul edilmiş, eşit değerde iş için cinsiyet esasına dayanan ayrımcılık yapılmaması öngörülmüş, Sözleşmenin 2. maddesiyle her üye devletin eşit değerde iş için erkek ve kadın işçiler arasında ücret eşitliği prensibini teşvik ve bu prensibin bütün işçilere uygulanmasını temin etme yükümlülüğü getirilmiştir.

29.7.1971 gün ve 1453 sayılı Yasa ile onaylanması uygun bulunan Vatandaşlarla Vatandaş Olmayan Kimselere Sosyal Güvenlik Konusunda Eşit Muamele Yapılması Hakkında İLO Sözleşmesi'yle (118 No'lu Sözleşme) vatandaşlarla vatandaş olmayan kimselere sosyal güvenlik konusunda eşit muamele yapılması esası kabul edilmiştir.

29.7.1971 gün ve 1451 sayılı Yasa ile onaylanması uygun bulunan Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında İLO Sözleşmesi'yle, bu Sözleşme ile korunan işçi ve hizmetlilerin veya mukimlerin sağlık yardımları, hastalık ödenekleri, işsizlik yardımları, ihtiyarlık yardımları, iş kazalarıyla meslek hastalıkları halinde yapılacak yardımlar, aile yardımları, analık yardımları, malüliyet yardımları, ölüm yardımları ana başlıkları altında çeşitli sosyal yardımlardan yararlandırılmasının sağlanması böylece sosyal güvenliğin asgari standartlarının oluşturulması amaçlanmış, Devletimiz Sözleşmenin sadece hastalık ödeneklerine ilişkin III'ncü, ihtiyarlık yardımlarına ilişkin V nci, iş kazalarıyla meslek hastalıkları halinde yapılacak yardımlara ilişkin VI ncı, malüliyet yardımlarına ilişkin IX uncu ve ölüm yardımlarına ilişkin X uncu bölümlerine ait mükellefiyetlerin kabulü, sağlık yardımlarına ilişkin II nci ve analık yardımlarına ilişkin VIII inci bölümlere ait mükellefiyetlerin ise sözleşmenin 3. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak 9. maddesinin (d) fıkrası ile 48. maddenin (c) fıkrasındaki geçici istisna hükümlerinden yararlanmak suretiyle kabulü kaydıyla onaylamıştır.

4857 sayılı İş Kanunu'nun "Eşit davranma ilkesi" başlıklı 5. maddesinde; "İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.

İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.

İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.

Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.

İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.

İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır.

20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur." düzenlemesi bulunmaktadır.

Yukarıda hükmüne yer verilen İnsan Haklarına ve Çalışan Haklarına dair taraf olduğumuz uluslararası sözleşme hükümleri ve İş Hukuku kuralları dikkate alındığında; "eşit iş için eşit ücret hakkı", "adil ve (yeterli) elverişli bir ücret hakkı", "adil çalışma koşullarına sahip olma hakkı", "fazla mesai karşılığında zamlı ücret alma hakkı", "eşit muamele görme hakkı" gibi Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca kanun hükmünde olan evrensel hukuk normları ile İş Hukukunun temel prensiplerinden biri olan "eşit davranma ilkesi" göz önüne alındığında; kamu görevlileri arasında ücret dengesini sağlamak amacıyla getirilen ek ödemeden sayılmak suretiyle bazı kamu görevlileri yararlandırılırken, geçici personelin yaptığı iş itibariyle ayrıma tabi tutularak ek ödemeden yararlandırılmamasında ülkemiz açısından bağlayıcılığı bulunan evrensel hukuk ilkelerine ve hukuka uygunluk bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, geçici personel olarak görev yapan davacının, ek ödemeden yararlandırılmasına "statü" bağlamında hukuki bir engel bulunmadığı göz önüne alınarak yararlandırılması gerekirken, statüsü öne sürülerek tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

İşlemin iptali, tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacının işlem nedeniyle idareye başvuru tarihinden geriye doğru 60 gün içerisinde ilk uygulama tarihi olan 21.07.2013 tarihinden itibaren yoksun bırakıldığı parasal haklarının 19.09.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yolunda verilen İdare mahkemesi kararı sonucu itibariyle isabetlidir.

Açıklanan nedenlerle, Şanlıurfa İdare Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Adıyaman Adliyesi'nde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/C maddesi kapsamında geçici personel olarak görev yapan davacının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek-9. maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 08.11.2013 günlü ve 507 sayılı işlemin iptali ile ek ödemelerin istihdam edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; işlemin iptali, tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacının işlem nedeniyle idareye başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içeriisnde ilk uygulamanın yapıldığı 21.07.2013 tarihinden itibaren yoksun bırakıldığı parasal haklarının 19.09.2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle reddi yolunda Şanlıurfa İdare Mahkemesi'nce verilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen 30.06.2014 günlü, E:2013/3271, K:2014/1849 sayılı kararın Danıştay Başsavcılığı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına bozma" başlıklı 51. maddesinde; bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay'ca ilk derece mahkemesi olarak verilip, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın kanun yararına bozulacağı, bu bozma kararının daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderileceği ve Resmî Gazete'de yayımlanacağı kuralı bulunmaktadır.

