Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

KONU

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44’üncü maddesinin ikinci fıkrasında sayılan binalar ile müştemilâtına ait atık su bedelinin büyükşehir belediyelerine ödenmesi hususunda 2. Dairenin 27.2.2001 tarih ve 987 sayılı ilâmı ile 6. Dairenin 13.1.2003 tarih ve 674 sayılı ilâmında yer alan hükümler arasında aykırılık bulunduğundan bahisle içtihadın birleştirilmesi istemi.

USUL YÖNÜNDEN İNCELEME

Kültür Bakanlığı Merkez Saymanlığı 1998 yılı idare hesabının 2. Dairede yargılanması sonucu düzenlenen 27.2.2001 tarih ve 987 sayılı ilâma esas 9.5.2000 tarih ve 32554 sayılı tutanağın 3’üncü maddesinde;

"2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 'Çevre temizlik vergisi' başlıklı mükerrer 44 üncü maddesinin 12'nci fıkrası' ... Atık su ile ilgili çevre temizlik vergisi, su tüketim bedeli ile tarh ve tahakkuk etmiş sayılır ve bu bedel ile birlikte tahsil edilir. Su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş bulunan belediyelerde ise, atık su bedellerinin tahsiline ilişkin uygulama kendi kanunlarındaki hükümlere tabidir. ' hükmüne göre Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresinin su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı kanunla düzenlenmemekle beraber, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun (3305 sayılı Kanunla) ek 5'inci maddesi hükmüne göre ASKİ'nin kapsamına girdiği 2560 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi İSKİ'nin gelirleri aşağıdaki kaynaklardan sağlanır: a) Su satışı ve kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler.' ve 23 'üncü maddesi Su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların uzaklaştırılması, septik çukurların boşaltılması için ayrı tarifeler yapılır.’ hükümleri ile atık suyun büyükşehir belediyesinin gelirleri arasında sayılıp ayrı tarifeleri yapılacağı belirtilmekle; büyükşehir belediyelerinin atık su bedeli tahsil etmesinde ve dolayısıyla bütçeden atık su bedeli ödenmesinde ilişik bulunmadığına çoğunlukla karar verildi. "

Denilmiş ve ilâmda bu konu da dahil olmak üzere "maadasının belgelerine dayandığı, kayıtlarına kanun ve diğer mevzuat hükümlerine uygun bulunduğu anlaşıldığından sorumluların beraatine " karar verilmiştir.

Sağlık Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü 2000 yılı idare hesabının 6. Dairede yargılanması sonucunda 19.9.2002 tarih ve 10464 sayılı tutanağa istinaden düzenlenen 13.1.2003 tarih ve 674 sayılı ilâmın 5'inci maddesinde ise;

"Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığına ait su tüketim faturalarının ASKİ Genel Müdürlüğüne ödenmesinde, su tüketim gideri içerisinde yer alan ve çevre temizlik vergisi kapsamına giren atık su bedelinin de ödenmesi suretiyle fazla ödemede bulunulduğu görülmüştür.

26.05.1981 tarih 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44'üncü maddesinin 1'inci fıkrasında;

‘Belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde bulunan ve belediyelerin katı atık toplama ve kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binalar çevre temizlik vergisine tabidir.'

Denilmiş; 2 'nci fıkrasında ise bu vergiden muaf tutulan binalar tadadî olarak belirtilmiş ve bunlar içerisinde genel ve katma bütçeli idarelere ait binalar ve münhasıran bunların hizmetlerinde kullanılan binalar ve bunların müştemilâtı da sayılmıştır.

Mükerrer 44'üncü maddenin 12'nci fıkrasında ise;

Belediyeler, atık su ile ilgili olarak da, katı atıklarla ilgili tarifede yer alan bina gruplarını topluca veya ayrı ayrı dikkate almak suretiyle ve su tüketim bedelini aşmamak üzere meclislerince belirlenecek miktarda çevre temizlik vergisi alırlar. Atık su ile ilgili çevre temizlik vergisi, su tüketim bedeli ile birlikte tarh ve tahakkuk etmiş sayılır ve bu bedel ile birlikte tahsil edilir. ... ’ denilerek su tüketim bedeli ile birlikte tahsil edilen atık su bedelinin çevre temizlik vergisi kapsamına girdiği hükme bağlanmıştır.

