İPTAL DAVASINI AÇAN : Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Muharrem İNCE, M. Akif HAMZAÇEBİ ile birlikte 117 milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU : 31.1.2013 günlü, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun;
1- 13. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde yer alan “…ile 21 inci madde gereğince…” ibaresinin,
2- 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller…” ibaresinin,
Anayasa'nın 2., 36., 38. ve 129. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- İPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:
“1) 6413 Sayılı “Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu”nun13 üncü Maddesinin Altıncı Fıkrasında Yer Alan “...ile 21 inci madde gereğince...”İbaresinin Anayasaya Aykırılığı
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununun 13 üncü maddesi ile, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasına ilişkin, usul ve esaslar belirlenmiştir. Kamu hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için araç olan idarenin bu hizmeti iyi yürütmesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle idarenin kamu hizmetini yürütecek olan ajanlarını statüye alırken bir takım özelliklere sahip olmasını araması ne kadar doğal ise, statüye aldıktan sonra ajanlarını verimli şekilde kullanması, hizmeti aksatacak, kamu hizmetinin yürütülmesine zarar veren ajanlarını bünye dışına çıkarması da o kadar doğaldır.
Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası, personelin tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre, Türk Silahlı Kuvvetlerden ilişiğin kesilmesi veya sözleşmenin feshedilmesidir. Silahlı Kuvvetlerden ayırma disiplin cezasını gerektiren disiplinsizlikler 20 nci maddede sayılmak suretiyle belirtilmiştir. Bununla birlikte 21 inci madde uyarınca da hesaplanacak disiplin puanına ulaşan personelin, disiplinsizliği alışkanlık haline getirdiği kabul edilir ve personel hakkında savunması dahi alınmadan Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası verilebilecektir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunun 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında, hakkında ayırma dosyası düzenlenecek personelin savunma hakkını nasıl kullanacağı düzenlenmiştir. Buna göre, hakkında disiplin amirleri tarafından işlem başlatılan personelin savunmasının işlemi başlatan disiplin amiri tarafından alınması öngörülmüştür. Diğer durumlarda (ayırma dosyasının yüksek disiplin kurulları tarafından resen veya Genel Kurmay Başkanlığınca gönderilmesi üzerine gündeme alınması yüksek disiplin kurulunca ayırma dosyası görüşülecek personelin bağlı olduğu komutanlıklar vasıtasıyla savunmanın alınması öngörülmüştür. Bu şekilde yazılı savunmanın alınmasının yanında, kararın doğru ve hakkaniyetli verilmesi için gerek görülmesi durumunda ayırma dosyası görüşülecek personel, sözlü ifade vermek üzere kurul toplantısına çağırılabilecektir.
Bunun yanında, hakkında ayırma kararı verilecek personelin firar veya izin tecavüzünde bulunması veya benzeri olan savunma almayı imkansız hale getiren durumların bulunması hali ile kanunun 21 inci maddesi gereği belli bir disiplin puanına veya disiplin cezası miktarına ulaşma sonucunda verilecek ayırma cezalarında savunma alınmayacağı özel olarak belirtilmiştir. Firar veya izin tecavüzünde bulunması veya benzeri olan savunma almayı imkansız hale getiren durumların bulunması halinde kişilerin savunmasının alınması pek tabi mümkün değildir. Firar veya izin tecavüzünde bulunası veya benzeri durumlarda personelin savunmasının alınmasını imkansız kılabilecek hallerde esas olan kişilerin zaten yokluğudur. Halbuki 21 inci madde gereğince, personelin belirli bir ceza puanını doldurmuş olması nedeniyle savunmaları alınmadan otomatikman ordudan ihraç edilmesinin önünün açılması durumu farklı olup açıkça hak ihlali yaratır. Üstelik bu ibare yasanın insan hakları ihlallerini ortadan kaldırma amacı ile de açıkça çelişmektedir. Oysa ki AİHS'nin 6 ncı maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkına atfedilen kavramlar, yasal, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma, makul sürede yargılanma, açık (aleni) yargılama, vicdanilik, masumiyet karinesi, silahların eşitliği ilkesi, sanık hakları şeklinde özetlenebilir. Mevzuat hükümlerinin yorumlanmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının yön göstericisinden faydalanılması gerektiği izahtan vareste olmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının doğrudan iç mevzuat hükümlerini ortadan kaldırma yeteneğinin bulunmadığı, Anayasanın 90/5 inci maddesinin bu yönde bir yorumda bulunulmasına elverişli olmadığı hususunda duraksama bulunmamalıdır. Bu nedenle askeri personele sırf belirli bir ceza puanını doldurmuş olması nedeniyle kendini savunma imkanı dahi tanımadan hakkında ceza veya hak kaybına uğrayacağı bir müeyyidenin uygulanacak olması adli yargılanma hakkının ihlali olup AİHM nezdinde ülkemizin bir kez daha prestij kaybına uğramasına neden olacaktır.