657 sayılı Kanun'un 4. maddesinde, kamu hizmetlerinin memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle görüleceği belirtilmiş, maddenin (A) fıkrasında memur, (B) fıkrasında sözleşmeli personel, (C) fıkrasında geçici personel, (D) fıkrasında ise işçi tanımlanmıştır. 5. maddesinde de bu Kanun'a tabi kurumların bu dört istihdam şekli dışında personel çalıştıramayacağı belirtilmiştir. Geçici personelin tanımlandığı 4/C maddesinde; geçici personel, bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Başkanlığının ve Maliye Bakanlığı'nın görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimseler olduğu belirtilmiştir.

Aktarılan kural ile, kamuda istihdam şekillerinden olan geçici personel statüsünün tanımı yapılarak, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak hangi işlerin bir yıldan az süreli veya mevsimlik olduğunu, bu personelin sayısını, ödenecek ücreti ve sözleşme şartlarını belirleme yetkisi Bakanlar Kurulu'na bırakılmaktadır.

Geçici personel statüsü, belli bir vasıf gerektirmeyen, daha çok bedensel çalışmalara ağırlık veren, başlangıç ve bitişi belli olan, süreli işlerde çalışmayı öngörmektedir. Bu personel, idare ile yaptıkları bir sözleşme uyarınca idare için belirli bir iş yapan kişi konumundadır ve yaptıkları iş, geçici veya mevsimlik olup, asli ve sürekli görevlerden de sayılmaz. Bu nedenle geçici personel; Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında belirtilen memur ve diğer kamu görevlileri kavramı dışında kalan, sözleşme ile çalıştırılan, işçi de olmayan, kendine özgü istisnai bir istihdam türüdür.

Yasa koyucu; memur ve diğer kamu görevlileri ile bunların dışında çalışanlarla ilgili olarak, Anayasa'da belirlenen kurallara bağlı kalmak, adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözetmek koşuluyla düzenleme yapma yetkisine sahiptir.

Geçici ve mevsimlik işlerin neler olduğunun belirlenmesi ülkedeki ekonomik gelişmelere ve koşullara bağlı olup, bunların Yasa'da tek tek belirtilmesi mümkün değildir. Ayrıca, bu istihdam türü uyarınca çalıştırılacak kişilerin sayısının ihtiyaca ve ekonomik koşullara göre her zaman değişebilecek nitelikte olması, yapılan işin niteliği ve süresine göre ödenecek ücret ve sözleşme şartlarında da farklılık gösterecektir.

657 sayılı Kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrasında da, bu Kanunun, Genel ve Katma Bütçeli Kurumlar, İl Özel İdareleri, Belediyeler, İl Özel İdareleri ve Belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında uygulanacağı; ikinci fıkrasında, sözleşmeli ve geçici personel hakkında bu Kanunda belirtilen özel hükümlerin uygulanacağı; 2’nci maddesinde ise, bu Kanunun, Devlet memurlarının hizmet şartlarını, niteliklerini, atanma ve yetiştirilmelerini, ilerleme ve yükselmelerini, ödev, hak, yüküm ve sorumluluklarını, aylıklarını ve ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenlediği belirtilmiştir.

Aynı Kanunun 146. maddesinde ise, bu Kanunun birinci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren memurların aylık, ücret, ödenek, hizmetle ilgili her çeşit ödeme ve bunların şekil ve şartları bakımından bu Kanundaki hükümlere, aynı maddenin ikinci fıkrası kapsamına giren memurların özel kanunlardaki hükümlere tabi oldukları; 147’nci maddesinin (A) bendinde de; bu Kanunda geçen “Aylık” deyiminin, bu Kanuna tabi kurumlarda görevlendirilen memurlara hizmetlerinin karşılığında, kadroya dayanılarak ay itibariyle ödenen parayı; (C) bendinde de “Gündelik” deyiminin, 4 üncü maddenin (C) ve (D) bentleri gereğince çalıştırılan personele ödenen parayı, ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.

Belli bir vasıf gerektirmeyen, daha çok bedensel çalışmalara ağırlık verilerek yapılan, başlangıç ve bitişi belli süreli işlerde çalışmanın öngörüldüğü, yaptıkları işin geçici veya mevsimlik olması nedeniyle asli ve sürekli görev niteliğinde olmaması nedeniyle Devlet memurlarından farklılık arz eden geçici personelin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 9’uncu maddesinde düzenlenen ek ödemeden yararlandırılıp yararlandırılamayacağının çözümlenmesine gelince:

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye 11/10/2011 tarih ve 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen Ek 9’uncu maddenin birinci fıkrasında, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa göre almakta olan personele, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı Cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personele, subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, sözleşmeli subay ve astsubay adayları ile uzman jandarma ve uzman erbaşlara, mali haklar kapsamında yapılan her türlü ödemeler dahil almakta oldukları toplam ödeme tutarı dikkate alınmak suretiyle aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, en yüksek Devlet memuru aylığına (ek gösterge dahil), ekli (I) sayılı Cetvelde yer alan kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranların uygulanması suretiyle hesaplanan tutarda ek ödeme yapılacağı hükme bağlanmış, Kararname eki (I) Sayılı Cetvel’de de, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre alanlar; aylıklarını 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununa Göre Alanlar; aylıklarını 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa Göre Alanlar ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (II) sayılı cetvele dahil pozisyonlarda istihdam edilen sözleşmeli personel (527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci maddesine göre ücretleri belirlenen sözleşmeli personel dahil) başlıkları altında “Kadro” ve “Görev Unvanı”na göre ek ödeme oranları belirlenmiştir.