Bu durumda, genel ve katma bütçeli idarelere ait binalar çevre temizlik vergisinden muaf tutulduğundan, bu binalarda kullanılan su için düzenlenen faturalarda su tüketim bedeli ile birlikte tarh ve tahakkuk ettirilen atık su bedelinin ödenmemesi gerekmektedir. "

Denilmiş ve sonuç olarak Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığına ait su tüketim faturalarında yer alan su bedelinin yanı sıra Çevre Temizlik Vergisinin kapsamına giren atık su bedelinin de ASKİ Genel Müdürlüğüne ödenmesi sonucu fazla ödendiği anlaşılan tutarın sorumlularına müştereken ve müteselsilen ödettirilmesine karar verilmiştir.

832 sayılı Sayıştay Kanununun 80’inci maddesinin birinci fıkrasında, işin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyetleri bir olduğu halde aynı konu hakkında dairelerce veya Temyiz Kurulunca verilen ilâmların birbirine aykırı olması halinde, Birinci Başkanın bu ilâmları içtihadın birleştirilmesi için Genel Kurula vereceği belirtilmiştir.

Yukarıda yer alan her iki ilâmda da ödemelerin konusu ASKİ Genel Müdürlüğüne ödenen atık su bedeli olup bu ödemeye ilişkin olarak ibraz edilen belgeler de anılan Genel Müdürlük tarafından düzenlenen su tüketim faturalarıdır. Ödemelerin konusu ve ibraz edilen belgeler aynı mahiyette olduğu halde bu ilâmlar arasında aykırılık bulunmaktadır.

İlâmların farklı kanun hükümlerine istinat ediyor olması da içtihadın birleştirilmesine engel değildir. Zira, aynı mevzuatın farklı yorumlanması durumunda olduğu gibi, aynı konu hakkında farklı mevzuat hükümlerinin uygulanmasıyla da içtihat farklılığının ortaya çıkması ve dolayısıyla içtihadı birleştirme yoluna gidilmesi tabiîdir.

Bu itibarla, 2. ve 6. Dairelerce verilen ilâmlar arasındaki aykırılığın giderilmesini teminen 832 sayılı Kanunun 80'inci maddesi uyarınca içtihadın birleştirilmesi gerektiğine çoğunlukla karar verildi.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

Çoğunluk görüşü ile, her iki ilâmda da ödemelerin konusu ve ibraz edilen belgeler aynı mahiyette olduğu halde bu ilâmlar arasında aykırılık bulunduğu kabul edilmiş ve sonuçta bu gerekçeyle içtihadın birleştirilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Ancak bahsi geçen ilâmlarda yer alan ödemelerin konusu aynı ise de bu ilâmların dayanağını teşkil eden mevzuat hükümleri farklıdır.

2. Daire, 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44’üncü maddesinin on ikinci fıkrası ile 2560 sayılı Kanun hükümlerini esas almak suretiyle; 6. Daire ise 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44'üncü maddesinin birinci, ikinci ve on ikinci fıkralarındaki hükümleri esas almak suretiyle kararlarını vermişlerdir. 2. Daire kararında 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44'üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası hükümlerinden, 6. Daire kararında da 2560 sayılı Kanun hükümlerinden hiç bahsedilmemiştir.