Anayasanın 129/2 nci maddesindeki “....memurlara... savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilmez.” kuralı, askeri disiplin suçlarında da geçerlidir. Suç işlendiği iddia edilen kimseye ceza verilmeden önce savunmasının alınması en doğal haklarından biridir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin dayanmış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 inci maddesinde belirtilen adli yargılanma hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde doğrudan düzenlenmiş bu itibarla, Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36 ncı maddesinde, herkesin gerekli araç ve yollardan yararlanarak yargı organları önünde davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkı bulunduğu belirtilmektedir. Maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, savunma hakkı gibi diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu nedenle hangi durum ve zamanda olursa olsun savunma almadan veya sanığa kendini savunma imkanı verilmeden ceza verilmesi hukuka açıkça aykırılık teşkil eder. Bu itibarla disiplin amirlerinin suç gözlerinin önünde işlense bile, failin kendini savunmasına izin verilmelidir. Savunma imkanı verilmeden, disiplin cezası verilmesi halinde verilen ceza, itiraz yolu ile kaldırılır ve iptal davasına konu olabilir. Nitekim Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de, savunma alınmadan ceza verilmesi halini ‘yok hükmünde' saymaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle, 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “...ile 21 inci madde gereğince...” ibaresi Anayasanın 36 ncı maddesinin birinci ve 129 uncu maddesinin ikinci fıkralarına aykırı olduklarından iptal edilmelidir.
2) 6413 Sayılı “Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu”nun 20 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının (c) Bendinde Yer Alan “ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma nedenleri arasında sayılan 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Hizmete Engel Davranışlarda bulunmak” disiplinsizliği “Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmak” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda yer alan ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller ibaresinin ne olduğu belirsizdir. Yasa koyucunun esas görevi bu suçların ve disiplinsizlik hallerinin ne veya neler olduğunu açıkça, tek tek göstermek ve saymaktır. İptali istenen yasa hükmünün uygulanması halinde, tutum ve davranışların Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar vermesi yeterli olup, personelin statüsüne son verilmesini gerektiren davranış biçiminin aynı zamanda bir suça sebebiyet vermesi zorunlu olmayacaktır. Keyfi uygulamalara sebebiyet verecek nitelikteki bu düzenleme aynı zamanda isteyenin istediği davranışı “ ağır suç” veya “disiplinsizlik teşkil eden fiil” şeklinde nitelendirmesine neden olabilecektir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi de belirlilik' tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerekir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından da önem arz etmektedir.
Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Anayasanın 38 inci maddesinin ilk fıkrasında da, “Kimse, ... kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun yasallığı”, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek, “cezanın yasallığı” ilkesi getirilmiştir. Anayasada öngörülen suçta ve cezada yasallık ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasanın 38 inci maddesine paralel olarak Türk Ceza Kanunu'nun 2 nci maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yasada gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Anayasanın 38 inci maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tâbidir.
