RG. 09.05.2014/28995
Sınıflandırma: Anayasa Mahkemesi Kararları
No.: 2013/108
Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Yozgat İdare Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 12.3.1982 günlü, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinin (A) fıkrasının (3) numaralı bendinin ikinci cümlesinin Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.

I- OLAY

Gelişme alanı termal turizm merkezi sınırları içerisinde kalan davacıya ait taşınmazın kamulaştırılması amacıyla alınan kamu yararı kararı ile kamulaştırılmasına ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

İtiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir:

“Davacı ... vekili Av. … tarafından, Yozgat İli, Sarıkaya İlçesi, Merkez Kaplıca Mahallesinde, tapunun 89 ada, 6 parsel sayılı mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kamulaştırılmasına yönelik 28.11.2012 günlü, 393 sayılı il idare kurulu kamu yararı kararı ile taşınmazın kamulaştırılmasına ilişkin Yozgat İl Özel İdaresi işleminin iptali istemiyle YOZGAT İL ÖZEL İDARESİ'ne karşı açılan davada, davanın konusunun Mahkememizce esastan incelenmesine engel olan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinin (A) fıkrasının 3. bendinin 2. cümlesinin Anayasa hükümlerine aykırı olduğu görüldüğünden, 6216 sayılı Yasanın 40. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi'nce “somut norm denetimi” yapılmak üzere Anayasaya aykırılık itirazında bulunulması gerektiği sonucuna varılarak gereği görüşüldü:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 11'inci maddesinin ikinci fıkrasında kanunların Anayasa'ya aykırı olamayacağı belirtilmiş; 152'nci maddesinde de, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır. Anayasa Mahkemesi'nin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

UYUŞMAZLIĞIN MADDİ ÇERÇEVESİ:

Yozgat İli, Sarıkaya İlçesi, Merkez Kaplıca Mahallesinde bulunan Roma Hamamı'nın ülke turizmine kazandırılması amacıyla aynı mevkide bulunan, tapunun 89 ada, 6 parsel sayılı mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kamulaştırılmasına yönelik 28.11.2012 günlü, 393 sayılı il idare kurulu kararı ile kamu yararı kararı alındığı, bu karar uyarınca Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 28.12.2012 günlü, 274232 sayılı işlemi ile, kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması için davalı İl Özel İdaresine 5018 sayılı Yasanın 45. maddesi uyarınca yetki devri yapılarak ödenek aktarıldığı, 28.03.2012 tarihinde yapılan uzlaşma görüşmelerinden sonuç elde edilememesi üzerine Sarıkaya Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2013/63 sayılı dosyasında kayıtlı bedel tespiti ve tescil davasının açıldığı, bu davada davacıya tebliğ edilen meşruhatlı davetiye üzerine süresi içinde kamu yararı kararı ile kamulaştırma işleminin iptali istemiyle Mahkememizde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İTİRAZ EDİLEN YASA KURALI:

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinin (A) fıkrasının 3. bendinin 2. cümlesinde; “Uyuşmazlıklarda dava ve takipler kamulaştırma kararına değil, bedeline ilişkin olarak yürütülür ve sonuçlandırılır.” kuralına yer verilmiştir.

UYGULANACAK YASA KURALI SORUNU:

2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinin (A) fıkrasının 3. bendinde; “Diğer gerçek ve tüzelkişiler ile vakıflara ait olup turizm işletmesi belgesine sahip olmayanlar, Bakanlıkça kamulaştırılarak, Hazine adına tapuya tescil ve tescil tarihinden başlayarak en geç 1 ay içinde Bakanlığa tahsis edilir. Uyuşmazlıklarda dava ve takipler kamulaştırma kararına değil, bedeline ilişkin olarak yürütülür ve sonuçlandırılır. Uyuşmazlıkların çözümlenmemiş olması, arazinin turizm amaçlı kullanıma tahsisine engel sayılmaz.” kuralına yer verilmiş, anılan kural ile gerçek kişilere ait olup turizm işletme belgesine sahip olmayan taşınmazların Bakanlık tarafından kamulaştırılarak hazine adına tescil ve Bakanlığa tahsis edilmesi kuralına yer verilmiş, Mahkememizce Anayasaya aykırı görülen 2. cümlesinde ise, bu kamulaştırmalara yönelik açılacak davaların yalnızca bedele ilişkin olarak yürütülmesi, kamulaştırma kararına yönelik olarak dava yürütülmemesi ve sonuçlandırılmaması gerektiği kuralına yer verilmiştir.

Söz konusu maddenin ikinci cümlesinde yer alan düzenleme bu haliyle incelendiğinde ilk anda bir usul kuralı gibi görülmektedir. Anılan kural ile turizm amaçlı kamulaştırmalarda dava açılması durumunda, Mahkemenin kamulaştırma kararını irdelemeyip yalnızca bedele ilişkin olarak yargılama yapması ve sonuçlandırması istenilmektedir.