Diğer taraftan içtihadı birleştirme istemine konu olan 2. Daire ilâmı 1998 yılına, 6. Daire ilâmı ise 2000 yılına aittir. 1998 Malî Yılı Bütçe Kanununun 57'nci maddesinde "Genel ve katma bütçeli dairelerin kullandıkları su (atık su dahil) ve doğal gaz için mahalli idareler tarafından belirlenecek tarife bedelleri, konutlar için uygulanan tarifenin en düşük iki dilim bedel ortalamasının % 50 fazlasını aşamaz. Bu kurumlara bağlı her dereceli okullar ile hastane ve tedavi kurumlarında ise % 20 fazlasını aşamaz." denilmektedir. Benzer nitelikte hükümler 1997 ve 1999 yılları bütçe kanunlarında da yer almış, ancak 1999 Malî Yılı Bütçe Kanununun 57'nci maddesinde yer alan bu konuya ilişkin hüküm, Anayasa Mahkemesinin 21.9.1999 tarih ve E. 1999/29, K.1999/36 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile sonraki yıllar bütçe kanunlarında ise aynı nitelikte hükümlere yer verilmemiştir. Görüleceği üzere, 2. Daire ilâmının ait olduğu yılda konuyu doğrudan ilgilendiren bir kanun hükmü mevcut iken, 6. Daire ilâmının ait olduğu yılda böyle bir hüküm yoktur. Her ne kadar 2. Daire kararının beraat gerekçeleri arasında ifade edilmemişse de, içtihadı birleştirme istemi karara bağlanırken 1997, 1998 ve 1999 Malî Yılı Bütçe Kanunlarında yer alan mezkur hükmün göz ardı edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla 1998 yılına ait 2. Daire ilâmı ile, 2000 yılına ait 6. Daire ilâmını mukayeseli bİr değerlendirmeye tabi tutarak bunların birbirine aykırılığını ileri sürebilme imkanı yoktur.

Sonuç itibariyle, gerek daire kararlarının farklı mevzuat hükümlerine dayandırılmış olması, gerekse ilâmların ait olduğu yıllarda farklı mevzuat hükümlerinin yürürlükte olması nedeniyle aynı konu hakkında verilen birbirine aykırı ilâmlardan bahsedilemeyeceğinden, 832 sayılı Kanunun 80’inci maddesi uyarınca içtihadın birleştirilmesi yoluna gidilmesi mümkün değildir.

KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT

26.5.1981 tarih ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa 15.7.1993 tarih ve 3914 sayılı Kanunla ilâve edilen "Çevre temizlik vergisi” başlıklı mükerrer 44’üncü maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları :

Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin katı atık toplama ile kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binalar, çevre temizlik vergisine tabidir.

Genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyelere, köy tüzel kişiliğine ve bunların kuracakları birliklere, kanunla kurulan üniversitelere ait ve münhasıran bunların hizmetlerinde kullanılan binalar ile dini hizmetlere ait umuma açık ibadethaneler, Kızılay Genel Merkezi, şubeleri ve kampları, karşılıklı olmak şartıyla yabancı devletlere ait olup elçilik ve konsolosluk hizmetlerinde kullanılanlarla elçilerin ikametine mahsus olan binalar, merkezi Türkiye’de bulunan milletlerarası kuruluşlara, milletlerarası kuruluşların Türkiye'deki temsilciliklerine ait binalar ve bunların müştemilâtı bu verginin kapsamına dahil değildir.

Çevre temizlik vergisinin mükellefi, her ne şekilde olursa olsun binaları kullananlardır. Boş bulunan binalarda bu verginin mükellefi, binaların malikleri veya malik gibi tasarruf edenleridir.

Aynı maddenin on ikinci fıkrası:

Belediyeler, atık su ile ilgili olarak da; katı atıklarla ilgili tarifede yer alan bina gruplarını topluca veya ayrı ayrı dikkate almak suretiyle ve su tüketim bedelini aşmamak üzere meclislerince belirlenecek miktarda çevre temizlik vergisi alırlar. Atık su ile ilgili çevre temizlik vergisi, su tüketim bedeli ile birlikte tarh ve tahakkuk etmiş sayılır ve bu bedel ile birlikte tahsil edilir. Su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş bulunan belediyelerde ise, atık su bedellerinin tahsiline ilişkin uygulama kendi kanunlarındaki hükümlere tabidir.

Aynı maddenin on beşinci fıkrası:

Bu madde uyarınca tahsil edilen vergiler çevre temizliği gayesi dışında kullanılamaz.