Henüz sosyal devletin gereklerini tam olarak yerine getirmemiş olan ülkemizde, askeri disiplin yaptırımlarının amacının Türk Silahlı Kuvvetlerde mutlak disiplinin tesisi olduğunu ortaya koyarak, aslında hukuka aykırı disiplin işlemlerinin yasalarla meşrulaştırılması Devlete duyulan saygınlığın ve güvenin zedelenmesi suretiyle yeniden hak ihlallerine yol açacak durumların gelişeceğini göz ardı etmek doğru değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Mevzuatında Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası Gerektiren Disiplinsizlik Hali içinde yer alan, ve Disiplin Kurullarına geniş ölçüde takdir yetkisi tanıyan hizmete engel davranışlarda bulunmak disiplinsizliği, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir disiplinsizlik hali olarak düzenlendiği açıktır. Askeri Disiplin hukukunda keyfi uygulamaların önünü açabilecek ve kıyas ilkesini getirecek bu hüküm adeta idareyi hukuka aykırı davranmaya teşvik etmektedir.
“Hizmete Engel Davranışlarda bulunmak” disiplinsizliği “Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmak” tanımında yer alan ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller ibaresinin belirsizliği ve keyfi uygulamalara neden olacak biçimde düzenlenmiş bulunması nedeniyle, Anayasanın 2 nci maddesine ve 38 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına aykırı olduğu için iptal edilmelidir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Arz ve izah olunan nedenlerle, söz konusu kural hakkında yürürlüğünün durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır. 31.01.2013 tarihli ve 6413 sayılı “Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunun iptali istenen maddelerinin uygulanması halinde, Anayasaya, kanunlara ve Uluslararası sözleşmelere ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına aykırı olarak geriye dönüşü imkansız biçimde ve giderilmesi olanaksız hukuki zarar ve durumlara yol açacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kuralın yürürlüğünün durdurulması istenilmektedir…”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
6413 sayılı Kanun'un dava konusu ibarelerin yer aldığı;
1- 13. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verilmesine ilişkin sürecin; disiplin amirlerinin teklifi ile başlatılması hâlinde süreci başlatan disiplin amiri tarafından, diğer durumlarda ise yetkili komutanlıklar vasıtası ile yüksek disiplin kurulları tarafından hakkında karar verilecek personelin savunması alınır. Yazılı savunma haricinde, yüksek disiplin kurulu tarafından gerek görülmesi veya personelin talepte bulunması hâlinde personel sözlü olarak da ifade vermeye çağrılabilir. Firar ve izin tecavüzü gibi ilgilinin bulunamaması nedeniyle savunma almayı imkânsız hâle getiren zorunlu hâller ile 21 inci madde gereğince verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasında savunma alınmaz.”
2- 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler şunlardır:
a) Aşırı borçlanmak ve borçlarını ödeyememek: Nafaka, trafik kazası, doğal afet, personelin öngöremeyeceği şekilde ülke genelinde yaşanan olağanüstü ekonomik dalgalanmalar, ani devalüasyonlar, sağlık ve tedavi giderleri ile kefillik ve benzeri zorunluluk hâlleri hariç olmak üzere, aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmak ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık hâline getirmektir.
b) Ahlaki zayıflık: Görevine, sosyal ve aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç verici veya toplumun genel ahlak yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır.
c) Hizmete engel davranışlarda bulunmak: Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.
ç) Gizli bilgileri açıklamak: Yetkisi olmadığı hâlde, devletin güvenliği ile iç ve dış siyasi yararlarına ilişkin elde ettiği gizli bilgileri yetkisiz kişi ve kuruluşlara vermek, ulaştırmak veya açıklamaktır.
d) İdeolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak: Siyasi partilere girmek, ideolojik veya siyasi faaliyetlere karışmak, ideolojik veya siyasi amaçlarla disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmaktır.
e) Uzun süreli firar etmek: Geçerli bir mazereti olmaksızın kesintisiz olarak bir yıldan fazla süre ile izin süresini geçirmek veya firar hâlinde bulunmaktır.
f) Disiplinsizliği alışkanlık hâline getirmek: Disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmayı alışkanlık hâline getirmek veya aldığı disiplin cezalarına rağmen ıslah olmamaktır.
g) İffetsiz bir kimse ile evlenmek veya böyle bir kimse ile yaşamak: İffetsizliği anlaşılmış olan bir kimse ile bilerek evlenen veya evlilik bağını devam ettirmekte veya böyle bir kimseyi yanında bulundurmakta veya karı koca gibi herhangi bir kimse ile nikahsız olarak devamlı surette yaşamakta ısrar etmektir.
