MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ SIFATIYLA)
DAVACI-KARŞI
VEKİLİ : AV. ...
DAVALI-KARŞI
VEKİLİ : AV. ...
Taraflar arasında görülen davada Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.03.2013 tarih ve 2011/2867-2013/235 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili ve katılma yoluyla davacı-karşı davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin “ANZER BALI” adı altında marka tescilli bal üretimi yapıp, bu markayı dünya çapında maruf ve meşhur hale getirdiğini, davalı-karşı davacının yasal olarak bal satışı hakkının bulunmamasına, markasının bal satışı hakkını kapsamamasına rağmen gerek ilan yoluyla, gerekse de reklam yaparak müvekkilinin inhisarında olan markası ile benzerlik yaratarak “BALLIKÖYANZER” adı altında değerinden yüksek bedelle bal satışı yaparak tüketiciyi yanılttığını, haksız kazanç sağladığını, müvekkilinin marka itibarını ve güvenilirliğini de sarsarak müvekkiline zarar verdiğini ileri sürerek, davalı-karşı davacının müvekkilinin markasına yönelik haksız tecavüzünün men'ine, dava konusu balların toplatılmasına, davalı-karşı davacının basın ve internet yoluyla yapmış olduğu satış ilanı, reklam vb. her türlü yayının durdurulmasına, 10.000 TL manevi tazminata, hükmün ilanına ve marka tescilinin iptaline karar verilmesini talep etmiş, karşı dava yönünden ise; husumetin müvekkiline değil, TPE'ye yöneltilmesi gerektiğini, Anzer isminin coğrafi bir bölgeyi nitelemesine rağmen müvekkilinin çabasıyla bal ile özdeşleştiğini ve marka haline geldiğini savunarak, karşı davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, davacı-karşı davalının markası ile müvekkilinin markasının tüketici nezdinde karışıklığa neden olacak şekilde benzer olmadığı gibi, müvekkilinin ürettiği balın da Anzer balı olup, tüketicinin yanıltılmasının ve haksız kazanç elde edilmesinin söz konusu olmadığını, Anzer ifadesinin ürünün coğrafi kaynağını belirtmesi nedeniyle müvekkilinin bu ibareyi markasında kullanmasının marka tecavüzü oluşturmayacağını savunarak, asıl davanın reddini, karşı davada ise; davacı-karşı davalının markasını korumadığını ve bu markanın üretilen balın coğrafi kaynağını gösteren bir tür ismi haline geldiğini ve markanın ayırt edici özelliğinin kalmadığını ileri sürerek, davacı-karşı davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
.../...
-2-
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar davacı-karşı davalı tarafından, davalı-karşı davacı aleyhine marka hakkına tecavüz iddiası ile dava açılmış ise de, “BallıköyAnzer" markasının 2007/66531 no ile davalı-karşı davacı adına tescilli olduğu, bu nedenle davacı-karşı davalının marka hakkına tecavüzün oluşmayacağı ve ayrıca davalı-karşı davacı adına tescili “BallıköyAnzer” markanın iptali de talep edilmiş ise de, davalı-karşı davacı markası ile davacı-karşı davalı markası arasında karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzerlik bulunmadığı ve bu itibarla hükümsüzlük sebeplerinin oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın, karşı davanın ise, her ne kadar bilirkişi raporunda davacı-karşı davalı markasının coğrafi işaret niteliği taşıdığı, Anzer ibaresinin tanınmışlığının davacı-karşı davalı tarafça sağlanmadığı, bu nedenle marka olarak tescil edilemeyeceği ve hükümsüzlük şartlarının doğduğu belirtilmiş ise de, davacının markasının 05.11.1990 tarihinde tescil edilmiş olup, bu markanın uzun süre davacı-karşı davalı tarafça kullanılmasına rağmen, tescil tarihinden ve aradan geçen uzun zaman sonra davalı-karşı davacı tarafından bu markanın hükümsüzlüğünün talep edilmesinin TMK'daki iyiniyet kuralları ile bağdaştırılamayacağı gerekçesiyle, karşı davanın da reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı-karşı davacı vekili ile katılma yoluyla davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile uyuşmazlık konusu “ANZER BALI” ibaresinin sonradan jenerik isim haline geldiği hususunun kanıtlanamamasına göre, davacı-karşı davalı vekilinin tüm, davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ancak, davacı-karşı davalı tarafça açılan asıl davada 10.000 TL manevi tazminatın karşı taraftan tazmini istenilmiş olup, mahkemece bu istemin de reddine karar verildiği halde, davalı-karşı davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmeyip, kararın bu nedenle mümeyyiz davalı-karşı davacı yararına bozulması gerekmiş ise de, anılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nın 438/7. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı vekilinin tüm, davalı-karşı davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın hüküm fıkrasına "Davalı-karşı davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen manevi tazminat için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarıca maktu 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak, davalı-karşı davacıya verilmesine" bendi eklenerek hükmün bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı-karşı davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, 08.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Davacı-Karşı Davalı
25,20 H
24,30 PH
00,90 BK-06.02.2014-