20.11.1981 tarih ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun "Gelirler" başlıklı 13’üncü maddesi:

İSKİ'nin gelirleri aşağıdaki kaynaklardan sağlanır:

a) Su satışı ve kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık, tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler,

b) Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca, su ve kanalizasyon tesislerinden yararlananlardan ilgili belediye adına alınacak katılma payları,

c) Hizmet alanındaki belediyelerin, İller Bankasınca 2380 sayılı "Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun" gereğince nüfus esasına güre dağıtılan paylardan bu bankaca tutularak İSKİ'ye gönderilecek % 10'lar,

d) Büyük ve temel yatırım programları karşılığında Devletçe yapılacak yardımlar,

e) İSKİ'ye devredilecek tesis ve işletmelerden sağlanan gelirler,

f) Şahıs, kurum ve kuruluşlar için yapılan Özel hizmetlerden alınacak ücretlerle ortaklıklardan ve üretilen malların satışlarından elde edilecek gelirler,

g) Her türlü yardım ve bağışlar ile diğer gelirler.

Aynı Kanunun ”Tarife tespit esasları” başlıklı değişik 23’üncü maddesi:

Su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların uzaklaştırılması, septik çukurların boşaltılması giderleri için ayrı tarifeler yapılır. Bu tarifelerin tespitinde, yönetim ve işletme giderleri ile, amortismanları doğrudan gider yazılan (aktifleştirilmeyen) yenileme, ıslah ve tevsi masrafları ve % 10’dan aşağı olmayacak nispetinde bir kâr oranı esas alınır.

Tarifelerin tespiti ile tahsilatla ilgili usul ve esaslar bir yönetmelik ile belirlenir.

Aynı Kanuna 5.6.1986 tarih ve 3305 sayılı Kanunla ilâve edilen ek 5'inci madde:

Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır.

ESAS YÖNÜNDEN İNCELEME

Konu ile ilgili mevzuat incelenerek gereği görüşüldü:

26.5.1981 tarih ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa 15.7.1993 tarih ve 3914 sayılı Kanunun 1’inci maddesi ile eklenen "Çevre temizlik vergisi" başlıklı mükerrer 44'üncü maddenin birinci fıkrasında, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin katı atık toplama ile kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binaların, Çevre Temizlik Vergisine tabi oldukları belirtilmiş, ikinci fıkrasında da bu vergiden muaf olan kurum ve kuruluşlar sayılmıştır.

Anılan maddenin, on ikinci fıkrasında ise, belediyelerin atık su île ilgili olarak da Çevre Temizlik Vergisi alacakları belirtilmiş ve atık su İle ilgili vergi miktarının nasıl belirleneceği ve tahsil edileceği açıklandıktan sonra, "Su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş bulunan belediyelerde ise, atık su bedellerinin tahsiline ilişkin uygulama kendi kanunlarındaki hükümlere tabidir," denilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş olan

belediyelerin atık su konusundaki uygulamaları mükerrer 44'üncü madde ile getirilen düzenlemenin dışına çıkartılmıştır.

20.11.1981 tarih ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 13’üncü maddesinin (a) bendinde, su satışı ve kullanılmış suların uzaklaştırılmasına karşılık, tarifesine göre abonelerden alınacak ücretler İSKİ'nin gelirleri arasında sayılmış ve 23’üncü maddesinde de, su satışı, kanalizasyon tesisi bulunan yerlerdeki kullanılmış suların uzaklaştırılması, septik çukurların boşaltılması giderleri için ayrı tarifeler yapılacağı; tarifelerin tespiti ile tahsilata ilişkin usul ve esasların bir yönetmelikle belirleneceği ifade edilmiştir.

2560 sayılı Kanuna, 5.6.1986 tarih ve 3305 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi ile eklenen "Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır. ’’ şeklîndeki ek 5'inci madde hükmü ile de anılan Kanun bütün büyükşehir belediyeleri hakkında geçerli bir kanun haline getirilmiştir.

Dolayısıyla, 2560 sayılı Kanunun yukarıda açıklanan 13 ve 23’üncü maddelerinde yer alan hükümler, büyükşehir belediyelerine, belirlemiş oldukları tarifeler üzerinden kullanılmış suların uzaklaştırılması hizmetine karşılık olmak üzere abonelerden atık su bedeli adı altında bir ücret tahsil etmelerine cevaz vermekte olup, Kanunda herhangi bir muafiyet hükmüne de yer verilmemiştir. O nedenle bütün abonelerin bu bedeli ödemesi gerekmektedir.

