Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde duruşmalı temyiz eden davalı ...A.Ş vekili avukat ... geldi. Davacı taraftan gelen olmadığından duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, 24.06.2008 tarihli sözleşme ile davalı bankadan 105.000,00 TL karşılığı 9.245.000,00 JPY(Japon Yeni) dövize endeksli konut kredisi kullandığını, Türk Lirası olarak tahsil ettiği bu kredinin aylık 149.061,70 JPY üzerinden 72 ay vadede geri ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşme tarihinde 100-Japon Yeninin 1,1443 TL olduğunu, buna göre kredi alırken ödemeyi düşündüğü aylık taksit miktarının 1.700,00 TL olduğunu, ancak Japon Yeninin kredi sözleşmesi imzalandıktan sonra öngörülemeyen biçimde arttığını ve 23.12.2011 tarihli kur dikkate alındığında aylık taksidinin 3.623,24 TL'ye ulaştığını, davalı bankaya dövize endeksli kredi kullanmak için başvurmadığını ancak davalı banka görevlilerinin yönlendirmesi üzerine Japon Yenine endeksli kredi kullandığını, davalı bankanın yapılandırma taleplerini reddettiğini, iradesi eşlığı nedeniyle sözleşmeye hakimin müdahelesinin şart olduğunu, sözleşmenin kurulmasından sonra öngörülemeyen değişiklikler meydana geldiğini, Japon Yeni kurunun iki katından fazla arttığını, konut kredisinin imzalandığı tarihten geriye doğru 30 yıl süreyle çok düşük seyreden kurun 3 yıl içerisinde 2 katından fazla artmış olmasının tüketici açısından öngörülebilecek bir durum olmadığını beyan ederek; kullanmış olduğu kredi taksitlerinin sözleşmenin kurulduğu 24.06.2008 tarihindeki TCMB Japon Yeni kuru üzerinden sabitlenmesine, bu çerçevede aylık taksit miktarının 1.705,71 TL olarak sabitlenmesine, bu talep kabul edilmediği taktirde taraflar arasındaki konut kredisi sözleşmesinin Japon Yeni’ne endeksli olduğuna ilişkin hükümleri ile haksız şart niteliğindeki diğer hükümlerin geçersizliğinin tespitine, geçersiz olan hükümler yerine, Japon Yeni üzerinden kredi kullanmayıp TL üzerinden değişken faiz oranlı konut kredisi kullanmış olsaydı ödemesi gereken aylık taksitlerin belirlenerek kalan ayların taksitlerinin bu bedel üzerinden ödenmesine, bu da olmadığı taktride sözleşme yapıldığı tarihteki döviz kurunun 2 katından fazla artış göstermesi sebebiyle Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtildiği şekilde aşırı ifa güçlüğü çektiğinden mahkemece sözleşmeye müdahale edilerek taraflar arasında adil bir denge kurulması için muhik bir kurun tespit edilerek geri ödemelerin sabitlenen kur üzerinden yapılmasına, her 3 hesaplama yönteminde de ortaya çıkacak sonuca göre kredi sözleşmesi kurulduğu tarihten bu yana ödemiş olduğu fazla bedellerin tespiti ile bu bedellerin faizleri ile birlikte iadesine, bu olmadığı taktirde devam eden ayların kredi borçlarına mahsup edilmesine, davalının sözleşmenin kurulduğu tarihten bu yana tahsil ettiği taksitlerin, TCMB’nin döviz kurlarından değil de kendi belirlediği yüksek bir kurdan talep etmesi sonucu, kur farkından dolayı haksız olarak kazandığı bedeller ile kredi sözleşmesinin yapılması sırasında haksız olarak aldığı kredi masraflarının, hesap işletim ücretlerinin ve sigorta bedellerinin faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, sözlemenin uyarlama şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının davalı bankaya dava tarihinden itibaren 82.614,28 TL borçlu olduğunun tespitine, ödemelerin 2.753,81 TL olarak (30 ay) ödenmesine, buna göre fazladan yapılan ödemelerin olması halinde davacıya iadesine, 1.825,00 TL'nin (dosya, ekspertiz ve kredi tahsis ücreti) dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle 2.bentteki bozma nedenine göre, davacının aşağıdaki 3.bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı-sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan "irade özgürlüğü", "sözleşme serbestisi" ve "sözleşmeye bağlılık" ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumunun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir. 6098 sayılı TBK'nın yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak "işlem temelinin çökmesi" halinde M.K. 1, 2 ve 4'üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138. maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere "sözleşmeye bağlılık" ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.

Dava konusu olayda davacının başlangıçta seçme özgürlüğü varken TL yerine döviz bazında kredi kullandığı, bir başka deyişle serbest iradesiyle kredi türünü belirlediği, ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin vukuu bulduğu ve bu bağlamda dövizle borçlanmanın risk taşıdığının da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, davacının, bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen dövizle kredi kullanma yolunu tercih etmiş bulunduğu, buna göre işlem temelinin çökmesinden bahsetmenin olanaklı olmadığı, bununla birlikte, eldeki davanın, kredi sözleşmesinin üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra açılmış olması da nazara alındığında, sözleşmenin davacı tarafından benimsendiğinin kabulü gerektiği, bu nedenle yukarıda belirtilen tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde dava konusu olayda uyarlama koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, davanın bu yönden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

3-Davacı sözleşmenin uyarlanması talebi yanında kredi sözleşmesinin yapılması sırasında haksız olarak aldığı kredi masraflarının, hesap işletim ücretlerinin ve sigorta bedellerinin de tahsilini talep etmiş olup, mahkemece alınan masraflara ilişkin belgeler bankadan istendikten sonra bilirkişi incelemesi yapılmaksızın konut kredisi nedeniyle alınan bir kısım masrafların iadesine hükmedilmişse de alınan masrafların tümü hususunda davacının talepleri doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

4-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.037,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 48,60 TL harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.