Ancak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrasında; “Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir.” kuralına yer verilmiştir. Söz konusu kural incelendiğinde kamulaştırma işlemlerinde “kamu yararı kararı ile kamulaştırma kararlarına” karşı açılacak davaların idari yargı yerleri, “bedele ilişkin uyuşmazlıkların” ise adli yargı yerleri tarafından çözümlenmesi sisteminin benimsendiği görülmektedir.

2634 sayılı Yasanın itiraza konu 8. maddesinin A-3. fıkrasının 2. cümlesinde ifade edilen “Uyuşmazlıklarda dava ve takipler kamulaştırma kararına değil, bedeline ilişkin olarak yürütülür ve sonuçlandırılır.” hükmü 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrasında getirilen kural ile birlikte incelendiğinde, bu madde çerçevesinde yapılacak kamulaştırma işlemlerinde “kamu yararı kararı ve kamulaştırma kararına” yönelik olarak idari yargı yerlerinde dava açılması ve açılan davaların esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

Bu nedenle doktrinde “yasama kısıntısı” olarak adlandırılan durumun somut olayda gerçekleştiği ve idari bir tasarruf olan kamulaştırma işleminin esasının Mahkememizce incelenmesinin yasa koyucu tarafından engellendiği görülmektedir.

Başka bir anlatımla anılan yasa kuralının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemesi durumunda mahkememizce uyuşmazlığın esası incelenmeksizin davanın reddi yolunda karar verilmesinin gerekeceği açıktır. Bu nedenle söz konusu yasa hükmü, Mahkememiz açısından, somut olayda uygulanacak yasa kuralı olarak değerlendirilmelidir.

ANAYASA'YA AYKIRILIK İTİRAZIMIZIN NEDENLERİ:

Dayanılan Anayasa Kuralları:

1- “Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

2- “Madde 36- Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

3- “Madde 125- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”

Anayasa'ya Aykırılık Nedenleri:

Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti, bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmuş, bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uymak zorunda olduğu Anayasa'nın ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması da hukuk devletinin ön koşullarındandır.

Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında yer alan, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne karşın, turizm merkezi ilan edilen alanlardaki gerçek kişilerin taşınmazlarının kamulaştırılması durumunda, bu kamulaştırma işlemlerine karşı dava açma hakkı tanınmayarak bu işlemlerin yargı denetimi dışında tutulduğu görülmektedir.

Anayasa'nın 36. maddesinde genel olarak hak arama özgürlüğünü, 125. maddesinde ise, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğunu düzenleyen Anayasa koyucu, aynı maddede yargısal denetime ilişkin istisnaları da kurala bağlamıştır.

Anayasa'da kural olarak, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu kabul edilmekle birlikte, Anayasa'nın bazı maddelerinde belirli idari işlemlere karşı yargı yolu kapatılmıştır. Doktrinde “yasama kısıntısı” olarak adlandırılan bu durum, Anayasa koyucunun bu yöndeki tercihini göstermektedir. Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ve Yüksek Askerî Şûranın bazı kararları yargı denetimi dışında tutulan işlemlerdendir.

Ancak bu sayılanlar dışında, Anayasada yargı denetimi dışında tutulan herhangi bir işleme yer verilmemiştir. Bu nedenle turizm merkezi ilan edilen yerlerdeki gerçek kişilere ait taşınmazların kamulaştırma işlemleri de Anayasa koyucu tarafından yargı denetimi dışında tutulan idari işlemler arasında bulunmamaktadır. Böyle bakınca Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8/A-3. maddesinin 2. cümlesinin sonuçları itibariyle kamulaştırma işlemini yargı denetimi dışında tutan yasama kısıntısı niteliğinde bir yasal düzenleme olması ve normlar hiyerarşisine aykırı olması nedeniyle söz konusu kural Anayasaya aykırıdır.

Sonuç olarak; itiraza konu kanun hükmünün Anayasanın 2, 36 ve 125. maddelerine aykırı olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

İSTEM ve SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinin (A) fıkrasının 3. bendinin 2. cümlesi olan; “Uyuşmazlıklarda dava ve takipler kamulaştırma kararına değil, bedeline ilişkin olarak yürütülür ve sonuçlandırılır.” hükmünün Anayasa'mızın 2. maddesine, 36. maddesine ve 125. maddesine aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesi'nce iptali gerekeceği düşüncesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla incelenmek üzere Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına, yine başvurumuzun Anayasa Mahkemesi'nce kabul edilmesinden başlayarak anılan 40. madde uyarınca beş ay süre ile Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki kararının beklenmesine, kararımıza dava dosyamızın onaylı bir örneğinin eklenmesine, kararımızın bir örneğinin taraflara tebliğine, 13/08/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

III- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenilen Yasa Kuralı

Kanun'un itiraz konusu kuralı da içeren 8. maddesinin (A) fıkrasının (3) numaralı bendi şöyledir:

“Taşınmaz malların turizm amaçlı kullanımı:

Madde 8

A. Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ve turizm merkezlerinde Bakanlığın talebi üzerine, imar planları yapılmış ve turizme ayrılmış yerlerdeki taşınmaz mallardan;

(3) Diğer gerçek ve tüzelkişiler ile vakıflara ait olup turizm işletmesi belgesine sahip olmayanlar, Bakanlıkça kamulaştırılarak, Hazine adına tapuya tescil ve tescil tarihinden başlayarak en geç 1 ay içinde Bakanlığa tahsis edilir. Uyuşmazlıklarda dava ve takipler kamulaştırma kararına değil, bedeline ilişkin olarak yürütülür ve sonuçlandırılır. Uyuşmazlıkların çözümlenmemiş olması, arazinin turizm amaçlı kullanıma tahsisine engel sayılmaz.

…”

B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine dayanılmış, Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri ise ilgili görülmüştür.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ'un katılımlarıyla 3.10.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Fatih ŞAHİN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, itiraz konusu kuralla, Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda kamulaştırma kararına karşı dava açma hakkının ortadan kaldırıldığı belirtilerek bu durumun, Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

İtiraz konusu kuralda, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ve turizm merkezlerinde, imar planları yapılarak turizme ayrılan yerlerdeki gerçek ve tüzelkişiler ile vakıflara ait olup turizm işletmesi belgesi bulunmayan taşınmazların kamulaştırılmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların kamulaştırma kararına değil, kamulaştırma bedeline ilişkin yürütülüp sonuçlandırılacağı düzenlenmektedir. Buna göre, Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda, taşınmaz malikleri kamulaştırma kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptali istemiyle dava açamayacaktır.

Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren temel bir haktır. Anayasa'nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, bu hakkın sadece kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, mülkiyet hakkının sınırlandırılabilmesi için belirtilen nedenlerden birinin varlığı yeterli olmayıp temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması rejimini belirleyen Anayasa'nın 13. maddesine de uyulması gerekmektedir. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı, Anayasa'nın 35. maddesinde belirtilen nedenlere bağlı olarak, kanunla ve demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde sınırlanabilir. Ayrıca, mülkiyet hakkına getirilen sınırlamalar hakkın özüne dokunamayacağı gibi Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine de aykırı olamaz.

Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları gibi güvenceler demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnai olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez. Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.

Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesiyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü ise bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılamanın ön koşulunu oluşturur.

Kanunla, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde ve turizm merkezlerinde, imar planları yapılarak turizme ayrılan yerlerdeki gerçek ve tüzelkişiler ile vakıflara ait olup turizm işletmesi belgesi bulunmayan taşınmazların, turizmden beklenen ekonomik, sosyal ve kültürel faydanın elde edilmesi amacıyla turizm sektöründe faaliyet gösteren yatırımcılara tahsisi için Kültür ve Turizm Bakanlığına kamulaştırma yapma yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, turizme ayrılan yerlerdeki turizm işletmesi belgesi bulunmayan özel mülkiyete konu taşınmazlar bakımından mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın kamu yararına dönük olduğu ve meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.

Ancak, Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda kamulaştırma kararına karşı yargı yolunu kapatan itiraz konusu kural, mülkiyet hakkının korunmasına yönelik iptal davası açma imkânını ortadan kaldırarak bu hakkı güvencesiz hâle getirmektedir. Bu niteliği ile itiraz konusu kural, kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozmak suretiyle, hak arama özgürlüğünün ve mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olmakta ve hakkın özünü zedelemektedir.

Diğer taraftan, Anayasa'nın 125. maddesinde belirtilen idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması ilkesine göre, idari işlemlere karşı yargı yolu, Anayasa'da belirtilen kimi ayrık durumlar dışında kanunlarla sınırlandırılamaz.

Anayasa'da kamulaştırma kararına karşı yargı yolunun kapalı olduğuna yönelik bir hüküm bulunmamasına karşın itiraz konusu kuralla, Kanun gereğince yapılacak kamulaştırmalarda, kamulaştırma kararının yargı denetimi dışında bırakılması, Anayasa'nın 125. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 13., 35., 36. ve 125. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa'nın 13., 35., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunarak iptal edildiğinden Anayasa'nın 2. maddesi yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

VI- SONUÇ

12.3.1982 günlü, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8. maddesinin (A) fıkrasının (3) numaralı bendinin ikinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 29.1.2014 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.