2560 sayılı Kanun 20.11.1981 tarihinde kabul edilmiş, 2464 sayılı Kanunun Çevre Temizlik Vergisine ilişkin mükerrer 44‘üncü maddesi ise 15.7.1993 tarihinde bu Kanuna eklenmiştir. Çevre Temizlik Vergisine ilişkin düzenleme 2560 sayılı Kanunun kabul tarihinden daha sonraki bir tarihte yapılmasına karşılık, 2560 sayılı Kanunda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ayrıca, sonraki tarihlerde de 2560 sayılı Kanuna, büyükşehir belediyelerinin atık su bedeli adı altında abonelerinden aldıkları Ücretten kamu kurum ve kuruluşlarının muaf tutulmaları yönünde herhangi bir hüküm getirilmemiştir. Dolayısıyla 2560 sayılı Kanunun bu konuya ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana nasıl uygulanıyorsa, bundan sonra da aynı şekilde uygulanmak durumundadır.

Diğer taraftan, 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44’üncü maddesinin on ikinci fıkrasında yer alan, "Su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş bulunan belediyelerde ise, atık su bedellerinin tahsiline ilişkin uygulama kendi kanunlarındaki hükümlere tabidir. " hükmünden hareketle, Kanunun sadece tahsilât bakımından özet kanun hükümlerine atıfta bulunduğu, bu nedenle ikinci fıkradaki muafiyet hükmünün uygulanması gerektiği yönündeki düşüncenin kabulü de mümkün değildir. Zira söz konusu hüküm, esas itibariyle atık su konusundaki özel düzenlemelerin, mükerrer 44'üncü madde hükmünün dışında bırakılması amacıyla getirilmiştir.

Bu durumda, su ve kanalizasyon hizmetleri açısından özel bir kanun olan ve bütün büyükşehir belediyelerinde uygulanan 2560 sayılı Kanunun 13’üncü ve 23’üncü maddeleri gereğince, kullanılmış suyun uzaklaştırılmasına karşılık bir ücret olarak abonelerden tahsil edilen atık su bedelinin, 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44'üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan muafiyet hükmü kapsamında mütalâa edilmesine imkân yoktur. Dolayısıyla anılan fıkrada belirtilen binalar ile bunların müştemilâtına ait atık su bedelinin büyükşehir belediyelerine ödenmesi mümkün bulunmaktadır.

SONUÇ

2560 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenen atık su bedelinin, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44'üncü maddesinin ikinci fıkrasında sayılan binalar ile müştemilâtı için de büyükşehir belediyelerine ödenmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığına ve içtihadın bu yönde birleştirilmesine 5.5.2003 tarihinde çoğunlukla karar verildi.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

2464 sayılı Kanunun mükerrer 44’üncü maddesinin birinci fıkrası ile Çevre Temizlik Vergisinin kapsamı belirlendikten sonra, ikinci fıkrasında bu verginin kapsamına girmeyen kurum ve kuruluşlar tadadî olarak belirtilmiş, genel ve katma bütçeli idareler de aynı fıkra içinde sayılmıştır.

Mükerrer 44'üncü maddede yer alan hükümlerden anlaşılacağı üzere, bu verginin konusunu katı atıklar ve atık sular oluşturmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Çevre Temizlik Vergisi sadece katı atıklarla ilgili olmayıp, atık sular da bu verginin kapsamı içindedir. Nitekim anılan maddenin on ikinci fıkrasında belediyelerin atık su ile ilgili olarak da Çevre Temizlik Vergisi alacakları açıkça belirtilmiş ve yine aynı fıkrada "atık su ile ilgili çevre temizlik vergisi" ifadesi kullanılmıştır. Bu itibarla, maddenin ikinci fıkrasında yer alan muafiyet hükmünün katı atıklar için olduğu kadar, atık sular için de geçerli olduğunu kabul etmek gerekir.