Adıyaman Adliyesi'nde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/C maddesi kapsamında görev yapan davacı tarafından, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek-9. maddesi kapsamında ücret dengesini sağlamak amacıyla yapılan ek ödemelerden yararlandırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine dair 08.11.2013 günlü ve 507 sayılı işlemin iptali ile ek ödemelerin istihdam edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.

Şanlıurfa İdare Mahkemesi'nin anılan kararında; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesinde kamuda dört farklı türde istihdam şekli düzenlendiği, ayrıca Kanun'da, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerin memur sayılacağının öngörüldüğü, sözleşmeli personelin yaptıkları işin niteliği gereği, asli ve sürekli bir kamu hizmeti ile görevlendirildikleri, buna göre, asli ve sürekli bir kamu hizmeti görmekle görevlendirilen ve Yasa'nın 4/C maddesi kapsamında sözleşme ile istihdam personelin, bu dört istihdam şekli içinde ve memur statüsünde kabul edilmeleri gerektiği, bu itibarla; atanma şekli diğer memurlara göre farklı olmakla birlikte, 657 sayılı Yasa'nın 4/C maddesi uyarınca yapılan sözleşme uyarınca istihdam edilen personele de, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre aylık ödemesi yapıldığının kabulünün gerektiği ve memurlara tanınan aynı özlük haklarından yararlandırılmalarının hakkaniyete uygun olacağı, bu durumda; davacının, kurum çalışanlarına 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek-9. maddesi kapsamında ödenen ek ödemelerden yararlandırılması gerekirken, bu yönde yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı, öte yandan, hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan işlemler nedeniyle ilgililerin yoksun kaldığı parasal hakların tazmininin Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca zorunlu olduğu; davacının başvuru tarihi olan 19.09.2013 tarihinden geriye doğru 60 gün içerisinde kalan ilk uygulamanın yapıldığı 21.07.2013 tarihinden itibaren yararlandırılmadığı ek ödeme tutarlarının başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği, davacının ödeme talebinin, idareye başvuru tarihinden geriye doğru 60 günlük süre içerisinde ilk uygulama tarihi olan 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. ve 12. maddeleri uyarınca dava açma süresi içerisinde uyuşmazlığa konu edilmediği, dolayısıyla tazmin talebinin 21.07.2013 tarihinden önceki döneme ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağının bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle işlemin iptaline, davacının İdareye başvuru tarihinden itibaren geriye doğru 60 gün hesabıyla 21.07.2013 tarihinden itibaren hesaplanacak ek ödeme tutarının yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine; bu tarihten önceki dönem ilişkin talebinin ise süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İdare mahkemesinin anılan kararı, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 9’uncu maddesinde, 657 sayılı Kanunun 1’inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmak kaydıyla, aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan devlet memurları arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla, ekli cetvelde belirtilen kadro ve görev unvanlarına karşılık gelen oranda ek ödeme öngörüldüğü ve ek ödemeye ilişkin düzenlemenin amacı ve hesaplanma biçimi dikkate alındığında, geçici personel statüsünde istihdam edilenlerin Ek 9’uncu madde kapsamında değerlendirilmesinde olanak bulunmadığı kanaatine varılmaktadır.

Bu durumda; İdare Mahkemesi'nce, aynı veya benzer kadro ve görevlerde bulunan Devlet memurları arasındaki ücret dengesini sağlamak amacıyla getirilen ek ödemeden, farklı statüde bulunan geçici personelin de yararlandırılmamasında adalet, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken; 657 sayılı Yasa'nın 4/C maddesi uyarınca yapılan sözleşme uyarınca istihdam edilen personelin de 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Ek-9. maddesi kapsamında ödenen ek ödemelerden yararlandırılması gerekirken, davacının bu yönde yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptaline, davacının başvuru tarihi olan 19.09.2013 tarihinden geriye doğru 60 gün içerisinde kalan ilk uygulamanın yapıldığı 21.07.2013 tarihinden itibaren yararlandırılmadığı ek ödeme tutarlarının başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine dair kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Şanlıurfa İdare Mahkemesi'nce verilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen 30.06.2014 günlü, E:2013/3271, K:2014/1849 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına, kararın birer örneğinin ilgili Bakanlık olan Adalet Bakanlığı ile Adıyaman Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı ve davacı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 17.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.