ğ) Gayri tabii mukarenette bulunmak: Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunmak yahut bu fiili kendisine rızasıyla yaptırmaktır.”
B- İlgili Görülen Yasa Kuralı
6413 sayılı Kanun'un 21. maddesi şöyledir:
“Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası verilmesi
MADDE 21
(1) Aşağıda belirtilen durumlar disiplinsizliği alışkanlık hâline getirme olarak kabul edilir ve sözleşmeli subay ve astsubaylar hariç subaylar, astsubaylar ve uzman jandarmalar hakkında ayırma cezası verilir.
a) En son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son bir yıl içinde on sekiz disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam on iki defa veya daha fazla disiplin cezası almak.
b) En son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son beş yıl içinde otuz beş disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam yirmi beş defa veya daha fazla disiplin cezası almak.
(2) Birinci fıkra kapsamında ceza puanlarının hesaplanması ekli (2) sayılı çizelgeye göre yapılır.”
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa'nın 2., 36., 38. ve 129. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ'un katılımlarıyla 2.5.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Berrak YILMAZ tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen ve ilgili görülen yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Kanun'un 13. Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının Son Cümlesinde Yer Alan “…ile 21 inci madde gereğince…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, askeri personele, belirli bir ceza puanını doldurmuş olması nedeniyle kendini savunma imkânı tanınmadan Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası öngören dava konusu kuralın, Anayasa'nın 36. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 21. maddesinde, belli bir disiplin cezası puanına ulaşan personelin disiplinsizliği alışkanlık hâline getirdiği kabul edilmekte ve bu personel hakkında Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verileceği öngörülmektedir. Dava konusu kuralda ise Kanun'un 21. maddesi gereğince verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasında savunma alınmayacağı düzenlenmektedir.
Dava dilekçesinde her ne kadar “…ile 21 inci madde gereğince…” ibaresinin iptali istenilmiş ise de bu ibarede yer alan “…gereğince…” sözcüğü, firar ve izin tecavüzü gibi ilgilinin bulunamaması nedeniyle savunma almayı imkânsız hâle getiren zorunlu hâller gereğince verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını da kapsamakta olup dava dilekçesinde bu sözcüğe ilişkin bir iptal talebi de bulunmadığından, anayasal inceleme yalnızca “…ile 21 inci madde…” ibaresi yönünden yapılmıştır.
Anayasa'nın 129. maddesinin ikinci fıkrasında, “Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” denilmiştir.
Kanun'un 21. maddesine göre, belli bir disiplin puanına ulaşma hâlinde verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası, Kanun'da sayılan diğer disiplin cezalarından ayrı bir ceza olarak öngörülmüş olup bu disiplin cezalarının otomatik bir sonucu değildir. Ayrı bir ceza olarak öngörülen bu ayırma cezası, diğer disiplin cezalarından farklı bir makam tarafından ayrı bir usule göre karara bağlanmaktadır. Kanun'da ceza puanına bağlanan disiplin cezaları, cezalandırılacak personelin rütbesine göre Kanun'a ek (1) Sayılı Çizelge'de gösterilen disiplin amirleri veya üst disiplin amirleri tarafından verilmekte; Kanun'un 21. maddesi gereğince verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası ise yüksek disiplin kurulları tarafından karara bağlanmaktadır.
Savunma hakkı, kişilerin dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez nitelikli temel hakları arasında yer alır. Disiplin hukukunda savunma hakkının bir anlam ifade etmesi bu hakkın etkili şekilde kullanılabilmesi, savunmanın mutlak surette karar veren makam önünde yapılabilmesine bağlıdır. Yüksek disiplin kurulları tarafından 21. madde gereğince disiplin ceza puanına bağlı olarak verilen ayırma cezası, daha önce verilen disiplin cezalarının toplanmasından ibaret otomatik bir karar olmayıp, kurulların 21. maddede yer alan koşulların oluşup oluşmadığı konusunda bir değerlendirme yapma yetkileri bulunmaktadır. Bu nedenle cezalandırılacak personele bu ayırma cezasında da savunma hakkı verilmesi anayasal bir zorunluluktur. Bu bağlamda, dava konusu kuralda, cezalandırılacak personele savunma hakkı verilmesine ilişkin anayasal kuraldan ayrılmayı gerektirecek herhangi bir hukuki ve fiili bir zorunluluk da bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu olan “…ile 21 inci madde…” ibaresi Anayasa'nın 129. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın, Anayasa'nın 36. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
B- Kanun'un 20. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının (c) Bendinde Yer Alan “…ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller…” İbaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler arasında sayılan hizmete engel davranışlarda bulunmak tanımında yer alan “…ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller…” biçimindeki dava konusu ibarelerin, belirsiz olması ve idarenin keyfi uygulamalarına yol açabilmesi nedeniyle Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun'un 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlik hâlleri kural altına alınmıştır. Dava konusu kuralı da içeren anılan fıkranın (c) bendinde ise Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizliklerden olan hizmete engel davranışlarda bulunmanın, ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmak şeklinde olacağı öngörülmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin, kanundan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır.
Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında ise “Kimse, ...kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun kanuniliği”, üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek, “cezanın kanuniliği” ilkesi getirilmiştir. Buna göre, ceza hukuku bakımından genel bir değerlendirmeyle kanunilik ilkesi, hiç kimsenin kanunda suç olarak belirtilmeyen bir fiilden dolayı cezalandırılamamasını ve hiç kimseye kanunda yer almayan bir cezanın verilememesini ifade etmektedir.
Dava konusu kuralda belirtilen ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller, Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler arasında sayılan hizmete engel davranışlarda bulunmak tanımında yer almaktadır. Kanun'da, hizmete engel davranışlarda bulunmak, “Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Hizmete engel davranışlardan olan fiillerin, Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek tutum ve davranışlardan kaynaklı olması gerektiği açıktır. Bu hâlde ise dava konusu ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerin çerçevesinin belli olmadığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası sonucunu doğuran fiillerin tespiti noktasında idarenin sınırları belli olmayan geniş bir takdir yetkisine sahip olduğu söylenemez. Bu bağlamda, dava konusu ibarede geçen ağır suç veya disiplinsizlik fiilleri, tümüyle muğlâk, objektiflikten uzak ve belirsiz kavramlar olmayıp, belirlenen çerçeve içinde idarenin keyfi yorum ve uygulamalarına karşı yeterli koruma sağladığı anlaşıldığından, dava konusu kuralda hukuk devleti ilkesine aykırılık yoktur.
Öte yandan, Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar verecek nitelikte olan ağır suç ve disiplinsizlik fiilleri, zamana, yere, işlendiği kişiye veya yarattığı etkiye göre farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Ceza hukuku bakımından aynı hukuki yaptırıma tâbi tutulan fiillerin disiplin hukuku bağlamında yarattığı etki ve sonuçlar farklı olabildiğinden söz konusu fiilleri sabit bir tanıma bağlamak mümkün olmadığı gibi tek tek saymak da mümkün değildir. Kanun koyucu tarafından, disiplinsizlik sayılacak tutum, davranış ve fiillerin, Devletin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına zarar vermesi şeklinde nitelendirilmesinden sonra, cezanın kanunda açıkça Silahlı Kuvvetlerden ayırma şeklinde belirlenmesi hakkında dava konusu kuralda kanunilik ilkesine aykırılık yoktur.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
31.1.2013 günlü, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun;
A- 13. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde yer alan “...ile 21 inci madde...” ibaresinin yürürlüğünün durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE,
B- 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller...” ibaresine yönelik iptal istemi, 28.11.2013 günlü, E.2013/46, K.2013/140 sayılı kararla reddedildiğinden, bu ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE,
28.11.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
31.1.2013 günlü, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu'nun;
A- 13. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde yer alan “...ile 21 inci madde...” ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
B- 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan “…ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiiller...” ibaresinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
28.11.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.