Mükerrer 44'üncü maddenin on ikinci fıkrasında yer alan "Su ve kanalizasyon hizmetleri ayrı bir kanunla düzenlenmiş bulunan belediyelerde ise, atık su bedellerinin tahsiline ilişkin uygulama kendi kanunlarındaki hükümlere tabidir." şeklindeki düzenleme, atık su bedeliyle ilgili Çevre Temizlik Vergisinin tahsil şekline ilişkindir. Vergilendirme işlemleri, tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil aşamalarından oluşur. Tahsilâtı, diğer vergilendirme işlemlerini de kapsayan bir ifade olarak değerlendirmek mümkün değildir. Dolayısıyla atık su bedeli ile ilgili tahsilat ayrı kanun hükümlerine tabi olsa dahi, alınan Çevre Temizlik Vergisidir. Çevre Temizlik Vergisine ilişkin muafiyet hükmü, yukarıda açıklandığı üzere mükerrer 44’üncü maddenin ikinci fıkrasında yer aldığından, on ikinci fıkradaki düzenlemeyi, bu muafiyet hükmünü ortadan kaldıran ya da kapsamını daraltan bir düzenleme olarak değerlendirmek mümkün değildir.

Sonuç olarak, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44'üncü maddesinin ikinci fıkrasında sayılan binalar ile müştemilâtına ait atık su bedelinin büyükşehir belediyelerine ödenmesi anılan fıkra hükmüne aykırı olduğundan içtihadın bu yönde birleştirilmesi gerekir.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

Atık su bedeli ile Çevre Temizlik Vergisi mahiyetleri itibariyle farklı ödemeler olduğu için öncelikle bu iki konunun birbirinden ayrılarak incelenmesi gerekmektedir.

Atık su bedeli 2560 sayılı Kanunun 13'üncü maddesinin (a) bendi ve 23'üncü maddesi hükümleri uyarınca belli bir tarife üzerinden ve kullanılmış suyun uzaklaştırılması hizmetine karşılık olmak üzere belediyelerce alınan bir ücrettir.

Çevre Temizlik Vergisi ise 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44’üncü maddesinin on beşinci fıkrasında yer alan, “Bu madde uyarınca tahsil edilen vergiler çevre temizliği gayesi dışında kullanılamaz." şeklindeki hükümden de anlaşılacağı üzere, maddede bahsi geçen katı atıkların ve atık suların çevreye verdiği zararı gidermek için kaynak yaratılması amacıyla getirilmiş bir vergidir. Bu verginin konusunu katı atıklar ve atık sular oluşturmaktadır.

Çevre Temizlik Vergisinin atık sularla ilgili olarak nasıl belirleneceği ve tahsil edileceği anılan maddenin on ikinci fıkrasında, "Belediyeler, atık su ile ilgili olarak da; katı atıklarla ilgili tarifede yer alan bina gruplarını topluca veya ayrı ayrı dikkate almak suretiyle ve su tüketim bedelini aşmamak üzere meclislerince belirlenecek miktarda çevre temizlik vergisi alırlar. Atık su ile ilgili çevre temizlik vergisi, su tüketim bedeli ile birlikte tarh ve tahakkuk etmiş sayılır ve bu bedel ile birlikte tahsil edilir." denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Bu fıkrada bahsi geçen “atık su ile ilgili“ şeklindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere Çevre Temizlik Vergisi, atık su bedelinin dışında ilâve olarak alınması öngörülen bir vergidir, Atık su bedeli ile ilgili Çevre Temizlik Vergisinin su tüketim bedeli ile birlikte tahsil edileceği yönündeki hükmü, atık su bedelinin kendisinin Çevre Temizlik Vergisi olduğu şeklinde yorumlamak mümkün değildir. Bu ifade ile sadece verginin nasıl tahsil edileceği belirtilmiştir. Bu durumda, belediyelerin abonelerinden almış oldukları atık su bedeli; atık suyun kendi bedeli ve ilâve olarak alman Çevre Temizlik Vergisi olmak üzere iki unsurdan oluşmaktadır. Bu ayrımın yapılması halinde, 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44'üncü maddesinin ikinci fıkrasında Çevre Temizlik Vergisinden muaf oldukları belirtilen kurum ve kuruluşlardan atık suya ilişkin Çevre Temizlik Vergisinin alınmaması, ancak atık su bedelinin alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan konu her ne kadar büyükşehir belediyeleri ile ilgili olarak gündeme gelmişse de büyükşehir dışında kalan diğer belediyeler açısından da uygulamanın aynı şekilde olması gerekmektedir. Zira bu belediyelerce de kullanılmış suların uzaklaştırılmasına ilişkin hizmet yerine getirilmekte olup aksi bir uygulama Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir.